Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Nil Su

Φ Yeni Üyeler
  • İçerik Sayısı

    4
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Nil Su - Başarıları

Çaylak

Çaylak (2/14)

  • İlk İleti
  • İçerik Başlatan
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. 2,5 yaşındaki Kübra bebek Samsun’da, CHP’li belediyeye ait bir ilçede açlıktan öldü. Seçim gezisine Samsun’dan başlayan Kılıçdaroğlu ne hissetmiştir acaba? Meydanlara çıkıp, ikitidara gelirse çocuk bezi,maması, süt vereceğini vaad ediyor. Ama kendi belediye sınırları içindeki fakirlerden haberi olmuyor! Üstelik devletin fakirlere yaptığı yardımların sadaka ve seçim rüşveti olduğu gerekçesiyle,yargıya başvurarak engellemekten geri durmuyor CHP. Oysa sosyal devlet olmanın gereğidir yoksullara yardım etmek. Eğitim, sağlık, gıda, para yardımı yapmak devletin göreviyken; bunu seçim rüşveti olarak algılayanlar, nasıl aynı şeyleri seçim vaadi olarak utanmadan meydanlarda anlatabiliyor? Üstelikte açlıktan ölen bir bebeğin şehrinde ; CHP’li bir belediyenin sınırları içinde! Yoksullukla mücadele sloganıyla,seçim gezisine Samsun’dan başladın madem; CHP’li belediyeleri ziyaret edip, fakir fukara var mı bir araştırsaydın. Orada açlıktan ölen 2.5 yaşındaki Kübra bebeğe seçim sonrasına bırakmadan bir hayrın dokunurdu, o ölmezdi belkide! Kendi seçim bölgesindeki yoksullardan bihaber olan insanın, Türkiye genelinde yoksulluk mücadelesi başlatacağına kim inanır? Kılıçdaroğlu’nun neredeyse vaad etmediği şey kalmadı. Madem bu kadar yardım severdin, Kübra neden öldü? İnsanların fakirliğini bile sömürüp, onlar üzerinden iktidar olma hayali kuranları bu millet biliyor ve gereken dersi vermeye devam edecek. Nil Su Eğitimgündemi -www.egitimgundemi.com/haber/2322-
  2. Geçtiğimiz günlerde, İngiliz The Guardian Gazetesi ,İslam dinini daha iyi anlamak adına düzenlenen bir inanç gezisinden bahsetti.Gezinin ismi “Bir Aylığına Müslüman”. Katılımcılar İstanbul’a gelerek tam bir Müslüman gibi yaşayacaklarmış. İngiliz Channel 4 kanalında yayınlanan, İslam’ın temel şartlarının anlatıldığı “Beni Müslüman Yap” isimli bir belgeselin de bu girişime destek amacıyla yayınlandığı söyleniyor. Katılımcılar, Mevlana Celalettin Rumi Hazretlerinin, her inançtan insanı kapsayan “Ne olursan ol gel” sözleriyle ortaya koyduğu; herkesi birleştirmeye yönelik düşünce sistemini anlamaya çalışacaklarmış. Ülkemizde destek görmesi gereken çok güzel bir aktivite bu. Dinimizin barış dini olduğu; insanlara sağladığı huzur ve güven duygusunun en güzel şekilde anlatılabileceği;ayağımıza gelmiş bir fırsat. Dünya’da şu anda yaşanan ekonomik krizler, doğa olayları, savaşlar ve haksızlıklardan bıkmış insanlık,yaşadığı manevi sıkıntılara çare arıyor.Bu bağlamda, Türkiye’nin inanç turizmi kapsamında tercih edilmesi;başka milletler tarafından yaşanılabilir bir ülke olarak görülmesi , ülkemizde yaşanan ekonomik ve sosyal istikrarı tasdikleyen onur verici bir gelişme. Bu tur sonucunda din değiştiren olur mu bilemeyiz. Ama; namaz, oruç, domuz eti ve içkiden uzak durmak suretiyle; kutsal değerlerimizin ne ifade ettiği hakkında yapacakları tefekkür ile dinimize yönelik önyargılarında kırılmalar olacaktır. Ülkemizde yıllardır yaşanan laik-anti laik çatışmaların sonlandırılması adına, kendi içimizde de böyle bir inanç gezisi yapabilsek ne iyi olurdu. Örneğin, başörtüsü karşıtları bir aylığına Üniversitelere başörtülü girmeye çalışsa ve kapı önünde bekleyen kızların psikolojisini anlamaya çalışsa! Aynı şey namaz, oruç, içki konusunda da yapılsa ve bu davranışların rejim değiştirmeye değil; insanın kendini değiştirmeye ve eğitmeye yönelik eylemler olduğunu karşı taraf anlamaya çalışsa! Ülkemizde inanan insanlardan, diğerlerine bir baskı söz konusu olmadığı halde; varmış gibi göstermeye çalışanların baskın çıkmasıyla bir çok sorun yaşandı yıllarca. Nesli tükenmek üzere olan, ard niyetli ve belli bir ideolojinin sözcülüğünü yapan kişiler için pek umut olmasa da, yeni nesiller empati kurmak adına,bir aylığına böyle bir içsel geziye çıkabilir ve dinimizin gerçekte ne demek istediğini anlamaya çalışabilirler. Şimdi duyar gibiyim “İçki içen, başörtüsü takmayan, domuz eti yiyen,namaz kılmayan insanları anlamak adına, inançlarınızdan bir aylığına feragat ediverin gericiler!” Bu ülkede yıllardır hangi taraf psikolojik baskıya maruz kaldı?Ne adına kızlar okullardan atıldı? Dindar insanları suçlu göstermek için nasıl komplolar kuruldu? İnançlı insanlardan oluşan bir hükümetin Anayasa değiştirmemesi adına; yaklaşan seçimlerden umdukları sonucu alamayacağını bilenlerin,şu an vizyona koydukları şiddet filminin analizi iyi yapılabilirse eğer, cevap orada! Nil Su Eğitimgündemi -www.egitimgundemi.com/haber/2291-
  3. “Bu ülkede imamlarla öğretmenlerin mücadelesi olmuştur ve imamlar bu mücadeleyi kazanmıştır.” Bu sözler, Kırklareli Köy Enstitüleri Sempozyumun’da, konuşan gazeteci Abbas Güçlü’ye ait. İmamları ve öğretmenleri karşı karşıya getirircesine söylenmiş bu sözlerin, topluma hiç faydası olmaz. Üstelik yıllardır sistematik olarak din karşıtı çevrelerin, psikolojik baskısına maruz kalan halk, böyle sözlerden hoşlanmaz ve altında başka niyetler arar. İmamlar ve Öğretmenler birbirlerinin rakibi ve ya alternatifi değillerdir. İnsan odaklı bu iki ayrı mesleğin amacı, kaliteli insan yetişmesine yardım etmektir. Okullarda insanlara öğretilen, Peygamberimizin “Çin’de bile olsa gidin alın “dediği ilimdir ki bunu Dinden ayrı düşünmek tam bir cehalettir.. İletişim teknolojisindeki onca gelişmeye, eğitim ve öğretim alanındaki onca başarıya rağmen hala Köy Enstitülerinin hayaliyle yatıp kalkan zihniyet, modası geçmiş projelerinin faziletlerinden bahsederken, şuur altlarına yerleşmiş, çağdışı düşüncelerin refleksiyle kendilerinden geçiyorlar ve milletin değerlerine dil uzatmayı marifet sayabiliyorlar.. Oysa İnönü, partisi için oy deposu olarak gördüğü bu projenin, amacına hizmet etmediğini, işe yaramadığını görünce, Köy enstitülerini kapatır ama ; yandaşları, bu kapatmadan mağduriyet çıkarma derdine düşerler. Onlara göre Köy Enstitüleri hala , Türk eğitiminin şahikası; “cahil halkı” kurtaracak sihirli bir reçete; kapatılmasının sorumluları da muhafazakarlar! Türkiye’de ki bazı kesimlerin dine olan tahammülsüzlüğünün, halkı küçük cahil görmelerinin; halka rağmen halkçı olduklarını söylemelerinin; şu an ki kutuplaşmaların ve fitnelerin bir nedeni de , kapatılan Köy Enstitüleridir. Oradan mezun olanların ekserisi, eğitim ve öğretime değil de, halkın inançlarıyla mücadeleye adadılar kendilerini. Yetiştirdikleri nesiller, belli bir ideolojinin sözcüsü oldular. Dine mesafeli durdular. Aradan yıllar geçmesine rağmen, hala Köy Enstitüleri hayali kurmalarının; eğitim ve öğretim alanındaki başarıları görmezden gelmelerinin nedeni, Dünya’yı okuyamamak; savundukları ideolojinin onları dar ve sabit bakış açısına mahkum etmesinden kaynaklanıyor. Bu nedenle, her platformda bir şekilde lafı dönüp dolaştırıp dine getirip, halkın maneviyatını rencide etmekten çekinmiyorlar. Bunu yaparken de kendileri gibi düşünmeyen çoğunluğa karşı, azınlıkta kalmanın sıkıntısını geçici olarak bertaraf etme adına , saçmalama haklarını kullanıyorlar. Nil Su Eğitimgündemi
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.