Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Tengeriin boşig

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey

  1. Uygulanmış olabilir Türklerde fakat genel itibarıyla o kadar yaygın ve uygulanır olduğunu pek sanmıyorum. Madem sen söyledin, tekrar bir araştırma yapıp, o şekilde emim olmak lazım öyleyse... Fakat Hakanların Çinli kadınları ikinci eş olarak almaları olası. Çünkü bir kimsenin Hakan olabilmesi için annesinin Türk olması gerekirdi, ancak Çin ile ilişkiler neticesiyle de Çin'den eş alıyorlardı. Böylelikle iki eş almak durumunda kalmış olunabilmesi muhtemel. Bir taraftan hakan olacak bir şehzadenin Türk anneden doğup yetiştirilmesi, Diğer taraftan da Çin ile iyi ilişkiler sürdürmek. O yüzden "Konçuy" adı da Çince kaynaklı olabilir... Fakat "Kuma" uygulamasının da benzeri bugüne kadar Yörüklerde de görülüyordu ama bu yine keyfi değil. Evli çiftler çocukları olmazsa ikinci bir eş alabiliyorlar, ama çocuk sahibi olmak için... Ölen kardeşin eşini sahiplenmek uygulamasının varlığını reddetmiyorum ama bu çok eşlilik olarak mı değerlendirilir emin değilim. Netice de evlenmemiş kardeşle de sürdürebilir kadın evliliğini... Bundan başka bir uygulamaya rastlamadım ben açıkçası... Bu uygulamaların da Arapların Çok Eşlilik uygulamalarından yine toplumsal ve kültürel olarak farklılık gösteriyor diye düşünüyorum. Dediğim gibi Evlilik Anlaşmaları; toplumlara, kültürlere, çağlara göre farklılık gösterir.
  2. Açıkçası insanlar "Tek Eşlilik/Çok Eşlilik" konusunda doğaları gereği bir kaçınılmaz bir çelişki içersindedirler... "Eş Olma Durumu"ndan kastımız, insan için, "Birlikte Yaşama" olgusu ise eğer, insan medenileştikçe ve kadına verilen değer "Kadın-Erkek" ayrımı gibi bir düşünceyi ortadan kaldıracak derecede, gereği gibi arttığında "Tek Eşliliğe" yöneliyor, fakat bu Toplumsal ve Yasal olarak böyle... Fakat yine de insanlar "Birlikte Yaşama" olgusu dışında, "Cinsel-Tatmin" açısından tek eşli değiller... Ben öyle düşünüyorum ki, evlilik denilen kurumun ortadan kalkacağı bir zamanda gelecektir. Zira Evlilik kurumu, tarafların haklarını birbirlerine ve topluma karşı güvence altına alabilmek için yapılan bir anlaşmadır. Bu, insanların toplumsallaşma süreçlerinde öncelikle Dinsel Kutsama ile ve sonra Anayasal Güvence ile teminat altına alınmıştır. Öz olarak temelinde, evlilik sözü veren bireylerin birbirlerinin haklarını koruma altına alan, dolayısı ile başka bir açıdan bakarsak, çiftlerin haklar konusunda birbirlerinin haklarını gözetemeyecekleri, koruyamayacakları güvensizliğine dayalı bir antlaşmadır. Yani taraflar bu akt ile birbirlerinin haklarını güvence altına almalarının yanında, bir taraftan da bu birbirlerinin haklarını devlet hukuku olmadan koruyamayacaklarının itirafıdır. Şu halde, toplumlar eğitildikçe ve kendi ve karşılarındaki insanların haklarını gözetebilecek derece de erdem sahibi oldukça, evlilik sözleşmeleri yapmayı gerekli görmeyeceklerdir, bugün böyle bireyler vardır zaten. Atılan bir imzanın atılmamış olmasının, aile denilen birlikteliği zedeleyeceğini düşünmüyorum. Fakat yine de "Çocuk için evlenme" düşünesini desteklerim ve gerekli olduğunu düşünüyorum. Çünkü çocuk yapmak, toplumsal bir olgudur, topluma bir birey kazandırmaktır ve ebeveynler kadar toplumda o çocuktan sorumludur. Fakat tarihsel süreç içersinde büyük bir anlam değişikliğine sahne olmuştur Çok Eşlilik. Yani Kapitalist Popüler Kültür'ün yarattığı bireyler, daha çok "Fantazi-*****-Erotizm" diyebildiğimiz, Cinselliğin Pazarlanması ile çok eşliliğe sahne olmaktadırlar, ki bu birlikte yaşama azminden çok tatmin olmaya dayalıdır. Fakat geçmişte çok eşlilik, ihtiyaca dayalı olarak ortaya konuluyordu. Ve yine bu ihtiyacın belirlenimi, toplumdan topluma değişiyordu. Örneği Araplar çok eşliliği uygularken, Türkler uygulamayabiliyorlardı. Konu ile alakasına gelince, o da şudur ki: Pek belli ki Evlilik ile ilgili kabuller, toplumlara, kültürlere, olgulara ve hatta gelecekle ilgili ütopyalarda göre bile değişiklik göstermektedir. Şu gerçeklik vardır ki: Evlilik, Kapitalist Popüler Kültürden önce bir ihtiyaç olarak, bireylerin birbirlerinin haklarını temin etmek, korumak ve kollamak amacıyla yapılan bir toplumsallaşma aracı idi. Bugün ise, artık evliliğe gerek duymayacak kadar haklarından haberdar ve karşısındakinin haklarını da kollayabilecek kadar dürüst ve erdemli bireyler yetiştirebiliyoruz... Yine de "Ben oldum" diyebilen büyük çoğunluktan böyle birşey beklemek için çok çok çok erken...
  3. Benimde açmayı düşündüğüm iki üç grup var Ama mesela Grup üyelerine özel, kendi mesajlaşmalarını içeren bir bölüm olacak mı? Birde şu Bloglardaki "Taslak Yap (Görünmez)" şeklinde değiştirilmesi fikri(m) iyi olmuş Sadece Editörlerimizin görebildiği yazılar yazabileceğiz...
  4. Cin'in başımıza vurabilmesi için, kendisinin de soyut olması gerekmez mi? Ben hiç somut Cin görmedim! Başınıza gelen olayları ise soyuta atamanız... Nasıl desemmm... abartı... Benzer olaylar benimde başıma fazlasıyla geldi, Mesela babam aylığını kaybetmişti, kaybettiğinin farkına akşam vardık. Geldiği yolu aradık, normalde herkesin çoklukla geçtiği bir köşe de babamın lastiklediği haliyle duruyordu... Yani düşünseniz, kimsenin görmemesi imkansız dersiniz ama görmemiş kimse, gören alırdı o kadar parayı... Ama bunu soyuta atamak gerekmez, ardından bir "Seçilmişlik" egosu aramakta gerekmez... Çünkü güvenlikte olduğunuz düşündüğümüz şeylerinde, (size göre Şeytanın vesvesesi ile) kimi insanlarca zarara uğratıldığını görüyoruz. Şeytan'a mı iman etmeliyiz, kimseye vesvese vermesin diye? Bu yaşantıları siz özel bir anlama bürüyebilirsiniz ama öyle olmadığını düşünüyorum...
  5. Sayın Istanbulian, Alaka gösterip her cümlemin teker teker karşılığını yazmaya çalışmışsınız, sağolun. Fakat şu Kırmızıladığım ifadelerden hiç hoşnut olmadım. Zira babamı tanıyıp tanımamam konusunda oldukça hassasımdır ve kendisine sorup sormamam konusunda herhangi bir tavsiye alabileceğim bir kimse olduğunuzu hiç sanmıyorum. Ayrıca kime ne sorup sormayacağım konusunda da yönergede bulunacak birisi olduğunuzu da sanmıyorum. Babamın hangi psikoloji ile davrandığından emin olacak kadar kendisini iyi tanıyorum. Tanımadığınız bir insan hakkında, tanımadığınız bir insana böyle tavsiyeler vermeyin, çünkü belki insanların hassas oldukları bir konudur ve size beklemediğiniz şekilde sert çıkabilirler... Umarım yeterince açık ve nettir... "Tanrı nasılsa beni cennetine alacak" düşüncesi bir dindar için gayet normal bir düşüncedir ve kimi zaman getirisini tahmin edemeyebilirsiniz...
  6. Jön, sana iki tane örnek vereceğim ama herkes kişilerin eylemleri İslam'ı bağlamaz diyecek... Tamam bağlamaz ama her tanıdığım da böyleyse, ben bir çapanoğlu ararım... Bizim bir tanıdık var, adam uzun yıllar şirketlerde falan çalıştı... Üç-Beş sene önce bir tarikata girdi, dindar oluverdi birden... Üç-Beş sene içersinde girmiş olmasının nedeni de Akp başa geldikten sonra bizim buralarda tarikatlerin artmasından dolayı... Neyse, adam sonra işinden ayrıldı falan... Şimdi evinin altında bir giyim dükkanı açtı... Hergün elinde Zaman gazetesi... Müşterileri geldiğinde dualar eksik olmuyor falan... Bu değilde, adam vergi kaçırıyor... Yani ne vergi tabelası var ne başka bir yükümlülüğü... Neden? Çünkü kafirin devletine vergi vermemek eyüdür... Hadi en iyi ihtimalle böyle düşünmediğini var sayalım... Yine de bu adamın bu şekilde vergi kaçırması, dine uyar mı? Yoksa dinden midir? Başka bir arkadaş vardı... Din-Allah diye diye milleti milyarlarca dolandırdı... Evlerin üstlerine Alüminyum döşüyorlardı iki kardeş... Ağızlarından dualar eksik olmuyordu ve güvenilir! kimselerdi, herkes tavsiye ederdi onları, tarikattendiler... Piyasayı 30bin lira dolandırdılar... Daha ayrıntısına gerek yok... Belki kötülükleri yapmayı din salık vermiyor ama İnsanlara iyiliği de pek öğretemediği açık gibi... Adam şu bilinç var: "Müslüman olmayana verilen sözün Tanrı katında değeri yoktur, tutmayabilirsin..." Şimdi bu adamın bu benimseyişinin temeli din mi, değil mi? Bunu merak ediyorum... "Bizden olmayan, bizden değildir!" Ama başka bir örnek vereyim: Babam 62 yaşında ve hala inşaatlarda çalışır... Neden hep babamı örnek veriyorsam bende, peygamber gibi adam!... Patronu babama 650liralık aylığının 300lirası diye 400lirasını vermiş ve babama 300lira verdiğini sanıyormuş, öyle demiş... Patronuda o parayı, başkasından alacağı varmış ve almış ama 300lira aldığından emin olduğu için saymamış ve babama saymadan vermiş. Babam eve geldi, saydık ve 400lira çıktı. Babam "bu adam bana 300lira verdiğini söylemişti" dedi. Babamın adamda hala 350lira alacağı var diye, adam dün geldi ve 350lirayı getirdi. Annemde geçende bize fazladan 100lira verdiğini, 250lira vermesi gerektiğini söyledi. Adamın ağzı bir karış açık kaldı. Gitmiş parayı aldığı adama sormuş, ona kaç lira verdi diye. Adam "ben sana 400lira vermiştim" demiş... Sonra babamın işvereni gelmiş babama teşekkürler falan... Ve babam o anlattığım ilk adamlar kadar da dinin içinde değildir. Birtek ibadetini yapar o kadar, ne dini sohbetlere katılır, ne bir program izler, ne de o konularda kitap okur... En fazla zoraki bir anlama bürümem gerekiyorsa şöyle diyebiliyorum bu tabloya bakarak: "Din aynı din ama kişilerde bünyeye yaptığı etki farklı." Başka bir açıdan bakacaksak eğer şunu söyleyebilirim: "İnsanların Ahlaki değerlerinde dinin öğretilerin yeri çok azdır..." Ben hayatımı dine göre şekillendirmiyorum ama babamın o parayı iade etmesinden en çok ben onur duydum... İade etmese etmezdi ve ne adamın haberi olurdu ne başkasının... Ama "Tanrı vermemi emrediyor" deyip vermedi, hakkı olmadığı ve o fazladan 100lira için emek harcamadığı için verdi... İşte ben bu yüzden "Tanrının koşullaması ile" değilde, "İyiliği, yapmak gerektiği için yapmalı" diyorum... Çünkü "Tanrı istediği için" iyilik yapan birisi, "öteki tarafta Tanrı nasılsa affedecek, nasılsa hepimiz cezamızı çekip cennete gireceğiz" diye korkmadan herşeyi yapabilir... Çünkü nasılsa kurtulmuş o, nasılsa sevgili bir kul... Fakat iyiliğin değerini bilen bir kimse, öteki dünya kaygısı olmadan hiçbir iyiliği yapma fırsatını kaçırmaz... Ne derseniz deyin, ben kendim biliyorum...
  7. ******** Ya Taklamakan, diğer bir konuda da sormuştum ama cevap alamadım: Şimdi bak taa Habil ile Kabil kıssasından, hiç mi hiç alakası olmadığı halde Taaaa Rna'yı bulup alakalandırmışlar... Yani aslına bakarsan gören şaşırım kalır... Ama Kur'an-da çok çok açık ve net bir ayet var: "Onlara ******** maymunlar olunuz dedik!" Bilimde de "Tersine Evrim" denilen birşey var, biliyorsun... Mesela bunun örneği olarak Yunus balığı falan bulundu Japon denizinde, bilim adamları şaşırmıştı... Ya da kuyruklu insanlar... Aşırı kıllı insanlar falan... Ben merak ediyorum da: Kur'an-ın bu açık ve gayet net ayetini niçin alıpta "Ahanda bakın, Kur'an Tersine Evrim'in olduğunu bugünün bilim adamlarından 1500yıl önce söylemiş!" diyemiyorlar? Oysa çok açık ve öyle binbir tane kılıfa ve anlama bürümeye de gerek yok: "Maymun olunuz dedik." Yani Tanrı, normal bir insanı maymuna çevirmiş işte... Bu direkt olarak Tersine Evrim demek değil mi? Ama bir tanesi de çıkıp bunu söyleyemiyor... Niye? Çünkü aslında diğer tüm kılıf bulma ve bilime uydurma çabalarının temelsiz ve çürük olduğunu ve kendilerini bile gülünecek hale soktuğunu biliyorlar... Neyse, biz yenilerini bekliyoruz... Devam Sarıgöl...
  8. ************* Ne yani şimdi Habil ile Kabil hikayesi bunu mu anlatıyor? Rna'yı he mi? Hehh he hee... Hayyam, bak verdiğin kıssanın manasına anlamlı bir örnek... Hikaye süper... Örnek süper... Deneyimlenen avam süper... Hahha ha ha ha...
  9. Taklamakan, Hayyam olaya, o anlatılanların gerçek olmadıkları ama başka bir gerçekliği ifade ettiği düşüncesi üzerinden bakıyor... Yani o hikayer elbette çocukça gelebilir ama verdiği anlamdan birşeyler çıkaran ve anlamlandıran insanlar var...
  10. Ama Dayı'cığım, Hayyam yine de iyi çözüyor sırları be, değil mi? Habil ile Kabil'i okudun mu? O da iyiydi... Ben Kerem ile Aslı'yı nasıl çözeceğini merak ediyorum, bekliyorum... Ben "Ef'al"de öldümdü!
  11. Bakalım Arabesk Edebiyatı nerede yapılıyormuş, görelim... Öncelikle bu cevabınız, iletimi nitelemiyor, bu çok açık... Kadın Paşa göremediniz ama sanırım haberleri de izlemiyorsunuz... Geçen hafta iki tane Kadın Üsteğmen en yüksek iki derece ile Kurmay oldular... Kurmay olmak demek, "Paşa" olmak için gerekli sıfatları taşımak demektir ve büyük ihtimalle bu bayan Üsteğmenler TuğGenerallik ile Paşa rütbesini alacaklar... Takip edin... Kadınlar başarabildiği takdirde, Ordu içinde yükselebilirler. Ordu, sırf kadındır diye başarısız bir bireyine Kurmaylık ya da Paşalık vermez... Kürt asıllı Kurmay ÜstSubay'ların haddi hesabı yoktur. Ben askerdeyken Alay komutanımız Kürt bir Kurmay Albay'dı... Kurmay Albay'dan sonra hangi rütbe gelir bilirsiniz değil mi? Bu cevabınızın da iletimi nitelemediği ortadadır... Kürtler Kimdir? Buyrun? Merak etmeyin, bu tür mantık yürütmelerle Filozof olunamaz... Kimin ırki olarak ne kadar Türk olup olmadığı da değildir sorunumuz... Kürtlerin "Bizim Kültürümüzü Yaşatmamıza İzin Verilmiyor" naraları atarken, nasıl oluyorda Türkler benliklerini yitirebilirken, kendilerinin yitirmediği ya da yitirmelerine izin verilmediğidir... Filozofluk yerine öncelikle iletilerimi anlamlandırabilmenizi tavsiye ederim... İyi de canım kardeşim, benim sistemi savunduğuma dair tek bir iletimi gösterebilir misin? Ben bir toplumun kayrılarak, diğer bir toplumun eritilmesi uygulamasına zaten karşıyım... İster Türkler için olsun, ister Lazlar için olsun, ister Kürtler için olsun, ister Çerkezler için olsun... Benim eleştirdiğim nokta da tam budur işte: "Biz Asimile Ediliyoruz" diyen topluluğun, nasıl olupta asimile edilmeyip diğer unsurlar karşısında güçlenebildiğidir... Bunu o yazıdan çıkaramamak bu kadar zor mu? Al işte, bir iletiyi al ötekine vur... Ya hu nereden çıkardın Alevilerin hep mazlum olmadığını söylediğimi? Asimile edilmiş, yok edilmiş, inançları baskı altına alınmış bir topluluk olarak bundan yakındığım anlamı da çıkaramadın mı yazımdan, pes doğrusu! Sırf cevap yazmış olmak için yazmayın lütfen... Dediğim gibi, tanımadığınız ve hatta yazısını doğru düzgün okumadığınız insanlar hakkında çok peşin hükümlü davranıyorsunuz... Aleviler hakkındaki hassasiyetim bu forumdaki herkesçe bilinir, boşuna provakatif yazılar yazmayın isterseniz... Evet, İşkembeden sallamanın en güzel örneğini, yazısının ne ifade ettiğini bilmeden cevaplamaya girişen parmaklardan çıkan yazıların nitelemelerinden görebiliyorum... Al işte... Ya hu ben farklı bir şey mi söyledim canım arkadaşım? Tekrar, tekrar, tekrar oku yazdığımı... Ben ne demişim? 600yıl boyunca Osmanlı Kürtleri ve Aşiret sistemini kayırdı, Alevi-Türkleri baskı altına aldı demişim! Türkiye Cumhuriyetinden sonra da o yapı hala korunmaya çalışıyor demişim... Ya hu sen benim yazdığım yazıyı okumamışsın ki be arkadaşım? Ya bana isim falan verip durmayın, isim verilecekse ben burada sayfalar doldururum... Tamam bir kaç şey biliyorsunuzdur, biliyoruzdur, biliyorlardır, bu gayet normal... Ama daha benim yazdığım şeyi sert bir çıkışla eleştirip, sonra da aynı şeyleri söyleyen birisinin gösterdiği kaynaktan önce kendisinin ne kadar güvenilir olduğu değil midir önemli olan? Al işte, çelişkinin dik alası... Bir ifadeyi al ötekine vur... Ya hu yukarıdaki iletide, Osmanlı'nın Doğu sisteminin Aşiretçilik olduğunu sen söylemedin mi? Peki bu sistem içersinde kimlerin korunduğunu ve kayırıldığını göremeyecek kadarda mı bihabersin Tarihten? Osmanlının Doğu Sisteminin Aşiretçiliğe dayalı olduğunu söyle Ama sonra Kürtlerin nasıl olupta Asli Unsur tarafından 600yıl boyunca yok edilmediğini sorgulama... O aşiret sisteminde kimlerin ve hangi yapıların kimlere karşı niçin kayırıldıklarını sorgulama... Sonra da benim yazdıklarıma gül öyle mi? İlahi arkadaşım... Aşiretçilik sistemi içersinde 600yıl Türklere karşı kayırılan Kürtler, sence sistemin aracı değil midir? Bu yorumu yapamıyor musun? Ya bırak arkadaşım, bana laf anlatma yaaa... Sana şöyle anlatayım ama taa en başa dönmemiz gerek: Bak önce dünya güneşten kopan bir otz bulutuydu tamam mı. Sonra bu yoğunlaştı ve yuvarlak bir halde güneşin etrafında yörünge izlemeye başladı. İşte sonra doğal olaylar yeryüzü şekillendi falan... Ne bu yaaa! Arkadaşım, bak 600 yıldır korunan bir yapıdan, Aşiret sisteminden bahsediyoruz... Temellerini Selçuklulardan alan bir Yerleşik Sünni ile Göçebe Alevi Türkmen karşıtlığından bahsediyoruz... Bu karşıtlığın Şah İsmail ve Yavuz Selim zamanında en sivri noktasını yaşadığından ve Alevi Türkmenlere karşı Kürt Aşiretlerin kayırıldığından ve güçlendirildiğinden bahsediyoruz... Güçlenen bir Kürt Aşiretler karşısında Alevi Türkmenlerin eritilmesinden hatta açık seçik olarak katledilmelerinden bahsediyoruz... Katledilen bu Alevi Türkmenlerin Kürtleşmek zorunda kaldıklarından bahsediyoruz... Dahası yakın geçmişte Hamidiye Alayları ile bu kayırmacılığın yine had safhaya ulaşıp, Türklerin, Aşiretler çatısı altında yaşamaya mecbur bırakıldıklarından bahsediyoruz... Sen Oğuzlara "Türk" demeyebilirsin ve bu alakasız olur ama gerçek şudur ki: Sen sindirsende sindiremesende açık seçik ortadadır, belirli bir kültür, diğer bir kültür kayrılarak ve korunarak sistemli olarak yok edilmeye çalışılmıştır... Sende bana çıkmış diyorsun ki "bilmem kaç senesinden evvel Türk kimliği yoktu". Gökten zembille indi sanırım... Aşikar olan şudur ki: Sizin okuduğunuz yazıları pek anlamlandırmadığınız... Beni olumsuz eleştirip, dediklerimi tekrarlıyorsunuz, komik... Ne diyeyim ki ben sana daha? Pardon ama sen gerçekten ne yazdığının farkında mısın? Çok ciddi soruyorum bunu? Ya hu Sünni Osmanlı, seninde söylediğin, doğudaki Aşiret sistemini korumak için ne yapmıştır söyler misin? Kürt Aşiretleri, Alevi Türkmenler karşısında yapılandırmamış mıdır? Daha geçen yüzyılda bile Doğu Anadoluda Aşiretlere Askeri yapılandırmalarla üstünlükler verip yetkilerle donatmamış mıdır? Bildiklerini bir bütünlük içersinde bir anlamlandırmalısın bence, buna ihtiyacın var... Sen git de ki: "Osmanlı Aşiret Sistemini korumuştur" Ama hangi aşiretleri koruduğunu ve kayırdığını Kimlere karşı koruyup kayırdığını düşünmeyeceksin... Sonra da gelip "Kürtler o sistemin sahibi midir?" diye akla mantığa sığmayacak sorular soracaksın... Güleyim mi ağlayayım mı? Sistemin sahibi olmasının gereği yok... Çünkü sistemin sahiplerinin aracıdırlar, bu yeterlidir... Hele şükür... Günün Lafı... Elbette sen beni yanlış anlıyorsun... Çok farklı şeyler söylediğimizi sanmıyorum ama sanırım içinizde zabtedilemez bir eleştiri dürtüsü var... Hahha ha haa haa... Ben ne zaman demişim "Kürtler Türk Aşiretlere bağımlı hale getiriliyor" diye ya hu? Ya arkadaşım, iyisiniz değil mi? Malum havalar sıcak! Ha ama siz tabii ki hızınızı alamayıp, Kürt ve Türk adlarının yerlerini yanlış yazdınız değil mi? Dediğim gibi bu kadar gaza gelmeyin... Şimdi bir çelişkinizi daha söylediğimde kızarmayın lütfen: Yukarıda bir yerde Dediniz... Şimdi de çıkıp: Türkler, Kürt aşiretlere bağımlı hale mi geliyor? diye soruyorsunuz... Çelişkinin artık aşmış hali... Daha ne diyeyim ki! Sanırım yazdıklarımı en baştan tekrar tekrar ve hatta bütün gün boyunca okuyup ve 100 kere de yazarak düşünmenizi tavsiye edeceğim... Yazdıklarım açık ve nettir... Anlaşılmamaları için kaynaklanacak sorun benden dolayı değildir... Gülerim... Hakikaten yazdıklarımı bir kere doğru düzgün okuduğunuzu hiç sanmıyorum... Komik yaa, ne günlere kaldık...
  12. Samimi'nin anlamını "Söylediklerine kendisi de inanan" anlamında alabiliriz belki... Kurnaz'ı ise motamot bir şekilde "Başarılı kimse" olarak alamayız... Kurnazlık sanki biraz şey gibi geliyor bana: "Amaca götüren her yol mübahtır" Ama kurnaz insanların zeki oldukları bence doğru bir tespit... Yine de esnek bir tanımlama bence, değişebilir...
  13. Bunun örneğini Alevi-Sünni karşıtlığında görebilirsiniz... Sünniler, Alevilerin abdestsiz oldukları için onlara yaklaşmayı bile günah bulurlar... Gerçi Alevilerin Sünniler için böyle düşünceleri yok diye bir anlamda çıkarılamaz... Ama şu var ki en kötüsü Çingeneler içindir, Çingeneler Müslüman bile olsalar, onlarla birlikte olanın Cehenneme gideceği ile ilgili bir inanç daha vardır... Ya da kişi en azından kırk tas su dökünmelidir temizlenmek için... Yazık ya, insanlar ne hale getirilmiş... Oysa Çingene kızları o kadar da çirkin değildir yani... Ben asıl şunu merak ediyorum: Hani Bilimsel bir şey keşfedildiğinde "Ahanda Kur'an-da geçiyor bu" diye alakasız bir ayeti alıp, bir kılıfa sokup alakalı hale getiriyorlar ya? "Aşağılık Maymunlar Olunuz" ibaresini niçin "Ahanda bakın Tersine Evrim'in kanıtı, Tanrı Tersine Evrimi yaratmış, ispatı da budur!" diyerek kabullenmiyorlar... Oysa bakın diğer tüm bir kılıfa bürünülen ayetlerin esnekliğini, bu "Maymunlar Olunuz" ibaresi çok açık ve nettir, kesin ve net bir ifadesi vardır. Ama alıpta "Tersine Evrim'in kanıtıdır" denilemez... Komik bu bence...
  14. Şunu eklemek isterim: Yukarıdaki yazıma bakıpta umarım "Şoven-Etnik Milliyetçi" olarak lanse edilmem... Ben söylemek istediğim şey, baskı gördüğü iddia edilen halkın, aslında diğer bir unsur karşısında nedense habire güçlendirilmesi ama buna rağmen hala etnik unsur propagandasının devam ettirilmesidir. Bir devletin yanlış uygulamaları ve kararları mutlaka olur, fakat hak aramanın en temel yolu kanlı eylemler değildir...
  15. Türk İnkılabının artıları kadar hataları da olmadı değil. Fakat hatalara tek bir noktadan bakmak... Ben bunda art niyet ararım... Şunu sorgulamak lazım: Anayasanın hangi hükmünde, herhangi bir milletin dilinin hiçbir yerde konuşulamayacağına dair bir madde geçmektedir? Ya da dili yasaklanabilecek bir "Millet", gerçekten var mıdır? Kürt Milleti diye bir Millet var mıdır? Kürtler kimdir? Yoksa "Resmiyette tek dil" düsturu mu hedef alınmıştır? Bu ayrımları iyi bilmek gerekir... Lozan'a göre, ki kendisi Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş anlaşmasıdır, herkes kendi dilini kullanmakta özgürdür ancak mahkemelerde ve resmiyette ya Türkçe konuşulacaktır ya da tercüman bulundurulacaktır... Bu neyse ama kısıtlama getirilen sadece Kürtçe midir? Türk Kültürüne kısıtlama getirilmemiş midir? Sinan Çetin'in bunu propaganda amacı ile yaptığı bir reklam vardı, bilen bilir... Jandarmalar oturak alemi yapan bir eve baskın düzenliyorlar ve "Artık Türkü söylemeyeceksiniz, Batı Müziği söylenecek" diyerek tüfekleri doğrulturlar... Örnek olarak Mozart'ı verirler... Saz çalan adam, sazı ile Mozart'ı çalar ve Mozart'ın Türk Marşı melodisi ile bir türkü söylemeye başlarlar... İronik bir eleştiridir... Komik olan şudur: Mazlumun sadece Kürtler olduğunu düşünmek... Oysa Kürtler ve Kürt aşiretleri bu topraklarda, Türkmenlere karşı 1000yıldır kayırılmakta ve Türk Kültürü 1000yıldır yok edilmeye çalışılmaktadır... En basit tanımıyla şunu sormak isterim: "Osmanlı devleti Avrupa içlerine ve taa Mısır'a kadar kendi sistemini uygular ve oraları Eyalet olarak belirli bir yapılanmaya mecbur bırakırken, dibindeki Anadolu'da 600 yıl boyunca Kürtler nasıl Aşiret olarak yapıları hiç bozulmadan gelebildi?" Bunun cevabını verebilecek olan var mı? Eğer "Asimile Olmak"tan bahsedeceksek, bundan bahsedecek olan insanların bana Alevi Türklerin 600 yıl boyunca nasıl Kürtleştirildiklerinin hesabını vermeleri lazım... Eğer "Dinsel Baskı"dan bahsedeceksek, önce bir Alevilik bir Kürt inancı mıdır yoksa aslında Türklere ait bir inanç mıdır diye sormak gerekir! "Alevi Kürtler"mi vardır yoksa "Kürtleştirilmiş Alevi Türkler"mi vardır, bunun hesabının verilmesi lazım... Eğer "Baskı"dan söz edeceksek, "Kürt Alevi"leştirilen "Oğuz Türkleri"nin 600 yıl boyunca Kürt Aşiretlerin kayırılarak nasıl benliklerinin kaybettirildiğinin ve hatta arta kalanlarının da 150 yıl önce kurulan Hamidiye Alayları ile nasıl Kürtleştirildiklerinin hesabının verilmesi lazım... Eğer "Yasaklamadan" bahsedeceksek, 600yıl boyunca benimsedikleri Sünni inanca izin verilen Kürt Aşiretlere karşın Alevi Türkmenlerin ibadetlerinin bile yasaklanıp nasıl Kürtleşmeye ve Sünnileşmeye mecbur bırakıldıklarının hesabının verilmesi lazım... Eğer "Kayırılmaktan" bahsedeceksek, İstanbul bütün hakim olduğu uzak memleketlerdeki yapılanmaları değiştirirken, dibindeki Anadolu'da Kürt Aşiretlerin varlıklarını olduğu gibi sürdürmelerine niçin izin verdiklerinin hesabının verilmesi lazım... Eğer "İltimas"tan bahseceksek, Hamidiye Alaylarının kurulması ile birlikte Türklere 600yıldır verilmeyen Paşalık ve Beylik ünvanlarının ve bu şekildeki kayırılmaların Kürtlere nasıl verildiğini, Kürtlere toprakların nasıl peşkeş çekildiğini, buna rağmen Kürtlerin nasıl İngilizlerle anlaşarak Osmanlı Devletinin verdiği silahlarla Milli Kurulutuş Mücadelesine karşı isyan ettiğinin hesabının verilmesi lazım... Eğer "Aşağılanmaktan" bahsedeceksek, 500 yıl boyunca "Türk" adının "Aşağı-lık" anlamında kullanılmasına karşılık "Kürt" adının "Bey" ile birlikte "Kürt Beyi" şeklinde kullanılarak yüceltilmesinin hesabının verilmesi lazım... Kürtler sindiriliyor ve dilleri mi yasaklanıyor? Gülerim ben buna... Pardon ama kaç yıldır bu böyle? Peki Türklerin kaç Yüzyıldır asimile edildiğinden, dillerinin yasaklandığından ve değiştirildiğinden, dinlerini değiştirmek zorunda bırakıldığından, Kürtler karşısında soykırımlara kurban gittiklerinden, yok edildiklerinden, Kürt Aşiretlere bağımlı hale yaşamak zorunda bırakıldıklarından ve asıl acısı Kürtleştirilip bugün Kürtlük Propagandası yapar hale getirildiklerinden haberiniz var mı? En komiğine ise Ceviz Kabuğu programında rastlamıştım: Bir adam çıkmış ve Hz. Muhammed soyundan gelen bir Seyyit olduğuyla övünüyor ve Mhp'li bir bakan karşısında dini duyguları kullanarak prim elde ediyordu. Fakat Tartışmanın ilerleyen dakikalarında adam şu ifadeyi sarfetti: "Ben atadan beridir Kürdüm ve Kürtlük benim ilkemdir." İyi de Hz. Muhammed soyundan gelen bir Seyyid'in Arap olmuş olması gerekmez mi? Türkler kadar Araplar'da Kürtleştirilmiştir bu memlekette 600yıl boyunca... "Kureyşinalık" denilen şeyden kaç kişinin haberi var acaba? Nedir bu? Hiç Kürt Seyyit (Hz. Hasan soyundan gelen) olur mu? 600yıldır Türklerin, Yörüklerin Kürtleştirilmesinin, Dillerinin ve Dinlerinin Kürtleştirilmesinin, Dünya Görüşlerinin Kürtleştirilmesinin hesabını kim verecek? 80yıldır Kürtler baskı görüyormuş, hikaye... 600yıldır niçin kayırıldıklarının hesabını kim verecek peki? 80yıldır yapılan şey, Kürtler Baskı görüyor propagandası ile Türklerin yok edilmesidir... Net bir görüntü istiyorsanız; 80yılda Kürtçülüğün ne kadar güçlenip, Türkçülüğün/Türklüğün ne kadar zayıfladığı konusuna eğilerek elde edebilirsiniz... Biraz derine inmeniz yeterli... Bugün Kürtler mi baskı altında? Hala mı anlamıyorsunuz, 21inci Yüzyıla layık olmayan bir sistem var o bölgede: Aşiretler... 21inci Yüzyılda yaşıyoruz... Bunun anlamını bilen var mı? Avrupa'da Feodalite kalkalı ne kadar oluyor, pardon? Türkiye'de hala kaldırıldı mı Feodalite veya Ağalık? Farketmiyor musunuz, hala Türkiye'de Ağalık ve Kürt Aşiretliği yaşatılıyor... Ya hu koskoca devirm yapıldı ve hala "Kürtler Yok Ediliyor" diye bağırıyorlar ama ya hu peki nasıl oluyorda bu Aşiret sistemi hala yaşatılıyor, hala yaşayabiliyor... Hala nasıl Kürtler Türkiye'nin en zenginleri arasında yer alıyor? Benim İzmir'de göremediğim son model arabalar Hakkari'de, Van'da Aşiretler elinde onlarca sayıda ne arıyor? Görmemek için kör olmak lazım yaa... Peki Türk Budunluğuna noldu? Ne mi oldu, tabii ki son bulduruldu? Şu an soyu sopu belli kaç tane Türk boyu ya da budunu var söyler misiniz? Peki yüzlerce yıldır hatta 1000 bugün bile yaşayan kaç tane Kürt Aşireti var? Ben söyleyeyim hemen hemen hepsi... Kimse geçmişe bakmadan propagandalara dayanıp, "Kürtler yok ediliyor" demesin... Tarih tokat gibi çarpar suratlarına... Bunu diyen adama ben şunu sorarım: "Peki nasıl oluyorsa bunlara rağmen hala Kürt Feodalitesi yok olmazken, Türklük günden güne Kürtlük ve İslamlık içersinde eritiliyor?" El-Cevap? Kim cevap verebilecek?
  16. Arkadaşım bakın soru gayet açık ve net: Kur'an, kölelik sisteminin revize edilmesi ile ilgili ayetler içeriyor mu?, İçeriyor... Sizin düşüncenize göre bu kurallar kölelik sisteminin kalkması için bir aşama değil midir? Öyledir... Yani Kur'an bir gün kölelik sistemini kaldırmayı amaçlıyor ve ilahi bir gidişat olarak ta kaldıracaktır değil mi? Evet öyle... Peki kölelik kalktıktan sonraki düzende, Kur'andaki Köleliğe dair emirler ve yasaklar hala geçerliliğini korur mu? Ya da şöyle sorayım: Bugün diyelim ki anayasa da, belirli bir kanun çıkarılıp uygulanacağında, var olmayan bir kurum olan Padişahlık adına; "Bu kanunu uygulamak için Padişahlık makamının onayı gerekmemektedir" gibi bir ifade bulunabilir mi? Kölelik kaldırıldığı zaman, demektir ki Kur'an'ın kölelik ile ilgili ifadeleri ve ayetleri her zamana ve çağa hitap etmiyor ve evrensel değildir... Bakın gayet açık ve net...
  17. Abi belki de bi anlamı olması gerekiyordur be!? Yani yoksa niye insan kaybedercesine içsin ki kendisini? Ben ufacıktım bir zamanlar... Bilmiyorum ne kadar ufaktım ama Zihnimi fiskiye esir etmeyecek kadar ufacıktım işte... Gidenin acıtamayacağı kadar ufak... En sonunda büyüdüm... Yüreğimde büyüdü... Yine de dokunsalar kırılacak kadardı... Bazen bir çift ela'da buldum kendimi... Aslını bildiği halde inat eder ya insan renklerin aşinalığına? Öyle işte... Benim içim elaydı... Onun için kahve koyusu... Ne tezat di mi? İnsan görmek istediği gibi görüyor... Sevmek istediği gibi seviyor... Hangi kızın gözlerinde gözlerimi kapasam Karşımda onları görüyorum... Her tende ilk taklidi yapmaktan usandım, Boşuna terliyorum... Ben küçüktüm, ufacıktım... Dünya gidebildiğim yer kadardı... Yüreğimin sınırlarını bilmiyorum fakat Gidebilmeye cesaret etmeyi umuyordum... Tek başıma değil... Dünya küçüktü, ufacıktı... Sevebildiğim kadardı... Ben kutsal gecelerde kaybettim hep... Her inanan kazanabileceklerini dualarken Ben birkez Ama sonkez olsun kaybetmemeyi dilerdim... Ve bu sondu... Vardır... Sevmelerimizin bir anlamı vardır mutlaka... Var olmalı... Bunun bir anlamı olmalı... Yoksa niye tuşlara dokunsun ki parmaklarım, Tepemdeyken alkol haddim!?
  18. Bak şimdi bu iletin gayet güzel... Fakat bu iletinde gizli anlamı pek göremiyorsun gibime geliyor... Bugün Suudi Arabistanda niçin kölelik yok? Çünkü artık böyle bir sistem yok... Kölelik sistemi gerilerde, geçen çağlarda kaldı... Bu demek oluyor ki, Kur'an Köleliğe dair ifadeleri ile belirli ama geçmiş bir zamana hitap ediyor... Buraya kadar tamam... Şu iletinize bakalım... İlk iletinizde belirli bir zaman dair bir hedef saptanmış... Bu demektir ki Kur'an köleliğin uygulandığı bir zaman dilimi için belirli yaptırımlar getirmiş... Devamında "Her zamana hitap eder" diyorsunuz... Çelişkinizi ortaya koyacak olan soru şu: "Kur'an-ın köleliği revize etmekle ilgili ayetleri, Kölelik kalktıktan sonraki zamana hitap eder mi? Kölelik kalktıktan sonra o ayetlerin bir anlamı kalır mı? Böylelikle Kur'an her zamana ve çağa hitap etmiş olur mu? Yeterince açık ve net gibime geliyor...
  19. Bakın Sayın Mimoza... Ben orada canlarını kaybeden çocuklar için Tanrı'yı suçlamıyorum... Benim sindiremediğim şey, kendilerine "Dindar" diyen insanların, "Dini" algılama şekilleridir... Ya hu insan dindar olabilir, inanabilir, kimse buna karışamaz... Fakat bu iş "Size ne, o çocuk benim çocuğum. Kur'an kursunda öldüyse şehittir, dava açmam, diskoda barda ölmedi sonuçta" kafasıyla, o çocukcağızların yaşamlarını neredeyse hiçe sayma noktasına geldiği zaman bunu söylemek lazım... Çünkü bu adamlar "Dinimiz böyle" diyerek ve öyle inanarak bu şekilde koşullanıyorlar ve düşünüyorlar... Ya hu size açık ve net bir şekilde sorayım: Ölen 18 bebecik için "Onlar şehittir, Kaçak Kur'an Kursunu yapana ve orada eğitim verene dava açmasınlar" diyebiliyor ve bunu vicdanına sığdırabiliyor musun? Tabii ki hayır... Ya hu daha 10-16 yaşlarında 18 can yaaa... Yaşayamadıkları koskoca bir hayat var... Kim hangi inançta olursa olsun, bunu bir imtihan ya da bir takdir olarak niteleyemez yaa... İnsan yaşamına değer veren hiç kimse böyle düşünemez... Ha ama diskoda ya da bar mı ölselerdi? Öyle birşey demedim... Ama orada da ölseler ve birisi çıkıp: "İlahi takdir, onlarda orada öldü" ya da "Size ne, burasının nasıl bir yer olduğunu biliyorlardı, eğlenirken öldüler" derse onlara da karşı çıkarım...
  20. Yalnız şunu eklemek isterim: Bugün Türkiye'nin laik bir düzende olduğunu sanmıyorum... Sağolun Sayın Cumhuriyetçi...
  21. Cyrano, Bu çerçevede söylediklerin tutarlılık arzediyor... Saygılarımla...
  22. Sayın Ali, bakın şu önerme gerçeklikle paralellik arzeder: "Yeryüzünde tek bir İslam dini vardır, Tanrı tek bir İslam dini tebliğ etmiştir." Ama şu önerme başlıbaşına yanlıştır: "İslam kişiye göre değişmez..." Temelde tebliğ edilen İslam tektir... Fakat kişilere ya da daha doğru bir ifade ile kişilerin yorumlarına göre İslam değişmektedir... En basitinden: Cafer es-Sıdk'ın mezhebi olan Caferilik (Şiilik) Hak Mezheplerden sayılmazken, Üvey oğlu olan ve onun yetiştirdiği İmam Azam'ın Hanifilik Mezhebi, Hak mezheblerin başında gelir...
  23. Ya iyi de senin belge dediğin şeyi, o makaleyi yazan adam bile eline alıp incelememiş bile... Bir İngiliz Gazetecinin kitabında, bir röportaj olarak ele alınan bir bilgi... Zaman Gazetesi yazarı almış bunu, o kitabı yazan adamdan orjinleri bile istemeden kafasınca bir yorum yapmış... Yani tavşanın suyunun suyunun suyu... Bu bilginin neyini ele alıp ciddiyetle inceleyeyim, söyler misin? Dediğinize bakılırsa Mustafa Kemal'in Yahudi olduğunu kendisinin söylediği iddia edilen Röportajlar da var ama nedense hiçbirisinin aslını asvalini görmedik... İyi de konumuz Rauf Orbay değil ki? Hem ben Rauf Orbay'a "Haindir" dedim mi? Rauf Orbay Mondros Mütarekesini imzalamıştır ve Lozan Antlaşmasını, bu hatayı telafi için kendi imzalamak istemiştir ama Mustafa Kemal buna izin vermemiştir, siyasetine güvenmemiştir... Sanırım Lozan'da İngilizlerle ima ettiğin gibi bir işbirliği içersinde olunsaydı, Lozan'ı imzalaması için Rauf Orbay'dan daha kullanılır başka birisi olamazdı! Ya bana analitikten bahsetmeyin olur mu? İki yerden laf duyup, anılardan işitip yorum yapılmaz... Yorum yapılması için sürece bakarsınız, ortama bakarsınız, kişilere ve eylemlere bakarsınız, olaylara ve olgulara bakarsınız... Sizin yorumlarınızın ve benim yorumlarımın hepsi forumda yazılıdır, kayıtlıdır... Üyeler istedikleri gibi ele alıp okuyabilirler... Hangisi Sorgulamıyor, analitik değil, tamamen ezberci ise, üyeler net bir karar verebilir... Dediğim gibi: "Resmi Tarihin esiri olmayalım ama Resmi Tarihe karşı çıkacağız diye de biryerlerimizden tarih uydurmayalım." Tek bir yerde yazan röportaja ya da yoruma dayanarak; "Mustafa Kemal İngilizlerin Adamıydı" iması yaparsanız, "Lozan İngilizlerin Tatmin Etmek İçin İmzalanmıştır" iması yaparsanız, buna gülünür... 1 Dünya Savaşından sonra katılan devletlerin ekonomilerinin çökme noktasına geldiğinden, savaşa 1919dan sonra diğer devletlerle ve 1923ten sonra Türkiye ile devam edilmemesine rağmen 1929daki büyük bunalıma etkileri olduğundan, devletlerin savaşa devam edebilecek güçlerinin kalmamasından dolayı savaşa devam edemediklerini anlayamayan kimselerin "Yok efendim, neden Sevri dayatan İngilizler Lozana razı olmuşlar? Neden Savaşa devam etmemişler?" diye mantıksız sorular sormasına şaşırmamak lazım aslında... Devletler Hindistan'dan, Mısıra kadar, Kafkaslara kadar, Afrikaya kadar, Anadoludan Avrupanın içlerine kadar heryerde savaştılar, hemde büyük güçler harcayarak... Hemde 1914ten 1923e kadar... 9yıllık bu sürede hiçbir devlet bu kadar dayanamaz, takaati kalmaz... Ve şu soruyu tekrar sormak istiyorum: Özellikle Sayın BrainSlapper'ın, Hz. Muhammed'in Tarihte yaptığı tarihi olaylarla ilgili, Resmi Tarihi aşan saptamaları var... Acaba yukarıda reklamını yaptığınız: "sorgulamayan, dogmatik, analitik olmayan, tamamen ezberci ve kullanılmaya müsait hazır kıtalar yetiştirmek içindir resmi tarih." çıkışını orada da samimiyetle uygulayabiliyor musunuz? Sadece bu soruya cevap verseniz yeterli... Madem söylediğiniz gibi iki rivayete dayanarak gerçek Tarihe ulaşabiliriz, Sayın BrainSlapper'dan başkası, Hz. Muhammed ve o tarihi olaylar hakkında doğruları söylemiyor... Çünkü Resmi Tarihe bakarsanız ve İslam Dünyasında tarih boyunca Hz. Muhammed aleyhine tek bir yazı yazılmasına dahi izin verilmediği gerçeğini göz önünde bulundurursak, olay budur... Çünkü bugün Hz. Muhammed ile ilgili ele geçirilen her bilgi, İslam Dünyası içersinde kimsenin aleyhinde yazı yazılmasına ve bilgi aktarılmasına izin verilmediği gerçeğine göre başlı başına Resmi Tarihtir... Ebu Cehil ve eşi lanetlenir, Yahudi kavimleri lanetlenir, Mekkeli müslüman olmayanlar lanetlenir... Aşağıdaki yönlendirmelerdeki yazıları okuyun ve bakalım, Resmi Tarih'in dışına çıkmakta ne kadar dürüst davranıyorsunuz... Buradaki 480 no'lu iletiyi okuyunuz... Buradaki 477 no'lu iletiyi okuyunuz... Buradaki 87 no'lu ileti ile önceki ve sonraki iletileri okuyunuz... Bu iletilerin tespit ettiği ve Hz. Muhammed'i övgücü Resmi Tarih'in dışına çıkan bu yorumlar için düşüncelerinizi merak ediyorum. Acaba aynı rasyonaliteyi orada da gösterip, Sayın BrainSlapper'ın yorumlarına haklılık verebilecek dürüstlüğü gösterecek misin! Bakalım, Resmi Tarih'e karşı çıkışta ne kadar idealistsiniz... Önce bunu bir sınayalım değil mi? Yoksa Mustafa Kemal konusunda ne kadar taraflı davranıp davranmadığınızı nereden öğreneceğiz!? Cevabınızı gerçekten merak ediyorum...
  24. Sevgili Cyrano, Yazının hepsini ele alıp cevaplamaya gerek duymuyorum, çünkü söylediklerine katılıyorum... Hatta bunu konunun ilk yazılarından birisinde belirtmiştim ama bugünkü toplumsal yapıya hitap edip etmemesi konusunda bir tartışma yaşandı. Teşekkürler...
  25. Ben bir tanesini buradan tanıyorum...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.