Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey
-
Allah gerçekten merhametli mi? Adil mi?
Hahha ha haaa... Daha neler... Arkadaşım, Beşer, Arapçadır... İnsan, Farsçadır... Human, İngilizcedir... Adam'da Türkçe de bunların genel itibarıyla karşılığı olarak kullanılır... Nedir yani, Hıristiyanlarda Beşer doğup, Hıristiyan olduklarında Human mı oluyorlar? Arapça doğup, Farsça mı nitelendiriliyoruz? Fevkaladenin fevkinde, Saçmalamanın şevkinde...
-
Dikkat: Yeni Fikirler - Yeni Düşünceler - Yeni Arayışlar
Sayın Admin... Söylediklerinizi ve bu kuralın uygulanmasının, konuyla ilgili denetimlerin ne kadar güç olacağını biliyorum, tahmin edebiliyorum... Bu konuyu özellikle belirtmemin nedeni ise; Konu aralarında üyelerin bu kurallara uymayan yazımları ile ilgili bir uyarıyı üyeler olarak biz yaptığımızda "Amanda siz üyesiniz, bu işi bize bırakın yoksa kişiselleştirmeye girer!" şeklinde bir uyarı ile ve iletilerin silinmesi durumu ile karşılaşmamayı temin etmektir. Bu kasıtlı yanlış kullanımlar, ne yazık ki Ö.M. ile halledilemiyor. Aynı ileti, aynı konu içersinde diğer üyelere ifşa edilirse daha yapıcı oluyor... Umarım anlaşılabilmiştir... Saygılarımla...
-
Miraç İle Alakalı Bir Brain Storm
Ohooo ooo bu ne yaaa? "Beyin Fırtınası" demek gücünüze mi gidiyorda "Brain Storm" yazıyorsunuz? Ee bu kadar da olmaz yani yaa! Katılmıyorum ben bu tartışmaya...
-
Allah gerçekten merhametli mi? Adil mi?
Bu videoda benim "Şeyh uçmaz, mürit uçturur" tezim çürütülüyor. Burada Şeyh'te uçuyo, Mürit'te uçuyo, Cemaat'te uçuyo, Birbirlerini uçuruyorlar... Ama bu birazda o "Hal" ile ilgili. Yani mesela bir futbol taraftarı, tezahürat aşkıyla olmadık şeyler yapar ya hani? Yoğun duygular yaşayınca kendini kaybeder... Belki onun gibi birşey işte...
-
BURADA HER SORUYA CEVAP VERİLİR
Ayrı bir konu açsan bu konuda, daha yararlı olur gibime geliyor... Zira güzel ve anlamlı bir soru...
-
BURADA HER SORUYA CEVAP VERİLİR
Anaaaa... Hakikaten yaa, bak bu çok doğru...
-
Bir şiirdir Kuran..
Sayın birvarmışhiçyokmuş... Hani Bilim, Tanrı'nın varlığını ispatlardı? Mucizelerin ne olduğunu ispatlayamayan ve onların geçersizliğini ortaya koyan Bilim Nasıl olurda Tanrı'yı ispatlar? İşinize gelince "Bilim"... Gelmeyince "Mucize"...
-
Bir şiirdir Kuran..
Bildiğim kadarıyla Japonya'nın bulunduğu Adalar silsilesi ile Asya Kıtası arasında, okyanus tabanında dünyanın en uzun ve en derin yarığı bulunmaktadır. Sanırım zamanında başka bir gezegenin peygamberi de dünyayı ikiye bölmüş! Düşünün bir kere: Hadi ay yarıldığında dünyada bir sürü yeryüzü faaliyetlerinin olacağını es geçelim... Herhangi bir başka toplumun bu olaya rastlamaması durumunu da es geçelim... Akıl var mantık var, Karşınıza bir adam geliyor ve tek bir el hareketi ile koskoca Ay'ı ikiye bölüyor... Burada Sayın Bilimselci'den, Sayın BrainSlapper'dan, Sayın Yarasa'dan, Sayın DemirEfe'den tutunda en sağlam ateiste kadar kimi alırsanız alın... Ben sanmıyorum ki onların karşısına birisi gelip, tek parmak işareti ile (halüsinasyon ve sihirbazlık hilesi ya da kandırmaca olmadığı sürece) Ay'ı ikiye böldüğünde ona inanmasınlar! Kaldı ki 15 asır önceki, bugünden kat kat bilgisiz insanlar böyle bir olay karşısında hala inanmamış olsunlar... Ya hu adam Ay'ı ikiye bölüyor, en sağlam ateist bile inanırdı böyle bir durumda. "Ay" bu ya hu... Boru değil... Ama biz bir bakıyoruz ki, koskoca Ay'ın yarılması olayının söylenmesine rağmen Mucize isteyenler sanki her canları sıkıldığında Ay yarıyormuşlar gibi sıradan bir olay gibi karşılayıp hala inanmamışlar Hz. Muhammed'in Ay'ı yarmasına rağmen! İşte bu yüzden, birde inanmayan insanların olması nedeniyle Ayın yarılması diye bir olayın olmadığından emin olabiliriz. Komik olan ise şu: İnançlı arkadaşlar diyor ki "Onların kalpleri mühürlendiği için mucizeyi göremediler." Tanrı hem onların kalplerini mühürlüyor göremesinler diye... Hemde göremediler diye onları cezalandırıyor, kafirler diyor... Tuhaf...
-
Açlık ve Yoksulluk Sınırı Açıklandı
Ben birşeyi gerçekten öğrenmek için soracağım: Niye Asgari Ücret, Açlık Sınırının yarısı kadar az verilir hep? "**** bunlar nasılsa aç, açlık sınırının yarısın verelimde bari tümden ölüversinler"mi diyorlar? Bunu hiç anlamış değilim. Ekonomiden anlamamak pek iyi birşey değil. Çünkü bazen böyle mantıksızlıkları görüp, akıl erdiremiyorum ve "vardır bir hikmeti, büyüklerimizi en iyisini bilir" diyesim geliyor. Ama vicdanıma sığdıramıyorum. Bana Açlık Sınırı ile Asgari Ücret bağlantısını açıklayacak olan var mı acep?
-
Dikkat: Yeni Fikirler - Yeni Düşünceler - Yeni Arayışlar
Bence "Kurallar" bölümündeki bu ifadenin silinmesi gerekiyor. Çünkü forumda birçok üye bu kurallara hiçbir şekilde uymuyor. Hatta bir kısmının bilerek yaptığını bile düşünüyorum. Bunları bildirmekten ziyade, aynı iletiyi yıldızlayan yöneticilerin o iletideki bu hataların farkına varmamaları imkansız gibi geliyor bana. Forum Üyeleri, bu kullanımlarından dolayı uyarılıyorlar mı bilmiyorum ama uyarılıyorlarsa bile işe yaramadığı kesin. Ya da aynı hataları Bilerek/Bilmeyerek yapan üyelerin tavırlarını düzeltmemelerine bakılırsa büyük ihtimalle uyarılmadıkları anlaşılır. Buda bizi şuna götürür: Demek ki yönetim "Türkçenin Kullanımı" konusundaki kuralları en başta kendisi önemsemiyor. Ya da sormak isterim: Gerekli-gereksiz yıldızlanan ibarelerin yer aldığı birçok iletideki, bu Türkçe Kuralları kapsamına giren hataları bildirmek-uyarmak niçin göz ardı ediliyor ve Türkçeye özen gösterilmiyor? Eleştiri aldığınız birçok konudaki tavrınız yerine (ki o tavırların haklılığını ya da haksızlığını kesinlikle tartışmıyorum. Çünkü bunu tartışmak yasak! Ne de olsa özgürüz!), haklı olarak Türkçe konusunda uyarılarda bulunulursa bence çok daha faydalı olunur. Bilmiyorum doğru mu söyledim! Bu önlemler nelerdir? Uygulamalarınız ne olmuştur? Hala bu hissiyatta olup olmadığınızı gerçekten öğrenmek istiyorum. Eğer "Evet bu hissiyatı ve prensibi hala taşıyoruz" diyorsanız, "Türkçe Kuralları"na uymadığı halde, incelenipte (bir iletide bazı kelimeler yıldızlanmışsa, o ileti incelenmiştir demektir) uyarılmayan iletileri gösterebilirim... O iletilerde (aslında istisnasız, tüm iletilerde) niçin bu prensibinize uymadınız? Bu kurala defalarca uymadığınız için biz size uyarı veremez miyiz? (karşınızda "Uyarıldınız" iletisi görmek hoşunuza gidermi diye merak ettim) Yönetimi eleştirmek ne kadar serbest bilmiyorum ama bu eleştiri bana çok haklı bir eleştiri gibi geliyor... Ve asıl merak ettiğim şey şu: Acaba yönetimi eleştirmek gerçekten özgürlüğümüz dahilinde mi!? Yoksa özgürlüklerimiz arasında değil mi!? Bu iletinin yerinde durup durmaması, bunun önemsiz bir örneği olacaktır sanırım.
-
BURADA HER SORUYA CEVAP VERİLİR
Ya Sayın birvarmışhiçyokmuş... O zaman konunun başlığına "Burada Her Soru Geçiştirilir" diyecektin, Bizde seni eleştirmeyecektik. Zira "Cevap" dediğimiz şeyin geçerliliği "Tatmin Etme"si ile doğru orantılıdır. Cevap ne kadar yetersizse, o kadar az tatmin edicidir... Ne kadar geçerli ise, o kadar çok tatmin edicidir... Yani siz cevap verme niyetinde değil, Sadece polemik yapma niyetindesiniz. Konunun çok izlenmesinin nedeni de, İnsan psikolojisinde Polemiklerin daha çok ilgi çekici olmasından kaynaklanıyor. "Cevap" denildiğinde şu vardır: "Üçgenin iç açıları toplamı kaçtır?" Bu bir cevap bekleyen sorudur. Geometri hocasının bu soruyu sorduğu çocuk; "Hocam, doğada üçgen diye birşey yoktur. Üçgen dediğimiz şey soyut bir geometrik kavramdır" derse, Söylediği önerme mantık olarak doğru bile olsa, "Cevap Değildir". Zira çocuğun önermesi, alınmak istenen cevabı nitelememektedir. Biz burada soru sorarak elbette ki belirli ya da belirsiz ama mutlaka ilgili ve açıklayıcı bir cevap bekliyoruz... Fakat siz "Domates Kırmızı mıdır?" sorsuna, "Karpuzun içi Kırmızıdır." diyorsunuz... Bu da böylece biline...
-
Bir şiirdir Kuran..
Ha sen gidip araştırdın yani öyle mi? Arkadaşım "Hintlilerden şöyle yazıyor, böyle yazıyor" demekle olmuyor. Ağzımız torba değil ki büzelim! Herkes bu konuda çıkıp; "Aaa, Bizans belgelerinde de yazıyor! Aaa Çin belgelerinde de yazıyor!" diyebilir. Oysa biz böyle söylencelere değil, Yazıldığı iddia edilen o bilginin yazıldığı belgeler gösterilirse itibar ediyoruz. Arkadaşın birisi "Firavun" diye bir resim koymuş. Öyle ki Firavun olmadığı çok belli... Aynen buna benziyor sizin iddianız... "İsteyen gidip araştırsın" demek nedir biliyor musunuz? Nasreddin Hoca'ya gökteki yıldızları sormuşlar, kaç tanedir diye... "Vücudumdaki kıl sayısıncadır, istersenin sayın!" demiş... Ne de olsa kimse sayamayacaktır... Nasreddin Hoca'ya dünyanın merkezini sormuşlar, neresidir diye... "Benim bastığım yerdir, isterseniz sayın!" demiş... Ne de olsa kimse sayamayacaktır... Sanırım anlatabildim... Bu söylediklerinizin aynını söyleyenler, Ay'ın bu özellikler nedeni ise büyük bir Uzay Gemisi olduğunu da iddia ediyorlar... Hem onların, bu söylediklerinize ek olarak sundukları kanıtlar daha inandıcı... Hangisine inanalım? Tabii ki size değil mi? Çünkü siz söylüyorsunuz ya o yüzden...
-
Hz. MUHAMMED'E İNANMAYAN BİR TOPLUM VEYA KİŞİLER BU AYETLERE GÖRE NASIL ZALİM OLUR.. Örn Japonlar puta tapıyor veya biri ateist diye neden zalim olur.
"Şeyh uçmaz, müridi uçurur" diyorlar yani... Ya da "Kıraldan çok kıralcılık yapmak..." Hayır yani hepsi bir yana benim anlamadığım çelişki şu: Çıkıp diyorlar ki; "Tanrı bu evreni büyük bir düzen içersinde yaratmıştır. Herşey hesaplıdır, Tanrı'nın iradesiyle olmuştur. Onun iradesinden izinsiz yaprak bile düşmez. Dünyanın belirli bir günde, hızda dönmesi onun emriyledir. Ay'ın o eşsiz yörüngesi onun hikmetiyledir. Ay eğer bu ölçülerde olmasaydı, uzaklığı ve yakınlığı, yörüngesi böyle olmasaydı biliyor musunuz neler olurdu? İşte bunda Tanrı'nın hikmeti vardır." Diye "Bilimsel!" bir dem vuruyorlar ve uzun uzadıya Ay'ın uzaklığından, çekim gücünün etkisinden, yaydığı ışıktan ve miktarından, Ay sebebiyle oluşan Med-Cezir'in faydalarından, nedenlerinden uzun uzun bahsedip, bunları Tanrı'ya bağlıyorlar... İyi, peki, ama ya hu bu Ay'ın bu özelliklerinin bu kadar hassas ve önemli olduğunu, yerinden biraz daha yakın ya da uzak olduğunda felaketlerin olacağını Tanrı'ya bağlayacak kadar da biliyor ve göz korkutacak kadar da anlatabiliyorken, nasıl oluyorda o Ay'ın ikiye ayrılıp, iki parçasının da birbirinden uzaklaştırıldığında onu izleyen adamların o an ayakta durabildiğini düşünmüyorsun? Ya hu Ay ikiye ayrılıp, iki parçası birbirinden ayrılsa dünyada neler olur hiç düşündünüz mü? Şöyle akıllı mantıklı bir şekilde oturun düşünün bakalım... "the time Machine" adlı bir film var, bakın orada Ay'ın ikiye ayrılması ile ilgili bir teori, bunun üzerine kurgulanmış bir konu var. Ay ikiye ayrılınca en basit haliyle dünyada neler olur, onu bir izleyin, ondan sonra karar verin ve emin olun... Ya hu herşey bir yana, diyecekler ki; "Ee Tanrı'nın kudreti o kadar büyük ki, Ay'ı ikiye bölerde dünyaya yine birşey olmaz" Yani demek oluyor ki; "İşimize gelince Bilimsel takılırız, işimize gelmeyince -Tanrı Yapar- deriz..." Ee hadi, bu tartışmadan bir sonuç alınamayacağı böylelikle kesin ama hadi Tanrı Ay'ı ikiye böldü ve o eşsiz kudreti ile yeryüzüne birşey olmasını engelledi. Ya hu bu kadar büyük bir olayı hiç mi herhangi bir başka millet göremez? Ay'ı kutsayan onca Millet var. Hele Türkler, Gök-Türklerden beridir Ay'ı sembol olarak kullanıyorlar ve önemsiyorlar. Ay'ı gözlemleyen onca millet nasıl farketmez Ay'ın parçalandığını da kayıtlara geçirmezler? Var mı böyle birşey ya hu? Ee hadi diyelim ki Tanrı yine yüce kudretiyle ay'ı bir yandan parçalarken, diğer taraftan da diğer milletlere parçalanmamış gibi gösterdi. Ya bırakın yaaa... Ben bile "Hadi diyelim ki, hadi öyle olmuş olsun..." bir haklılık vermeye, bir mantık çıkarmaya çalışıyorum ama bu kadarıda pes doğrusu... A- Ay öyle bir hikmetle yerine yerleştirilmiştir ki, biraz yakın ya da biraz daha uzak olsa, dünyada çok şey değişir ve belki insan yaşayamaz hale gelirdi. Bak bu Tanrı'nın varlığının ispatı. Bilim, Tanrı'nın varlığını kanıtlıyor. Hem zaten Tanrı tüm milletlere peygamber gönderdi. İlk din İslamdı ve her millet bunu unuttu. Her toplumda, Tanrı'nın mucizelerine dair bilgilere rastlanır. Zaten Türkler'de bunu bildikleri için hidayet aşkıyla topluca Müslüman oluverdiler. B- Ya bırak lütfen, bu doğanın deviniminin bir parçasıdır bunlar. Ayrıca Her topluma peygamber gönderecek birisi de yoktur. A- Doğa mı Ay'ı ikiye böldü peki? Hz. Muhammed Tanrı'nın izniyle Ay'ı ikiye böldü, bilmiyor musun? B- Ee o zaman dünya yerinden oynardı ya hu, niye oymanadı? Az önce sen diyordun biraz uzak ya da yakın olsa yer yerinden oynardı diye! Koskoca ay ikiye bölündüğünde dünyada niye hiç birşey olmamış? A- Tanrı'nın hikmeti işte, o Ay'ı ikiye bölerde yine de yeryüzüne birşeycikler olmaz! B- Ee hani Bilim Tanrı'nı ispatlıyordu? Bilim'e göre Ay parçalansa dünya yerinden oynar, mutlaka büyük değişiklikler olur. Ama senin Tanrın bilime göre hareket etmediğine göre, nasıl Bilim onu ispatlayabilir ki? A- Ama Bilim yanılmaz mı? Hem Tanrı bilimden daha üstündür. Bilim Tanrı'yı açıklamak için yetersizdir. B- Birde demiştin ki, Tanrı her milleti haberdar etmiş. Bu bir yana ama koskoca ay yarıldığında, nasıl olurda hiçbir millet bunu görmez, tespit edemez? Ay'ı kutsayan, inceleyen, gözlemleyen birçok millet var o dönemde. Nasıl olurda bu milletler, Ay'ın ikiye ayrılmasını gözden kaçırabilirler? A- Tanrı sadece müjdelediği insanlara göstermiştir bu olayı. B- Ne yani, inananlar Ay'ı ikiye bölünmüş görürken, inanmayanlar hala bütün olarak mı görüyorlardı? A- Evet, yoksa Ebu Cehil ile EbuBekir arasındaki farkı nereden bilecektik? B- Yani işime nasıl gelirse öyle lafı eveler gevelirim diyorsun, öyle mi? A- Sen nasıl olurda bana hakaret edersin? B- bir... kiii... üçç... tıpp! Aynı renkli iletiler, Çelişkileri ifade etmektedir... Bunlar da bana çok komik gelmektedir...
-
Hz. MUHAMMED'E İNANMAYAN BİR TOPLUM VEYA KİŞİLER BU AYETLERE GÖRE NASIL ZALİM OLUR.. Örn Japonlar puta tapıyor veya biri ateist diye neden zalim olur.
Öncelikle şu "Miraç" konusunu sizden bir dinlemeyi o kadar çok istiyorum ki... Anlatın bakalım görelim "Miraç"ın ne olduğunu sandığınızı... "Şakk-ı Kamer" olayına gelince... Hep dediğiniz gibi "Ay" öyle bir yörüngededir ki, biraz yaklaşsa ya da biraz uzaklaşsa Yeryüzünde o kadar büyük değişiklikler olur ki, inanamazsın. Mesela azıcık uzaklaşsa, yeryüzündeki suların kapladıkları alan genişler ve bu iklimi bile değiştirir... Ya da azıcık yaklaşsa, yeryüzündeki sular çekilir ve kapladıkları alan daralır, bu iklimi de değiştirir... Ve bir sürü getirisi-götürüsü olur... Bunu da en çok siz benimsiyorsunuz, Çünkü Ay'ın bu inanılmaz yörüngede oturmuş olması, Tanrı'nın varlığının kanıtıdır size göre... Fakat buna rağmen çıkıp "Ama Tanrı Ay'ı ikiye böldü, iki parçasını iki dağın tepesinde görülecek şekilde ayırdı." diyebiliyosunuz.. Ya hu düşünsenize, Ay o inanılmaz yörüngesinde ikiye ayrılıyor, Parçaları yörüngesinden ayrılıp birbirinden uzaklaştırılıyor, Ama yeryüzünde bir tek doğa olayı olmuyor... Bu olay, yeryüzünde bir tek değişimi bile tetiklemiyor... Ne sular çekiliyor, ne de uzaklaşıyor. Oysa basit bir gel-git/med-cezir bile dünya da basit ama birçok değişikliğe neden oluyor Ama ay'ın ikiye bölünmesi tek bir etki etmiyor. Ne tuhaf... Ha siz şimdi buna "Tanrı'nın izniyle etki etmedi" diyeceksiniz... Tabi canım tabi... Eminim öyledir... Ne de olsa "Bilim'in bütün kabullerini yerle bir eden" Ama buna rağmende "Herzaman Bilimsel ve bilimin açıklayabildiği" bir Tanrı'nız var... Çelişkinin fevkinini fevki... Ve birde şu açıdan düşünün; 1500yıl öncesi ve o döneme yine insanlar gökyüzüne bakacak Ve gökyüzünü gözlemleyecek kadar akıllılar, deneyim sahibiler. Mesela Türkler, İranlılar, Bizans, Çinliler, Japonlar, Avrupalı kavimler, Anadoludaki kavimler, Mısırlılar... Bunlar birgün bir bakıyorlar ki Nedenini bilmedikleri bir şekilde Ay ikiye ayrılMIYOR... Düşünebiliyor musunuz? Bir insan dağda herşeyden habersiz bir çoban bile olsa Ay ikiye yarılsa haberi olur, görür... Hemde ayın 14'ü gibi bir gecede... Görmemesi imkansız... Ancak biz hiçbir toplumda 1500yıl öncesine ait bir "Ay Yarılması" efsanesine rastlamıyoruz. Bu tuhaf değil mi? Tufan ile ilgili bilgiler Sümerlerden Kızıderililere kadar hemen birçok kavimde var... Ama Ay yarılmasından, Böyle büyük bir olaydan hiçbir kavimin haberi yok. Ha anladım, bu da "Tanrı'nın hikmeti"... Oldu canım... Ay birtek Araplar için yarıldı değil mi? Öteki kavimler ayın yarıldığını göremediler, çünkü görmelerine izin verilmedi... Yalan ne kadar büyük olursa, İnandırıcılığı o kadar çok artıyor olmalı... Benim daha akıllı ve mantıklı bir açıklamam var: "Böyle bir olay hiç olmadı..." Oysa bu olayın anlamı çok başka olmalı... Bende yarın öğlen, güneşin en dik olduğu anda güneşi ikiye bölüp, Bir parçasını Spil Dağı uzantısı üzerinde, Diğer parçasını Yamanlar dağı üzerine getireceğim... Ve Kafirlerin hiçbirisi bunu göremeyecek... Ama inanlar başka şehirlerde de olsa göreceklerdir... Görenlerin hepsi de burada yazacaktır zaten...
-
BURADA HER SORUYA CEVAP VERİLİR
Öyleyse Sokrat İnsandır...
-
'Din çocukça bir efsane'
Yaa düşünsene, bu şuna benziyor: Kadının birisinin kaynanası ile ilgili takıntısı vardır; Bu takıntısı, kocasının, annesinin yemeklerini, karısının yemeklerinden daha çok seviyor olmasıdır. Ve kadın şöyle yapar: Birgün adamın önüne iki tas yemek koyar. Bu iki tas yemekten sadece birisini yiyeceğini ve istediğini yemekte özgür olduğunu söyler. (dinleri seçmekte özgür). Bu yemeklerden kendi yaptığının (islamiyet) hangisi, Kaynanasının yaptığının (diğer dinler) hangisi olduğunu söyler. Ve der ki: "Annenin yemeğine müshil attım (ceza/cehennem). Ve benim yemeğimi yemezsen, artık benimle de birlikte olamazsın (hidayete erememek). Ama bu yemeklerden birisini de yemeden yemekten kalkamazsın (yani illa ki yaşamak zorundasın). Ayrıca annenin yemeğini yedikten sonra tuvalet azabı çekeceğin kesin (cehennem)... Benim yemeğimi yediğinde de aman sabahlar olmasın (cennet)." Evet, Adam son derece özgür... O kadar özgür ki, özendim doğrusu. Özgür olasım geldi...
-
'Din çocukça bir efsane'
Özgürlük, koşulsuzluk ile mümkün olur. Tanrı insanı özgür bırakmamıştır. Şu tanım, özgürlüğü tanımlayabilir mi; Size göre İslam şöyle diyor değil mi? "Neye inanırsan inan, istediğine inanmakta serbestsin." Ama devamında şunu getiriyor: "Fakat bana inanmazsan, seni sonsuza kadar yakarım!" Al birde buradan yak... Oldu mu şimdi bu? Şöyle düşünün; İki erkek ve bir kız var. Erkeklerden birisinin elinde silah var. Elinde silah olan erkek, kıza şöyle diyor: "İkimizden birisini seçmekte özgürsün ama beni seçmezsen seni öldürürüm!" Size açık ve net soruyorum: Böyle özgürlük olur mu?
-
BURADA HER SORUYA CEVAP VERİLİR
Sayın Gulemeftun... Sanırım siz "Soru-Cevap" denildiğinde, Ne olursa olsun ama cevapların mutlaka "İslam"ı niteler olması durumunda geçerli olacağını sanıyorsunuz... Bir taraf İnançlı, diğer tarafında İnançsız olduğu durumlarda Pek bellidir ki soru soran ve sorulan taraf Karşılıklı paylaşımlarında, ortak bir gerçekliği kullanmak zorundadırlar. Soruyu soran taraf İnançsız ise, Soran kişinin vereceği cevabın "Dinselliği", inançsız kişiye hitap edemez... Örnek olarak; İlk soruda Sayın Tarafsız, Adem ile Havvanın çocuklarının ve torunlarının nasıl olupta sakatsız çoğalabildiklerini sormuş... Sayın birvarmışhiçyokmuş'un ise uzun cevabının özeti şu: "Tanrı isterse olur". İyi ama; Tengeriin Boşig, Yarasa ve DemirEfe nezdinde sorulan bu soruya cevap bekleyen bu insanlar Çok dar insan popülasyonlarındaki üremelerin kesinlikle sakatlıklarla sonuçlanacağının Bilimsel bir veri olduğunu biliyorlar... Ve öyle ki inançlılar da Bilim'in Tanrı'yı desteklediğini iddia ediyorlar... Ama Bilim'e göre Adem ile Havva'nın çocukları mutlaka sakat olmalı... İşte burada Bilim ile Din arasında büyük bir çelişki çıkıyor... İşte biz burada belirli ve bilimsel bir kabulün benimsenmesini beklerken Arkadaş çıkıp; "Tanrı isterse olur" diyor ve sizde buna "Ahanda işte cevap vermiş" diyorsunuz. Ee öyleyse "Zeus istedi oldu" "Huvava istedi oldu" demekte bir cevaptır ama konuyla ilgili bir cevap değildir... Daha sonraki sorularda da mesela Sayın abraham Evrenin sonlu olup olmadığı ile ilgili bir soru sormuş. Sayın birvarmışhiçyokmuş ise hep kapalı bir kutunun içinden kart çeker gibi O kutunun var saydığı sanal gerçekliğe dayanan cevaplar vermiş. Oysa soruların sahiplerini tatmin edecek olan cevaplar "İslam"ın Asıl Bilimsel Gerçekliği ne kadar ortaya koyabildiği ile ilgilidir... Biz İnsanlıkla ilgili bir soru soruyoruz, Kendisi "Tanrı şöyle buyurmuştur" diyor... İyi de birçoğumuz, Tanrı'nın o buyurduğunu iddia ettiği şeyin Asıl gerçekliklerle çeliştiğini ortaya koyduğumuzda Yine de bazı şeyleri kabul etmeyen olarak niteleniyoruz. Nedir yani, Bilimsellikle çeliştiği halde Uydurulan bir dünyayı mı gerçek kabul edelim? Evet, Sayın birvarmışhiçyokmuş sorulara cevap veriyor Ama bu cevaplar istediği kadar kendi içinde tutarlı olsun İstediği kadar kendi dünyasına dair bir gerçeklik ortaya koysun, Bu cevapların hiçbirisi Nesnel Gerçekliklerle örtüşmemektedir. Biz Nesnel gerçekliklerle uyumlu cevaplar bekliyoruz, Çünkü o yönde sorular soruyoruz. Nesnel gerçeklikleri açıklamayı bekleyen sorular soruyoruz ama alabildiğimiz en net cevap: "Tanrı isterse olur." İyi de burada bu soruları soranlar, o Tanrı'nın varlığını kabul etmiyor ki? Mesela bana şöyle bir cevap verse: "Varlığın kendi devinimi ile olmuştur." ya da "Gök-Tengri istedi oldu." dese Ben bu cevabı kabul ederim ama bu sefer Sayın BrainSlapper kabul etmez. Çünkü onun beklediği cevapta şu olur: "Uçan Spagetti Canavarı istedi oldu." Bu cevabı da bu sefer Sayın Taklamakan kabul etmez, çünkü o da şu cevabı bekler: "Tek Boynuzlu Görünmez Pembe At Tanrısı istedi oldu." Ama bu cevabı da bu sefer Sayın Hoppa reddeder, ki o da: "Şeytan istedi oldu." Cevabını kabul edecektir. Ama bu cevabı da Sayın Notamatik kabul etmeyecektir. Çünkü o da: "Zeus istedi oldu." Cevabını bekliyor olacaktır... Yani demek istediğim, Biz sorularımızı "İslam ne diyor?" beklentisiyle sormuyoruz. Biz sorularımızı "Vereceğiniz cevaplar, nesnel gerçekliklerle ne kadar uyumludur?" diye soruyoruz. İşte buna dayanarak söylüyorum ki Bu konu başlığı altında sorulmuş hiçbir soruya henüz bir cevap verilmiş değildir. Konunun başlığı "Her soru İslama göre cevaplanır." ya da "Her soru geçiştirilir." olsaydı, En azından belirli bir gerçekliği net olarak ifade ederdi... Bilmem anlatabildim mi!?
-
ALLAH YOKTUR!
Sayın gulemeftun... Bana "Sen İslam'dan anlamıyorsun!" denildiği vakit, artık sadece tebessüm ediyorum... Eskiden gülüyordum ama artık o kadar da gülünç gelmiyor. Çünkü bakıyorum da artık bana böyle diyenler, Yapacakları ve söyleyebilecekleri birşeyleri kalmadığında Sıkıcılığa varacak derece de bunu kullanıyorlar... Söylediğiniz Bektaşi hikayesindeki o sözde bektaşi ile kıyaslanamayacağımı biliyorum. Siz hala benim ve benim gibilerin "Tesadüfü" savunduğumuzu sanmanız zaten komik ötesidir. Bin kere söyledim, tesadüf diye birşey yoktur diye... Hala ve hala, hala ve hala, hala ve hala "Dünya tesadüflerle olmamıştır ****** bana kullanıyorsunuz. İyi de ben "Dünya tesadüflerle olmuştur" demiyorum ki? Ama tesadüflerin olmaması, Soyut bir Tanrı'nın varlığını da gerektirmiyor. İşte siz bunu ve İslamı kavrayamadığınız sürece Ne beni, ne de İslamı anlayamazsınız...
-
ALLAH YOKTUR!
Sanıyorum ki tartışmalarımız karşılıklı fikirlerimizi sunmaktan çok, İslam'ı öğretmekle geçecek... İslam Düşüncesine göre, Tanrı'nın yarattığı herşey onun kelamıdır. Kur'an nasıl ki Tanrı sözü ise, Kur'an-da belirttiği gibi Hz. İsa'da nasıl ki diğer yaratılmışlar gibi Tanrı Sözü ise, Kur'an-a göre Tanrı'nın yarattığı herşey, O'nun sözüdür. Tanrı'nın bir yarattığı değerliyken, Diğerlerinin toplamı nasıl olurda bir sineğin kanadı kadar değerli olmaz? Onu da Tanrı yaratmamış mıdır? Sen git hem "Aaaa bak bu dünya muhteşem, böyle kusursuz bir dünyayı ancak Tanrı yaratabilir" de... Sonra da "Sinek kanadı kadar değerli değil" deyiver... Ee hani mükemmeldik biz, ne oldu? Hani yaratılışımızdaki o mükemmelliği göremiyorduk? Olmadı mı, yemedik mi? Mükemmel değil miyiz artık? Yine yeniden gülerim ben buna... Mantıktaki çelişkiye bakar mısınız? En ince yerinde bile çelişki var...
-
ALLAH YOKTUR!
Sadece gülüyorum... Sadece "Şiilik" ve "Sünnilik" diye ayırsak bile yeter...
-
BURADA HER SORUYA CEVAP VERİLİR
O değilde, zamanında burada sanırım Notamatik sormuştu... "Siz cennetteyken, aileniz, eşiniz cehennemde acı çekerse ne hissedeceksiniz?" gibi bir soruydu. Cevaplayanlar, cennetteki zihnimizin tertemiz olacağından Dünyaya dair hatırımızın olmayacağından bahsetmişti. Peki Cehenneme gidenlerde de böyle mi olacak? Düşünsene adam gidiyor ve adamı yakacaklar, Adam niçin yandığını hatırlamıyor. Cennetteki adamda niçin zevk sürdüğünü hatırlamıyor... Gerçi Kur'an-da hepsinin yaptıklarını hatırlayacakları yazıyor, hesapları önlerine konacak... Peki o zaman demektir ki arkadaşlarımızı, dostlarımızı, eşimizi, ailemizi de hatırlayacağız... Onlar cehennemde yanarken, hangi insan cennette sefa sürebilir ki?
-
İnançtaki "Madde" çıkmazı...
Sayın Sardunyam, Diyorum ki, Psikoloji'nin ne ile ilgilendiği konusu Üniversitelerde sadece tek bir saat anlatılıyor ve geçiliyor... Ben bunu kimbilir kaç aydır anlatıyorum ama ya ben anlatamıyorum Ya da karşıdaki anlamıyor... Şimdi sende neler diyorsun... Arkadaşın yazısını okursak, "Psikoloji ruhları inceler" dediğinde "Medyumvari ve Metafizik" bir olaydan bahsettiği açık... Ama arkadaş Psikoloji'deki "Ruh"un ilahi ve metafizik bir anlam içermediğini öğrenemedi bir türlü. Nik değiştiriyor, her nikine belki yeniden yeniden anlatacağım ama ı-ıh... Anlaşmak mümkün olmayacak... "Psikoloji Ruhlarla ilgilenir" düşüncesi "Yeni bir fikir OLAMAZ" Bu ancak hiç birşey bilmeyen birisinin düşüncesi olabilir... Zaten kendisi de tıkandı, farkedersen... Psikoloji İnsan Davranışları ve Zihisel süreçleri ile ilginir çünkü. İnsanın Nesnel tarafını ele alır...
-
Tevrat, İncil , Kuran ve bilim Zeus'u ispatlıyor.
İşte bu ve bunun devamındaki söylemleriniz yüzünden Habire Bilim'den dem vurmayınız... Metafizik Felsefe ile Bilim'in ulaşmaya çalıştığı gerçekler farklıdır... Sizde Bilim'i kullanarak "Metafizik Düşüncelere" ulaşmak çabasını sergilediğinizde Komik oluyor bu...
-
İnançtaki "Madde" çıkmazı...
Sayın Sardunyam, "Psikoloji" Ruhları inceleyen bir bilim dalı mıdır? Psikolojinin "Ruhları İncelediği" iddia edilirse "Aa bu da bir fikirdir, doğru olabilir" mi demeliyiz?