Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

democrossian

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.954
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    24

democrossian tarafından postalanan herşey

  1. Durum fetullaha özel bir durum değil. Dinde işler hep böyle yürür. Kuran'daki emirlere uyarak cennete gideceğini düşünmek de aynısı, ne farkı var ki? Bu Kuran'da bana inanan hurilerle şarap içip zevk edecek, inanmayana korkunç sadist işkenceleri yapacağım demiyor mu? Diyor. Mevzu biter. Böyle hiç bağdaşmayacak korkunç bir ayrımı ırkçılık bile yapamaz. Din insan türünün icat ettiği en şiddetli düşmanlaştırma ve nefret aracıdır. Çünkü ayrımın sonsuz olacağını söylüyor, ebedi cennetlik ebedi cehennemlik ayrımcılığı yapıyor. Kuran'ınızda bu korkunç ayrımcılık sözleri yazıyor oldukça, islamın şirin olduğu koca bir yalan olarak kalacaktır. Kuranınızı yeniden yazar bu ebedi cennet cehennem laflarını ayıklarsanız da eskiyi unutturmayı başarırsanız bilmem. O zaman belki inandırıcı olur. Hayır Fetullah Gülen olsa ne olmasa ne! Başta Kuran'da yazıyor ayrımcılığın en şiddetlisi.
  2. Bilim, insan türünün varlık tarihinde edindiği en değerli, en kapsamlı ve vazgeçilmez, yerine başka şey konulamaz kazanımıdır. Din, bilimle değil yarışmak, aynı klasmana giremez bile. Dinin bir boş avuntu olma ötesinde, sıfırdan öte bir değeri yoktur. Evrim kesin bir bilim gerçeğidir. Yeryüzünde yaşamış ve yaşamakta olan herhangi iki canlı, ne kadar uzaktan olursa olsun akrabadır. Bu konuda hiç bir şüphe yoktur. Anca işte uzaydan bir tür girişi olmuş mudur acaba diye bir araştırma yapılabilir, böyle bir keşif ise olmamıştır henüz. Islamda reform yapma şansı kaçırılalı yüz yıllar geçmiştir. Bu bilgi çağında böyle bir şans sıfır. Islamın giderek etkisini yitirip önemsizleşmesi ve silikleşmesi kaçınılmaz. Bu kesin olacak ama yakın mı uzak mı elbette tarih vermek zor...
  3. Neden böyle oluyor, çünkü kuran'ı uygulamaya kalkışmak çok çok daha büyük sıkıntı. Bu kitapta müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün yazıyor. Hiç müşrik bulduğun yerde öldürmek diye bir iş mi olur! Bu kitapta hırsızın elini kesin yazıyor. Hiç hırsızın eli kesilir mi, öyle iş mi olur! Bu kitapta kısas hüre hür köleye köle dişiye dişi uygulanır yazıyor. Hiç böyle insanlık dışı hüküm mü olur! Bu kitapta din allahın oluncaya kadar savaşın yazıyor. Böyle korkunç bir ifade nasıl benimsenebilir! Bu kitapta allah müminlere canları ve mallarını feda etmeleri karşılığı cennet verir yazıyor. Böyle bir ifade nasıl onaylanır! Bu durumda yapacak bir kaç şey kalıyor. Ya bu olmaz deyip başka bir din seçecek, ya tamamen dinsiz olacak, ya islamı kafana göre yeniden yaratacaksın. Insanlar ilk seçenekleri göze alamayıp mecburen son seçeneğe yöneliyorlar. Kuran'da bunların yazdığına gözlerini, akıllarını, kulaklarını sıkıca kapatıp hayal kuruyorlar. Içinde güzel, insani, barışçı sözler yazan bir kuran hayaliyle yaşamayı tercih ediyorlar.
  4. Savunma geçersiz. Biri sana küfür edip "o sözlerim mecazdı hicazdı o yaparım dediklerimi gerçek anlamda yaparım anlamında söylemedim" diye kendini savunamaz. Bu savunu geçersiz olmanın ötesinde komik. Düşünce yetisi ve ahlak düzeyi açısından da şaşmaz gösterge. Güçlü ve zeki bir ezeli varlık iddiası ile sonsuz kuantal temel gerçeğinin arasına eşittir koymanın akıl dışı olduğunu elli kere anlatamam. Islam ise saldırı amaçlı yaratılmıştır. Çünkü kuranda net ve açık "din allaha ait olana kadar savaşın" yazar. Bu ifade dünyada hiç barış olmamasını amaçlayan bir ifadedir. Çünkü müslüm olmayan birileri illa olacak ve onlarla bu ifadeye göre savaşmak gerekecek. Bu ifade süleyman masalıyla da desteklenmiştir. Kuranı düzenleyen adamlar bu masalı kurana alarak "nerde allaha tapmayan birileri varsa onlara derhal savaş açacaksınız" demişlerdir. Kabe neye benzetilmeye çalışılırsa çalışılsın. Insan eline bir çubuk bir ip bir şey alır ölçer. Bu bir utanç ve yüz karası. Aya bakıp ay saymak da öyle. Taş devri insanı bile güneşin yıllık periyotunu keşfetmişti.
  5. Müslümlerin dışlayıcı düşmanlaştırıcı ifadeleri hiç bir insanlık ayıbı kaygısı duymadan rahatça kullanmalarının ardında, bu ifadelerin kuran'da bolca yer alması var. Madem kuran'da kafirler hakkında böyle yazıyor, demek biz de kullanabiliriz diye düşünüyorlar. Zaten de sorunun büyüğü, müslümlerin bu ifadeleri kullanmaları değil, kuran'da bu ifadelerin bolca yer alıyor oluşu. Boşuna demedik, allahın olmadığını kanıtlamak su içmekten daha kolaydır diye. Kanıtlardan biri elbette bu. İnsanları ebediyen bağdaşmayacak biçimde düşman iki kampa bölen bir tanrı olur mu! Elbette olmaz. Bu ancak diğer insanlara kin ve nefret dolu insanların yapacağı bir iş. Dolayısıyla kuran'ı insanların yazdığı son derece açık, kesin ve net. Üstelik bu insanların çağların bilgisinden bile haberleri yok, taş devri bilgi düzeyinin bile gerisindeler. Çünkü geç taş devrinde insanlar güneş takvimini icat ederek dev bir güneş takvimi olan Stonehenge'i inşa etmişlerdir. Bunların ise güneş takviminden haberleri yok, aya bakıp ayları sayıyorlar ve bunlardan kaldı denilen tek yapının küp biçimi yapılmaya çalışılmasına karşın kenarları arasında metrelerle fark var. Yani ellerine bir çubuk, bir ip alsalar daha düzgün bir yapı kurabilirlerdi. Milattan önce piramitler yapılıyor, bunların yapabildiği eğri büğrü bir yapı...
  6. Ama şimdi böyle sözler etmek çok yakışıksız. Aynı fikirde olmamak gerekçesiyle böyle sözler söylenmez. Bedensel veya zihinsel özürü gerçekten olanlara bile böyle söylenmez yani...
  7. Gezegen de, evren de, canlılar da... Her şey... Kendiliğinden oluşmuyorsa, allah nasıl kendiliğinden var? Üstelik de sonsuz güçlü ve zeki! Bu zeka ve güç nerden kaynaklandı? Durduk yerde bunlar olmaz. Nerden oldu? "O allah, o ayrı kategori" demekle olmaz. Allahı da ayrı kategori olduğunu da siz zihinden yaratıyorsunuz. Allah sizi yaratmadı, siz allahı yarattınız, zihninizde. Ayrı kategori diye bir şey olmaz. Zeka ve güç durduk yerde gökten de yağmaz, kendiliğinden de olmaz. Bunların evrimle kazanılması gerekir. Başka bir yolu yoktur. Allah diye bir şeyin olması tümüyle olanaksızdır. Allah olamayacağı için yoktur. Olabilecek bir şey olsa, acaba var mıdır diye bir olasılık verirdik. Ama olmayacak, olanak dışı bir şeyin var olma olasılığı net biçimde sıfırdır. "O süpermen, o ayrı, o bakışlarıyla lazer gibi demiri kesebilir" demek neyse, "o allah, o ayrı" demek de aynı şeydir. Son olarak ağdalı arapça sözcükleri müslümlere kullanmanızı öneririm. Onlar etkilenir ve bir hikmet var zanederler ortada. Ateistlere bu sözcükleri yazmanın yararı değil, zararı var. Biz bunları basmakalıp ezberler olarak algılarız ve zaten de öyledirler.
  8. democrossian

    SİA

    Sia kliplerinde hep aynı kız dansediyor. Sia'nın kendi sahne performansının olduğu bir video bulamadım.
  9. democrossian

    SİA

    Müzik alanında tanrılarım ise yoktur. Elvis olsa yine olmaz. Tanımam. Bir ara Çelik bana iyi gelmişti sadece o kadar. Müzik dünyasında sadece tanrıçaları tanırım. Celine Dion'u anmadan geçmek olmaz. İpeksi ses denince akla gelecek isimlerden biri de o... Kuşkusuz Titanic ile belleklerde ölümsüzleşti.
  10. democrossian

    SİA

    Rihanna'yı tanrıça tahtından indirdim. Yerine Sia'yı oturttum. Yeni tanrıçam o. Bir fizik tanrıçası değil elbet, ama bir müzik tanrıçası olduğu kuşku götürmez. Rihanna'ya Diamonds'u onun verdiğini öğrenince Sia hayranlığım doruğa çıktı. Özür dilerim Rihanna... Ama Sia senden bir gömlek yukarda bir tanrıça. İnsanın iki farklı durumu vardır. Müzikte de durum aynıdır, slow ve ritm bu iki durumu karşılar. Slow durumlar için "Chendelier" dinliyorum Sia'nın muhteşem sesinden. En son böyle muhteşem sesi Dolores'ten duymuştum. Onun "Zombie" okuması ömre bedeldi. Sia muhteşem bir ses... Olağanüstü. Dolores'ten iyi mi... Bilmiyorum. Kıyaslayamıyorum. Ritm istediğimde ise "Cheap Thrills" Bu ritme kapılmamak, bu sesin etkisinde kalmamak olanaksız.
  11. Süheyla, doğru söylüyorsunuz. Allahın olmadığı son derece basit ve kolay şekilde kanıtlanır. Tanrı için daha fazla mesai gerekir. Yaratıcı için çok daha fazla. Bunlar kademeli konular. Arabın allah adını verdiği tanrıları çerez çekirdek, su içme kolaylığında öyle bir tanrının olmadığı kanıtlanır. Bu çok kolay. Allahın olmadığını bir çocuk bile kolaylıkla kavrayabilir.
  12. Gezegen de kuantumsal temelden çok farklı bir şey. Kendiliğinden gezegen bile olmuyorsa kendiliğinden güçlü ve zeki bir tanrı nasıl oluyor! Böyle şeylerin kendiliklerinden olması olanaksız. Ama zeka ve güce sahip olmayan kuantumsal en temel durum sonsuz olabilir. Sonsuzluğu kavramak zorundayız. Sonsuzluk zorunludur, kaçınılmazdır. Çünkü uzay, zaman gibi kavramlara son biçemeyiz. Biçersek ondan ötede ne var sorusu ortaya çıkar. O yüzden uzay/zaman sonsuzdur. Son biçmenin bir akli yolu yoktur. İşte bu sonsuzlukta sonsuzdan beri var olan bir şey olması lazım. Bu, zeki ve güçlü, oluşundan, kendiliğinden öyle bir varlık değil, olabilecek, düşünemeyeceğimiz kadar tekdüze, basit ve özelliksiz bir başlangıç olmalı. Bu aklen ve mantıken zorunludur. Başa basitliği koyarız, karmaşayı değil. Çünkü karmaşık basitten gelir. Basit karmaşıktan gelmez. Bu evrimin şaşmaz kesin kuralıdır ve evrenin, varlığın en büyük gerçeğidir. En basit temeli çözmek, oynanmış bitmiş bir satrancın ilk hangi hamle ile açıldığını analiz etmekten sayısız defa daha zordur. En süper bilgisayar, bitmiş satrancın durumuna bakarak ilk açılış hamlesini belirleyemez. Bunu yapabilecek zeka yok. Halbuki bu, 64 kareli bir düzlemde altı farklı çeşitte 32 taşla oynanan bir oyun. Bu küçük sınırlar içinde bile başlangıca gitmek olanaksız. Başlangıç elimizdeki son bilgi ve bulgulara göre titreşen iki boyutlu sicimler. Daha öncesine gidemiyoruz. Atomdan öncesine gidemediğimiz zamanlara göre şanslıyız. Kuantum etkileri keşfettik. Onlarca atomaltı parçacık keşfettik. Dünya yeni teknolojik atılımların arefesine girdi atomaltı buluşlarla. Kuantum bilgisayar yapıldı, geliştirilmeyi bekliyor. Tek elektron veya fotona lojik tanımlama getirebilen bilgisayarlar yapıldığında büyük bir teknolojik devrim olacak. Buna şu anda yaşamakta olan bir çok kişinin tanıklık etme şansı varken bir çoğunun yok. Din ve tanrının bu alanlarda etkisi sıfır... Tanrı ve din sıfır derecede dikkate alınacak iddialardır. Hükümsüzdür.
  13. Uzun süredir böyle dosdoğru konuşan birini görmemiştim. Genelde doğru şeyler söyleyen kişiler tamamen yok olmadı, tamamen susmadı. Ama dosdoğru konuşanlar öyle oldu...
  14. İyi ama ben bunu açıkladım. Sonsuzdan beri var olanın zeki ve güçlü bir varlık olması ile kuantumsal bir temel olması kesinlikle aynı şey değil. Zeka kendiliğinden kazanılamaz. Bu olanaksız. Kendiliğinden, basit bir temelden evrimleşmeden böyle bir şey olamaz. Tehdidi allah yaptığı için allahı eleşitiriyor olsaydım ve "senin bana azap etmeye gücün yetmez" deseydim haklı olurdun. Böyle bir şeyi metafor olarak ancak söyleyebilirim. Ciddi ciddi olmayan allahla oturup konuşacak halim yok. Ben tehdit eleştirisini müslümlere getiriyorum. Bizi kendi inancınızda var ettiğiniz hayali bir şeyle boşuna korkutmaya uğraşmayın diyorum. Söylediğim son derece açık, bunu çarpıtmanın bir yolu yok. Olmayan bir şey, bir etkide bulunamaz diyorum, bunun son derece açık, anlaşılır olması lazım. Var ama gücü yetmez gibi bir şey demiş olma olasılığı sıfır yani, lafımı bu yöne çekmek demagojiden başka bir şey olamaz.
  15. Aaaah o mum çiçeği aaaah desen ya... Şimdi buna gülebilmek lazım. Bu tür şeyleri gülüp geçiştirmekte fayda var. Kesinlikle yararlı. Bu konuları espri konusu etmek ve gülmek iyidir.
  16. Varlığı üçe beşe ayırmak bunlara isimler takmak hiç bir temeli olmayan uyduruk varsayımlar. Varlığın mümkün vacip mümteni filan diye sınıflandırıldığı hakkında hiç bir bilimsel veya felsefi/mantıksal dayanak yok. Bunlar tamamen uydurma. Kuantumsal anlamda madde sonsuzdan beri vardır. Evren değil. Evrenler doğar, gelişir ve ölür, yenileri doğar. Bu süreçtir sonsuz olan. Tek gerçek evrimdir. Varlıklar evrimleşir, oluşundan zeki ve güçlü olamaz. Böyle bir şey olanaksızdır. Evrimleşmeden zeka ve güç oluşmaz. Bu zeka ve güç de sonsuz değildir. Ölür, yeniden doğar. Var olma, var edilme, yaratılma diye bir şey olmadığı için yok olma diye de bir şey yoktur. Sonsuzdan beri kendiliğinden zeki ve güçlü varlık varsayımı saçma ve olanaksızdır. Kuantumsal temelin sonsuz olmasıyla bu aynı şey değil. Kuantumsal temelin zekası yoktur. Zeka bu temelden gelişen evrimle oluşur. Varlık tektir. Sınıflandırılamaz. Mümteni dediğin zaman bu zaten olanaksız, dolayısıyla yok demek. Tanrı yok ki ortağı olabilsin. Olamayacak bir şey, yok demektir. Örneğin sonsuzdan beri güçlü ve zeki ve bu özellikleri sonradan kazanmamış, zaten sahip olan bir varlık gibi. Bu olanaksızdır ve yoktur. Olmayan bir şey nasıl sınıflandırmaya girer? Bu söylemle varlığı zorunlu olan bir varlık da çürütülmüş oldu. Geriye bir tek varlık şekli kaldı, o da gördüğümüz maddi alemdir. Bu var olması bakımından sınıflandırılamaz. Varlığı zorunlu olan da, olamayacak şeyleri dışlayan da bu maddi alemdir. Elbette başka olamayacak şeyler de var. Örneğin büyük kütleli bir yıldızın küçük kütleli bir gezegenin yörüngesinde dönmesi gibi. Bu olanaksızdır. Çünkü gök cisimleri ortak kütle merkezi etrafında dönerler. Tüm evren her kuantum parçacığı ile bu kesin kurala uyar. Bunun tersinin olması olanaksızdır. Sonsuz azapla filan insanları korkutmaya çabalamak etik dışı bir dikte ve sömürü girişmidir. Buna pabuç bırakmak, insanlık onurunu ayaklar altına alır. Allahınız yok ve azap mazap filan da edemez. Onu bir geçeceksin. Böyle ucuz tehditlere pabuç bırakacak olsak dünyayı insafınıza, sömürünüze terkederdik. Allahınıza inanmayanları öldürür, mallarını ganimet, kızlarını cariye, oğlanlarını köle yapar tüm dünyayı sömürürdünüz. Yok öyle bir şey... Köleci sömürgeciler dünyaya hükümran olamaz.
  17. Benim favorim iğneyapraklarda ladin, çiçeklilerde ıhlamur. Hele mavi ladin efsane bir şey... Herhangi bir ağaca uğursuz diyene ne desem şaştım. Bazı konularda hiç bir şey dememek en iyisidir. Ne desen tanımlamaz çünkü. Bir ağaç kadar kutsal nesne bilmiyorum. Ağaç dendi mi bana en kutsal şeyden bahsediliyor hissi gelir. Bir tek, bir tane zararlı ağaç türü yoktur. Ağaç dendi mi ben dururum. Ağaç kadar saygı duyulacak bir nesne daha bilmiyorum.
  18. Çiçeğin ahı tutmuş. Alma mazlumun âhını... Çağırırsın vâhını... Böyle mi değildi. Olmasın. Öyle diyenlerin sakalı bir karış idiyse ben de köse değilim heralde! Ben de böyle dedim. Annen kaş yapayım derken baş yakmış. Bu da mı böyle söylenmezdi. Böyle söylense daha iyiydi. Ülen bu ataların yerinde ben olacakmışım ki... Ne atasözleri yazardım. Ama ben zaten dünyaya erken geldiğimi düşünüyorum, daha erken çok daha berbat olurdu.
  19. Din insanlara bir çok olumsuz düşünce aşılar. En önemlisi kendi gibi inanmayanı dışlamak, daha kötüsü ölüme, daha da kötüsü sonsuz şekilde işkence çekmeye layık görmektir. Kuşkusuz bu, dinin en olumsuz yönü ve en kötü, en zararlı empozesi. Irkçılık bile bu kadar derin bir ayrımcılık yaratamaz. Fakat bu kadarla kalmıyor. Kötü bir empoze de ya hep ya hiç diktesidir. Bu düşünce, kuran’ın bir tek ayetini bile kabul etmeme lüksünün olmadığı inancına dayanır. Tek bir ayetini kabul etmemek, hepsini kabul etmemekle eşdeğer görülür. Bu da elbette kuran’ın allah adı verilen mükemmel bir tanrının yazması olduğu inancına dayandırılır. Allah mükemmel olduğuna göre sözleri de mükemmel olmalıdır. İşte bu inanç, zincirleme bir zararlı etkiler dizisine yol açar. İman ilkeleri böyle görülür. Allaha inandım ama meleklere inanmadım lüksü tanınmaz. Kaderi kabul etmiyorum lüksü kabul edilmez. Ya hepsini kabul edersin, ya bir tekini bile etmezsen tamamını kabul etmemiş sayılırsın. İslamın ilkeleri denen ibadetler birbirlerinden bağımsız gibi görülse de düşünce bunlara da yansıtılmaya çalışılır. Namaz kılmayan birisinin oruç tutmasının fayda sağlamayacağı açık bir iddia değilse de dillendirilir. Çünkü alışkanlık bu yönde. Kuran bölünmez bütün kabul edilince şeriat da öyle görülür. Doğal olarak. Örneğin tamam sopa atılsın ama el kesilmesi olmaz deme lüksü kesinlikle tanınmaz. İnsanların mükemmel, eksiksiz bir şeye sahip olduklarını düşünmeleri kadar zararlı bir durum daha göstermek zordur. Çünkü bu insanlar artık daha iyiyi aramaz. Sahip oldukları ile yetinir, hiçbir ilerleme kaydedemezler. Uygarlığın olmazsa olması laiklik ve demokrasi ilkelerine, dine alternatif getiriyor, dini beğenmeyip yeni ilkeler icat ediyorlar diye burun kıvırırlar. Bu durum, geri kalmanın ve çağ dışılığa mahkum olmanın garantisidir. Bir toplumu geri mi bırakmak istiyorsunuz, dini o topluma habire pompalayın. Düşünemeyen, kıyaslayamayan, daha iyiyi aramayan donuk insanlar elde edersiniz. Bunlar belki türbanın altına tayt giyerek bir yenilik icat ettik, modernleştik sanabilirler. Fakat bu, aralarındaki çelişkiyi ve çatışmayı daha da alevlendirir. Kendi içlerinde de bölünür, birbirlerini bidatçı, modernci, münafık diye suçlamaya başlarlar. Din, fisyon reaksiyonu gibidir. Sürekli yayılarak atomları ayrıştırır ve bu ayrışma zincirleme, madde tümüyle ayrışana kadar devam eden bir tepkimeyle sürer. İnsanları en derin şekilde bölmenin ve birbirlerine düşman etmenin biricik yoludur dincilik. İnsanları inançlarından dolayı öldürmekle kalmaz, sonsuz işkencehaneye de gönderdiklerine inanırlar. Sonsuz işkence ve sonsuz mükafatsa, bunun sonsuza kadar bağdaşma yolu yok demektir. Dünyada bundan daha korkunç bir düşünce daha icat edilememiştir.
  20. Bu başlıkta önemle ele alınması gereken konu, ateizmin bir ideoloji olması konusu. Elbette, tüm "izm"ler gibi ateizm de bir düşünce biçimi, düşün sistemi olmak bakımından ideolojidir. Peki bu kötü bir şey mi? Bu sizin elinizde. İdeolojiler araçtır, iyiye veya kötüye kullanılabilirler. Ateizmi nasıl kötüye kullanabilirsiniz? Dini nasıl kötüye kullanıyorsanız aynen öyle. Nasıl dini siyasete alet eder, çıkarlarınız için araç yaparsanız dini kötüye kullanıyorsanız, ateizmi de bir diktatörlük, bir baskı ve inanç özgürlüklerini yok eden bir siyasi düzen olarak dayatırsanız, kötüye kullanmış olursunuz. Laiklik bunun için var. Laiklik, dini de dinsizliği de siyasete alet etmemeyi gerektirir. Dinsel bir diktatörlüğe karşı olduğu kadar, dinsiz bir diktatörlüğe de karşıdır laiklik. İnsanların inanç özgürlüğünün teminatıdır. Laikliğe göre, inanca dayalı bir siyasi sistem kuramazsınız. Bu sistem tanrıya inanmaya dayalı olamayacağı gibi, tanrıya inanmamaya dayalı da olamaz. Laiklik tanrıyı söz konusu etmez, kişilerin vicdanına bırakır. İnanıp inanmayacağını kişi bilir, devlet dikte etmez. Tabii bunları bir ateist olarak söylediğimi belirtmemde yarar var. Ben ateist olarak, ateizme dayalı bir devlet düzeni amaçlayamam. Bu da dine dayalı devlet düzeni amaçlamak kadar laikliği ihlal eder. Devlet düzeni laik olur, başka olamaz.
  21. Allah kendi kendini mi yarattı peki? Sonsuzdan beri var demekle işin içinden sıyrılamazsın. Sonsuzdan beri zeka ve güç var olamaz. Basit bir kuantumsal temel olabilir ve bundan evrilerek zeka ve güç gelişir. Mantıklı akılcı olan budur. Allah da evrim sonucunda evrilerek oluştuysa başka... Ama allah iddiası böyle bir iddia değildir. Allah iddiasının ne olduğu belli, tanımlıdır. Sonsuzdan beri var olan bir güç ve zeka olduğu iddia edilir. Bu ise olanaksızdır. Durduk yerde niye bir güç ve zeka olsun? Durduk yerde evren bile olamaz diyorsunuz, durduk yerde allah nasıl oluyor? Böyle bir şey olamaz. Allahın olmasının hiç bir yolu yoktur.
  22. Bir Avrupalı, Roma'nın sömürgeci bir imparatorluk olduğunu asla reddetmez, rahatlıkla kabul eder. Elbette gerçek de zaten budur. Ama bir Türk, (büyük çoğunluk olarak) Osmanlı'nın sömürgeci bir imparatorluk olduğunu asla söylemeye yanaşmaz. Ötesinde, şiddetle ve öfkeyle reddeder. Bu da neden Avrupa ileri, biz geriyiz sorusunun yanıtıdır.
  23. İnanç ayrımcılığı yapmanın, inanmayanlar şöyle işkenceler çekecek diye yalan uydurmanın çok insanlık dışı bir ayrımcılık olduğunu görememek, insanlık adına çok ama çok çok büyük bir eksikliktir. Bu ırkçılıktan bin beter bir ayrımcılıktır. Irkçı bu hayatı çekemem başka ırktan biriyle diye düşünüyor. Ama dinci, sonsuz ve üstelik akla hayale gelmedik psikopat işkenceleriyle dışlayarak ayrımcılık yapıyor. İnsanlık bunun ne kadar korkunç bir ayrımcılık olduğunu göremeden asla düze çıkamayacaktır. İnsanlığın önündeki en önemli sorun, allahın olmadığını, dinin yalan olduğunu kavramaktır. İnsanlığın başka bu kadar ciddi ve önemli bir sorunu yok. En vahim ve acili bu.
  24. Sorun bu değil, sorun, adem diye birisinin olmaması. Bir ilk insan yoktur. Tıpkı bir ilk tavuk, ilk kedi, ilk koyun diye bir şeyin olmaması gibi. Tüm canlıların soyu birdir, her canlı herhangi bir başka canlı ile uzaktan veya yakından akrabadır. Marul maydanoz ile de mi akrabayız, evet, elbette. Birbiri ile çok çok uzaktan da olsa akraba olmayan yeryüzünde yaşayan herhangi iki canlı yoktur. İşte bu yüzden ilk şu bu diye bir şey yoktur. İlk insan diye de bir şey olmadığı için adem diye biri de yoktur. Sorulacak soru şu olabilir: Kuran'da adem ismi defalarca geçerken havva ismi niye geçmiyor? Kadının adı niye yok? Bu çok vahim bir cinsiyet ayrımcılığı. Kadını bu derece önemsemeyen, dışlayan bir zihniyetten insanlık adına ne hayır beklenebilir?
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.