Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
Ahmet Taner Kışlalı'nn çok güzel bir sözü vardır: "Hiç bir millet, bir nehrin bir yerden kaynayıp sonra yerin dibine inip başka bir yerden çıkması gibi, yüzlerce yıl ortadan kaybolup, yüzlerce yıl sonra birden bire ortaya çıkmazlar." Bu anlamı ifade eden bir söylemdi... Öncelikle şu soruyu sormak istiyorum: Türkiye'de Kürtlerin tanınmış hakları nelerdir? Türkiye'de Türklerin tanınmış hakları nelerdir? Lütfen belirtir misiniz? Belirtemezseniz, sadece basit bir provakasyondan öteye gitmiyorsunuzdur... Ama evet; Madem işi "Kürt" "Türk" ayrımına getireceğiz... Madem işi "Kürt Hakkı" ile "Türk Hakkı" ayrımına getireceğiz... Bende bir Türk olarak Kürtlerle aynı haklara sahip olmak istiyorum... Mesela ben Karakeçili Yörüklerindenim, benim ait olduğum boyun kayrılıp zenginleştirilmesini ve hatta diğer Kürt aşiretlerinin de benim boyuma bağlanarak Türkleştirilmeleri hakkımı istiyorum... Benim boyumun beyinde de 4x4 arabalar, x5'ler olsun... Bir kilo toz satıp bir araba almasına göz yumulsun istiyorum... Hatta bunları devletin bizzat kayırması ile yapsın istiyorum... Egenin herhangi bir köyü, "Ege'nin Parisi" olarak anılacak kadar merkezileşsin istiyorum... Yabancı resmi provakatifler gelip, ora halkına gaz versinler istiyorum... Mesela henüz 100 yıl önce kurularak bölgedeki güçsüz Türk gruplarını asimile/Kürt olmaya zorlayan Hamidiye Alaylarının benzerinin, Kürtleri aynı şekilde Türkleştirecek şekilde yeniden kurulması hakkımı istiyorum... Kürt Beyleri "Paşa" ve "Bey" ünvanları ile yüceltilmiş ve kayrılmıştı, aynı bölgede bu sefer Türk beyleri ortaya çıkarılmasını ve onlarında bu şekilde kayrılmalarını istiyorum... Mesela Osmanlıdan ve Cumhuriyetten beridir kayrılan Kürt Toprak Ağalarının karşısında yok edilen ve bugün adı ve önderi bile bilinmeyen Türk Boylarının yeniden canlandırılmalarını, yeniden topraklandırılmalarını, hatta silahlandırılmaları hakkımı istiyorum... Mesela 1000 yıldır Sünni Kürtler kayrılarak yok edilmeye çalışılan kendi öz inançlarının ve kültürlerinin yeniden canlandırılmasını ve nasıl Türkler yok edildiyse, aynı şekilde Kürtlerinde kültürlerinin yok edilmesi veya Türk boyların tahakkümünde yaşamaya zorlandırılarak asimile edilmeleri hakkımı istiyorum... Mesela PKK'yı açık açık desteklediği halde bu devletin Üniversitesinde, benim alamadığım bursları ve devlet kredilerini alarak okuyan, meslek edinen Kürtlere karşılık, bende aynı hakkı istiyorum. Bu devlete ihanet edip ama yine de bu devleti sevenlerin, bu devlete bağlı olanların sahip olmadığı kayrımlara sahip olmak hakkımı istiyorum... Mesela dağa çıkıp, PKK safında onlarca masum insanı öldürüp, sonra yakalanınca "ah vah ben pişman oldum!" deyip, Türk Ordusunda şehit olupta o şehitlerin ailelerine bile tanınmayan haklara ve kayrımlara sahip olmak istiyorum... Mesela Kürt kimliği ve duygu sömürüsünü kullanarak ekranlarda ve başka alanlarda zenginleşen kimseler gibi, bende bu millet aleyhine çalışabilip ama aynı zamanda da aynı halk tarafından da zenginleştirilmek hakkımı istiyorum... Mesela parti kurup, toplantılarında Türk Bayrağını yere atanlar gibi, Kürtleri temsil eden herşeyi yakıp yıkmak, yere serip üzerine basmak istiyorum... Mesela İstiklal Marşını bile okumayı bilmeyen adamların, bu marşı dalga geçer gibi okumaya çalışmalarına binaen, bende böyle bir toplantı düzenleyip Kürt ezgileri ile, Kürtleri temsil eden herşey ile dalga geçmek hakkımı istiyorum... Ve tüm bunları yaptıktan sonra Ezik Edebiyatı yapıp "Ah ahhh, bizi eziyorlar, bizi yok ediyorlar" diye duygu sömürüsü yapmak istiyorum... Ne o? Çok mu şovenist davrandım yoksa? Evet farkındayım, aslında bu mavilediğim düşüncelere sahip değilim... Bu ve kimi Kürtlerin buna benzer düşüncelerinin de komik olduğunu düşünüyorum... Bir Türk, bir Kürt eziliyorsa, onun hakkını savunabilmelidir... Bir Kürt, eğer eziliyorsa "Kim olursanız olun, bu bir insanlık ayıbıdır, bu hakkı birlikte koruyalım" demelidir... Ama çıkar birisi bana "Ben Kürdüm, sende Türksün. Benim Kürt haklarım var, senin Türk hakların. Ben Türklerin hakları gibi Kürt hakları istiyorum" derse, çok açıktır ki benim bir Türk olarak o adamın talep ettiği haklara saygı göstermemin hiç bir anlamı kalmaz... Ve böyle bir hak talebi de olmaz... Eğer böyle bir hak talebi olursa, birileri de çıkar daha önce ki yıllardaki ve yüzyıllardaki olguların ve olayların hesaplarını sorar ve sormakta yerden göğe kadar haklıdır... Bilmem, buraya çıkıpta iki şey bildiğini sananlara, bir iki şey öğretebildik mi... Kalıcı bi iz bırakabildikse ne mutlu bize...
-
ŞERİHAT VE KURAN'A GÖRE KADIN...
Dediğim gibi, siz hiçbir şekilde "Doğruyu Arama" çabasına girmemişsiniz ki? Siz sadece benimsediğiniz inançtan emin olmak için bir takım telkinlere "Gönüllü" olarak maruz kalmışsınız... En kötüsü de bu... İnsanın, farkedilen bir gerçeğe doğa olarak inanması değilde, İnsanın, öyle sandığı bir gerçeğe kendi kendini inandırmasıdır... O yüzden sizin aldığınız Tasavvuf eğitiminin zerre kadar değeri yoktur... Nakşi, Nurcu ya da Süleymancı... Hangisi olursa olsun, bunlar Tasavvuftan zerre kadar anlamazlar... Bu yüzden Melami'liği çok severim... Tasavvuf tam anlamı ile Melamilik'tir... İslam'ın Asi Çocuklarıdırlar derler... Aklınıza gelebilecek herşeyi sorgulamaya hazırdırlar... İşiniz niçin Kafa Karıştırmak olmasın? Siz doğru düzgün sorgulayabiliyor iseniz eğer, elbette ki kafa karıştıracaksınız... Kafalar karışmazsa, kim bildiği şeylerden şüphe edip daha doğrusunu arar ki? Kimler kafa karıştırmaz ya da kimlerin kafası karışmaz? - Aslında hiçbir şey bilmeyen ve yeni bilgilere kapalı olanların... - Mevcut bulunduğu durumdan şüphe edemeyenlerin ve değişime, gelişime kapalı olanların... - Mevcut duruma Bağımlı Kişilik oluşturup, düzen bozulduğunda var kalamayacağından korkanların... Kafa karıştıran yani yeni birşeyler keşfetmeye yönlendirilen soruların adı ne zaman "Absürd" soru oldu? Sizlerin, işinize gelmeyen durumlarda, kavramları sahip olmadıkları anlamlara bürüyüp satmanıza bayılıyorum... Bunu çok iyi yapıyorsunuz... Milliyetçilerin arasına girip, Arapçılığı "Türk Milliyetçiliği" adıyla pazarlayabiliyorsunuz mesela... "Mürşit uçmaz, Müriç uçurur" misali, fetvalarla Fethullah'a "Oy verme" örgütlenmesine girip "Ahanda hocamız en bilmem ne insan seçildi, ne kadar tarafsız bir anket" diyebiliyorsunuz... Milletin dini duygularını sömürerek oy alıp, seçilip "Biz demokratız" diyebiliyorsunuz... Kur'an-da zerresi geçmediği halde, Türklerin eski inançlarını "Putperest" ilan edip, bu milleti kendi atalarına düşman edebiliyorsunuz... Sorgulamayı ve Bilimsel düşünmeyi "Absürdlük" olarak nitelendirebiliyorsunuz... Tebrikler... Kavramlarla o kadar güzel oynuyorsunuz ki, Ne diyeceğimi bilemiyorum...
-
Ateistlerin iyman edeceğinimi zannediyoruz.?
"Eylemsizlik" x "Devinim" Devinim, doğanın en önemli özelliğidir... Kendi parçası olan insanlardan tutun her şeye, bunu aksettirir... İnsanların psikolojisine bile... Devinim, doğanın hayatta kalma becerisidir... Herşey bir "Denge" haline oturduğu izlenimi verir bazen... İnsan içinde bu böyle... İnsan birçok şeyi bildiğini ya da bilmesine yol açacak yolda olduğunu sanır... Emindir ve bu denge halidir... Bu denge sarsılmazsa eğer, o kişi artık üretimden uzak olur ve bir dinginlik haline girer. Çünkü Devinim için Dengesizlik hali şarttır. Dengesizlik halindeki birşey, ne olursa olsun, "Denge" haline dönmeye çalışacaktır, Ancak bu ulaşmak istediği yeni dengelenim hali, bir önceki denge hali değildir, olamaz... Çünkü o hali artık bozulmuştur, o hali bozacak etkenleri artık bünyesinde taşımaktadır. İnsan psikolojisinde, Denge Durumunun bozulmasına "Kafa Karışıklığı" denir... Kafası karışabilen insanlar, Sorgulamasını bilen ve zeki insanlardır. Çünkü onlar tek bir Denge durumuna esir kalamazlar... Eylemsiz değillerdir... Kafası karışabilen kimse, kafasını karıştıran halinin birebir farkındadır... Ve kafasını karıştıran şeyleri özümseyerek yeni bir dengelenim haline geçebilecek yapıdadır... Bu durumu hemen herkes yaşar ama sadece zeki ve cesur insanlar alt edebilir... Bu insanlar, kafalarını karıştıran eski denge durumunun kusurluluğunun farkına varır, Yeni bilgileri ve dengesini bozan verileri anlamlandırır, Kendisine bir denge hali yaratır... Bu durumu aşamayan insanlar ise, kafasını karıştıran ortamdan uzaklaşır, Ya da kafasını karıştıranları uzaklaştırır... Her fikir grubu için bu böyledir... Ne olursa olsun... İsyankarlık, Asilik iyidir... Alternatifleri değil de, var olan gerçeklikleri ararlar... Dik dururlar... Kendilerinden emindirler... Şu halde "Kafa Karışıklığı"na karşı olan insanlar, şunlara da karşıdırlar: - Bir kimsenin potansiyel zekasını kullanma yetisine... - Bir kimsenin özgürlük arayışına... - Bir kimsenin, var olan düzenden kopmak istemesine... - Bir kimsenin yeni ve geniş fikirler üretmesine... - Bir kimsenin yeni sorular sormasına... - Bir kimsenin var olan ve üretime kapalı Denge durumunu yıkmak isteyip, üretime yönelmesine... Devinimi ve Dengesizlik Hali (Kafa karışıklığı) olmadan, Hiç kimse Özgür İradeli olamaz...
-
İslami Nitelikli Yazılar
Ooooo... Uzakda kaybolmak... Bak bu çok hoşuma gitti... "Mars Görevi" dediğin Tim Robins'in de oynadığı film mi? Çok güzel bir filmdi o yaaa... Ama elimde yok, geçende Tv'de vardı, izleyemedim tekrar... Hep diyorum, senin bu bilimkurgu hayranlığını çok sağlam yaa...
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
Karadenizli, Sanırım açık ve net anlatamadım... Bak, yüzlerce yıl Türkler ya da Kürtler belirli bir sistemin kurbanı oldular... Özellikle Türkler, mevcut sistem içersinde Kürtler kayırılarak ve kullanılarak yok edildiler, asimile edildiler... Ama şimdi birileri çıkıp; "Türkler kendi kanlı tarihlerine baksın, Kürtlere baskı yapıyorlar!" gibi zırvalar söylediklerinde, Yani olayı "Irk/Millet"e indirgediklerinde, Bende aynı soruları kendisine sorarım... Oysa ben diyorum ki; Kullanılmış halklara hesap sormak yerine, onları birbirine karşıt yapan düzene hesap soralım... Size de soruyorum: Devletin bir takım hataları olmuştur, tamam... Bu hatalardan Türk Milleti dediğimiz Anadolu Halk(ları) mı sorumludur? Aynı süreçte Türklere hiç mi baskı uygulanmamıştır? "Kürtlerde kim?" sorusunun arkasındayım ama anlamı "Küçümsemek" manasında değildir, çarpıtmayınız... Bugün hiçbir "Kürtçülük" taslayan birçok Kürt, aslen Kürtleşmiş Türk'tür... Kimi yörelerde Ermeni ya da Arap kökenli olduğu halde yerel Kürtçe ağızları konuşan gruplar bile vardır... Bu açıdan: "Kürtler kimdir?"
-
İZOLASYON
İzolasyon? Neyden? Kendimden mi? Kendinle birlikteyken, Hayatının gerçeklerinden ne kadar izole olabilirsin ki? Ulan biz, ki adımız insanoğlu... Ayrılırken son kere "Hoşçakal öyleyse, seni seviyorum" demekten aciziz... Kendinden ne kadar kaçabilir ki insan? Hayat 6 kişiden ibret: Ben, sen, o, biz, siz, onlar... Ee birde cansızlar... Düşünsene, eline almışsın bir demet umut... Götürüveriyosun kapısına... Hani belki unutulduğunu düşündüğün En can alıcı hatıraları hatırlatır diye... Gidersin, kapıyı açar... Gözlerine bakar... Ve o gözlerde, O hatırlanmasını istediğin en can alıcı hatıranızı görürsün... Hala sana o gözle bakıyordur, bellidir... Sevindirci midir bu hatırlaması? Hele sizin hayatınıza giremeyecekken? Hele pasavanken hayatlar var, ilgisi yok... "Bak ben buldum zati bi tanesini!" der gibi, kucaktan bakarak! Komikmiş... Komikçeymiş... Düşükçeymiş... Bu başka... Hep şunu merak ederim: Zamanında hayatımıza anlam kattığını düşündüğümüz anılarımız, Birisini kaybettiğimizde canımızı acıttığında Sildirmeye kıyabilir miyiz? Düşünsenize; Kordon'da koşuruyordunuz... Anıtın önüne geldiğinizde, boyu belinize gelen duvara yaslandı... Çimlere sırtınıverdi... Üzerine eğilip, gözlerine baktınız... Öptünüz, kokladınız... Hafif bir meltem... Etrafta sizi taklit etmeyi düşündüklerini Ama cesaret edemediklerini sandığınız sevgililer... Size üç kuruş için onlarca palavra sıkmaya yaklaşan falcılar... Kurumuş çiçeği satmaya çalışan o çocuk... Dalgalı deniz... Gitar çalanlar, bisiklet binenler... Huzur... Bir süre sonra ayrıldınız... Gitti... Bu huzurlu anı, size bir o kadar da acı mı verir? Acı verse de, sizi "Siz" yapan bu anıyı silmeyi göze alabilir misiniz? O anıları unutmayı tercih edecek kadar, Kendilikliğinizden çıkabilir misiniz? Çok uzun zaman oldu... Tek yaşadığım pişmanlık, birisini unutmak için Aynı anıları başkasıyla yaşamayı denemek oldu... Boşuna uğraşmayın, hiçbir şeyin sonu yok... Özlediğiniz hatıralarınızı özlemeye devam edeceksiniz... Yerine kimseyi koyamayacaksınız, olmayacak... Aynı tadı verircesine yaşayamayacaksınız... Özlemenin sonu yok, unutmayacaksınız O çilek tadındaki dudakları... Kimsenin gözleri ela değil...
-
DİNİ ANLAMDA NEYE İNANIYORUM... İnanç sahibi olanları anlayabiliyorum... Fakat inanç sahibi olmayanlarında anlaşılabilr tarafları olduğunu unutmayalım
Bu da, söylemimin farklı bir ifadesi tabi...
-
DİNİ ANLAMDA NEYE İNANIYORUM... İnanç sahibi olanları anlayabiliyorum... Fakat inanç sahibi olmayanlarında anlaşılabilr tarafları olduğunu unutmayalım
Tarih boyunca birçok insan, kiş biz bunlardan işimize gelene Peygamber, gelmeyene de Filozof diyoruz, Varlığın ne olduğunu tanımlamaya çalışmışlardır. Bunu da tabii ki doğa'nın yani var olanın kendisine bakarak yapmışlardır. Ve bunu yaparkende bir takım gelenekler ortaya koymuşlar yada bunlara dair geleneklere bağlı kalmışlardır. Hz. Muhammed'de bu geleneklerden birisine bağlı, ama yine Doğa'yı anlamaya çalışan ve Varlıktan ilham alarak ya da esinlenere ortaya belirli bir takım bilgiler ya da öyle olduğunu düşündüğü bilgiler sunan bir kimsedir. Konfüçyus ya da Aristo ile çok farklı değildir ve hepsini de sever sayarım... Ortaya çıktığı toplumu ve kültürü adam ettiği çok belli. Kur'an olmasaydı, Araplar Arap Yarım adasından çıkamazlar ve bırakın Trablus'u Endülüs'ü, Mısıra kadar bile uzanan bir medeniyet oluşturamazlardı. Ama Toplumsal açıdan Kur'an-ın kimi yasaları günümüze hitap etmez. Fakat bir arkadaşımızın geçenlerde bir konuda söylediği gibi, bugün bazı toplumlar 1500yıl öncesi koşullarını yaşıyor olabilirler, bilemem... Peygamber, Farsça da "Öğretmen/Öğretici" demek. Arapça da ise asıl kavramımız Resul ile Nebi... Bunlarda aslında "Peygamberlik" geleneği olmayan Arap Toplumunda ilk defa Kur'an ile kullanılmış kavramlar değildir diye düşünüyorum. İlk Arap peygamber biliyorsunuz ki Hz. Muhammed, diğerlerinin hepsi İbrani... Hz. Muhammed gelene kadar bu iki kavram nasıl kullanılıyordu peki? Hangi anlamda? Farsça karşılığına bakacağız: Öğreten, Yol gösteren... Belki bugünkü karşılığı ile: Akıllı önderler... Yani Hz. Muhammed benim gözümde çok zeki ve akıllı birisidir. Bu açıdan kelime anlamı olarak kendisine Ruhani bir kutsallık yüklemiş. Cebrail, Akıl'dır...
-
DİNİ ANLAMDA NEYE İNANIYORUM... İnanç sahibi olanları anlayabiliyorum... Fakat inanç sahibi olmayanlarında anlaşılabilr tarafları olduğunu unutmayalım
Ayrıca İslami bir sitede geçen şu alıntıyı da yapmak isterim... Bakara Suresinde Kırmızıladığım iletiyi yaptıkları çeviride bilerek koyduklarını sanmıyorum. Yaşar Nuri Öztürk çevirisi: Gökleri ve yeri, güzelliklerle donatarak yaratan Bedî' O'dur. Bir şeyin olmasına karar verdi mi ona sadece "Ol!" der. Artık o, oluverir. Elmalılı Hamdi Yazır çevirisi: O, göklerin ve yerin örneksiz yaratıcısıdır. Bir işi yapmayı isteyince ona yalnız "ol!" der, o da oluverir. Diyanet çevirisi: (O), göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. Bir şeyi dilediğinde ona sadece "Ol!" der, o da hemen oluverir. Burada "Yoktan Var Eden" anlamında değil "Eşsiz, Eşi ve Benzeri olmayan" anlamındadır. Eşi ve Benzeri olmayan/Eşsiz olan demek, Yoktan Var Olan demek değildir... Zaten bu yüzden Elmalılı, Yaşar Nuri ve Diyanet çevirileri "Eşsiz" anlamını almışlar... İşine gelmeyen çavuşlar da illa ki ite kaka, ıkına ıkına "Yoktan var edendir" anlamını almışlar... Yine arkadaş bu yorumu yaparken illa ki öyle bir anlamı olmadığı halde "Yoktan Var Etme" anlamını ıkına ıkına sıkıştırmış araya... Bakalım anlam bütünlüğü açısından bu ayet, "Yoktan Var Etme"yi akla getiriyor muymuş? Şimdi şöyle düşünün... Diyor ki; "Hiç görmediler mi Allah yaratmayı nasıl başlatıyor?" Sizce insanoğlu, Yoktan Var Etme'ye yani öyle olduğunu sandıkları Big-Bang'e, şöyle bir dışarı çıkıp dolaşmakla şahip olabilir mi, gözlemleyebilir mi? Öyleyse Ayetlerin bir arada sergiledikleri anlama bakılacak olursa, insanların gözlemleyebildiği ve tekrarlanabilen yaratmalardan bahsedilmektedir... Yani "Yoktan Var Etme"lerden değil, "Yok iken var etme"lerden bahsedilmektedir... Mesela bir çocuğun doğuşu... Bir çiçeğin filizlenişi... Bir ağacın meyve verişi... Bulutların oluşup yağmur yağdırması... Yani insanların şöyle bir çıkıp gözlemleyebildikleri Yaratılmalardan bahsediyor... "Yoktan Var Etme" anlamının zerresi yok... Ama nedense illa ki ite kaka o anlama sokmaya çalışıyorlar... Hemde İnançsız arkadaşların Ayetleri cımbızlayarak almalarını eleştirirken, bunu kendileri yapıp, Müslümanları da kandırıyorlar... Ve ironik bir şekilde "O'na Döndürüleceksiniz" deniliyor... "O'na Döndürülmek..." İnsan topraktan gelmemiş miydi? İnsan madde değil miydi? Kime geri döndürülecek? Eğer burada "Hayır, o ayet tek başına alınabilir ve yorumlanabilir" diyebilecek tek bir babayiğt Müslüman varsa, durmasın söylesin... Fakat unutmasın ki bu iddia da bulunursa, İnançsız arkadaşların Kur'an ayetlerini tek tek alıp yorumlamalarına artık ses çıkaramamaları gerekir... Kur'an-da Yaratılma ile ilgili olan hiçbir ayet, diğer ayetlerle birlikte incelendiğinde Kesinlikle ve kesinlikle "Yoktan Var Etmek" anlamını taşımaz, taşıyamaz... Aksini iddia edenleri hala bekliyorum... Arkadaşlar, okuyun... Bir kere olsun şu Kur'an-ı tam anlamı ile okuyun, lütfen... Mantığını kavrayın biraz... Yoksa kör kuyuya taş atmaya devam edeceğiz ve hiç bir yararımız dokunmayacak...
-
DİNİ ANLAMDA NEYE İNANIYORUM... İnanç sahibi olanları anlayabiliyorum... Fakat inanç sahibi olmayanlarında anlaşılabilr tarafları olduğunu unutmayalım
Zurnanın ses çıkarttığı deliklerden birisine geldik sanırım... "Herşey" kelimesinin bana nerede "Yoktan Var Etme" anlamı taşıyrak kullanıldığını söylemediniz hala? Kur'an-da "İnna lillahi ve inna ileyhi raciun" "Allah'tan geldik, yine dönüşünüz O'nadır" der. Ve İnsanların Halife olarak yaratılması/oldurulması, İsa'nın oldurulması, Kıyamet gününde herşeyin büzülecek olması, Herşeyin sonunda Tanrı'ya döndürülecek olması gibi ifadeler vardır... Bakın Kur'an-ı bir bütün olarak ele aldığınızda, karşınıza şu özet çıkacaktır: Herşey Yoktan değil, Tanrı'nın kendisinden yaratılmıştır... Ve herşeyin döneceği, tekrar Tanrı'nın kendisidir... Ve Farabi'den tutun Mevlana'ya kadar hepsi bu düşünceyi işlemişlerdir... Varlığın kendisi Tanrı'nın kendisidir... İnsanın kendisidir... O yüzden "Ene'l Hakk" derler... O yüzden "İnsana/Aynaya baktım Alii'yi gördüm" derler... O yüzden Farabi "İnsan küçük bir kainat, kainat büyük bir insandır." der... Ve bunlar İslam'ın, bahsettiğim "İnanç Yönü" ile uyumludur... Beni bir kelimeyi tahtib etmekle suçluyorsunuz... Peki Kur'an-da olmadığı halde "Yoktan Var Etmek"i savunmak nedir? Bana şunu deyin anlarım: "T.B., ben Avam'ım kardeşim, bu kadarını anlamam, şeriatten dışarı adım atamam, mana'yı da bilemem!" O zaman eyvallah... Din/Toplumsal Normlar/Medeni ve Ceza Hukuk Anlayışı vs... açısından İslam Dinine bağlı değilim... Felsefi ve Dünya Görüşü olarak İslam'ın Vicdanı tanımlayan görüşlerini beğeniyorum... Bir şeyin tümüyle içinde ya da tümüyle dışında olmak gerekmez... Kendinizi bu kadar kasmayın, sık boğaz etmeyin... Rahat olun, Tanrı yarattığı insancıklara kıyabilecek kadar gaddar değil, O yüzden cehenneme ne olursa olsun gitmeyeceksin, merak etme... Freud'u ve Farabi'yi bir çağrışım yapasınız diye koydum... Haklarında bilgi sahibisiniz sandım... Yanılmışım... Evet, arkadaşlarımızın ikimizi de tanıdığından ve yazılarımızı okuduklarından eminim... Kaos ortamında olmadığım çok açık ama size şunu soracağım; Siz insanlara; Onlardan saygı görmek için mi saygı gösterirsiniz? Yoksa insanlar doğaları gereği saygıyı zaten hakettikleri için mi? Bana, size saygı göstermem için saygı gösteriyorsanız, Size saygı göstermemi daha çok beklersiniz... Fakat çok belli ki gösterdiğiniz saygının bir amacı var, yani normalde bu saygıyı haketmediğimi düşünüyor olmalısınız... Peki bu yapaylık karşısında size aynı şekilde samimi olmayan bir "Sn." ifadesinin bir anlamı var mı gerçekten? Lütfen bana "Sn." ifadesini kullanmayınız... Kimin Bilinçaltının bir kaos yaşadığı, şu basit beklentinizde çok belli...
-
DİNİ ANLAMDA NEYE İNANIYORUM... İnanç sahibi olanları anlayabiliyorum... Fakat inanç sahibi olmayanlarında anlaşılabilr tarafları olduğunu unutmayalım
Bakınız; Üzerinize alınmayınız ama ben şu yazacaklarımı ilkokul öğrencilerine anlatır gibi yazacağım... Size özellikle hitap etmiyorum, alınmayın... Bundan yüzlerce yıl önce İbn-i Sina isimli bir kimse varmış... İbn-i Sina'nın yaşadığı çağı düşünürken, onun yaşadığı çağdan bugüne kadar ki olan dönemlerin hiç yaşanmadığını düşünün... İbn-i Sina, İslam Öğretisini ortaya koyarken, mesela o dönemden çok önce yaşamış olan Aristo adlı Müslüman olmayan bir Filozofun bilgilerinden faydalanmıştır. Ve yine aynı zamanda Platon ile Platinus adlı Müslüman olmayan Filozoflarında düşüncelerine bağlı kalmıştır. İslam anlayışını bunları göz önünde bulundurarak oluşturmuştur. Hatta İbn-i Sina öldükten sonra yaşayan Gazzali gibi adamlar çıkıp, Filozoflara ve Felsefeye karşı düşünce sergilemiş olmalarına rağmen "İslam Öğretisi" içerisinde yer almışlardır. Mesela Gazzali'ye göre Aristo, Platon, Platinus gibi kimseler zaten Müslüman olmadıkları için cehennemlikken, onlardan yararlandığı içinde İbn-i Sina'da cehennemliktir diye düşünür... Bundan dolayı İbn-i Sina'yı XXX Öğretisi olarak adlandırır, İslam Dışı görür... Şimdi gelelim günümüze: Günümüzde Tengeriin Boşig isimli bir kimse varmış... Tengeriin Boşig, İslam Öğretisini ortaya koyarken, mesela o dönemden çok önce yaşamış olan Freud adlı Müslüman olmayan bir Filozofun bilgilerinden faydalanmıştır. Ve yine aynı zamanda Nietzchie adlı Müslüman olmayan Filozoflarında düşüncelerine bağlı kalmıştır. İslam anlayışını bunları göz önünde bulundurarak oluşturmuştur. Hatta Tengeriin Boşig yaşadığı sıralarda yaşayan Apsuva gibi adamlar çıkıp, Filozoflara ve Felsefeye karşı düşünce sergilemiş olmalarına rağmen "İslam Öğretisi" içerisinde yer almışlardır. Mesela Apsuva'ye göre Freud, Nietzchie gibi kimseler zaten Müslüman olmadıkları için cehennemlikken, onlardan yararlandığı içinde Tengeriin Boşig'de cehennemliktir diye düşünür... Bundan dolayı Tengeriin Boşig'i XXX Öğretisi olarak adlandırır, İslam Dışı görür... Apsuva, laf kalabalığı yapacağına Kavramlar ve bilgiler arasında bağ kurabilmeyi öğren istersen! Olur mu? Bir şeyden bahsederken, sana tekrar bu şekilde ve illa ki ayrıntılayarak anlatmak zorunda kalmak istemiyorum. Bazen de "Leb" demeden en azından Türkiye'deki herhangi bir ilden bahsedeceğimizi kestirebilin... İbn-i Sina ve Farabi için "Öyle imiş gibi görünmek zorunda kaldılar" demişsiniz... Hiçte aynı düşüncede değilim...
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
Senyour... "Siz-biz-onlar" diye birşeyin olmadığını söylüyorum, söylemeye çalışıyorum... Kürtüyle, Çerkeziyle, Lazıyla ya da Rumuyla veya bilmem kimiyle "Biz"iz ya hu... Tamam, Kürtlere "Siz/Öteki" gözü ile bakanlara hesap soralım ama bu hesabı sorarken, Kürtlere "Öteki" gözü ile bakanlarla aynı ırktan ya da soydan diye diğerlerini de yargılamayın... Ben mesela Yörüğüm, Türkmenim yani... Soyumuzda hiç başka kan yoktur... Bu övünülecek ya da yerinilecek birşey de değildir... Ama ben bir Çerkez Kültürünün yaşatılması için de çalıştım... Üniversitede Lisans okurken Kürt Kültürüne dair yapılan faaliyetlere de destek olmaya çalıştım... Türk Kültürüne dair şeyler de yaptım... Herhangi bir Kültür için yardım talep edilse de yardım ederim... Siz bunu yapabilir misiniz? Diğer kültürlerin yaşatılması için, kendi kültürünüze sahip çıkarmış gibi sahip çıkar mısınız? Ben çıkarım, açık ve net söylüyorum... Ama hani isim isim sayıyoruz ya mesela, bu kültürleri ayrı ayrı inceliyorsun... Ve görüyorsun ki, yok birbirimizden farkımız, Ve birbirimizden başka kimsemiz de yok... Ama şu iletini oku lütfen tekrar... Sanki "Öteki"ne hesap soruyormuşsun gibi...
-
DİNİ ANLAMDA NEYE İNANIYORUM... İnanç sahibi olanları anlayabiliyorum... Fakat inanç sahibi olmayanlarında anlaşılabilr tarafları olduğunu unutmayalım
Toplumsal bir sistem olarak İslam Dini, ortaya çıktığı çağda Araplar için ve onları bir denk altına alabilmek için belki de en uygun sistemdir. Arapları bir hal yola sokabilmek için, Hz. Muhammed'in yerinde ben olsaydım, ne kadar farklı bir din ortaya koyardım o zamanın bilgisi ile, bilemiyorum. Ama bu haliyle o Toplumsal Kurallar yani Din, bugüne uygun ve uygulanabilir değildir... Salt İnançtan bahsettiğimiz için Salt İnanca dönüştürmüşümdür belki? İşte, size İslam Anlayışından, Öğretisinden anlamıyorsunuz dediğimde bana kızmamalısınız... Çünkü gerçekten anlamıyorsunuz... Farabi, İbn-i Sina, Muhiyiddin Arabi vs... İslam Öğretilerini ortaya koyarlarken kimlerden etkilenmişler bir bakalım isterseniz: Aristo ve Aristo'nun Mantığı, Platon ve Felsefesi vs... gibi Helen Dünyasında Pagan inançları yaşamış olan insanlardan... Hatta Farabi Aristo ile Platon'u çok güzel incelemiş ve Batı dünyası Farabi'den öğrenmiştir bunları... Bu adamlara "Büyük İslam Alimi" derken gururlanırsınız ama öğretilerini kimlerin düşüncelerini alarak şekillendirdiklerini bilmezsiniz... Sonra size onların uygulamalarına benzer ve hatta taktiklerinin aynısı tavsiye edildiğinde "XXX Öğretisi" oluveririz... Sanırım size göre Farabi, İbn-i Sina, Muhiyiddin Arabi gibi kimseler de İslam Öğretisinden değil "XXX Öğretisi"ndenler değil mi? Ne de olsa Müslüman olmayan hatta "Pagan" olan insanların fikirlerini İslam ile yoğurmuşlar... Hatta ve hatta "Dedem Korkut"ta İslam Öğretisinden değil... Çünkü o da Eski Türk İnançlarını İslamiyet ile yoğurmuştur... Ahmed Yesevi ile Mevlana'yı da İslam Öğretisinden olmayan kategorisine gönül rahatlığı ile sokabiliriz, çünkü onlar da aynısını uygulamışlardır... Ya lütfen kızmayın ama gerçekten bilmiyorsunuz bu işleri... Tamam işte, bende diyorum ki; Demek ki Farabi'nin İbn-i Sina'nın İbn-i Rüşt'ün falan da kafası fena halde karışık demek ki... Onlarda kavramları istedikleri gibi ele almışlar... Şu halde sizin söylediğinizi "Doğru" kabul ediyorum ve Farabi, İbni Sina, İbni Rüşt gibi İslam Alimlerinin aslında İslam Alimi olmadıklarını söylüyorum... "İnanma İhtiyacı" diye bir ihtiyaç yoktur... Bu bir uydurmacadır... İnsan Psikolojisinde asla ve asla İnanmak İhtiyacı diye bir ihtiyaç kategorisi tanımlanmamıştır... İnsan, "İhtiyaçlar" kategorilerinde "Sosyal İhtiyaçlar" yaşarlar ve "Sosyal İhtiyaçlar" arasında da "Ait Olma İhtiyacı" vardır... İşte Dinlerden tutun Partizanlığa kadar herşey bu kategoride ele alınır... "İnanma İhtiyacı" ise sizin uydurmanız ve kuruntunuzdur...
-
DİNİ ANLAMDA NEYE İNANIYORUM... İnanç sahibi olanları anlayabiliyorum... Fakat inanç sahibi olmayanlarında anlaşılabilr tarafları olduğunu unutmayalım
Din: Tarih içersinde, insanların Toplumsallaşma süreci içersine, Toplumsallaşma aracı olarak kullandıkları "Kutsal" imgesine dayalı bir Toplumsal Kurumdur... Din denilen kurum, birçok toplumsallaşma örneğinden ve basamağından birisidir. Milli birliktelikler, Toteme dayalı birliktelikler, Aşiret/Klan/Boya dayalı birliktelikler, Kan bağına dayalı birliktelikler, Milli birliktelikler, Anayasal birliktelikler... vs... Din'de bir takım toplumsa yasalar içerir ve ortaya çıktığı toplumu denk alabilmek için bu kuralların kaynağını soyuta atar. Miras, El kesme, Recm, Şahitlik, Dini evlilik, Ticaret vs. konularda hükümleri bulunması açısından İslamiyet bir Din'dir ve Anasal Topluma evrilmiş hiçbir toplumda bu kurallar geçerli değildir... Dolayısı ile bugünkü Anayasal yaşam süren insanlar Dinlere bağımlı yaşamazlar, tabii ki Anayasa bir Dine göre şekillenmemişse... Ve Anayasalar toplumun değişebilen gerçekliklerine dayalı olduğu için değişkendirler... İnanç: Kişinin Vicdanını tanımlar. Kişi bir Tanrı'ya inanıyorsa, bu inanç onunla o Tanrı arasındadır ve üçüncü bir kimse buna dahil değildir. Bu yüzden "İnanç" bireyseldir... İslamın "İnanç" yönü de vardır... Tanrı hakkındaki görüşleri, Varlığı anlamlandırma çabası, belirli bir hayat görüşü ve duruşu vardır. İkinci bir insana zarar vermediğini ve Toplumsal olmadığını düşündüğüm her kabulünü, belki kendime göre anlamlandırarak ama tutarlı olduğunu düşünerek ele alır ve benimserim. Öğreti: Bu ise İslam ile birebir iç içe ve koyun koyuna değildir. Öğretinin içerisine İnanç ile birlikte Mevlana, Yunus, Hallac-ı Mansur gibi insanların görüşleri ve anlayışları da girmektedir. Ama ne mutlu ki bu isimler arasına Said Nursi denilen şahsiyetin zerre kadar yeri yoktur ve olamazda... Bu isimlerin arasında Freud, Nieczhie ve hatta Konfüçyus'un bile girmesinde zarar yoktur... Faydası vardır...
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
Hah, budur işte... Bak bu düşünceye birşey demem... Ve çoğu zaman desteklerimde... Yanlışlar yapıldı, yanlış yapanlar da oldu... Kürtler de yanlışlar yaptı, doğru yapanlar da oldu... Ama eleştirirken bu devleti "Bizim" olduğu için onurlandırırken, Aynı zamanda "Bizim" olduğu için hatalarını da söylemeliyiz... Ama ne yazık ki bu devlet hakkında konuşan birçok Kürt, Sanki başka bir devletten bahsedermiş gibi hesap soruyor... Ee böyle hesap soran bir insana ya da insanlara "Benim İnsanım" diyerek yaklaşır mı hiç bir devlet...
-
DİNİ ANLAMDA NEYE İNANIYORUM... İnanç sahibi olanları anlayabiliyorum... Fakat inanç sahibi olmayanlarında anlaşılabilr tarafları olduğunu unutmayalım
Bencede girmsen daha iyiydi kendi açından... Ya hu tamam da "Olmayan birşeyin Oluşması" Yoktan var olmak demek değildir... "Yok iken var olmak, oluşmak"tır... "Yoktan Var Olmak" demek, Var olacak olan şeyin bünyesinde onu meydana getiren elementlerin atomların bile kendisinden önce olmamış olması demektir... Yani "hop" diye herşeyiyle birden ortaya çıkması... Okus pokus yani... "Yok iken oluşmak" ise; Mesela önünüzde su, tuz, yağ, pirinç vardır... Bunlar varken Pilav yoktur. Bunları pişirirsiniz ve henüz yok iken pilavı oluşturursunuz... Fakat sizin mantığınıza göre pirinç, su, tuz, yağ falan olmadığı halde pilav birden ortaya çıkıvermiştir... Bende buna gülerim... Ha anladıııımmm... Sen diyorsun ki; "Sen ne dersen de ben mutlaka soyuta atayacak bir kılıf bulurum! Ne de olsa buna koşullanmışım..." En baştan böyle desene! Ha yani bu mu Big-Bang'in ispatı? Burada ne diyor, rica ederim şu sağ salim aklında bir oku, lütfen; "Göklerle yer bitişik halde iken ayırdık" diyor... Big-Bang'te hangi gök ile yer birbirinden ayrıldı söyler misin? Ne alakası var bunun Big-Bang ile? Kur'an-a göre bu dünyada yaşadığımız Yer ile Gök yüzü eskiden bitişikti... Sonra Tanrı gökyüzünü bir çatı olarak yukarıya astı ve gökyüzünü oluşturdu... Böylece yer yüzünü oluşturdu... Ve sonra ikisinin arasındakileri oluşturdu... Söylediğin ayet bu efsaneyi anlatıyor. Big-Bang'le alakası ne, lütfen akla ve mantığa karşı insaflı olun biraz yaaa... Asterix ile Obeliks çizgi romanını bilirsiniz... Obeliks göğün çatlayıp korkmasından korkar hep ve devamlı göğün çatlayacağınız söyler. Birgün Romalılar bunlara bir tucak kurarlar ve kocaman bir kayayı, büyün bir gürültü ile bunun kafasına düşürürler... Al bu da sana Big-Bang'in ispatı işte... Komiksiniz, sadece komik... Sizin Müslümanlıkla zerre kadar alakanız yok. Daha Kur'an-ın mantığını kavrayamamışsınız, neyi nasıl ifade ettiği konusunda zerre kadar bilgiye ve donanıma sahip değilsiniz... Ha yani bu mu seni Big-Bang gibi henüz daha birçok bilinmezi olan teoriye götüren tek cümlecik? O dönemin bakış açısıyla ele alın bakalım o dönemde "Genişleyen Gök" ne demekmiş!? Eski efsanelere göre gök yüzü ile yer yüzü birdi ve Tanrı bu ikisini ayırdı... Ve doğal olarak gökyüzü genişledi... Peki gökyüzü dış evreni tanımlar mı? Yoksa gök yüzü dediğimiz şey dünyanın atmosferi mi? Gerçi bu verdiğiniz ayeti Sayın Yam_yam daha önce incelemiş ve iddia ettiğiniz şeyi ifade etmediğini ispatlamıştı... Yeniden bulup alıntılamalı... İlk olarak İslam hakkında nasıl düşüneceğimi, İslamı tanımayan birisi olarak sizin tayin edemeyeceğiniz çok çok bellidir... Ben İslam İnancını (dinini değil, dikkat edin) ve öğretisini beğeniyorum ve ilgileniyorum. Bunu herkes bilir... Size Evrimden de bahsederim Evrenden de... Kur'an-dan bahsederim, İslamdan da... Yazabilecek tek bir cümlenizin bile olmadığını çok güzel ortaya koyuyorsunuz... Yazdıklarım açık ve nettir... Kur'an-da "Yoktan Var Etme"yi ispatladığını düşündüğünüz ayetlerin kritiklerini yaptım... Aksini düşünüyorsanız boş laf yerine çok iş gösterin ve o düşüncelerimi çürütün... Hala birşey yapabilmiş değilsiniz... Ama en azından siz "Cevap veremiyorum" diyeceğinize "Girmicem diyorum yazmıcam diyorum okumicam diyorum ama bir şey beni buraya sokuyoe ve bişiler yazdırıyor sanki..." gibi kıymaeti kendinden menkul mesnedsiz ifadeler kullanmıyorsunuz...
-
ALLAH YOKTUR!
İstanbullu, senin söylediğine göre Konfüçyus kadar ahlakı olmayan başka bir insanın daha olmaması lazım! Ya şu Ahlakı ve Vicdanı artık kendinize mal edip durmayın, daha da gülünç hale geliyorsunuz... Daha bugün inanmadığı halde bir inançlıdan daha merhametli bir arkadaşımla karşılaştım...
-
DİNİ ANLAMDA NEYE İNANIYORUM... İnanç sahibi olanları anlayabiliyorum... Fakat inanç sahibi olmayanlarında anlaşılabilr tarafları olduğunu unutmayalım
Anlamadığınız o kadar belli ki, çırpınanın kim olduğu belli oluyor... "Herşeyi" yarattığını söylüyor ama "Yoktan Var Etmek" gibi birşeyin imasını bile yapmıyor nedense? Ve nedenser "Yoktan Var Edilmiş" tek bir örnek bile vermiyor Kur'an-da... Mesela İnsanı örnek veriyor... İnsan Yoktan var edilmedi, Yok iken topraktan var edildi.. Mesela gökleri/7 kat gökyüzünü ve yeri örnek veriyor... Gökyüzü ve yer yoktan var edilmedi, Big-Bangten milyarlarca yıl sonra, zaten var olan evrende, dünyanın güneşten kopan parça ile oluşması ile oldular... Cenneti ve Cehennemi örnek veriyor... Bunlar da yoktan var edilmeyecek, evrenin kendisinden var edilecekler... Herşeyi derken hiç bir zaman "Yoktan Var Etmek" kast edilmemiştir... Buna dair tek bir örnek gösterin ya hu... Bana örnek gösteremeyip, birde "çırpındıkça çırpınıyorsun" demeyin, Zira bu çok eğreti ve komik duruyor... Deniliyor ki; "Tanrı herşeyi Big-Bang'te Yoktan Var Etti..." İyi de, hani bunu ispatlayan Kur'an ayeti nerede? Kur'an-ın neresinde bunu niteleyen bir anlatım ve sıfat var? Hepsini yukarıda açıkladım... Siz işinize geldiği gibi başka ve alakasız anlamlara sokabilirsiniz ama ortada olan şudur ki; İnandığınızı iddia ettiğiniz Kur'an-ın mantığını zerre kadar anlamış değilsiniz... Ayette "Gökler ve Yeri" nitemelesi var... Gök yüzü ve Yer yoktan mı var edildi yoksa Güneşten kopan parçalarda dünyanın oluşması ile mi? Fantastik Edebiyatını bırakın artık, biraz gerçekçi düşünün...
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
Osmanlının Doğu Politikasına bakarsanız bunun cevabını görmemeniz için hiçbir neden yoktur Sayın Mavi... Ha eğer hala göremiyorsanız şu soruyu soruyorum: Osmanlı Devleti ele geçirdiği her toprakta, bölgede, İskan ve Yerleşim Politikaları çerçevesinde değişiliklikler yaparken, Aşiret Sisteminde niçin yapmadı? Alevi Türkler'e ne oldu ve Alevi Kürtler nereden çıktı? Hamidiye Alayları Türklerin Kürtleşmesine neden oldu mu? Yavuz Selim ve Şah İsmail arasında alevlenen ve temelleri Selçuklulara kadar giden Alevi/Sünnü ve Göçebe/Yerleşik mücadelesinde kim kazandı? Hangi taraf, korunulan hangi tarafın kimliğini benimsemek zorunda kaldı? Yazdığım yazıda bunlar açık ve net olarak yer almaktadır. Tarih'te yorumlayabilmeniz için karşınızdadır... Osmanlının Türklere bakış açısı da bellidir... Osmanlı Türkleri ve özellikle yoğunlukta yaşadıkları yerlerden alıp, Avrupa'ya atmış, sürgün etmiştir. Bu yetmezmiş gibi göndermediği Türklerin oldukları bölgelerde Kürt Aşiretlerini, Türkler karşısında kayırmışlardır... Bugün Osmanlının kurulduğu dönemde var olan Türk Boylarının, Aşiretlerinin hiçbirisinin esamesi okunamaz... Ne Karamanoğulları kalmıştır, ne Saruhanoğulları kalmıştır, ne Germiyanoğulları kalmıştır ne de başkası... Hepsi dağıtılmıştır, yok edilmiştir... Oğuz Boylarından eser yoktur neredeyse... Fakat Kürt Aşiretleri hiç bozulmadan hala devam etmektedir, hem de Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra bile... Hiç bunun nedenlerini düşündünüz mü? Osmanlının Kürtleri kayırdığı ve Türkler asimile edip yok ettiğini hiç mi farketmediniz? Cevabınızı merakla bekliyorum... Sayın Mavi... Bakın haksızlığa, zulme ya da bir milletin diğerine üstün tutulması anlayışına birlikte karşı çıkalım... Fakat bana gelipte "Türkler hep Kürtleri katlediyor, kanlı tarihinize bakın" iması yapılırsa, bende 1000 yıllık süreçte Kürtlerin kayırılıp Türklerin yok ve asimile edilmelerine karşın, son 60 yılda ibre Kürtlerin aleyhine döndüğünde "İnsan Hakları"ndan bahsedebildiklerinin hesabını sorarım... Sen yüzlerce yıl sistemin adamlığını yap, bir toplumun sömürülmesinde, yok edilmesinde silahdarlık, beylik, paşalık yap... O toplumu kendi içinde erit, asimile et... Ama ibre yine bazı şeyleri kendi bünyenin sindirememesinden sonra kendi aleyhine döndüğünde bana, Türklerin kendi kanlarıyla sulanmış ve kendi yok edilmişlikleri ile sonuçlanmış kanlı tarihin suçlusu olarak Türkleri göster yine... Ben buna gülerim sadece... Olayı PKK'ya indirgemiyorum... Dediğim gibi Kürt Kültürü yok edilmeye çalışılıyorsa, Çerkez Kültürü yok edilmeye çalışılıyorsa, Ege'deki Rum izleri, İzmir'deki Yahudi izleri, Hatay'daki Arap izleri vs... Bu ülkeyi "Bu Ülke" yapan, Bizi "Biz" yapan bütün izler, belirli bir başka niyetle yok edilmeye çalışılıyorsa, bunun karşısında duralım, tamam... Anadolu'daki hiçbir kültürel yapı, diğerinden keskin sınırlarla ayrı ve bağımsız düşünelemez... Ne Kürtler Türklerden ayrı ele alınabilir, ne büyük göç ile gelen Çerkezler Türklerden ve ne de Türkler Çerkezlerden kapalı kapılar ardında tümüyle apayrıdır, ne Egeli Rumlar ile Türkler birbirinden keskin çizgilerle ayrıdır... Hiçbirisi Mozaik bile değildir, mozaiklerde her renk birbirinden ayrı ayrıdır... Bizde ise hepsi birbirine geçmiş durumdadır, iç içedir... Ama bana gelipte Anadoludaki hep Kürtlerin mazlum olduğundan, Türklerin ise hep kayrıldığından ya da Kürt kültürünün, Türk kültürü karşısında yok edilmek istendiğinden ve hele hele Türklerin Kürtler karşısında bir kanlı tarihe sahip olduğundan bahsedilirse, bende size aslında kimin kim karşısında yok edildiğinin hesabını sorarım... Bu kanı aslında kimin akıttığının hesabını sorarım...
-
DİNİ ANLAMDA NEYE İNANIYORUM... İnanç sahibi olanları anlayabiliyorum... Fakat inanç sahibi olmayanlarında anlaşılabilr tarafları olduğunu unutmayalım
Apsuva, bunları yazmak yerine yapacağın şey çok kolay: Yukarıda açıklamalarını yaptığım ayetler, madem bana göre "Yoktan Var Oluşu Tanımlamıyor" ve madem ki sana göre "Yoktan Var Oluşu Tanımlıyor"... Ben niçin "Yoktan Var Oluşu Tanımlayamayacaklarını" teker teker açıkladım. Şimdi sana düşen ise, bu ayetlerin sana göre niçin "Yoktan Var Oluşu Düşündürdükleri"ni ispatlamandır... Ben senden sadece bunu bekliyorum, başka bir şey değil... Mesela; "Gökleri ve Yeri Yarattı" ifadesi, dünyaya ait "Gökler" (7katlı gökyüzü = Gökler) ve "Yer" kavramını içeriyorken Nasıl oluyorda buradan Big-Bang'in yoktan var edildiği anlamını çıkarabiliyorsunuz... Ya da İnsanın yaratılışı niteleyen bir sıfatı, nasıl oluyorda "Yoktan Var Oluş" olarak anlamlandırabiliyorsunuz... Tamam, yukarıdaki "Siz Kur'an okumadınız" şeklindeki ifadem sert kaçmış olabilir... Ama bu ifadem yanlış ise eğer, bunu çürütmek sizin elinizde değil mi? Madem ki Kur'an-ı okudunuz; Benim ele alış şeklimin yanlışlığını ve çıkardığım anlamların ayetlerle birlikte tutarsızlığını çok rahat ortaya koyabilmeniz gerekir. Şu an için vermeniz gereken cevap budur diye düşünüyorum... Bu benim değil sizin için çok önemli... Çünkü Kutsal olduğuna iman ettiğiniz Kur'an-da OLMAYAN bir düşünceye, Kur'an-da var diye inanıyorsunuz...
-
RİNA'ya
Anaaa... Haiku mu yazar oldun artık? Valla süper olmuş be! Severim ben Haiku'ları... Ecevit'te Haiku yazardı, rahmetli...
-
DİNİ ANLAMDA NEYE İNANIYORUM... İnanç sahibi olanları anlayabiliyorum... Fakat inanç sahibi olmayanlarında anlaşılabilr tarafları olduğunu unutmayalım
Aşağıda yazdıklarımın hepsi, Kur'an-daki İslam Anlayışının mantığı içersinde ele alınmaktadır... Aksini düşünen, aksini ispatlamak zorundadır... İspatlayamayan elma armut kel mahmuttur... Öncelikle Kur'an-ın bir sıfatı Tanrı'ya atfetmesinin en temel ve kullanılan örneği, öncelikle o sıfatı niteleyen örneklemin anlatılması ve sonra bunu niteleyen sifatın Tanrı'ya atfedilmesi şeklinde olur... Mesela: "La ilahe illallah" Yani öncelikle "İlahların Olmadığı" söyleniyor Ve bunun karşısında, sadece "Tanrı"nın var olduğu, Tanrı'nın "Tek" olduğu, Birliği sıfatı yakıştırılıyor... Ya da başka bir örnek: HÛD SURESI; 3- Af dileyin Rabbinizden; sonra da tövbe ile O'na yönelin ki, belirlenmiş bir süreye kadar sizi güzel bir nimetle nimetlendirsin ve her farklı derece sahibine hak ettiği ödülü versin. Eğer yüz çevirirseniz, o takdirde sizi büyük bir günün azabıyla korkuturum. 4- Yalnız Allah'adır dönüşünüz. Ve O, herşeye Kadîr'dir. Tanrı'dan af dilenilmesi, tövbe edilmesi söyleniyor. O'nun nimetlendirdiği ve ödüller verdiğinden bahsediliyor, aksi takdirde cezalandırdığı söyleniyor. Sonra herşeyin sonunda Tanrı'ya döndürüleceği belirtildikten sonra, Tanrı'nın sıfatı tanımlanıyor: O, herşeye Kadirdir... Gücü yetendir... Diğer bir örneğe geçelim: RA'D SURESİ; 7 -Küfre sapmış olanlar şöyle derler: "Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!" Sen sadece bir uyarıcısın ve her topluluk için doğruyu ve iyiyi gösteren bir önder vardır. 8 -Allah her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin neyi eksiltip neyi artıracağı bilir. O'nun katında her şey bir ölçüye bağlıdır. 9 -Gaybı da görünen âlemi de bilendir/Âlim'dir O... Kebîr, sınırsızca büyük O'dur; Müteâl, sonsuzca yüce O'dur. Önce küfre sapmış olanların tavırları anlatılıyor ve sonra Tanrı'nın herşeyi bildiğinden bahsediliyor. Gaybı ve Alemi bildiği söylendikten sonra sıfatı niteleniyor: O kebirdir, Sonsuz yüce olan O'dur... Son bir örnek verelim: FETİH SURESİ; 4 -O odur ki, müminlerin gönüllerine, imanları beraberinde iman geliştirsinler diye, mutluluk ve huzur indirdi. Yalnız Allah'ındır göklerin ve yerin orduları. Alîm'dir Allah, Hakîm'dir. 5 -İnanmış erkekleri ve inanmış kadınları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokması içindir bu. Sürekli kalıcıdırlar orada. Ve onların çirkin davranışlarını örtüp gizlemesi içindir. İşte bu, Allah katında çok büyük bir kurtuluş ve eriştir. 6 -Ve Allah hakkında kötü sanılar besleyen erkek münafıklarla kadın münafıklara ve erkek putperestlerle kadın putperestlere, o kötülük girdabı başlarına dönesilere azap etsin diyedir bu. Allah onlara öfkelenmiş, onları lanetlemiş ve kendilerine cehennem hazırlamıştır. Kötü bir varış yeridir o. 7 -Yalnız Allah'ındır göklerin ve yerin orduları. Azîz'dir Allah, Hakîm'dir. Aynı şekilde; Tanrı'nın Aziz'liği ve Hakim'liği sıfatlarından önce, bu sıfatların niteleneceği kabuller ortaya konuluyor ve ancak ondan sonra sıfat niteleniyor... Ve dikkat ederseniz; Önce olgu anlatılıyor ve daha sonra o olguyla alakalı sıfat Tanrı'ya atfediliyor... Mesela; Önce insanların Tanrı'dan af dilemelerinden bahseden bir ayette, Tanrı'nın bağışlayıcı olduğu ya da azap verici olduğunu niteleyen sıfatları kullanılır... Önce Tanrının herşeyi gördüğü ve bildiğinden bahseden bir ayette, Tanrı'nın hakim ve Muktedir olduğunu niteleyen sıfatları kullanılır... Kur'an-ın mantığı ve Tanrı'yı sıfatlandırması bu şekildedir... Umuyorum ki; Kur'an-dan anlamadığımı iddia edebilen arkadaşlar bunu zaten biliyor olsunlar... Şimdi gelelim arkadaşımızın "Yoktan Var Edilme"nin ispatı olarak düşündüğü Kur'an ayetlerinin, Kur'an-ın ortaya koyduğu sistem çerçevesinde ele alınmasına... Bakara Suresi 117'nin Fethullah Gülen'ce açıklanmış hali: Burada bile "Yoktan Var Etmek"ten bahsedilmiyor... "Daha önce örneği olmayacak şekilde yaratmaktan, ortaya koymaktan" bahsediliyor... Michalengelo'da Davut Heykelini, daha önce benzer bir örneği yokken ortaya koydu... Ünlü Yelken Oteli'ni yapanlar da, o otelin daha önce bir benzeri yokken, onu bir benzeri olmayacak şekilde ortaya koydular... "Bedea" kelimesi, yazıda da olduğu gibi daha önce örneği olmaksızın ortaya koymaktan bahseder... Şimdi birisi çıkar ve der ki; "Ama Tanrı varlığı, daha önce örneği yokken yoktan var etti, bu anlam onu niteliyor?" Kur'an ayetlerini cımbızlamaya karşı olan Müslüman arkadaşların, yapılmasını gerektiğine inandıkları gibi, ayetleri öncülleri ve ardılları ile birlikte ve kelimenin anlamı ile tutarlı bir şekilde ele alalım bakalım "Yoktan Var Etme" anlamı çıkıyor mu? BAKARA SURESİ; 116 -"Allah çocuk edindi." dediler. Hâşâ! Böyle bir şeyden arınmıştır O! Tam aksine, göklerdekiler de yerdekiler de O'na aittir. Bunların tümü O'nun önünde boyun bükmektedir. 117 -Gökleri ve yeri, güzelliklerle donatarak yaratan Bedî' O'dur. Bir şeyin olmasına karar verdi mi ona sadece "Ol!" der. Artık o, oluverir. 118 -Bilgiden yoksun olanlar dedi ki: "Allah bizimle konuşsaydı yahut bize bir mucize gelseydi ya! ..." Onlardan öncekiler de aynen onların dediği gibi demişti. Kalpleri birbirine benzemiştir. Biz ayetleri, gerçeği apaçık bilmek isteyenler için iyiden iyiye açıklamışızdır. Aynı kelime EN'AM SURESİ'nde de geçer, birlikte ele alacağız..: 100 -Allah'a bir de cinleri/gözle görülmeyen yaratıkları ortak koştular. Oysaki, onları O yaratmıştır. Bilgisizce O'na oğullar ve kızlar isnat etme saçmalığını gösterdiler. Şanı yücedir O'nun! Onların nitelemelerinin ötesindedir O! 101 -Gökleri ve yeri yaratıp donatan Bedî' O'dur! Nasıl çocuğu olur O'nun, kendisinin bir eşi olmadı ki! Her şeyi O yarattı ve her şeyi en iyi şekilde bilen de O'dur! Bu iki sure arasında bir benzerlik dikkatinizi çekti mi? ikisinde de öncelikle İnsanların Yaratılmasından (insan Yoktan var edilmedi, topraktan ve sudan yaratıldı) ve buna istinaden de göklerin ve yerin yaratıldığından (gökler ve yer yoktan var edilmedi, evren oluştuktan ya da yaratıldıktan çok sonra, var olan maddeden yaratıldı, olduruldu.) bahsediliyor. Yani ayetlerle bir bütün olarak düşünüldüğünde, "Eşsiz ve Örneksiz Olarak Oldurma" anlamı çıkıyor, fakat "Yoktan Var Etmek" gibi bir anlamın çıkması imkansız... EN'AM 1'e gelirsek (En'am 101'i yukarıda açıkladım zaten): EN'AM SURESİ; 1 -Hamt Allah'adır! O ki gökleri ve yeri yaratmış, karanlıklara ve nura vücut vermiştir. Sonra, gerçeği örtenler bunları Rablerine denk tutuyorlar. 2 -Sizi bir balçıktan yaratmış olan O'dur. Sonra hüküm verip bir süre belirlemiştir. Belirlenmiş başka bir süre de onun katındadır. Bütün bunlardan sonra siz hâlâ kuşkulanıp duruyorsunuz. 3 -O, göklerde de Allah'tır, yerde de. O, sizin iç dünyanızı da bilir, açığa vurduklarınızı da. Neler kazanmakta olduğunuzu da bilir O! 4 -Onlara Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelir gelmez, ondan hemen yüz çeviriyorlardı. Gördüğünüz gibi çok açık ve net... "Yoktan Var Etmek"ten değilde, İnsanın Yaratılmasından bahsediyor. Bildiğiniz gibi İslam'a göre İnsan "Yoktan" Yaratılmadı... İnsan, balçıktan "Yokken" Yaratıldı... Yoktan yaratılmak ile Yok iken yaratılmak arasında çok fark var... Dolayısı ile EN'AM 1'de de "Yoktan Var Etmek" gibi bir anlam çıkarılamaz... Çünkü Yoktan Yaratılan birşeyden değil, Var Olan Balçık'tan oluşturulan İnsan söz konusu ayette. Ve ben doğru şekilde ele alıyorum, çünkü cımbızlamadan, ayetleri bütünlük içersinde ele alıyorum... Aksini iddia eden buyursun... A'RAF SURESİ'ne gelelim: 54 -Rabbiniz o Allah'tır ki, gökleri ve yeri altı günde yaratmış, sonra da arş üzerinde egemenlik kurmuştur. Geceyi gündüze bürüyüp örter. O bunu, bu da onu aralıksız ve titiz bir biçimde kovalar durur. Güneş, Ay, yıldızlar O'nun emrine boyun eğmiş. Gözünüzü açın; yaratış da O'nundur, emir veriş de/yaratış da O'nun içindir, emir veriş de. Âlemlerin Rabbi olan Allah çok yücedir. Bu ayeti öncülleri ve ardılları ile ele almaya gerek yok... Çok açık ki "Birden bire Yoktan Var Etmek"ten değil, çoktan oluşmuş evren içersinde Dünyanın 6 günde yaratılmasından yani var olan evrende Dünyanın oluşturulmasından bahsetmekte... Sanırım dünyanın Big-Bang'ten yaklaşık 9 Milyar yıl sonra oluştuğunu biliyorsunuz? ZUMER SURESİ'ne geldiğimizde ise ayetin öncülleri ve ardıllarını almak önem taşıyor, çünkü onlarla birlikte bütünsel bir anlam ifade ediyor: 57 -Yahut şöyle diyecektir: "Allah bana kılavuluk etseydi elbette ben de korunanlardan olurum." 58 -Azabı gördüğünde şöyle de konuşacaktır: "Bana bir kez daha imkân verilseydi de güzel düşünüp güzel davrananlardan olsaydım!" 59 -Hayır, olamaz! Ayetlerim sana geldi de onları hemen yalanlayıverdin; büyüklük tasladın ve kâfirlerden oldun. 60 -Allah'a yalan isnat edenleri, kıyamet günü yüzleri simsiyah halde görürsün. Kibirliler için cehennemde bir barınak mı yok! 61 -Korunup sakınanları Allah, kendi başarıları yüzünden kurtarır. Ne kötülük dokunur onlara ne de kederlenirler. 62 -Allah Haalik'tir, her şeyin yaratıcısıdır. Her şey üzerine Vekil olan da O'dur. 63 -Göklerin ve yerin kilitleri/anahtarları O'nundur. Allah'ın ayetlerini inkâr edenler, hüsrana uğrayanların ta kendileridir. 64 -De ki: "Bana, Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz, ey cahiller?" 65 -Yemin olsun, sana da senden öncekilere de şu vahyedilmiştir: Eğer şirke saparsan amelin kesinlikle boşa çıkar ve mutlaka hüsrana düşenlerden olursun. Zumer Suresinden Cennet ve Cehennem ve Dünya hayatı tasvir ediliyor ve buna bağlı olarak "Tanrı herşeyin yaratıcısıdır" deniliyor... Bu sizce "Yoktan Var Etme" anlamını mı çıkarıyor, yoksa "Oldurma/Oluşturma" anlamı mı? Çünkü bildiğiniz gibi "Dünya" Yoktan var edilmedi, var olan uzayda, oluştu... Cennet ve Cehennemde Kıyamet ile birlikte yine var olan gerçeklikte oluşturulacak... Bakın uzun uzadıya anlamsız yorumlar yapmıyorum... "Apaçık" olarak gönderilmiş Kur'an-daki ayetleri bütün olarak alıp, gösterdikleri apaçık anlamları ile yani nasıl ele alınması gerekiyorsa öyle ele alıyorum... Gelelim MUMİN SURESİ'ne... 60 Rabbiniz buyurmuştur ki: Dua edin bana, cevap vereyim size! Kibre saparak bana ibadetten uzaklaşanlar, aşağılanmış bir halde cehenneme gireceklerdir. 61 -Allah, içinde dinlenesiniz diye sizin için geceyi yarattı. Gündüzü de aydınlık kıldı. Şu bir gerçek ki, Allah, insanlara her halde lütufkâr davranıyor fakat insanların çokları şükretmezler. 62 -İşte o Allah'tır sizin Rabbiniz! Her şeyin yaratıcısıdır O. Tanrı yok O'ndan başka. Durum bu iken, nasıl oluyor da çevriliyorsunuz? 63 -Allah'ın ayetlerine kafa tutanlar, işte böyle döndürülürler. 64 -Allah odur ki, yeryüzünü sizin için durulacak yer, göğü bir bina yaptı; sizi yaratıp donattı ve görünüşünüzü güzel yaptı, sizi temiz ve güzel nimetlerle rızıklandırdı. İşte bu Allah'tır sizin Rabbiniz! Âlemlerin Rabbi olan Allah ne kadar yücedir! Çok belli ki "Yoktan Var Etmek" diye birşey anlatılmıyor... Zaten var olan evrende henüz "Yok iken" Gece ve Gündüzün oluşturulmasından, Zaten var olan evrende Yeryüzünün oluşturulmasından, Gökyüzünün oluşturulmasından bahsediliyor... Bunlar "Yoktan" var edilmemişlerdir... "Yok iken" var edilmişlerdir... Mesela ben düz çizdiğim resmi "Yoktan Var" etmedim... "Yok iken" var ettim... Siz çocuğunuzu dünyaya getirdiğinizde "Yoktan Var" etmediniz... "Yok iken" var ettiniz... Tanrı yeri ve göğü yoktan var etmedi... Zaten var olan evren, "Yok iken" var etti bunları... Sanırım aradaki nüans farkını anlayabilecek kadar Türkçe biliyoruz? Değil mi? AHKAF SURESİ'ne geçelim... 2 -Hikmeti sınırsız, kudreti sonsuz Allah'tan, Kitap'ın indirilişidir bu... 3 -Gökleri ve yeri ve ikisi arasındakileri hak olarak ve belirlenmiş bir süre için yarattık biz. Küfre batanlarsa uyarılmış oldukları şeyden yüz çevirmektedirler. 4 -De ki: "Allah dışında yakarmakta olduklarınızı gördünüz mü? Gösterin bana, yerden neyi yarattılar onlar? Yoksa göklerde bir ortaklıkları mı var? Eğer doğru sözlü kişiler iseniz bundan önceki bir kitap, yahut bir bilgi kalıntısı getirin bana!" 5 -Kıyamet gününe kadar kendisine cevap vermeyecek birilerine, Allah'ın berisinden yalvarıp durandan daha sapık kim vardır? Ve o yalvardıkları, onların yakarışından habersizdirler. 6 -İnsanlar, haşredilmek üzere toplandığında, o taptıkları onlara düşman olurlar; onların ibadetlerini de inkâr ederler. 7 -Herşeyi ayan-beyan gösteren ayetlerimiz onlara okunduğunda, kendilerine gelmiş olan hakkı inkâr edenler şöyle derler: "Açık bir büyüdür bu!" Tekrar göğün ve yerin ve özellikle ikisiyle birlikte gök ile yerin arasındakilerin yaratılmasından bahsediyor... Şimdi siz bunu taaa Big-Bang'e kadara götürüp "Yoktan Var Etme" anlamı çıkaracak kadar zeki olabilirsiniz ama ne yazık ki bu kasmaca mantık karşısında şunu da ispatlamanız gerekiyor: Madem ki bu ayet Big-Bang'i kastediyor, niçin Gök ile Yer arasındaki insanında yaratılmasını konu edinmiş ve özellikle onun üzerinde durmuş? Yoksa insan da mı Big-Bang ile yaratıldı? Çok açık ki bu ayet "Yoktan Var Etme"yi değil, Big-Bang "Yoktan Var Etme"yi ispatlıyor olsa bile (ki öyle birşey yok), Big-Bang'ten yaklaşık 9 milyar yıl sonra oluşmuş olan Gök ile Yeri ve Arasındakilerin Oldurulmasını/Oluşturulmasını kastediyor... Kur'an-ın ayetlerini cımbızlamadan almak ne kadar güzel değil mi? Tüm düşünceleri apaçık gözünüzün önüne seriliveriyor... Ama komik olanlar kimler biliyor musunuz? Kur'an ayetlerinin tek tek cımbızlayarak ele alınıp eleştirilmesine kızıp, Kendi işine yarıyor diye Kur'an ayetlerini cımbızlayarak ele alanların düştükleri durum... Veee son olarak HAŞR SURESİ'ne gelelim: 21 -Eğer biz bu Kur'an'ı bir dağın üzerine indirseydik, her halde sen onu Allah korkusundan huşû ile boynunu bükmüş, çatlayıp yarılmış görürdün. Biz benzetmeleri insanlar için yapıyoruz ki, inceden inceye düşünebilsinler. 22 -Öyle Allah ki O, tanrı yok O'ndan başka. Gaybı da görünen âlemi de bilen O! Rahman O, Rahîm O. 23 -Öyle Allah ki O, ilah yok O'ndan gayrı! Melik, Kuddûs, Selâm, Mümin, Müheymin, Azîz, Cebbâr, Mütekebbir. Allah, onların ortak koşmalarından yücedir, arınmıştır. 24 -Allah'tır O! Haalik, Bâri', Musavvir'dir O! En güzel isimler/Esmâül Hüsna O'nundur. Göklerde ne var, yerde ne varsa O'nu tespih eder. Azîz'dir O, Hakîm'dir. Burada da "Yoktan Var Etmek" anlamı çıkmıyor ne yazık ki... Çünkü özellikle üzerinde durulan şey "Tanrı'nın tesbih edilmesi" ve "Tesbih Edenler"... Yine de bu ayeti daha önce açıklamıştım ve hemde İslami Sitelerin kaynakçalarından yararlanarak ve onların yorumlarına dayanarak... Şu linke tıklayıp, 18inci iletimi okuyunuz... Şimdi tekrar soruyorum: Var mı bana Kur'an-daki ayetleri, sahip olmadıkları anlamalara sokmadan ve diğer ayetler arasından cımbızlayarak almadan "Yoktan Var Etmek" diye birşeyin Kur'an-da geçtiğini ispatlayabilecek birisi? Yukarıdaki ayetleri, ayetlerde geçen kelimelerin ve sıfatların kelime anlamlarını da alarak, iyice ayrıntılayarak açıklamak isterdim fakat o kadar vaktim yok şu gece yarısında... Ama merak eden ayetlerin arapçalarını bulur, kelimelerin arapça karşılıklarını ve anlamlarını bulur, ayetin öncülleri ve ardılları olan ayetlerle bir bütün olarak ele alır ve yine gerçeğin söylediğimden farklı olmadığını ortaya koyar... Şunu merak ediyorum: Kur'an-da olmadığı halde, niçin "Yoktan Var Edilmek" gibi akla ve bilime sığmayan, hiç bir tutarlılığı olmayan bir şeyi savunuyorsunuz? Aaa pardon, siz hiç Kur'an okumamıştınız değil mi? Size ne öğretildiyse onu savunuyordunuz sahi... Pardon, pardon...
-
DİNİ ANLAMDA NEYE İNANIYORUM... İnanç sahibi olanları anlayabiliyorum... Fakat inanç sahibi olmayanlarında anlaşılabilr tarafları olduğunu unutmayalım
Merak etme Apsuva, bu ayetlerinin hepsinin sandığın gibi olmadıklarını ispatlayacağım... Biliyorum, Bakara 117'yi nasıl ispatladıysam ve sen nasıl kabul etmediysen, işine gelmediyse, yine işine gelmeyip kabul etmeyeceksin... Ama dostum bak gel sen bana inan; Kur'an-ın hiçbir yerinde "Yoktan Var Etme" anlamını niteleyen tek bir ayet ve kavram bile yoktur... Kur'an-da yeri olmayan birşeye inanarak Kur'an-ın ayetlerini reddediyorsun, söyleyeyim...
-
Günah Keçisi...
Ahhhha ha haaa... Komedi yaaa...
-
DİNİ ANLAMDA NEYE İNANIYORUM... İnanç sahibi olanları anlayabiliyorum... Fakat inanç sahibi olmayanlarında anlaşılabilr tarafları olduğunu unutmayalım
Big-Bang teorisi, Yoktan Var Ediş düşüncesini birebir çürüten bir teoridir... Aynı zamanda Kur'an-ın tek bir yerinde dahi, Tanrı'nın herşeyi Yoktan Var Ettiği gibi bir düşünce ya da ifade geçmez... Buna tek bir örnek getirin yeter... Yukarıdaki ayetin öncülleri ile ardıllarını alın ve öyle okuyun... "Tanrı'nın Yoktan Var Etme"sinden değil, "Tanrı'nın çocuk edinmeyişinden ve insanoğlunu yaratmış yani oldurmuş oluşundan" bahseder... Burada bir Yoktan/Hiçlikten Var Etme anlamı yoktur. İnsanoğlu'nu var olan başka madddelerden vücuda getirmek anlamı vardır, çünkü insandan bahsetmektedir ayet... Ayetin aslında "Bedi'" kelimesi kullanılır ve bu insanı topraktan yaratmak anlamına gelir. Yani bu ayette insanın yaratılışından bahsettiği için, kaçınılmaz olarak Bedi' kelimesinin "İnsanı Topraktan Yaratma"yı ifade eden anlamını kullanacağız. Eğer ayetin öncül ve ardılları olan ayetlerde Evren'in yaratılmasından bahsedilseydi, o zaman derdik ki; "Evet, Tanrı Evrenin yoktan var edildiğinden bahsediyor ve bu anlamını kullanmalıyız..." Ama hayır, yukarıdaki ayetin öncüllerinde ve ardıllarında "İnsanı yaratmış olmasından" bahsediliyor ve bu yüzden ayette geçen anlam "Yoktan Var Etmek" değil, "İnsanın Topraktan Yaratılması"dır... Ben size "Eli yüzü düzgün" dediğimde size "Yüzmek" fiilinden ya da "Yüz" sayısından bahsetmediğimi kavrayabilirsiniz diye düşünüyorum... Çünkü ben öyle dediğimde "Evet, Yüz 99dan sonra gelir" ya da "Tamam hadi yüzelim" demezsiniz... Çünkü öyle bir anlamda kullanmamışımdır o cümledeki "Yüz" kelimesini... Şimdi açık ve net soruyorum: "Kur'an-da Yaratılışla ilgili herhangi bir kelimenin Yoktan Var Etme anlamını nitelediği bir ayet ve ayet grubu gösterebilir misiniz?" Ben gösteremeyeceğinizi iddia ediyorum. Çünkü Kur'an-ın hiç bir yerinde Yoktan Var Etmek anlamında kullanılan bir ifade, öğüt, tümce, olay, olgu ya da kavram yoktur... Hadi diyelim ki ben gözden kaçırdım... Lütfen bana bunu ispatlayınız... Bende eğer öyle olmadığını ispat edemezsem, özür dileyeyim ve bunu yapmaktan onur duyarım... Arkeolojik kazılar pek gerekmiyor... Ergenekon Destanını biz Arkeolojik kazılardan bilmiyoruz mesela... Ya da Dedem Korkut hikayeleri Arkeolojik Kazılarla derlenmedi, zamanla sözlü geleneğin birikimyle derlendi... İlyada ve Odysia'da Arkeolojik Kazılarla bulunmadı, Heredot bunları sözlü gelenekten derleyip toparladı zamanında... Sümer ve Mısır inançları da bir kısmı Sözlü Gelenekti, bir kısmı yazılı... Ve Sözlü Gelenekler sandığından daha etkilidir...