Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey
-
KÜRT SORUNUNA SAHİP ÇIKABİLMEK...Aydınlığa sahip çıkalım!
Tengeriin boşig şurada yorum gönderdi mavi olmayan gökyüzü'nın blog başlığı içinde mavi olmayan gökyüzü's BlogHer neyse, iyi forumlar sevgili Mavi...
-
ZAZADAN MEKTUP
Dünyahepimizin, yazdığımı iyi oku lütfen: "Demorkasi, kendisini araç olarak kullanmayı ve onun yerine kendi düzenini kurmayı ilke edinmiş hiçbir demokratik akıma izin veremez." Biz İsa Peygamber değiliz, sağımızdan vurana solumuzu çevirelim... Demokrasi, demokrasiyi yıkmak isteyenlere prim vermek demek değildir... Örneğin insanlar SoyKırımı, Dinsel Ayrımcılığı da ilke edinmiş olabilirler; bunlar hiç demokratik sistemde barınabilecek düşünceler midir? Demokratik bir sistemde, birisini diğerine ötekileştiren hangi akım o demokrasiye yarar getirebilir söyler misin? Demokratik olmak demek, çoğunluğun ve her düşüncenin lafı geçsin demek değildir. Örneğin Demokrasi Irkçı ve Etnik-Milliyetçi/Ayrımcı düşüncelere ve akımlara izin veremez... Örneğin Dinsel ve Mezhepsel ayrımı amaç edinmiş akımlara da izin veremez... Örneğin Asimilasyon gibi bir toplumu diğerine politik ve siyasi amaçla benzeştirmeyi, aynılaştırmayı amaç edinmiş akımları da desteklemez... Yani siz demokratik olduğunuzda ve sizi yönetenler de yeterince demokratik olduğunda; Asimile edilmek gibi bir kaygınız olmayacağı gibi, Asimile etmek amacında olanlara da prim verilemeyecektir... Böylelikle zaten doğal olarak kendi varlığınız korunacak, değişim ve benzeşme olacaksa eğer, bu tarihsel süreçte ve gereksinmeler çerçevesinde; doğal olarak, olması gerektiği gibi olacaktır... Kısacası: Öncelikle gidip, demokrasinin Antik-Yunan anlamını değilde, bugünkü anlamını öğrenmeniz gerekmektedir...
-
KÜRT SORUNUNA SAHİP ÇIKABİLMEK...Aydınlığa sahip çıkalım!
Tengeriin boşig şurada yorum gönderdi mavi olmayan gökyüzü'nın blog başlığı içinde mavi olmayan gökyüzü's Blogİş katliama geldiği zaman bende kayıtsız değilim elbette... Ancak ben; örneğin Almaya'da yaşama azminde olan ve orasını benimseyen bir Türk için nasıl bir hak savunusuna girişebilirim ki? Yani adam orada yaşamak istiyor; ki öyle olmasa buradan ayrılmazdı; çoluk çocuğunu öyle yetiştiriyor... Tanıdığım akrabalarım da var, çevremden insanlar da var... Mavi; Birileri "Onlar yanlış yaptı" derken, Sen "Kendi yanlışlarını da hesaba kat" diyorsun ya hani? İşte bende tam olarak bundan bahsediyorum... "Senin yanlışın" "Benim yanlışım" olmaz... Yani nasıl ki o adam "Onlar yanlış yaptı" derken hata yaptıklarını söylüyorsun; Yine sen de "Kendi yanlışlarına bak" dediğinde "Biz olabilmeyi" ötelemiş, başkalaştırmış oluyorsun... Kürdüyle, Türküyle ya da her nesi ise onunla her yanlış bizim ortak yanlışımız... Bunu demek istiyorum... Sana "Bölücü" diyemem ama Etnik-Milliyetçilerle benzer argümanları paylaşıyorsun; umarım ben yanlış algılıyorumdur... Bak "İçten denetimli" ve "Dıştan denetimli" diye bir şey vardır psikolojide. Kişi bir şeyin sorumluluğunu ya kendinde arar hep ya da diğerlerinde... Sınavdan kötü not alan bir çocuğun "Ben çalışmadım", diğerinin de "Hoca bana taktı" demesi gibi... Demek istediğim şu: Diğer Etnik-Milliyetçiler "Hoca bana taktı" diyorsa, Sen "Ee ama bende o kadar fazla ders çalışmadım" diyorsun... Tamam bu bir iyi niyettir ve iyi niyetinden şüphem yok Ama sonuçta "Biz-Siz" bilincinde misin? Öncelikle "Türk" adını bir Irk adı olarak algılayıp tepki gösterdiğinizi; Ve "Ulus" kavramını da Irkçı ve ayrıştırıcı bir anlama bürüyüp yadsıdığınızı biliyorum. O yüzden farklı dili konuşuyoruz... Yine de sizi kırmamak için "Türk" adı yerine "Türkiyeli", "Ulus" yerine de "Toplum/Halk - Vatandaş" kavramlarını kullanayım... Siz, bu ülkenin "Türkiyeli Vatandaşları"nı (ki bu tamlama çok iğreti) bir bütün olarak kabul edip, En batısındaki bir sorunu, kendi sorununmuş gibi algılayabiliyor musun? Eğer öyle algılayabiliyorsan, örneğin bir Boşnak'ın yaşadığı sorunu "Boşnak Sorunu" olarak mı nitelersin; Yoksa bir Kürt olmana karşın "Benim de sorunum" diyerek mi? Özetle şudur ki, sen bir olguyu, bir etnik kökenin adı ile sorun olarak tanımlarsan, Başka bir etnik kökene bağlı olan ama aynı ülkenin vatandaşı olan başka bir insan O sorunu benimsemez... Benimsemesi için daha üst bir bağlayıcı kavram gerekir... Hadi ben buna "Ulus" kavramı diyorum ama madem o kadar alınıyorsunuz "Vatandaş" olsun adı... Ama sorunun adı Etnik bir ad ile tanımlanmasın... Açık mı? Bak, çok açık bir şey söyleyeyim ya: Benim babam siyasetten anlamaz... Kürtmüş, Yunanmış; kimseye de kini yoktur... Ama haberleri izlerken bana sorduğu soru şu: "Ya hu bu Kürtlerin ne sorunu var? Bizim bi sorunumuz yok!" Yani sen illa ki "Kürt Sorunu" diyeceksen de; Ama o zaman diğer insanların kendilerini Türkmen olarak tanımlamalarına ve Kendi öz vatandaşlarının sorunlarına onları kapatmaya neden oluyorsunuz... Abi, "Türkiye'nin Sorunu" ise, bir Türkmen/Yörük olarak benim de bir sorunum ise; Türkiye Vatandaşı bir Çerkezin ya da bir Ermeni'nin de aynı kaygıyı ve çözüm isteğini paylaşması gerekmez mi Mavi? Sen "Kürt, Kürt, Kürt Sorunu" dersen, o adamlar "Ya hu ben Ermeniyim, benim böyle bir sorunum yok; bana ne?" demez mi? Ya da bir süre sonra benim "Ya hu ben Yörüğüm, bana ne onların dillerinin yasaklanmasından" dememi kim hangi bağlayıcı kavram ile engelleyebilir? "Bizim" varlığımıza ben elbette ki sahip çıkıuyorum... "Senin ya da Sizin Değerlerinize" değil; Kürtlerin, Çerkezlerin, Lazların, Ermenilerin kültürleri, bu ülkenin tüm kültüründen bütünüyle ayrı ve bütünüyle farklı tanımlanamayacağının farkında olduğum için "Bizim Değerlerimize" sahip çıkıyorum... Ben bir düğünde çıkıp Zeybek'de oynayabiliyorum... Kürtlerin daha çok oynadıkları Halayları çekmeye özeniyorum, oynamaya çalışıyorum... Bir Kafkas Dansını izlerken, oynamaya duyduğum hevesi başka çok az şeye duyuyorum... Kendisini "Demokrat" ilan edenler aslında Etnik-Milliyetçilik yaptıkları sürece, benim Ulusalcılık anlayışım elbette ki ötelenecektir... Ancak emin olun ki bu Ulusalcılık anlayışı, en temiz Anadolu halkının en alışık olduğu anlayıştır... Onların bağrından kopar...
-
ZAZADAN MEKTUP
Demokrasi, demokratik olmayan ve demokratik anlayışlara düşman kesilen veya demokrasiyi yalnızca bir araç olarak kullanan; demokrasiyi yerleştirmekten ve demorasiyi özümsemekten daha başka bir amaç güden oluşumları barındırmaz; barındırmaması da lazımdır. Bugün Türkiye'de demokrasi yoktur; eğer olsaydı Etnik-Milliyetçiliği "Demokrasi" olarak nitelendirebilen DTP ve MHP gibi partiler ya da İslamcılığı "Demokrasi" olarak nitelendirebilen AKP gibi partiler prim yapıyor olmazlardı. Ayrıca, elbette ki demokrasi de farklı düşüncelere yaşam hakkı vardır; ancak bu öyle önünüze gelen düşünce için geçerli değildir. Örneğin Etnik-Milliyetçilik hangi açıdan demokratik bir duruştur? Etnik-Milliyetçiliğin hangi talebi Demokratik bir çerçevede olabilir? Demokratik olmayan bir akımın, bünyesinde güçlenmesine izin verir mi demokrasi? Demokrasi bir siyasi görüş değildir, ancak yine de var kalabilmesi için kendisine karşıt akımlara da izin vermez. Dolayısı ile Demokrasinin bile kendisini koruyucu unsurları olmak zorundadır. Başka bir açıdan "Demokrasi bir araçtır" diyerek asıl amaçlarının eninde sonunda demokrasinin de olmadığı bir şeriat düzenini getirmek olduğunu söyleyenlerin Kendi bünyesinde yaşamasına izin verir mi demokrasi? Ya da hangi demokrat Din ayrımı yapan bir düşünce sistemine "Aman yaf biz demokratız; varsın din ayrımı yapsın" diyerek Polyyannacılık oynayabilir? Hangi demokrat Etnisite ayrımı yapabilir? Ve hangi demokrat Etnik ayrımcıllık yapan bir düşünce sistemi için "aman canım olsun varsın, ne de olsa demokratız" diyebilir? Ne Dini, ne Irki, ne Dil bakımından ayrımcılık yapan ve bir amaç güden ya da demokrasiyi o amaçta bir araç olarak kullanabilen kimse için Demokrasi zaten bir ilke olmadığı gibi; Aklı başında hiçbir Demokrat ve demokratik sistem de bu türlü düşüncelerin yaygınlaşmasına izin vermez... Şöyle bir karikatür vardı: Türbanlı ve sakallı-cübbeli insanlar, kapısında "demokrasi" yazan bir eve girerler... Girerler... Girerler... Sonunda kapıdan takım elbiseli ve şık giyimli birisi dışarı atılır. Bu kişiye tekmeyi vuran takunyalı ve şalvarlı bir ayak; elinde de tesbih vardır. Artık o kapının üzerinde de "Şeriat" yazmaktadır. Bazı insanlar sırf kin gütmüş olmak için kin güderler; Bazı şeylerin anlam ve gereklerini gerçekten bilmeden... Zamanında dincilerin yaptıklarına bakın; Demokrasi adına şeriat yaptılar ve devletin en başından en sonuna kadar her kademesinde kadrolaştılar; cirit atıyorlar... Ülkenin hali bellidir... Şimdi en baba Etnik-Milliyetçilere bakın; Ağızlarından Demokrasi kelimesi düşmüyor ama "Kendi kültürümüzü savunuyoruz" söylemi ile demokrasi karşıtlığının en alasını yapıyorlar... Hiçbir Demokrat, hiç bir savunusuna "Benim kültürüm" diyerek başlamaz... Hiçbir Demokrat, hiç bir savunusunu herhangi bir "Etnik" ya da "Dini" kökene ya da bağa dayandırmaz... Bir Demokrat, savunusunu "İnsan Onuru" için ve insana yakışır bir biçimde yapar... Hangi kültüre ait olursa olsun, herhangir bir kültürün değerleri için aynı kaygıları taşır... Kısaca ne siz, ne de bu forumda "Ben, ben, ben..." diyerek yırtınan hiç kimse zerre kadar Demokratik değilsiniz ve Demokrasinin ne olduğunu zerre kadar bilmiyorsunuz... Çok basit bir kural var: Demokrasi, demokrasiyi bir araç olarak gören ve demokratik olmayan hiçbir akıma gerçekten öyle sınırsız bir yaşam hakkı tanımaz, tanıyamaz, tanıdığı takdirde ilkeli bir demokratik yapı oluşturulamaz; kalıcı olmaz; aciz, acınılası, komik ve basit olur... Aynen Etnik-Milliyetçilik ve Şeriatçılık yapı hala Demokratik olduğunu söyleyebilen, Aynen "Türk" adına kompleksli ve koşullanmış bir karşıtlık besleyen ama yine de Demokratik olduklarını söyleyebilenler gibi... Umarım yeterince açık ve nettir...
-
KÜRT SORUNUNA SAHİP ÇIKABİLMEK...Aydınlığa sahip çıkalım!
Tengeriin boşig şurada yorum gönderdi mavi olmayan gökyüzü'nın blog başlığı içinde mavi olmayan gökyüzü's BlogZerre kadar umrumda olmazdı, ki olmamaktadır da zaten... Almanya'da yaşamayı seçen ve yaşamını o devletin hukuk kuralları ile devam ettirmek isteyen, dahası çocuklarını da orada büyütme kararlılığında olan bir Türk beni zerre kadar ilgilendirmemektedir. Onunla, o devletin diğer vatandaşları ilgilenir; o da diğer vatandaşlarla ilgilenir... O devlete karşı bir yıkıcı eylem gerçekleştiriyorlarsa da, o devlet de kendisini savunacaktır elbette; Bunda bir şey yok... Ahmet Taner Kışlalı'nın çok güzel bir lafı vardır: "Hakkari'deki bir Kürt, Özbekistan ya da Türkistan'daki bir Türkten daha yakındır bana" der... Bizde farklı birşey demiyoruz... Almanyadaki Türklerin geçmişleri, Almanyanın diğer vatandaşları ile aynı tarihsel kökene, birlikteliğe ve sürece dayanmamaktadır. Tam da dediğin gibi; onların bir toprak ve ayrılıkçılık talebi olamamaktadır... Ve tam söylediğin gibi; onlar, o devleti yıkmayacaktır... Bak ne kadar da güzel görüyorsun aslında... Bu ülkeyi yıkmak isteyenler ve senin adınla şiddet dili oluşturanlar umrunda değilse; Onlarla aynı argümanları savunma o zaman! Bu ne yaman bir çelişki böyle... Ben çıkıp, Ülkücü söylemlerde bulunayım, Ama sonra da çıkıp: "Aman ya hu onlar benim umrumda değil! ve beni temsil edemezler!" diyeyim... Sizce de inandırıcı olur muydum? Demokrat bir insan "Kendi dilimi konuşmak istiyorum" gibi bir Etnik-Köken argümanından hareket etmez... Aydın insan, bir sürü Etnik unsurun bulunduğu bir toplumda, yalnızca bir Etnik-Kökene (ve o da kendi kökeni olan) unsura dayanarak hak talep etmez, edemez; taraf tutamaz; kendi kökeni bile olsa, birisini ötekine tercih edemez... Biz çıkıp "Öz Türkçe konuşulsun, her Türk Öz Türkçe konuşulsun, resmi belgeler Alp-Er-Tunga destanındaki gibi yazılsın, Uygur Alfabesi kullanalım" diyor muyuz? Demeli miyiz? Demokrat insan en fazla "Kürtçe yasak bir dil olmamalı, bu bir insanlık suçudur" söylemi ile hareket eder ve kendi kimliğini habire lafa karıştırmaz, Irkını, dilini, dinin belli etmez... Aynı zamanda bu savunuyu Rumlar, Yahudiler, Ermeniler ve Lazlar içinde yapabilir, yapabilecek düzeyde ve hassasiyettedir... Ancak siz maşallah her sözünüzde Kürt kimliğinizi göklere çıkarıyorsunuz; Aman ne Aydınca! Aman ne Demokratça... Ve o kadar Demokratsınız ki; Her yerde diğer halk kümelerinin de aynı haklarını savunduğunuza rastlıyoruz! Bana açıkça: "Tamam kardeşim, ben Kürt Etnik-Milliyetçileri ile aynı argümanları paylaşıyorum ve habire Kürt kimliğimi ön plana çıkarıyorum; Ben Kürt'üm ve ayrıcalıklar istiyorum; diğer etnik unsurların ne isteyip istemedikleri de zerre kadar umrumda değil!" deyin, Bende alnınızdan öpüp; "En azından açık ve netsiniz" diyerek takdir edeyim... Emin ol ki, ben "SENİN KÜRT DEĞERLERİNE" (Senin tanımın budur), senin "ANADOLUDAKİ DİĞER ETNİK UNSURLARIN DEĞERLERİNE" (Dikkat edersen 'Benim Türkmen değerlerime' demeyerek Etnik-Kökenimi söz konusu etmiyorum) sahip çıktığından kat ve kat daha fazla sahip çıkıyorum... Kimsenin Anadoludaki diğer Etnik Unsurların değerlerine sahip çıkmaması zerre kadar umrumda değil; Ancak ben şunu çok iyi biliyorum ki: "Benim değerlerim" diyerek lafa başlayan hiç kimse, Anadolunun bütünsel kültürünü zerre kadar benimsemiyor ve diğer unsurları umursamıyordur. Bunun böyle olduğundan emin olacak kadar çok Etnik-Milliyetçi tanıdım hayatımda ve bir Etnik-Milliyetçiyi emin olun ki daha bakışlarından tanırım; merak etmeyin... Umarım bu ileti sizin için yeterince açık ve nettir...
-
Ermeni sorunu
Bakın size çok bariz bir örnek vereyim: Bizim ailenin bir tarafı Egelidir ve "Yunan gavuru" lafını çok kullanırlar; çünkü Yunan zulmünü yaşamışlar. Ancak bildiğiniz gibi bir takım Ermeni çeteleri de o süreçte Egede yağma ve talanlarda bulunmuşlardı. Yani o aile çevresinde birisine kızdıklarında "Vay Ermeni" dedikleri de oluyor. Yani bu deyişleri o dönemde içselleştirmişler. Tamam, hatalı bir söylem ama artık içselleştirmişler; Vazgeçmeleri gerekir, buna birşey demiyorum ama öyle işte... Ben çok net hatırlıyorum; Halam, ben onları kızdıracak birşey yaptığımda bana "Ulen Ermeni!" diye seslenirdi. Beni de bu insanlar yetiştirdi... Ama bu insanlar Hırant Dink'in o pabucu yırtık cesedini yerde gördüklerinde dediler ki; "Ya hu garibimin ayakkabısı bile yarımmış, ne istemişler bu adamcağızdan" diye hayıflandı... Ve eminim ki aynı biçimde diğer Egeli insanların politik çamurlara bulanmamış ama ağızından da bu olumsuz ithamlar düşürmeyenlerini alın; Karşılarına birer Ermeni, Yunan, Türk ve Kürt çıkarın... Birisini diğerinden ayırt edebilirlerse ve hangisinin ne olduğu söylediğinden birini diğerinden kayırırlarsa; Ben bütün söylemlerimi geri alıp, sizden de çok büyük özür dileyeceğim... Bu türlü genellemelerde bulunmadığınızı söylüyorsunuz ama genellediğinize dair ve genellediğiniz anlamı veren bir sürü iletiniz var. Ya hu tamam, adamlar o söylediğiniz ithamları kullanıyorlar ama Ne onlara bu söylemleri aktaran ana-babaları ve ne de o söylemleri aktardıkları kendi çocuklar daha "Irk" kelimesinin anlamını bilmiyor. "Yunan nedir?" diye sorduğunuzda bile ne demek olduğunu bilmiyor neredeyse... Şimdi bu adam nasıl Irkçı bir ideoloji savunuyor olabilir? Ha ama bu söylemleri Irkçı amaçla söyleyenler yok mu? Elbette var ama onların bu söylemleri, o kastettiğim insanlardan aldıklarını pek sanmıyorum... Onların söylediklerini bile desteklemediğim halde onlardan aldıklarını sanmıyorum... Bakın ben bu türlü söylemlerin elbette ki yakışıksız olduğunu kabul ediyorum; Ben sadece birini diğerinden ayırmanın çok daha adil olduğunu söylüyorum... Sen şimdi çıkar "Türkler çok ırkçı insanlar" derken, bu savını o daha "Irk"ın anlamını bilmeyen halk tabakasının söylemlerine dayandırırsan, ben sana elbette karşı çıkarım; ki genelde tartışma bunun etrafında döndü... Ha ama dersen ki: "Bak bilader, şu şu idealistin söylemleri şöyle; şu şu partinin savundukları şunlar; şu şu insanlar şunu şöyle savunuyor ve dile getiriyor, eyleme dönüştürüyor." O zaman derim ki: "Haa tamam o zaman kardeşim, haklısın...".
-
Ermeni sorunu
Burada bir ayrımı iyice ortaya koymak istiyorum, çünkü şu "genelleme" yapmak alışkanlığından vazgeçilemiyor. Elbette ki "Etnik-Milliyetçi" yaklaşımlarla diğer bir etnik kökene hakaret edenler var; Ancak bazı söylemleri dile getiren herkesi "Irkçı" ilan edemezsiniz.
-
PKK’da tecavüz ve kürtaj
Ya hu anlat, bir anlatsana nelermiş!
-
Evrendeki Sır Güç: Kara Enerji
Evrim...
-
Takma İsimleriniz
Bana mahallede "Mucit" derlerdi eskiden; olur olmaz elektronik eşyalarda tuhaf tuhaf şeyler yapardım. Daha küçükken ise aile çevresinde falan "Tüyübozuk" derlerdi; saçlarım kumraldı ve güneşte yer yer rengi açılan, meçli bir görünüm alan yapıdaydılar
-
Ermeni sorunu
Sanırım "Sabır Sınavı" dedikleri bu olsa gerek... Aynı şeyleri anlatmaktan ve anlamlandırılamamasından sıkıldım neredeyse. Son kere madde madde ve oldukça basit cümlelerle anlatacağım. Özellikle Ruslar başta olmak üzere İngiltere gibi devletler, Osmanlıdan kopacak bir Ermenistan Devleti kurulması amacıyla Ermenileri örgütlemişler ve silahlandırmışlardır. Örneğin bir takım örgütlenmeler Abdülhamit'e suikast düzenlemeye kadar eylemler yapmışlardır. Bu türlü silahlanmaları ve örgütlenmeleri Doğu Anadoluda da sürmüştür. Osmanlılar (Abdülhamit), bu Ermeni örgütlerine karşı mücadele edebilinmesi için Kürt beylerinin önderliğinde, Kürt Aşiretleri ve bireylerinden oluşan Hamidiye Alaylarını oluşturmuştur. Hamidiye Alaylarının toplumsal özelliği; -Alayların Kürt beylerce paşalık ünvanı alarak yönetilmeleri. -Ermenilere karşı kurulmaları. -Alaya katılmayan ailelerin erkeklerinin başka cepheye gönderilmeleri. -Alaya katılacak olanların doğal olarak Kürt beyine bağlı olmaları ve başka bir cepheye gönderilmemeleri. -Bu iki madde sonucunda Kürt beylere bağlanmayan Türk erkeklerin başka cephelere gönderilmeleri ve ailelerinin savaşabilecek erkeklerden yoksun kalması. -Yine bu iki madde sonucunda Kürt beylere bağlananların Kürtler içinde eritilmesi ve asimile edilmesi. -Bu aşiretlere katılanların bir çok vergiden muaf tutulmaları ve kendilerine silah temin edilmesi. -Bu vergi boşluğunun, bu birliklere katılmayanlardan elde edilmesi. -Alaylara katılan aşiretlere toprak ve ünvanlar verilmesi. Bu maddeleri yorumlayabilme yeteneğine sahip herkes hemen hemen aynı sonuca ulaşacaktır... Ermeniler ile çatışanlar Kürtlerdir, çünkü Kürt Hamidiye Alaylarının kuruluş amacı zaten Ermenilerle mücadele etmeleridir. Türkiye Cumhuriyeti Kurulduğunda Türkiye'ye karşı ayaklanan Kürtler, yine bu silahları kullanmışlardır (ayaklanan aşiretlerin Hamidiye Alayları kökenli olmasından ve silah tipinden anlaşılıyor bu). Ayrıca bir taraftan Doğudaki Aşiretler Ermenilere karşı Doğu Anadolunun korunması için örgütlendirilirken, Diğer taraftan da Kürtlerin bu örgütlenme içerisinde bulunamamış ancak Osmanlıdan kopacak bir Kürdistan özlemi duyan Kürtçü önderler, Özellikle Dünya Savaşı sırasında Ermeni ayrılıkçı örgütler ile aynı amaçta anlaşma yoluna gitmişlerdir; Her ne kadar Londra Konferansında Ermenistan ve Kürdistan sınırlarında anlaşamasalar bile... Ermeni Örgütler, öncelikle Kürt Hamidiye Alayları ile "Hiç çatışmamışlardır" diye bir durum yok. Ancak Ermeni Örgütler, Kürt Hamidiye Alayları ile bir nevi koruma altına alınmış ve silahlandırılmış Kürtleri katledebilecek güçte değillerdir Kürtler karşısında. Ve önceden beridir siyasi olarak karşıtlık besledikleri etnik unsur Türklerdir. Çünkü baştaki İttihat ve Terakki örgütü öncelikle Türkçü eğilimlidir, Ve özellikle Ermeniler ve Kürtler üzerine oynayan devletler, bu iki etnik gurubun birbirlerine girmesini istememektedirler, arabuluculuk bile yapmaktadırlar. Dolayısı ile dönemde iki Kürt gurubu vardır: -Osmanlının örgütlediği Kürt Hamidiye Alayları, -Osmanlıdan ayrılmak amacı güden Kürtçü yapılanmalar ve örgütler. Osmanlıdan ayrılma amacı güden Kürtçü yapılanmalar, Hamidiye Alaylarından oluşan örgütlenmeleri kendilerine çekmeye çalışmaktadırlar ve yakındırlar. Ve bu amaçlarında Osmanlı sonrasında Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu süreçte kavuşacaklardır. Bu amaçlarının fikir babalığını elbette ki İngiltere gibi devletler yapmaktadır ve büyük olasılıkla bu yüzden de Ermeniler, Kürtlerle çatışmaktan çekinmektedirler. Ancak 1915 Ermeni Göç Ettirmesinin yerel uygulayıcıları ve Ermeni güçler ile çatışanlar, Osmanlının örgütlediği bu Kürt yapılanmalar olmuştur... Ve bu aşiretlerin isimleri kayıtlarda mevcuttur. Ermeniler Türkleri katletmişlerdir; Çünkü söylediğim gibi Ermenilerde bir "Kürt karşıtlığı"ndan ziyade bir "Türk karşıtlığı" oluşmuş bulunmaktadır. Ayrıca Kürtler, Ermeniler ile bir "Etnik Bilinç" güderek çatışmamışlardır. Abdülhamit'in örgütlemesi ile Osmanlıya bağlılıkları çerçevesinde çatışmışlardır. Ermeniler için bölgenin Kürtlerden ziyade Türklerden temizlenmesi daha önceliklidir. Yazacaklarım özetçe böyledir... Bende daha "Irk" kavramının bilincinde olmayan insanların "Irkçı" bir amaç güderek o deyişleri kullanmadıklarını gayet iyi biliyorum diyorum... Ayrıca bu kullanışları haklı da bulmuyorum; ancak "kullanıyor olmalarının nedeni ırkçı olmaları değil, geçmişte yaşadıklarından dolayı edindikleri ön yargılarıdır" diyorum Tarihsel ve Toplum Psikolojisi açısından da bu böyledir. Ben, açık ve net olarak, yalnızda Lisans dönemimde bir küçük azınlığın "Ermeni ..çi" ya da "Yunan ..çi" gibi küfürlerin kullanıldığına rastladım, ki bu küfrü edenlerden birisi de bizim hocalarımızdan birisiydi bile; diğerleri de ülkücü kesimin iyice ipini koparmış ve sağduyusunu yitirmiş uç takımıydı. Ancak ben sizin gibi; karşısında Yunanlı, Ermeni ile Türk çıksa hangisi hangisidir ayırt bile edemeyecek toplumun, yanlış bile olsa bu deyişlerine bakarak, o örneklediğim adamlarla onları bir tutacak kadar sağ duyusuz değilim... "Irkçı" amaç güderek düpedüz başka bir etnisiteye küfreden azlıktaki adamlarla, Dedeleri katledildikten sonra diline yanlış da olsa deyiş olarak ve alışkanlıkla yerleştirdiği ifadelerine baktığım ama yine de Irkçılık gütmemiş olan sıradan bir köylüyü o adamlarla aynı kefeye koymam. Sizin tartışmalarda pek samimi olmadığınızı düşünüyor ve artık tartışmayı sürdürmek istemiyorum... Saygılarımla...
-
Ermeni sorunu
Ya hu sen dönemin siyasi ortamını bilmiyorsan ben sana nasıl anlatayım Ermenilerin Türkleri niçin öldürdüğünü!? Başlangıç olarak Birinci Meşrutiyetten başla ve Osmanlı tebaasında Etnik-Milliyetçi etkilenmeleri, bununla birlikte bu etkilenmeleri gerçekleştiren Emperyalisy güçlerin izledikleri güç siyasasını ve dengesini takip et, belki, çok çok uzak bir olasılıkla da olsa umud ediyorum ki anlarsın... Sen heralde "Gelin ya hu bunlar bizi katletti, bizde onları katledelim" gibi bir anlayışın, Siyasi çekişmelerden ve çıkarlardan çok daha güçlü olduğunu sanıyorsun! Komik... İyi de başkörtüsü ile ne alaka? Hem madem alaka kurdunuz, nasıl dikkat etmezsiniz ki bu benim düşüncemi destekler? Ben diyorum ki: "Bugün daha 'ırk' kelimesinin anlamını bilmeyen insanlar sırf geçmişte yaşananlardan dolayı deyiş haline getirdikleri bazı olumsuz nitelemeler onları 'ırkçı' yapmaz." Ve bununla birlikte o insanların aslında bu deyişlere karşın Irkçı bir bilinçte olmadıklarını kesinlikle söylüyorum.. Sizde diyorsunuz ki: "Cogumuzun annesi, teyzesi, esi veya bacisi basörtüsü takarve asla aklinin ucundan seriat gecmez. Ama ona ragmen ülkemizde belirlicevrelerin olusturdugu siyasi bir bas örtpsü sıkıntısı yasaniyor." Yani o kimselerin başörtü takıyor olmaları, o insanları Şeriatçı yapmaz elbette... Ve elbette ki bir ülkede Türban'ın sorun yapılması anlamsızdır, ki bu sorunu çıkaranlar bilinenin aksine Türbanı savunanların kendileridir... Uzatmaya gerek yok: Son iletinizi niçin yazdığınızı kendiniz bile bilmiyorsunuz... Türkler yüzlerce yıl Avrupa içlerine ilerlemiş, Avrupalılar bundan korkmuş; Elbette bu akınların onlara Türkler hakkında bir ön yargı ve deyiş oluşturması normaldir... Bugün yanlıştır ama o olgunun olağan sonucu budur... Bu sonuca karşın Balkanlarda Türkler ile Türk olmayanlar yüzlerce yıl birlikte de yaşayabilmiştir. Bugün hala Ege Türk Kültürü ile Yunan Kültürü, Türk Kültürünün Orta Asya'ya, Yunan Kültürünün Avrupaya yakınlığından daha yakındırlar birbirlerine... Kısaca: O tür söylemlerin neye ve hangi tarihsel gerçekliklere dayandığını da söyledim... Ayrıca o tür söylemlerin, herşeye rağmen yanlış olduğunu da söyledim... Beni hala o tür söylemleri savunan birisiymiş gibi lanse etmeniz, sizin kendi samimiyetiniz ile ilgili bir durumdur; beni bağlamaz...
-
Ermeni sorunu
Dünyahepimizin; Yazdığın yanıtların alakasızlığı ve boşluğuna, sorduğumuz sorulara yanıt veremezliğinize bakarak, Aynı Tartışma etiğini paylaşmadığınızı ve söylediklerimi anlamakta zorlandığınızı düşünüyorum... Kimin "Ulusalcılık"ı hangi söylemle dile getirdiği ve Atatürk'ün Ulusalcı anlayışını nasıl yorumladığı önemli değil... Kim oldukları da önemli değil... Atatürk'ün Ulusalcılık anlayışı çok açık ve nettir... Ben şimdi Irkçı davransam ama Demokrasi diye bağırıp çağırsam, Irkçılık ile Demokrasiyi aynı kefeye koyup, Irkçılığın aynı zamanda "Demokrasi" demek olduğunu mu savunacaksınız? Siz temel kavramları, o kavramları kullanan insanlara göre mi biçimlendirirsiniz yoksa olay ve olgulara, tarihsel gerçekliklere göre mi? Etnik Milliyetçilik, Ulusalcılık ile bağdaşamaz ve bağdaştırdığını düşünen de Ulusalcı değildir... Siz önce Atatürk'ün Ulusalcılık anlayışını Atatürk'ün kendisinden, söylemlerinden ve nutuk'undan okuyun, yordayın ve ondan sonra bana o adamların gerçekte Atatürk'ün Ulusalcılığını savunup savunmadıklarından söz edin. Bir kere Nutuk'u eline almamış birisi gelip de bana Atatürk'ün Ulusalcılık anlayışından söz etmesin başkalarını refere ederek...
-
"UYGUR KATLİAMI" YALANI
Cyrano haklı ya da haksız ama yine de kendisi ile çelişkiye düştüğünü sanmıyorum. Uygurların eylemlerinde haksız olduklarını söylüyor baştan beri; Davalarında haksız olduğunu söylediğine rastlamadım... İsterseniz örnekleyeyim: Birisi sizi gelmiş ve haksız yere dövmüştür. Siz bu hakkı gerekli biçimde ve muhatabınızdan aramaktansa, Size haksızlık yapan kişinin küçük kardeşlerini adamakıllı dövmüşsünüzdür. Davanız haklıdır, ancak eyleminiz oldukça haksızdır... Bu da sizi haksızlaştırır... Cyrano bundan söz ediyor... Sanırım "Aman bu adamın bir açığını yakalayayım hemen!" düşüncesine odaklanmak, İnsanın anlamsız şeyler söylemesini de beraberinde getiriyor...
-
KÜRT SORUNUNA SAHİP ÇIKABİLMEK...Aydınlığa sahip çıkalım!
Tengeriin boşig şurada yorum gönderdi mavi olmayan gökyüzü'nın blog başlığı içinde mavi olmayan gökyüzü's BlogTek bir cümlede ancak bu kadar zıtlık! "Kürt Sorunu" diyerek adlandırdığınız sorun madem ki bir "Kimlik Sorunu"; Daha da açarsak eğer: "Kürt Kimliği Kazanma Sorunu" mudur aslında? Peki siz, bir etnisiteyi, daha modern bir toplumsallaşma yapısı olan "Ulusallıktan/Bütünlükten" kopararak Ve diğer Etnik unsurlardan ayrıştırarak tanımladığınızda Gerçekten "Demokrat" mı olmuş oluyorsunuz, Ya da sizin bu ayrıştırmanız "Demokrasi" mi olmuş oluyor? Kürt, Türkmen, Çerkez, Rum ayrımını temelde siz yapmış olmuyor musunuz? ABD Irak'ı işgal ettikten sonra yapılan referandumlarda oylar "Kürt oyları", "Şii oyları", "Türkmen oyları", "Sünni oyları" diyerek sayıldı Ve bu orada da yine Kürtlerin "Demokrasi" anlayışları temel alınarak Etnisite çerçevesinde yapıldı! Demokrasi de herhangi bir oyalama da Etnik Ayrıma Dayalı Referandum var mıdır? Yoksa ben mi yanlış biliyorum: Demokraside oylama; din, dil ve ırk ayrımına dayanmaz mıydı!? Ayrıca şu "Türk" adına karşı duyduğunuz bu büyük ve koşullanmış AntiPati'yi hiç anlamıyorum. Türkiyede "Türk" adı bir "Irk" adı olarak kullanılmaz. Bir "Kürt" adı ile "Türk" aynı eşit şeyi nitelemez. Bir Türk'e "Sen nesin?" diye sorsanız; "Yörüğüm", "Manavım" "Göçmenim", "Türkmenim" der ya da geldiği boyun adını söyler eğer biliyorsa; "Karakeçiliyim" ve benzeri gibi... Çünkü "Türk" adı daha üstte bir anlam ifade eder; Bir Ulus adı olarak tanımlanmıştır ve kabul edilmiştir; Irk değil... Tüm Türkiye Halkı gibi bir Kürt, bir Çerkez, bir Laz, bir Türkmen'de "Türk"dür... Türkiye'de bir Kimlik Sorunu yoktur... Türkiye'de "Türk" adından alerji kapan kompleksli bir toplum tabakası vardır; O kadar... Ya bütün bunları da geçin: "Demokrasi", "Ulus", "Etnik-Milliyetçilik" kavramlarını bana bir irdeler misiniz; Lütfen... Örneğin bir Demokrat, insanları birleştirebileceği en üst bağda toparlamaya mı çabalar, Yoksa kendi mensubu bulunduğu Irkı ya da Topluluğu, bir sorunun parçası olarak tanımlayıp, onları diğer unsurlardan ayırmaya yönelik Etnik-Milliyetçi davranımlarda ve adlandırmalarda mı bulunur? Lütfen, yanıtlar mısınız?
-
Transformers : Yenilerin intikami (2009 )
Gerçekten de çok beğendim ve tekrar izlemeyi özledim. İkizler komediydi yaf ama onlar öldüler miydi, onu farketmedim, unuttum...
-
DeepBlue
Öldü mü bu?
-
Ermeni sorunu
Dünyahepimizin; "Ulusalcılık" kavramının genel-geçer belirli bir anlamı vardır... Adını verdiğiniz kimselerin ya da başkalarının kendi savunularına ne adlar verdikleri, Ve sizin cevaplayamadığınız diğer sorularımız karşısında hangi ufak kavram kargaşalarını sorun etmeye çalıştığınız Ve hangi gerçekliği sindiremediğiniz, Ve hangi art kasıtta olduğunuz zerre kadar umrumda değil... Atatürk'ün tanımladığı Ulus; Geçmişte birlikte yaşamış, bugün birlikte yaşayan ve gelecekte de birlikte yaşama azminde olan; Birbirlerine din, dil ve ırk ayrımı yapmadan yaklaşarak bütünleşebilen unsurların uluşturdukları toplum yapısıdır. Türkiye'de bu Ulusal yapıya "Türk Ulusu" denir ve Irk temeline dayanmadığını adınız gibi biliyorsunuz. Fransa'da ise Fransız, Amerika'da Amerikan Ulusudur... Bu bağlamda hiçbir Ulusalcı, Ulusunun başlıbaşına öz bireyi olan başka bir bireye ya da topluluğa, Menşei ne olursa olsun; Irka, dine ve dile bağlı bir düşmanlık, karşıtlık besleyemez. Besliyorsa, Ulusalcı olamaz; değildir... Benim Ulusalcı kimliğimi verdiğiniz isimler değil: Ahmet Taner Kışlalı, Uğur Mumcu, Necip Hablemitoğlu gibi Aydın kimseler tanımlayabilir... Ayrıca Ulusalcılar, Etnik-Milliyetçiler ile ancak ve ancak hangi Irka dair olursa olsun Etnik-Milliyetçiliğin ilkel bir düşünce olduğu konusunda çatışabilirler. Yoksa Etnik-Millyietçilik, Ulusalcılığa alternatif bir düşünce sistemi değildir. Ancak daha kötüsünü siz yapıyorsunuz; Hadi diyelim ki Etnik-Milliyetçiler, anlamlı ya da anlamsız bir nedenle Etnik-Milliyetçilik yaparak başka bir Etnik unsura karşı kendilerini haklılaştırmaya çabalıyorlar. Siz ise sadece ve sadece "Türk" unsurunu hedef seçmişsiniz ve ne alıp veremediğiniz varsa "haksız bile olsam saldırırım; Türklere karşıt olsun da ister çamurdan olsun!" mantığı ile yaklaşıyorsunuz; komik...
-
Ermeni sorunu
Yok yok, iyi niyetten ziyade kesinlikle almış olduğumuz eğitimin hakkını vermek için... Çünkü anlamamız lazım... Küçük bir mantık yürütmek yeterli: Kürtler neden Ermenileri katletmiştir? Çünkü Osmanlılardan beridir Hamidiye Alayları ile Ermenilere karşı örgütlendirilmiş ve sılahlandırılmışlardır. Ermeniler neden Kürtleri katledememiştir? Çünkü Kürtler, Osmanlılardan beridir Hamidiye Alayları ile Ermenilere karşı bir güç olarak silahlandırılmışlardır ve gülendirilmişlerdir. (Ermenilerin kolay kolay başa çıkamayacakları güç haline gelmişlerdir: bu sonucu lise öğrencileri çıkarımsayabiliyor!) Ermenilerin, Kürtleri öldürememelerinin nedeni; Kürtlerin, Ermenileri öldürebilecek kadar ve Ermenilerin Kürtler ile baş edemeyecek kadar güçlenmelerinden olabilir mi acaba??? Ermeniler neden Türkler katletmişlerdir? Çünkü bölgedeki Türkler, Kürtler gibi silahlandırılmamış ve ayrıca erkekleri bölgelerinden başka cephelere gönderilerek kadın-çocuk ve yaşlıları silahsız bir biçimde Ermeni saldırılarına açık hale gelmiştir. Türkler Ermenileri neden katledememiştir? Çünkü Türkler, Kürtler gibi silahlandırılmamış ve silahlandırılabilecek erkek gücü de başka cephelere savaşmaya gönderilmiştir. Kürtler Türkleri asimile etmiş midir? Hamidiye Alaylarının getirdiği koşullar ve Kürtlerin bunları uygulaması, Türkleri ve Türkler gibi savunmasız kalan diğer etnik unsurları Kürtlere bağlanmaya zorlamıştır; asimile olmalarına neden olmuştur. Dünyahepimizin; Döneme tek bir noktadan ve kasıtlı bakmayınız... "Türk"lere karşı ön yargılarınızı da bir kenarıya bırakınız... Yukarıdan, nesnel ve tarafsız olarak bakınız... Saygılarımla...
-
Ermeni sorunu
Elbette okudum...
-
Ermeni sorunu
Gerek Dünyahepimizin olsun, gerek aynı kulvarda başka arkadaşlar olsun; Hepsinin "Türkçü" ile "Ulusalcı" arasındaki farkı (hala) bilmediklerine inanmıyorum (inanmak istemiyorum). Türkçülük, daha etnik yapıda bir düşüncedir... Ulusalcılık ise hele günümüzün Ululsalcılık anlayışı etnik kökenle ilgilenmez... Her "Ben Ulusalcıyım" diyen de Ulusalcı değildir. Tayyip'in "Biz Atatürk ilkelerine bağlıyız" demesinin, onların gerçekte bu ilkelere bağlı olmalarını sağlamadığı gibi... Arkadaşlar hemen her konuda kasıtlı davrandıklarını açık ediyorlar zaten; Bu çok belli... Bunu önceki iletide açıkça söyledim, karşı da çıkmadı zaten... Kısacası: Sözü geçen kulvardaki arkadaşların ve bu yönde politika yapan tüm siyasetçilerin İster-istemez veya bilir-bilmez bir art niyetli veya kasıtlı amaca hizmet ettiklerini, Bazı kaldıramadıkları, sindiremedikleri şeylere göre, ne olursa olsun/doğru-yanlış, Ulusalcılığın karşısında olmaya kendilerini koşulladıklarını düşünüyorum. İnsan elbette Ulusalcılık karşıtı olabilir; İnsan her istediğini düşünebilir... Ancak ONURLU bir insan, ne olduğunu bildiği Ulusalcılığı, kendi yaptığı Etnik-Milliyetçilik ile suçlamaMA erdemini gösterebilmelidir... Gösteremeyen insanların da İnsan Onurundan söz etmeye hakları yoktur diye düşünüyorum... Saygılarımla...
-
"İmam hatipler kapatılmalı"
Hehhe hee Her zaman açık ve net konuşanları sevmişimdir... Yazdıklarınız son derece açık ve net; Örneklediğiniz biçimde ve konu alanına göre yapılan tarzda sıfatlandırmaların olması konusunu destekliyorum... Yanıtınız için teşekkürler... Saygılarımla...
-
Ermeni sorunu
Ulusalcılar değil kardeşim; Ben de Ulusalcıyım ve söylediğin iddiaları ben hiç bir zaman savunmadım. Tanıdığım aklı başında hiçbir Ulusalcı da savunmamıştır... Türk Etnik-Milliyetçiler iddia etmiştir; o kadar... Kürtlerin soylarının gerçekte Türk olup olmadıkları, Aklı başında hiçbir Ulusalcının zerre kadar umrunda olduğunu sanmıyorum...
-
Ermeni sorunu
Aynı durumu hakettiğinizden sürdürüyor olabilirim... Çünkü söylediklerimi, anlamak istediğiniz gibi anlamak konusunda ısrar ediyorsunuz. Bölgede Kürtlerin sayısının Türklerden fazla olduğunu ben söylemiyorum; Sizin böyle bir kanıya sahip olduğunuzu söylüyorum, bakınız: Lise eğitimi almış her insan, söylediğim bu ifadenin, benim savunduğum şey değil de, Başkasının savunduğu şeyi dile getirmem anlamına geldiğini anlayabilecek kapasitededir... O dönemde Doğuda (ve bugün bile) Ermenilerin katledebileceği kadar Türkmen toplulukları ve yerleşimleri vardır. Ermeniler bu köyleri ve insanları katletmişlerdir. Ermeniler ile karşılaşabilecek tek örgütlü gurup Osmanlılardan beridir örgütlendirilen Hamidiye Alayları Yani Kürt Aşiretlerinden oluşturulan birliklerdir. Amaçları da Ermeniler ile mücadeledir. Eğer Ermeniler katledildiyse, bunu Kürt birlikleri yapmıştır... Hamidiye Alayları, Osmanlı Devleti tarafından özel olarak silahlandırıldığı ve örgütlendiği için Ve bu uygulama Kürtleri örgütlemeye yönelik olduğu için Türkler ya bu Kürt Aşiretlere sığınmak zorunda kalmışlardır, Ya da sığınmayanlar savunmasız ve silahsız kalarak Ermeni Katliamına açık hale gelmiştir. Ermeniler de bu Türkleri katletmiştir; Ki bunlara ait mezarlardan onlarcası çıktı... Ama nedense Ermenilere dair toplu mezarları, İstanbulu işgal ettiği 3 sene boyunca İngilizler bile bulamadı... Ne bir belge bulabildiler, Ne de bir tek toplu Ermeni mezarı... Ve neden Ermenilerin katlettiği bir tane bile Kürt Toplu Mezarlığı çıkmadı? Sağlamasını yapayım: Kürtler, Aşiret birlikleri olarak silahlandırıldığı için... Yine sağlamasını yapalım, haydi hep birlikte: Ermenileri kim katletmiş olabilir? Silahlandırılmış ve Osmanlılar tarafından yasal olarak güçlendirilmiş, Ermenilere yönelik kurulmuş Hamidiye Alayları mı? Yoksa silahsız ve savunmasız bırakılarak, ya Hamidiye Alaylarına sığınmak zorunda bırakılarak asimile edilmiş ya da sığınmadıkları takdirde Ermeniler tarafından öldürülmek durumunda kalan Türkler mi? Hatta sağlamaya devam edelim: Türkler neden öldürülebilmiştir Ermeniler tarafından? Çünkü Türkler silahlandırılmamış ve yerel güç olarak Osmanlının eskiden beridir yürüttüğü Kürtleri Kayırma politikasınca Kürt Aşiretleri silahlandırılmıştır... Repeat after me: "O dönemde Türkler silahsızdır; Ermenilere karşı Osmanlılarca örgütlendirilmiş olanlar Kürtlerdir. Öyleyse Sokrat insandır!" O yüzden birazcık, çok çok azcık bile vicdan sahibi ve onurlu bir insan, O dönemde nelerin olduğu ile ilgili sağ duyulu davranabilir... Bununla birlikte; Benim mi çelişkili konuştuğum Yoksa sizin mi dönemde olanlar ile ilgili zerre kadar bir bilgi sahibi olup olmadığınızı sorgulamanızı tavsiye ederim... Saygılarımla ve Sağduyulu, vicdanlı davranabilmeniz dileğiyle...
-
"İmam hatipler kapatılmalı"
Ama Doğrucudavut, Felsefe ile İlahiyat arasında da çok önemli farklar var. Örneğin bir Bilim İnsanı aynı zamanda bir Felsefeci de olabilir. Bir Felsefeci de bir Bilim Adamı olabilir. "İnançlı insan bilim yapamaz" demiyorum elbette ancak bir İlahiyatçının Bilim İnsanı Kimliği bulunamaz diyorum. Çünkü Felsefeciler üzerinden gidersek; Bir Felsefecinin sorguladığı konular üzerinde herhangi bir dogmasının olması mümkün müdür? Aynı biçimde bir Bilim İnsanı da araştırdığı konularda dogmalardan hareket edemez. Ha tamam İlahiyatçı da sorgular ancak hareket noktaları ve amaçları farklıdır. Örneğin "Arkhe" sorununu ele alalım; Bir Felsefeci "İlk nedir?" sorusuna yanıt ararken herhangi bir dogmadan hareket etmez, Özellikle Bilim'in verilerini sorgular ve mantıksal çıkarımlar ile bir sonuca ulaşmaya Ya da en azından yeni bir soruya geçebilmeye çabalar... Ancak bir İlahiyatçı "Allah herşeyi yoktan var etmiştir" noktasından hareket etmektedir. Yani işe daha en başından temel bir Dogmanın, gerçek olup olmadığını bile değilde, zaten gerçek olduğunu tanıtlamak için başlar. Ben şimdiye kadar hiç bir İlahiyatçının "Ya Allah yaratmadıysa?" diyerek sorgulamaya ve araştırmaya başladığını görmedim. Yani bir araştırma konusunda yöntemleri her ne kadar Bilimsel olsa da, Bu işin sadece ve sadece teknik yönü ile Bilimseldir, araştırma/yazma metodu olarak Akademiktir sadece. Bu da yeni bir yöntem geliştirdikleri için değil; Zaten uygulanan yöntemleri kullandıkları içindir... Bir demircinin bir torna makinesini kullanması gibi; O demirci, torna makinesi kullanıyor diye torna makinesi üreticisi değildir... Sorgu ve Ortaya koyma ya da yeni bir Bilgi üretmek açısından Bilimselliği yoktur İlahiyatçıları. Düşünsenize, her araştırmasını, kendi inancını olumlama yönünde geliştirmeye çalışan bir insan(lar) Ne kadar Bilim yapıyor olabilirler? Ünvanların verilme nedeninin "Çalışma Düzeyi" ile ilgili olduğunu söylemişsiniz. İşte bende bunun o kadar doğru bir yöntem olmadığını söylüyorum. Bilim yapan ile yapamayan arasında bir ünvanlandırma farkı olmalı. İlahiyatçıların da elbette bir ünvanlandırma sistemi olmalı, buna birşey demiyorum. Ancak "Dr., Doç., Prof." gibi ünvanlar eğer "Bilimsellik" açısından veriliyorsa, Onlara da verilmesi bir yanlışlıktır. Bildiğim kadarıyla en aşağı kademede "Dr." ünvanının verilmesi için bile üç şart gerekmektedir yönetmelikte: Araştırma konusunun Bilimsel olması, yeni bir bakış açısı ve bilimsel araştırma yöntemi geliştirmiş olması gibi şartları var. Ancak eminim doktora ünvanı almış bir çok ilahiyatçı Ve onlara bu ünvanı bakkaldan verir gibi verenlerin hiçbirisi bu yönetmelikleri o kadar çok bilmiyorlar. Ya da daha kötüsü; Kendi yaptıkları şeyin gerçekten "Bilim" olduğuna inanıyorlar... Bu benim düşüncemdir, yanlışlığı ya da eksikliği elbette vardır; Bugün hiç bir İlahiyat Fakültesinde, inançsız bir öğretim elemanı yoktur Ya da ben rastlamadım... Benim şahit olduğum bir olay; Felsefe kökenli ve inançsız bir araştırma görevlisi, İlahiyat Fakültesinde İslam Felsefesi üzerine akademik ünvan için çabalarken görev yerini değiştirmek zorunda bırakıldı. Ee çünkü çabası İslam Felsefesinin illa ki "İlahi bir kökenden olduğu" dogmasını doğrulamak değildi. Şimdi siz bu ortama "Bilimsel bir çaba içerisindedir" diyebilir misiniz? Peki o zaman bu insanlar istedikleri kadar Bilimsel Yöntem kullansınlar, Bilime hizmet ettikleri ve Bilim İnsanı ünvanları almaları yerinde midir? Örneğin bir konuda normal eğitimli bir insanla konuşuyoruz: Adam bana diyor ki; "Bak şu şu ilahiyatçı profesör ve diyor ki böyle böyle. Sen koskoca bilim adamından daha mı iyi bileceksin!" Dediği şey ne? Bilimsel bir yargı değil, inanç konusunda herhangi bir ilahi emir... Ancak "Profesör" ünvanı bulunan birisi dile getiriyor diye "Bilimsellik" zırhına bürünüyor. Yani kim ne derse desin, En azından bir Felsefeci ile bile İlahiyatçı arasında "Bilimsellik" açısından var olan farkı ünvanlandırmaya da yansımalı.