Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey
-
Dogmatizm, Determinizm ve Olasılık ” Üzerine
Evet, anlıyorum... Aynı nedenlerin, aynı sonuca götürmeyebileceği düşüncesine katılıyorum. Ama Determinizmin "Önceden kestirilebilirlik" gibi bir kalıba sıkışıp kalmasını pek anlamlı bulmuyorum. Ha ama öyle tanımlanmış olabilir ancak kavramların esiri değiliz, onları biz yaratırız; Belki de Determinizm'i "Nedenlere bakarak öngörebilmek" anlamından sıyırabiliriz; Biraz uçuk mu bilmiyorum ama hangi filozofun ne dediği pek umrumda değil aslında... Gerçeklere bakarım ben: Önceden kestirilemezler oluyor mu? Oluyor... Bitmiştir... Ha ama şu da söylenebilir: "Henüz tüm öngörüleri ortaya koyabilecek bilgi ve veri birikimine sahip olmadığımız için bazen önceden kestiremiyoruz ve bunu kaos olarak adlandırıyoruz!" Belki de birgün, tüm olasılıkları eksiksiz değerlendirebileceğimiz bir gelecek kuşak yaşanabilir! Belki de birgün tüm olasılıklar eksiksiz hesaplanabilir! Kaos teorisi, Determinizm'in bu "Öngörüden" sıyrılmış hali oluyor öyle ise değil mi? Ama bana Kaos, doğanın tüm değişkenleri karşısında, bu değişkenleri hesaplayamayacağını kabul etmiş bir kabul gibi geliyor... Çaresizlik gibi... Tabii ki bunu ben formülize edemem; Hangi filozof ne der, ona da aldırmam... Benim düşüncem bu sadece... Eksik ise eğer tamamlamanızı rica ederim... Saygılarımla...
-
SİVAS MADIMAK'TA DUMAN HALA TÜTÜYOR. 16 yıl önce bugün Sıvas’ta Pir Sultan Abdal’ı anmak için toplanan insanlar diri diri yakılmıştı.
Sana birşey diyeyim mi Demirefe... Sen ne düşünüyorsun bilemiyorum ama ben açıkçası Türkiye'nin geleceğinden hiç umutlu değilim... Yani gittikçe geriye gidiyoruz... Tarih'i düz bir çizgi gibi kabul ettik yıllarca ve toplumların "geri dönüş" yaşayamayacağını, Hep ilerleyeceğini sandık... Oysa artık bu tarih anlayışı yıkıldı... Toplumlar düz bir çizgide ilerlemiyor... Zaman ilerliyor ama toplumlar geri dönüş ve çöküş yaşıyorlar... Türkiye Cumhuriyeti'nin de ömrü bu kadarmış! Gerçi derler ya; "10 Kasım 1938'de yıkıldı Türkiye" diye... Pek mantıklı bulmasamda, en azından "Nasılsa yıkılmıştı" demek teselli/avunma gibi geliyor... Ha ama yine de her şeyimizle sahip çıkmayacak mıyız? Elbette... Doğduğum toprakların almasını isterim beni; Bize ait olarak...
-
X-Men Başlangıç: Wolverine ( 2009)
Güzel filmdi de, filmin sonunda o her özelliği kopyaladıkları mutantı nasıl o hale getirebildiklerinin alt yapısı çok eksikti... Yani hangi genetik yolla o hale getirdin o adamı? O kılıcı nasıl koydun oraya be mübarek? Birde X-Man'de Wolverin'in nasıl değiştirildiği ile ilgili sahneler ile bu filmdekiler birbirine pek uyuşmuyor. O filmde (2nci filmdi) Wolverin'in etleri ayrıştırılıp adamentium kaplanıyordu; Bunda ise enjekte ediliyor ve bence pek akılcı olmamış. Ama genel olarak film ve sahneler güzeldi. Hele Wolverin'in öncesini merak edenler için ideal...
-
Uzay Yolu - Gelecek Başlıyor (2009)
Yani Seth, sende beni geçtin haaa! İyi yaptın da spoiler verdin!!! Abi Uzay Yolu'nu bilmeyen olur mu yaa? Ama biz, Hollywood'dan bir adım öndeyiz; Çünkü ilk Uzay Yolu filmini Türkler çekmiştir... "Turist Ömer Uzay Yolunda"... Bu filmin bende ayrı bir yeri olması bir yana, Uzay Yolu başlı başına bir külttür... Hele "Uzay Yolu: Nemesis" aralarında en zevk vereniydi. Çok güzel diyalogları vardı; özellikle Nemesis kuşağından sonra yaşananlar... "Uzay Yolu: Han'ın Gazabı"da çok etkileyiciydi açıkçası. Bir "Uzay Filmleri Sever" olarak "Star Wars"u aklıma kazıyamadım ya, ona yanarım... İzlediğimde çok küçüktüm ve anlamlandıramıyordum... Ama Star Trek çok sık yayınlanırdı ve tabii ki dizi filminin olması onun avantajıydı; Her zaman izlerdim... Star Trek'in bu son filmini sempozyum programımızız hayatımızı doldurmamız nedeniyle izleyememiştim... Ama en kısa zamanda indirip izleyeceğim tabii ki... O yüzden o güne kadar spoiler vermeyin abi; En büyük derdimmiz bu işte... Hem Spock aşık falan olabilemez... Spock'ın ırkı normalde çok asabi ve sinirlerine hakim olamayan bir ırk. Ve bunlar zamanla birbirlerine düşüyorlar, yok olma noktasına geliyorlar. Sonra bu dürtülerini kontrol edip bilinç altına itmeyi öğreniyorlar ve duygusuzlaşıyorlar. O yüzden neredeyse duyguları olmayan bir ırk olarak bilinir ama aslında kendilerini kaybettiklerinde çok tehlikeli olabildikleri görülmüştür. O yüzden Spock'un kendisini kaybedeceğini sanmıyorum... Şaka yapmıştır o kesin! Hem; ayrıntı verme!
-
Transformers : Yenilerin intikami (2009 )
Valla ben eleştirmenlerin ne söylediğine pek bakmam... Bana, beni iyi hissettirirse severim... Örneğin "Cast Away"e Oscar verdiler ama o filmi hiç sevmemiştim; çok klasikti... Ya da "Shawshank Redemption" ile "Forest Gump" çekişmesinde bence Oscar'ı "Shawshank Redemption" hakediyodu ama "Forest Gump"a verdiler... Eleştirmenler, kendi zevklerine ve birikimlerine göre eleştirirler; benim değil... Sen bana Cast Away'de bile Arabaya dönüşen iki araba sahnesi göster yeter; beğencek bir tarafını bulurum ben! (o kadar da zevksiz değilim canım sanırım, şaka!). Şu filmi en kısa zamanda izleyeyim de bir kritik yapalım ya hu!
-
Transformers : Yenilerin intikami (2009 )
Offff... 2.30 saat mi süresi? Çok iyi... Angel, aslında ilk filmde Transformersların azlığından şikayet edilmişti. Çünkü çizgifilminde bir sürü transform grubu var ve çekişmeliler... İkinci filmde ne kadar yansıtıldı bu bilmiyorum ama Transform'lar genelde çizgi filme pek sadık kalınmayarak aktarıldı... Ben en çok ilk filmde "Jazz"ın ölmesine üzülmüştüm. İkinci filmde onu yenide tamir etmelerini umuyorum ama henüz kimse bu konuda spoiler vermedi. Jazz, filmin en asi karakteriydi... "Bir şeyi tarz ile yapamıyorsan, yapmaya değer değildir" felsefesi ile takılıyordu... Megatron ikiye böldü onu... Onun yerini doldurabilecekler mi bilemem... Sanırım yeni filmde bir Motosiklet Transform var... Neyse yaa, ben izleyene kadar spoiler verme olur mu? Pazar günü enine boyuna tartışırız filmi artık...
-
Angel-A
Angel-A Angel-A, Luc Besson'un bir filmi... Amelié'nin manav yamağı olan Lucien'i ve "Asterix ve Obelix: Kleopatra Görevi"nin Temelyus'u olan Jamel Debbouze ile Uzun bacaklı hatun Rie Rasmussen oynuyor... Çok eğlenceli bir Fantastik film... Andre, herkese borç takmış olan işe yaramaz bir serseri... İşi gücü yalan söylemek ve dolandırmak... Ona yardım etmeye gelen bir hatun; Angela... Aslen, geçmişte ne olduğunu hatırlamayan ve melek olmuş bir dilber... Andre'ye yardıma geliyor ve Andre'nin gerçekten yardıma ihtiyacı var; Ama asıl yardım eden Andre oluyor Angel'a... Ya asında filmi anlatmak istiyorum ama eminim ki arkadaşlar; Özellikle Suheda ve Cyrano spoiler vermeme karşı çıkacaklar! Ancak gerçekten güzel bir film... Admin beğenir mi bilmiyorum ama izlemiştir kesin... İzlemeye değer bir film zira...
-
Dogmatizm, Determinizm ve Olasılık ” Üzerine
Belirsizlik ilkesi, Atom altı düzeyde her şeyin tam olarak ölçülemeyecek olmasına dayanıyor diye biliyorum. Aynı zamanda aynı nitelikteki değişiklikler, farklı etkilere yol açabilir; ki bunun nedeni de o etkiye tepki verenlerin durumları ya da niteliklerindeki farklılıklardır. Ancak ne olursa olsun, Atom altı düzeydeki ölçümlerde bir belirsizlik bulunsa da, bu belirsizliğin bile bir nedeni vardır. Ortada bir sonuç varsa; nedeni de vardır... Klasik mantığa göre, Nedenler sonuçtan sonra olamaz... Ama artık bu tartışılıyor tabii ki. Neden ortaya çıkmadan, sonucun ortaya çıkabileceği ile ilgili varsayımlar vardı, ki bunu formülize edilmiş halini bilmiyorum! Yine de Determizmin sarsılacağını pek sanmıyorum...
-
Mimikler (smiley)
Senin istediğin +Rep olsun...
-
ZAZADAN MEKTUP
Aradaki farkı çok iyi anladık Diyarbakırlı, anlamaz mıyız! İş Kürtlere gelince Asimilasyon oluyor, Türklere gelince Entegrasyon... Çok güzel anlattın, sağıol!
-
Kölelik
Ben Köleliğin kaldırılmasının temellerini büyük oranda Sanayi Devriminde arıyorum açıkçası. Sanayi devriminden önce iş alanında çalıştırmak üzere Afrika kökenliler özellikle Avrupa ve Amerika'ya götürülüp çalıştırılıyorlar; Süreci biliyoruz işte... Ama Sanayi Devriminden sonra insanın yerini makineler alıyor ve köyden kente göç başlıyor. Köyden göçen halk, kölelere sempati ile yaklaşmıyor ve köleler bu sefer ülkede "İnsan Fazlası" olarak bakılıyor. Örneğin Amerika'da sanayi artıkça ve beyaz halk bu sektöre kaydıkça, köleler için Liberty devleti kuruluyor Amerika'nın eli ile. Afro-Amerikanlar "Size özgürlüğünüzü veriyoruz" denilerek bu ülkeye ve diğer Afrika ülkelerine gönderiliyorlar; Bu tabii ki bir çeşit kılıf... İşe yarıyor mu? Yarıyor... Bu giden Zenciler, Amerika güdümlü olarak gidiyorlar ve "Beyaz Ülke Görmüş Zenci" olarak, yerli halktan da üstün görüyorlar kendilerini. Bu sefer yönetimde yer alıyorlar ve Amerika'nın bölgedeki kuklacıkları oluyorlar; kontrol mekanizmasının parçası... Kölelik neden kaldırılıyor? Köleliği kaldıranların, özgürlük sevdalısı olmalarından değil; kölelere ihtiyaçları kalmadığından... Ama tabii ki Kölelerin işine yaramıyor mu? Yarıyor; adamlar sonuçta özgür kalıyorlar... Peki köleliği kaldıracak kadar özgürlükçü zihniyet, neden 1970lere kadar Zencilere demokratik ve eşitlikçi haklar vermedi? Ee dedik ya işte! Asıl sevdaları Köleliğin kaldırılması ya da Hürriyet idealizmi değil ki! Ha ama dostum senin söylediğin de Kapitalizm açısından geçerli tabii ki; işin o yönü de var...
-
ZAZADAN MEKTUP
Dünyahepimizin... Bende sorduğun doğrultuda anlattım ama sana "neden burada soruyorsun, git başka konu aç" demedim... Çünkü verebilecek bir yanıtım vardı... İkinci olarak şunu itiraf etmeliyim: Sen Diyarbakırlı'dan kat be kat daha anlayışlı görünüyorsun, umarım Türklerin asimilasyonu ile ilgili söylediklerim konusunda kafanızda birşeyler belirmiştir... Sormak istediğiniz açık ve net sorular varsa alayım...
-
ZAZADAN MEKTUP
Diyarbakırlı, adamakıllı Asimilasyon politikası güden hiçbir devlet, karşılığı ne olursa olsun, asimile etmek istediğini nüfusula aynı kökenden gelen göçmenleri her zaman tehlike olarak görür ve sınırlarını açmamak için mutlaka bir bahane bulur... Ayrıca sana hala ne örneği vereyim Asimile edilmiş Türkler açısından? Sana tarihsel süreci anlattım. Lise mezunlarına anlatıyorum, üniversite öğrencilerine anlatıyorum anlıyorlar, kavrıyorlar... Uydurmaca dediğin şey, senin zerresini bilmediğin tarihin gerçeklikleri... İşine gelmeyen tarihin... Sen "Uydurmaca" dedin diye "Uydurmaca" olmuyor maalesef... Tıpkı sen "Asimilasyon var" dedin diye "Asimilasyonun var olmuş" olmadığı gibi... Adama bak yaaa... Kendisi temelsin uydurma şeyler söylüyor, sonra hiç bir kanıt sunmadan "Asimilasyon" var diyor... Zerresini bilmediği tarih konusunda sıra bize gelince "İspatla" diyor... Şimdiye kadar sana bir sürü yönlendirme yaptım. Kaynakça adı bile verdim; Nereleri incelemen gerektiğini söyledim... Görmediysen o senin kusurun ve ayıbın... Hele hele gidip araştırmadan, öğrenmeden "Uydurdun" diye de iftira atmaz... Tartışmaya hazırlıklı gelir;
-
en iyi rock grubu
Abi bir kaç örnek koyar mısın sen videolar bölümüne yaf! Bak o kadar anlattın, Youtube'da bilmem nerede vardır birsürü... Hatta diğe arkadaşlar da idolleri olan parçaları falan atarlarsa çok iyi olur; paylaşmış oluruz... Tanımış oluruz... Ben mesela Skid Row'un 18 and Life'ını atmıştım. Dinlemenizi tavsiye ederim; çok iyidir... Ayrıca tabii ki Pentagram son nokta değildir
-
en iyi rock grubu
Niye abi, Guns'N Roses'ın Slash'ı var ama!? Hele Sweet Child O'mine'de dinlemelisin; dünyanın en iyi sololarından birisi bence... Ben Rock'ı sadece sisteme karşı duruş olarak algılamıyorum valla... Gerçi sen de sistemle sınırlamamışsın; sadece Pink Floyd'u tanımlamışsın, Rock'u genel olarak bir "Karşı duruş" olarak tanımlıyorsun sanırım.. Her naneye karşı duruştur abi Rock... Bütün sivriliklere, bütün durağanlıklara, bütün aşırılıklara, bütün olağanlıklara... Herşeye işte... Kafan neye eserse ona karşı durmak... Pentagram mesela; "Bir" adlı albümü, Rockçıların ve kara giyinenlerin "Satanist" oldukları yargısına isyan olarak çıkardılar; biraz mistik bir kimlikle... Biliyorsunuz, o sene Satanist cinayeti diye bir olay yaşanmıştı ve insanlar uzun saçlı, uzun sakallı, siyah giyenlere (kendimden biliyorum) tepkiyle yaklaşıyorlardı. Şebo mesela sisteme karşı birşey yazmaz ama insana, kimi duygulara, kişiliklere de karşı durur; Ya da ne bileyim sevgisini isyanıyla anlatır... Güzeldir abi Rock...
-
SİVAS MADIMAK'TA DUMAN HALA TÜTÜYOR. 16 yıl önce bugün Sıvas’ta Pir Sultan Abdal’ı anmak için toplanan insanlar diri diri yakılmıştı.
Tüylerimi diken diken eden bir olay ve benim için taşıdığı diğer bir önem: İlkokul sıralarıdayken ben, bu olaylarda, bu otelde yaralanan "Aydoğan Yavaşlı" bizim okulda öğretmendi... İyi ve çok güler yüzlü, sempatik, üretmeyi ve yazmayı seven bir öğretmendir kendisi... Şu an hala aynı okulda mı bilmiyorum; aynı okuldadır belki de... Onu gördükçe, oradaki onlarca belki de yüzlerce insanın nasıl olup da hiç tanımadıkları ve bilmedikleri bu insanlara nasıl kıyabildiler diye düşünürdüm. Daha doğrusu, o insanları neden öldürmek istediklerini anlayamazdım... Hele ki yakarak... Aydoğan öğretmenin boynundaki kızarıklıklar sanırım o yangından dolayı vardı ve hep hatırlarım...
-
Hang Drum...
-
en iyi rock grubu
Cold Play iyidir de albümleri yok bende yaa... Öyle, tek tek parçaları var işte... Ama severim tabi
-
en iyi rock grubu
Van münit, van münit! olmaz öyle; van münit! 1- Apocalyptica... 2- Empyrium... 3- Guns'N Roses... 4- Skid Row... 5- Pentagram... Alternatif olaraktan "Travis" oldukça dinlenesidir... Daha da bu konuya gelmem!
-
ZAZADAN MEKTUP
Sanırım Anayasaya "İtinayla insanlar asimile edilir!" diye bir madde koymalıyız; sınırlara da tabela asarız artık böyle
-
ZAZADAN MEKTUP
Birde; diyelim ki ben devlet olarak bir unsuru asimile etmeye çalışıyorum... 1980den itibarende dili yasaklayarak iyice işi abartıyorum... Neden asimile etmek istediğim unsurla aynı kökenden gelen Irak'lı sığınmacıları, peşmergeleri 1980 sürecinde ülkeye alayım? Böyle bir mantıksızlık olur mu? Sen hem bir unsuru asimile etmek isteyeceksin; Hemde aynı kökenden ve başka topraklardan gelen sığınmacılara kapını açacaksın... Aklı başında bir Asimile Politikası izleyen hiçbir devlet böyle bir saçmalık, akıl dışılık yapabilir mi? Bu kadar komik bir iddia olabilir mi ya hu?
-
UFO Nedir ? Gercektende UFO varmidir
Patlayan yıldız ya da güneş tozlarından kaynağını alıyor yaşam; doğru... Ama bu organik ya da biyolojik bir canlılık taşıdığı için olmuyor ki? Güneşten gelen o tozlarda hidrojen, helyum ya da daha katı atomlar var. Onlar yer yüzüne ulaşabiliyorlar ya da atmosferde asılı kalabiliyorlar. Ve birbirleri ile tepkimelere girdiklerinde ya da birleştiklerinde başka moleküller ya da atomlar falan ortaya çıkıyor. Oksijendir karbondionsittir carttır curttur falan; Derken yaşam ortaya çıkıyor... Falan filan işte...
-
ZAZADAN MEKTUP
Peki, madem ki konumuz "Zaza'dan Mektup"... O yüzden mi bana "Kürtler, Türkleri ne zaman asimile etmiş; belgelendirin" diyerek bu başlık altında soruyorsunuz? Açın başka bir başlık, orada tartışalım değil mi? Yapma dünyahepimizin! Yakışmıyor lafı evirip çevirmek! Hala verebildiğin bir yanıt yok! İşte o gülünç durumu ortaya çıkaran sensin; Çünkü sen sorguluyorsun bunu! Ayrıca Türkiye'de Asimile politikası yoktur... Olamayacağını da sana gösterdim... Asimile Politikasının unsurları olarak tanımladığın "Göç", Kürtçenin yasaklanmasından en azından 40 yıl önce gerçekleştirildi. Yani Göç ile Dilin yasaklanması biribiri ile ilgili değil... Dilin yasaklanması ise başlı başına bir hatadır, yanlıştır... Ama bir Asimile politikasının unsuru değildir. Asimile politikası çok unsurlu ve birikimi oldukça güçlü olması gereken bir politikadır. Türkiye'nin böyle bir politikayı güdebileceği ne alt yapısı vardır, ne öyle bir ideolojik birikimi vardır, ne bunu gerçekleştirebileceği donanımı vardır, ne o yönde yapılanmış askeri/silahlı kuvvet yapısı vardır, ne o uygulamaya aktarabileceği ekonomik kaynağı vardır, ne bunu organize edecek kalıcı bir kurmay kadrosu vardır, ne de bu yönde bir eğitim sistemi vardır. Siz Asimile etmeyi öyle çok basit bir şey sanıyorsunuz sanırım; komik... Ve yine verebildiğin bir yanıt yok! Bir dakika! Ben sadece Türkiye'de bir "Asimile Politikası"nın olmadığını söyledim... Türkiye'de bir Asimile Politikasının olmadığını söylemem, yapılan uygulamaları onayladığım anlamına gelmez... Her zaman söylediğim gibi; Kürtçenin ya da herhangi bir dilin yasaklanmasının elbette ki karşısındayım... Devlet, bir zümreyi hedef alarak bir takım hukuk ve insanlık dışı yaptırımlar uyguladıysa, işkenceler ya da haksız mahkumiyetler verdiyse; onların da hesaplarının sorulması taraftarıyım elbette... Ancak ülkede yanlış uygulamaların olması, bir Asimile Politikasının olduğu anlamına gelemez... Asimile Politikası, sadece dili yasaklamakla açıklanamayacak kadar karmaşık donanım ve uzun bir süreç gerektirir... Osmanlı Devletinin Kürtleri kayırarak Türkleri asimile etmesine bakabilirsiniz örneğin... Bu politikaları o kadar güçlü olmuştur ki, bugün Kürtleşmiş olan Türkler Etnik-Kürtçülük bile yapabilmektedirler... Yine vermiş olduğun bir yanıt yok! Bu konuyu dile getiren sizsiniz. Ve başlığı da sizin açmanız gerekir... Benden açmamı isteyeceğinize "Verebileceğim yanıtım yok işte, olur olmaz şeyler istiyorum!" da diyebilirsiniz... Verebileceğiniz bir yanıt var mı merak ediyorum!
-
OKUDUĞUNUZ KİTAPLAR
En son "Dünyanın En Ünlü Denkleminin Biyografisi: E=MC2"yi okudum. Çok güzel bir kitaptı... Daha önce de belgeselini izlemiştim... Tavsiye ederim kesinlikle... Şimdi de hem bir Roman yazarı hemde bir Bilim insanı/Kimyager olan C.P. Snow'un "İki Kültür" adlı kitabını okuyorum. Edebiyat Kültürü ile Bilim Kültürü çatışmasını işliyor. Daha çok İngiltere otoriteleri arasında geçen bir tartışma ekseni bu. Özellikle eğitimde Bilim'in rolü ne olmalı, Edebiyatın rolü ne olmalıdır; hangisi ön planda ve ağırlıklı olmalıdır tartışması... Klasik eğitim sistemini savunan Edebiyat ağırlıklı yetişmiş kuşak ile Bilimsel ve Yeni tip eğitimin ağırlıklı olmasının daha yararlı olacağını savunan kuşağın fikirlerine Snow kendi bakış açısıyla katılıyor. Ve bu tartışmaların temel taşını oluşturuyor... Aldığı dönem ve konuya katılanların yoğunluğu bakımından bir ağır ama oldukça verimli bir kitap...
-
Üstündeki Üye Önceki Hayatında Neydi..?
Ninja...