Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Tengeriin boşig

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey

  1. Arkadaşım, senin derdin "Azınlık" olarak tanınmak mı? Bana bunu açıkça bir söyle bakalım... Kürtler bu ülkenin asli unsuru mudur yoksa azınlık mıdır? Ayrıca söylediklerinizin hiçbir tutarlılığı yok. Devletin, diğer dillerde eğitim vermek gibi bir kaygısı yoktur.
  2. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Turkish-Media.Com Forum Ailesi
    Mutluluklar dilerim Taylan abi... Ömür boyu sürsün...
  3. Abi bu muymuş yani dertleri... Ne yani şimdi son ek olarak "-iye"yi eklediğimizde her şey güllük gülistanlık mı olacak? PKK dağdan mı inecek? DTP kendisini fesh mi edecek? Ya hu komik olmayın, komik olmayın... O "-iye" eki yok diye miymiş yani tüm öldürüşmeler ve PKK katliamları? Ya hu ben her zaman derim; Bu adamların aslında alıp veremedikler yok... Çünkü savlarının tek bir tutarlı yanı yok... Tek dertleri bir isimden kalan kompleks... Bu ne alınganlık ve bu ne kindir ya hu... Bana daha çok paranoyayı hatırlatıyor...
  4. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Politika Bilimi
    Zaten kimse onların Irkının "Türk" olduğunu söylemiyor. Kürtlerin kökeni isterse Afrika'ya dayansın; bu kimsenin umrunda değil. Biz, Irki menşei ne olursa olsun, Türkiye Devletini kuran halka "Türk" diyoruz. Buradaki "Türk" adının "Irki" bir adlandırma olmadığını herkes bilir; Sizin ise onca yinelememize karşın bilmezden gelmenizin de amaçlı olduğunu düşünüyorum.... Bu adı "Irk"a dayandıranlar kasıtlı kimselerdir... Bakınız Anayasaya, çok açık ve net; Atatürk'ün "Ulus" anlayışı da budur... İkinci cümledeki "Türk Ana-Baba" tanımı "Türk Vatandaşı Ana-Baba" demektir ve ilk cümleyi niteler... Hani belki bu ayrımı yapamayanlar! olabilir diye açıklıyorum... Dördüncü cümledeki "Hiçbir Türk" tanımı da "Hiçbir Türk Vatandaşı" demektir ve yine ilk cümleyi niteler... Hani belki bu ayrımı da yapamayanlar! olabilir diye açıklıyorum... Anayasanın hiçbir yerinde, "Türk" adının bir "Irk adı" olarak tanımlandığı geçmez. Ayrıca her ülkenin kendi vatandaşlarını adlandırmaya yönelik adlandırmaları vardır. Almanya'nın yasalarına göre her Alman Vatandaşı "Alman" olarak nitelendiriliyorsa, orada yaşayan Türk kökenli insanlar Alman Vatandaşlığında iseler "Alman"dırlar... Aynı biçimde Fransa'da "Fransız", Amerika'da "Amerikan", Rusya'da "Rus"turlar... Bunun alınılacak, gocunulacak bir tarafı yoktur. Kimse kimseye "Hayır kardeşim, sen Türk ırkındansın, öyle olacaksın" demiyor ve zaten diyen kimsenin aklının yerinde olduğu da söylenebilir mi? "Türkiye Cumhuriyeti Devleti Vatandaşına Türk Denir" ibaresinin bir Irkı nitelediğini size kim öğretiyor anlamıyorum... "Irk" sözcüğü geçiyor mu bakın maddede? Köken ayrımı söz konusu yapılmış mı? Ya da Anayasada Irk olarak Türk olmayanların niteliğinden söz edilmiş mi? Veya Irk olarak Türk olanların niteliğinden söz edilmiş mi? Türk Anayasası, Azınlık Anayasası değildir. Kürtler, Çerkezler, Lazlar ve Türkler vs. bu ülkenin kendi öz vatandaşlarıdır ve bu suretle Türktürler. "Türk" adından gocunan, alınan, bunu kaldıramayan, içerleyen varsa bu onun kendi sorunu ve bilmezliğidir. 1980lere, Apo (kitaplarında da) bu kimlikten rahatsız olana! kadar Kürtler bu adlandırmadan rahatsız olmamıştır. Aksine, Kurtuluş Savaşı hep o sürede bile "Türk Milleti" adıyla yapılmıştır. T.B.M.M.'ye katılan Kürtler, o meclisin ön adının "Türkiye" olduğunu bile bile ve benimseye benimseye katılmışlardır o meclise. O bayrak altında savaşan Kürtler, o bayrağın "Türk Bayrağı" adı altında savaşmışlardır hiç gocunmadan. Sakın demeyin ki; "Türkiye adı sonradan verildi; Türk Bayrağı adı sonradan verildi; Türkiye Meclisi adı sonradan konuldu bla bla bla...". Hepsi tam tarihiyle ve etkinliğiyle vardı ve benimsenmişti. Bugün "Türkiye" adından ya da "Türk" Ulusal ve Ortak kimliğinden rahatsız olan "Kürtler" ya da "Türkler", Veya bu adın "Kendi Irkının adından" konulduğunu sanan ve bu ülkeyi kendi Etnik kimliği ile benimsemeye öykünen "Türkler"; Biri diğerinden ayrı olmamak üzere Etnik-Milliyetçi ve Bölücüdürler... Çünkü tanımladığım ayrımı yapamamalarının temel nedeni Etnik-Milliyetçiliğin doğrudan etkisi iledir. Sizin de hala ve hala "Türk" adını nitelerken, Kürtler için "Kimse ikinci bir ırka sahip olamaz" demeniz, konu hakkında zerre kadar tutarlı bir bilgiye sahip olmadığınızın kanıtıdır. Ayrıca insanlar iki ırki kökene sahip olabilirler. Türkiyede anne-babasından birisi tamamen Türk, diğeri tamamen Kürt olan binlerce, milyonlarca aile var. Halanız ve Eşi ile birlikte çocukları bunun çok bariz bir örneği değil mi!? Türk olan halanız, Kürt olan eşi ile evlenmedi mi? Onların çocuklarına genetik olarak ne diyebiliyorsunuz merak ediyorum; Kürt mü diyorsunuz? Hatta insanlar dört ırka bile mensub olabilmektedir. Halanızın çocuklarını düşünün... Onlar, ana-babasından birisi Arap ve diğeri Farsi olan birisi ile karşılabilir Anadolu'da ve bu oldukça olası... Böylelikle onların çocukları Türk, Kürt, Arap ve Fars kanı taşımış olacaklar... Onu ne olarak niteleyeceksiniz Irk olarak; Kürt mü diyeceksiniz? Kimsenin iki ırkı olamaz derken neyi kastediyorsunuz söyler misiniz? Ve bunu söylerken ciddi miydiniz çok merak ediyorum... Ve hala "Türk Vatandaşlığı" denildiğinde neyin tanımlandığını anlayamıyor musunuz? Yoksa anlamama eğiliminiz kasıtlı mı? Saygılarımla...
  5. Dünyahepimizin; İtirafa edeyim, gerçi daha önce de ima etmiştim hatırlarsınız... Bende sizin Kürt olmadığınıza inanmıyorum açıkçası... Yanlıi nitelemiş de olabilirim tabii; önemli değil o kadar... Bunu kötülemek için demiyorum; Elbette bir Kürt'te olabilirsiniz, bu gayet normal bir şey... Kürt olmak yerinilecek bir eksiklik olmadığı gibi, övünülecek bir şey de değildir. Aynen Türk ırkında olup olmamak gibi... Ama ifadeleriniz çok havada kalıyor; Etnik kimliğinizi söyleme gereği hissettiğinizde... Kürt iseniz, Kürt olmadığınızı söylemenize gerek olmadığını söylemeye çalışıyorum sadece. Ayrıca Türk ya da Kürt olmanız da kimsenin umrunda değil... Bu ülke Kurtuluş Mücadelesinde en saf-kan Türklerden kazık yediği gibi, hiç Türklüğü olmayanların da çok büyük hizmetlerini görmüştür... Saygılarımla...
  6. Doğrucudavut... İşte bunu anlatamıyorum ki sanırım!. Türkiye bazı hakları kısıtlama hatasına düşmüştür ama garibim bunu Asimilasyon politikası güderek yapmamıştır. Asimilasyon dediğinin bir felsefesi, bir amacı, bir kadrosu, bir yolu-yöntemi ve kararlı bir süreci vardır. Türkiye günü kurtarmak için almayı gerekli gördüğü kararları doğru-yanlış demekden almıştır; olay bu. Ama bunu siyaset malzemesi olarak Asimile etmenin ne demek olduğunu bilmeyen insanlar üzerinde kullanıyorlar. Bir kere hiç bir devlet Asimilasyonu göstere göstere yapmaz... Hele hele "bakın biz Asimilasyon yapıyoruz; ahanda dili yasakladık, al be bu da kültürünü yasaklıyor..." der gibi... Ama arkadaşlar bilmiyorlar ki o süreci... Sadece kulaktan dolma bilgilerle yazıp çiziliyor o kadar...
  7. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Politika Bilimi
    Ya hu sen, Kürtleri, "Benim Halkım" diyerek, bizzat "Ben"den ayırırsan ve ayrı tutarsan, ben niçin Kürtlere ait olduğunu söylediğin haklar için çırpınayım? Bana ne? Senin söyleminle, onlar "Benim Halkım Değil" ki? Onlar "Senin Halkın"... Sen çabala, bana ne? Bende senin gibi önce "Kendi Halkım" olarak tanımlayabileceğin halkın derdine düşerim; Niye Kürtlerin hakları ile uğraşayım "Kendi Halkım"ın dertleri dururken? Senin tanımınla "Senin Halkın" ile "Benim Halkım"ın haklarının çatıştığı noktada da, elbette ki "Senin Halkın"ı da düşman olarak tanımlamam kadar doğal ne olabilir? Tabii ki "Senin Halkın"ın da "Benim Halkım"ı düşman olarak görmesi kadar doğal başka bir şey yoktur o noktada... Ama şöyle deseydin, kayıtsız şartsız destek verebilirim; "Bizim insanımız, bizim halkımız..." Devlet, kendi herhangi bir halk kitlesini, diğerinden ayrı tanımlayıp haksızlık yapmışsa; Diğer bir kitleye haksızlık yapılmadığı düşünülse bile, Haksızlığa uğramayan o diğer kitlenin bir sorumluluk üstlenerek Devlete hesap sorabilmesinin en meşru ve haklı yolu, O haksızlık yapılan kitle ile haksızlık yapılmayan kitlenin, etnik ayrımlarından çok daha üstünde olarak Ulusal bir birlikteliklerinin, aidiyetlerinin olması gerekmektedir. Bu nokta, Ulus devlette bir kitleye yapılan haksızlık; "Onun halkı-Bunun halkı, Senin halkın-Benim halkım"a değil, Tüm Ulusa yapılmıştır ve hesabı Ulus adına sorulur... Sen şimdi diyorsun ki "Benim Halkım"... Eğer Kürtler, "Benim Halkım" değil de salt "Senin Halkın" ise, Söyler misin bana; Ben, "Benim Olmayan Halkın" hakları ile niçin uğraşayım? Benim Ulusumun herhangi bir insan kitlesini, bu Ulustan ayrı olarak addederek Etnik Temelde nitelediğimde ve onlara yapılan haksızlığı kendime yapılmış bir haksızlık olarak görmediğimde de ben kendimi Namussuz olarak nitelerim... Ben size haksızlıklara karşı koymanızdan dolayı "Milliyetçi" demiyorum. Ayrıca zaten ben size "Milliyetçi"de demiyorum. Ben; devletin, Ulusun bir kitlesini, Ulusun bütünlüğünden ayrı olarak niteleyip haklarını kısıtlaması ile düştüğü hataya düşerek, sizinde aynı kitleyi yine Ulustan ayırıp "Benim Halkım" diyerek tanımlayıp, "Biz"den kopardığınız için, size "Etnik-Milliyetçi" diyorum... Yeterince açık ve net sanırım... Haksızlıklara elbette ki boyun eğmemelisiniz... Ancak Ulusun asli ve kendi öğesine yapılan haksızlığa, Ulusal bir bütünlük içerisinde karşı koymak en uygun olanıdır. Siz eğer "Hayır, bu benim halkım" diyerek etnisiteye bürüyerek karşı koyarsanız, elbette ki sizin bu tavrınızın karşısında olurum; bundan daha doğal ve haklı ne olabilir? Sen kalkıp, benim bir bütün olarak benimsediğim Ulus'umun asli ve kendi öğesi olan Kürt insanımı, benden ayrı niteleyip, "Kendi Halkın" olarak tanımlıyorsun... Bunu kabul edebileceğimi mi sanıyorsun? Bakın hala aynı yerdesiniz... Yapılan haksızlıklar "Türk Ulusalcılığı" yüzünden değil, "Türk Etnik-Milliyetçiliği" yüzünden yapılmıştır. Ayrıca "İtiraf" etmemi gerektirecek bir "Suçum" yok; bir tespitte bulunuyorum sadece... Ayrıca tanımınız yanlış... Türkiye'de "Kürtlere karşı" değildir yapılan haksızlık... Kürtler nezdinde tüm Ulusa yapılmış bir haksızlıktır bu... Bunu defalarca yineledim ve artık anlayabileceğinize olan inancımı da yitirdim... Bilader, senin, yazdıklarımı anlamak gibi bir çaban yok; bunu çok net görebiliyorum... Tek amacın kuru-sıkı bir cevap yetiştirmek... Hangi Etnik-Milliyetçiliği şimdiye kadar haklı kılmışım söyler misin? Hangi iletimde Türk Etnik-Milliyetçiliğinin haklılığından bahsetmişim, ortaya koyar mısın? Türklerden de Etnik-Milliyetçilik yapanlar vardır; evet... Ama onları nerede haklı göstermişim? Üzerine basa basa ayırıyorum "Ulusalcı" ile "Etnik-Milliyetçi"yi... Bunu bile kaç kere söyledim, hala aynı sularda yüzüyorsun... Ulusalcıyı sen "Irkçı" mı sanıyorsun, "Kafatasçı" mı sanıyorsun? Söylediğim açık ve nettir: Kavramları yuvarlayıp, en sonunda Türk Ulusalcılığına ve Ulus anlayışına ithamlarda bulunup, kaçak dövüşüyorsun. Dahası; bunun üzerinden Kürt Etnik-Milliyetçiliği yapıyorsun... Ve bunu da yapmadığını söylüyorsun. Ama yaptığını da bir taraftan itiraf ediyorsun her iletinde; söylemlerinle... Pes doğrusu... Hangi suçu inkar etmişim ya da hangi haksız suçlamada bulunmuşum; önce bunu koyun ortaya... Benim Ulus ve Etnik-Milliyetçilikten anladığım çok sade, açık ve nettir... Aklı başında herhangi bir kimsenin anlayamacağı kadar bir zorluğu kesinlikle yoktur... Ya hu kim neyi konuşursa konuşsun... Eğer dilde ve menşeide bir katılığım olsaydı gider Uygur Alfabesi ile yazar ÖzTürkçe ile konuşurdum. Bugün kullandığımız Türkçede yüzlerce, binlerce yabancı kelime var. İçinde Farsça, Arapça, Fransızca, İngilizce, İbranice, Soğdca, Ermenice, Rumca hatta Rusça bile sözcükler var ve olsun, olması doğal... Sonuçta Anadolu bir kültür beşiği ve olanca hızıyla ve enginliği ile karışmış birbirine burada halklar, diller... Elbette ki biri diğerinin diline yaklaşacak, biri diğerinden alacak; öteki de berikinden alacak ve almalı... Bugüne kadar zaten böyle yapmadan var kalabilmiş tek bir toplum var mı? Türkler hiç almamış mı Kürtçeden ya da Zazacadan sanıyorsunuz? Aldı elbette ki ve bundan hiç rahatısz değilim... Bir Kürt ile aynı sofrayı da paylaştım, aynı odayı da... Aynı harçlığı da paylaştım ve hiç gocunmadım... Ancak siz aslen bu olgudan yana değilsiniz ki? Sizin kaygınız "Aman Türklerden pek almayalım, aman Türk adını benimsemeyelim, aman biz Kürtüz-onlar Türk, aman ben Kürt'üm ve bunlar da benim Kürt halkım" kaygısındasınız... Hala "Türk" adını bir Irk adı olarak tanımlamaya heveslisiniz. Ya hu Anadoluda saf-kan Türk çok çok az... Hatta "Anadolu Türkü" diye bir şey yok zaten; nerede var? Ben kendim saf-kan Türk'üm-Yörüğüm ama biliyorum ki işi saf-kanlığa dökersek olabildiğince azız. Yani öyle Irka dayalı bir Etnik-Milliyetçilik amacı varsa bir Türk'ün (ki o amacı güdenler var), ben o adama gülmeye yarayan her organımla gülerim. Bir Türk'ün Etnik-Milliyetçilik yapması kadar temelsiz ve geçersiz bir şey olamaz; çünkü Türklerin önemli çoğunluğu Kürtleşmiş. Rumlaşmış olanları bile var. Ayrıca Türkleşmiş Slavlardan tutun Türkleşmiş Kürtler ve Araplar da var... Hangisini neyden ayırıp Etnik-Milliyetçiliğini yapacaksınız? Ama aynı biçimde bir Kürt'ün de Etnik-Milliyetçilik yapması kadar akıl dışı bir şey daha olamaz; çünkü saf-kan Kürt'te çok azdır, ister kabul edin, ister etmeyin... Ancak siz hala bazı kavramlardan, hemde ne olduğunu anlattığım bazı kavramlardan gocunuyorsunuz; "Türk" adını kaldıramıyorsunuz, "Ulus" adını kaldıramıyorsunuz ve kendi kafanızda biçimlendirdiğiniz anlamlarına inanmaya devam etmeye koşulluyorsunuz kendinizi... Devlet hata yapmışsa yapmış, bunu telafi etmeyelim demiyoruz; Hatta sizin söylediklerinizi de aşıp; hesabını birlikte Ulusal Birlikteliğimiz adına soralım diyoruz... Siz hala tutturmuşsunuz "Benim halkım da benim halkım". Siz kim oluyorsunuz da Kürtler benim de halkım iken, bizim de halkımız iken; onları kendinize mal edip "Benim Halkım" diyerek etnisiteye büründürüyorsunuz? İstediğiniz kadar saf-kan Kürt olsun, ne ben ne de Ulus size böyle bir hakkı vermez ve veremez... Derseniz ki "ben o kitleyi 'Kendi Halkım' olarak niteleyip sizden ayrı tanımlama hakkını zorla kendimden bulurum"... Bende o hakkı zorla sizden alırım... Bu kadar açık ve net...
  8. Yine de sormak isterim: Herhangi bir insan topluluğunun kültürünün yasaklanmasını haklı gördüğümüzü söyledik mi hiç? Söylemediğimiz halde, söylediğimizi nasıl savlayabiliyorsunuz? Ya da Doğrucudavut'un söylediği ile sizin bu savınızın alakası, ilgisi nedir? Adam "madem sayıları 3 milyon, öyleyse kültürleri yasaklansın" mı demiş? Resmen provakasyon yapıyorsunuz sıkıştıkça... "Yakın zamana kadar Kürtlerin varlığı inkar edilmiyor muydu?" demişsiniz... Bakalım hangi yakın zamandan hangi yakın zamana kadar inkar edilmiş: 1980lerde yasal olarak başlayarak 1990 sürecine kadar... Çok yakın bir zamandan, çok yakın bir sonraki zamana kadar... Hayır, öyle küçük bir dil oyunu yapıyorsunuz ki; Sanki yüzyıllardır Kürtlere yönelik bir yasaklama varmış da Henüz bir kaç gündür bu yasaklama kalkmışmış gibi... Ve birde benim kelime oyunu yaptığımı öne sürebiliyorsunuz... Kendi düzeyinizi kendiniz belirleyin. Yazdıklarım açık ve nettir... Saygılarımla...
  9. Dünyahepimizin... Yine senden beklediğim gibi bir çıkışla yeniden karşımızdasın... Biz insanlara "Türksünüz" derken, bunu Irk ya da Menşei olarak kastetmiyoruz. Aslına bakarsanız gerçek bir Ulusalcı, Irki olarak Anadolu Türkü diye bir Türklük çeşidi olduğunu da savunmazlar. Örneğin "Ahmet Taner Kışlalı; Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği" adlı kitabında bunu çok güzel tanımlar, mutlaka okuyunuz... Biz, tarihsel olarak meydana getirdiğimiz ve gelecek için umduğumuz birlikteliğimiz yönünde Türkiye Devletini kuran halka Türk deriz; birini, diğerinden aşağı ya da yukarı görmeden... O değilde; Bu adlandırmadan bu kadar rahatsızlık duymanıza neden olan nedir? "Türk" ırkının adının devlete verilmesinin, size Türklerin bir "golü" olduğunu mu sanıyorsunuz? Gocunuyor musunuz? Gücünüze mi gidiyor? Kaldıramıyor musunuz? Sizce biz, devletin adı Türkiye diye, size "Oh beee, benim ırkımın adı verilmiş devlete heeyoo heeeyooooo, benim bu devlet, senin değil!" gibi bir kaprise mi girişiyoruz?
  10. Özellikle Iraklı Kürtler ve DTP/PKK; ABD'yi arkalarına alıp şımarık çocukculuk oynayarak komşularının ve birlikte yaşadıkları toplumların büyük düşmanlığını kazandıklarının farkında değiller. Kürtlere olan karşıtlık yalnızca Türkiyede değil, Irak ve İranda da yükseliyor ve bu gidişle de yükselecek. Herkes Kürtleri, İşgalci ABD'nin kayıtsız şartsız adamı olarak benimsiyor... Çünkü Kürtler ABD'ye çok büyük bir umut ve tevekkülle teslim olmuş durumdalar; komşularından kendilerini adeta üstün görüyorlar... Düne kadar Türkiye pasaportuyla gezip tozan Barzani falan büyük lokma yiyip büyük laflar ediyor; kendilerinden beklenmeyecek biçimde... Okyanus Ötesi bir devlete güvenip, asıl komşularının dikine gitmek ya da onlara kafa tutmak pek akıllıca değil. Bulundukları bölgede her halkın düşmanlığını kazanmaları onların yararına değil. Çünkü böyle giderse varlıklarının son bulması ABD'nin, Kürtlere dayanmaktan vazgeçmesine bakar sadece. ABD desteğini kestiği ve başka bir dayanak noktası bulduğu veya ABD güçten düştüğü anda Kürtleri yok etmek isteyecek devletlerin harekete geçmelerini engelleyecek tek bir koşul kalmaz. ABD nasıl ki önceden Arapları ve Saddam'ı kullanıp sonra ipini çektiyse, aynını Kürtlere de pek ala yapar. ABD'nin zayıflamayacağını sanmak da pek gerçekçi değil; belki geç olur ama olur yani... O zaman Kürtler, aynı coğrafyada birlikte yaşayıp da düşmanlık kazandığı uluslarla başbaşa kalır... Hele hele bölgede bir karışıklık çıkarsa Kürtler kim vurduya gider. Kim ne derse desin, Kürtler istediği kadar devlet kursun; Türkiye'den daha güçlü bir ordu teşkil edemezler. O zaman gelince de o diklenenler, diklendikleri başlarını düşürebilirler... Hele hele yüzyılın 21nci yy. olması pek güvenilir bir durum değil. İnsan Haklarına güvenip atıp tutanlar çok ama ABD örneğin; hiç insan haklarını umursuyor mu? Ya da Fransa 1980lerde Zibabwe'de ya da Cezayirdeki soykırımları desteklerken hiç umursadı mı? Bugün hesabını soran var mı bunların? İş, Türkiye'nin kendine gelmesine ve ABD'nin tavrına bakar. ABD için Kürtleri harcamak, satranç tahtasında ilk piyonu vermek kadar riskli olur en fazla... Doğru ya da yanlış; benim öngörüm budur...
  11. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Politika Bilimi
    Diyarbakırlı... Daha önceki ifadelerin sitede mevcut... Defalarca, yanlış hatırlamıyorsam, "bir Kürt olarak haklarımı istiyorum" lafını kullandınız... Üstüne üstlük "Ne Mutlu Türküm Diyene" ya da "Bir Türk Dünyaya Bedeldir" tümcelerini nasıl algılayıp eleştirdiğinizi de ifade ettiniz. Türk Ulusalcılığını, sıradan bir Türk Etnik-Milliyetçiliği ve Kafatasçılık olarak tanımladınız. Ve dahası "Ulus Birliğine" inanmayan birisi olarak haksızlıkları, Etnik Unsur adına sordunuz... Siz bu halde nasıl oluyorsa Kürt Milliyetçisi olmuyorsunuz? Olur, araştırılmalı tabii ki tarafsız olarak. Biz de bundan yanayız... Sultan Abdülhamit Aşırı Milliyetçi değildir İslamcıdır. Kürtlere bir kötülük yapmamış, aksine ayrıcalıklar vermiştir. Onun yaptıkları Türk Ulusuna değil, Osmanlıya mal edilebilir. Ayrıca kurdurduğu ve Kürtlerden oluşturduğu Hamidiye Alayları, Ermeniler karşı oluşturulmuş, Kürtler ile Ermeniler karşı karşıya gelmiştir. Talat Paşa Aşırı Milliyetçi değil İttihat ve Terakkicidir. İttihat ve Terakki'de ise Kürt, Ermeni, Arap ve Türkler de bulunmaktadır. Aldığı Tehcir kararı bir Soykırım kararı değildir. Tehcir Kararını ise bölgede Abdülhamit döneminden beridir örgütlendirilen ve silahlandırılan Kürt Aşiretleri ve Osmanlı Jandarma Kolluk Güçleri aracılığı ile uygulamıştır. Umarım gerçekten böyle düşünüyorsundur. Böyle düşünüyorsan, çok da farklı sayılmayız birbirimizden; Takdir ederim...
  12. Diyarbakırlı... Benim bir çok Zaza arkadaşım var... Hem de kendi soyundan şüphe bırakmayacak kadar emin olduğum Zaza arkadaşlarım... Onlar bana, kendilerinin "Kürt olmadıklarını" söylüyorlardı. Sen de bana "Kürt olduklarını" söylüyorsun. Onların savı ile senin savın arasında niçin sana inanayım? Hem de onların kimliklerini gerçek olarak bilebiliyorken... Ben "Dil"e bakarım... Kürt diye bir Irk yoktur... Kurmançi ayrıdır, Zaza ayrıdır... Bunları "Kürt" adında birleştirmeyi amaçlıyor olabilirsiniz, olağandır ama gerçekçi değildir... En az senin kadar Kürt ve Zazalar hakkında bilgi sahibiyim merak etme... Ben Kürt Olmaya ya da Zaza Olmaya karşı değilim. Kürt, Zaza ya da Türk olmak övünülecek ya da utanılacak, yerilinecek bir şey değildir. Bir Hintli ya da Çinli olarak da doğabilirdik. Ben, yapay Tarih oluşturmanızdan rahatsız oluyorum. Şimdiye kadar sorduğum hiç bir soruya yanıt vermediniz ve kaçak dövüştünüz. Şu an yaptığınız da farklı değil. Ben Ulusalcıyım. Bunun açılımını da daha önce yaptım. Etnik Kürtçüye karşı olduğum kadar Etnik Türkçüye de karşıyım. Eğer siz Etnik Kürtçülük yapıyorsanız, zaten sizinle aynı paydaya sahip değilizdir Ve yolumuzun ayrılmasını bana mal etmeyiniz... Saygılarımla... Eğlenceli bir yanıt...
  13. Avrupa'nın ortasında Yugoslavya bölündü... Hatırlatayım dedim... Türkiye'den ayrılma isteğinde olanların çok çok küçük bir azınlık olduğunu biz de biliyoruz... Onların ne kadar küçük olduklarını önemsemiyoruz, Önemsediğimiz şey; diğer devletlerin Türkiye'nin bölünmesini ne kadar isteyip istemedikleri ya da en azından Türkiye'nin ne istikrarsızlığını ne kadar çok isteyip istemedikleri...
  14. Ulusalcılık bir "Ütopya" değildir. Zira "Ütopya", gerçekleşmemiş bir düzen kurgusudur. Ulusalcılık ise eylemselleşmiş ve olgusallaşmış, gerçekliğini ortaya koymuştur. Lütfen kavramları öğrenelim... Elbette ki birileri Ulusal bir Devrim yapmak istersen, diğeri de Ümmetçi bir İrtica yapmak isteyebilir. Bu gayet olağan... Ahmet Taner Kışlalı şöyle der mesela: "Bir dincinin Atatürk'ü sevmemesi kadar doğal bir şey olamaz. Çünkü Atatürk, onun istediği Dinsel düzeni yıkmıştır". Bir Dinci ya da bir Etnik-Milliyetçi elbette ki Atatürk'ten ve Türkiye'den nefret edecektir... Bir Komünist ya da bir Kapitalist elbette ki o kadar da sempati ile yaklaşmayacaktır... Durum; hangisinin daha kabul edilebilir ve daha geçerli bir sistem olduğu ile ilgilidir. Laiklik, eylemde ve temelde, her bireye Şeriat düzeninden daha geniş bir Din Özgürlüğünü yaşama hakkı mı veriyor? Evet... Laiklik, Şeriat düzenine yenilse bile ve hatta "Suçlu" ilan edilse de daha ilerici bir benimseyiştir... Ulusalcılık, Etnik-Milliyetçilikten daha kapsamlı ve kabul edilebilir, daha ilerici bir yapı mıdır? Evet... Ulusalcılık, Etnik-Milliyetçilik karşısında yenilse bile daha ilerici bir benimseyiştir... Ulusalcılık ve Laiklik karşısında elbette ki Etnik-Milliyetçi ya da Ümmetçi bir topluluk olacaktır. Ulusalcılık ve Laikliğin getirisi karşısında, onların yaşamak istedikleri düzenin getirileri yanında o kimseler elbette ki olacaktır... Ancak Etnik-Milliyetçiler güçlendiğinde Ulusalcılığı ve Ümmetçiliği boğacaktır... Ümmetçilik güçlendiğinde Etnik-Milliyetçiliği ve Ulusalcılığı/Laikliği boğacaktır... Laiklik/Ulusalcılık güçlendiğinde Etnik-Milliyetçiliği ve Ümmetçiliği boğacaktır... Bunlar, onların doğasında vardır... Demokrasi bile, onu yok edebilecek hiç bir düşünceye izin vermez... Demokrasi bile temelde Şeriatçılığa ya da Ümmetçiliğe ve Etnik-Milliyetçiliğe ya da Nazizme karşıdır... Önemli olan, gerçekte insana layık olan düzenin hangisi olduğudur... Siz istediğiniz kadar sindiremeyin; Ulusalcılık ve Laiklik, diğerlerinden çok daha yaşanılırdır ve insanidir...
  15. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Politika Bilimi
    Diyarbakırlı... Atatürk Kurtuluş savaşını başlattığında, İttifak Devletlerine göre Haindi ve hepsi öyle kabul ediyorlardı. Ama Kurtuluş Savaşı kazanıldığında aynı masada eşit bir Başkan sıfatındaydı... Hitler Savaşı kaybetmeseydi ve kazansaydı; Fransa, İngiltere ve Rusya savaş suçlusu olacaktı ve önderleri idam edilecekti... Ancak Almanya kaybetti ve intihar etmeseydi idam edilecekti... Ve yargılananlar, savaş sırasında olduğu gibi Yahudiler olacaktı; Vatana İhanet suçundan dolayı ve "Haklı" olarak idam edileceklerdi. Çünkü Almanya'nın "Hak" anlayışı ona göre biçimlenecekti... Saddam Amerika'ya karşı koyabilseydi ve kazansaydı; savaş ve insanlık suçlusu değil; Kahraman olacaktı... Ama çok kötü bir biçimde idam edildi... "Hak", ortama göre biçimlendi yani... Apo, eğer Etnik Devletini kurabilmiş olsaydı; İmralı'da bir suçlu değil, aynı masada bir devlet temsilcisi olacaktı... Osmanlı, Kurtuluş Savaşını bastırabilseydi ve Atatürk'ü yakalayıp idam ettirebilseydi; Vahdettin'e "Vatan Haini" değil "Kudretlü Padişahım" diyecektik... Atatürk ise biçimlenen "Hak" anlayışına göre hainleşecekti... Atatürk olmasaydı, biz yine yaşardık ama babamız kimdi bilemezdik mesela (Neyzen Tevfik aklıma geldi nedense!). Yine de neliğimiz ile gurur duyacaktık... Hak, ona göre biçimlenecekti... Yani her sakallıyı dedemiz sanmamamız lazım Diyarbakırlı... Eğer sen 20 ülkenin kabul etmesinden yola çıkarak söylüyorsan, yer yüzünde 200den fazla devlet ve yerel yönetim var... Çoğunluk hala kabul etmemiş durumda... Ayrıca kimin kabul edip etmediği zerre kadar önemli değil; Sonuçta olmayan bir şeyin kabulü yalandan ibarettir... Tarihsel olarak bir Soykırım'ın yaşanmadığı çok açık olarak ortadadır... Bir şeyin kabulü, bulunulan hukuki durumu haklı kılan ortamla ilgilidir. Bugün Türkiye güçlü olsa, emin ol ki Fransa, Cezayir'e yaptıklarının hesabını Türkiye'ye verirdi... Amerika ise her eyaletine Yerlilere yaptığını kabul eden anıtlar dikerdi onar tane... Amerika'da Yüksek Lisans yapan birisi olsaydım, bende bunları bu biçimde yorumlamıyor olurdum heralde. İzmir'de okumakla gurur duymalıyım gerçektende... Esen her rüzgara göre eğilmemek lazım kardeşim... Ayrıca Yüksek Lisans Eğitim almış birisi olarak şunu ÇOK KESİN BİR DİLLE SÖYLEYEBİLİRİM Kİ; HİÇBİR Yüksek Lisans Eğitimi almış kimse "Her Ülkenin Tarih Kitapları..." biçiminde bir cümle kuramaz... Çünkü Akademik her kitap Evrenseldir ve bir Ülkeye Ait Değildir... Bir Ülkeye ait olan kitap, zaten amaçlı ve provakatif nitelikli bir kitaptır. Sistemin kitabıdır... Kesinlikle bir eğitim kurumunun kitabıdır ve bellidir ki Lise kitaplarını kaynak olarak kullanamayız... Yeryüzünde de her kitap, 1915 olaylarını "Soykırım" olarak nitelemez... Avrupadan ve Amerikadan bir çok Tarihçi de bunu yazma cesareti göstermiştir; sistemlerine rağmen... Ayrıca Türkiye'de de bu olayları "Soykırım" olarak niteleyen tarih kitapları vardır ama ne yazık ki temelleri yoktur . EĞİTİM ŞART... Yazdıklarım çok açık ve nettir... Saygılarımla...
  16. Bu ülkeyi yalnızca Ulusalcılar sevmeyebilir... Ülkeyi, bir Ümmet Devleti haline getirmek isteyen bir şeriatçi de sevebilir; Yalnızca birisi devlette Din ayrımı yapılmamasını temel alır, Diğeri bir dinin tahakkümünün hakim kılınmasını... Bir Irkçı da bu ülkeyi çok sevebilir; Kendi amaçları doğrultusunda biçimlenmesi isteği ile... Bir komünist ya da anarşist ve hatta kapitalistte çok sevebilir... Sevme ya da sevmeme özgürlüğü vardır herkesin... Önemli olan hangi yönden ve hangi yönü ile sevdiğimizdir... Komplekse kapılmayın dostum...
  17. Laf... Devletlerin Dostları ya da Düşmanları yoktur... Çıkarları vardır... ABD ve AB bu devleti kendi amacı uğruna değiştirmeye çabalıyorsa elbette ki düşmandır. Ümmetçiler/Dinciler bu devleti, kuruluş ve var oluş ilkelerinden saptırmayı amaçlıyorlarsa elbette ki düşmandır. Marksist ve Sosyalistler, Kapitalistler ve Liberaller bu devletin toplumsal ve ekonomik çıkarları karşısında yer alıyorlarsa elbette ki düşmandır. Kürtler, Ermeniler, Rumlar, Araplar ya da herhangi bir gurup, etnisite temelinde bu ülkenin Ulusalcı varlığına düşmanlık besliyorsa, elbette ki düşmandır. İran bu devletin Ulusal Bağımsızlığına saygı duymuyorsa elbette ki düşmandır... Bunlardan daha doğal ne olabilir? Bizde eğer bir başka devletin Ulusal bağımsızlığına karşıysak ve düşmanlık besliyorsak, onların düşmanıyızdır. Ayrıca Ulusalcılık bu söyledikleriniz değildir. Bu söyledikleriniz, Ulusalcılıktan bağımsız olarak isterse Şeriat devleti olsun, her devletin kendi bağımsızlık anlayışı ile ilgilidir. Ulusalcılık ile bunlar arasında nasıl bir doğrudan bağ kurabildiniz şaşırdım. İlk anda en fazla şunu eleştirebilirdiniz iletinizde: "Yurtta Barış, Dünyada Barış"... Söyledikleriniz ile en başta ve açık bir şekilde bunu hedef alabilir ve sorgulayabilirdiniz... Yazınızın akışına bakılırsa şunu sürdürmeniz daha yakışık alırdı: "Bu nasıl bir Sulh anlayışıdır ki, içeride ve dışarıda herkesi düşman kabul ediyor?" Ales sınavında sorulsa bu, soru olarak; Benim söylediğim doğru cevap olurdu... Budur yani... Ulusalcılık çok başka bir şeydir bu eleştirinizden. Sizinkisi; Tarhana tarifi ile başlayıp "İşte pastamız olduuuu!" diyerek bitirmeye benziyor... Aslında şaşırmamak lazım; kavram kargaşası yaşayan ve Ulusalcılığı sindiremeyen herkesin düşebileceği olası, komik ve hafif, çok çok hafif bir hata...
  18. Hint-Avrupa dilleri altında incelenirler ayrı ayrı. Hayır efendim, bu açıdan bakarsak elimize zerre kadar Bilimsel ve gerçekçi bir bilgi geçmez ve neden değişik lehçeler konuşulduğunu anlayamayız... Hem hangi "Tarih" boyunca? Uydurulmuş tarih mi yoksa gerçekler önünde mi? Kürtlerin değişik yörelerde birbirinden çok başka lehçelerde konuşmalarının nedeni; katı Aşiret yapısı ve bu yüzden diğer bir aşiretin gelişimine büyük oranda kapalı oluşlarıdır. Bulundukları bölgenin Arap, Fars, Türk ve Rum ara bölgesi olmasından dolayı, hangi Aşiret hangi kültüre yakınsa, kendisine uzak olandan o kültür yönünde başkalaşmıştır... Değilse Kürtler EN AZINDAN 1000 YILDIR ne asimilasyon yüzü görmüşlerdir ne de bir kıyıma uğramışlardır ve ne de sürülmüşlerdir. Bir yerlerden tarih uydurmayın... İran'a yakın Kürtlerde Farsça etkisi, Arapça'dan daha yoğundur. Hatay gibi Suriye'ye oldukça yakın bölgelerde ise Arapça çok daha yoğundur. Türkler ile içiçe oldukları iç bölgelerde ise Türkçe ve daha eskiden Rumca ile yoğunlaşmıştır. Yukarı kesimlerde Ermenice ve yine Rumcanın (Pontus etkisi ile) etkisi vardır. Daha eski dönemlerden kalma Latince etkisi bile vardır, Latinlerin işgalinin gerçekleştiği bölgelerde. Farklılıkların nedenleri kabaca bunlardır ve söylediklerinizin zerre kadar alakası yoktur. Hindistan'a bakın örneğin; Her Kast'ın ayrı ilahları olduğu gibi oldukça başkalaşmış dilleri de vardır. Aşiret yapısı Kast sisteminden çok daha yumuşak olmasına karşın yine de yerel ve coğrafi etkenlerle de başkalaşmışlardır. Ayrıca: Bana anlatır mısın örneklerle; O sürgün ve asimile politikaları hangileriymiş? Daha üzerinde konuştuğumuz Kürtçe ve Kürtçenin neden farklılaştığı hakkında bilginiz yokken, birde Avrupa'dan falan örnek vermez misiniz lütfen! Bence sizin de uydurmaca yerine gerçek tarihle ilgilenmeniz çok daha iyi olurdu... Tarih Yöntemi Dersi 1: Tarih, bir çok bilim ile işbirliği içerisindedir. Felsefeden tutun Antrpolojiye, Kimyadan tutun Coğrafyaya kadar... Özellikle belgecilik oldukça önemlidir... Olay ve olgular neden sonuç içerisinde, coğrafyaya, topluma ve zamana bağlı olarak değerlendirilir... Tarihte, "Yüzüklerin Efendisi" gibi uydurma hikayeler ve romanlar bir gerçeklik olarak ele alınamaz. Tıpkı Kürtlerin tarih boyunca asimilasyona ve sürgüne uğradıkları gibi uydurmaların bir gerçeklik olarak ele alınamayacağı gibi... Bir dahaki ders diğer iletide olabilir. Yoklama alacağım, gelmeyen sınıfta kalır. Bak sana Kürtler (Kürd) ile ilgili benim tespit ettiğim gerçekliklerde bahsedeyim. Örneğin, Karadeniz aslında Kürdlerindir. Bak mesela: KaRaDe(niz) Gördün mü, "Kürd" yazıyo açıkça. "Niz"e ise bir kılıf buluruz nasılsa, boşver; Karadeniz aslında Kürtlerin Denizi demektir... Ya da bak: Kardak adası... "KaRDaK" Kardukların Kürt olduğuna inanıyorsun da, Kardak adasının Kürt adası olduğuna mı inanmıyorsun? Yoksa sen Kardak'ı sevmiyor musun? ****** bir espriydi bu yaaaa! Hatta Ergenekon Efsanesi'de Kürdlere aittir, iddia ediyorum. Orada Türklere yol gösteren Kurd aslında bildiğimiz bir hayvan değil, Herhangi bir "Kürd" beyidir. Türklere gelmiş ve yol göstermiş, önderlik etmiş... Bize yanlış öğretliyor; Ah şu Kürt düşmanları yok mu!? Kardukların zaten Kürt olduklarına! ise değinmiyorum bile... "Kardeş" bile aslında "Kürt" demektir. "Kürd - Eş" demek bence... Onlara bu adı Türkler takmış olmalı. Ne de olsa Ergenekon'da Türkler bir Kürd Beyi yol gösterdi değil mi? Düşüncemiz öyle! Kendilerine "Eş" ya da "Dost" görmüş olmalılar ve bu o kadar yakın olmuş ki Onlara verdiğimiz adı kendi karındaşlarımıza bile kullanmışız... Kardeş sözcüğü Karındaş'tan gelmez, gelemiyor olmalı! Karpuz bile Kürt demek olabilir... P zamanla T'ye dönüşmüştür, birşeyler olmuştur işte... Bak mesela Kürtaj diye bir sözcük var ya hani? Ahanda o da "Kürt" demek, bunu ispatlamama gerek bile yok... Hatta "Kortej" var ya hani? Koruma Birliği... Kürtlere bugün niye Koruculuk veriliyor düşünsene? Adamlar zaten yetenekli Korumacılıkta, adları bile öyle anılıyor: "Kortej"... Daha ne olsun; Çaktın mı köfteyi? "Kadeş" Antlaşmasını bile aslında Kürtler imzaladı... Ama bizim Irkçılar, Kürt düşmanları aradaki "R"yi atıp ırkçılık yapıyorlar işte neylersin... Hatta Adem ile Havva bile Kürt... Ya hu Cebrail ile Mikail bile Kürt, daha ne diyeyim... İbrahim Peygamber zaten Kürt... Bende Kürt'üm ya hu var mı ötesi? Oldu mu? Çok inandırıcıyım değil mi? Ya hu ne Kürtlükmüş bu böyle? Gitti Zazaları da Kürt yaptı iki dakikada... Al bak, sende benim olduğum kadar inandırıcısın Kürtlük meselesinde! Bunları birazda senin okuman gerekmiyor mu?
  19. Amerika? İnsani değerlerin yüceltildiği süper güç!? Emin misin? Devrimci olamaman pek doğal... Kavramları ne için kullanırsınız peki? Ya da size "Neliğiniz" sorulduğunda hiç mi yanıt vermezsiniz? Veya sizi "Siz" yapabilen bir terim, kavram ya da kimlik, kişilik yok mu? Ya da kendisini tanımlamak için kavram kullanmayan! tek bir insan örneği verebilir misiniz? Şöyle deseniz olur: "Bu kavram beni tam olarak nitelemiyor" En azından "Kafanız karışık" denir ve net bir duruş ortaya konur... Kimse, kimse gibi düşünmek zorunda değildir elbette... Ancak her insan temelde aynı haklara sahiptir; İstedikleri kadar başka başka yerlerde doğsalar ve yaşasalar bile... Fasid daire... Belki de bazıları kendilerini o devlete ait görmedikleri için devlet bir savunma ya da saldırı politikası güdüyordur? Hiç bir sistem, kendisi için tehlike oluşturabilecek ve kendi bünyesinde olduğu halde onu karşıt ve yıkılası olarak algılayan hiç bir unsura sınırsız özgürlük veremez. Tıpkı demokrasinin; demokrasinin kendisini yıkabilecek faşist ve irticacı akımlara yaşam hakkı tanımaması gerektiği gibi... Devlet, sandığınız gibi toz pembe bir işleyişe sahip değildir... Siz devleti düşman olarak benimserseniz, devlet size diğer yanağını çevirmez... Bunun yeryüzünde de tek bir örneği yoktur... Devletin, onu oluşturan vatandaşlarına sorumlulukları olduğu gibi, Onu oluşturan vatantaşların da devlete karşı sorumlulukları vardır... Mavi olmayan gökyüzü... Size bu iletinizden hareketle çok güzel bir örnek vereceğim... Özellikle 80lerde tırmanan bir Alevi-Sünni çekişmesi vardı. 90larda da bu oldukça yoğundu; en azından psikolojik olarak. Tokat'tan tutun Çorum'a kadar bir çok kentte kanlı cinayetler işlendi. Hem de toplumun kendisi, kendisini imha eder gibiydi... Halk birbirine girmişti neredeyse... Ama yine de bu kavga Ulusalcılığa alternatif bir düşünce ve benimseyiş sergileyemedi. Sünni ile Alevi aynı Ulusalcı noktada birleşmenin yolunu buldu. İkisinin de birbirini "Öteki" olarak nitelemesine karşın, aynı Ulusalcı temelde birleşebildiler. Bugün Alevi-Sünniliğe dair kanlı bir ayrımlaşma görülememektedir. Son bulmuştur... Ya da daha doğru bir tanımla; Alevi-Sünni ayrılığını çıkarmak, bu ayrılığı çıkaranların işine yaramamıştır. Ancak aynı süreçte Etnik-Kürtçülüğün temelleri atılmıştır. Etnik-Kürtçülük ile aynı biçimde Etnik-Türkçülük, Alev-Sünni çatışmasın benzetilemez. Çünkü Alev-Sünni çatışması, ortak bir kimlik olarak aynı Ulus'un bireyleri olabilmeyi benimseyebilecek bir yapıdır. Ancak Etnik Milliyetçilikler, her etnisiteyi barındıran Ulusalcılığa karşı bir alternatif olarak işlenebilmeye uygundur. Ve işe yaramıştır. Etnik Türkçülere karşı Etnik Kürtçüler yaratılmıştır... Ve bugün bu öyle bir noktadadır ki, Ulusalcılığın; farklılıkları okunamaz kıldığına bile inandırılmıştır En demokratik olduğunu dillendiren kimseler bile... Bizi "Biz" yapan yani bir Ulus'u Ulus yapan Farklılıkları değil Benzerlikleridir... Herkes, kendisini diğerinden ayıran farklılıkları korumakta özgürdür elbette... Aynı zamanda devletin de bu farklılıklara baskı yapmaması ve engellememesi gerekmektedir... Ancak devletin bu farklılıkların korunması ya da geliştirilmesi ile ilgili bir yükümlülüğü olamaz. Çünkü Devlet, her şeyden önce onu oluşturan halkın ortak paydasıdır, Ve Ulus'un ortak paydalarını yaşatmaya çabalar... Farklılıkları, bireyler korur; kültür ve dayanışma dernekleri ile ya da sivil toplumsallaşmalar ile... Ki bu ne kadar doğrudur; o da tartışılır... Ancak devletin farklılıkları koruma ya da geliştirme gibi bir görevi yoktur... Neyse, konuya dönelim... Bugün ailesi sünni olan birisi olarak şunu söyleyebiliyorum ki; Ailem, geçmişe, 80lere dönüp baktığında, Alevilere yapılanlar için yakınabilmektedir... Aynı biçimde öldürülen sünniler için yakınan Aleviler de gördüm... Çünkü onlar, birbirlerini ayıran Alevi-Sünni kimliklerinin üzerine, bu kimlikleri kapsayan Ulusal Birlikteliği benimseyebilmişlerdir. Ancak aynı biçimde Etnik-Milliyetçilik yapan bir Kürt için, Etnik-Milliyetçilik yapan bir Türk'ün yakınmasını bekleyemezsiniz. Etnisite özlemi ile yanan hiç kimse, diğerinin hakkı çiğnendiğinde aynı ezilmişlik duygusunu paylaşmaz. O yüzden her tartışmada tekrar tekrar söylüyorum: Devlete bir hesap sorulacaksa, bu, Ulus adına sorulmalıdır. Etnik bir unsur adına değil... Siz, geçmiş iletilerinizden edindiğim izlenime göre (ki ne kadar yanlış bir izlenim bilmiyorum), bir Etnik-Milliyetçiliği diğerinden daha meşru ve haklı görebilirken ya da en azından etkinliğini hafiften de olsa haklı görürken, diğer bir Etnik-kökenli kimsenin, bu akım için yakınmasını bekleyebilirsiniz? Hele hele Ulusalcılığın ne olduğu aslında hiç bilememiş olmanıza karşın... Etnik bir unsur adına konuşan kimse çıkıp; "Ben bir Kürt olarak haklarımı istiyorum" derse, Ben bir Türkmen olarak o adamın haklarını umursar mıyım? Bu biçimdeki bir hak istemi, sonunda diğer bir Etnik unsuru kısıtlayıcı bir niteliğe çok çok kolay bir biçimde bürünemez mi? Ancak bir Alevi çıksa dese ki; "Ben bir Alevi olarak haklarımı istiyorum"... O adamın haklarını korumak için hareket etmemi saplayacak Ulusal birlikteliğe tehlike oluşturmayacak bir kimlik ile bu hak talebinde bulunduğunun farkındayımdır... Yani konuyu "Masumiyete" ya da "İnsan Haklarına" getirerek asıl konudan uzaklaşmamanızı tavsiye ederim. Sizin gibi düşünmeyenlerin size elbette ki "Ya sev, ya terket" deme hakkı yok... Ancak devlet, kendisini sevmeyen ve hatta sevmeyen kimseler yetiştiren ya da kendisini sevmeme ortak paydasında birleşerek örgütlenenlere karşı "Ya sev, ya terket" politikası gütmek zorundadır; bu doğaldır. Yeryüzünde bunu yapmayacak devlet yoktur. Hiç bir devlet; "Sen beni yıkmak için uğraşıyorsun ama olsun, gel hatta ben seni destekleyeyim" demez... Hatta siz çok şanslısınız; Kendi rejimine düşman bireyler yetiştirmeye yönelik bir eğitim sistemi olan ve bu yönde bireyler yetiştiren belki de yeryüzündeki tek devletin vatandaşısınız... Belki de bugün bazı kavramları yanlış biliyor olmanızın temelindei, bu şansınız yatıyordur... Tasalanmayın; Laiklik ve Ulusalcılık, sizin de yanlış bildiğiniz gibi "Öcü" değildir...
  20. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Bilim Dünyası
    Bana Dünyalar Savaşı : War of the Worlds (H. G. Wells)'i hatırlattı... Çok güzel bir tespit aslen...
  21. Anaaaa... Abi demiştim ben; Zenci + Japon güzel olur diye... Hakkaten de güzelmiş yaa... Seviyorum abi çekik gözlüleri...
  22. Abi, şimdi doğruya doğru... Irk ayrımı falan yapmam ama Çerkez kızları da güzel be abi hakkaten... Benim Çerkez kökenli çok arkadaşım var, en azından buna güvenerek söylüyorum; Çirkin bir çerkez kızına şimdiye kadar hiç rastlamadım... Doğu Karadeniz kızları da hakkaten güzel oluyor. Ya hepsini bırak; Türkan Şoray dediğinde zaten daha da söylenecek bir şey yok ki... Diğer arkadaşa söylüyorum; Ben yer yüzünde Saf-kan kalabilmiş tek bir ırkın dahi olduğunu hiç sanmıyorum... Saf-kan'lığı tesbit edebileceğimiz sabit bir ölçütün de olduğunu sanmıyorum...
  23. Çok sağolasın... Çok işime yarayacağından emin olabilirsin dostum...
  24. Sayın Ufuk, bu konu ile ilgili kaynakça verebilir misin?
  25. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Jön... İnsanlar zaten aslında hayvandır. Hayvanlar/Omurgalılar/Memeliler/Primatlar/İnsansılar/İnsanlar... Hep merak etmişimdir, bir insanın Saf-kan olup olmadığı neye göre belirleniyor! Yeryüzünde saf-kan kalabilmiş halk var mı? Saf-kan terimi bana "kutsanmışlığı" anımsatıyor... Hani ilk nasıl var edilmişler ise öyle devam eden bir topluluk! Hiç inandırıcı değil... Toplumlar, hele hele anadolu gibi çok karışık bir coğrafyadaki toplumlar Hiç ayıramayacağınız kadar çok karışmışlardır. Saf-kan aramak saçmalık...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.