gloria

Buraya en kısa sürede yorumumu ekleyeceğim cünkü bu film onumuzdeki hafta içinde görmek istediklerim arasındaydı... Şimdi senin yazdığın yoruma bakarak önümüzdeki hafta ilk izleyeceğim film oldu Çoook yakındaaaaa : )))

3.BÖLÜM: THE ENTIRE HISTORY OF YOU = TÜM GEÇMİŞİN Yönetmen: Brian Welsch Yazar: Jesse Armstrong Oyuncular: Jodie Whittaker, Toby Kebbell, Tom Cullen Yayın Tarihi: 18 Aralık 2011 Olaylar yine gelecek bir tarihte geçiyor. İnsanların kulaklarının arkasına yerleştirilen bir chiple anıları kaydediliyor ve istedikleri an, istedikleri anıya dönüp, televizyonda bir film izliyormuşçasına anılarını izleyebiliyorlar. Artık neredeyse herkes bu chiplere sahiptir ve chipler kişilerin kimlikleri olarak işlem görmektedir. Mesela havaalanında geçiş yaparken kimlik göstermenize gerek yoktur, son 24 saat ya da 1 hafta içinde yaşadığınız anılarınızı görevliye göstererek şüpheli ya da temiz olduğunuz onaylanmaktadır. Yaşadığınız bir olayı daha sonradan izleyerek doğrularınızı yanlışlarınızı kontrol edebiliyorsunuz ayrıca istemediğiniz bir anıyı belleğinizden silebiliyorsunuz da… Bakınca iyi gibi görünüyor, kim istemez ki kötü anlarının hafızasından tamamen silinmesini, hiç yaşanmamış gibi olmasını değil mi? Başta herşey mükemmel gibi görünüyor ama bir yerde bu chipler hayatınızı mahvetmeye sebep olabiliyor. Peki siz olsanız ne yapardınız? *** Last in the series of Charlie Brooker's dark dramas. In the near future, everyone has access to a memory implant that records everything they do, see and hear - a sort of Sky Plus for the brain. You need never forget a face again... but is that always a good thing?

2.BÖLÜM: 15 MILLION MERITS = 15 MİLYON ÖDÜL / KREDİ Yönetmen: Euros Lyn Yazar: Kanaq Huq Oyuncular: Ashley Thomas, Daniel Kaluuya, Jessica Brown Findlay, Julia Davis, Rupert Everett Yayın Tarihi: 11 Aralık 2011 Gelecek bir tarihte dünyadaki doğal kaynaklar tükenmek üzeredir ve enerji üretimini insanlar pedal çevirerek sağlamaktadırlar. İnsan gücüyle sağlanan bu enerji bir ana tribünde toplanıp, oradan da dağıtılmaktadır. İnsanlar çevirdikleri pedal kadar kredi puanı toplarlar ve ancak bu puanlarla yiyecek, içecek, barınma gibi ihtiyaçlarını kazanırlar. Her insanın kendisine ait bir avatarı vardır ve yaşadıkları ortam sanal bir ortamdır. Her şey yapaydır, makineleşmiştir. İnsanlar da öyle… Bu sanal ortamdan kurtulup gerçek dünyada yaşamanın tek şartı ise bir yeteneğe sahip olmak ve belli bir puan biriktirip "HOT SHOT" ya da bizim ülkemizdeki bir çeşit “YETENEK SİZSİNİZ” tarzı bir yarışma programına katılmaktır ve buradaki jüri üyelerinden kendi kanallarında bir Show yıldızı olabilecekleri teklifini almaktır. Bu bizim şu an televizyonlarımızda da izlediğimiz “Yetenek Sizsiniz” programına benzediği için yarışmaya bu adı verdim. Filmi izledikten sonra bakalım bu yarışmayı izlemeye devam edebilecek misiniz? Ya da her izlediğinizde bu filmi aklınıza getirmeden durabilecek misiniz? *** The second episode is a satire on entertainment shows and our insatiable thirst for distraction set in a sarcastic version of a future reality. In this world, everyone is confined to a life of strange physical drudgery. The only way to escape this life is to enter the 'Hot Shot' talent show and pray you can impress the judges.

1.BÖLÜM:THE NATIONAL ANTHEM = MİLLİ MARŞ Yönetmen: Otto Bathurst Oyuncular: Anna Wilson-Jones, Donald Slumpter, Lindsay Duncan, Lydia Wilson, Rory Kinnear, Tom Goodman-Hill Yayın Tarihi: 04 Aralık 2011 Bu bölüm İngiliz Kraliyet ailesinden bir prensesin kaçırılmasıyla başlıyor. Prensesi kimin kaçırdığı belli değil, bu bir terör örgütü mü yoksa bir kişi mi bilinmemektedir. Aynı günün sabahında İngiltere başbakanına, prensesi sadece kendisinin kurtarabileceğini anlatan ve bunu yapabilmesi için tek bir şartları olduğunu bildiren bir video gönderiliyor. Normal şartlarda bu fidye vs. olsa kolaylıkla yapılabilecek bir şeydir ama yerine getirilmesi istenilen şart inanılmaz ağır, tuhaf ve hatta insanlık dışıdır. Olay gizli tutulmaya kalkışılsa da bu mümkün değildir çünkü aynı video çoktan youtube a da gönderilmiş ve o saate kadar 55.000 kişi bu videoyu görüntülemiştir. Başbakan artık karar vermek zorundadır, onuru mu yoksa bir insanın canı mı? Olağanüstü bir senaryo ve gerçekten muazzam bir final… Siz olsaydınız ne yapardınız? Başbakan olsaydınız veya başbakanın eşi olsaydınız ya da o ülkenin halkı olsaydınız ne düşünürdünüz? *** A twisted parable for the Twitter age, Black Mirror taps into the collective unease about our modern world. The first episode is a political thriller in which fictional Prime Minister Michael Callow faces a huge and shocking dilemma when Princess Susannah, a much-loved member of the Royal Family, is kidnapped.

BLACK MIRROR (Genel Tanıtım) Aslında bu bir sinema filmi değil, İngiliz Channel tarafından 4 Aralık 2011 tarihinde başlayıp, sadece 3 hafta devam eden 3 bölümlük bir televizyon serisi… Serinin her bir filmini birbirinden bağımsız kısa filmler olarak adlandırabiliriz. Çünkü her bir filmin senaristi, yönetmenleri ve oyuncuları birbirinden farklı… Üstelik süreleri de birbiriyle aynı değil. Bunları bir TV dizisi olarak bir araya getiren tek ortak nokta ise hayatımızı kolaylaştırdığını düşündüğümüz teknolojinin bizi nasıl avuçları içine aldığını ve yaşantımızı nasıl alt üst ettiğini anlatan konuları… Ayrıca dizinin IMDB puanı 10 üzerinden 8.5… Filmi televizyon dizilerinin yayınlandığı forumda mı yoksa burada mı paylaşsam diye çok kararsız kaldım sonra burada paylaşmaya karar verdim. Burada daha çok dikkat çeker daha çok kullanıcıya ulaşır diye düşünüyorum ki bence ulaşmalı da… Çünkü gerçekten her biri izlemeye değer ve çok güzeller Bölümlerini her birini ayrıntılı olarak ayrı iletiler şeklinde paylaşacağım. Bu sadece genel bir tanıtım yazısı, ayrıntıyı alttaki iletilerde görebilirsiniz. 1. Bölüm: The National Anthem (Milli Marş) 2. Bölüm: 15 Million Merits (15 Milyon Ödül/Kredi) 3. Bölüm: The Entire History of You (Tüm Geçmişin) Not: Diziyi “yabancı dizi izle” vb. seri diziler yayınlayan sitelerden rahatlıkla bulup, izleyebilirsiniz.

Tanıtımını yaptığım iki kitabı buraya da ekleyeyim kısaca: Od - BİR YUNUS ROMANI Yazar: İskender Pala Yayınevi: Kapı Yayınları, Ekim 2011 Sayfa: 361 s. Tanıtım Linki: http://www.turkish-media.com/forum/topic/265402-iskender-pala-od-bir-yunus-romani-cdli/ *** UYUMSUZ DEFNE KAMAN'IN MACERALARI: SU Yazar:Buket Uzuner Yayınevi: Everest Yayınları, Mart 2012 Sayfa: 344 s. Tanıtım Linki: http://www.turkish-media.com/forum/topic/265401-buket-uzuner-su-uyumsuz-defne-kamanin-maceralari/

Bu tanıtım yazımda size 10 Ekim'de piyasaya çıkmış olan İskender Pala'nın "Od" isimli kitabından bahsedeceğim... Od, bir Yunus romanı yani romanın kahramanı Yunus Emre... Kitabın bir diğer adı da zaten "Od - Bir Yunus Romanı" Romanın çok iyi işlendiği, okuyucusunu bittikten sonra bile günlerce etki altında bıraktığı söylentiler arasında Ben şimdiden merak içindeyim, ilk fırsatta alıp okumayı düşünüyorum, hazır okuduğum kitap da bitmişken... OD-BİR YUNUS ROMANI Yazar: İskender Pala Yayınevi: Kapı Sayfa: 361 Tanıtım yazısı arka kapaktan alıntılanmıştır: Her yazdığı romanla yüz binlerin kalbini feth eden İskender Pala yeni romanı 'OD' ile yeniden okurlarını selamlıyor. Od bir Yunus Emre romanı. Gök kubbemizin her zaman parlayan ve hep çok sevilen, şiirleri gönülden gönüle dolup dilden dile dolaşan Yunus Emre, bu kez OD'un ana kahramanı. İskender Pala'nın ilim ve kültür adamı olmasının yanında, yazar kişiliğinin imbiğinden geçirilerek aşkın tahtına bir kez daha oturtuluyor. 13. yüzyılın her bakımdan kavruk ve yanıp yıkılan ortamına Yunus Emre'nin gelişi tarihi atmosfer içerisinde hakiki anlamına kavuşturuluyor. Yıkıntılar ve yangınlar içinden bir gönül ve bir insanlık anıtının inşa edilişi cümle cümle anlatıyor ve elbette kalbe dokuna dokuna yol alıyor. Romanın her sayfasında Yunus'un hamlıktan saflığa geçişi okunuyor. Biliyorum, "Biz bu ilden gider olduk, kalanlara selam olsun," demişti… Yine Biliyorum, "Bizim için hayır dua kılanlara selam olsun." Demişti… Ve Sevgili'ye gittiği o geceden sonra adının dilden dile, Aşkının gönülden gönüle dolaştığını da biliyorum… Şimdilerde ona kimisi Âşık Yunus, Miskin Yunus… Derviş Yunus…Varsın onu da desinler. Ve Türk yurtlarında, onu en çok "Bizim Yunus" diye çağırırlar. Biliyorum… Ten fânidir, can ölmez Çün, gitti geri gelmez Ölür ise ten ölür Canlar ölesi değil CD İÇERİĞİ Müzik direktörü ve arenjörü: Halil Karaduman CD'de Yer Alan Parçalar; 1. Arayı arayı bulsam izini 2. Aşk bezirgânı 3. Aşkın aldı benden beni 4. Ben yürürüm yane yane 5. Bir kez gönül yıktın 6. Dağlar ile taşlar ile 7. Dolap neden inlersin 8. Fenada bir garipsin 9. Geldi geçti ömrüm benim 10. Hak bir gönül verdi bana 11. Ben bu yolumu bilmez idim 12. Severim ben seni 13. Şeyhimin illeri 14. Yar yüreğim yar

Evet yeni bir kitap daha çıkmış, hemen tanıtmakta yarar gördüm çünkü ilk olarak konusu itibariyle güzel görünüyor; ikinci olarak kitap Buket Uzuner'in kitabı... Mutlaka takipçileri vardır ve bu habere sevineceklerdir eminim. Kitap tanıtım yazısında da okuyacağınız gibi Şamanizm geleneğinin dört ana unsuru olan su, toprak, hava ve ateşten ilham alınarak yazılmış bir dörtlemenin ilk kitabı. Kitabın adında geçen Defne Kaman ismindeki Kaman kelimesi, Şamanizm ya da diğer adıyla Kamanlık'tan gelme... Kitabı okuyanların yorumlarından yola çıkarak diyebilirim ki oldukça akıcı olmasının yanı sıra ilk kitap olarak da iyi bir açılış kitabı olarak tanımlanmış. Diğer 3 kitabın ise konunun işlenişi açısından daha içerikli olması bekleniyormuş vs. vs. Eğer okuduysanız sizlerin de yorumlarını beklerim mutlaka... Ve ben de ilk fırsatta okuyup fikrimi belirteceğim tabii UYUMSUZ DEFNE KAMAN'IN MACERALARI: SU Yazar: Buket Uzuner Yayınevi: Everest Sayfa: 344 Tanıtım, arka kapak'tan alındır: Buket Uzuner'in, bugün Anadolu'da yaşayan her kültürü derinden etkilemiş kadim Kamanlık (Şamanizm) geleneğinin dört unsuru olan SU, TOPRAK, HAVA, ATEŞ'ten ilham alarak yazdığı yeni romanı UYUMSUZ DEFNE KAMAN'IN MACERALARI dörtlemesinin ilk kitabı 'SU' çıktı!.. Gazeteci Defne Kaman bir yaz akşamı bindiği vapurda arkasında hiçbir iz bırakmadan kaybolur. Onu aramakla görevli Komiser Ali Ümit ile arkadaşı Sahaf Semahat kendilerini aniden tuhaf olaylar ve esrarengiz semboller arasında bulurlar. Bir yandan kendi hayatlarını sakatlayan yasak ve tabulara rağmen ayakta kalmaya çalışırken, kayıp gazeteci Defne Kaman'ın peşinde nefes nefese bir maceraya sürüklenirler. Buket Uzuner, SU romanında bütün canlı varlıkları eşit değerde kabul ederek doğayı ve yaşamı kutsayan kadim Türk geleneği Kamanlık'a (Şamanlık) selam ederken, okurları hem eko-feminist bir okumaya, hem de 1000 yıl önce Uygur harfleriyle ön-Türkçe yazılmış olduğu düşünülen (Mutluluk Bilgisi) KUTADGU BİLİG ŞİFRESİ ile zihin oyunlarına davet ediyor. Kutadgu Bilig yazarı Yusuf Has Hacib'in; "Aklın süsü dil, dilin süsü sözdür. Kişinin süsü yüz, yüzün süsü gözdür." beyitiyle açılan romanın bir Kutadgu Bilig şifresi kitabı olarak da okumak olasıdır. Yazar, SU romanı yazarken yakından inceleme şansı bulduğu Kutadgu Bilig'in bilinen üç orijinal nüshasından ilkini Uygur harfleriyle Türkçe yazdığı düşünülen Yusuf Has Hacib ile bu önemli eseri 1947'de günümüz Türkçesine çeviren Prof. Reşit Rahmeti Arat'ı şükranla anıyor ve bugüne kadar Türkiye'de ve dünyada hak ettiği önemi ve sevgiyi göremeyen bu güzel eserin, romanda bir şifreler kitabıymış gibi kullanılmasıyla özellikle gençler arasında ilgi göreceğini umuyor. "Uyumsuz Defne Kaman'ın Maceraları", SU romanından sonra TOPRAK, HAVA ve ATEŞ ile devam edecektir.

Teşekkürler inceleme için... Eğer öyleyse gerçekten elde böyle güzel bir malzeme varken değerlendirememek ilginç olmuş gerçekten de Benim umutlarım vardı bu kitapla iligli olarak...

Evet kesinlikle katılıyorum bilmem hatırlar mısınız birkaç sene önce bir baba ve üç çocuğu çadır kurdukları Edremit'te çadırla birlikte sele kapılmış ve ölmüşlerdi. Ben olayı çok net hatırlıyorum çünkü ölen çocukların üçü de bizim öğrencilerimizdi ve o günden bu yana ne zaman çadır kursam hep bu olay aklıma gelirler... Bu gerçekten olmaz diyip de başa gelebilecek en korkunç kamp hatalarından birisidir. Ama çadır zevkli iştir, ucuz tatil ve özgürlüktür kamp benim için

Size bir radyo web sitesi tanıtmak istedim. Bugün keşfettim ve çok hoşuma gitti Paylaşmasam olmaz dedim paylaşıyorum http://bira.fm/ kesinlikle çok güzel bir radyo.. Plajda Partide Sokakta Bira FM Evde (Tek) Evde (Çift) Geçmişte İsimli radyo kanallarıyla hizmet veren Bira Fm'in beni en çok etkileyen yani sayfadaki görseli aslında... Hani dedelerimizden kalma eski radyolar vardır ya işte öyle bir radyodan yapıyor yayınını... Tıpkı dedemin radyosu gibi.. Ve diğer hoşluk ise radyonun yanında duran çıngıraklı saat... O da babaannemin saatinin aynısı... Üzerinde şu yem yiyen ve sürekli kafasını aşağı yukarı sallayan tavuk resminin olduğu saatlerden hani... Bir de koca bir 50 cc lik bira bardağı var... Bira bardağının üzerine mouse ile bir kez tıklarsanız birayı yavaş yavaş içiyorsunuz. Bittikçe tekrar doluyor Yani hoş işte... Üstelik şarkılar da çok güzel... Radyonun üzerindeki düğmeden kanalları ayarlıyorsunuz. Önce biraz bekliyorsunuz sonra güzel müzikler eşliğinde biranızı da yudumlayarak keyif almaya bakıyorsunuz Hadi bakalım iyi dinlemeler o zaman

Kadın olmak güzeldir, iyidir neden öünkü eğer kadınsan "damsız girilmez" yazan her yere girebilirsin..

Hellenistik dönemde yaşamak istiyorum ben… Bir sabah uyanıp kendimi Hellen uygarlığının bir yerlerinde bulmak istiyorum. Ya da en iyisi Helen’in kendisi olmak istiyorum ben; Paris beni kaçırsın da Truva Savaşı’na neden olayım istiyorum. Sonra bir de hedonist olmak istiyorum. Tek amacımın zevk almaktan ve mutluluktan ibaret olduğunu düşünmek istiyorum. Olmuşken bir de köpük banyosu istiyorum ben… Böyle köpük köpük… Bazen de Ömer Hayyam olmak istiyorum; “İç bade, sev güzel Var ise aklı şuurun, Dünya var imiş, yok imiş Ne umurun.” demek istiyorum… Hazır ben Ömer Hayyam olmuşken, Ömer Hayyam da ben olsun istiyorum ve tıpkı benim yaptığım gibi her şarap içişinde de benim için “Bu da Ömer Hayyam hakkı” desin istiyorum. Bazı zamanda çemberinde gül oya olmak istiyorum ve türkümü de sadece Selda Bağcan söylesin, başka da kimse söylemesin istiyorum. Sonra hiçbiri olamıyorum, "benden hiçbir şey olmaz, asla da olamayacak" diye düşünüyorum. Ve farkına varıyorum, benden bir şey olmuş! "BEN" olmuşum. Tabii bu durumda klasik son; “İyi ki de ben, benim!” demeliydim herhalde… Ama demesem de olur. Çünkü Ömer Hayyam ben olsaydı daha bir değişik olurdu sanki… Haydi o zaman bu da Ömer Hayyam hakkı;

ama maşallah buna Çook güzelmiş Ariesciğim

Türkiye'nin ilk özel müslüman Türk okulu şu anki adıyla Terakki Vakfı Okullarıdır. (Terakki yoludur ilk hedefimiz, Şişli Terakki Lisesi'ndeniz diye devam eden bir de marşımız vardır, aklıma gelmişken söylemeden geçemedim tabii) Herneyse dağıtmayalım bahsettiğimiz ünlü kadın tiyatro ve sinema sanatçımız aynı zamanda profesyonel sporcumuz Lale Oraloğlu'dur. Lale Oraloğlu kendi gibi oyuncu olan Alev Oraloğlu'nun da annesidir.

İlk kadın müzecimiz Seniha Sami (Moralı) dir. Seniha Sami, Topkapı Saray Müzesi'nin yönetimine atanarak ilk kadın müzecimiz olmuştur. İlk kadın müzecimizin kız kardeşi olan Piraye ise Nazım Hikmet'in şiirlerinde adı geçen Piraye'nin ta kendisidir. Seniha Sami, Nazım Hikmet'in büyük baldızıdır.

Bu soruda nınının nınısı olmuş Herneyse cevaplayalım bakalım İlk kadın heykeltraşımız Sabiha Bengütaş idi. Hem heykeltraş hem de ressam olan Sabiha Bengütaş aynı zamanda Türkiye'nin ilk kadın heykeltraşı olarak bilinir. Büyükelçi olan eşi Şakir Emin Bengütaş aynı zamanda Abdülhak Hâmid'in torunudur.

Ahhh Jale Baysal, canım hocam benim Mezun olduğum okulun kuruluşunda yer almış ve bölümümüzün ilk kadın profesörü, hocalarımızın hocası, akademisyen ve aynı zamanda yazar... Fırsatım olmuş olsaydı tanımayı en çok istediğim insanlardan birisi... Teşekkürler Zuhurat Jale Hocamızı da anma fırsatı verdiğin için... Bu arada Jale Hocam, ünlü edebiyatçımız Tarık Buğra'nın da eşidir. Sana saygım sonsuzdur, saygıyla eğiliyorum önünde...

Sen de aramıza hoşgeldin Sevgili Zuhurat Ve fırsattan istifade 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle kadın olmanın gururunu üzerinde taşıyan bu muhteşem insanları tekrar hatırlayalım evet Türkiye'nin ve hatta dünyanın ilk kadın Roma Hukuku Profesörü Sayın Türkân Rado'dur. Türkân Rado aynı zamanda 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülünü almış olan ünlü yazarımız Orhan Pamuk'un da teyzesidir. Türkan Râdo karşısında saygıyla eğiliyorum.

Tanışalım, ben Gloria aranıza İstanbul'dan katılıyorum, çok heyecanlıyım, yarışmacı arkadaşlarıma başarılar dilerim

Farkettim çok hoş olmuş elinize sağlık

Yarın yine gelicem çünkü ben bu forumu çok sevdim Geldiğimde lütfen bissürü hoşgeldin mesajları göreyim burada... Yoksa bir daha da gelmem...

Tenk yu Stalkes Çok mükemmelsin beni karşıladığın için