GeceKuşu tarafından postalanan herşey
-
1 MAYIS 2011
1 MAYIS'TA FARKLI MESAJLAR DA VERİLDİ ÇARŞI HER ŞEYE KARŞI Olaylara karşı duruşu ile tanınan Beşiktaş'ın taraftar grubu Çarşı, hem emekçilerin hakkını savundu hem de farklı olaylara tepkisini gösterdi. Meydanlarda 1 Mayıs pankartları yanında siyasi ve toplumsal mesajlar veren dövizler de açıldı. ... ... Yurdun dört bir yanında toplanan emekçilere destek olmak isteyen vatandaşlar meydanlara akın etti. Aralarında Geniş Aile dizisinin Kara Bilal’i Fırat Tanış, BKM Mutfak ekibinden Bülent Emrah Parlak, sanatçı Mustafa Alabora ve oğlu Mehmet Ali Alabora gibi ünlü isimler de vardı. Gökkuşağı Derneği üyeleri de seslerini duyurmak için 1 Mayıs kutlamalarına katıldı. ... ... Çoğunlukla YGS’deki şifre iddiaları ile ilgili dövizler açıldı. ... ... ...................... ........................ Köylerine termik santral kurulması planlanan Biga'nın Elmalı Köyü sakinleri de kutlamalarda döviz açtı.... Nükleer enreji santralleri de unutulmadı. ...
-
1 MAYIS 2011
DÜNYA BASININDA YER ALAN 1 MAYIS 2011 KUTLAMALARI FOTOĞRAFLARI... TÜRKİYE FRANSA RUSYA UKRAYNA ... GÜNEY KORE ... NEPAL BENGALDEŞ Ç İ N ... NİKARAGUA ... SRİLANKA
-
1 MAYIS 2011
EMEĞİN BAYRAMI TÜM DÜNYADA VE TÜRKİYEDE KUTLANDI... Taksim'de yüzbinlerce kişinin katıldığı, Türkiye'nin bütün renklerini bir araya getiren coşkulu 1 Mayıs töreni GÖRKEMLİ BİR KATILIMLA KUTLANDI... Tarihi prangalı işçi afişi 34 yıl sonra Atatürk Kültür Merkezi'ne asıldı Taksim Meydanı'nda düzenlenen 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlaması renkli görüntülere sahne oldu. Sendikalar, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları 4 koldan Taksim'e giriş yaptı. Kutlamalar kapsamında Taksim Meydanı'ndaki The Marmara Oteli önüne kürsü hazırlandı. Kürsünün üzerine "Emek, Barış, Demokrasi ve Özgürlük" ile Kürtçe ve Türkçe olarak "Yaşasın 1 Mayıs" yazıları bulunan pankartlar asıldı. “Türkiye işsizlikte Avrupa 2'ncisi iken yoksullukta dünya 3'üncüsüyüz. Gelir adaletsizliğinde dünya 3'üncüsüyüz. İş kazalarında dünya 2'ncisiyiz. Bugün hala ülkemizde 12-13 saatlik çalışma süreleri devam ediyor. Bugün 1 Mayıs'ın esas doğuş nedeni, 8 saatlik çalışma süresi elde etmektir. 8 saatlik çalışma süresi elde edilirse 1 Mayıs o zaman amacına ulaşır. Siyasiler de seçimden önce bu mesajları doğru şekilde alacaklardır. Tüm işçilerin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nü kutluyoruz. Ağır bedeller ödendi. Gazlar yedik, coplar yedik ama bugün 1 Mayıs'ta Taksim'e çıkmak bizim için ayrı bir önem taşıyor.” 'DAHA ÇOK DEMOKRASİ VE BARIŞ' “Kaybettiğimiz canlara bir borcumuz vardır ki, o da 1977'de yaşanan acı olaylara sebep olanların belirlenip adalete teslim edilmesidir. Bu borç, Türk demokrasisi üzerinde 34 yıldır bir kara lekedir. Bu borç ödenmeden Türkiye'nin vicdanı rahat etmeyecek, demokrasimiz lekeli kalmaya devam edecektir. Bugün tüm dünyada emekçiler, emeğin uğradığı haksızlıklara karşı hep birlikte sesini yükseltiyor. Tüm dünyada emekçiler bir asır önce 8 saatlik çalışma uğruna canlarını veren emekçi kardeşlerini anarken, bugün hala bir çok ülkede, benzeri çalışma koşullarının var olmasına isyan ediyor. Bugün tüm dünyada emekçiler alanlarda demokrasi istiyor, barış istiyor, özgürlük istiyor. Biz bugün burada dünyada ve ülkemizde eşitliği, barışı, kardeşliği, özgürlüğü çağırıyoruz. Emeğin çıkarının savaşta değil, barışta olduğunu biliyor, savaştan yana hiç bir politikaya onay vermeyeceğimizini haykırıyoruz. Biz daha çok demokrasi istiyoruz, çünkü bunu hak ediyoruz. Biz örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Çünkü biz örgütlenirken demokrasimizin daha kalıcı hale geleceğini biliyoruz. Biz bugün burada, 1 Mayısta ve Taksim'de ülkeyi yönetenleri ve yönetmeye aday olanları emekçilerin sesine ve taleplerine kulak vermeye çağırıyoruz. Taksim Meydanı'ndan Türkiye'nin ve dünyanın 1 Mayıs alanlardaki coşkulu kutlamalara selam yolluyoruz. Taksim ve diğer 1 Mayıs şehitlerini saygıyla anıyoruz. Ruhları şad olsun. İşçilerin, memurların, emeklilerin, işsizlerin, gençlerin, emekçilerin ve emeğe gönül vermiş herkesin 1 Mayıs birlik, mücadele ve dayanışma gününü KUTLU OLSUN.” TAKSİM'İ HÜKÜMET VERMEDİ, BİZ ALIN TERİMİZLE ALDIK Kadına yönelik şiddetin engellenmesini, istihdamda kadın emeğine daha çok yer verilmesini istiyoruz. Engellilerin toplumsal yaşama eşit bireyler olarak katılmasının sağlanmasını istiyoruz. ÖSYM tarafından yapılan sınavlarda güvenlik ve adaletin kuşkulara yer bırakmayacak şekilde sağlanmasını istiyoruz. Biz 1 Mayıs 1977'nin aydınlatılmasını ve kaybettiklerimizin faillerinin bulunmasını, adalet önüne çıkarılmasını istiyoruz. Biz Arap halklarının mücadelesini destekliyor, onlara yapılan tüm antidemokratik müdahaleleri kınıyoruz.” LİSELİ GENÇLER ÖSYM’Yİ PROTESTO ETTİ 1 Mayıs kutlamaları için tertip edilen 1 Mayıs korteji içerisinde bulunan birçok sivil toplum örgütü arasında yer alan liseli gençlerin oluşturduğu örgütler 1 Mayıs kutlamaları çerçevesinde sık sık ÖSYM’yi protesto etti. Emniyet güçlerinin Sıhhiye Meydanda kurduğu arama noktası önünde bir süre oturma eylemi yapan liseliler ÖSYM’de yaşanan kopyalı şifre skandalını protesto etti. Polislere karşı da “faşist polis üniversiteden defol” şeklinde sloganlar atan liseli gençler daha sonra meydana geçerek 1 Mayıs kutlamalarına katıldı. BJK- FB- GS -TS KULÜPLERİNİN TARAFTARLARI KUTLAMALARDA YERİNİ ALMIŞTI... VE ONUR VE GURU DUYDUĞUM "BJK- ÇARŞI" ... YİNE EN KALABALIK GRUP OLARAK KUTLAMALARA KATILIP EMEĞİN VE EMEKÇİNİN YANINDA OLDUĞUNU BİR KEZ DAHA GÖSTERDİ... GÜNDOĞDU MEYDANI DA DOLDU TAŞTI İzmir'de de, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü Gündoğdu Meydanı'nda çoşkuyla kutlandı. Cumhuriyet Meydanı, Konak, Basmane Meydanı ve Alsancak limanında toplanan gruplar, davul zurna eşliğinde halay çekti. 4 bin polisin güvenliği sağlamak için çalıştığı alana katılımcılar, 3 noktadan polis kontrolünden geçtikten sonra alındılar. Polis havadan helikopterlerle, denizden de deniz polisiyle güvenliği sağladı.
-
İmamlar Ve Öğretmenler Rakip midir?
Sayın Nil Su; Elbetteki öğretmenler ve din görevlileri bir birlerinin rakibi değildir... Adı geçen sempozyumda konuşanların yaptığı konuşma ve değerlendirmelerini sizin bakış açınız dışında değerlendirildiğinde konuşmacıların böyle bir derdi olmadığı anlaşılıyor. İnsan odaklı bu tür mesleklerde elbetteki olması gereken kaliteli insan yetiştirmek ve örnek olmaktır. Ama yaşamın gerçeğinde bu misyonunun ve mesleki etik değerlerin farkında olmayan ve bilinçli olarak bu yaklaşımlarda bulunması için yetiştirilenler. Öğretmen yada imam fark etmez, kendi düşüncesi dışında olan insanlara karşı olumsuz ve dışlayıcı bir tutum sergilemiyorlar mı? Örneğin kendi siyasi görüşünde değil diye öğrencisine baskı yaptığı gibi aynı şekilde inanç farklılıkları ve uygulamaları nedeniyle bir diğerini patates dinide gören, ahlaklı ve kaliteli insan yetiştiriyorum adına kendi inancını dayatan ve kendi yoluna döndüremezse dışlayan din görevlileri yok mu? Bu iki örnekte karşımıza çıkan insan yapısının, din adına veya kendi siyasi görüşleri adına insanlar üzerinde baskı ve dayatmalarda bulunanları tasvip etmek ve desteklemek mümkün mü? Sizde katılırsınız ki, değil elbette... Sempozyumda yapılan konuşmaları okuduğunuza göre aslında orada yapılan konuşmaların bu zihniyetlerin toplumu hangi konuma getirdiği değerlendirmelerinin de farkında olmalısınız. Yapılan konuşmalar da esas bunun vurgulandığı ve siyasi islamın din görevlileri eliyle bugünkü mevcut siyasi yapının oluşmasına nasıl katkıda bulundukları anlatılıyor... Ardından ülkenin içinde bulunduğu durumu kendi düşünsel değerlendirmeleriyle, din görevlilerinin yapmış oldukları dinsel inançların siyasi yönetime entegre edilmesi çalışmaların karşısında, görevleri bilimsel ve daha pozitif düşünen çağdaş kişiler yetiştirmek olan öğretmenlerin bu konuda yetersiz kaldıkları değerlendirmesini yapıyorlar. Bunları es geçerek kalkıpta konuşmaların içinden bir satırı alıp Öğretmenler ve imamları karşı karşıya getiriyorlar değerlendirmesi yapmak gerçekci ve doğru bir yaklaşım olmaz. Hele kalkıp "İmamları ve öğretmenleri karşı karşıya getirircesine söylenmiş bu sözlerin, topluma hiç faydası olmaz. Üstelik yıllardır sistematik olarak din karşıtı çevrelerin, psikolojik baskısına maruz kalan halk, böyle sözlerden hoşlanmaz ve altında başka niyetler arar. " değerlendirmesi... Ve ardından yazınızı.. "Bu nedenle, her platformda bir şekilde lafı dönüp dolaştırıp dine getirip, halkın maneviyatını rencide etmekten çekinmiyorlar. Bunu yaparken de kendileri gibi düşünmeyen çoğunluğa karşı, azınlıkta kalmanın sıkıntısını geçici olarak bertaraf etme adına , saçmalama haklarını kullanıyorlar."... ifadeleri ile bağlamanız... Gerçekte var olan durumu ve gündemi saptırmaya yönelik bir yaklaşım olmuş. Sistematik olarak siyasal islamcılar tarafından hangi çalışmaların ne amaçlarla yapıldığının aslında tarafınızdan çok iyi bilindiği.., Bilinçli olarak konuyu ve konuşmaların kendi görüşlerinize uymayan yerlerini çarpıtmalarla değerlendirme yapmanızın.., Ve yapılan sempozyumda söylenenlerden hoşlanmayıp, ardında başka niyetler aramanızın nedeni.., İnternet sayfalarında yazılmış olan diğer yazılarınızı okuyunca açıkca anlaşılıyor.
-
"DEVLET LAİK OLUR, BİREY LAİK OLMAZ" SAFSATASI
Laiklik, insanların ve toplumların özgürleşmesidir. Laikliği kavramış ve benimsemiş özgür birey ve toplumlarda, özgür düşünsel ve duygusal irade birincil olarak önemlidir. Çünkü laiklik düşünsel ve duygusal iradeye sahip özgür bireye dayanır. ‘Laik kişi’ demek, insanın kul olmaktan çıkıp, özgür iradeye sahip bir birey olması demektir.” “Birey laik olmaz, devlet laik olur” düşüncesi, laikliği reddedenlerin.., laik düşünce ve yaklaşımları kavrayarak özgür bir iradeye sahip olanları köşeye sıkıştırmak için ortaya atılan bir söylemdir. Bu iddiaya karşı akılcı gerekçeler ile bu ajitasyon etkisiz hale getirilmeden, Siyasal İslam’ın gücünü kırmak mümkün değildir. Laiklik, insan ve toplumun özgürleşmesidir. İnsanların kul olmaktan çıkıp, birey olarak haklarını savunması demektir. Laik birey kutsal kitapların kurallarına göre değil, özgür insan aklının ilkelerine göre kurulmuş devleti kabul eden insandır. ‘Birey laik olmaz, devlet laik olur’ düşüncesi, Siyasal İslam’ın bir tuzağıdır. Ama ne yazık ki, bu ajitasyonun etkisi ile kafası karışmış entelektüellerin.., Ve inançsal kaygılarla bu tuzağa düşen sade vatandaşların sayısı çok. Bu durum Türkiye’de kafaların ne kadar az özgür olduğunun bir göstergesidir ne yazık ki... “Birey laik olmaz, devlet laik olur” cümlesi, ilk bakışta doğru gözükür. Ama özünde teolojinin gizlenmiş bir ifadesi ve laikliği reddeden bir anlayış yatar. Bu düşünce, laik olmayan bireylerle laik devleti kuşatma stratejisidir. Bu düşünce, laikliğin altını oymayı amaçlayan stratejik bir yaklaşımdır. Eğer bir kişi, ‘Ben Laik değilim, Müslümanım’ diyorsa, bunun iki anlamı vardır. Birincisi, bu kişi, aklı özgürleşmiş bir birey değil, aklını İslam dinine teslim eden bir kuldur. İkinci anlamı, bu kişi, ‘Laik Devlet’i ve toplumu tanımayan bir kişidir. Laikliği, devlet ve din işlerinin birbirinden ayrılması gibi dar açıdan tanımlamak, laikliği çok sınırlı bir şekilde ele almak demektir. Laikliği, insanın dinsel doğmalardan özgürleşmesi olarak değil, siyasal bir sorun olarak kavramak, laikliği yalnızca devletin tutumuna indirgemek, içinde bulunduğumuz kavram karışıklığını özetleyen bir durumdur... *** Laiklik, Avrupa’nın aydınlanma döneminde aydınlanma felsefesi ve onun özgürlük anlayışı ile toplumsal yaşamda yerini alan kavramdır. Ne demektir laiklik? Özgürleşmek demektir. Neden ve hangi şeyden özgürleşmek istemiştir birey ve toplum? İnsan aklına sınır koyan, dinsel dogmalardan kurtulmak için. Aydınlanma felsefesi, insanın tanrıya ve kiliseye kul olmaktan kurtulması için özgürlük istemiştir. Bu bağlamda, ‘laiklik’ insan aklının dinden özgürleşmesi demektir. Buna karşı birey Laik olmaz ifadesi bireyin aklının özgürleşmemesini, Dogmaların etkisi altında din kuralları ile siyasi olarak yönetilebilmelerini amaçlar. Oysa laiklik, hem bireyi hem de devleti ilgilendirir. Çünkü esas olarak, insanın ve toplumun dinsel ideolojiden özgürleşmesidir. Eğer birey laik değilse, devletin laik olması içi boş bir iddiadır. Evet, ‘Devlet Laik olur’ düşünce doğrudur, ama ‘Birey laik olmaz’ düşüncesi yanlıştır. Nasıl ki, demokrasiyi özümsememiş bireyler olmadan bir ‘Demokrasi’ düşünülemezse, laik bireyleri olmayan laik bir devlette düşünülemez. Bir toplumun bireyleri, demokrat fikirlere sahip değilse, bu toplumda demokrasi gelişebilir mi? Peki, bireyleri laik olmayan bir toplumda, gerçek anlamda Laik Devlet nasıl olabilir?.. Devlet, hem Laik, hem de bir dinden yana taraf olamaz. ‘Laik Devlet’, tüm dinsel inançlar karşısında tarafsız olmak ve tüm dinsel inançlara karşı eşit mesafede durmak zorundadır. Oysa birey açısından durum farklıdır. Birey hem laik, hem de (isterse) dinsel bir inanca sahip olabilir. İsterse de hiçbir dinsel inancı olmayabilir. Devlet ve birey arasındaki bu ince ayrıntıyı, farkı iyi kavramak gerekir. Çünkü birey vatandaşı olduğu Laik Devletin bir parçasıdır. Bu anlamda bir birey vatandaşı olduğu Laik Devleti benimsediği ölçüde Laiktir. Birey özel bir kişi olarak, devlet ve toplumla ilişkilerinde Laik olmak zorundadır. Aynı birey kendi özel alanında dinsel inanca sahip olmak yada olmamakta özgürdür. Ve Laik devlet bireysel inançların özgürlüğünün güvencesidir.
-
Tayyip Erdoğan diyorki..
İleri demokrasi var bu ülkede... Bizim gibi ileri demokrasisi olan ülkelerde bilgi hırsızlığı yapanlar bizdendir diye ÖSYM'nin başına getirilerek ödüllendirilir.... Bilgi hırsızlığı yapanlar Cumhur başkanlarını, başbakanları, meclis başkanlarını ikna eder. İtirazınız mı var? YGS mağruru ve yürü-len denen öğrenciler hadlerini aşarak birde başbakan hakkında suç duyurusunda bulunmuşlar... Vay haddini bilmez utanmazlar! Bu durum karşısında ileri demokrasimizin kurucusu sayın başbakanımız 5-10 bin genç yerine yüzbinlerce AKP'liyi sokağa salıp bu utanmazlara "hadi len, yürüyün len anca gidersiniz" diye hadlerini bildirtmeli. Hem gariban polis çok yoruldu biraz dinlendirilmeli... Değişimin kanlı mı kansız mı olacağı test edilmesinin zamanı geldi de geçiyor bile... *** Bizimki gibi ileri demokrasilerde işine geldiğinde yürütme hukuka karışmaz biliyorsunuz... Ama ya işine gelmediğinde? Benim merak ettiğim, ileri demokraside görev yapan O savcı, karar verecek hakimler şimdi ne düşünüyorlardır ki? Aşağı tükürsek sakal, yukarı tükürsek bıyık hesabı... Kırk katır mı kırk satır mı?. Yandık gülüm keten helva... O hakim ve savcıların, sokağa salınacak yüzbinlerin, emekleri gasbedilmiş kendi yada hısım akraba yada komşu çocukları var mıdır ki sokaklarda? Durmak yok yola devam. Ustalık dönemimine de ulaştık nitekim...
-
Tayyip Erdoğan diyorki..
İleri demokrasi var ülkede... Onun başbakanının söylemleri ileri demokrasimizin kanıtıdır. Şüpheniz mi var?
-
Bedri Baykam’ın bıçaklanma olayında yaşananlar çok açık bir gerçeği göstermiyor mu?
Sayın 'umutgedikli'; Foruma yazdığınız ilk yazınızdan bu yana ilginç açılımlar sergiliyorsunuz... Sizi izleyenler, kendini farklı gösterip aslında ajitasyona yönelik bir bakış açısı sergilediğinizi kavramaya başladılar. Aslında olması gereken ne iseniz o olduğunuz üzerine yaklaşımlar sergilemek daha doğru bir davranış değil mi? Biliyorsunuz mumlar her zaman sabaha kadar yanar sonsuza kadar yanan bir mum yok sanırım... Yerde yatan diğer zor durumdaki bir insan için yazdıklarınız yadsınamaz, ancak içinde bulunduğu o zor durumu, verdiği insani tepkileri, yaşadığı şoku görmezlikten geliyorsunuz. Maymun oldukları konusunda fikir belirttiğiniz, onu ve başına gelenleri önemsizleştirme cümleleri kurduğunuz bir insan için kalkıpta "Bedri Baykam’a da acil şifa diliyorum" gibi bir cümle kurmanız, timsah göz yaşı dökmek anlamına gelir. Geldiğiniz nokta, kendini sorguladığını doğru yolu bulduğunu söyleyen birinin aslında nerede durduğunu açıkca gösteriyor.
-
gizli üyeyi soyle
Duydun değil mi sevgili canraşit?.. Selamlarımızı iletelim onlara... Hoş şu an bende görünmez olarak içerdeyim...
-
son harfle yemek/yiyecek türetme oyunu
Ananas
-
köpekler neden ezan okunurken havlarlar.Cevap verirseniz sevinirim?
Saçmalamaktan söz etmişsiniz... Fakat yazdıklarınızı okuyanlar gerçek anlamda saçmalayanın kim olduğuna karar verecektir şüphesiz... İyi anladık yaşama misyoner mantıkla bakan diğerleri gibi sizde uyarı ve tehdit dolu ifadelerle yaklaşımlarınızı sıralamışsınız ama aklıma hemen şu soru geliyor... Hadi senin dışındakiler inançsız oldukları, yaşama senin gibi düşünerek bakmadıkları için gidemiyorlar... İyi anladıkta, sen neden gidemiyorsun?
-
Artık neden bu hayata geldiğimi daha fazla sorguluyorum…
Yaşadıklarınızı ve sosyal yaşamın içerisinde var olan insani gerçekleri sade bir dille çok güzel özetlemişsiniz. Bizlere bu dünyanın her ne kadar sınav yeri olduğunu önermesi olsa da, gerçek yaşam ve onun koşulları insanlar nefes aldığı sürece her zaman birincil derecede önem taşıyor. Herkesin farklı bedensel yapısı olduğu gibi, farklı algılamalara sahip olmaları, davranış ve eylemlerimizde de farklılıklar gösteriyor. o Nedenle kimimize göre anlattıklarınız yadırganıp ayıplansada, kimileri için iç güdüsel olarak kendi geleceklerine yönelik tasarufları yer, zaman ve koşul tanımıyor. Onlara haksız olduklarını söylemek de mümkün değil. Çünkü orada yaptıkları ve katıldıkları şey bir ritüel. Aslında hocanın okuduklarını mesleki anlamda rütin olarak sürekli tekrarlıyor olmasını farklı bir bakış açısıyla ele alıp, anlamadan dinleyenlerle, ezberden anlamını düşünmeden tekrarlamanın aynı kapıya çıkabileceğini söylemek de mümkün... *** İnsanın kendini, soyal çevresini ve yaşamında var olan ritüellerini sorgulaması çok önemli. Hele hele Kuranı alıp bilinçli bir şekilde -anlamak ve kavramaya yönelik- sorgulayarak okumak en önemlisi. Aydınlanma ve bilinçlenme konusunda kolay gelsin arkadaşım...
-
NATO 'nun ne işi var Libya da?
Ayrıca kaşıkla verilenin kepçeyle geri alınacağını çok iyi biliyorlar... Yine ayrıca; Cebinde bir kaç doları olupta dolar arttı diye sevindirik olan Azizi nesinin tanımladığı çoğunluk, son paragrafta belirttiğiniz gerçekleri görmekten uzak, bu tür popilist politikaların her daim arkasında duruyor...
-
Bir bayanla bir erkek kardeş gibi düşünebilirmi
Sana ve arkadaşına yaşamınlarınızda aklı başında ve sağlıklı olan ilişkilere kavuşmanızı... Mutluluk, Huzur ve Başarılar diliyorum... Kendine iyi bak... Sevgiler
-
DİN, DOGMALAR VE BİLİM
Ben böyle bir şey söylemiyorum sevgili Raşit; "Ben sadece "yok mu?" diyerek gerisini sizin algılamanıza bırakıyorum..." Ben sizi '£vrensel' ile baş başa bırakayım... Saygı ve sevgilerimle
-
DİN, DOGMALAR VE BİLİM
Öğrenmek için kanıtları başkalarının sunmasına gerek yok sevgili Raşit; Etrafımıza şöyle göz attığımızda, -Dogmalarımız ve dost edinme konusu ile ilgili- hem de bir çok farklı versiyonlarıyla gözlem yapmamız mümkün... Takla konusuna gelince, böyle bir gereksinime ihtiyacım olduğunu düşünmüyorum. Doğru bildiğimi her zaman inanarak söylerim... Ama yerinde ve zamanında olmak koşuluyla... Ayrıca siz haklıysanız bunu ifade etmektende çekinmem... Ben sadece "yok mu?" diyerek gerisini sizin algılamanıza bırakıyorum... *** "Mod konusunda..," Gereğini moderatör arkadaşlar yerine getiriyor. Bunun yanında bir misyon üstlenmeden, bizlerde bu konuda üzerimize düşeni ve yeri geldiğinde kişileri hedef almadan dolaylı da olsa hatırlatmalar yaptığımızda, ne haddimizi aşmış ne de bir şeyler için geç kalmış oluruz... "..diye düşünüyorum." sevgilerimle
-
DİN, DOGMALAR VE BİLİM
Olmaz sevgili Raşit; Olmaz çünkü; İddia sizin yanıtlamak ta size düşer... İddia diyorum çünkü; Siz her ne kadar soru olarak sormuş olasanızda ortada böyle bir dogma olmadığını iddia etmiş oluyorsunuz... Bu nedenle bu tür sorulara soruyla karşılık vermenin bir yöntem hatası olduğu söylenemez ... Olmaz çünkü; yazının bütünlüğü içinden o cümleyi alarak, içeriğin anlamını zaten farklı yöne çekmiş olduk... Konu başlığından farklı yönlere sarkmamalı diye düşünüyorum... Saygı ve sevgilerimle
-
Bir bayanla bir erkek kardeş gibi düşünebilirmi
Oturup tekrar konuşmalısınız. Bunun için her ikinizinde hazır olduğu ve fazla zamana bırakmadan bunu karşılıklı çözümlemek zorundasınız. Kaçarak, yok olarak, üstünü örterek sorunu daha da büyütebilir ileriye dönük kişisel psikolojik sapmalar oluşabilir çünkü... Bu kez onunla bir kardeş, bir arkadaş bir abi gibi konuşarak konuyu algılamaya çalışmalı ve ardından onun istediği ve senin kabullenebileceğin şartları değerlendirerek kendi iç muhasebeni yapmalı ve diyaloğuna ona göre devam etmelisin. Karşı tarafın bu abi-kardeş yaklaşımının, farklı bir açıdan bakıldığında duygu sömürüsü olduğunu aklından çıkarma sakın. Bence senin açından işi burada sonlandır... Seven adam modunda kalırsan ya kendini itilmiş, yada reddedilmiş olarak tanımlayacağın için yapacağın hatalar artabilir. Bırak sevgili anlamında olumlu tepkiler gelecekse ondan gelsin... İkiniz açısından da doğru diyaloğu ve ilişikiyi yakalamak önemli. O nedenle daha fazla hırpalanmadan bir an önce çözümler üretmek zorundasın... Erkek gözüyle aktarılabilecekler bunlar... Kadın gözüyle olanı Radya aktarmış zaten... Önemsediğin ve değer verdiğin bir insan olduğu için işin zor... Kolay gelsin...
-
DİN, DOGMALAR VE BİLİM
Yok mu?
-
DİN, DOGMALAR VE BİLİM
Hepimiz adına teşekkürler...
-
İMAM'IN ORDULARI...
Sevgili Yılmaz; Alıntıdaki cümlende anlatmak istediğini biraz daha açsan diyorum... Arkasında olanların önemi nedir? Bu kağıttan kaplanları tarihin çöplüğünde yar alsın diye origami yapanlar mıdır bunlar.? Yaşamlarını onlara biçilen standartlar çerçevesinde devam ettirenler bu cümleden ne anlamalıdırlar yada ne anlarlar? Origamilerinin önünde ve arkasında olanların önemi, " Sağduyusu ile yaşamına biçim veren, özgür düşünce, eylemleriyle" merkez, ön ve arka çephelere her koşulda karşı duranları ne kadar bağlar? *** Ödenecekse bir bedel, standartlar dahilinde de yaşasan, yapılanlara karşı durarak aykırı da yaşasan, ödenip duruyor zaten... Birileri bedelleri bugün öderken, satandartları yeğliyenler ise ödenecek bedelleri gelecek kuşaklarına taşıyorlar. Çocuklarının, torunlarının, torunlarının torunlarının ödeyecekleri bedeli aymazca göz ardı ediyorlar... Ona dokunmayan yılan bin yaşasın ya, ufacık basit günlük çıkarları zarar görmesin ya, gerisi önemli değil. Onlar adına bedel ödeyenler var ve çıkıyor nasıl olsa ...
-
İMAM'IN ORDULARI...
Öyle bir cümle kurmuşsun ki sevgili 'Dayı'. Al bu cümleyi özlü sözler literatürüne ekle... Konficyus'un sözleri gibi yani.. Doğru söze nedir ki Yan yan bakıp, geri geri kaçanlara hatırlatılır. Saygılar sevgili 'Dayı'...
-
İdam Cezası
Efendim, ben idam cezası mantıksız falan demedim ki. '' İnsani değil '' dedim. İnsani olmayan bir şey nasıl mantıklı olabilir ki? İnsani olmayan bir şeyi hangi mantık süzgecinden geçirirsek "İnsani değil ama Mantıksız da değil" diye bir sonuca ulaşabiliriz? Bana pek mantıklı gelmedi doğrusu... Saygı ve sevgilerimle
-
İMAM'IN ORDULARI...
Sevgili 'Ulaş_82'; Kitap ,internette hem yayınlandı hem de Can dündarın ve facebook da "İmamın Ordusu" sayfasından bulabilirsin... İnternette kitabın gerçek olmayanınıda yayınlıyorlar. Güvenilir ve gerçek olanı yukarıda bahsettiklerimde bulunuyor. *** Herkese okumasını tavsiye ediyorum... Gerçeklerin duyulmasını istemeyenler tarafından Ahmet Şık'ın ve diğerlerinin neden böylesine bir baskı altında olduğunu kitabın taslağını okuduktan sonra daha iyi anlayacaksınız. Kitapta Saidi Nursinin ölümünden sonra yaşanan iç çekişmeleri, cemaati ele geçirme mücadelesi içerisinde, yazıcılar, okuyucular arasından Fetullah Gülenin nasıl sıyrılarak kim ve kimlerin desteği ile bugünlere gelindiği tüm detaylarıyla anlatılıyor. Nurcularla Siyasi iktidarlar ve Partiler arasındaki işbirliğini, 1960,1971,1980 darbelerinde nasıl pozisyon alıp her dönem ilişkilerini nasıl düzenlediklerini. Çok ilginçtir ki bugün darbelerin bir numaralı karşıtı olan cemaatin o dönemlerde yapılan bu darbeleri nasıl övüp bilikte pozisyon aldıklarını okuyup, kavrayıp anlayınca bugünlerde yaşananları daha iyi değerlendirebileceksiniz. *** Kitap anlatılan gerçeklerin ışığında bugün yaşanan Derin devlet ilişkileri ve kitabın içeriği bir tek Fettullah Gülen ve onun cemaatini bağlamıyor... Kitapta, Fettullah Güleni ve nur cematini vitirine taşıyan güçlerin kim ve kimler olduğu da anlatıldığı için Gülen Cemati ile birlikte perde arkasında olan diğer derin güçler ortalığın tozunu atıyorlar... Özetle, Bu kadar kapsamlı operasyon yapması Cemaatin tek başına başarabileceği bir şey değil. Bu karmaşık ve derin devlet adlandırmasıyla birbirlerini sürekli kullanan çevrelerin bir çatışması aslında bu yaşananlar. İşi bitenin bir diğerini, gücü paylaşmak istemiyenin geçmişte gücü elinde tutanı devre dışı bırakma, öteleme, yok etme kavgası bu... Kitabın satır araları ve bütününde ele alınan detayları biraz zekanızı, biraz sağduyunuzu katarak okursanız ne demek istediğimi anlaşılacağından eminim... *** Gerçek şu ki; Zor ve yasaklar asla gerçeklerin gizlenmesini sağlayamıyor. Bunu bu yolla başarabileceklerini sananların sığ beyinleri bu gerçeği ne zaman kavrayacak bilinmez. İnsanlık tarihi boyunca hiç bir güç insanlığın gelişmesinin ve öğrenmesinin önünü kesemedi, bugün mü kesecek neden akılları almıyor ki?.. Siyasi rant ve hükmetmenin çıkar ilişkisi içinde olanların gözünü Erk, hırs ve para kör etmiş de ondan mı demeliyiz sizce?
-
AYKIRI SORULAR
*** ‘Edep’ ve ‘Edepsizlik’, ahlaki kavramlar olmasına karşın, siyasetini dini ve ahlaki bir söylem üzerinden yürüten iş başındaki AKP iktidarı tarafından siyasallaştırılarak kendini eleştiren muhalefet sözcülerine, gazete yazarlarına, hakları için gösteri yapan işçi ve öğrencilere... Tehditvari bir ses tonu ve yaklaşımla “edepli olun, edepli!” diye karşılık vermekte... Oysa gerçek anlamda insani değerlerin öne çıktığı ahlak kavramına göre; “Asıl edepsizlik, edepli ahlâklı görünüp, tam tersini yapmaktır”. Ahlakı siyasallaştıranların söylemlerine ve ne yaptıklarına baktığınızda gördükleriniz karşısında şaşkın maymuna dönersiniz. *Dinci yazarlardan biri küçücük kıza tecavüz etmiştir; ama dini, imanı ve ahlakı dillerinden düşürmeyen kendi camiası olanları görmezden gelirler… *Ahlakı ve dinsel argümanları siyasi olarak kullanan iktidarın yönetimindeki devletin resmî sağlık organlarının saldırganı korumak için, “tecavüze maruz kalan kızın ruh sağlığı bozulmamıştır” diye rapor bile düzenlediklerini görüp isyan edersiniz. Ahlakı siyasallaştıran AKP milletvekillerinin bazılarının, asıl eşlerine ek olarak imam nikâhlı eşler edindikleri gerçeğiyle yüz yüze gelirsiniz. Vay be dersiniz ardından.., “Bunlar vatansever, dindar ve edepliyse eğer, ulan galiba ben vatan hainiyim, edepsizim, ahlâksızım!” diye düşünmeye başlarsınız!.