Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Tengeriin boşig

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey

  1. Bu söylediklerine ekleyebileceğim birşey yok DemirEfe... Gerçekten güzel ve tutarlı bir düşünce...
  2. Hasan Cemal hep aynı şeyleri yazıp duruyor. Bu yazısının benzeri "Kürtler" kitabında da vardı; belki de aynısı sanırım... Ama olay "Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluşundan Bu Yana..." söylemine geldiğinde iş değişir... Burada bir psikolojik yönlendirme, bir art niyet, bir amaç var... Hasan Cemal bu açıdan söylediklerinde tam bir laf oyunu yapıyor... Bugün yaşananların haksızlığı, Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşanananları haksız hale getiremez... Cumhuriyetin ilk yıllarında çıkan isyanlar ve uygulanan politikalar, Bugün yaşananlar ile çok çok farklı bir yerde ve özelliktedirler... Bu tür ayrıntılara dikkat etmedikçe, elbette ki hiçbir sorunu çözemeyeceğiz... Hasan Cemal, çok güzel bir laf oyunu yapmış... Tebrikler...
  3. Hiç farketmez... Gündüz askeri karakolun ihtiyacı için alış-veriş yaptığı esnafı, Gece çatışmada şehit verdikten sonra öldürerek ele geçirdikleri PKK'lılar arasında bulan arkadaşlarım var... İki sene kadar önce Hakkari'de pusuya düşen askerler arasında (bir binbaşı yaralanmıştı) kardeşimin olmamasının tek nedeni, Bir aksaklıktan dolayı beş dakika gecikmeleri ve araç komutanının onları beklemeden hareket emri vermesiydi... Aynı günlerde kuzenimin komutanı olan Asteğmen, 70 kiloluk Asteğmen, Ancak 250 kiloda patlayan antiTank Mayın'a düzenlenmiş tuzak ile paramparça oldu kuzenimin yanında. Hem de köylülerin sık sık gelip geçtikleri arazide! Hiçbir köylü o mayına basmazken! Bir bedeni, o kadar büyük patlayıcı ile yok etmek, paramparça etmek Kürtçülerin hakkı mıdır? Hele o anı yaşayan, gören askerlerin psikolojilerini bir düşünün... Hepsi silaha sarılıp, ölüp ölmeyeceklerini düşünmeden atılmışlar hemen hücuma... Komutanları döve döve zaptetmiş... Şimdi bu adamın, oradaki köylülere; Pusudan haberi olduğu halde haber vermeyen o köylülere, hınç beslemesi doğal değil midir? Haa ama ben hınç beslemesini ve ahlaki olmayan bir biçimde hesap sormasını haklı göstermiyorum elbette. Ancak o anı yaşamadıysanız, bilemezsiniz... O an o adam dönüp köyü de kurşunlar, kendi kafasına da sıkar kurşunu; gıkı çıkmaz... Kuzenim ve kardeşim askerden geleli bir yıldan fazla oluyor ama hala adamlar o anı hatırladıkça tükeniyorlar... Hapishanelerde yaşanmış, haksız yapılmış işkencelerin acısını paylaşıyorum... Peki Diyarbakırlı, sen habire o olayların propagandasını yaparken, bu askerlerin acısını paylaşabiliyor musun? O pusulara yardım eden, gencecik askeri paramparça etmeye göz yuman köylülere sahip çıkıyor musun? Her zaman diyorum: Etnik-Milliyetçilik, bir diğer Etnik-Milliyetçiliği besler... Askerden önce MHP'den bile nefret eden kardeşim ve kuzenim, Askerde yaşadığı olaylardan dolayı, askerden geldiklerinde Türk Etnik-Milliyetçisi oldular! Niye? Onları bu noktalara sürüklemeye ne hakkınız var? Gerçi artık şu an öyle değiller; Ne de olsa kimi insanlar Lise mezunu olsalar bile, Yurt dışında okumamış olsalar bile; 3-4 dil bilmeseler bile; Gerekli bilgi verildiğinde Her hangi bir kökenin Etnik-Milliyetçiliğini yapmayacak kadar sağduyulu ve zeki olabiliyorlar... Her ne kadar yaşantıları ona zorlasa bile... Bu da kapak olur sanırım... Peki şimdi ben ne yapmalıyım? Tüm Kürtleri, bu olaylardan sorumlu mu tutmalıyım? Elbette hayır... Hatta benim bildiğim kadarıyla çoğunluğu da suçsuz... Devlet yanlışlar yapmadı mı? Yaptı... Hesabı nasıl soracaksınız... Kendisini PKK ve Etnik Kürt Milliyetçisi safına adayarak mı soracaksınız, Yoksa "Ya hu ben bu devletin vatandaşıyım ve bu devlete, bu devletin vatandaşı olarak hesap sorarım" mantığı ile mi? İlkini tercih ettiğinizde, devletin size "Karşı taraf" olarak yaklaşması doğal değil midir? Her söyleminizde "Devlet Kürtlere haksızlık yapmıştır" diyorsunuz. Oysa doğrusu "Devlet, kendi öz halkına haksızlık yapmıştır" olmalı. Etnik-Milliyetçilik damarlarınıza o kadar işlemiş ki, her kelimenizde göze çarpıyor... Umarım yeterince açık ve nettir...
  4. Ben, ki bu benim kişisel görüşümdür, toplumların var kalmak için illa ki bir dine ihtiyaç duyacaklarını hiç sanmıyorum. O açıdan Atatürk'ün bu sözü (eğer tam olarak bu anlamdaysa) katılmıyorum. Sonuçta Atatürk'de eleştirilemez değildir ve kendi der; "Ben ardımda hiçbir eleştirilemez ayet ve dogma bırakmıyorum" diye. Bugüne kadar din olmadan toplumsallaşmış bir toplum var mıdır? Yoktur... Öncelikle neden yoktur peki? Çünkü insanlar ilk toplumsal birlikteliklerini kurarken besin, korunma ve türeme ihtiyaçlarını karşılayabilmek amacıyla toplumsallaşmışlardır. Bilinç evrildikçe ve doğayı anlama çabası geliştikçe bir "bilinemezler" kültü oluşmuş ve bunları anlamlandırabildikleri ölçüde, o yönde toplumsallaşmışlardır. Nasıl ki bugün, birşeyleri bizden daha iyi bildiğine inandığımız insanların peşinden gidiyorsak... Eğer ki Atatürk'ün birşeyleri bizden daha iyi bilmediğini düşünebilseydik; Onu takip etmeyi bırakırdık ve Atatürkçülük bir an yıkılırdı. Zamanında da doğayı en iyi kim anlamlandırmış, en iyi kim değerlendirmiş, en iyi kim yönlendirmiş; O, toplumuda yönlendirmiş ve önder olmuş... Bu daha sonra kutsal bir anlama bürünmüştür... Daha sonra ise; İnsanlara toplumsallaşabilmeleri için dinden başka bir alternatif verilmemiştir. O yüzden din olmadan toplumsallaşabilen bir toplum örneği yoktur. Fakat dinsiz insanların toplumda çok kolay yer bulabildiği ve medeni yasaların, hukukun, anayasal hakların toplum yaşamını biçimlendirdiği günümüze bakınca, Dinin toplumsallaşmada artık o kadar etken olmayabileceğini; Yerini zamanla "soyut borçlanmalar/sevap-günah" yerine Bireysel ve Toplumsal sorumluluklara bırakacağını düşünüyorum. Bu zaten gerçekleşebiliyor. Toplumda inançsız insan sayısı hiçte az değil. Ben en azından kendi çevremden biliyorum; tesadüfen bir araya gelip konuştuğum insanların hemen hemen 3te 1i deist, agnostik, ateist, panteist ama Dinsiz... Belki bu yaşadığım yerin toplumsal yapısından kaynaklanıyor olabilir ama yine de toplumsallaşmak ve ulusal bilince sahip olmak için illa ki dine ihtiyaç duyulmadığını gösterebilen bir örnektir. Din, geçmişe dair bir toplumsallaşma zamkıdır; doğru. Ancak işlevini günden güne yitirecektir, yitirmektedir. Dinin, insanlara yüklediği "Olumlu Sorumluluklar", artık bir "Tanrı'ya Olan Sadakat, Korku ve Sevgi Borçluluğu/Sorumluluğu"ndan dolayı değil; "Bireyin, Topluma ve Bireylere karşı edinilmiş vicdani sorumluluğu" halini almıştır. Çünkü "Tanrı hırsızlığın kötü olduğunu emretmiştir, çünkü o eşya, o eşya için ter dökenin hakkıdır" diyerek hırsızlık yapmayan inançlı bir insan ile, "Hırsızlık, başkasının hakettiği kazanımı haksızca gasp etmektir ve eğitimli, onurlu ve sorumluluk sahibi insana hırsızlık eylemini yapmak yakışmaz" diyerek hırsızlık yapmayan inançsız bir insan ve bu biçimde hırsızlığı tasvip etmeyen bu iki farklı insan; Hırsızlığın kötü bir eylem olduğu noktasında buluşuyorlar. Demek ki Hırsızlığın yapılmaması gerektiğini kavrayabilmek için illa ki bir dine ve bir buyruğa gereksinim duyulmayabiliyor. Örnek çoğaltılabilir... Saygılarımla...
  5. Ben açıkçası Tayyip'i bu tavırlarından dolayı yadırgamıyorum. Bende Kasımpaşa'nın herhangi bir kahvehane köşesinden kalkıp, devletin başına geçsem; Bende öyle davranırdım, böyle ipe sapa gelmez laflar ederdim... Ağzının ayarı yok ki! "Biat Kültürü" ile yetiştirildikler için, kendileri zamanında şeyhleri yüzlerine tükürse de "Yaleppi şükür!" demişlerdir ve şimdi de kendileri bir "baş" olduklarında, baş oldukları insanlardan aynı teslimiyeti beklemektedirler. Halkta teslimiyet göstermektedir... Zaten öyledir... MilletVekilliği nedir? MilletVekilliğinin asıl anlamı, halka hizmet etmesidir... Halktan daha üstün değildir, halkın temsilcisidir... Ama bize bakın; Alışmamış bilmem neyde don durmazmış... Adamları bize hizmet etmeleri için başa getiriyoruz; Ama bize yaklaştıklarında el-pençe divan duruyoruz... Bu ne kadar ağır, ne kadar onur dışı bir davranıştır... Hala o insanlara padişah, Tanrı'nın kutu muamelesi yapıyoruz... Bu ne kadar utanılacak bir durumdur... Adam geliyor, sanki tek sözü ile canımızı aldıracakmış gibi bir çaresizlik ve tevekkül ile kapısına ve ayaklarına eğiliyoruz... Ben bu toplumun bu saçma tevekkül kültüründen utanıyorum... Bu teslimiyetçi biat kültürü beni çoğu zaman iğrendiriyor...
  6. Evet, bunu bende söylemiştim ama sevgili arkadaşımız görmezden gelmişti. Örneğin; 1930 Ağrı Dağı Olaylarından sonra sorun çıkaran Aşiretlerin niçin göç ettirildiğini ve bunun haksızlık olduğunu söylemeye getirmişti lafı. Ancak eğer göç ettirilmeselerdi sorun yaşadıkları halk ile çatışıyorlardı ve ölümler oluyordu. Ölüm yaşayan aşiretler devletten şikayet etmeye başlamıştı; buna göz yumuyor diyerek. Eğer göç yaptırılmasaydı, bu seferde; "Devlet, Kürtleri birbirlerine düşürdü ve onlara soykırım yaptı" diyeceklerdi. Aslında onlar diyemeyeceklerdi; Onlara öyle söylettirilecekti... Emperyalizm her yerden bir çıkış noktası bulur... Göç ettirmezsiniz; "birbirlerine kırdırdı, soykırım yaptı" dedirtir... Göç ettirirsiniz; "asimile etti, yerinden yurdunda etti" dedirtir... Önemli olan bunu görebilmek ve Emperyalizm uşaklığı etmemektir İlker arkadaşım...
  7. Terörle mücadelede görev almış bir sürü tanıdığım var. Dağa çıkmış olanların bir çoğunun neden çıktığı ile ilgili ortak tespitleri ne biliyor musun? Bir tanesinin söylemi ile anlatayım: "Adam çıkmış 17-18 yaşındayken dağa, çatışıyoruz, ele geçiriyoruz. Sorguluyoruz; adamın gözleri boş boş bakıyor. Birşeyler söylüyor ama basma kalıp sözler. Yani adam neden orada olduğunu bilmiyor. Başka birgün yine çatışıyoruz, ele geçirdiğimiz adamın yaşı büyük ama söyledikleri yine aynı... Aralarında daha 19 yaşında olanlar var; o kurşunu neden sıktığını bilmeyen... Sonra çatışmaya giriyoruz tekrar, onlar bize sıkıyor, biz onlara sıkıyoruz ama karşıda daha neden orada olduğunu bilmeyen çocuklara kurşun sıktığımızı; oradan kurşun sıkanlarında da neden kurşun sıktıklarını bilmeden arkadaşlarımızı şehit ettiklerini biz biliyoruz; içimiz acıyor. Adam çocukken dağa kaldırılıyor, yıllarca orada kaldıktan sonra bir amacı olduğuna inandırılıyor; hepsi bu..." Diyarbakırlı; Sizi yeterince tanıdığımı sanıyorum. Şu forumdaki tek bir iletinizde dahi Kürt Etnik-Milliyetçilerine tek bir toz kondurmadığınız gibi Kürtçülük propagandası da yapıyorsunuz. Bence öncelikle hala dağılamamış Kürt Aşiret sistemini bir sorgulayın; O kültürün bu çağa yakışıp yakışmadığını, çağdaş olup olmadığını bir sorgulayın... O yapı çözüldüğünde, sorunların ortadan kalkıp kalkmayacağını bir düşünün... Siz, doğuda bir çok Kürtün işkence gördüğünün, yok efendim öldürüldüğünün propagandasını yapıyorsunuz. Ben size devletten tek bir olumsuz hareket görmemiş Kürt Aşiretlerinin adını da verebilirim; Konu ile ilgili örnek kitap bile önerebilirim... Onlar niçin devletten hiç şiddet görmediler? Bilmem nelerinde boncuk mu vardı? Adam gidecek, PKK'ya destek verecek, bu tespit edilecek... Devlet müdahale ettiğinde de "Devlet bize şiddet uyguluyor" olacak. Size olmuş bir olayı anlatayım: Askerler bir köyden geçiyorlar gezici olarak. Bir kaç askeri de köye bakan bir yerde bırakıyorlar gözcü olarak. Köye giden askerler de dinleniyorlar. Gözcülük yapan askerler farkediyor ki, diğer askerler köye girdikten biraz sonra bir kaç evin tavanında asılı çamaşırlar değiştiriliyor ve farklı ve göze çarpan renkte çamaşırlar asılıyor ama askerler bunu önemsemiyor. Sonra askerler köyden yola koyulunca pusuya düşüp öldürülüyorlar. Sağ kalanlar, benzer bir iki olaydan sonra anlıyorlar ki köylüler, çamaşır asarak anlaşıyorlar PKK ile... Sonra köy boşaltılıyor. Ve bu sefer başlıyorlar: "Bizim hiç bir suçumuz yokken bizi köyümüzden kovdular, yerimizden yurdumuzdan ettiler" demeye, yakınmaya. Hiçbir farkınız yok Diyarbakırlı. Önce insanın kafasına taşı atıyorsunuz; Ama bunu kimseye göstermeden yapıyorsunuz. O adam gelip sizi dövdüğünde: "Ahanda gördünüz, beni dövdü; haksız yere dövdü!" diyorsunuz. Ben, "Onurlu İnsan" denildiğinde: Yaptığını ilkeli bir biçimde benimseyerek, sinsice değil de açıktan yapan Ve sonuçları ne olursa olsun ilkeli bir biçimde buna katlanabilen bir insan şeması algılıyorum... Yapacağını yapıp, sonra yaptırımla karşılaşıldığında: "Aman efendim bize zulüm ediyorlar" demek pek erdemlice değil. Şu da var ki; Artık Doğu ve Güneydoğu Anadoludaki olaylar o kadar çok karışmış ki, Kimin söylediğinin ne açıdan doğru olduğuna kafa yormak bile istenmiyor. Çünkü Askerin haklı olarak cezalandırdığı köyler de var; Yanlış anlama ile yaptırımlar uyguladığı köyler de var; Kişilerin inisiyatifi ile köylere ve köylülere yönelik işlenmiş suçlar da var... Ve hepsi de aynı benzer neden ve sonuçlara dayanıyor... Bu yüzden içiçe giriyor gerçeklikleri... Yine aynı şekilde; Haklı olarak cezalandırılan köyler de var, Haksız olarak cezalandırılan köyler de var... Ve hepsine yapılan yaptırımlar benzer neden ve sonuçlara dayanıyor... Bunların da gerçeklikleri içiçe giriyor... Yani sen burada yüzlerce işkence görmüş kişi ve köy örneği verirsin... Bende sana çıkar en az senin verdiğin kadar ihanet ve pusu örneği veririm... En iyisi; Söylemleri kahve ağızı ile değilde, Daha yapıcı ve bilimsel, Etnik-Milliyetçi olmayan bir bakış ile dile getirmektir...
  8. Ben ilk kez geçen sene izledim Lost'u. Arkadaşımın birisi ısrar etmişti. O hafta Ales Sınavı vardı. Aldım tüm 4 sezonu ve ilk bölümü izleme gafletinde bulundum. Bir hafta boyunca tek bir Ales deneme sorusu dahi çözmedim. Gece-gündüz Lost izledim ve sınava öyle girdim. Ada beni sevmiş olmalı ki Ales'ten yine de 81 gibi çok yüksek bir puan aldım. Sonra dizinin 5nci sezonu başladı ve ilk 4 sezonu bir kerede izlemiş birisi olarak, diğer bir haftayı beklemek koydu her bölüm için. Ardında 5nci sezonda bitti... Ben başladım en baştan, ikinci kere daha izledim... Şimdi de tekrar üçüncü kere daha izliyorum ama bu sefer altyazısız; ingilizcem gelişecek güya 6ncı sezon son! Lost efsanesi sona eriyor...
  9. Akıllı, var ya kaç kere dedim "Bak Yarasa, süper bir dizi; başından kalkamazsın. Vereyim, izle..."... "Yok" dedi; "İşim olmaz şimdi..." Sonra bi konuituk! Anaaaa, meğer Kurtlar Vadisi izliyomuş habire... Abi izle tamam, belki güzel dizi ama; Ee be Lost'u niye erteledin!? Seni şiddetle kınıyor ve alkışla protesto ediyorum Yarasa...
  10. Yarasa, sende LOST'u izlemeyip, gittin bu diziyi izledin ya! Hiç birşey demiyorum abi... Hani işin başından aşkındı da LOST'a kapılamazdın?
  11. Fuzuli, İspanyolların da "Siesta" dedikleri öğle uykuları var... Şekerleme yapıyorlar yani... Ne yapalım, İspanyol mu olalım! İnsanlar, var olduklarından beridir kendi bedenleri ile birlikteler. Yani binlerce yıllık süreçte, deneye yanıla, öğle uykusunun yararını keşfedebilecek zeka yapısına da sahipler... Hatta binlerce yıl bile gerekmez, Ben tek başıma, iki haftalık bir deneme-yanılma süreci ile bunu ayırtedebilirim. Yani şimdi öğle uykusunun iyi birşey olduğunu anlamamız için kutsal olduğu savlananan birisinin söylemesi mi lazım illa ki? Onlar söylemeden siz kavrayamıyor musunuz?
  12. Dövmenin pek sağlıklı olmadığı konusuna katılmakla birlikte, yine de sevdiğimi söylemek isterim... Dövme güzel şey; bunu gelenek olarak benimseyen toplumlar da var zaten... Ama yine de kişisel bir tercihtir nihayetinde... Ben seviyorum dövmeyi. Kendi dövmemi de kendim yapıyorum; Benide hiç bozmuyor valla... Hatta bugün bir dövme daha yapmayı planlıyorum Ancak dövme yaptıran herkesin ortak bir düşüncesi var; O iğnenin tendeki acısı bağımlılık yaratabiliyor
  13. Bunların gerçekleşmeyeceğini hiç sanmıyorum açıkçası...
  14. Bildiğim kadarıyla, İstanbul Lisesi'nin binası o zamanlar sadece sarı renktir. Bu tıbbiyelilerin sehit olmaları üzerine binaya siyah renk ile kuşak çekilir. İstanbul spor'un renkleri de bu yüzden Sarı-Siyahtır...
  15. Tengeriin boşig şurada bir başlık gönderdi: Politika Bilimi
    23 Temmuz 2009'da "İzmir Sanat"ta Lozan günü ile ilgili bir panel düzenlendi. "Lozan'ın Dünü Bugünü ve Yarını" adlı panel Güzelbahçe Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından düzenlendi. Büyük olasılıkla paneli düzenleyenin bir ADD şubesi olması, kimilerimizde "Ahanda solcuların düzenlediği bir panel işte!" ifadesi yaratacaktır ancak panele: Sky tv’de Şeffaf Siyaset adlı programı sunan ve 21. dönem Amasya Milletvekili Gönül Saray, CHP Milletvekili Şahin Mengü, MHP Milletvekili Şenol Bal, Saadet Partisi Milletvekili Oya Akgönenç, 22. dönem milletvekili ve aynı zamanda İsmet İnönü’nün torunu Gülsün Bilgehan ve Prof. Dr. Ergün Aybars'da katıldılar... AKP gibi Lozan'ı doğrudan delmeyi ve yıpratmayı hedeflemiş ve bu yönde adımlar atmış; DTP gibi zaten Ulusal Bağımsızlığı parçalamayı hedeflemiş oluşumlar dışında (Kürtçü Etnik-Milliyetçi arkadaşlar alınabilirler), en sağından en soluna kadar en önemli partiler tek bir çatıda, Lozan Ruhunda birleştiler. Panelin bir önemi de; Lozan'ın bir "Bayram" olarak kutlanması gerektiği söyleminin CHP Milletvekili Şahin MENGÜ tarafından dile getirilmiş olmasıydı. Bildiğiniz gibi birkaç gün önce CHP Kırklareli Milletvekili Tansel BARIŞ'da Lozan'ın Ulusal bir bayram olarak kutlanması isteği ile bir kanun teklifi verdi... (buradan ulaşabilirsiniz...) İşte konunun asıl önemi burada başlıyor; "24 Temmuz" zaten uzun bir süre, 1950lere kadar, "Lozan Bayramı" olarak kutlanıyordu... 1950lerdeki dönemin politik çekişmeleri ile bayramın artık İsmet İNÖNÜ ile özdeşleşmiş olduğu düşünüldüğünden, bu bayramın kutlanmasının engellenmesi sonuçu ortaya çıktı. Konu ile ilgili araştırma, Tansel BARIŞ bu tasarıyı sunmadan çok daha önce tarihçi bir arkadaş bu konuyu araştırmış ve ortaya koymuş. (buradan ilgili yazıya ulaşabilirsiniz) [Yazı, asıl makalenin bir özeti niteliğinde ve ilgili paneli tanıtıcı özelliktedir.] Bundan birkaç gün önce de Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Kemal Arı'da Sky tv'deki "Şeffaf Siyaset" adlı programda konu ile ilgili araştırmayı dile getirmişti. Konu ile ilgili hassasiyet şu noktadadır diye düşünüyorum: Belki zamanında, ki 60 yıl kadar önce, Lozan Bayramı ile İsmet İnönü'nün kimliği özdeşleştirilmişti... Kaldı ki Siyasi bir propaganda malzemesi olarak kullanıldı ise, bu eleştirilebilir olmakla birlikte; İsmet İnönü'nün Lozan'ın gerçekten de fatihi olduğu bir gerçektir... Ne olursa olsun bugün İsmet İnönü, yaşama veda etmiş ve tarihe mal olmuş bir kişiliktir. Belki bugün hala onun bu bayramla, amacı dışında özdeşletirileceği kompleksi ve alınganlığını yaşayanlar olabilir, Ancak o panele ister sağdan ister soldan kim katılırsa katılsın şu görüldü ki; Herkes Lozan İlkesi altında aynı yüreği paylaşmaktadır... Herkes Lozan'ın bir bayram olarak kutlanmasını gerçekten umursamaktadır... Lozan Bayramı, zamanında, Atatürk'ün kendisinin de isteği ve desteği ile 1950lere kadar kutlanmış Ulusal bir Bayramımızdır... Lozan Bayramı, kutlanmayı hak eden, kutlamayı hakettiğimiz bayramımızdır... Yeniden hatırlanmaya layık bir bayraktır... Dolayısı ile bu bayramın, kutlanmasını CHP'nin talep etmesinden çok daha fazla bir anlamı ve derinliği vardır... Bu talebi CHP'li bir Milletvekilinin yapmış olması nedeniyle, bu bayrama sahip çıkmayı CHP'ye prim vermek olarak düşüneceklerin, 1950lerde İnönü ile özdeşleşti sanarak bu bayramı yasaklayanlar ile aynı zihniyette yer alacakları şüphesizdir. Bu bayram, CHPliliği de aşan bir durumdur. Farklı düşüncelerde onlarca insanın o panelde aynı duyguyu paylaşmaları, Lozan'ın bir bayram olarak kutlanabileceğinin bir kanıtıdır... Olay, buna sahip çıkıp çıkmamak ile ilgilidir... inin elbette ki bir anlamı vardır! Saygılarımla...
  16. Sarıgöl insaf ya hu biraz insaf... Koskoca cümleden bir küçük ifadeyi cımbızlamışsın; Doğru düzgün de okumamışsın... Kur'an-dan aynı biçimde alınıp eleştirildiğinde "cımbızlamayın" diye eleştirirsin! Sağduyu, lütfen azıcık sağduyu ya hu!
  17. Kısaca "İşime gelmedi"de diyebilirsiniz...
  18. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Sizin niçin bu kadar gocunduğunuzu anlayamıyorum... Yemek Tarifi bölümünde bile diyelim ki Yumurtanın sarısını sevmediğimizi söylesek, "Sarı-Yeşil-Kırmızı Kürtlerin rengi, ahanda siz Kürtleri sevmiyorsunuz" diyerek alınganlık göstereceksiniz... Komik yaaa, hakkaten komik... Kürtlere karşı bir sempati ve Türklere karşı bir antipati beslediğinizi çok belli ediyorsunuz...
  19. Öncelikle verdiğiniz isimlerin hiçbirisi Kürtçe değil... Ya Arapça kökenli ya da Farsça... Ayrıca "Zeyno" adı "Zeyneb"ten bozma olmakla birlikte bu adlı sanatçı bile vardır; Okan Bayülgen'in eski eşi ve "Çocuklar Duymasın" dizisinin oyuncusu olan 'Zeyno Gönenç"... "Yekcan" adlı ismin kullanılmadığını ise hiç düşünmüyorum. "Bircan" adında birsürü tanıdığım vardı; aynı anlamı veriyor Ayrıca örneğin "Dilşah"ı da Kürtçe (ki aslen Farsçadır; diğer adlar gibi) saymanız lazım ki bu isimde de bir sürü arkadaşım vardı... "Berfin" ve "Baran" adlı öğrencilerim oldu... "Berdan Mardini" adında sözde de olsa bir sanatçımız da var örneğin... "Dilan" adlı tanıdığım bir kız vardı... "Tengezar"ın Kürtçe olmadığını düşünüyorum. Eğer "Demir" ya da "Tanrı" ile alakalı bir anlamı varsa kesinlikle Türkçe ve Farsça kırması bir addır... Nasıl yasaklamadır bu anlamıyorum, her taraf Kürtçe dediğiniz isimlerden kaynıyor!
  20. Sen yine de iyi sabrettin Demirefe...
  21. Sizin yorumlarınızı araştırarak yazdım... En azından bu konudaki iletilerinize bir bakınız...
  22. Süper süper süper... Hayatımda bu kadar güzel bir Robot'lu film daha izlediğimi sanmıyorum. Başından sonuna kadar hareket. [Spoiler içerir kardeşim...] İlk filmdeki robot azlığını gerçekten farketmişler. Hele hele Optimus Prime'ın geçmişi ve ataları ile ilgili bilgiler vermeleri süper olmuş. Film boyunca aksiyon durmadı. Hele hele o bilye büyüklüğündeki robotlar ve birleşmeleri; gerçekten akıllıcaydı. Birden fazla robotun birleşip daha büyük bir robot yapmalarına ilk filmde hasret kalmıştık. Bu filmde bunu görmeye muvaffak olduk... Hele hele robotların değişirken verdikleri sesler... İyice hissettirmişler. İkiz Robotlar tam eğlencelikti; sanırım Jazz'ın boşluğunu doldurmak istemişler. Arcee'ler ise... offf... bebek gibiler valla... Megan Fox'a zaten diyeceğim yok; Filmin müzikleri kadar muhteşem... Hele robotların dövüşme sahnelerinde o birbirlerine atıfları Ve konuşmaları yok mu!? İlk filmdeki gibi burada da bunu sürdürmeleri çok iyiydi... Hele ilk sahnelerde Optimus'un robotu ikiye ayırarak yok etmesi... Çok kaliteli bir sahneydi... Çizgi filmini izleyerek hayalinizde kuramayacağınız sahnelerle dolu... 80leri Transformers gibi çizgi film efsanelerini izleyerek büyüyenler Ve bu tarz filmleri anlayabilenler için kaçırılmaması gereken bir film... Efsane kendisini buluyor gerçektende...
  23. İlk olarak "Dünyahepimizin benim şu düşüncemi merak etmiş; ahanda şöyle düşünüyorum, alın size başlık" diyemem sanırım! Siz kafanıza takılanı, bir bütünsellikle açarsınız; Biz de konuya katılırız... Ben size söyleyeyim; Tayyip'de yeri geldiği zaman kendisini Milliyetçi ilan ediyor... Hatta yeri geliyor kendisini Laikliği teminatı olarak bile gösteriyor... Ya da bir Mhp'li de Atatürkçü kesilebiliyor... Bir İP'li de... Kimse sorarsanız sorun; Herkes ulusalcı, herkes Atatürkçü, herkes laik... Kimin işine ne gelirse... Açıkçası ben Atatürk'ün bize hatırlattığı ya da benimsettiği hiçbir kavramın tartışılamaz ve birer dogma olduklarını düşünmüyorum. Atatürk'ün de dogma bırakma merakında olduğunu hiç sanmıyorum. Fakat bugün bile ne yazık ki Atatürk'ün anlamlandırdığından daha evrensel ve daha kabul edilebilir bir biçimde tanımlayamadık kavramları. Bakıyoruz, Saadet Partililer "Milli Görüş" diye tutturuyorlar... Peki bu "Ulusal Görüş" mü demektir sizce? Tabii ki hayır; Osmanlılarda "Milli" sözcüğü İslam Alemini kastederdi ve Milli Görüşçülerde bunu kastetmektedirler tam olarak... Cünkü bakın bize öğretilen "Milliyetçilik" kavramına, Milli Görüş'ün "Milli"si ile zerre alakalı değildir... Saadet Partililer Milliyetçi midirler peki? Ben, Ulusalcı ile Milliyetçi kavramını bu yüzden ayırıyorum. Çünkü kavram kargaşasına son vermek ve 80 yıl önce oluşturulmuş kavramlardan biraz sıyrılmak lazım. Atatürk yaşasaydı, bu kendi bize kabullendirdiği kavramları 1950lerde yeniden düzenlerdi... Sonra yeniden ve yeniden... Çünkü Atatürkçülük, herşeyden önce devrim demektir, yenileşmek demektir, takılıp kalmamak ve değişebilmek demektir... Bende tavizsiz bir biçimde değişebilmekten yanayım... Devrimden yanayım... "Ulus" kavramını da bu açıdan ele alıyorum. Atatürk'ün "Ulus" tanımından daha ilerici ve çağcıl bir tanım ortaya koyabiliyorsanız; buyrun... Bunu yapabildiğiniz takdirde size tam anlamı ile katılacağımdan şüphe etmeyin. Ama ben daha çağdaşını bulamadım; Belki de benim eksikliğimdir... Ha ama mesela By_X_man adlı arkadaş, "İnsan" temelli bir birliktelik fikri tanımladı bana; Kabul edilebilir buldum... Yine de Atatürk'ün Ulusalcılık tanımını tam anlamı ile dışlamadığını düşünüyorum bu tanımın... Fakat burada tartışan arkadaşlara ve size bakıyorum... Ortaya hiç bir fikir üretmiyorsunuz. Şimdiye kadar tartıştığınız her konuda "Amanda şu yapıldı, amanda bu yapıldı, yok şunu da yaptılar" demekten fazlasını yapamamışsınız. Hiçbir kere "Oysa şu olmalıydı, şu şu örnekler var ve öyle de yapılabilirdi; şunun gerçekliği şöyledir" gibi bir fikir ya da örnek üretmemişsiniz. Ya da kendinize ters düşen bilgileri kabullenememişsiniz... Eleştiri ise bu da eleştiri; Hiçbir yeni bilgi katamamışsınız... Size gösterilen yeni bilgileri de reddetmişsiniz... O yüzden size özel olarak bir Ulusalcılık tanımı yapmam gerektiği ile ilgili bir sorumluluk hissetmiyorum... Saygılarımla...
  24. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Bugün Çin'de oturan bir arkadaşımla konuştum. Olayların geçtiği bölgenin çok karışık ve patlamaya hazır bir bölge olduğunu söyledi. Olay, fabrikada Han Çinlileri ile Uygur Türkleri arasındaki bir kavgadan dolayı çıkmış. Büyümesinin nedeni ise Çin Hükümetinin 2 Uygur, Uygurluların ise 20 kişi olarak söylemesi ve Uygurluların düzenledikleri protestolarmış. Uygurlara yönelik bir katliamın olmadığını söyledi ancak kargaşa ve arbede varmış gerçekten. Onların oturdukları bölgede ise bir sorun yokmuş. Benim anladığım kadarı ile Cyrano haklı olmakla birlikte, hiçbir şey yok da denilemez... Katliam varmış gibi bir izlenim uyanmadı bende, konuştuktan sonra. Arkadaşım Türkiye ile karşılaştırınca, Doğu ve Güney Doğu Anadoludaki sorunlarla aynı ama daha büyük boyutlu sorunlar olduğunu söyledi. Uygurlar ekonomik olarak çok zor koşullarda bırakılmışlar. Geri ve çaresiz bir haldeymişler. Çin Hükümetine karşı bu açıdan bir karşıtlıkları varmış ve asıl sorunun bu olduğundan bahsetti. Bunlar, medya dışında, Çin'de yaşayan bir Türk'ün aktardıklarındanedindiğim izlenimler sadece... Saygılarımla...
  25. Şimdi bunu yanıtlarsam vereceğiniz tepkiyi çok merak ediyorum: "Bu konu için ayrı bir başlık açmanız gerekmez mi?" diyerek beni azarlarsanız sonra küserim valla... Ayrıca neden bu soruyu sordunuz, merak etmedim değil...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.