Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey
-
TÜRKLER LAIKTIR
Bu "Yetkin" diyerek verdiğin Tarihçilerin hemen çoğu "Ermeni Soykırımı"nın olduğu konusunda da hemfikirler, hatırlatırım... Ya da size Bernard Lewis'i hatırlatayım... Tarih ile uğraşan hemen herkes, istisnasız olarak bilirler bu Amerikalı Tarihçiyi... Ve Türkiye'de de Bilimsel olarak güven kazanmıştı... Ancak 3 yıl kadar önce Amerikadaki bir konferansta şöyle dedi: "Türkler Kurtuluş savaşı vermek yerine Amerikan Mandasını tercih etselerdi, hem daha az insan kayıpları olurdu hemde daha güçlü bir devlet olurdu!" Sizin "Yetkindirler" demenizle Yetkin olmuyorlar ne yazık ki... Vahdettin'in Hain olduğundan emin "Yetkin" Tarihçilere bende örnek verebilirim... Vahdettin hakkındaki en doğru tespiti Mustafa Kemal yapar: "Padişah kendi iktidarını düşünmekteydi..." Olay Vatanı satmaktan ziyade "Vahdettin'in kendi varlığını koruma çabası"ndan ileri gelir... Bu yüzden Kurtuluş Mücadelesinin karşısında yer almıştır... Kurtuluş Mücadelesinin karşısında yer aldığı konusu kesindir ve şüpheye yer bırakmamaktadır... Vahdettin'te makamını korumak için İngilizler ile anlaşmıştır... Buna ister Vatan Hainliği deyin, isterseniz kendi varlığını, iktidarını savunma hakkı deyin... Olan şey şudur: Anadolu'da bir Var olma ve Var kalma savaşı verilmektedir... Vahdettin de bu mücadeleyi verenlerin karşısında yer alarak ölümlerini emretmektedir... Değil o tarihçiler, tillahı da gelse bu gerçeği değiştiremez... Hiç bir sistem, kendisini yok etmek isteyeni barındırmaz, barındıramaz... Milli Mücadele en başlarda İstanbul Hükümetine verilmiyordu ancak İstanbul Hükümeti Milli Mücadele karşısında durdu... Kendi Milletinin Kurtuluş Mücadelesine, onların "Ölüm Fermanları" ile karşılık veren bir padişah, o Millete karşı haindir... İstediğiniz kadar romantik davranın, istediğiniz kadar ılımlı yaklaşım... Mustafa Kemal ve Silah Arkadaşları ile Fevzi Çakmak'ın ve bunlara destek verenlerin ne olursa olsun ve nerede olurlarsa olsunlar derhal öldürülmelerini emreden Sultanın Humayun'u, Damat Ferit Hükümetinin Beyannamesi ve Dürrizade Efendinin Fetvası arşivlerde vardır... Kendisinin katledilmesini emreden bir padişahı, o millet baş tacı yapacak değildir...
-
TÜRKLER LAIKTIR
Süper...
-
Mutluluğun Sırrı...
Anaaa... Bunu.. bunu sen mi yazdın yani? Ya tamam, yok artık ben hikaye falan yazmıyorum yaaa... Bitti artık, kitabı da yarım bırakcam, tamamlamıcam... Şuna bak yaa, daha 13 yaşında ama beni çoktan geçmiş... Ben 13ken böyle yazabilseydim şimdiye 3 kitap çıkarmıştım be! Yok ya, valla yazmıyorum, haksızlık bu yaaa! Dağılın be, dağılın, alla alla, ne bakıyonuz!
-
Evlatların Değeri...
Kur'an-ı Kerim'in senin okumadığın kadar okuduğumdan ve kur'an-ın mantığını senin anlayamadığın kadar tutarlı bir şekilde anladığımdan zerre şüphem yoktur ki kalıbımı basayım! Ben dini kullanmamalı demiyorum artık ne yazık ki? Çünkü din iradesiz ve erdemsiz insanları zabtedebilmenin en sağlam yoludur... Eğitilmesi pek mümkün olmayan inları din ile rabtetmek en iyi yoldur... Zira her istediğinizi yaptırabilirsiniz, Hz. Muhammed'de yaptırmıştır, Osmanlılarda yaptırmıştır, Kurtuluş Savaşında da yapılmıştır... Din sayesinde kurtulmadım demedim ama Komünistlerin dayağından Karl Marks'ı överek kurtulmuş birisi için "Bak seni Komünizm kurtarmış!" diyebilecek misin? Üniversitede okuduğu halde eşini 3 metre arkadan yürüten ve daha konuşmasını bilmeyen patronlar tanıdım hayatımda... Kaldı ki aklımdan geçiremeyeyim! Vahiy gelmediğine göre deneyimlerine göre hareket ediyor olmalılar... Seri katillerin özgeçmişlerine garip bir ilgim vardır... Bir çoğunun ne olduklarını anlamak istemişimdir hep... Hayata bakışlarını ve psikolojik sorunlarını az buçuk bilirim merak etmeyin... 31+ yaşında değilim... Henüz daha 25 yaşındayım... 22-23 Yaşına kadar 5 vakit namazını kılan birisi olarak yaşadım... 24 yaşıma kadar oruçlarımı eksiksiz tuttum kendimi bildim bileli, çocukluğumdan beridir... İlkokula başlamadan önce Kur'an kursuna başladım... O yüzden benim İslamı ya da Tanrı'yı ne kadar bilip bilmediğimi sorgulamayın isterseniz... Materyalizm bana hayvanlaşmamı istediğini hissettirmiyor ama materyalist olduğunda hayvanlaşacak olanların da herhangi bir Dine sıkı sıkıya bağlı kalmaları gerektiğini, zira İnsani Değerleri kaldıramayacaklarını iyi biliyorum... İnsan olmak, İnsan olabilmenin "Kulluk/Kölelik ve Koşulluk Olmadığını" bilebilmektir...
-
İnananlar neye inandığını biliyor mu?
Sayın Ali... Demek isteidğim şu ki, ben "Hz. Muhammed tarafından gelen onlarca Kur'an vardır." demedim... Arkadaşlar dediler ki "Kişiye göre İslam yoktur"... Bende dedim ki "Vardır" ve gösterdim... İslam kimisine göre 5 vakit namazlıdır, kimisine göre 3... Kimisi Orucu yarım saat geç açar, kimisi erken... Namazı farklı kılmalar cabası... Bunun gibi şeyler haricinde Toplumsal hükümlerde farklılık gösterir... Arabistan da kadınlar nüfus cüzdanı bile alamaz... Ama Türkiye'deki İslam anlayışında eşittirler! Mısır verdiği idam cezasını, İranda vermeyebilir yine... İslam ve Kitabı belki tek ama kişiye, mezhebe ve içtihada göre İslamın farklılık gösterdiği açık...
-
Grup / Topluluk Oluşturma Seçeneği Olmalımı?
Unutulmuş olmalı... Öylece kaldı...
-
TÜRKLER LAIKTIR
İlahi adısaklıadam yaa... Resmi Tarihe Karşı Durmak'tan ne anladığın ortaya çıktı nihayet... Onu bırak, yazdıkların kendi düşüncelerin bile değil, Zaman Gazetesinden aparıp koparma birşeyler... Bu mudur yani!? Cevap vermeye gerek var mı? Dediğim gibi; Sizin, iddia ettiğiniz şeyler hakkında, Onları savunabilecek kadar bilgi sahibi olmadığınızı düşünüyorum... Size sadece şu soruyu sormak istiyorum: Hani siz şimdi yazılı tarihe ve resmiyete bağlı kalmamayı, ardlarında mutlaka farklı nedenler ve hatta art niyetler olduğunu iddia ediyorsunuz ya? Merak ediyorum, acaba Hz. Muhammed hakkında yazılan ve 1400yıldır süregelen "Övgücü Tarih" için böyle bir bakış açısı sergileyebiliyor musunuz!? Acaba bu "Resmi Tarih Karşıtlığı" konusunda ne kadar tarafsızsınız ve samimisiniz! Ve başka bir soru daha: Çanakkale'den sonra İngilizlerin savaşı kazanmış olmaları, Çanakkale Savaşının kazanılmış olması gerçeğini ve oradaki mücadeleyi hiç eder mi? Ayrıca eklemek isterim ki, Vahdettin'in, Mondros'tan sonra İngilizlerin adamlığını ve hainliği oynadığını belgeleyen kendi iradei seniyyeleri, humayunları resmen mevcuttur...
-
TÜRKLER LAIKTIR
Dediğim gibi... Tek derdin ortaya laf atıp, ispatlayamamak... Her konuda böyle yapıyorsun, ispatsız ve geçersiz önermeler yazıp Sonra da "Aksini iddia et" diyorsun... Birşeyin öyle olduğunu iddia ediyorsan, bunu senin ispatlaman gerekir... **** İspatlayamayacaksan, temelsiz bırakacaksan niye iddia ediyorsun? Söyleyipte ispatlayabildiğin hiç birşey yok ve bana söylediğine bak! İnsan biraz kendi tutarlılığını ölçer ve ondan sonra özgüven önerir... Ayıptır bu... Öyleyse sende Çanakkale Savaşını Hinduların kazanmadığını ispatla hadi bakalım! Böyle tartışma mı olur ya!?
-
TÜRKLER LAIKTIR
Bende onu diyorum işte... İslam'la birlikte bunlar tam bir hayal...
-
TÜRKLER LAIKTIR
Arkadaşım, dediğim gibi Resmi Tarihi reddedeceğim diye biryerlerden Tarih uydurmaya gerek yok... Kanıt, belge, ispat ve tutarlılık olmadan birçok yorum yapar ve ipe sapa gelmez iddialar orataya atabiliriz... Hatta isterseniz ben size Kurtuluş Savaşını Rusların kazandığını da iddia edebilirim, bir şekilde bunu da ispatlayabilirim... Mesnedsiz tartışmalara girmenin lüzumu yok... Bilginiz, bilgimiz ortadadır...
-
Evlatların Değeri...
Pardon ama bu yanlış bilgiyi nereden edindiniz? Tahmin edeyim: "İslam öyle diyor!" Söyledikleriniz her insan için ve hatta belki de çoğunluk için gerçekliği yoktur... Dediğim gibi, din böyle olan insanları dizginlemek, zabtaltına alabilmek için, yönetebilmek ve uslu durmalarını sağlamak için gerçekten gereklidir... Mesela ben Üni.de kavga yapacağım zaman hakikaten işe yarardı... Mgv'ciler bize bulaştıkları ve döveceklerini anladığım zaman bir keresinde: "Tanrı güçsüzleri savunmanı, onlara yardım etmeni emretmiyor mu? Ben yanlış düşünüyorsam bunu güzel yolla anlatmanı emretmiyor mu?" demiştim ve hakikaten işe yaramıştı... Eğer orada "Tanrı emretmiyor mu?" demesem, adamlar beni çok sağlam bir şekilde döveceklerdi ve emin olun ki sonunda ne olurdum bilmiyorum... Ama dediğim gibi, o adamlar bu şekilde dizginlenebiliyorlar ve bunlar için din gerçekten gerekli... Erdemsiz insanlar için Din şarttır arkadaşım... Yoksa o adamlar herşeyi yaparlar... Şu düşüncelerinize bakarak söylüyorum ki, lütfen sizde bir Dindar olarak kalınız... Belkide herkese hakettiği şekilde davranıyorlardır, bilemiyorum... Onlar psikolojik rahatsızlıkları olduğu için öyle söylüyorlar... Size Tanrı emretmese, sizde öyle göreceksiniz... Oysa bana Tanrı emretmediği halde insanları büyük bir Değer olarak yargılıyorum ve kıyamıyorum... Alakası yok... Sağlıklı yetiştirilmiş hiç kimse İnsan olduğunu unutmaz... Ama Tanrıya koşullanmış bir kimse Tanrı düşüncesinin aslında olmadığını anlarsa, işte o hayvanlaşabilir... Materyalistlerin yaptıklarını yaptığınızı hiç sanmıyorum... Materyalizm Dinler gibi normlar koymaz... "Kendi menfaatini düşün, karşındakini kullan" diye bir tavsiyeleri yoktur... Materyalistlerin yaptıklarının daha fazlasını, inananlardan da yapanlar çıkmaktadır... Bence de bu söylediklerinizle o ümmette kalmaya devam ediniz. Zira en azından daha olumsuz şeylerle karşılaşma ihtimalimiz azalır...
-
TÜRKLER LAIKTIR
Sevr'den vazgeçtiklerini kim söyledi? Vazgeçmediler, ama kabul de ettiremediler... Ayrıca Lozan ile Sevr arasında 3 sene kadar fark vardır. Sevr sıralarında Lozan'ın esamesi okunmuyordu. Lozan Antlaşmasını imzalayanda Osmanlılar değildir ayrıca, TBMM hükümetidir. Lozan görüşmelerinde İsmet İnönü'nün, Rıza Nur'un, Amerikalı gözlemci F. Grew'in anıları ve yazdıkları, gazete manşetleri, katılımcıların verileri ve raporları, tespitleri, yapılan müzakereler, tartışmalar vardır, mevcuttur. Onları okuyarak ta bir fikir elde edebilirisiniz... Sevr'den vazgeçmiş olmalarının nedenleri İşgali gerçekleştirememiş olmaları ve hükümetlerinin başarısızlıkları olabilir belki... Ne dersiniz!? Siyasi bir güç olarak İngilizleri ve Batılıları bu kadar büyütmeyin gözünüzde... Milli Mücadelecileri de işbirlikçi ima etmeyiniz... Milli Mücadeleyi'de yadsımak için Milli Mücadelecilere "İşbirlikçiler" iması yapmayın! Açık açık "Ben Milli Mücadeleyi ve mücadelecilerin başarılarını hazmedemiyorum ve hangi kılıfa sokacağımı da bilemiyorum." deyin, anlayalım... Dünyanın en büyük donanmasını Çanakkale'de yenen bir Milletin Sevri reddedip Lozan'ı dayatabilmesi son decere yapıcıdır ve olasıdır... Sizin mantığınızla şunu da sormak gerekir öyleyse: "Dünyanın en büyük donanması, 3 devletin güçlerini birleştirdiği donanma, Hindistandan Çine ve oradan Afrikaya kadar heryeri sömürgeleştirmiş 3 devletin koskoca donanması mı ufacık bir güce Çanakkale'de yenildi? Neredeyse arızalı Nusret gemisi mi döşeyebildi o mayınları da bir sürü gemiyi batırdı?" Olası cevabı da şu olmalı o zaman size göre: "Olur mu canım, İngilizler ve Fransızlar Osmanlı ile anlaşıp bilerek yenildiler Çanakkale'de. Çünkü daha sonra Osmanlı Halifesi İngilizlere sığındı baksana, hepsi numara bunların, birşey var ardlarında!? Demek ki araları o zamandan beri öyleymiş! O koskoca Agamennon gemisini de zaten İngilizler kendileri batırmış!" Bakın, hep derim: Tamam, resmi tarihin esiri olmayalım ve asıl olan neymiş, gerçekler neymiş bunları ortaya çıkaralım... Ama Resmi Tarihe karşı çıkaracağız diye de biryerlerden Tarih uydurmayalım... Eğer bir iddia varsa, bunu ispatlamalısınız... Öyle ki söylediklerinizin tutarsızlıkları ve ispatlayamayışınız ortadadır... Sonradan güçleri mi yetmedi? Evet, o kadar uzun bir savaşa hiçbir devletin maliyesi o kadar uzun süre dayanamaz, güçleri yetmez... Bunun anlaşılmayacak hiçbir yanı yoktur, açık ve nettir... İnceleyin bakalım mesela İngiliz maliyesini, savaşı uzatacak gücü var mıymış! Lozan'dan 6 sene sonra Dünyanın en büyük Ekonomik Bunalımı yaşandı, nedenleri nereye kadar dayanıyor, bir inceleyin bakalım! Atıp tutmak kolay ama Tarihçilik öyle savaş açıp savaş bitirmeyi o kadar kolaya bağlamak değildir. 1914ten 1919a kadar genel anlamda süren, diğer devletlerde yıkıntılar devam ettiği halde Türklerle aktif olarak 1923lere kadar uzayan ve katılan her devletin maliyesini neredeyse çökerten bir savaştan bahsediyoruz farkındaysan... Bu savaş hakkında çok şey bildiğini ima edipte, bunu gözardı edebilmen gerçekten anlaşılır değil ya hu! Ben böyle bir bakıştan art niyet ararım...
-
TÜRKLER LAIKTIR
Evet, herkes Tapınak Şovalyeleri ve Masonlara göre de belirliyor tüm hayatını ve tarihi... Hatta baksanıza Ergenekon'dan bile İnisiye Rahiplerinin parmağı çıktı... Agharta'lılar bile bulaşmış... İslamın hiç birşeyde parmağının olmadığını düşünmek akıl karı mı hiç!?
-
TÜRKLER LAIKTIR
Ali, hiçbir toplum durup dururken ortaya çıkmaz... Türkiye Cumhuriyeti bazı açılardan Osmanlının devamıdır ancak Sistem olarak devamı değildir... Komünist Rusyası için "Çalık Rusyanın devamı değildir" diyemeyiz... ABD için "13 koloninin devamı değildir" diyemeyiz... Ama Komünist Rusya'nın Çarlık olmadığı, ABD'nin ise 13 koloki gibi olmadığı ortadadır... Türkiye Cumhuriyetinin Anayasal süreçleri gayet net olarak biliniyor ve bu anayasalar ortada... 1921 Anayasası birkaç maddeden öteye geçmez ve Osmanlı Anayasasının parçası ya da devamı niteliğindedir... Fakat 1923 Anayasası artık bu Anayasalardan daha ileridir ve o Anayasalar değildir... Hele hele Devrimlerden sonra Türk Devletinin Siyasi ve Sistematik olarak Osmanlı olduğunu ya da onun bu açıdan devamı olduğunu söylemek pek sağlam bir ifade değildir. Başta ne Padişah vardır, ne Şeyhülsilam, ne Halife, ne Mecelle, ne Meclis-i Ayan, ne Meclis-i Mebusan... Yasalar için ne fetva alınır ne de padişah iradesine başvurulur... Sanırım anlatabildim... Arkadaşım, seninle bir süredir tartışıyor ve tek yaptığın bir şekilde çamur atmak ama cevap vermemek... İlkokul 5'te Tarih dersi verilmemektedir... "Laf"lamaktan ziyade biraz bilgi sunsanız çok faydalı olacak.
-
İnananlar neye inandığını biliyor mu?
Bir mezhebe 5, diğerine 3 kıl demedi ama nedense bir mezhep 5 kılarken, diğeri 3 kılıyor... Bakınız, denildi ki: İslam kişiye göre değişmez... Ama söyledikleriniz kişilere göre değişmiş olduğunun kanıtıdır...
-
TÜRKLER LAIKTIR
Batı Ortaçağ'da Felaket değildi dedim mi? Önce bir okuduğumuzu anlamamış lazım... Bugün Batı bu durumda olmasaydı, Arap Kültürü unsuru olan İslam yapılanması Batılılardan çok farklı davranmayacaktı, emin olun... Emeviler devrinde örneğini çok bariz gördük... Batı Elbette bir sömürü düzenidir ama bu İslam İdealinin de bir sömürü düzeni olduğu gerçeğini perdelemez... Doğu İslam'dan ne kadar şereflenmiştir ona bakmak lazım diye düşünüyorum.
-
Evlatların Değeri...
Birce, bugünkü Vatan gazetesini alınca daha bir dehşete düştüm... Manşette şu var: ""Konya'da kızlarını üç öğün bedava yemek için yurda veren fakir aileler, faturayı "Bu yurt binası neden ruhsatsız, çürük binada kaçak Kuran kursu olur mu?" diye soran basına kesti. Kızı yaralı kurtulan Ahmet Atayeri "Ölenlerimiz şehittir, medya niye abartıyor anlamıyoruz. Bizim çocuklarımız balede, diskoda, barda ölmedi..." dedi."" Mantığa, ötekileştirmeye bakar mısın lütfen? Sanki herkesiz kızı balede, diskoda, barda ölüyor... Ya da herkes "Kuran kursu yerine balede, diskoda, barda ölsünler..." demiş gibi... Bu resmen ötekileştirme ya hu! "Baleye, diskoya, bara gidenler var. Bir de Kuran kursuna gidenler var!" Yani ne demek bu? Kuran kursuna gidenler bizden, şehit, cennetlik... Baleye, bara gidenler bizden değil, cehennemlik, mel'anetlik... Bu ailelere yapılan telkini hayal edebiliyor musunuz? "Kızlarını Tanrı yolunda öldü, korkmayın cennetteler onlar! Yeter ki dava açmayın!" Bir sürü kaçak Kuran kursu var ve bir karanlık ordusu yetiştiriyorlar... Dine bağlayan ben değilim Senyour, anlamadın galiba! Dine bağlayanlar zaten o adamların kendileri, bunu anlamak çok mu zor? Bu adamlar Dinin bir ürünü, bunu nasıl göremezsin! Ateizmin, Dinler gibi doktrinleri yoktur ki? Bir kimse "Ateizm öyle emrediyor" diye insan öldürmez... Ya da insanları seven bir Ateist "Ateizm emrediyor" diye sevmez insanları... Ama bir dinci, Tanrı emretti diye adam da öldürür... Tanrı emretti diye de sever... Klasik koşullanma işte... Ben kendime Ateist demiyorum... Hz. Muhammed'in dünyanın en sevilen insanı olduğunu da sanmıyorum... Ama ben Hz. Muhammed'e saygı duyuyorum ve çok zeki birisi olduğunu düşünüyorum... İşte bak Senyour, Hz. Muhammed Tanrı'yı tamda bu yüzden yarattı. Çünkü dediğim gibi, her iyi şeyi "Tanrı var" diye yapan insanların elinden bu Tanrı'yı çekip alırsanız eğer O insanlar artık iyilik yapmanın gereksiz olduğunu, Kötülük yaparsalar bile nasılsa hesaba çekilmeyeceklerini düşünmeye başlarlar... O yüzden "Din yalandır" ama ne yazık ki Erdemli olamayan insanlar için bir "Gerektir"... Henüz "İnsan Olmanın" ne demek olduğunu bilmeyen insanlara Bazı iyi şeyleri benimsetmek için "Tanrı böyle emretti" diyerek uyutmak ve kabul ettirmek zorundayız demek ki... İnanılmaz bir sistem ve müthiş iyi işliyor... Senyour arkadaşım, Eğer sen inanmadığını düşündüğün zamanlarda, insanlara o şekilde gerçekten davranıyorduysan... Sana tavsiyem, sonuna kadar inanman ve böyle devam etmen, hiç şüphe duymamandır... Eğer sen dinden ve Tanrı korkusundan vazgeçersen, neler yapabileceğini tahmin etmek zor değil... Ama ben bir Dine göre hareket etmem... Çünkü insanları sevmenin gerekliliği emrini dinden almam... Dine bağlı olmadığım halde hayatımda kimseye tek bir kötülük yapmadım ve yapmayacağım... Bundan adın gibi emin olabilirsin... En azından insanların sevilmeye layık olduklarını biliyorum... Eğer bu laf bana ise ben kendimi asla zeki ve akıllı görmüyorum... Sadece burada Dinini ve Dinleri çok iyi bildiğini sanan insanların aslında birşey bilmediklerini iyi biliyorum... Ayrıca Ateist ya da Deistte değilim... Kendimi bir adla ya da akımla nitelendirmeyi sevmem ve kendisini bu tür kalıplara koyan insanların bir süre sonra tıkanabileceğini düşünürüm... Ben "Ben"im... Sana tavsiyem Senyour, inanmaya devam et... Kardeşime gerçekleri öğretirken şunu öncelikle gösteriyorum: "Ahlak, iyilik ve insan severlik Din kaynaklı değildir. Bunlar dinden bağımsız olarak insanların hakettikleri ve yarattıkları benimseyişlerdir. Dinsiz olmak, bunlardan bağımsız hareket etmeni ve nasılsa hesaba çekilmeyeceğiz diye düşünmeni gerektirmez. Sonuçta insan bir DEĞERdir ve bir değere sahiptir. Bir onuru vardır. O onura layık olmalısın. Asıl değer Erdem'dir ve ne kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yap, ne de açlığının, kininin, şehvetinin ve öfkenin kurbanı ol!" Bu arada yeni haber: Yetkililer, o çocukların aileleri için psikolojik araştırma yapacak bir grup oluşturacakmış... Aynı zamanda birde Din kurulu oluşturmalılar... Çünkü davranışlarının nedenleri belli... Teşekkürler Taklamakan... Eğer gerçekten iyi yazıyorsam, kendisi kaptırıyorum, ondan sanırım... Ama "Kaos Olmayacağı" konusuda sana pek katılmıyorum... Abi adamları mesela kızlara sarkmaktan alıkoyan şey "Günah olması" tamam mı! Adamla bir süre sonra ahiretin olmadığı, cehennemin ve hesap gününün olmadığı konusuna gelip ikna edecek hale geliyoruz... Adam şunu deyiveriyor: "Ya demek ki şu kıza sarksam, şunu yapsam hesabı sorulmayacak!" Çünkü adam bu duyguları bastıra bastıra yetiştirilmiş... Herşey Tanrı Emri-Ruhsatı olarak dikte edilmiş... O Tanrı'yı ortadan kaldırdığında adam ipleri salıveriyor, çünkü yeterince insan değil... Yeterince Erdemli değil... Kötülüğü, Tanrı yasakladı diye yapmıyor mesela... Kötülüğü yapmamasının nedeni, kötülüğün insan onuruna yakışır birşey olmaması değil... Bunu sorgulamamış bile... Mesela bir kıza sarkmanın, edepsizlik yapmanın niçin kötü olduğu pek öğretilmemiş... Empatisi kurdurulmamış... Sadece "Tanrı yapmamanı emretti, yapma!" denilmiş... O yüzden yapmıyor... Yani Ahlaki eğitimi yok zaten... Dini eğitimi var sadece... Kötülüklerin empatisini yapmamış, hesabını yapmamış adamdan Tanrı düşüncesini kaldırırsan O adam artık her kötülüğü yapmaya hazır hale gelecektir... Yok abi, din bugün için bazı insanları zabtetmek için gerçekten gerekli... Erdemli olan insanlar zaten dinden daha üst düzeyde düşünebiliyorlar ve dinleri reddediyorlar... Erdem sahibi olmayanlarda dine sıkı sıkıya bağlanıyorlar... Çünkü kendi içlerindeki potansiyelden, kendileri bile korkuyorlar...
-
Allah gerçekten merhametli mi? Adil mi?
Abi lütfen parantez içersindeki Türkçe kelimeleri kullanın... Ya da Osmanlıcasını ayrı, Türkçesini ayrı paragraflar olarak yazın... Gerçekten daha verimli olacak öyle, emin olun... Madem Osmanlıca yazmayı seviyorsunuz, ilk paragraf Osmanlıcası İkinci paragrafta Türkçesi olsun bari... Böyle iç içe hakikaten çok itici duruyor... Lütfen doğru kullanalım, rica ediyorum samimiyetinize güvenerek...
-
TÜRKLER LAIKTIR
Boşvereceksen atıp tutmayacaksın o zaman... Ya ben sana ne diyorum, halifelik adamlar önünde bir engel değildir ki? Halifeliğin ileride onların kullanabilecekleri bir mevkii olabilmesi için etkin bir yapıda ve durumda olması gerekmez mi? Halifelik makamı ne zaman ve nerede işe yaramış? Halifelik ilk olarak, alındıktan kaç yüz yıl sonra, Kırım Müslümanlarının kültürel olarak bağlılıklarını temsilen kullanıldı Kırım savaşından sonra, o kadar etkili olmadı... Ondan sonra 1nci Dünya Savaşından Halifelik, Cihat İlan etmek için kullanıldı ve bu kullanımı kimsenin iplemediğini, işe yaramadığını biliyoruz. O "Petrol Bölgelerinin Hamisi!" olan Halifelik makamını, o petrol bölgelerinde yaşayan insanlar, Araplar, bir kere bir önder ve mevkii olarak tanımamışlar ve aksine karşı gelmişler, Halifenin askerlerini, Osmanlı Askerini arkadan vurmuşlardır... Üçüncü olarak ise Halifelik makamı Milli Mücadeleye karşı kullanılmış ancak yine bildiğimiz gibi Kuva-i Milliye ve Müdafaai Hukuk Cemiyetleri karşısında güçsüz kalmış ve halkın desteğini alamamıştır... Yani işlevselliğini yitirmiştir... İşlevselliğini yitirdiği ortadadır... Halifelik makamı, değil İngilizlerin, Halifenin kendisinin bile kullanamadığı, kullanamayacağı bir makamdır. İşlevselliği ve bağlayıcılığı kalmamıştır... Kimse umursamamaktadır Halifeliği ve bundandır ki Halife-Padişah Vahdettin, yargılanacağı korkusuyla Malaya Zırhlısıyla kaçmıştır, İngilizlere sığınarak... Eğer Halifelik işe yarayan bir makam olsaydı, Halife İngilizlerin elindeydi... Onlar çok güzel kullanırlardı bunu merak etmeyin siz... İki üç bilgi kırıntısıyla ve telkin edilen ipe sapa gelmez bilgilerle tarihi yeniden yazmaya çalışmak oldukça gülünç tespitlere neden olabilmektedir... İslam Ortaçağ'ı, Avrupa Ortaçağ'ından ileridedir... Fakat İslam Ortaçağ'ı, o zamanlardan bugüne kadar bir atılım ve ilerleme göstermeyerek diğer medeniyetlerin gerisine düşmüştür... Arkadaşın söylemek istediği budur... Şöyle düşünün: Tamam, İslam dünyası OrtaÇağ'da Avrupa'dan ileriydi... Ama bu "Bugünkü düzeydeydiler" demek olmuyor... Avrupa Ortaçağ'ından ileride olmaları, çok iyi bir düzeyde olmaları anlamına gelmiyor. Ama iyiydiler.. Sonra Avrupa atılım gerçekleştirdi ve bu iyi olanın önüne geçti... O iyi olan hala o Ortaçağ düsturları ile yaşıyor... Bugün bile o Ortaçağ düstürları ile yaşıyorlar ve bu artık Geride Kalmışlık anlamına geliyor... O yüzden kalkıpta "İslam ORtaçağı Avrupadan İyidir" demeyin... Tamam iyidir ama, Bu, O İslam Ortaçağının bugün hala yaşaması gerektiğini doğrulamaz... Bu mantık örüntüsünü size daha basite indirgeyerek nasıl anlatacağımdan emin değilim ama şöyle ele alalım: Diyelim ki Ali ile John aynı yaştalar... Ali 14 yaşındayken, John'dan daha kültürlüdür... Mesela John sofraya ellerini yıkamadan otururken, Ali yıkayarak oturmaktadır. Aynı zamanda Ali masaya yayılmamakta ve dağıtmadan yemek yemektedir. Geri kalan özellikleri ise hemen hemen aynıdır... İkisi 22 yaşlarına geldiklerinde bu sefer John ellerini yıkayarak yemeğe oturmayı öğrenmekle birlikte birde sofrada nasıl davranılacağını, mesela ağızında lokma varken konuşulmayacağını, yemekten sonra da ağızın çalkalanacağını, yemek bittiğinde herkese afiyet olsun dileklerinde bulunulacağını öğrenmiştir ve uygulamaktadır... Birgün Ali ile John aynı yemekte karşılaşırlar ve ikiside ellerini yıkayarak yemeğe başlarlar... İkiside masaya yayılmazlar ve dağıtmadan yemekleri yerler... Ama artı olarak John yemekte apızında lokma varken konuşmaz ama Ali hala 14 yaşındaki gibi ağızında lokma varken konuşur. John kalkarken herkese afiyet olsun dileklerinde bulunur ama Ali hala 14 yaşındaki gibi kimseye böyle bir dilekte bulunmaz. John yemekten sonra ağızını çalklarken, Ali çalkalamaz. Misafirlerden birisi şöyle der: "Bak Ali, John senin 14 yaşındaki halinden daha iyi, daha ileride..." Ali şöyle cevap verir: "İyi ama ben 14 yaşındayken John'dan daha iyiydim?" Misafir şöyle der: "İşte bende onu diyorum, sen hala 14 yaşında gibi davranıyorsun, John ise 22 yaşında!" Yani İslam Dünyasının, Ortaçağ'da Avrupa'dan daha iyi olmuş olmasının o kadar büyük bir anlamı yok... İslam Dünyası hala o Ortaçağ düsturları ile yaşamaya çalışıyor... Avrupa ise bugüne ayak uydurmaya çalışıyor... Başkasının gözüyle bakmak, trajik olan bu işte... Yazdıklarım açık ve nettir...
-
Evlatların Değeri...
Ya hu 18 tane can gitmiş abi, 18... Ufacık ya hepsi, minik minik... Abi 10-16 yaşlarında ya bu çocuklar... Hadi tamam, ufacıkken yıkayalım dedin beyinlerini gönderdin, amenna... Ya hu tamam, kendin gibi yetiştirecektin, o da tamam... Ee ne olacaktı sonunda? Onlarda çocukları öldürüldüğünde "Takdir-i İlahi"mi diyeceklerdi? Hep diyorum: "Dinler prefosyenel bir klasik koşullamadır..." Tanrı emretti diye evlenilir... Tanrı emretti diye çoğalınır... Tanrı emretti diye sevilir o bebecikler... Başka bir nedeni yok! O bebecikler "Sevgiye layık oldukları için" değil!!! Tanrı emretti diye sevilirler... Aradaki farkı biliyor musunuz? Bilen söylesin abi yaa! Tanrı emretti diye sevmenin sonucu nedir biliyor musunuz? Bebeciğinizi gönderirsiniz kaçak bir binada verilen kaçak bir Kur'an kursuna... Ya tamam gönder, tamam, illa ki onları da koşullayacaksın, korkutacaksın gönder ama O bina çöker ve o bebecik ölüverir... Hani Kur'an öğrenirken ölmüştür ya o!? Hah, işte tam da o nedenden dolayı Şehittir gayri o bebecik... Ee zaten yaşı da baliğ değildir pek, günahsızdır oncacık çocuk! Kanatlanıp uçmuştur öteki tarafa... Melektir artık onlar... Bu dünyada yaşamaları gereken hayat mı? Amaaan canım daha neler, Takdir-i İlahi işte... Üzülcek ne var! Tanrı verdi, Tanrı aldı... İçiniz sızlar ama en fazla küçük bir çocuğun oyuncak bebeği kırıldığında hissettiği kadar... Ölen çocuk mu? Amaaan, sende, söylediğin şeye bak! Tanrı bu, bir daha verir... Nasılsa o ister verir, O istedi diye sevilir, O isterse alır... Abi 18 tane ufacık can yaaa... Ya bir tanesinin de anne babası şikayet etmemiş... "Takdir-i İlahi" demişler yaa... Kalk kalk kalk... Ya ne zemin etüdü, ne yer araştırması yaaa... Çürük mürük oturun kardeşim evlerinizde... Ölürsek ölürüz, ne var... Takdir-i İlahi işte... Ha şimdi bunu "Tevekkül" ile eleştirenler olacak... Ee biliyorum, İslam'da işini tam yapıp, sonucunu Tanrı'nın Takdirine bırakırsın... Gerçi işini tam yaptıktan sonra niye bırakıyorsan daha! Zaten tam yapmışsın, neyse... Ama asıl olan şu: O küçücük çocukların, o "Canlarına" verilen değeri farkedebildiniz mi? Yani koşullanarak, emralarak sevdiğinizde Kaybettiğinizde de pek bir acısı olmuyor demek ki... Belki de en iyisi koyu bir dindar olmaktır abi... Gerçekten bakın dinsiz arkadaşlar... Valla bakın, gelin inanın ve hatta koyu birer dindar olun... Eşiniz dostunuz öldüğünde acılarını çekmezsiniz... "-Ne oldu?" "-Ne olacak, takdir-i ilahi!" Abi at gözlüğü takmak gibi bu yaa... Sadece görülmesi isteneni ve görebileceğimiz kadarını görüyoruz... Ben diyorum abi... Arkadaşlar şunu bir meziyet sanıyorlar: "Tanrı emrettiği için seviyoruz..." Abi bu meziyet değil yaaa... Gerçekten değil... Ya hu insan, Tanrı var olsa bile, o emretti diye sevilmez... Gerçek değerini veremezsiniz o zaman kendi çocuğunuza bile... İnsan, sevmeye layık olduğu için Sevmeye değer olduğu için sevilir yaa... İnsan doğası gereği sevgi gösterebildiği ve sevilmeyi hakettiği için sevilir arkadaşlar... Takdir-i İlahi imiş... Ya hu çok büyük çelişki yaşıyorum abi bu gece... Gerçekten bak... Eleştirdiğim şeye bak: Takdir-i İlahi, Yani "İlahi Takdir" Türkçesi: "Tanrının Takdiri" Öz Türkçesi-Moğolcası: "Tengeriin Boşig" Kendimce felsefesini kurduğum yaftam... Yok abi ya, benim benimsediğim Takdir böyle bir aklıevvellik, böyle bir koşullanmışlık değil yaa... Doğadır abi Tanrı... Sevginin kendisidir Tanrı ya... Tanrının Takdiri, Sevgidir abi... Koşulsuz, karşılıksız, emirsiz, özgür sevgi... Ötekisi İlahi Takdir değil... Ötekisi... ötekisi işte... Başka birşey... Neyse kusura bakmayın arkadaşlar, kafam hafiften iyi ve hakikaten bu olaya çok moralim bozuldu... Yazık ya, ufacık bedenler toprağa girdi ve anne babalarının söylediklerine bak... Verdikleri değere bak insan sevgisine... Bu sevgiyi yaratan koşullanmada suç bence... Abi düşünsene, birgün birşey oldu çoluğunu çocuğunu "Tanrı emretti, öyle istedi" diye seven adam Tanrı'yı aradan çıkarıverdi, inancı kalmadı, bitti gitti... Abi bu adamın, çocuğunu sevmesi için başka bir nedeni kalır mı yaa? "Tanrı yoksa niye seveyim bu çocuğu" demez mi? Der... Çünkü "Tanrı öyle istediği için sevmeliyiz" kabulüne koşullanmış abi bu adam! Tanrı'yı çektiğin zaman aradan, canavar yaratırsın ya hu bundan! Abi bırakın böyle devam edip, inansınlar ya... Vallahi eleştirmeyin, boşverin ya... Ufacık çocuk öldüğünde, onun hakkını aramayıp topu Tanrı'ya atan adam O Tanrı'nın olmadığını anladığında kim bilir neler yapar abi... Düşünsene; Tanrı emretti diye yalan söylemiyor ve hep buna koşullanmış... Tanrı emretti diye insanları seviyor ve hep buna koşullanmış... Tanrı emretti diye ırza geçmiyor ve hep buna koşullanmış... Tanrı emretti diye bağış yapıyor ve hep buna koşullanmış... Tanrı emretti diye adam öldürmüyor ve hep buna koşullanmış... Tanrı emretti diye iyilik yapıyor ve hep buna koşullanmış... Abi aradaki "Tanrı"yı kaldırırsanız ne olur hiç düşündünüz mü? "Ya hu nasılsa Tanrı yok, söyle yalanı, sevme insanı, geçiver ırza, yapma bağışı, öldür adamı, kalısın iyilik yapma..." Ben Dinsiz arkadaşlara sesleniyorum... Abi bırakın böyle kalsınlar yaa... Gerçekten bakın... Bu adamların hayatından Tanrı'yı çıkarırsanız, emin olun ki kaosa neden olursunuz... Yalanda olsa inansınlar abi... "Din" denilen kurumun ne olduğunu artık çok çok daha iyi anlıyorum... Hz. Muhammed inanılmaz zeki bir adam abi, ne derseniz deyin... Bakmış ki insanları eğitmek zor iş, en azından Tanrı'yı yaratıp vermiş ellerine... "Mith" adlı bir filmde bir replik vardı... Adam uzaydan binlerce yıl önce gelmiş bir taşın yapısal etkisi nedeni ile uçuyor gibi görünüyordu... Ve bilge araştırmacıya şöyle diyordu yanlış hatırlamıyorsam: "Bu adamlar her defasında karşılarında uçan bir adam görmezlerse, onları nasıl zaptedebiliriz?" Demek ki Hz. Muhammed bunu 1500yıl önce keşfetmiş... Bakmış ki insanları topluce eğitebilmek imkansız... Aydınlığı yaymak kolay değil... Karanlığı kullanarak en azından dize getiririm demiş olmalı... Şöyle düşünün: Gılgameş Utanapiştim'i ararken bir kapıdan geçirilir ve girdiği yer kapkaranlıktır... Sadece yürümesi söylenir, dümdüz... Düşünsenize Gılgameş'in eline meşale verdiğinizi? Sizce söylenilen istikamette mi yürürdü, yoksa ilgisinin kaydığı herhangi bir yere mi? Ve o dehlize giren herkese meşale verdiğinizi düşünün... Kim dümdüz ilerlerdi ki? Hz. Muhammed'de bunu yapmış işte... Belirleyebildiği hedefi belirlemiş ve bunu bir soyuta bağlamış... Çünkü biliyor ki; "Bilmezlik, mutluluktur..." Başınızı ağrıttım arkadaşlar ama şunu bir kere düşünün: "Siz insanları niçin seviyorsunuz; Sevmeye layık oldukları için mi? Yoksa Tanrı emrettiği için mi?"
-
TÜRKLER LAIKTIR
Jön... Türk Devrimi'ni ve Devrimleri sindiremeyen düşüncelerin Türkiye Cumhuriyetini Osmanlının Devamı olarak nitelemeleri gayet normal birşey... Bu çarpıtmalara alışacaksındır ama gerçeği bilerek... Şunu açıkça kabul edebiliriz: Türk Tarihinde demokratikleşme ve devrim hareketleri handiyse 150-200yıl öncesine dayanır Ve Türk Devrimi, Osmanlı Devletindeki bu devinimlerden bağımsız ele alınamaz... Fakat bu, o devinimlerin devamı olduğu anlamına gelmez... O devinimler bir Padişahın gölgesinde yapılmakta ya da yapılmaya çalışılmakta idi... Ancak Türk Devrimi çok açıktır ki o Padişah iktidarına karşı mücadele ederek ortaya çıkmıştır...
-
TÜRKLER LAIKTIR
İyi de, Halifelik yıkılmadan önce, Halifelik makamı o petrol bölgelerinin hamisimiydi ki? Kaç kere Halifelik makamı ünvanı kullanıp oralara sahip çıktı? Ya da Halifelik makamı ünvanını kullandığında işe yaradı mı? Müslüman kimliği halifeliğe sandığınız gibi sıkı sıkıya bağlı değildir. Bu kimlik sadece iki kere kullanılmıştır resmi olarak: Kırım Harbi sonrasındaki anlaşmada, Kırım halkının Halifeye bağlı kaldıkları meyanında Ve işe yaramamış olarak 1 Dünya Savaşında Cihat ilan ederken... İslam politikası güden Abdülhamit bile Halifelik ünvanını pek kullanmamıştır... Halife zaten o söylediğiniz bölgeleri gözden çıkarmıştı... Sevr bunun en önemli kanıtıdır... Zaten elden çıkarılmış bir bölgenin hamisliğini mi iddia edecekti Halife? Abdülmecit'in ise zaten bu yönde bir eğilimi olmadı? Ya hu nereden uyduruyorsunuz bu bilgileri anlamıyorum... Diyorum; kanıt, kanıt, kanıt! Bir mecliste oturupta, va'z almakla ve çamur atmakla olmuyor bu işler...
-
TÜRKLER LAIKTIR
Son derece açık ve net bir soru... İngilizler halifeliğin kaldırılmasını niçin istemiş olabilirler? Soruya soruyla karşılık vermeyiniz... Cevap bekliyorum...
-
TÜRKLER LAIKTIR
Türkiye hangi açılardan Osmanlı'nın devamıdır söyler misiniz? Gerçekten bunu çok merak ediyorum... Bir devletin Anayasasında "Dini İslam'dır" ibaresinin geçmesi o devleti "Din Devleti" yapmıyor tam anlamı ile... Bir Devletin "Din Devleti" olabilmesi için, Dinin emirlerine göre şekillenmesi gerekiyor. Mesela Arap Devletleri, İsrail ve Vatikan birer Din Devletleridir... Ama Türkiye Cumhuriyeti, Anayasa'da "Devletin Dini İslamdır" ibaresi geçtiği halde hiçbir şekilde Dini bir yapılanmaya gitmemiştir... Din devletliği bunun neresindedir? İlginç bir ifade... Peki nasıl bir sistem önerirsiniz?
-
Ergenekon’da Baykal da varmış!
İnsanlarını bilgiden ve bilgiye ulaşmaktan ne kadar uzak tuttukça O ülke o kadar süre bir dinin boyunduruğunda yaşayacaktır...