Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Tengeriin boşig

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    4.554
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    21

Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey

  1. Arkadaşım, burası laf sokup, taş atıp kaçacağın bir yer değil... Burada açıklamalar, ispatlar ve görüşler konuşur... Siz bir soru sorarsınız ben cevaplarım, ben sorarım siz cevaplarsınız... İki tarafta görüşlerini bildirir... Ben size görüşlerimi bildirmekten başka bir şey yapmadım... Sizi, sizin gibi küçümsememeye de çalıştım ama nedense hep zorluyorsunuz insanı... Ben basketbol oynayıp, güzel futbol oynuyorum demiyorum, Ben sizin anlamlandıramadığınız şeyleri size anlatmaya çalışıyorum... Ne yazık ki, benim bişeyleri paylaşma çabama rağmen siz hala ufak laf oyunlarıyla kaçak dövüşüyorsunuz... Hala yazdıklarıma karşı sağlam birşey yazabilmiş değilsiniz... İspatlayım kardeşim, ispatlayın bu ithamınızı yaa... Madem bu iddiayı sunabilecek kadar Budizm'i ve Tasavvufu biliyorsunuz, madem söylediklerime bir isim koyabilecek kadar anlayabiliyorsunuz (ki koyduğunuz her ismi çürütebilirim, emin olun, çürüttümde zaten) sizin için zor olmasa gerek bunu ispatlamak... Ama nedense hala bir çıt yok... İspatınız yoksa itham etmeyin kardeşim... "Basketbol Oynayıp, Güzel Futbol Oynadığımı İddia Ediyor Olmamı"da (ki bu kadar saçma bir tanımlamada görmedim) kanıtlayabilmiş değilsiniz hala... Madem ki öyle kanıtlayın arkadaşım yaa... Bez size itham ettiğiniz şeyler olmadığımı teker teker kanıtladım... Bu seferde siz önce bana Budizm'i anlatın, ondan sonra benim anlayışımdaki benzerlikleri saptayın, sonra ispatlarınızı sunun, elinizi öpeyim... Ama bunu da yapamıyorsunuz... Bu sefer'de Budist oldum Ama hala Budizm'e benzeyen taraflarımı, aynılıklarımı anlatabilmiş, niçin Budist olduğumu ispatlayabilmiş değilsiniz... Başka adlandırmadığınız isim kaldı mı, çok merak ediyorum... Peki siz nesiniz arkadaşım? siz nesiniz? Rica ediyorum, artık olayı kişiselleştirmeyelim, bir kanıtınız varsa alalım, yoksa olmadığım adlandırmalar kullanmaya bir son verin, hiç inandırıcı olamıyorsunuz ve bu tartışmayı noktalayalım... Siz İslam hakkında aşamadığınız doğmalara ve önyargılara sahipsiniz ve bazı gerçekleri görmek size ağır geliyor sanırım... Bu yüzden artık yapabileceğiniz tek şeyi yapabiliyorsunuz: çeşitli ve olmadığım isimlendirmelerle itham etmek... Ben isimlendirmelerden rahatsız olmuyorum ama bu isimlendirmenin manası önemli... Allah'a Teslimiyeti ima ediyorsa, o ismi kabullenirim, ama kendinizin bile anlamını bilmediğiniz isimlerle, terimlerle beni adlandırmanız, sizi küçültür... Ben neyim diyorsam O'yum, İnsan neyi arıyorsa O'dur... Okuyan herkes kimin ne olduğunu görebilecek kadar zekidir... Size ve diğer arkadaşlarıma bu konuda başarılar dilerim, benim söylemek istediklerim, söylediklerim, fikirlerim gayet açıktır. Sizin anlamanız için çabalamamın boşa olduğuda açıktır... Hala bir inat ve kuru bir saplantı içersindesiniz... Unutmayın, Kibir insanı küçülten tek huydur... Benim sizin görüşlerinize değer verdiğim kadar, siz değer vermediniz ve buda tartışmamızı anlamsız kıldı... Bu konuya bundan sonra yazmamam çok yerinde olacaktır... Anlamak yada inat etmek size kalmış. Başarılar Dilerim, Saygılarımla...
  2. Ya arkadaşım, siz napıyosunuz anlamadım ki ben? Hayır öncelikle şunu söyleyeceğim, benim "Tasavvuf'ta böyle bir Hiyerarşi yok" şeklindeki tümceme nazaran mı yazdınız bu yazdıklarınızı? E pes doğrusu... Ben böyle bir mana ifade etmedim ki? Ya artık iyice anlamış bulunmaktayım sizin, benim iletilerimi adamakıllı okumadan, sırf laf olsun diye yanıtladığınızı... Niye mi böyle? Aşağıda vereceğim: Bakalım, Ben "Hiyerarşi Yoktur" derken neyi kastetmişim... O lafımı neye nazaran söylemişim? BrainSlapper'in kastettiği hiyerarşinin ne olduğuna bakın, sonra siz hangi alakasız konudan bahsediyorsunuz bi bakalım... Hımmmm, neymiş? BrainSlapper, kısaca "Dinlerin Evrimi" diyebileceğimiz bir düzenden bahsetmiş: Panteizm-Seçici Panteizm-Monoteizm-Vahdeti Vücut-Ateizm gibi, kendince bir sıralama uydurmuş... Ve de demek istemiş ki: "Kimi inançları Kutsal görür, kimilerin aşağılık görürseniz, Hiyerarşik bir yapı oluşturmuş olursunuz..." demiiiiiiş... Ben Demişiiiim, hemmen bakıyoruuuz: Siz neyden bahsetmişsiniz: üşenmeyelim, ona da bakalım hemmeeeeennn: Yani neymiş? sizin yanıtınız konuyla tamaaaamen alaksızmıışşş... Ayrıca, madem o kadar iyi bildiğinizi iddia ediyorsunuz Tasavvufu (ki Tasavvufu iyi idrak edebilseydiniz "Kölelik Sistemi" olarak itham etmezdiniz), benim Tasavvuf inancımı "Melamilik" açısında ele alın... Zira Melamilik ile sizin bu kendinizce açıklamaya çalıştığınız yapı hakkında pek bir bağ yoktur... Gerçi bu konuda pek bir bilgiye de rastlayamazsınız ama; bu kadar iddialı olduğunuza göre, sanırım yeterince bilgi sahibisinizdir... Ha unutmadan şunu söyleyeyim, Rica ederim, bari bundan sonra İletileri doğru düzgün okuyunda öyle cevaplayın, tartışmanın tadı çıksın, bilgi edinelim... Sırf eleştirmek için, laf olsun diye yazı yazmayın rica ederim... BrainSlapper'in iletisi ve O'nun iletisine verdiğim yanıtla, sizin yazdığınız bu yazı arasında tek bir bağ bile göremedim... Şöyle diyebiliriz belki, biz denizde nasıl yüzüleceğinden bahsederken, siz nasıl uçulur ondan bahsetmişsiniz... :) Saygılarımla...
  3. Bunu söyledim ve açıkladım... idrak etmek size kalmış... Bunu, "Allah"ı "Putlaştırılmış Görünmez Bir İlah" sanan Katakuta arkadaşımız için yazmıştım ve açıklamasını da yaptım... Ban "Hallac-ı Mansur Şahadet Getirmeyi Reddettiği İçin Öldürüldü" gibi bir terim kullanmadım... Hatta bu nedenle değil, başka nedenlerle öldürüldüğünü, Siyasi nedenlerle öldürüldüğünü söyledim. Demek ki kafanızdan uyduruyormuşsunuz bazı şeyleri... İlla ki düzgün okumak gerek... Aman efendim ne münasebet, kafası kalın olan ben olayım, bunun bir önemi yok... Aşağıda açıklayacağım bunun ne demek olduğunu siz hiç merak etmeyin... Devamlı bu örneği veriyorsunuz ama hiçte uygun bir örnek değil... Bakın benim diğer dinleri ayrı görmemenin sebebini de anlattım size... Bunun da cevabı, diğer ithamlarınıza olduğu gibi yukarıda var. Hala diğer dinlerden İslam'a atfettiğimi iddia ediyorsunuz. Oysa ben bu konuda nasıl bir görüşe sahip olduğumu net olarak açıkladım, biraz anlama çabasında olunda okuyun... Arkadaşım, bakın ben o örneği zaten basit bir örnek olarak verdim. Yani öyle tv'nin bozulmasıymış, tamir görmesiymiş falan bunlara girmek istemedim. Hani Katakuta arkadaşımız "Düz Mantık Erdemdir" dedi ya, bende buna uygun olarak, düz mantık kurabileceği(niz) basit bir örnek vermek istedim. Ama bakın işinize gelmediği zaman nasılda karmaşık bir mantık silsileside yürütebiliyormuşsunuz öyle değil mi? Bunu öğrendikten sonra, yukarıdaki yazılarımı tekrar okuyabilirsiniz, herşeyi orada anlattım... Hadi yaa... Ben uzun zamandır Vahdet-i Vücut anlayışındayım, uzun süredir her türlü fikri gözden geçirdim, ne Ateizm'de nede Panteizm'de böyle bir anlayışa rastlamadım. Bakın, Bu adamlar "yav Batı'da Panteizm diye bi Felsefe varmış, haydin ona uyalım" diyerek kafalarına göre uydurmadılar... Bu adamlar öncelikle İslamdılar ve özünü kavradılar... Kur'andan yola çıktılar... Aradan bilmem ne kadar zaman geçtikten sonra Batı'da "Panteizm" sistematikleşti. Ve Batılılar Filozof olarak gördükleri herkesi bir sınıflamaya soktular. Yok efendim şu şöyle, bu böyle diye... Galileo'yu Yargılayan o zihniyet, aynı şekilde bir sınıflandırma getirdi yani anladınız mı? Ve siz o zihniyetin geriliğini, yobazlığını hem bilip, hemde sınıflandırmasına güvenip, Mutasavvıfları "Panteist" olarak adlandırabiliyorsunuz, e pes doğrusu. Bakın, ben açıkça söylüyorum, kastım Hıristiyanlık değil ama Batının Bilgisel Devinimine yani Felsefi kavrayışına ve edindiklerine zerre kadar güvenmiyorum. Vahdet-i Vücut ile Panteizm benzer görülebilir, ki sizde artık yavaş yavaş kabul ediyorsunuz ki "Bir bakıma panteizm'dir" demeye başladınız, merak etmeyin bu ilerde "Panteizm değildir" anlamına gelicek... Neyse, bu sınıflandırmalarda, Doğulu düşünürler, Avrupa kaynaklı statülere uymadıkları için, Avrupalılar kendi kafalarına esen benzerliklerle, bunları sınıflandırmışlardır. Bugünde bu adamlar o yüzden Panteist, Deist bilmem ne olarak adlandırılıyorlar... Oysa, siz bugün Komünizm'e benzeyen bir sistem çıkarıp, adına "BlainSlapperizm" deyip, "Karl Marx 'BrainSlapperist'ti" diyemezsiniz... Bakın, Panteizm ile Vahdet-i Vücut anlayışı ne yazık ki aynı anlayışın Batı ve Doğu tasavvurları olduğu düşünülüyor. Oysa ki, bakın "Panteist" olarak adlandırılan "Vahdet-i Vücut"çularla, Batılı "Panteist"leri karşılaştırın, aslında yanlış bir sınıflandırmadan başka bir şey olmadığını görürsünüz... Merak etmeyin, bu ayrımı benimde yapmam zor oldu ama evet, var öyle bir ayrım... Bu noktada umarım anlamışsınızdır o insanların niçin, kendi tasavvurları ile adlandırılmaları gerektiğini... Öncelikle, Vahdet-i Vücut ile Panteizm arasındaki farkı, sizin bu tanımlamanızdan yola çıkarak anlatayım bari: Herşey Tanrıdır (Panteizm) => Tanrı Herşeydedir (Vahdet-i Vücut) Bakın KataKuta arkadaşımızda ikisini aynı sandı, hatta İbn-i Arabi'yi bilip bilmediğimi sordu. İkisi arasında kesin bir fark vardır. Şöyle özetleyeyim: Panteizm'de: Herşey Tanrı'dır. Maddeden Ayrı bir Tanrı yoktur. Tanrı, Doğa'nın kendisidir. Madde, Tanrı'nın Parçasıdır... Panteizm Batı kaynaklı ve Dinlerden arınmış bir Felsefe olarak "Tanrı-Evren-İnsan Birliğini" Maddesel birlik olarak ele alır... Manevi bir açıklık yoktur. Aşkın, Üstün bir Tanrı'da yoktur. Varlık "Var"dır ve Tanrı bununla birlikte vardır. Vahdet-i Vücut'ta: Tanrı herşeyin özünde vardır. Allah olması ile Madde'den üstündür, Hakk olması ile Madde'nin özündedir. Yaratılış sonucu Madde'yi kendinden "Yaratmıştır" ve Kur'an-da "İnna Lillahi: O'ndan Geldik" diye geçer. Hz. Adem'in bedenine, bizzat "Hakk" olmayı üfürmüştür. Hz. Meryem'in gömlek yakasına, Hz. İsa'nın "Hakk" oluşunu Cebrail vasıtasıyla üfürmüştür. Hz. İsa'nın Hıristiyanlarca yanlışlıkla "Tanrı" olarak algılanması bu yüzdendir: "Ene'l Hakk". Allah'ın bir çok ismi vardır, ki aralarında en önemli ismi "Hakk"tır. Bu isimleri tüm yaratılmışlara dağıtmıştır. Ancak Allah'lığını hiç bir yarattığına vermemiştir. Allah olan bir tek O'dur... Hakk olanların tek amacı, Allah'a ulaşmaktır. Varlığı aşıp, Benliğini kırıp, Allah'a ulaşmaktır. Allah'ın tüm sıfatları Maddede bulunmasına karşın, Allah'lığı bulunamaz. O yüzden Allah olması ile Maddeden Aşkındır. Oysa Panteizm'de Tanrı, Maddeden Aşkın değildir. İnsanlar, Allah'ın tüm diğer sıfatlarını aşabilirlerse, varacakları, aşılamaz ve sonsuz-sınırsız olan yer Allah'ın bütünlüğüdür... "Ölmeden Ölmek" açık olarak bunu ifade eder. Bedenin aşılabilir olduğunu ve ardında başka "Tek Bir Gerçeğin" olduğunu ifade eder. Bakın Muhiyiddin Arabi'yi de "Panteist" olarak adlandırıyorlar ama kesinlikle Alakası Yoktur. Öncelikle Varlık'tan aşkın olarak Allah'a inanır kendisi... "Hakk" olmak, Allah olmak demek değildir. "Allah" adı yalnız O'na aittir. Allah olmak ne demektir peki? Herşeyin Nedeni Olandır... Herşeyin Geldiğidir... Doğa O'ndan gelmişlikle, herşeyin nedeni olamaz, yani kendisinin yaratıcısı olamaz... Aşkın bir Allah tarafında yaratılmıştır. Kendisinden yarattığı herşeyin özünde de Allah'ın "Hakk" sıfatı vardır... Yani Tasavvuftaki "Tanrı-Evren-İnsan" Birliği, Panteizm'deki anlayıştan çok çok farklıdır. Panteizm'de Tanrı-Evren-İnsan içiçedir. Tasavvuf'ta Allah "Hakk" adını Evren ve İnsan'ın yani Maddenin özüne yerleştirerek bu Birliği sağlamıştır ve Madde'yi kendisine dönmesi için yaratmıştır, ki Kur'an-da: "Ve İnna İleyhi Raciun: Ve Dönüşümüz O'nadır" diyerek geçer. Hz. Muhammed ve Hz. Ali bunun en üstündedirler. Hz. Muhammed Nabiullah, Hz. Ali Evliyaullah'tır. KataKuta arkadaşımıza cevap olarak: Herşeyin Özünde olan, Allah'ın "Hakk" sıfatıdır. Allah, Panteizmin felsefesinden ayrı olarak Aşkın'dır. Panteizm'de Aşkın bir "Tanrı" yoktur. Ancak Tasavvuf'ta Her Hakk'ın Ulaşmak için çabaladığı nokta "Allah"tır. Yani bedeni kırıp, aşmaktır... Allah'ın tüm diğer sıfatlarını aşıp, aşılamaz ve en aşkın adına ulaşmaktır. Bakın Tasavvufun Budizm'den Nirvana'dan falan etkilendiğini söylediniz ama Muhiyiddin Arabi İspanya'da doğup, Nirvana'dan mı etkilendi? Her Evliya'nın Allah'a ulaşması bir aşamayı kaydetmiştir. Hepsi Hallac-ı Mansur'un dediği gibi, Aynı amaca farklı yollardan ama benzer yollardan ulaşmıştır. Yani nehirler farklı ama vardıkları Okyanus aynıdır... Tabi burada en önemli öğe, Amacında aynı olması, yani Allah'a ulaşma amacıdır. Yani ne Cennet, ne Cehennem, Ne Dünya, Ne Araf... Hiç biri ayrı değil. Çünkü Hepsinin özünde "Hakk" var. Bilinçsiz her varlık sonunda, Bilinçli her varlıkta "Allah'a ulaşma çabasının sonunda", Allah'a döndürülecektir... Daha iyi anlamanız için Panteist oldukları iddia edilen kimselerin görüşlerini ve açıklamalarını alıntılamak isterim: Muhiyiddin Arabi'nin görüşlerinin anlatıldığı bir site'den: "Arabi'ye göre kainat ve özü, Allah'tan başlayıp Allah'ta sona eren bir seyirdir. Ona göre "O"ndan yola çıkıldıktan sonra, bir yetiştiricinin yol göstericiliğiyle Batın'ı Velayet mertebesi yani Velilik olan Hz.Muhammed (s.a.s.) efendimizin gerçeğine ulaşılır." "Fenafillah adı ile de bilinen yaşam türü Vahdet-i Vücud'dur. Vahdet-i Vücud ile batıl bir görüş perspektifini yansıtan panteizm arasında kesinlikle bir bağlantı bulunmamaktadır. Şöyle ki; Vahdet-i Vücud görüşüne göre Allah her an kendi ilminde manalarını seyretmektedir. Bu seyrin tabii sonucu aslı olmayan, aslı hayal olan mevcudat oluşur. Mevcudatın aslı yoktur, yokluktan gelmiş, tekrar yok olacaktır. Dolayısı ile Kainat Allah'tır görüşü yanlıştır, hayal mahsulü bir varlık veya 5 duyuya göre varlıklar orjin olamaz, ancak varlığını da Allah'tan alır. Panteizm bakışı ise dar bir skala ile "mevcudat Allah'tır" kavramını oluşturur." Hallac-ı Mansur'a ait görüş: "Allah'a kavuşmak için iki rekat namaz da yeter. Ancak, böyle bir namaz için abdesti, insanın kendi kanı ile almış olması gerekir." (Yani insanın benliğini aşmış olması gerekir. Yaşamak için Ölmüş olması gerekir. Nerede yaşamak?) "Evladım, insanlar dinlerini kendileri seçmezler, kaldı ki hem Musevilik hem Hıristiyanlık hem de İslam, Hak dinidir. Amaçları aynıdır, araçları farklıdır." Yunus'ta diyor ki: "Yaratılanı sev Yaratandan ötürü..."... Sanırım, Ateizmin Sevgisinden daha aşkın bir sevgi modeli bu. Şimdi diyeceksiniz ki; "Allah korkusu nedeniyle mi yaratılanı seveceğiz." Tam aksine... Herşey özünde "Hakk" olduğu için herşeyi seveceksin... Anladınız mı Ateizmle aradaki farkı? Çok çok açık... Hatta size buna örnek olarak bir İslam Kıssası anlatayım: Hakk'ın ne olduğunu anlayamamış ama Yunus'un "Kıl Beşi Kurtar Başı" uyarınca ibadetini hiç aksatmamış bir Müslüman, çölde kaldığı sırada Allah'a yakarır; "Allah'ım ben ibadetlerimi aksatmadığıma rağmen, beni çölde yalnız ve muhtaç mı bıraktın? Adaletin bu mu?" der. O sırada karşıdaki kum tepesinin ardından bir atlı gelir ve mızrağıyla adamı öldürür. Adam bu sefer yine yakarır; "Allah'ım ben senden Adalet istedim, sen bunu mu reva gördün"... Bir ses şöyle cevap verir: "Sen önceleri bir sineği kürdanla öldürmüştün hatırladın mı? O'nun Hakk'lığı ile senin Hakk'lığın arasında fark mı vardı? Adalet, istediğin gibi yerini buldu...". Buradan şu çıkıyor ki "Yaratılanı sev, yaratandan ötürü.". Bu sadece kıssa, gerçek olup olmaması önemli değil, mantığını ortaya koyuyor... Bende bu Ateizmin sevgisinden daha üstün bir sevgi anlayışı ve en başta bir Allah inancınınıvar olması nedeni ile ne Panteizm'e nede Ateizm'e zerre kadar benzememektedir. Vahdet-i Vücut'u araya naıl sıkıştırdınız hala ve hala anlayabilmiş değilim... Hemde Ateizm'den hemen önce, Monoteizm'den hemen sonra... Hadi o bir yana, Panteizm ilk sırada... Nerde geçiyor bu sıralama? Hayır URL'sini verinde bende aydınlanayım... Kaynağı ne?... Şimdi sizin "Kısa ve Öz Açıklama" dediğiniz bu mu? Formülü yazıp, açıklamasını yapmamak... Ya ben razıyım okumaya, yeter ki siz hangi mantıkla bu sıralamayı yaptınız onu söyleyin. Bir formül yazıp kafanıza göre kaçak dövüşmeyin... Ben açıklama isterim. Niye Panteizm ilk sırada, Vahdet-i Vücut niye Ateizm'den önce geliyor. Monoteizm niye araya sıkışmış... Rica ederim bana Laf Kalabalığı yapın, razıyım... İşte Tasavvuf'ta böyle bir seçicilik ve hiyerarşi yok ne güzel ki... Dediğim gibi; Bakın Kur'an Put edinilmeyen hiç bir dini Batıl kabul etmez... İlah edinilmeyen hiç bir dini Batıl kabul etmez. Allah'tan üstün bir Tapınılacak edinmeyen hiç bir dini Batıl kabul etmez. Çünkü böyle inançlar zaten İslam inancıdır. Yani Allah'tan gelmiş inançlardır. Gök-Tanrı, Hıristiyanlık, Yahudilik vs vs vs... Bugün biz birçoğunu yanlış anlıyoruz ve anlamlandırıyoruz. Ancak Kur'an-ın Hıristiyanlık ve Yahudilik ile ilgili bölümlerinde hep şu ibare vardır : Ehl-i Kitap... yada "Önlerindekini Okumuyorlar mı?" "Gerçeği Göremniyorlar mı?" "Anlamıyorlar mı?"... Yani Hallac-ı Mansur'un dediği gibi; hepsinin amacı aynı ama görebilirseniz... Yapılacak olan Put edinmemek, Alah'tan başka İlah(lar) edinmemek, Herşeyin özünde, Allah'ın bir sıfatı olan "Hakk"ın olduğunu bilmek ve en önemlisi "Allah'a Teslim Olmak"... Teslim Olmak= İslam... Tek Gerçek Budur... İster anlayın, ister anlamayın... Saygılarımla...
  4. :) Hala aynı yerdeyiz... Kardeşim, zahmet edipte yukarıdaki iletilerime bakta oku; ikisi arasındaki farkı açıkladım... Vahdet-i Vücut=Panteizm deyip kaçamazsınız... Ya madem anlamdaş bu kavramlar, yav tanımlarını getirsenize benim gibi? Karşılaştırıp beni çürütsenize? İkisinin birebir aynı olduğunu ispatlasınıza? Ben bunu beklerim yaa... Neymiş: Aynıymış... Vah vah vah... Ne kadarda inandırıcı oldunuz bi bilseniz... Bende şöyle diyeyim o zaman Ateizm=Evrim, Evrim=Üstün Irk, Üstün Irkçılık=Hitler, Ateizm=Hitler, Ateizm=Katakuta, Hitler=Katakuta... Öyleyse Sokrat İnsandır... :) E insaf yani, bu kadar düz mantık mı olur... Erdeme bak... Bende şunu diyorum işte, Eğer Panteist olsaydım, Varlığı Tanrı'nın bir parçası yada İkisinin Tümden bir olduğunu savunurdum... Oysa ben diyorum ki, Herşeyin Özünde O vardır... Arada ince bir çizgi var... Panteizm Yaratılışı yadırgar, ama Vahdet-i Vücut Yaratılışı kabul eder... Bakın, Doğu Felsefesini yada İnançlarını Batı terminolojisine göre algılarsanız böyle ufak farklılıkları kavrayamazsınız. Doğu Doğudur, Batı Batıdır... Panteizm Vahdet-i Vücud'tan farklı şekilde olgunlaşmış bir Felsefedir... Adamlar bakmışlar, Batıda yeterince Panteist var, Mevlana'yı da hemmen Panteistler arasına sokuşturmuşlar... E pes yani.. Kimileride bu kategorilendirmeyi Tek Gerçek olarak kabul ediyor. Bakalım o sınıflandırmayı yapan adam Mevlana'yı anlaybildide mi yaptı o sınıflandırmayı... Ne kadar kolay ya sınıflandırmak, iki kere oku mesneviyi "Aha bu panteist", oku Yunus'un divanını "tamam ya, bu Deist", bilmem Hallac-ı oku "hah işte bu da bilmem ne"... Yav sen anladın mı da bu sınıflandırmayı yapabiliyosun derler adama? yada ne anladın? Aynı sınıfa koyduğun şeyler bakalım aynı şeyi söylüyo mu hakkaten... En sinir olduğum şeyde budur zaten: İlla batı kafasıyla açıklama ihtiyacı duymak... Birde şu varki hep dikkat ediyorum, sizin yazılarınızda hep kibir, hep hakaret, hep itham, hep küçümseme... Aslındabu kadar içerikli bi yazıya cevap vermemek gerekir... Ben size o kimselerden alıntı yaptınız demiyorum. diyorum ki, Diğer müslümanlar onların gözleriyle bakıyor İslam'a sizde onlara bakıp, "Aha İslam budur" diye atlıyorsunuz. Yine Nasreddin Hoca nüktesi gibi: Tavşanın suyunun suyunun suyu... Yemede yanında yat... Ayrıca lafı uzatmak değil niyetim, sizin gibi kaçak dövüşmektense, görüşünü tam olarak anlatmaya çalışıyorum. Anlamlandıramıyorsanız bu sizin sorununuz. Ayrıca bu kadar hakaret etmeniz, küçümsemeniz falan size ne kadar saygı duymamız gerektiğini gösteriyor... Yine de ben saygıda kusur etmeyeceğim arkadaşım... Umarım saçmaladığınızın farkındasınızdır? Nasıl oldu da bu ikisini ilişkilendirebildiniz, pes doğrusu... Hayret ediyorum bu düz mantık erdeminize... Düz Mantığı Erdem olarak siz nitelemiştiniz değil mi? Bayaa bi düz mantık olmuş ama bu... Abes kaçmış... Merak etmeyin arkadaşım, anlattığım cennet ve cehennem, İslam'da var olan cennet ve cehennemdir. Kur'an sadece bir ipucudur... Ben kafafalan patlatmıyorum, eğer istemiyorsanız okumazsınız değil mi? yani bir çok ileti var, gidin onları okuyun.. Kafanızın patlamış olmasının nedeni, anlamakta zorlanıyor olmanız olabilir mi? Gerçi yine hakaretlerde bulunmuşsunuz ama olsun, yine de saygıda kusur etmeyeceğim ben... Sanrım bi beş kere yaptınız böyle hakaretler... Şu iletiniz var ya, Vahdet-i Vücut'u hiç mi hiç anlamadığınızı ortaya koyuyor: Bak şuan insanlar ayrı bedendeler değil mi? Irmaklar ayrı, Tepeler ayrı, Yıldızlar ayrı... Ama herkesin Özünde O var, her şeyin özünde O var... Yani bakın en basit şekliyle anlatayım size: Bir elektronik eşya satan bir dükkana girdiniz, ve içeride binbir türlü eşya var... Bu eşyaların hepsi farklı... Televizyonlar var, model model farklı... Buzdolapları falan... Makineler... Ama hepsinin ortak paydası Elektrikle çalışıyor olmaları, kaptın mı meseleyi? Hiç sanmıyorum ama, bir ümit... Birde şunu söylemek zorundayım, rica ederim bilgi verin... Yani böyle beni laf kalabalığı yapmakla, ortamı bulandırmakla falanla fistanla suçlayacağınıza, sizde beni itham ettiğiniz şeyleri yapmayın bari... Bakın sizin gibi bir iletiye, sizinki gibi bir iletiyle karşılık verince, ne kadr mesnetsiz ve gayrı ciddi ve gereksiz bir ileti çıkıyor ortaya... Umarımempati kurabilmişsinizdir... Saygılarımla ve Hakaretsiz ve Daha Düzeyli İletilerde Buluşmak Dileğiyle...
  5. Arkadaşım, İthamlarda değilde İspatlarla gelseniz? Laf Ebeliği yaptığımı söylüyorsunuz ama kendiniz hala uzatıyorsunuz... Olayı kişiselleştirmeyelim. Yazdığınız yazıda tek bir Eleştiri Cümlesi bile yok. Hep karalama ve İtham... İnandığımın ne olduğunu söyleme çabası ile bir kaç kavram uydurdunuz, niçin öyle olmadığımı anlattım... Hala "Görüşlerinin ne olduğunu söyledik" diyebiliyorsun ya, pes doğrusu... Oysa ben ithamlarınız doğrultusunda olmadığımı son derece somut olarak ispatladım... Sizde söylediklerimden, yazdıklarımdan alıntı yaparak, "öyle olduğumu" söylediğiniz ve itham ettiğiniz görüşleri alıntılayarak ispatlayınız. Yoksa burası sanıyorum ki, öyle laf sokup kaçacağınız bir oyun yada chat sitesi değil... Şimdi, eğer bu yönde bir beyanınız varsa alalım, yoksa eğer hala böyle gereksiz bir şekilde lafı uzatmayın... Zamanında benim bulunduğum noktada olmanıza imkan yok çünkü hala Ateizmin bile ne olduğunu pek sağlıklı bilmiyorsunuz. Şamanizm'i bir Din sanıyorsunuz. Panteizm'deki "Varlık Tanrı'nın Parçasıdır" ile Tasavvuftaki "Heşeyin Özünde O Vardır" inançlarının ayrımına varamıyorsunuz. Diğer görüşleri zaten açıkladım üstte, zahmet edip okursunuz... Şu görüşte size ait, özeleştiri yapmanıza kaynak olur belki: Bunu niye söyledim: çünkü hiç bir yerde, bu manada bir Ateizm'e rastlamadım... Bu söylediğiniz tanım Panteizm'e benziyor ama kesinlikle Ateizm olmadığı ortada... Tanımlar konusunda kimin sorunu olduğu açıkça ortadadır... Ben ihtiyacınız olan ve karmaşa yaşadığımı sandığınızkavramları yukarıda dikkat ederseniz anlaşılır bir biçimde açıkladım... İsterseniz, önce bi verilen cevapları okuma zahmetinde bulunun, ondan sonra kimin kavram karmaşasında olduğunu görün... Kavram karmaşası olan bir insan, kavramları bilip, bulup, yargılayamaz... Ben bunu yaptığımı sanıyorum. Eğer kavram karmaşasında olan ben olsaydım, bunu siz yapardınız, ne garip... Saygılarımla...
  6. Ben "Budistim" diyemiyorum demedim ki? Sizce o isim o kadar önemliyse, Allah'a Yönelişi simgeliyorsa, diyeyim, benim için bir önemi yok: Ben aynı zamanda bir Budist'im de... Oldu mu? Bakın isimlendirmelere bu kadar takılmayın... Ben "İslam" kelimesinin manasını söyledim ve oyüzden İslam olarak kendimi nitelendirdiğimi söyledim... Kavram kargaşasıy yapsaydım, her kavramı verip, açıklamazdım... Ben hiç bir şeyi "İslam olarak" pazarlamıyorum... Ne yani Yunus'ta mı, öteki insanlar da mı Nirvana'yı İslam olarak pazarladılar. Hallac-ı Mansur'un Hz. Muhammed hakkındaki sözlerini biliyor musunuz? Mevlananın, Ahmed Yesevi'nin, Yunus'un... Ben Nirvana ulaşmıyorum, ama eğer Nirvana size göre "Hakk"ın karşılığı ise, evet ulaşmaya çalıştığım şey O'dur... Nirvana'nın ne olduğunu ve İslam'ın ne olduğunu çok iyi biliyorum merak etmeyin. Ama yazınıza şaşırmadım, bu seferde "Yok yav, bu Nirvana'ymış" kavram kargaşasına düşmüşsünüz... İtham etmediğiniz başka Terim kaldı mı literatürde? :) Ateist oldum, Teist oldum, Agnostist oldum, Deist oldum, Panteist oldum... Ben neymişim yav böyle... Ama şu var ki niçin hiçbiri olmadığımı gayet net bir şekilde anlamlarını vererek açıkladım... Başka bulamadınız "Yav bırak, Nirvanasın işte" dediniz... Ben isimlendirilmelerden rahatsız olmam, sizin verdiğiniz isim değil, benim kendimi nasıl tanımladığım önemli. İslam bana nasıl bir nemalandırma sağlıyor da, ben düşündüklerimi kasıtlı olarak İslam'a itham edeyim? Ama siz göremiyorsunuz o kadar... Yeyip yememen gibi bir durum söz konusu değil, anlayamamış olman söz konusu sevgili arkadaşım, kaldıraamıyor olman söz konusu... Belki de ilk defa böyle bir anlayışla karşılaştığın içindir, bilmiyorum... Ama şunu söyleyeyim, Doğu İnançları ve Felsefeleri için, Batı Terminolojisini baz almaktan vazgeçin... O adamlar kafalarına estiği için İbn-i Sina'yı Agnostist, Mevlana'yı Panteist ilan ediyorlar. Ama o adamlar bu nitelemelerin farkında bile değiller, "İslam'ız" diyorlar... Batı terminolojisi biraz sığdır bu konularda, o yüzden sanırım anlamlandıramıyorsunuz beni. Bakıyorsunuz batı terimlerine: yok, en yakın anlamı bulup koyuyorsunuz, çabanıza yazık tabi... Ben diğer Müslümanların anlayıp anlamaması konusunda bir şey demiyorum, diyorum ki; onlar İmam Gazali'nin gözünden bakıyorlar... Bu doğru anlamak mı yanlış anlamak mı beni de ilgilendirmiyor... Bunu öğrenebilmeniz için İmam Gazali'yi iyi bilmeniz gerekir... Ama şu var ki, siz Gördüğünüz İslam şema'sını yapılandıran adamın da neler düşündüğünü hiç bilmiyorsunuz. Ama şu aramızda, benim yazdıklarıma, olumsuz yönde hiç bir Müslümandan tavır gelmemesi şimdiye kadar, en azında bir şekilde idrak edebildiklerinin göstergesidir. Tabi eleştiri gelmiyecek manasına gelmez bu ama şimdiye kadar gelmedi hatta anlamlandıranlar dahi oldu... Herkesin anlamlandıramadığından o kadar emin olmayın yani... Sorun dediğim gibi, yine sizde... Beni anlayıp anlamadıklarını yorumlarla anlayabiliriz ancak, ki bu da onların takdirine kalmış... Saygılarımla...
  7. Hocam, hakkaten komik yaa... Beni akrobasi ile falanla filanla suçlamışsınız ama, şöyle zerre kadar bir sağlam eleştiri yok yani... Sadece dediğiniz şey şu: Kafama göre bir İslam yarattığım... Bakın, Firavun'un "İlahlık" iddiası ile "Ene'l Hak" mantığını nasıl pekiştirebildiniz hakkaten dehşete düştüm ve bunu nasıl yapabildiniz, hiç mi hiç anlayabilmiş değilim... Hayatımda bu kadar komik bir itham duymamıştım... Dediğim gibi "Şema"larınız pek yeterli değil... Şimdi de "Aa yok yok Firavun bu yauv" dediniz... Yeniden şekillendirmeniz gerekir kafanızdaki İslam motifini... Bakın Firavun kendisini bir İlah olarak görüyordu. Bende O var demiyordu, kendisini Hakk olarak değil, Allah olarak görüyordu... "Ene'l Hakk" inancı, sadece"Ben Hakk'ım"dan ibaret değil... Tüm yaratılmışlarda O'nu görmektir. Firavun asla ve asla böyle bir inanca sahip değildir. Kendinden üstün bir yaratıcıya'da inanmamaktadır. Firavun'a göre, herşeyin nedeni, kendisinin varlığıdır. Öldüren'de kendisidir, bağışlayanda... Kaldı k, Musa ve Toplumu ile Firavun arasındaki Mücadele bu görüş ayrılığıda içinde olmak üzere en temelde bir özgürlük hareketidir... Bir taraf kölelikten kurtulmak için çabalıyor, bir taraf ise elindeki en önemli ekonomik iş gücünü kaybetmemeye çabalıyor... Ayrılığın nerede başlayıp, nerede bittiğini bile bilmiyorsunuz... Yani bakın, anlattıklarım apaçık ortada, Firavun'un nasıl bir anlayışa sahip olduğu'da ortada... Yani benim mantığım olarak sunduğunuz şey, benim mantığımla alakasız, hemde uzaktan yakından hiç bir ilgisi ve benzerliği bile yok... Bakın diyorum, illa cevap vericem diye böyle komik ithamlarda da bulunmayın. Anlattıklarımı ne kadar anlamlandırabildiğiniz yada anlamaya çabaladığınız ortada... Cevap vermek zorunda değilsiniz, bir cevapta istemiyorum zaten... Ama kasmayın bence... Kim ne kadar kısa cevap veriyor beni ilgilendirmiyor, ama belli ki hiç biriniz o kısa cevaplardan tatmin olmuyorsunuz ve anlamlandıramıyorsunuz... Ayrıca bakın, ithamlarınızla ortamın gerginleştiğini hissediyorum... Yok takla attırmak, yok akrobasi yaptırmak... Düşüncelerimi küçümsemeyip en azından saygı duyacaksanız devam ederiz tartışmaya güzelce. Yok eğer aksini yapacaksanız, zaten beni anlamadığınız ve anlamaya çalışmadığınız da ortada olduğuna göre, tartışmaya son verelim... Katakuta bir yandan hakaret ediyor, siz bir yandan küçümseme çabasındasınız. Ama bakın, insanı haklı kılan bu huylar değildir. Kibir, hakaret, aşağılama ve küçümseme haklılık nedeni değildir ve haklılık meydana getirmez... Diğer insanların düşüncelerine ne gözle bakıyorsanız, sizin ondan farkınız yoktur... Geliceksin burda, yazdıklarıma sağlam cevaplar yazacaksın, yazdıklarımla ilgili yerinde karşılaştırmalar yapacaksın, bunlardan da öte, konuştuğumuz kavramları iyice öğreneceksin, bileceksin ondan sonra tartışacaksın... Öyle gelipte, vur-kaç yapıp, küçümseyip, kibirlenip kendini haklı çıkarma çabasında olmayacaksın... Eğer uzun açıklama çabam size manasız geliyorsa, küçümseyeceğinize, hiç cevap vermeyin-görmezden gelin, en azından sizin için çok değersiz şeyler söylediğim manasına gelir bu ve daha etik bir davranış olur... Yok böyle saçma sapan ithamlar ve benzetmelerde bulunup, kaçak dövüşecekseniz, konuyu uzatmanın hiç bir yararı ve faydası yoktur... Benim söylemek istediklerim, uzun ama yeterince açıktır. Sorun sizin anlamlandıramamanızdan kaynaklanıyor. Beni ve sayılan isimleri itham ettiğiniz ve edebileceğiniz her görüşü ve bunlara karşı düşündüklerimi de açıkladım, sizin ne kadar bildiğinizi de, yaptığınız benzetmelerden görebiliyorum çok net olarak... Sanırım yazdıklarım aslında anlamanız açısından yeterlidir, kabul etmeyebilirsiniz ama konumuzu "Kim haklı? aman küçümseyim, kaçak dövüşiim de haklı gibi görüneyim!!! Ama laf çarpayımda, cevap veremesin kaykılıp kalsın" mücadelesine giriştiğimiz "Kendini Haklı Çıkarma" çabasına bürümeyin lütfen... Önemli olan haklılık değil çünkü, önemli olan sizin ne kadar anladığınız... Siz haklı olun, arkanızda durmazsam, alkışlamazsam en aşağılık kelimelerle itham edin beni razıyım, ama haklılık göstereni de sizde alkışlayabilin... Gördüğüm kadarıyla yapabildiğiniz tek şey, tartışmayı Haklılık mücadelesine bürümek... En azından okuyabildiğinizi düşünüyorum... Yazdığım herşey son derece açık ve ayrıntılıdır... Aynı konuda fazla bir anlatım sergilememe hiç mi hiç gerek yoktur... Tek yapacağınız, sizinde biraz okuyup araştırmanız ve anlamaya çalışmanızdır... Saygılarımla...
  8. :) Arkadaşım, yaptığım ayrımın ayırdına varamıyorsan, bu benim sorunum değil... Kelimelere takla attırdığım falan yok... Bakın şu var; Verecek bir cevabınız yada söyleyecek bir şeyiniz olmadığı zaman, illa ki zoraki cevap vermek zorunda değilsiniz, anlarım bunu... Ben size söyledim, net bir şekilde "Panteist değilim" değilim diyorum, daha ne diyeyim... Yaratılışı kabul ediyorum tabii ki de... Yani bunu yazımdan görememeniz hakkaten ilginç... Hemde o kadar anlatmama rağmen... Arkadaşım, Tanrı'nın herşeyin özünde olması ve herşeyin O'ndan gelmiş olması (Benim anlayışım) farklıdır, Tanrının Herşeyle birlikte var olup Herşeyin Tanrı'nın bir parçası olması (Panteizm) farklıdır. Hayır şu var birde, anlamlandıramadığınız, ayırdına varamadığınız kavramlar olduğu zaman hemen "laf kalabalığı" "laf salatası" "lafı uzatmak" olarak değerlendiriyosunuz. Ama Evrim falan hakkında sayfalarca yazı yazsak, hiçte öyle anlaşılmıyo sizin için, ne kadar garip ve komik değil mi? Oysa tahmin ediyorum ki, benim yazılarımı yada bu şekilde itham ettiğiniz yazıları zevkle sonuna kadar okuyan insanlarda vardır. Takla attırmıyorum efendim, sadece siz anlamlandıramıyorsunuz, o kadar. Bence sorunu başkasında değil, önce kendinizde aramalısınız.. Yada daha doğru bir tabirle, önce kendinize eğilmelisiniz... Bakın, sizin hiç birşeyi kanıtlayamayacağınız gün gibi ortadadır. Bilimselci diye arkadaş bir bahsetmiş, işte ne zaman İslam söz konusu olsa HY'yi, Nur Risalelerini, İmam Gazali'yi önüne getirmekten başka bişey yapılamıyormuş... İşte sizinde eleştirebildiğiniz ve anlamlandırabildiğiniz tek şey bu... Siz İslam'ı sadece bunlar sanıyorsunuz... Oysa ben bunlardan dem vurmuyorum... Hiçbir yerden alıp İslam'a monte de etmiyorum... Bakın anlatamıyorum galiba, İslam'ın, Kur'an-ın kendisi diyor: Her millete peygamber gönderdik, diyor. "Müslümanlar bir peygamberi diğerinden ayırmadan iman ederler" diyor... Hala diyorsunuz ki "ötekileri İslam'a mal ediyorsunuz". Hayır ben direkt İslam'ın kabullendiği şeyi, İslam'ın kendisini söylüyorum size... Yani İslam'da adları sayılmayan bilmem kaç tane peygamberden bahsedilir... Ha size anlamlı gelmiyor ama, ister inanın, ister inanmayın son derece anlamlı... Ya hayır şunu beklerim sizden, madem benim saçmaladığımı kanıtlayacaksınız, niye çürütemiyorsunuz? HY, tabii ki kabul etmez Vahdet-i Vücudu, çünkü idraki yetmiyor, adam o yolun yolcusu değil ki? O adam sadece almış, kendince bilimsel yada değil bi takım verilerle anlatmaya çabalıyor. E onun belki çelişkilerini bulabilirsiniz ama İslam'da Vahdet-i Vücut'un olmadığını ona bakarak söyleyemezsiniz. Yine aynı şekilde Nur Risalelerinde de ben böyle bir ithama rastlamadım, Gazali'de de... Yani İslam'ı bunlar sanıyorsanız, Vahdet-i Vücut'un İslam'da olmadığını sanmanız kadar doğal bir şey olamaz... Zaten nerede araştırırsanız araştırın, Vahdet-i Vücut genelde hep Gazali bakış açısından ele alınır ve Şirk olarak değerlendirilir yada Panteizm olarak değerlendirilir. Ama İslam Gazaliden ibaret değildir... Direkt olarak Hz. Muhammed'e inin... Hz. Ali Evliyaullah'a inin... Hz. Ali Evliyaların babasıdır... Hayır şu ki, siz hem İslamı çok iyi anladığınız izlenimi vermeye çalışıyorsunuz, hemde sadece Gazalinin bakış açısından öte bakamıyorsunuz İslam'a... Niye? çünkü çürütebilecek (ki onuda yapamıyorsunuz aslında) bir tek o var karşınızda... Ben sizi çok iyi anlıyorum merak etmeyin... Bakın, kısa cevap istemeniz için, kısa cevaplı bir soru sormanız gerekir... Bu sorular Evet/Hayırlık sorular değildir. Siz öyle basit sandığınız için zaten anlamsız geliyor ya size... Bakın her şeyin Özünde O vardır... İnananları Kur'an ikiye ayırır: Müslümanlar ve İman edenler... Bu ayrımı ve manasını biliyor olduğunuz varsayımı ile kısa geçiyorum bunu... Tasavvuf ta bunu şu şekilde adlandırmıştır: Müslümanlar Avam'dır, Müminler Hakk'tır... Müslümanlar ile Müminler yada Avam ile Hakk arasındaki tek fark, Birinin Cennet Cehennem kaygısında olmasıdır, diğerinin ise sadece ve sadece Allah Aşkı kaygısında olmasıdır... En güzel Yunus açıklamıştır bunu "Cennet cennet dedikleri bir kaç köşk bir kaç huri, sen isteyene O'nu ver, bana seni gerek seni", şu sözü de olayı özetler, işte Hakk olmayı isteyen bir kimse, bu yolda tutunamayacağı yani anlamlandıramayacağı zaman ona şöyle demiştir "Kıl Beşi, Kurtar Başı"... Ki bunun Ayet karşılığı şudur: A'RAF SURESI: 42 İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar -ki biz, her benliğe ancak yaratılış kapasitesi ölçüsünde görev yükleriz- ise cennetin dostlarıdır. Sürekli kalacaklardır orada. A'RAF SURESİ: 42 İnanan ve hayırlı iş işleyenler ki kişiye gücünün yeteceği kadar yükleriz işte cennetlikler onlardır, orada temelli kalacaklardır. Yani kimseler, ancak gücünün yettiği kadarıyla sorumluluk sahibi oluyor. Bu yüzden Müslümanlar Cennet ve Cehennem hayali ile yanarken, bilebildikleri Cennet ve Cehennem'e gideceklerdir... Yada söyle söyleyeyim, Hakk'a döndüklerinde idrak edebildiklerini yaşayacaklardır Hakk'ta... Ancak Hakk olanlar ise zaten Cennet ve Cehennem kaygısında değillerdir. Onlar için varılacak tek yer Hakk'ın kendi Mevcudiyetidir... Yani Kerem'in kırdığı gibi Benlik Dağını delip, Allah'a ulaşmaktır onların niyeti... Bu açıdan benim için, aynen Yunus gibi Cennet ve Cehennem derdi yok. Ben sadece Hakk'a ulaşmayı ümit ediyorum... Ulaşırsam benim Cennetim O'dur, ulaşamazsam da gittiğim yer zaten önemli değil, nereye gideceksem de Cehennemim Orasıdır... Ha diğer Müslümanlar mı? Eğer Hakk bilinicine hala ulaşamamışlarsa ölüm anına kadar, Cennet ve Cehennem onlar için ne idiyse, nasıl anlamışlar ise, oraya gideceklerdir... Aslında gittikleri yer aynı olacak sonuçta, Hakk'a geri döndürüleceğiz ama hissettikleri farklı olacak... Cennet'te Cehennemde Hakk'tan ayrı mevcudiyetler değil... Bakın bu konuda diğer inançlarda bir çok tasvir var... Ben size şöyle açıklayayım, belki daha iyi anlamlandırırsınız. Bakın kendinizi bir bardak ve içindeki su olarak düşünün. Bardak sizin "Benlik"iniz, Su ise "Hakk"... İkisi bir arada "Sen" ediyorsunuz... Her Su'yun amacı Okyanusa ulaşmaktır, Her Hakk'ın amacı Hakk'a ulaşmaktır... Ama nasıl? O Bardağı (Benlik Dağı) kırmadan, aşmadan, delip geçmeden okyanusa ulaşabilir misiniz? O yüzden o bardağı kırmak için, içinizdekine yönelmelisiniz, Hakk'a yönelmelisiniz, çünkü sizi tutupta dökecek olan birisi yoktur... Eğer bir Müslüman olup, birinin sizi dökmesini beklerseniz, ya döken olur yada olmaz... Ama içinize yönelirseniz o kabınızı mutlaka kırarsınız... Peki okyanusa sizi götürecek olan nedir? Unutmayın bu yolda her nehir, sonunda okyanusa dökülür... Önemli olan her nehrin çıkacağı yerin aynı yer olduğunu bilebilmek... Zaten bunu bilirseniz, her nehrin aynı şeyi farklı açıdan söylediğini anlamış oluyorsunuz... İçinize yöneldiniz ve her nehri aynı kabul ettiniz... Bakın içinize yöneldiğinizde göreceğiniz şey O'dur... Hakk'tır... Hakk'ı içinizde gördüğünüzde, Benliğiniz size ağır gelir ve sadece Hakk'a ulaşmayı arzu edersiniz. Çünkü içiniz sınırsız, Kabınız olduğu halde, içinizdeki Hakk sınırsız... Okyanusun ne kadar sizi doyuracağını anlarsınız ve o sınırsız ortama ulaşmayı amaç edersiniz. Özgür olmayı yada bildiğiniz gibi Tasavvufta bahsedilen "Ölmeden Ölmeyi" arzularsınız. Ölmeden ölünce artık beklentiniz sınırsızdır. Benliğiniz anlamsızdır. Ölüm, Cennet, Cehennem, Araf size birşey ifade etmez çünkü Cennet'in başladığı yerde Cehennem biter... Yani sınır ifade eder. Oysa siz Özgürlük istersiniz... Hakk ise sonsuzdur, sınırsızdır... O yüzden sizin Okyanustan beklentiniz o sınırsızlığıdır. Kabınızı deldiğinizde artık okyanusa varır ve o sınırsızlığa ulaşırsınız... Birinin sizi alıp dökmesini bekliyorsanız, alır biri sizi bir nehre yada su birikintisine atar... İşte orası Cennet veya Cehennemdir. Çünkü siz sadece Nehri düşünebildiniz, Okyanusu hayal edemediniz. Hakk'ı düşünemediniz, çünkü içinizde Hakk'ın olduğunu ve Hakk'ın ne olduğunu bilemediniz... Sadece Bir Bardak Su olarak gördünüz kendinizi ve sadece Nehir'le yetindiniz. İnce ve uzun... Bir reklam var "Daha Fazlasını İste" diye... İşte bunu istemeniz gerekli... Daha fazlası... En Fazlası... Hakk'ta Hakk olmak... Özünüze ulaşmak... Benim Cennet'im Hakk'ta Hakk olmak, Cehennem'im ise Hakk'a ulaşamamak... Diğerlerinin kaygıları, içinden ırmaklar akan bir cennete ulaşıp ulaşamamak... Eğer O'nu istiyorlarsa, Allah onlara onu verecektir, bu Allah için zor bir şey değil... Eğer Allah'ı istiyorsanız, Allah siz O'na yöneldikçe, yani size Şah damarınızdan daha yakın olana yöneldikçe, O'da size yönelecektir... Yani bakın, lafı uzattım gibi geliyor ama size istediğiniz gibi çok kısa şekilde özetleyeyim, ister yukarıdaki açıklamayı kabul edersiniz, ister aşağıda yapacağım alıntıları: Yunus Emre: Ete Kemiğe Büründüm, Yunus Diye Göründüm. Yunus Emre: Baba ben demen, ben Ben değilem, bir Ben var bende, benden içeri. Hacı Bektaş-ı Veli: Hararet Nardadır Sacda Degil, Keramet Baştadır Tacda Değil, Ne Ararsan Kendinde Ara, Kudüste Mekkede Hacda Degil Hallac-ı Mansur: Ene'l Hak. Yunus Emre: Cennet Cennet Dedikleri, Üç Beş köşkle Üç Beş Huri, İsteyene Ver Onları, Bana Seni Gerek Seni. Hallac-ı Mansur: Allah’a dayanan hiç bir zaman yıkılmaz. Şah Latif: Hallac, yalnız cefakeş aşık değil, ayni zamanda bütün eşyada mevcut bulunan ilahi hakikatin sembolüdür. Yunus Emre: Sen Sana Ne Sanursan, Ayruğa'da O'nu San. Dört Kitabın Manası, Budur Eğer Var İse... Nasreddin Hoca: Bizde Kibir Yoktur, Dağ Yürümezse Abdal Yürür. Yunus Emre: Yetmiş İki Millete Bir Göz İle Bakmayan, Halka Müderris Olsa, Hakk'a Asi Olur. Pir Sultan Abdal: Yaşam, Uğruna Ölecek Kadar Seviyoruz. Hacı Bektaş-ı Veli: Okunacak En Büyük Kitap İnsandır Yunus Emre: Cümleler Doğru Olur, Eğer Sen Doğru İsen. Hiç Bir Doğru Bulamazsın, Eğer Sen Yanlış İsen. (ben bu sözü kazıyın) vs vs vs... Diyorum ya: Neyi arıyorsanız, O'sunuz...
  9. Ateizim: Ateizm kelimesi Yunanca da "Tanrı" anlamına gelen "Theos"tan türemiştir. Bu kelimeden de "Tanrı inancına sahip olmak" ya da "Tanrı'ya inanmak" anlamına gelen theism anlayışı ortaya çıkmıştır. Ateizm kelimesi de İngilizce "theism" kelimesinin başına "a" ön takısının eklenmiş hali olup Türkçe’de "tanrı tanımazlık" anlamına gelmektedir. Kendi bildiklerim bir yana, bir de Dünyadinleri.com'dan baktım, Ateizm'in söylediğiniz manada hiç bir tanımı yok... Bakın, birisi bişey savunduğunda yada bir düşünürü örnek verdiğinde hep tepkiniz "Agnostist'tir" "Deist'tir" "Ateistt'tir" yada en basit haliyle "İslam demeniz gerekmez, değildir" şeklinde oluyor. Oysa diyorum ki, herkes inancında samimi ise, kendisini nasıl tanımlıyorsa, O'dur... Sizin bu tepkiniz bana Skinner'in zeka kuramındaki "Şema" kavramını hatırlatıyor. İnsanlar nesnelere yada öğrendiklerini şema olarak hafızaya kaydeder. Bir çocuk köpek görmüştür, ve inek gördüğünde "Aa köpek" der, çünkü inekte ıslak burunlu ve dört ayaklıdır. İkisini bir arada görmeden farklılıklarını anlayamaz... Sizde bir şey dediğimizde "Aaa Ateizm, Aa Agnostisizm, Aa Deizm" diyorsunuz. Ama aslında ikisini yanyana koymadan anlatamıcam sanırım... Tüm kavramların açıklamalarını yapayım bari... Ateizm'i açıkladım, oysa ben Bir Tanrı'ya inanıyorum. Doğa'nın Tanrı olduğunu da düşünmüyorum, Ben diyorum ki, Her Şeyin Özünde O Vardır... Agnostisizm: Kökeni eski Yunan'daki Sofistlere kadar uzanan Agnostisizm kelime olarak eski Yunanca'daki agnostos, yani "bilinemez olan" kelimesinden gelir. Gerçekte, bir dinden ya da öğretiler bütününden ziyade bir konsepttir. "Bilinmezcilik" olarak tanımlanması, aslında dinlerin öne sürdüğü Tanrı anlayışının gerçekliğinin bilinemezliği değildir. Bu akım, insanın bilme yetisinin sınırlı olduğunu ve bu nedenle, görülebilenin ardındaki hakikati yakalayamayacağını savunur. Bu vikipedi'deki tanımı... Ben ise Agnostisimden biraz daha farklı olarak, herkesin gerçeği görebileceğini ancak farklı anlamlandırabildiğini söylüyorum... Sanırım yeterince açık... Deizm: Deistler genelde doğaüstü olayları (kehanet veyahutta mucizeler) ,yaradanın dinlerle olan bağını, kutsal kitapları ve ortaya çıkmış tüm dinleri reddederler. Bunun yerine; deistler doğru dini inanışların insan mantığında ve doğal Dünya'nın kanunlarında görmeyi tercih ederler. Bu doğrultuda da; varolan tek bir tanrının ya da üstün varlığı kabul ederler. Bu vikipedi'deki tanımı... Ben ise aksine Tüm "kutsal kitap" denenlrin ve tüm dinlerin aynı kaynaktan geldiğini söylüyorum... Yani tüm dinler benim için aynı noktayı işaret ediyor, ki dinleri kabullenmemem bu açıdan mümkün değil... Ama anlamada yeterli değillerdir, kendinize yönelmediğiniz sürece anlayamazsınız diyorum... Doğru din konusunda aynı: Dünyanın kanunlarında görülebilir ama Kutsal Kitaplar ve diğer dinler birer ipucudur benim için... Gnostisizm: Gnostisizm, eski Mısır ezoterizmini, eski Yunan ezoterizmini (Platon, Pisagor), İbrani tradisyonlarını, Zerdüştçülüğü ve Hıristiyanlığı eklektik bir tutumla sentezleyen, birçok tarikatın benimsediği mistik felsefeye verilen genel addır. Terim, eski Yunanca’daki “sezgi veya tefekkür yoluyla edinilebilen bilgi” anlamındaki “gnosis” sözcüğünden türetilmiştir. bu vikipedi'den Şimdi yazdıklarımı belki "Ahanda Gnostisizm" demeyesiniz diye söylüyorum bunu da, Gnostisizmde gerçeklere Dinler yolu ile ulaşılamaz, oysa ben dinlerin ipucu olduklarını düşünüyorum. Ayrıca Gnostisizme göre Dünya hayatı gerçek değildir, bana göre geçici ama son derece gerçek, hatta hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışılmalı... Pantezim: Panteizm ya da Tümtanrıcılık (Doğatanrıcılık Kamutanrıcılık) Evrenin bütününü Tanrı olarak kabul eden felsefik görüştür. Panteizm'de, pan-enteizm'den (kamusaltanrıcılık) farklı olarak herşeyi tanrının bir parçası olarak kabul edilir, tanrı her şeydir ve her şey tanrıdır. Panteizme göre Tanrı'nın evrenden ayrı ve bağımsız bir varlığı yoktur. Tanrı doğada, nesnelerde, insan dünyasında vardır. Her şey Tanrı'dır. yine vikipedi'den... Belki de şöyle dersiniz "Ahanda bu kesin Panteist"... Yine açıklayayım, Ben Doğa'nın Tanrı olduğunu düşünmüyorum, Tanrı'nın doğa/varlığın özünde var olduğunu düşünüyorum. Tanrı'nın varlığı doğa değil, doğanın varlık nedeni Tanrı'dır... Herşey O'ndan gelmiştir, O'na dönecektir... Çok net ve açık... Yani bunlarla ilgili bir çok görüş var, akım var... Hepsini size örnekleyip, İslam olduğumu anlatabilirim ama gerek yok... Rica ederim, beni, benim adlandırdığımdan başka bir isimle adlandırma gayretinden vaz geçin... Aksi halde, bu kavramların uzunca ve daha sağlam kaynaklara bağlı açıklamalarını yapmak zorunda kalıcam ve bu bence gereksiz... Siz gidip, kişisel olarak bu yordayamayışınıza bir son verseniz sanırım daha pratik olur... Gelmek ve Dönmek fiillerini arkadaşımız açıklamış ama ben yine açıklayayım... Eğer Vahdet-i Vücut anlayışı Katakuta'nın belirttiği gibi "Tanrının Parçası" manasında kullanılırsa, Gelmek ve Dönmek fiilleri Ayrılma ve Birleşme anlamına gelirdi... Ama ben Meydana geliş ve sürecin sonunda varılan nokta olarak kast ediyorum. Yani Varoluşun nedeni Tanrı'dır, "Tanrı'dan Geldik" bunu niteler, O'ndan var olduk, özümüzde O'var... "O'na Döneceğiz" ise, varoluşun sonucunun yine O'nda noktalanacağıdır. Yani Tek Gerçek O'dur... Gayet açık... Evet, hepsi aynı? Ama bakın, dikkat edin diyorum ki: "Allah ilk peygamberden itibaren tek bir din göndermiştir, adı da İslam'dır." İlla ki Arapça "İslam" kelimesini kullanmanız gerekmiyor, bu konuda anlaştık ama şunu demek istiyorum; İslam dini, sadece Hz. Muhammed'in getirdiği dinin adı değildir. Allah tarafından indirilen her din aynıdır... Tek bir Dindir, İslam'dır. İslam nedir peki? Teslim Olmaktır. Allah'a aşık olmaktır. O'nun varlığını varlığınızda ve varlıklarda hissetmektir. Yani eğer bana bir isim takmak zorundaysanız gerçekten, Allah'a Teslim Oluşu simgeleyen, o anlama gelen bir isim takın... Bu mananın en güzel karşılığı İslam kelimesidir... Ha siz illa ki Türkçe olsun diyorsanız "Kendini Tanrı'ya Adamış"da diyebilirsiniz, rahatsızlık duymam... Ama öncelikle şunu yapın, bırakında insanlar kendilerini nitelesin, siz insanlara bir isim koyma meraklısı olmayın... İslam Hurafe değildir, sadece sizin görebildiğiniz ve bugün İslam adı ile yaşanan sistem, Hakk olan yani Hz. Muhammed'in tebliğ ettiği İslam'dan İmam Gazalinin etkisinde biraz farklı şekillenmiş olan ve daha basit, daha alt nitelikli hale gelmiş bir inanç sistemidir... Doğruluğu yada yanlışlığı beni ilgilendirmiyor ama sonuçta İmam Gazalinin şekillendirdiği bir sistem olduğunu tek bir kimse bile inkar edemez. Tabi bu açıdan Sünniliği kast ediyorum, şiilik, alevilik falan biraz daha farklı... Yani gerçek İslam'ı gördüğüm kadarıyla hiç bilmiyorsunuz... Hala "Şamanist" diyorsunuz... Arkadaşım, "Şamanizm" diye bir inanç sistemi yoktur... Hadi bu bir yana, Türklerdeki haliyle "Kamlık" bir inanç sistemi değil, Gök-Tanrı inancı içinde bir Şifacı, AkBüyücü yada bugünkü tabirle Medyumculuk'tan öte birşey değildir... Hala Şamanlık şamanlık diye olmayan bir inanç sistemine mevcut ediyorsun kimseleri... O kimseler son derece Semitik coğrafyalarda yaşıyorlardı merak etme sen... Ben onların niçin öldürülmediklerinin açıklamasını zaten yaptım, bu söyledikleriniz çok havada, kusura bakmayın... :):)Arkadaşım, neyi savunduğumu sen anlamlandıramıyorsun... Merak etme, savunduğum ve savunmadığım şeyleri çok çok iyi bildiğimi sanıyorum. En azından bir kavram karmaşası yaşamıyorum ve habire kimseleri yanlış yanlış adlandırmıyorum... Siz İslam'da benim gördüklerimi göremiyor olabilirsiniz ama şüphe duymamanız gereken tek şey bu yoldan ayrılmayacağımdır... İbn-i Sina "Allah'ım sana Teslim oldum" derken "İslam oldum" diyordu. iSLaM'ın arapça anlamdaşı "teSLiM olmak"tır... İnandığım şey "İslam"dan başka bir şey değildir, hiç şüpheniz olmasın ve umutlanmayın... çok güzel bir laf oyunu yapmışsınız ve birazda haklı bir eleştiri olmuş... Ama ben hep belirtiyorum, peygamberler bile gönderilmemiştir... Ancak seçilmişlerdir. Bakın Gerçeği keşfetmek varlığımız bir çabasıdır. Tüm peygamberler Tanrı'yı keşfetme çabası sonuçlarında Peygamber olmuşlardır yani Tanrı'yı keşfetmişler ve tanımışlar, kendilerindeki Hakk'ın farkına varmışlardır. Bu çabaları kendilerinin seçilmesinin nedenidir. Bu yüzden kitaplandırlmışlardır. Yani öyle durup dururken havadan kimse gönderilmiyor... Hala "Ateizm" diyorsunuz yaa... :) Oysa ben "Allah Var" diyorum? Hatta diyorum k, O'ndan öte başka birşeyde yok. Bundan Maddeyi yadsıdığımı düşünmeyin, Diyorum ki, Maddenin özünde bile olmakla, heryerde ve herşeyde Allah var zaten... Nasıl yok diyebilirim de Ateizme yelken açmış olabilirim? ya da şöyle söyleyeyim acaba Ateizm nedir acaba biliyor musunuz? Bence daha yerinde bir soru oldu. Saygılarımla...
  10. Sağolun Arkadaşım
  11. Hımm... Çok doğru söylemiş bu iki noktada... Birebir katılıyorum bu söylediklerine... Bakın, İslam'ın "Kuantum Fiziğini Desteklediği" falan gibi bir sav atmıcam ortaya, işkillenmeyin, sadece bu iki görüşle aynı doğrultuda düşündüğümü ve yine bu doğrultuda düşünen bir İslami akımın olduğunu söylemek istiyorum o kadar... Melamilik: Tanrı'nın Mabetlerde falan filan yerlerde olmadığını, her yerde olduğunu ve bunu sadece hissedebileceğimizi, anlatamayacağımızı ve bu yüzden inanmak için sadece anlayabilmenin ve anlamlandırmanın gerekli olduğunu düşünen ve bu yüzden "Bizim tekkemiz iki ayağımızın üstüdür"diyen bir anlayışa sahipler... İbadethaneleri, ayrı ve özel giyim tarzları falan filanları yoktur... Tanrı sadece düşünülerek anlaşılabilir. Zihnimiz sonsuzluğu anlamlandırabilecek ve özgürlüğün olduğu tek yerdir... Tanrı'yı dediği gibi tanımlayamayız, sadece yaşarız... Saygılarımla...
  12. Vahdet-i Vücut "Allah'ın Parçası" demek değildir efendim... Vahdet-i Vücut, Allah'ın Varlığında var olmaktır. Hiç bir şeyi Allah'tan ayrı görmemektir. Bakın asıl şirk nedir biliyor musunuz? Allah diyor ki: "Ben Tek'im, Bir'im" diyor... Şimdi düşünün, Siz bir Allah inancı taşıyorsunuz, O'nun her yerde olduğuna inanıyorsunuz, hatta şah damarınızdan bile yakın olduğuna inanıyorsunuz, hemde O'nu Maddeden ayrı, gökyüzünde falan bilmem nerde yaşayan bir hükümdar olarak addediyorsunuz... Arkadaşım Vahdet-i Vücut, herşeyin "Hakk" olduğunu bilmektir. Herşeyin O'ndan ibaret olmasıdır... Her maddedinin özünde O'nun olduğunu bilmek demektir... Bu Allah'ın parçası olmak değil, dahada ileri bir şekilde herşeyin O'ndan olmuş olmasıdır... Bakın size Kur'an-dan ayetle örnek vereyim o zaman, kişileri İslam'dan ayrı görüyorsanız: "İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raciun = O'ndan Geldik ve Yine O'na Döneceğiz"... Bu ayeti, kendisini öldürmeye gelenlere karşı bizzat Hz. Muhammed'in torunu Hz. Hüseyin söylüyor... Ben o insanların da aynen bu şekilde düşündüklerini vurgulamak için o isimleri verdim... Ama Hz. Muhammed'inde farklı düşünmediği zaten apaçıktır... Hadisleri örnek gösterecekseniz, ben size bununla ilgili onlarca hadis yazabilirim... Sizin anladığınız manada Vahdet-i Vücut zaten Şirk'tir. Niçin mi Şirk'tir? Çünkü Madde'yi, yani yartılmış yaratandan ayrı görmektir... Yani yaratılan bir tarafta, yaratan bir tarafta... E yaratılan sonsuz olduğuna göre ama ikiside bu ayrıma göre yer işgal ettiğine göre, yaratan da mı sonlu? Hayır, Herşeyin özünde O'vardır... Hiçbir şey O'nun varlığından ayrı değildir. Muhiyiddin Arabi'yi örnek vermişsiniz, ki onu görmezden nasıl gelebilirim? Merak onların ne olduklarını da çok çok iyi biliyorum, onlar daha bir açık anlatmışlardır bu konuyu, farklı anlatmamışlardır... Ama anlatışları yanlış anlaşılmaya meyillidir. O'da şundan kaynaklanır, eğer Hakk'ın, Hakk Olmanın ne olduğunu kavrayamamışsanız, Nasreddin Hoca'yı nasıl komedyen sanıyorsanız Muhiyiddin Arabi'yi de aynen yanlış anlarsınız... Yani onların yazmalarından kaynaklanmaz yanlış anlaşılma... İşte diyorum size hep, Sizde o Müslümanlar nasıl anlıyorlarsa İslam'ı o şekilde anlıyorsunuz ve birde kendinizi İslam'ı anlamış olmakla methediyorsunuz. Hallac-ı Mansur'un İdam edilme sebebi, dediğniz gibi "Ene'l Hakk" düşüncesidir, ama halk bunu, sizin anladığınız gibi "YANLIŞ" anladığı için idam edilmiştir Hallac-ı Mansur... Yani arkadaşım, bakın boşuna diğer Müslümanlardan daha iyi kavradığınızı düşünmeyin isterseniz İslam'ı... Yani Muhiyyiddin Arabi'nin adını veripte hala "Ene'l Hakk"ın yani "Vahdet-i Vücud"un manasını bu şekilde anlayıp, yorumluyorsanız pekte bir farkınız yok onlardan... İnanıp inanmamanız hiç önemli değil, çünkü nede olsa aynı şeyi anlıyorsunuz İslam'dan... Demişsiniz ki, Nirvana Felsefe imiş benim inancım... E ben farklı bişey söylemedim ki hiç bi zaman... Nirvana, Buddha, Mısır Dini, Gök-Tanrı İnancı... tesbit edebildiğim bir çok inançta İslam'dan farklı bir şey söylemiyor. Bakın siz beni Nirvana falan fistan gibi inançları İslam'a Monte etmekle itham etmişsiniz ve Kur'an'a ve Hadis'e dayanılması gerektiğini iddia etmişsiniz ancak, bilmelisiniz ki sizin anladığınız ve bugün Müslüman olarak gördüğünüz halkın yaşattığı islam, yani sizin dayanak noktanız olan İslam, İmam Gazali'nin Felsefesini temel alarak geliştirilmiş İslam İtikadıdır... Bildiğniz gibi İmam Gazali ile birlikte Tasavvuf halktan kopmaya başlamış ve siyasallaşmaya da başlamıştır. Yani beni Kur'an'a bağlı kalmamakla itham ederken "Gerçek İslam" olarak baktığını şeyin ne olduğunu bilmeniz gerekmektedir diye düşünüyorum... Hadisler hep "Sünni" inanç temelli olarak ele alındığı için yani Gazali Felsefesini temel alarak yorumlandığı için Tasavvufu görememeniz normaldir. Birde elinize geçen hadisleri, benim söylediğim manada Vahdet-i Vücut açısından algılamaya çalışın bakalım ne göreceksiniz... Gerçi bu kadar iddialı konuşmayayım, Muhiyiddin Arabi'yi okuduğunuz halde, yanlış anladıysanız, hadisleri benim açımdan anlamanız oldukça zor olacaktır... Birde şunu söylemek istiyorum, Bakın Hallac-ı Mansur'u katledenin İslam Dini olduğunu iddia etmişsiniz, bu çok komik bir iddia... Bakın, Hallac-ı Mansur'u destekleyen Ahmed Yesevi niçin idam edilmedi peki? Aaaa, yoksa bir güce sahip olduğu için olmasın? Yada Mevlana niye aynı dönemde İdam edilmedi? aaa, özür dilerim O'da bir güç sahibiydi değil mi? Yunus niye idam edilmedi? hemde güç sahibi değildi ve buna rağmen "Ete Kemiğe Büründüm, Yunus Diye Göründüm" diyebilmişti, yani "Ene'l Hakk" manasındadır bu? Yunus'un kendi haline, kimseye karışmayan, kimseyi etkilemeyen bir yapıda olmasından mı yoksa? Bakın arkadaşım, Hallac-ı Mansur, fikirlerini sunduğu ortamda güç sahiplerince bir karşı güç oluşturabilecek yapıda olduğu için, görüşleri çarpıtılarak ve bahane edilerek öldürülmüştür. Dini bir nedenle değildir yani, siyasidir... Şeyh Bedrettin dahi Ekonomik ve Sosyal nedenlerle İsyan etmiş ancak "Dini görüşleri" bahane edilerek, "Kendi Fetvasıyla" idam edilmiştir... Yani her zaman diyorum, bu tür olay ve olgulara "Ahanda din adam öldürmüş" deyip kabullenemezsiniz... O adamlar mevcut iktidara karşı bir güç oluşturabilecek nitelikte oldukları için, dini görüşleri bahane edilerek idam edilmiştir. Aynı şeyleri söyleyen Ahmed Yesevi zaten mevcut bulunduğu topraklarda en güçlü isimdir. Aynı şeyleri söyleyen Mevlana'da devlet gücünü arkasında bulundurmaktadır. Şeyh Edebali yine Osmanlı ve diğe beyliklerin gücünü arkasına almıştı... Yunus ise zaten siyasetle falanla filanla ilglenmezdi, o apayrıdır zaten bu açıdan... YAni umarım ufak bi ipucu verebilmişimdir... Bu kadar sığ araştırmayın isterseniz hı? Şu, Tasavvuf'un İslam'ın öz malı olmaması meselesine gelince... Pek ala İslam'ı çok iyi bildiğinizi iddia ettiğiniz için, biliyorsunuzdur ki, Allah, ilk peygamberden itibaren hep tek bir Dini göndermiştir değil mi? Hepsi'de İslam'dır... Yani bakın bunu, benim referans almamı istediğiniz Kur'an-da açıkça görürsünüz zaten... Ve Kur'an her millete birer peygamber gönderdiğini de söyler... Her peygamberin tebliğ etmekle görevli olduğu dinde, yine gönderene olacak olan Teslimiyetin adı olan İslam dini... İşte bende diyorum ki, İster Budizm olsun, ister Gök-Tanrı olsun, ister Mazdek olsun, ister Hıristiyanlık olsun, ister Yahudilik olsun, ister ne olursa olsun, her din mutlaka Hakk'tan gelmiştir, Hakk'tır ve gerçeği başka açılardan, başka algılardan, başka gözlerden anlatır... Sadece bunun farkına varabilmektir önemli olan... Ve sadece ya yanlış anlamlandırırız yada anlayabildiğimiz kadarıyla anlamladırırız... Ve dinler bu yüzden giderek özlerinden uzaklaşırlar. Bakın bugünkü İslam ile Hz. Muhammed'in tebliğ ettiği İslam arasında çok fark var... Siz beni Kur'an-a ve Hadislere bağlı kalmamakla itham ediyorsunuz ama siz İmam Gazalinin baktığı açıdan bakmaktan öte gidemiyorsunuz... Öze yaklaşamıyorsunuz... Yunus şöyle demiştir: Cennet cennet dedikleri, bir köşk, bir kaç huri. Sen isteyene onu ver, Bana Seni gerek Seni"... Yani Yunus vs. gibi insanların umurlarında olan şey cennet-cehennem değildir, direkt Allah sevgisidir, direkt Allah'ta Hakk olmaktır... Ama Gazali'nin ve Onun gözünden bakanların isteği Cennettir... Diyorum ya, siz neyi arıyorsanız O'sunuduzdur... Musa'nın 40yıl Allah'ı arayıpta görememesinin nedeni, O2nu kendisinden ayrı sanmasıdır... Yani işte demek istediğim, Kur'an sadece ve sadece bir ipucu... Kendinizze ve yani Allah'a yönelmedikçe Cennet ve Cehennem'i umursamaktan öteye gidemeyeceksiniz. Oysa gerçek bunun tamda ötesinde... Saygılarımla...
  13. :) çok güzel bir yorumdu bu... çok beğendim... Bakın zaten; Hallac-ı Mansur'u, Nesimi'yi de bu yüzden öldürmediler mi? Şeyh Bedrettin niye öldürüldü peki, sadece isyan ettiği için mi? O'nun "Vahdet-i Vücut" anlayışına bir bakın bakalım... Ben Müslümanların içinde sağ kalabilmek için "Ben Müslümanım" demiyorum, beni itham ettiğiniz şey "Takıyye" yani "Sahtekarlık" ve bundan dolayı size, sizin bulunduğunuz gibi bir ithamda bulunmayacağım... Ben hiçbir zaman, savunduğum şeyleri en koyu Müslümanların arasında söylemekten bile çekinmedim zamanında... Size İslam'ı kendilerinden öğrenmeye çalıştığım insanların isimlerini de zaten belirtiyorum hep yeri geldikçe, dikkat ederseniz... Yunus, Mevlana, Nasreddin Hoca vs vs vs... Bunlar Müslüman değil idilerse sözüm yok... Anlatabildim mi? Zaten söylediklerimi birilerinin anlayıp anlamaması umrumda değil... Beni Kafir ilan edip, öldürmeye çalışacak olan idrakı yetmeyenler için Yunus en güzelini söylemiş "Kıl Beşi, Kurtar Başı": Yani, madem anlamıyorsun, bari ibadetini yap, o eksik kalmasın, kimseninde inancına falan karışma demiş... Bakın, size şöyle bir örnek vereyim, yani anlattıklarımı anlamlandıramadığınızı görüyorum, o yüzden açıklayayım. Diyorum ya hep, herkes gerçeği kendince anlar, bu ilk nokta... İkinci nokta, beni anlayabilmeniz için, bir kendinizi bulma aşamasından geçmiş olmanız lazım... Çok mu fazla uçtum? O zaman basitleştireyim: Yunus Emre, Taptuk Emre'nin kızı ile evlenip, dünyadaki kendi gücünün yapabileceği işleri halledip Allah'ı aramaya koyuluyor... Ara sıra tekkesine dönüp girmek istiyor. Taptuk Emre'nin karısı, Taptuk Emre'ye diyor ki "Yunus geldi", Taptuk Emre soruyor "Hangi Yunus"... Devamlı aynı cevabı alan Yunus, Tanrı'yı aramaya devam ediyor ama en sonunda kendini buluyor ve yine Tekkeye geliyor ve karısı yine Taptuk Emre'ye "Yunus Geldi" diyor, bu sefer Taptuk Emre "Bizim Yunus'mu" diyor. Ama ondan sonra'da Yunus içeri girmeyip, geri gidiyor... Çünkü hocasının onu tanımasından anlıyor ki Kendisini yani Hakk'ı bulmuş, artık tekkede kalmaya ihtiyacı yok... Yani kişiye kendisini bulması öğretilemez... İçinizde varsa, size ipucunu verirler yada siz kendiniz keşfedersiniz o ipucunu, sonra gider kendinizi bulursunuz, Hakk'ı, Tanrı'yı bulursunuz... Ben Hacc yada Kur'an Hurafe'dir demiyorum... Bunlar tek başına yetersizdir diyorum... Hurafe "Dinin Belirledikleri" dışındaki uydurmalardır... Yani sizin inanmadığınız inanç nüveleri Hurafe değildir... Ben Hacı Bektaş-ı Veli gibi diyorum ki "Sen Hakk-ı Ararsan Kendinde Ara, Kabe'de Hacc'da değil"... Bu Kabe yada Hacc önemsiz demek değildir... Bu aradığın şeyi nerede araman gerektiğini söyleyen bir deyiştir. Ha Katakuta arkadaşın "Kabe" sorusuna gelince... "Kabe" sadece bir simgedir, bir yöndür... Herşeyin bir başı vardır ve her şeyin bir yönü vardır... Kabe'nin Kutsallığı, Allah'a yönelişi Temsil etmesinden gelir yani Manen'dir... Toprak parçası olarak yada bir bina olarak Kutsallığı yoktur... Olsaydı eğer, ilk Kıble Kudüs olmazdı... Kabe sadece Yönelişi simgelemekle önem arzeder... Eğer öyle yeryüzünde Kutsal yada Tanrısal bir toprak parçası olsaydı, Allah kendisine ait o Kutsal toprağa bela ve afet vermezdi değil mi? Oysa biliyoruz ki Hz. Muhammed'den sonra bile Kabe çok kere yıkıntıya uğramıştır. Evet Kabe Önemlidir ancak Allah'a yönelişi simgelediği için önemlidir. Mevlana çözmüştür bu sırrı... Semazenlik niçin çıkarılmıştır Mevlana tarafından? Mevlana her şeyin, kendi etrafında dönerek Allah'ı tavaf ettiğini keşfetmiştir... O yüzden insanın ilk Kıble'si insanın Kendisidir... O yüzden Mevlana kendi etrafında döner... Hakk'tan alıp, Halka verir... İkinci Kıble ise bildiğimiz Kabe'dir... İlki, yani siz, ben, biz ne kadar Kutsalsak, orasıda o kadar kutsaldır. İlk kıble, sizi Hakk'a ulaştırır, ikincisi size Kul olduğunuzu hatırlatır (bunun ayrımı çok önemli ama şimdilik geçelim)... Siz Kendinizde Hakk'ı yani Tanrı'yı ne kadar görüyorsanız, Kabe'de de o kadar görürsünüz. İnsan kendisini ne kadar değerli görüyorsa, Kabe'yi de o kadar değerli görür... O yüzden ilk kıblenin etrafında dönen insan, ikinci kıbleninde etrafında döner... Kabe'nin bundan başka bir anlamı yoktur... Sadece bir İsim ve Yöneliştir... Gelelim "Kendinizi Hakk Görmeye" yada "Kendinizde O'nu Görmeye"... Şimdi bunun açıklaması daha da başka ama size farklı bir inançtan bir mitoloji ile anlatayım bunu... "Narsis" demek bildiğiniz gibi "Kendine Aşık Olmak" demek... Ama bence biz böyle olduğunu sanıyoruz... "Nars" Helen Dünyasında doğduğunda, bir kahin onun için, anne ve babasına "Bu çocuk ömrünce kendisine bakmamalı" diyor... Çocuk büyüyüp av peşine düştüğünde, dere kenarına geliyor ve derede kendi yansımasını gördüğünde, kendisine aşık oluyor, kalıyor... Acaba böyle mi? Ben buna şu anlamı yükleyebiliyorum, "Aynaya Baktım Ali'yi gördüm, Aynaya Baktım O'nu gördüm"... Bildiğiniz gibi Evliyalar, Hakk'a aşıktırlar... Yani öncelikle benliklerinde, sonra her yaratılmışta Hakk'ı, Tanrı'yı görürler... O yüzden sizin Müslüman olmadığını iddia ettiğiniz Yunus şöyle demiş "Yaratılanı Sev, Yaratandan Ötürü". Bakın ben burada konuşabileceğiniz, ama benim saçmaladığımı düşündüğünüz, oysa bana göre anlamlandıramadığınız her şeyi İslam Tasavvufu açısından ele alıyorum... Siz bu açıdan bakamadığınız için size çok manasız ve saçma geliyor, ki bu çok normaldir, merak etmeyin... Oysa benim açımdan son derece anlamlı ve anlaşılır... Mesela Kerem'in Aslı için deldiği dağ? Ne dağıydı? Hangi Dağdı? Benlik Dağıydı bana göre... Benliğini kırdı ve Aslı'dan sonra gerçek aşkını buldu? Tanrı Aşkı... Aslında bunları alenen pek kimseden yada bunlarla ilgilenen hiç kimseden duyamazsınız ama ne yazık ki benim kabım dar... Yunus birgün böyle anlatırken, kendisine Taptuk Emre kızmış "Ne biliyorsun da ne anlatıyorsun Yunus?"... Yunus cevaplamış "E anlatmayayım da öleyim mi?"... Yani söylediğiniz doğru, bir çok kimse bunların farkındadır ama alenen kimse anlatmaz... Birinci nedeni herkes kendinden sorumludur ve herkes kendi bacağından asılır, Herkes gerçeği ancak kendisi bulur. Matrix'i çözdüğünüzü söylüyosunuz ya? Orada "Beni sen kurtardın Neo" diyen çocuğa neo şöyle diyo di mi? "Hayır, sen kendini kurtardın"... İşte buda öyle... Birileri size ipucu verir, siz kendinizi kurtarırsınız... Benim için ilk ipucu o Madde, Kutsal Kitaplar ve Kendimim... İkinici ipucuda, sizlerden öğreneceklerim... Bunları yazmamın nedeni, bazı arkadaşların itham ettiği gibi laf kalabalığı yapıpta, hedef şaşırtmak değil, anlatamadığımı düşündüğüm düşündüklerimi anlamanız için belki belirli şemalar varsa aklınızda anlamlandırmanızı sağlamak... Müslümanım, çünkü Tanrı'ya teslim oldum... Aynen İbn-i Sina'nın da belirttiği gibi... Bilsede kimsenin söylemiyeceği şeyleri niçin söylediğimi çok iyi açıklamışsınız: çünkü burası Sanal alem ve kimliğinizin ifşa olma ihtimali çok düşük... Saygılarımla...
  14. Aynen öyle diyorum... Onur ödülünü bana layık gördüğünüz için çok teşekkür ederim arkadaşım ama eğer benim gibi düşünüyorlarsa, sanırım onlarda Müslüman... :) Bakın "En iyi anlamak" diye bir şeye inanmadığım açıktır... Ne ben en iyi anlıyorum, ne de emin olun ki siz ve onlar... Ben diyorum ki İslam yani Tanrı'ya Teslim Olmak: "Kutsal Kara Taş" "Taşlanan Şeytan" "Cenaze Törenleri" "Kara Çarşafa Bürünmek" "Tesbih Çekmek" vs vs vs olmadığı gibi sadece "Namaz Kılmak" "Hacca Gitmek" gibi şeylerde değildir... Yukarıdaki yazınızı alaya almak maksadı ile yazdığınız belli ama bakın siz hep diyorsunuz ki "Eskiden Bende senin gibi düşünüyordum ama gerçek İslam'ın benim anladığım değil, diğer insanların anladığı şey olduğunu Kur'an-ı okuyunca anladım" diyorsunuz. Bakın size sadece İbn-i Sina'yı örnek vereyim... Varlığın nedenini arıyor kendisi... Bazen Tanrı'ya bağlıyor, bazen Maddeye... Çoğu zaman kararsız kalıyor, çoğu zaman yılıyor, yoruluyor... Ama en sonuda diyor ki "Allah'ım aradım aradım, nihayetinde sana Teslim oldum"... Yani sizin ve diğer arkadaşlarımızın bir zamanlar benim gibi yada o şahıslar gibi düşünüyor olmanız imkansız... Çünkü o insanların vardıkları nokta: Sonuç... Diyorum ki, siz ister Hıristiyanlık olsun, ister Yahudilik olsun, ister Müslümanlık olsun "Tanrı'yı hissetmedikçe" "O'na ulaşmadıkça" yada dahadoğrusu "Hakk'a Teslim Olmadıkça" o adamlar gibi olamazsınız hiç bir zaman... Dediğiniz gibi o insanlar için kimin onları nasıl nitelendirdiği bu yüzden önemli değil, çünkü insanların inançlarını değiştirme, yargılama, yadırgama, kötüleme, aşağılama yada en kısa tabiri ile Kibirlenme noktasını çoktan aşmış durumdalar... Hiç biri diğer dinleri karalamak için kitap yazmamıştır. Hiç biri İslamiyeti haklı çıkarma çabasında olmamıştır. Çünkü biliyorlar ki, sadece bildiklerini anlatabilirler... Ve herkes farklı anlamlandırır... Siz düşünün bakalım, siz ve o arkadaşlarımız, o adamların gelebildikleri seviyedeler mi? Bakın, ister maddi olsun, ister manevi... Gözünüzü tek bir noktaya dikerseniz, diğer herşeyi kaçırırsınız. Arabada giderken yol çizgisini takip edin bakalım, diğer şeylerin ne kadar farkına varabiliyorsunuz... Varlığı/Yokluğu anlamak için tek bir noktaya bakmamak gerekir... Siz Kur'an-ı kötülemekten başka bir şeye odaklanmış değilsiniz... Size göre Müslüman olan insanların belli tasavvurları var ve o standartların dışında değiller... Hani Avrupalılar Türklere "Barbar" demekten öteye koşullanmamışlar ya, istediniz kadar iyi olun, Türkseniz, onlar için hep barbar olarak kalmaya mecbursunuz ya... İşte sizin içinde Müslümansa, Kur'an-a inanıyorsa, Allah'a inanıyorsa belli kalıplardalar ve bunların dışına çıkamazlar... Ama bak çıkabilenlere? Lakin onları da kabullenemiyorsunuz bu sefer... Onlara rağmen onları adlandırıyorsunuz... Sizce bunun adı ne? Bence bunun "Kaptan Kusto"nun veya "Neil Armstrong"un Müslüman olduğunu iddia etmekten başka ve öte bir anlamı yok, anlatabiliyor muyum? Benimle aynı mı düşünüyorsunuz, farklı mı düşünüyorsunuz bilmiyorum ama ben Kur'an-ı okuduğumda, bunları görüyorum... Gerçi sadece Kur'an-ı değil, diğer şeylerde bana bunları gösteriyor... Diyorum ya, hepsi birbirini niteliyor aslında... Sadece Kur'an-a inanmıyorum ben, Evrene'de inanıyorum... Saygılarımla...
  15. Hocam, görüyorum sizin yaklaşımınızı... Nasreddin Hoca dersi almadım ama Nasreddin Hoca'yı çok severim... Hoca'nın misali'de ara bulmak için değildir... Herşey göründüğü gibi değil... Bakın ben Nasreddin Hoca'nın Fıkralarına, sizin baktığınız gibi "Mizah" açısındn bakmıyorum... Nasreddin Hoca kimdir? "İnsanlara komiklik yapayım da gülsünler garibanlar, eğlensinler... Benimde kafa basmıyo, gidiimde eşeğe ters biniim bari" diye düşünen bir adam size göre ama emin olun O, bundan daha fazlası... Siz bardağın yarısının boş olduğunu görürsünüz, ben yarının dolu olduğunu... Gördüğümüz şey aynı, anladığımız şey farklı... Nasreddin Hoca herkese "haklısın" derken, "amanda şunların arasını buluvereyimde didişmesinler" dememiştir. Herşeyin özünde olan Tanrı, Şöyle düşün, evinde bir çok elektrikli alet var, hepsini çalışması şartı aynı: Elektrik... Çok basit bir örneklendirme ama affedin... Yani senin, benim, vazonun, sürahinin, ağacın, toprağın... herşeyin özünde O var... Ve Nasreddin Hoca biliyor ki herşeyin nedeni O... Biz buna "İşlemek" diyoruz... Senden işleyende O, başkasından işleyende O... Bu "Sen yapmıyorsun, günahı da, sevabı da işleyen O o zaman" demek değil... Senin öüzünde O varsa, sen karşındakine baktığında O'nu görebiliyorsan, O'dur... Hoca herkese "sende haklısın" demesi, onlarda Tanrı'yı görüyor olmasından geliyor... Ama siz yine "Felsefe Yapıyorsun" diyeceksiniz, hayır, ben sizin görmek istemediğinizi görüyorum... Arkadaşım, size yada benim gibi düşünmeyen arkadaşlarıma hoşgörülü davranmam mı rahatsız etti sizi? Böyle yapmayıpta, Admin arkadaşların noktaladığı ithamlarınızı mı yapmalıydım, hoşunuza mı giderdi? Kibirli mi olayım? Ben sizden yada başkasından fazla birşey bildiğimi söylemedim hiç bir zaman, sadece farklı baktığımı söyledim... Hoşgörülü olmayayım mı? Peki sizin dediğinize uyup, sataşsam, ettiğiniz gibi hakaret etsem o zaman ne diyeceksiniz benim için? Bazen düşünüüyorum, acaba bazı teröristler sizin gibi insanların dayatmaları sonucu mu terörist oluyor diye... Bakın Düz Mantık o kadr da bir erdem değildir. Bu düz mantık konusunda Temel'in bir Akvaryum Fıkrası vermişler sitede, bulup okursanız, öğrenirsiniz ve daha iyi anlarsınız bazı arkadaşlarımızın kurduğuı düz mantığın ne kadar düz mantık olduğunu... Arkadaşım, metodun niçin Bilimsel olmadığını ve niçin komik olduğunu Haksöz'e gelen eleştirilerden çok açık olarak anlayabilirsiniz... Benim ayrıca anlatmama gerek yok... Kimseler gayet iyi şekilde, siz etmese de en azından beni tatmin edecek şekilde anlatmışlar... Bir çok arkadaşın katkısı olmuş... Yöntem, Teknik yada içerik olarak açıklamışlar... Ek olarak ne söyleyeyim ki? Ha ama illa ki bi açıklama istiyorsanız, açın bir konu ve orda talep edin, alıntılayarak açıklayayım tekrar dicem ama gerek yok, çünkü zaten her söylediğine cevap verilmiş... Ha yine yetmezse, özelden yine anlatayım niye Bilimsel değil, boşuna aynı konuda forum işgal etmeyelim... Ayrıca ben herkesi Haklı çıkarmayı amaç edinmedim... Siz kendi düşüncenizde haklı olduğunuzu düşünmüyor musunuz? E bir başkası da öyle düşünüyor... Herkes öyle düşünüyor... Ben ise inandığım şeyler doğrultusunda (ki Nasreddin Hoca misalinde açmaya çalıştım), herkeste aynı şeyi görüyorum... Ne size nede başkasına ithamlarından dolayı kızmıyorum, yadırgamıyorum... Napayım yani, sizin gibi Kibirleneyim mi? Bu mu haklı çıkaracak beni? Eğer Kibir beni haklı çıkaracaksa, boşverin, ben haksız olmaktan memnunum... Ha size yine bu "Felsefe" veya "Laf Salatası" olarak gelecek biliyorum ama, valla arkadaşım ben halimle huzurluyum, canın sağolsun... Saygılarımla
  16. Arkadaşım ne haç'ın kutsallığı beni ilgilendiriyor, ne karataş'ın ne gök cisimlerinin... Bunlara takılanlar sizlersiniz... İnansanızda inanmasanızda her iki tarafın takıldığı nokta bu... yok taş kutsalmış, yok haç kutsalmış... Kur'an-da bi kere bile Hacer'ül Esved'in kutsal olduğunu söyleyen ayet görmedim. Hz. Mudammed'inde "Hakemlik" olayı ile ilgili Hacer'ül Esved ile ilgili herhangibir başka vakasına rastlamadım. o taş sadece araplarca kutsal sayılmış bir taş ve inanıp inanmamakla alakası yok... Arapçı zihniyet o taşı kutsal sayabilir ama herhangi bir kutsallığı yoktur... Haç'ta öyledir... Yada herhangibir dini sembolde öyledir. Sizin de hala İslam'ın o taşı kutsal atfettiğini sanmanız, "Diğer Müslümanların" baktığı gözle İslam'a bakmanızdan başka birşey değildir. Putperestlik ile Hakk olmanın manasını kavrayamadığınız belli... Ben putperestlikten bahsetmiyorum, ben Hakk'ı tanımaktan bahsediyorum... Putlaştırılmış görünmez bir ilah'ta değil bahsettiğim... Ben senden bahsediyorum, benden bahsediyorum... Evrenin özünden bahsediyorum... Sana senden yakın olan benliğinden bahsediyorum... Özet mi? Ben "Ben"den bahsediyorum... Evet, dediğim gibi, Dekorlar farklı sadece, anlatmak istedikleri hep aynı... "Narsis" suya baktığında aynı şeye aşık oldu... Ali aynaya baktığını aynı şeyi gördü... Hallac-ı Mansur öldürülürken aynı şey olduğu için ölümü umursamadı... Hz. Muhammed'in Miraçta ulaştığı yada olduğu O'ydu. Nasreddin Hoca dünyanın merkezini sorduklarında, aynı sebepten kendisini gösterdi... Yunus aynı nedenle "Ete Kemiğe Büründüm Yunus Diye Göründüm" dedi... Mevlana "Mesnevi"de aynı şeyi anlatır... Nesimi o yüzden "Ene'l Hakk" dedi... Ahmed Yesevi o yüzden "Haklıdır" dedi... İbn-i Sina aradı aradı aradı, en sonunda "Allah'ım aradım, sonunda sana teslim oldum" dedi... Osiris hangi yanlış anlaşılma sonucu "İlahlaştırıldı"? Yasa Hz. İsa yine hangi yanlış anlama ile "Tanrılaştırıldı"? "Ene'l Hakk=Ben Hakk'ım, O'yum" tümcesi "Ben Allah'ım"mı demek, "Ben Hakk'ım"mı demek? Hallac-ı Mansur bu yüzden öldürüldü, Hz. İsa bu yüzden Tanrılaştırıldı, Osiris bu yüzden İlahlaştırıldı, Hz. aynı sebepten aynaya baktı Ali'yi gördü, Hz. Muhammed o yüzden Miraç'a kaldırıldı... Bakın bunlar size anlamsız gelebilir ama gördüğüm sizin gördüğünüzden fazladır demiyorum ama emin olun sizin gördüğünüzden farklı... Her inanç aynı şeyi tekrarlıyor, ama görmüyoruz. Adı İslam yada başka bişey olsun, ne derseniz deyin, tek bir Gerçek var ve hepimiz sadece farklı farklı anlıyoruz bu gerçeği... Kimimiz göremiyoruz, kimimiz anlamazdan geliyoruz... Mesela, bir arkadaşımız hep diyor ki "Bende eskiden öyle düşünüyordum"... Oysa İbn-i Sina Varoluşunu nedenini bilemezken, en sonunda diyor ki "Allah'ım aradım, sonunda sana Teslim oldum"... Yani geçmişte benim gibi düşünme ihtimaliniz yok, gördüğüm şey süreç değil, sonuç... Belki biraz megolomanca oldu, özür dilerim ama herkesin gerçeği farklı, biliyorsunuz...
  17. Ya beni felsefe yapmakla itham etmişsinizde, ben yapılan iddiaların öyle sizin sandığınız gibi düz hemde düpdüz mantıkla kavranabilecek iddialar olmadığını düşündüğüm için, kendim nasıl anlıyorsam o şekilde anlatmaya çalışıyorum. Ha size ağır geldiyse bilemem, normaldir... Kaldı ki Haksöz arkadaşımın iddialarını okudum, düz mantıktan öteye geçememiş... Ben bilimsel bir metod takip edip etmediğimi söylemiyorum ki, kaldı ki kendi anladıklarımı yazdığımı her zaman söylemem Türkçesi ile söyleyeyim "Düşünme Çabası" içinde olduğumu açık açık ortaya koymaktadır... Hadi bunlar bir yana, madem o kadar bilimden, yöntemden anlıyorsunuz ve bilimden o kadar anlayan biri olarak ta mutlaka gereklerinden de anlıyorsunuzdur, Haksöz arkadaşımızın yöntemine Bilimsel diyebilecek misiniz? Yok yani beni bilimsel olup olmadığımı iddia etmediğim halde bilimsel olmamakla suçlamışsın da, aynı özveriyi Haksöz için gösterebilecek misin onu merak ediyorum... Size göre kesin onun çabası Bilimseldir... Niye mi? Sadece ve sadece İslam'a karşı olması yeter sizin için de ondan... Bakın arkadaşım, bir insanın inandığı değerlerin ölçüsü, başkasının inandıklarına duyduğu saygı ile ölçülür ve o duyduğu saygı kadardır değeri... Sanırım sizin yada bir takım arkadaşların bakış açısını bu noktadan harektle yorumlarsanız daha sağlam bilgi edersiniz... Ayrıca yine ve yine söylüyorum, sizin söyledikleriniz üzerine tekrar Haksöz arkaaşımın yazdığı forumları tekrar araştırdım, bence pekte kıymetli olmayan ve zaten çoğu kez çürütülmüş iddialarla ortaya çıkmış... Ayrıyeten benim bi çaba sarfetmeme gerek yok, sizi tatmin etmeyen açıklamalar beni tatmin ediyor... Ha Haksöz'ün açıklamaları da beni tatmin etmiyor ama sizi tatmin ediyor, bunu da anlayışla karşılarım... Birde saygı olayına ve birilerini birşeyle itham etm durumuna bu açıdan bakın isterseniz... İthamınzın muhatabı siz olmayın sonra... Bu büyük bi sorumluluktur... Başkasına "Bilimsel değilsin" derken, bilimsel olmayan çabaları desteklemek bilmem ki nedir... Saygılarımla...
  18. Arkadaşım Veysel Karani'de bu adamlarla aynı doğrultuda düşünür mesela ve Araptır. Hz. Ali'de bu adamlarla aynı düşünür. Bugün Caferiliğin kurucusu sayılan (ama aslında oğlu kurmuştur bu mezhebi) Cafer es-Sadık'ta (Hz. Ali'nin torunudur) Araptır ve pek farklı düşünmez yine... Bir tek Gazaliyi bu kimselerin sınıfına koyamıcam, ki kendisinin görüşlerinin İslam'ı durağanlaştırdığına inanıyorum... Anadolu'da Evliyalığa yön veren kimi Evliyalar yine Arap kökenlidir. Bunu daha iyi anlamak için Anadolu'daki Seyyitlere ve Şeriflere bakabilirsiniz... Ayrıca "Şamanizm" diye bir inanç sistemi yoktur. Türklerdeki "Kam"lık, diğer toplumlardaki "Şaman"lıktan biraz daha farklıdır. Türklerdeki Kam'lık "Gök-Tanrı" inancı içinde bulunan "Şifacı" "Duacı" veya biraz daha zorlama ile "Büyücü" (ki bu kara büyücülük değil, Ak Büyücülüktür) veya bugünkü tanımla "Medyum" denilebilecek bir yapıdadır. Bakın, Türklerin asıl adı Kam'lık olan ve bugün saçma bir çarpıtma ile "Şamanizm" denilen ve "İnanç" olduğu iddia edilen yaşantılarına bakın, saydığınız her nüve Şamanlığın değil, Gök-Tanrı inancının bir parçasıdır. Kam'lık sadece Dinsel bir Ritüle, bir Gelenektir. O yüzden o kimselerin Evliyalıkları yada dünya inançları Şamanizm inancı uydurmasından gelmemektedir. Ha derseniz ki "Gök-Tanrı" inancının yansımasıdır o adamların inanç ve düşünler, bilgileri... O zaman size noktası virgülüne katılırım. Ama şu vardır ki, ben bildiğiniz gibi her dinin aynı tek gerçeği anlatmaya çabaladığını düşünüyorum. Yani Gök-Tanrı inancı ile İslam Tasavufunu veya diğer İnançların çabalarını, nüvelerini hiçte birbirinden farklı olarak görmüyorum... Anlayış farklı ancak anlatmak istedikleri şey hep aynı... Yani sizi bilemem ama, ben hep ayn şeyleri görüyorum o farklı olduğu söylenen dinlerde... Anladığım şey hep aynı oluyor... Belki ben yanlış anlıyorumdur, bilmiyorum ama anladıklarım bana daha doğruymuş gibi geliyor... Saygılarımla...
  19. İşte diyorum ki o adamlar için (ve benim için) inandığın(m)ız şeyin adı önemli değil... Kim nasıl adlandırırsa adlandırsın... Asıl önemli olan o adamların kendilerini nasıl adlandırdığı... Yani siz dışardan bakıpta, Avrupalıların Felsefi kategorilendirmesiyle "Bu adam Agnostist Kardeşim" deme hakkına sahip değiliz. Hayır o adamların inancı kişisellseştirdiklerine inanıyorsan, böyle bir kafa yapısındaysan eğer o insanları en başta sizin genellememeniz gerekir. Agnostist, Deist bilmem ne gibi sınıflamalara sokmamamız gerekir ve "İslam değildirler" gibi bir ayrım yapmamamız gerekir. O birbirlerini destekleyen, aynı inanca sahip insanların deyişlerini incele bakalım... Hallac-ı Mansur'un her dediğini destekleyen ama aynı zamanda bir önder olduğu için tüm Türklerin desteğini kazanan Ahmet Yesevi idam edilmemiş hatta kimse tek kelime dahi söyleyememiştir kendisine. Ama kendisi hem Hallac için "Doğru Demiştir" deyip hemde Hz. Muhammed'i çok severek kendisiyle çelişkiye mi düşmüştür? Yada Yunus'la, Hallac'la aynı görüşü paylaşan Mevlana, Mesnevi'de sadece Kur'an-ı Kerim'i maneviyen açıklayarak kendisiyle çelişkiye mi düşmüştür... Bakın ben sizin inancınınz için bir şey demiyorum, "Ben Müslümanım" diyen kimse için de bier şey demiyorum... Eğer gerçekten sahtekar değilse ve samimi ise eğer, Kim Kendini Nasıl Adlandırıyorsa O'dur. Mustafa Kemal küçüklüğünden beri Mevlevi Tekkelerine giderdi Selanik'e her gidişinde... Kurtuluş savaşı sırasında hücuma kalkmadan önceleri Kur'andan ayetler okuttuğu bir çok silah arkadaşının hatıratlarında geçmiştir, bilinmektedir. Ayrıca kendisi söylemektedir. "Gerçekleri Söylemekten Korkmayınız" "Gerçeklere Ne Kadar İnanıyorsam, Dinime de O Kadar İnanıyorum". Ama yine de "Atatürk ne kadar müslümandıysa, onlarda o kadar müslümandır" demek yanlış... Anlamada farklılıklar vardır belki, bilemeyiz. O adamlar genelde kendi içlerinde yaşadıkları için belli etmemişlerdir. Bakın bu açıdan Melamilik'i araştırmanızı tavsiye ederim... Belki farkedersiniz...
  20. Hımmm... Evet kontrol ettim... Kur'an hakkında bilgisi varmış o arkadaşımın ama kendi kafasına göre bir yöntem bulmuş ve ona göre ele almış Kur'an-ı... Hala daha o yöntemin nasıl bişey olduğunu çözmeye çalışıyorum... Diyelim ki bi yazınızda, sayfanın başında "Beyaz" dediniz, sonunda "Siyah" dediniz, almış bu ikisini "Aha Bakın Çelişki İşte" diye yazmış... Komik... Neyse, beni zaten bu açıdan bi bakış ilgilendirmiyor, sadece doğru bi yaklaşım değil, onu söylemek istedim... Saygılarımla...
  21. E işte bak bunu alkışlamamak elde değil...
  22. Bakın Din adına yapılan öldürmeleri savunacak bir mantıkda değilim. Kaldı ki zaten bu tür katliamların karşısındayım. Ama bakın, Tarih okuyanlar bilirler, tarih için sabit bir gerçektir: Toplumsal tüm olaylar, savaşlar, kurulan ve yıkılan devletler, isyanlar, anarşiler vs hepsi Ekonomik devinimlerin, çalkantıların bir sonucudur. Din hiç bir zaman toplumları bu şekilde yönlendirici değildir. Ne Hıristiyanların Haçlı seferleri, ne Osmanlının Cihatları, ne Talibanın Teröristliği, ne İsrail'in bir din devleti olarak kurulması... Hiç biri Dinsel yapılarından dolayı gerçekleşmemiş, tamamen toplumsal ve ekonomik nedenlerle gerçekleşmiştir. Din her zaman sosyal ogu ve olaylarda "Ekonomik Sebepler" ve "Siyasi Sebepler"den sonra, en son sırada gelmiştir ve o da insanları, Milliyetçiliğin politik olarak var olmadığı dönemlerde bir taraf olarak tutmak üzere kullanılmaktan öteye gidememiştir. Din her zaman toplumsal olgu ve olaylarda kullanılan bir objedir, etken olması, onun kullanılmasındandır. Buradaki kullanılmak "din zaten o yapıya uygun, elverişli... e onlarda o yönde kullanıyorlar" şeklinde algılanmasın. Din değiştirilmek üzere kullanılıyor. Bende zaten bu yüzden Laikliğe inandığım kadar hiç bir sisteme inanmıyorum... Bakın mesela Salazar'ın "3F" olarak adlandırdığı "Halkı Uyutma Projesi" vardır. Açılımı: "Futbol, Fado, Fiesta" olarak Türkçeye tercüme edilir ama aslında bu "3F"nin üçüncüsü "Fatima"dır. Diğer ikisi ayan beyan zaten sevilir olduğu için, Türkiye'de de bu sistemin uygulandığı farkedilmesin diye, nedense "Fiesta=uyku sersemliği, öğle uykusu" olarak değiştirilmiştir. Nedir bu "Fatima" peki? Fatima, Amerikancı Diktatör Salazar'ın, ülkesi Portekizde Halkı Uyutmak için kullandığı 3 F'nin üçünsünü uygulamak için seçtiği simgedir. Portekizdeki "Fatima" şehrinden adını alır ve bu formülün içeriği "Din Eğitimi"dir. Yani insanlar ellerine din kitabını alır, sadece onu okur ve dünyaya sadece o gözle bakarlar... Koyun sürüsü üretme politikasıdır ve Amerikan güdümlü bir sistemdir. Niye Türkiye'de bu üçüncü isim değiştirilmiştir peki? Bize niye Fiesta diye öğretilmiştir? Bunun nedenini, 1980darbesinden sonra ülkemizde Apolitik gençlik üretme sürecinde mantar gibi çoğalan İmam-Hatip liselerini ve Kur'an Kurslarını incelerseniz çok çok iyi anlarsınız. Futbolla insanlar Türkiye'de uyutuluyor mu? evet... Fado, bizdeki Arabesk kültürü gibi bir müzik türü Portekizde ve insanlar aynı şekilde Arabeskle Türkiye'de uyutuldu mu? evet... Fatima ise bizdeki "Arka Bahçe" yani İmam-Hatip'in karşılığı, insanlar yine uyutuluyor mu? evet... Peki bunlar ABD güdümüyle mi yapılıyor? evet... O "Geri" olarak saydığınız ülkeler bilmem kaç yıldır ABD'nin kölesi mi? mesela okuma oranının %10olduğunu bildiğim (ki sanırım siz gitmişsiniz BrainSlapper Arabistan'a) Arabistan'ın petrol gelirinin %51i ABD şirketlerinin değil mi? evet... Yani bu Evetler bitmez, ben özete geleyim... Bahsettiğiniz toplumların geri kalmasının tek nedeni "Sömürgecilik"tir... Sömürgecilik tarihininde yada Orientalizm denilen "Doğu Bilim"nde bunu görmemenize imkan yok... Orientalizm denen kımıl zararlısı da budur zaten... Bu dal, tamamen "Ajan Üretmek" için üretilmiş bir alandır. Yani "Doğu toplumları neden geridir?= cevap: İslam" olay bu kadar yüzeysel değil yani. Geri bırakılmışlığın temel bir nedeni var... Niye japonya bundan daha 100-150yıl öncesine kadar son derece kapalı ve katı bir toplumken, adaya ayak basan yabancılara tahammül bile edemez, öldürürken teknolojide son derece ileri gittiler? Dinleri yüzünden mi? Hayır? nedeni bulundukları konumun dünya siyasetinde önem arzetmemesinden... Yada Amerika nasıl bu kadar güçlenip ileri gitti? Bildiğiniz gibi ADB'nin iç eyaletlerinde hala dünyanın düz olduğuna inanan insanlar yaşıyomuş yapılan araştırmalara göre, hatta TVlerde bile çıktı, insanların çoğunluğu koyu bir şekilde hıristiyan ve bir çok yeniliğe karşılar, hep TV'lerde yayınlandı bunlar? Peki ABD niye bu kadar ileri? demek ki Din ile alakalı değil, Etkin olmakla alakalı... Oyun oynanan değil, oyunu oynayan olmakla alakalı... arkadaşım, söylediklerin ilk bakışta güzel gibi gelebilir de, kusura bakma, öyle olduğuna zerre kadar inanmıyorum ama, bana Misyoner bi kaç kişinin söylemlerinin aynısı gibi geldi bana bu söylediklerin. Bakın burada Benim dini kimliğim, dediğiniz gibi önemli değil. Zaten bırakın benim kendimi Müslüman saymama, bu söylediklerimi aleni söylesem, Müslümanlar! beni belkide Müslüman saymayacaklar... Ama bakın burada asıl önemli olan "İslam"ı nasıl anladığınızdır. Siz burada Peygamberleri yadsıyorsunuz mesela, diyorsunuz ki "Allah Tarafından Gönderilmemişlerdir". Bende zaten "Gönderilme"ye inanmıyorum, Seçilmeye inanıyorum. Bakın sırf peygamberler değil, seçilmiş olmak öyle Matrix'teki gib Neo'nunki gibi bişey de değil. Yani peygamberlerde dahil bu isimlerini saydığınız insanlar ve hatta M. Kemal'de dahil, hepsi Hayatın Ne Olduğunu çözebilmiş olmaktan dolayı seçilmiş olmaktadırlar. Bence tüm bu adamlar neyin ne olduğunu çok iyi idrak etmişler. Ve biri diğerinin sadece yol göstericisi olmuş, herkes yolunu kendisi idrak etmiş ondan sonra... O kimselerin Peygamber olması, diğerlerinin Evliya olması bundan geliyor. peki "İslam" nedir? size İslam, "geri kalmış toplumlar yaratma amaçlı ilan edilmiş din, beyin yıkama enstitüsü" olarak gelebilir ve gerçeğe aymakla "İslam" olmanın arasına çizgi çekmiş olabilirsiniz ama bana göre İslam, Tanrı'ya Teslim Olmaktır. Ad manasıda budur zaten... Yaratıcıyı Bilmektir... Herşeyin nedeninin O olduğunu bilmektir. Herkesin özünde O'nun var olduğunu bilmektir. İliğinize kadar O'nun varlığını şah damarınızdan öte içinizde, daha doğrusu varlığınızda O'nun mevcut olduğunu bilmektir. Hakk olduğunuzu bilmektir İslam... En temel ve kısaca manası ile İslam: Benlik dağını delip, ona ulaşmak arzusu ile yanıp tutuşmak, Herşeyde var olan Tanrı'ya kendinizi adamanız yani teslim olmanızdır. Bakın bu adanmışlık gözü kapalı savaşa giden cengaverleri anımsatmasın size... Kendinizi Tanrı'ya adamanız, herşeyin özünde O'nun olduğunu bilmenizdir. Bakın bunu sadece Kur'an-ı okuyarak, sadece Hadisleri okuyarak yada diğer Din kitaplarını okuyarak anlayamazsınız, bu içinizde yanan bir alevdir ve yandımı sönmez... Bence İslam budur... ha siz buna bir isim bulursunuz yada dersiniz ki "Kardeşim sen İslam değilsin"... diyebilirsiniz, amenna... Ama ben bırakın Kur'an-ı, diğer kitapları okuduğumda da bunu görüyorum... Diyorum ya, Tek bir Gerçek var, sadece hepimiz bunu farklı algılıyoruz... Başlangıçtan beri Tek bir din var, bugüne kadar farklılaşmış tüm dinlerde aslında aynı şeyi söylüyor, sadece görebilene... Bak mesela, ne demiş Yunus Emre: "Sen Sana Ne Sanırsan, Ayruğa'da O'nu San, Dört Kitabın Manası Budur, Eğer Var İse.". Sen bedeninden ayrı mısın? değilsin... E o zaman ayrı/gayrı'yı niye O'ndan ayrı olarak görüyosun ki? Sen sende birsen, senle birlikte herşey de O'nda bir... Dört kitabın manasıda bu zaten, tabi eğer varsa, yani sen görebiliyorsan... Bunu idrak edebilirsen, o kutsal kitapların aslında ne olduğunu da görürsünüz... Ben işin doğrusu Kur'an-dır demedim, hatta şun söyleyeyim, Kur'an-ı ben İncil ve Tevrat'ı okuduktan ancak sonra okudum... Ve ben farkettim ki ne bir başkası doğru anlıyor bu kitapları, ne de bir başkası yanlış anlıyor... Bakın, siz neyi arıyorsanız O'sunuzdur... Ben Kur'an-da ve diğer kitaplarda Tanrı'yı aradım... Bence siz yada bir başkası Kur'an-ı yanlış anlıyor değilsiniz ama doğru anlıyorda değiliz... Sadece farklı anlıyoruz... O insanlar, başlarındakiler onların Kur'an-dan ne anlamalarını istiyorlarsa, onu anlıyorlar... Daha ötesi değil... Ben Kur'an-a baktığımda sizin baktığınız şeye bakıyorum ama sizin gördüğünüzü görmüyorum. Bakmakla Görmek arasında fark vardır. Ben hiç bir şeyin Tanrı'dan ayrı olarak göremiyorum... Ne sizin bildiklerinizi ve söylediklerinizi, ne de bir başkasının... Bu yüzden Tanrı'nın varlığını içimde hissediyorum. Bu belkide çok manasız bir tanım kimilerine göre, çünkü bu his anlatılamıyo, bireysel... Kısaca Huzur diyelim biz buna... Ve bu Huzur bana İslam adını verdiriyo... Ben o adlarını saydığımız kişilere bakınca İslam'ı görüyorum, İslam'a baktıkça da o kişileri daha çok anlıyorum... Ha siz bunu bu şekilde yaşamıyor olabilirsiniz, bilemem. Hislerinize yanlışta diyemem ama Eğer dünyayı o insanlar gibi algılıyorsanız, aynen o insanlar gibi düşünüyorsanız, sanıyorum ki aynı şeyleri düşünüyoruz... Sadece isim değişikliği var o kadar... Ama şunu söyleyeyim, benim içinde benim inancımın nasıl nitelendirildiği, hangi ismin verildiği umrumda değil... Kimin benim inancımı ne olarak adlandırdığı umrumda değil... O adamlar gibi ben diyorum ki "Tanrı'ya Teslim Oldum", yani İslam'ım... Taslim olmak tabii ki "Doğmatik Bilgileri Eleştirmeden Kabul Etmek" demek değil... Teslim Olmak, her şeyin özünde O'nun var olduğuna inanmak demek... Saygılarımla...
  23. Beraber araştıralım sevgili arkadaşım. İslam Dünyası ne kadr alim çıkarmış, bunları beraber araştıralım... Ayrıca Bakın o Balistik hesaplamaları Fatih'in kendisinin yaptığı çok açıktır zaten. Ayrıca bu yüzden Anadolu Hisarını ördürmüştür. Topların menzillerini hesaplamış, döktürmüş ve boğazın en uygun yerine, Rumeli Hisarının karşısına lurdurmuş ve toplarla boğazı kapattırmıştır. Toplar çabuk soğumadığı için kullanımları arasında zaman aralığı oluyordu ve bu yüzdende açılan gedikler Bizanslılarca kapatılıyordu. O da bunu önlemek için topları yağ ile soğutma tekniğini icat etmiştir. Top atışları sıklaşmıştır. Ayrıca Hocası Akşemseddin'i komutan olarak atamış ve onun kurduğu taktik üzerinden savaş ilerlemiştir. Akşemseddin Fatih'in hocasıdır ve Din alimidir. Bu adamlara niçin Müslüman demekte direniyorum? Çünkü o adamlar kendileri söylüyor Müslüman olduklarını. Fatih'in namaz kılması, Kur'an-ı okuması boşuna değildir. İbn-i Sina'nın, Mevlana'nın, Yunus Emre'nin, Ahmed Yesevi'nin, Hallac-ı Mansur'un Müslümanlığı, kendilerinden geliyor, benim söylememle Müslüman değiller. Yani bakın şimdi, Hallac-ı Mansur'u, Nesimi'yi "Ene'l Hakk" dedi diye idam eden Cahil toplumu bana "İslamdırlar" diyerek Referans olarak gösteriyorsunuz. Ya bırakın bunları, bırakın o adamlar yanlışlarının içinde kalsınlar. Onların İslamı nasıl anladığı değil, sizin İslam'dan ne anladığınız önemli. Mevlan, Yunus, Taptuk Emre vs, hiç biri dememiş "Ulan bütün herkes İslam'ı bu şekilde anlıyor, demek ki İslam buymuş!!!" diye... Böyle bir mantık yok çünkü... Ben kafama göre bir İslam yaratmıyorum ve beni bu şekilde de itham edemezsiniz. Asıl özgür olması gereken sizsiniz. Çünkü ne kadar Özgür olduğunuzu iddia etsenizde, ne kadar Müslüman olmasanızda, İslama o itham ettiğiniz Müslümanların gözünden başka bir şekilde bakamıyorsunuz. O adamlar diyor ki "Eve TV sokmayın, İslam bunu söylüyor" sizde o adama bakarak "Aha işte evine Tv sokmayın dedi, islam böyle söylüyor"... o adam diyor ki "Bilim şeytan işidir, yapmayın, islama aykırıdır", siz o adama bakarak diyorsunuz ki "Aha, bilim şeytan işi dedi, demek ki İslam böyle diyor"... Bu mu özgürlük? Siz İslamı bu şekilde mi anlayabiliyorsunuz? Ben ise bakın, onların gördüklerinden çok daha başka bir açıdan, onlara sizin gibi yem olmadan anlamaya çalışıyorum İslam'ı... Hangimiz daha özgür acaba? Önyargıları olan siz mi, yoksa herkesten önce kendi algılarına güvenen ben mi? Emin olun benim de aklımda Kutsal Cüppe, Kutsal Sarık, Sakalın Kutsallığı gibi tasavvurlar yok. Kutsal olarak saydığım tek yön, kişinin kendisine yani Hakk'a yönelmesidir. Kutsal bildiğim tek kitap Evrendir. Kutsal bildiğim tek Dua herşeyin Tanrının kelimesi olduğuna olan inancımdır... Emin olun o isimlerini saydığım Müslümanlarda buna inanıyorlardı. İslam'a puan kazandırmak gibi bir derdim yok, kaldı ki İslam'ı yada herhangi bir dini savunmak gibi bir gereklilik görmüyorum. Ben sadece haksız nitelemeleri açıklamaya çalışıyorum. Haksız ithamlarda bulunmazsanız, İslamı savunuyorum gibi bir izlenim doğmaz sizde... Ben sadece İslam'dan ne anladığımı anlatıyorum, İslam'a puan kazandırma çabam niye olsun ki? Yani İslam ortada duruyor, ben niye kafamdan zoraki bir İslam yaratıp, onu ona uydurayım. Öyle yapcak olsam yeni bi İnanç akımı çıkarırım, niye 1400yıl önce çıkmış bir inanca yükleyeyim ki bildiklerimi değil mi? Yani merak etmeyin, ben İslama puan kazandırmak, yada aklımdaki ideale İslamı uydurmak gibi bir çabada değilim... Benim bildiklerim, gördüklerim beni bağlar... Siz başkalarının gözünden bakıyor olabilirsiniz, ben herkesin görüşüne, inancına ve bilgisine saygı duyarım, bunu her zaman söylüyorum ama beni ilgilendiren sadece benim dünyayı nasıl gördüğümdür... Çünkü neyi arıyorsanız, O'sunuzdur... Sokağa çıktığımda söyleyecek olduklarımı kimsenin anlamaması yada beni suçlamaları umrumda bile değil. Kimin neye inandığıda umrumda bile değil. Hallac bu uğurda ölmedi mi? Niye ölürken sözünden bir adım bile geri dönmedi? Hırs yaptığı için mi? Şahadet getirse affedilirdi, dine dönmüş kabul edilirdi ama dönmedi, niye? Çünkü adam zaten ölmeden önce ölmüştü... Yani Hakk'ı bulmuştu. Okuyun her yazdığını, yazan acaba o muydu? Yazana değil, yazdırana bak, yapana değil yaptırana bak derler bizde... Bakın arkadaşım, siz bişeyin ucunda tutmuşsunuz ama emin olun ki inançlarla uğraşmak bunun bi parçası değil... Bırakın herkesin İslam'dan ne anladığını, bırakın herkesin İslam'a ne mana yüklediğini, bırakın herkesin İslam'ı nasıl yaşadığını. Önemli olan sizin İslama ne mana yüklediğiniz, İslam'dan ne anladığınız ve İslam'ı nasıl yaşadığınız. Ben Şii değilim ama Şiileri tanırım, ama onların İslamı nasıl yaşadığı ilgilendirmiyor beni. vahhabilerin 1400yıl öncesi gibi yaşama arzuları beni ilgilendirmiyor. Sünnilerin imamlarınca Arapçılık fikriyle içiçe yaşamaları beni ilgilendirmiyor. Anne Babamın bile İslam'ı nasıl anlayıp yaşadıkları beni ilgilendirmiyor... Ben nasıl anlıyorsam, nasıl yaşıyorsam, vicdanım nasıl rahatsa İslam benim için O'dur ve ben Oyumdur... Ama siz diğerleri İslama nasıl bakıyorsa öyle sanıyorsunuz ve o insanlar sizi nasıl görüyorsa, siz osunuz... Siz şekillendirenler o diğer müslümanlar, ne yazıkki kendiniz değil... Saygılarımla...
  24. Bakın, gördüğüm kadarıyla, nedense Bilimle uğraşanları yada böyle çabaları olanlar hep İslam Dışı tutma eğilimindesiniz. Ömer Hayyam'ı İslam dışı göstermeye çalışmışsınız ama bence tamda İslam'ın içnde olduğunu örnekleyen kanıtlar sunmuşsunuz. Bildiğiniz gibi Nesimi ve Hallac-ı Mansur'da Ömer Hayyam'ın rubaileri ile birebir aynı anlamı taşıyan fikirler söylemişlerdir ve onlarda, hemde Sıradan Müslümanlarca "Kafir" olarak adlandırılıp, idam edilmişlerdir. En açık söyleyişleri "Ene'l Hakk"tır mesela, bunu söyledikleri için idam edilmişlerdir. Ancak dikkat edin, Ahmed Yesevi, Hallac-ı Mansur'un bu söyleşini duyduktansonra demiştir ki "Doğru demiş"... Ve dikkat edin, tüm hepsinin İslam inancı Ömer Hayyam ile aynı doğrultudadır. Yine bunları destekleyen önemli bir İslam Alimi ise 6 ciltlik Mesnevi'yi yazan Mevlanadır. Oda yine herşeyi ve varlığın nedenini aynı şekilde açıklamıştır. Gerçek Hacc'ı, insanın kendisine yönelmesi olduğunu savunmuşlardır. "Eğer gerçeği arar isen, kendinde bulursun, Kabe'de, Hacc'da değil"... Yine Yunus Emre, Mesneviyi okuyunca şöyle demiştir: "Mevlana doğru demiş ama uzatmış, ben olsam derdim ki: Ete Kemiğe Büründüm, Yunus Diye Göründüm.". Ayrıva, Yine sizin altını çizdiğiniz şekilde Yunus'un da deyişi vardır "Cennet cennet dedikleri, bir köş ile bir kaç huri. Sen isteyene onu ver, bana seni gerek seni" demiştir. Gerçi sizin kişisel İslam karşıtlığınız, daha doğrusu önyargınız, bunları direkt olarak "Müslüman değillerdi" yargısına götürüyor ama mesela bize komedyen olarak tanıtılan Nasreddin Hoca'da evliyadır ve söyledikleri kesinlikle Ömer Hayyam'dan farklı değildir. Kaldı ki, Fatih Sultan Mehmed'i "Hıristiyan" veya "Dinsizlik" ile itham etmişsiniz, bugün "Melamilik" denilen yolda, Fatih Sultan Mehmed bir evliya olarak anılır. Kendisi Akşemseddin'in öğrencisidir ve İstanbul'u fethinde Akşemseddin'i komutan olarak görevlendirmiş ve onun tavsiyelerine uymuştur, kaldı ki Akşemseddin'de yine Evliya kimselerdendir. Fatih'in Akşemseddin'e olan hürmeti ve saygısı su götürmez bir gerçektir ve Fatih'in Kur'an-ı Kerim'i ezbere bildiği, hemde Arapçayı iyi bildiği için anlayarak okuduğu zaten bilinir. Bu yüzden Fatih'in Ömer Hayyam'dan, Şeyh Edebali'den, Mevlana'dan, Yunus Emre'den, Ahmed Yesevi'den, Hallac-ı Mansur'dan vs vs farklı davranmasını bekleyemezsiniz. Bu insanlarda katı, yobaz ve hoşgörüsüz olmamışlardır. İslamdan neyi anlıyorlarsa O olmuşlardır. Ama siz bence önyargılarınızı atmalısınız. Nasıl ki Bir çok Müslüman "Doğma"larını aşamıyorsa, sizinde doğmalarınız var: "İlamiyet Kötüdür" "Çok Akıllı kimseler Müslümana olamaz" "Bilimle müslümanlık bir arada olamaz".... yani imalarınızı buraya teker teker almaya gerek yok ama emin olun sizin görebildiğiniz İslam ile bugün avamca savunulan İslam arasında hiç bir fark yok. Yani siz İslam'ı tanıdığınızı söylüyorsunuz ama ne siz nede bir çok Müslüman tanıyabilmiş değil. Ya bi kere Şiilere "Takıyyeci" diyen, "Mutezile"ye bilmem ne diyen, "Enel'l Hakk" diyen adamın öldürülmesini tasvip eden, Emevileri ve onların ortaya attırdığı mezhepleri İslam sanan kimseye Müslüman denebilir mi? Hoşgörüsü olmayan adama Müslüman denebilir mi? Yabence çok fazla öngörüye sahibiz ve Doğmalarımızı kırmalıyız, Eleştirilemez, sorgulanamaz diye bildiğimiz Dini bilgilerin "Evliya" olarak kabul ettiğimiz insanlarca bile sorgulandığını bilmeliyiz. Emin olun, Müslümanların sorgulamaktan korktuğu, şirke düşerim deyip sorgulayamadığı tüm her şey, Kur'an-ı bile Ömer Hayyam'dan tutun, Fatih Sultan Mehmed'e kadar tümevliyalar sorgulamış ve en sonunda anlamışlar ve o yüzden Evliya olabilmişlerdir. Ama nedense bazılar tarafından bu adamlar ya "Deist", ya "Agnostist", ya "Hırisitan", ya "Dinsiz" yada en azında Müslüman olmamaklıkla itham ediliyor. Niye? Çünkü onlara Müslüman demek işlerine gelmiyor... Onlara göre Müslümanlar sadece Arapçılıkı savunan kimselerdir, cahil, yobaz ve bilmez kimselerdir. Oysa İslam ne bugün halkta gördüğünüz dindir, nede bildiğinizi sandığınız... Hazerfen'in Müslüman olmadığının kanıtı mıdır bu? Hazerfen "Bu adam Allah'a karşı geliyor" diyerek sürgün edilmemiştir. Bizzat 4üncü Murat, bunu yapan adam, herşeyi yapar, halkı arkasına alır diyerek göndermiştir. Zira o dönemin tarihsel yapısına bakarsanız Osmanlı yönetiminin halk ayaklanmalarından bezdiğini, artık halk tarafında sevilebilecek, önder olarak tanınabilecek insanlara tahammül edemediğini görürsünüz. Ha eğer aksini iddia ediyorsanız, o şeyhülislam'ın adını, o fetvanın bulunduğu vesikayı, arşivi ve bu bilgileri edindiğiniz kaynağı belirtiniz. Bu şekilde yorum yapmanız pek sağlıklı bir yorum değil... Merak etmeyin, topu kimlerin döktüğünün bilgisi Fatih'in büyüklüğüne gölge düşürmüyor. Tarihçiler o topları kimin döktüğünü biliyor. Ama asıl bilinmesi gereken, o topların Balistiğini, Eğiini, Ağırlığını, Çapını, Uzunluğunu, Yükselişini vs vs gibi hesaplamaları kimin yaptığıdır. Bu hesaplamaları Bizzat Fatih yapmıştır. o topları o adamlara döktürmesinin nedeni ise, o kimselerin bu işin ehli olmaları ve Fatih'in istediği şekilde topları dökebilecek kadar zeki ve yetenekli olmalarındandır. Topları kimin döktüğü bilindiği gibi nasıl döküleceğinin hesaplarını kimin yaptığıda bilinmektedir hiç kaygınız olmasın... Fatih dini önemsememiş demek yanlıştır ayrıca. Fatih dini, Yunus, Mevlana, Hallac-ı Mansur gibi "Kişisel" olarak algılamıştır. Ancak Osmanlının bir Şeyhülislam bulundurma geleneğinden dolayı bu geleneğe de sabit kalmıştır. Dine aykırı davranmamıştır. Resim Çizmek günah değildir, sadece Hz. Muhammed'çe, Arap halı henüz putperestliği unutmamışken yeniden dönmesin diye bir dönem için yasaklanmıştır. aynı nedenden dolayı mezar ziyareti de yasaklanmıştı. Fatih artık doğma haline getirilmiş bu yasakları kırmanın zamanının geldiğini düşünmüştür. Kaldı ki zaten o dönemde dahi Hz. Muhammed'in minyatürleri yapılmakta idi. Bu İslam olmamakla alakalı değildir. Bugün Vahabi denen cahil kütlesi, Hz. Muhammed zamanındaki gibi yaşamak hasretiyle mezar ziyaretlerine gitmezler mesela. Bu İslam'dan mı kaynaklanmakta, Vahabilerin düşünememelerinden mi? Yani yapmayın, Yanlış anlaşılan İslama bakarak İslamı anlayan insanları "İslam Değildir" diyerek niteliyorsunuz... İşte dediğiniz gibi, o Cüppeli hocanın uydurmaları, İslam'ın saçmalığı değil... Ne Taliban temsil etmektedir İslam'ı ne de Ladin, ne de Cüppeli hoca. Bu hocalık, şeyhlik falan hep zaten rant peşinde koşmaktan başka bişey değildir. Bizim burda bile Hoca Efendi dene bi dolandırıcı var, adamın beş parası yoktu, şimdi ömrünüzce sahip olamıcanız villası var adamın... Hemde çalışmadan... Niye? Çünkü bu adamlar sahtekar... İnsanların dini duygularını sömürüyorlar. İslam'ı kullanıyorlar. E İslam'ın suçu ne bunda? CHP, Atatürk'ü kullanıyor, Tayyip "Gaflet, Dalalet ve Hatta Hıyanet" içinde bulunmasına rağmen hala Atatürkçü olduğunu söyleyebiliyor, Bunda suç Atatürk'ün mü? Hırsızın hiç mi suçu yok... Lütfen arkadaşlar, Tamam eleştirin, hatta eleştirilerinizin arkadasında en başta ben dururum ama haksız yere itham etmeyin... Saygılarımla... Ya bakın, birde şu var... Konu'nun başlığı ne? "Kur'an Bilimi Teşvik Eder...". Yani bu konuyu açan insan yada bu görüşü savunan insanlar demek ki Bilim'in İşleyişine (dikkat edin "Blim", "Evrim'e İnanmak" yada "Allah'ın Yok Olduğunu İspatlamak" olarak algılanmamalı bırada) inanıyorlar demek ki... E Ateist, Deist yada Agnostist arkadaşlareımızda inanıyor buna... Bilim'in olması gerektiğine, değil mi? E anlamadığım şu: Niye bu arkadaşlar bardağın dolu tarafından değilde, boş tarafından bakıyorlar. Yani, madem Müslümanlığın, Bilim'e karşı olduğunu savunuyorsunuz (ki kesinlikle karşı değil), Müslüman olduğu halde Bilim'i savunan insanı kucaklamanız gerekmez mi? Ama siz hala "Sen Müslümansın, ne Anlarsın ki?" edasıyla araya duvar örüyosunuz. Oysa ki Bilim'in savunucuları olarak, en başta sizin savunmanız gereken şey "Diyalektik"tir. Ama siz nedense Bilim'i ne pahasına olursa olsun savunuyorsunuz ama bilimin temel kuralına inanmıyorsunuz. Müslümanların Diyelektik açıdan bir yararları dokunacağına inanmıyorsunuz ve kendi bilginizden başka hiç bir bilgiye değer vermiyorsunuz gibi bir imaj yaratıyorsunuz. Her bilgi değerlidir ve öğrenilmeye değerdir oysa... Saygılar...
  25. Peki, niye düşmanlığınız var? Sadece İslam olarak algılamayın, niye Dinlere Düşmanlığınız var? Sizin bu düşmanlığınız karşısında İnananlarında "Ateizm"e yada "Deizm"e "Agnostiszm"e düşmanlık beslemesini kaçınılmaz yapmıyor mu sizce? Araya duvar örmek yerine, o duvarları kaldırmaya çalışmak daha iyi gelir gibime geliyor... Nede olsa hiç birimiz gerçeği her yönüyle ve tam olarak öğrenemiyoruz... Saygılarımla...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.