Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

democrossian

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.954
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    24

democrossian tarafından postalanan herşey

  1. Sopa atma diye bir ceza son derece ilkel bir iştir. Sopa istenilen şiddette vurulabilir. Öldürmek istiyorsa öldürür. Okşamak istiyorsa okşar. Böyle ilkel bir cezayı savunmak da taşlamayı savunmak kadar insanlık dışıdır. Bu ilkel çöl yasalarının bir teki bile kabul edilebilir değildir. Tamamı ilkeldir.
  2. Düşünmek sorun değil. Sorun olan, düşünmekten başka bir iş yapmamak.
  3. Bunu söz konusu etmiyoruz. Biz Kuran'da ne yazdığı ile ilgileniyoruz. Bu bizi ilgilendirmez. Çünkü Muhammed uydurma bir karakterdir. Öyle bir kimse yaşamamıştır. Bir din yaratılırken bu dine bir peygamber ve bir de kitap yaratılmıştır. Kuran Muhammed tarafından da yazılmadı. Öyle bir kişi tarafından yazılmış düzenli bir şey değildir. Ordan burdan toparlanmış, tekrarlarla dolu karmakarışık, anlam bağlantılarından yoksun bir şeydir. Ellerine geçen masalı ve akıllarına gelen basit ilkel ifadeleri doldurarak ortaya çıkarmışlardır. Belli bir yazarı bile yoktur
  4. Adet görmemiş deyince yaşı geldiği halde görmeyeni elbette kapsar. Ama yaşı gelmemiş olanı dışlamaz. Öbürünü kapsamasında sorun yok ama sorun bunu dışlamıyor olması. Bu çok büyük bir sorundur ve insanlık dışı bir ilkelliktir. Bunda zerre kadar şüphe yok.
  5. Sorum Müslümlere... Kuran'ınızda insanların ruhlarının olduğunu yazan bir pasaj var mı? Meallere bakarak var derseniz yanılırsınız. Mealler yalan yazıyor. Başka sözcükleri ruh diye çeviriyorlar. Kuran'da insanların ruhlarının olduğunu yazan bir cümle bulana büyük ikramiye... Kuran'da yazmayan bir konuyu nasıl savunabiliyorsunuz?
  6. Allaha inanarak sadece kişisel durumlar ortaya çıksaydı sakıncası yoktu. Ama allaha inanç çok kötü biçimde sömürülüyor. Yalancı, hırsız, dolandırıcı kişiler allah inancını kullanarak kendilerini insanlara dayatıyor ve kabul ettiriyorlar. Allaha inanıyorsa çaldıysa da allah için çalmıştır, öldürdüyse de allah için öldürmüştür şeklinde korkunç bir kanı kabul ettiriliyor. Bu son derece korkunç bir durum. Allaha inancı dayatılarak katliamlar, yağmalar, talanlar haklı gösterilebiliyor. Bu insanlık suçlarını haklı gösterebilecek başka hiç bir etmen yoktur. Bunlar ancak allah inancı ile meşru gösterilebilir. O yüzden allah inancı hakkındaki kişisel görüşünüz ne yazık ki geçersiz. Toplumlarda allah inancının nelere alet edildiğini görmek, bu kişisel görüşü hiçe çeviriyor. Allah inancı, korkunç bir sömürünün, aldatmanın aracı. Allah inancı ile aklanmış gibi gösterilmeyecek hiç bir insanlık suçu bırakılmamış durumda. Bu derece kötüye kullanılan bir inanç bu.
  7. Muhammed diye bir kişinin yaşadığına dair hiç bir somut bilimsel kanıt yoktur. Ondan çok çok daha önce yaşamış kralların, hakanların, firavunların yaşadıklarına dair tonlarla kanıt var. Muhammed hakkında tek bir kanıt bile yok. Mezarı denen yerde hiç bir incelemeye izin verilmiyor. Kutsal emanetler diye yutturulan nesneler üzerinde tek bir teste izin verilmiş değil. Kuran dedikleri şeyi bir kişinin yazmadığı, anonim bir derleme olduğu apaçık görülüyor. Anlaşıldığına göre yaşadıkları yarımadayı Araplaştırmak için çöl yağmacıları eski dini metinlerden bir kitap derlemişler ve bunun "indiği" bir de peygamber uydurarak bu dini yaratmışlar. Hiç birinin aslı astarı yok, baştan sona uydurma.
  8. Bu insanların bugünkü insanlardan ayırt edilemeyeceği en eski tarih olarak kabul ediliyor. Yani yürüme, konuşma, alet yapma becerisinin net şekilde olduğu tarih. MÖ 10 000 filmi buna dayanılarak yapıldı. Bu tarihte yaşayan insanları alıp bu güne getirseniz saçını sakalını traş etseniz günümüz dilini öğretseniz insan içine karışabilirlerdi. Kıstas bu. Yoksa bu insanlığın başlangıç tarihi elbette değil. Bu tarih taş devrine tekabül eden bir tarih. Taş devrinin sonları. MÖ 5000 yılına kadar taş devri olarak kabul edilir. Bir çok toplum için bu erken bir tarih, ama bu tarihte taştan başka araçlar da kullanılmaya başlandı. Kil örneğin... Kap kacak yapılmaya başlandı. Kilin şekillendirilip pişirilmesi, insanlık için bir dönüm noktası olmuştur. Peşinden tunç çağı geldi ki, bunlar çok önemli dönüm noktaları. Demirin bulunması ise insanlığa yepyeni bir biçim verdi. Cam, kağıt, bunlar önemli kilometre taşları. Bunlar insanlık düşüncesini de derinden etkileyip biçimlemiştir. En basit örnek, kilden heykeller yapılması, tanrının insanı çamurdan yarattığı inancının doğmasına yol açmıştır. Bunlar insanlık tarihinin aşamaları. İnsanlık bilincinin bu aşamalardan birinde takılıp kalması çok ciddi bir geriliktir. Bu utançtır, bu çağda hâlâ allahın insanı topraktan yarattığına inanılması korkunç bir gerilik. Böyle bir geriliğin kabul edilebilir yanı yok, insanlık adına bu bir utançtır.
  9. Allaha elbette inanmıyorum. Çünkü allah olamayacak bir iddiadır. Allahın olmadığı, herhangi bir tanrının olmadığından çok çok daha kolaylıkla ispatlanabilir. Tanrı kavramı uzun bir tartışmaya konu olabilir. Çok da kolaylıkla hallolmaz. Bir çok felsefi konuya girmek gerekecektir. Allah ise, çok basit konu. Bunu çok kolaylıkla halledip allahın olmadığını apaçık kanıtlayabiliriz. Bunun nedeni, herhangi bir tanrı iddiasının sadece evreni yaratmış olduğu iddiası varken, allahın ise bir din de göndermiş olduğu iddiasıdır. Bu gönderdiği şeyi incelemek, allahın olmadığını, bunu allahın göndermediğini, insanların allah gönderdi diye ortaya attıklarını apaçık ortaya koyar. Yani allahın olmadığını kesin bir şekilde anlamanın yolu, gönderdi diye iddia edilen dini incelemekle kesin şekilde açıklığa kavuşur. İnsan aklı bunu insanlar mı yaptı, bir tanrı mı gönderdi, bunun ayrıdını kavrayacak yetenektedir. Normal bir akla, insanların yarattığı bir şeyi allah gönderdi diye yutturulamaz. Ama dogmatik kalıplarda kendini hapsetmemiş, eski dilde "selim" denilen normal, standart bir akıl gereklidir. Bu akıl, allahın olmadığını net ve açık şekilde anlar. Allah yoktur.
  10. Kime dediği ne makamda dediği önem taşımayan ifadeler de vardır. Bunlar yanlış bilgi içeren ifadelerdir. Örneğin kaplanın görevinin leş yemek olduğu şeklinde son derece yanlış bir ifade gibi. Bu hiç bir bilgisi olmadan kafadan attığı bir yanlış. Doğayı evrimle oluşmuş değil, bir tanrının yarattığı şeklinde görmeye kendini zorlamak için ortaya atılmış yanlış bilgiler bunlar. Kaplanın böyle bir görevi kesinlikle yoktur. Kaplanın ceylanın yavrusunu avlamasını yasaklamış bir allah filan yoktur. Tersine yırtıcılar en çok yavruları avlarlar. Bu tabii allahın filan olmadığının en net göstergesi olduğu için, allahın olduğunu savunanlar bu bilgiyi gizlemek zorundalar. Said de bunu yapmış. Allahın olmadığı anlaşılmasın diye yalan yanlış bilgiler yazmış. Derdi gücü allah diye bir şeyin var zannedilmesi. Bütün amacı bu. Bu uğurda ya yalan söylüyor, ya kendini de kandırıyor. Doğayı gözlemlemek, allahın olmadığını apaçık bir şekilde ortaya koyar. Doğaya bakıp da allahın olduğunu söyleyebilmek için yalan söylemek şarttır.
  11. Şimdi şark kurnazlığı yapılan, yetimin malını önce yemeyin, sonra usulünce yeyin denen bölüme bakalım. Söz konusu bölüm Nisa adı verilmiş olan. Bölümün 2. pasajında yemeyin, günahtır diyor. İyi, güzel, tamam. Lakin lafı uzattıkça değiştiriyor. 6. pasaja geldiğimizde yeyin demeye başlıyor. Bu pasaja göre zengin olan yetim malı konusunda "iffetli" olmalıymış. Bu şimdi belirsiz bir ifade, nasıl yani iffetli? Şuna direk doğru düzgün bir netlikle, kesin şekilde yemeyin, haramdır demiyor. Lafı direk söylemek varken dolandırmak neyin nesi, bunu lafın ilerisinden anlıyorsun. Fakir ise, acele yemesinmiş! Ağırdan yesinmiş! Yetim büyüyecek diye aceleyle yemesin, yemeye yesin de! Hayır da aceleyle yemeyin nasıl oluyor yahu! Yani bu malı bitirmek için acele etmenin ölçüsü ne? Bir senede değil iki senede yemek, acele etmeden yavaş yemek midir? Bir senede değil de iki senede çocuk ne kadar büyüyecek? Üç senede ne kadar büyüyecek yahu! Hayır da böyle kepaze bir ifade nasıl olabilir, böyle bir laf nasıl edilebilir? Bu mal ya yenecek, ya yenmeyecektir. Bu yetimin malı ya yenmez, ya yenir! Yemeyin der gibi yapıp lafı dolandırıp yeyin demek nasıl bir yüzsüzlüktür? Bu dolambaçlı ikiyüzlü ifadeleri nasıl bir ahlaksız yazmıştır? Bu yetimin malı yenecek mi yenmeyecek mi bir doğru düzgün ortaya koymayan bu sahtekarlar kimler?
  12. Yanlış konuşmuşsun. "Lem" eki Arapçada bir sınır konmamış geçmişten şu ana kadarki zamanı kapsar. Dolayısıyla bu Kuran pasajında adet görecek yaşa ermemiş kız çocuklarından bahsedildiği kesindir. Zaten de nikahlamak için bir sınırdan hiç bir bahis yoktur. Ne yaş, ne başka bir kriter. Örneğin adet görmeden nikahlanmaz diye bir sınırlama konmamıştır. Hadi diyelim çocuğun hiç koruyucusu yok, kimsesiz. Evlatlık kurumunu da islam hoyratça ve vahşice lağvetmiştir. Bu islamın insanlığa yaptığı en büyük kötülüklerden sadece bir tanesidir. Dolayısıyla bu çocuğu birisinin nikahlamasından başka çare yok, ondan sınır koymamış diyelim. Fakat zifaf sınırı da koymamıştır. Bu korkunç bir şey, yüz karası yani, ilkellik, vahşet ve cehaletin dibi. Daha yüz karası bitmemiş, bir de bu çocuğu boşamaktan bahseden pasaj koymuşlar bu Kuran denen ilkellik vahşet manifestosuna. Cahil yobaz herif çocuğu nikahlamış, bir de üstelik boşuyor. Niye boşayabilir, malını yemiş bitirmiştir ondan, başkasına satıyordur. Kuran'a göre yetim malı yemek yasak değildir. Önce yemeyin der, sonra fakirse yesin der. Yahu zaten yaş sınırı koymuyorsun, bir yaşında aldı nikahladı, bir senede yenmeyecek mal mı var be! İki yaşında da boşar, satar birine!
  13. Tarih bilgisinin yok denecek kadar az olduğu ve tarihsel verilerin fiziksel yöntemlerle desteklenmesinin söz konusu olmadığı çağlarda dinlerin insanın tarihini bin yıllarla vermiş olması doğal. Ama günümüz bilgi düzeyine göre binyıllardan bahsetmek son derece gülünç bir saçmalıktır. Çocukça bir tutum, bu gün binyılları söz konusu etmek. Ya yobazlık, ya cehalet veya her ikisiyle bağlantılıdır. İnsanın geçmişi en az bir milyon yıldır. Bir milyon yıl önceki atalarımız, belirgin şekilde başka bir tür olmuşlardı. Yani nasıl, en yakın akraba tür şempanzelerden belirgin şekilde ayrılmışlardı. Önceki milyon yıllarda ayrım daha az belirgindir. İlk insan diye bir şey olmadığı için, kaç milyon yıl önceki insanı ayrı bir tür kabul edebileceğimiz belirsizdir. Milyon yıllar geriye gittikçe ayrım zorlaşır. En eski, sekiz milyon yıl öncesi atalarımızın diğer primat türlerinden ayrı kabul edilmelerinin zorlaştığı kabul edilir. Örneğin on milyon yıl önce insan denebilecek bir türün olmadığını düşünebiliriz. On milyon yıl önceki atalarımız henüz hayvandılar diyebiliriz. Yani bunlar kesin bir kere konuşmuyorlardı, bu bir. İkincisi iki ayak üstüne pek kalkmıyorlardı. Kolları uzundu ve bacakları kısaydı. Derileri postla kaplıydı. Çeneleri büyük, dişleri uzundu. İnsan diyebileceğimiz bir halde değildiler. Dinde ilk insan Âdem inancı oldukça, dinden bir gelişme beklemek hayaldir. Bu inançla hiç bir gelişme olmaz. İlk insan diye bir şeyin olması gülünç ve saçma bir inançtır. Bilime temelden ve kökten aykırıdır. İlk insan diye bir şey kesinlikle yoktur. Bu inanç, dinlerin baştan sona yanlış olmasına yol açan temel bir yanlıştır. Bunun üzerine bina edilmiş tüm bilgiler saçma ve yanlıştır. Bunların doğru oldukları konusunda en küçük bir şüphe duymak, bilimden hiç anlamamak demektir.
  14. Bir çok durumda tür içi rekabet, türler arası rekabetin çok önüne geçer. Türlerin büyük çoğunluğu için seçilim baskısı türler arasıdır. Ama bazı türler için tür içi rekabet çok keskindir. Türler arası rekabeti gölgede bırakır. Seçilim, yani seleksiyon, çeşitli biçimlerde olabilir. Doğal seleksiyon, en yaygın ve etkili seçilimdir. Yararlı mutasyonlar geçiren canlılar Hayatta kalmakta ve üremekte başarılı oldukları için bu yararlı mutasyonlar nesilden nesile geçer. Yararsız mutasyonlar nötr etki yapar. Zararlı mutasyonlar ise derhal hızlı bir şekilde ortadan kalkarak devam etme şansı bulamaz, elimine olur. Yapay seleksiyon insan eliyle oluşturulur. En iri ve lezzetli meyveleri verecek yönde mutasyonlar, yetiştiriciler tarafından üretilmekle ödüllendirilir ve ağaçlar dalları kırılacak kadar meyve verir hale gelir. Bu ağaçlar doğada bu hale gelemez. Doğaya bırakılırsa korunmazsa büyük zarar görür. İnekler örneğin sürekli daha çok süt veren seçilip üretilerek sonuçta memelerini zor taşıyan inekler ortaya çıkar. Bunlar vahşi doğada kesinlikle hayatta kalamazlar. Cinsel seçilim oldukça önemli bir evrim motorudur. Bu da bir seçilim olduğu ve seçilen bireyler daha çok ürediği için evrime önemli katkı yapar. Çok eşlilik, cinsel seçilimin etkisini artırma çabası sonucu doğmuş bir davranıştır. İnsanlarda seçilim büyük oranda durmuştur. O yüzden insan evrimi çok yavaşlamıştır. Türler arası rekabet insan için sıfıra çok yakın. Tür içi rekabet yeterince ayıklayıcı değil. Yine de insan evrimi ile ilgili önemli gelişmeler, ömür artışı, boy artışı ve bacak-gövde uzunluğunun bacak lehine değişmesi. Bu belirgindir, bin yıllar içinde belirgin şekilde bacak uzunluğu artmıştır. Bin yıllar evrim için çok kısa bir süredir. Türleşme için milyon yıllar geçmiştir. Ömür artışı sadece tıbbi gelişmelere bağlı değildir. Yani ölmesi önlenerek yaşam süresi uzatılıyor gibi düşünmemek lazım. Bunun etkisi elbette var ama, yaşam beklentisi denen bir olgu var, bu artmıştır. İnsanlar geçmişe göre daha geç yaşlanıyorlar. Yaşam beklentisi telomer denen kromozom uçları ile ilgilidir. Bu kromozamal yapıda binyıllar içinde bazı gelişmeler olmuştur. Yaşlanmak telomer kısalması demektir. İnsanlar artık daha gelişkin telomerlerle dünyaya geliyor anlamı taşır bu durum. Kısa telomerli bireyler çabuk öldükleri için kısa telomer genetiği devam edememiş, uzun telomer yapısı kalıtlana kalıtlana yaygınlık kazanmıştır. Evrim bu şekilde işler. Telomerin uzaması da kısalması da aynı şansa sahip. kimse şu insanların telomerini uzatayım da ömürleri artsın dememiştir. Kısa telomer mutasyonları devam edememiş, uzun telomer mutasyonları devam etmiştir. Ancak insan türü içinde rekabet, diğer türlerin çoğu kadar şiddetli değildir. Bu yüzden özellikle akraba evlilikleri ile kötü mutasyonlar elimine olmaktan kurtuluyor. Kuşlarda kuyruk yapısı da böyle dengelenir. Kuyruğu uzun yapan ve kısa yapan mutasyonların ortaya çıkma sıklığı yazı turadan farklı değildir. Ortama göre kısa kuyruk, ortama göre uzun kuyruk avantaj sağlar. Uzun kuyruk karşı cins kadar düşmanın da ilgisini çeker. Ortamdaki düşman türlerin azlığı çokluğu kuşlarda farklı kuyruk uzunlukları evrilmesini sağlamıştır. Tüylere parlaklık veren bir mutasyon, yerine göre cinsel seçilim avantajı sağlarken, yerine göre türler arası rekabette başa bela olacaktır. Her şey ortam şartlarına bağlı...
  15. Böyle aynı yerde dönüp durarak bir ilerleme kaydedemeyiz. Avantaj ne dezavantaj ne? Bunları kaç kere açıklayacağım? Sert çıkıntılı yüzeylere sürekli basan insan ayağının da, maymun ayağının da tabanı sertleşir. Basmayan her iki türün ayağının da tabanı yumuşak kalır. Bunda anlaşılmayacak hiç bir karışık durum yok. Bunu anlayamamak olanaksız! Anlamak istememek elbette mümkün.
  16. Elementlerin ilk atalarımız olan arkea bakterilerden beri canlılar içine yerleşme biçimi giderek evrilerek insan düzeyine kadar geldi. Bunda anlamayacak bir durum olduğunu sanmıyorum. Canlılar birbirinden evrimle türedi. Ayrı ayrı yaratılmadılar. Tamaaaam, o kadar bitki hayvan yarattım, dur şimdi bir de insan yaratayım" diyen bir yaratıcı olmadı ve yok. Böyle bir yaratıcı olsaydı, elementleri nerelere ne kadar yerleştireceğini tabii ki çok iyi bilmesi gerekirdi, yoksa insanı yaratamazdı. Ama insan yaratılmadı, yaratıcı diye bir şey yok. İnsan evrim yoluyla diğer canlılardan türedi. O canlılar da karmaşık yapılara doğru milyarlarca yılda evrildiler.
  17. Cinsel seçilim giderse doğal seçilim de filan gitmez. Yok öyle bir şey. Doğa her iki yolu da dengeleyerek kullanır. Türün devamı için tür içi rekabet de evrimde geçerlidir, diğer türlerle rekabet de. Bu ikisi arasında da, cinsel seçilimde doğal seçilim arasında da zorunlu bir denge kurulur. Kuşlarda cinsel seçilim yaygın bir davranıştır ve buna bağlı olarak kuş türlerinin erkekleri gösterişlidir. Bu durum tavus kuşunda üst düzeylere çıkmış sadece. Bunda insanların yapay seçiliminin etkisi olmuştur. Horoz da böyledir çünkü. Yırtıcı tehditlerinden insanlar tarafından korunan kuşlarda cinsel seçilim eğilimi artmıştır. Bilirsiniz ki örneğin yabani tavuk kümes tavuğuna pek benzemez. Bunların erkekleri evcil horozlar kadar gösterişli değildir. Doğal seçilim baskısı cinsel seçilimi sınırlamıştır. Sadece insan eliyle gerçekleşen yapay seçilim değil, bir ada gibi izole, önemli yırtıcıların bulunmadığı ortamlar da evrimin seyrini değiştirir. Evrim karmaşık bir mekanizmadır. Şartların zorlamasıyla çok çeşitli yollar izlemiş olabilir. Darwin tavus kuşundan hasta filan olmamıştır. Darwin ne dediğini bilen çok zeki bir insandı. Zamanında genetik henüz gelişmediği için bazı bilgilerden yoksundu, o kadar... Tabii ki evrim gibi karmaşık bir konuda kafasını meşgul eden sorunları dürüstçe paylaşmıştır. Dogmatikler gibi kafasına takılan konuları şeytan vesvese veriyor diye kafasından kovmamıştır. Tövbe istiğfar çekip allaha filan sığınmamıştır. Ne düşünüyorsa söylemiştir, cesurca, mertçe... Çünkü onun kuramından bir kuşkusu yoktu. Şüphelerini kuramını daha geliştirmek adına üretiyordu.
  18. Arılar evrimde son derece başarılılar. Başarısız hiç bir tür bu güne gelememiştir. Şu anki türlerin hepsi başarılı. Başarısız olanların nesli tükendi. Son derece net konuşuyorum. Sosyal böceklerde sosyalliğin gereği olarak bireysel başarı amacı, yerini türün başarısı amacına terketmiştir. Onlar da evrimde bu yolu izlemişler. Cinsel seçilim evrimin tek izlediği yol değil ki... Evrim tek bir anayoldan ilerlemekle kalmaz, dallanarak bir çok yol izler. Dallar kökte kavuşur, geriye doğru giderek. İki dal yeniden birleşmez. Türleşme bu sayede gerçekleşir.
  19. Kimseye kızmadım. Söylediğim çok anlaşılır ve net. İnsan pat diye orta yere çıkmadı. O yüzden ortada henüz insan yokken, yani atalarımız başka canlılarken zaten elementler yerlerine geliyordu. Bu mekanizma basitten karmaşıklığa gitti. En ilkel bir arkea bakteride elementler nereye gidiyorduysa vücudumuzda da aynı şekilde yerine gidiyor. Arada hiç bir kesinti, kopukluk olmadı. Bir insan ferdinin babasından babaannesinden geriye doğru gittiğimizde hiç kesiksiz, sürekli bir zincirle arkea bakterilere ulaşılır. En eski atalarımız arkea bakterilerdir.
  20. Yanılıyorsunuz. Bu ikisi birbirinin antitezidir. Tanrı olsaydı evrim olmazdı. Tanrı olmadığı için evrim var.
  21. Dünyada uzaktan da olsa akraba olmayan hiç iki canlı yoktur. Uzak yakın farkeder sadece. Örneğin marulla biz akrabayız. Ama çok uzaktan. Şempanze bize en yakın akraba tür... Hiç bir canlı gösteremezsiniz ki bununla benim hiç akrabalığım yok diyebilesiniz. Öyle bir canlı yok...
  22. Sinemada izleyebilseydim film bittiğinde ve Sia California Dreamin'e başladığında koltukta çakılı kalırdım artık! Bir de herkes çıktı diye makineyi şarkı bitmeden durdururlarsaaa... Lan yıkmaz mıyım o sinemayı! Sia çalarken hiç kesilir mi laaaan! Bazen böyle öküzlük yapıyorlar ama Sia'ya asla yapılamaz. Hayır da nasıl efsane bir ses yaaa... İnanılmayacak kadar müthiş, ben böyle ses görmedim. Yok bu California Dreamin eski bir şarkı, çok kişi okudu ama Sia şarkıyı efsane yaptı yahu, inanılmaz okuyor, müthiş! Radyolara da sinir oluyorum. Neymiş ilk on hitmiş... E güzel... Sia yok... Hassss böyle ilk onun içine! Bu nasıl ilk on be! Len içinde Sia olmayan ilk on mu olur! Yok arkadaş ben bu halkın kafası ile hiç uyamıyorum. Bu halk olmaz yani, benim bu halkın içinde ne işim var anlayabilmiş değilim. Mars'ta yaşıyor olsam bu kadar uyumsuzluk hissetmezdim herhalde! Len Sia be, Sia bu Sia! Ses efsane! Yaşayan efsane! Günde elli vakit düzenli biçimde çalınması lazım! Sia okurken hayatın durması, beklemesi lazım be!
  23. San Andreas... Bu filmi vizyonda niye kaçırmışım anlamadım. Sinemada izlenesi filmmiş. 2017 için Alien serisinin son filmini bekliyorum. Ridley Scott iyi iş çıkarmıştır umarım. San Andreas'da efektlere diyecek hiç bir şey yok. Daha da ne yapabilirler artık, yapmışlar. Senaryo alışıldık. Ama depremde başka ne senaryo olabilir de? Oyuncu seçimleri iyi. Cool baba rolü için Dwayne Johnson iyi seçim. Carla Gugino anne rolü için fena sayılmaz, Alexandra Daddario ailenin kızı olarak çok iyi seçim. Ender rastlanacak iyi bir yüzü var. Yani ikinci rol Alexanndra'ya ait. Film bir baba - kız filmi... "Dünyalar Savaşı" da öyleydi... Dakota Fanning serkeş asi sorumsuz babanın küçük kızını nasıl mükemmel oynadı öyle ya! Mükemmel oynadı yani çocuk, daha mükemmel nasıl olur bilmiyorum. Şimdi büyüdü tabii Dakota, kocaman kız oldu. Alacakaranlık Efsanesi'nde oynadı en son ama izlemedim.
  24. Çok anlamsız bir iddia. Arılar (ve karıncalar) sosyal böceklerdir. Kovanın başarısı için işbirliği ve iş bölümü yaparlar. Bireysel başarı onlar için önemsizdir. Önemli olan kovanın başarısıdır. Örneğin kovana bir eşek arısı girdiğinde arılar ona hücum ederek her yanını sararlar. Eşek arısı hepsini öldürür. Fakat etrafı arıdan bir yumakla örülmüş olduğu için bu arı yumağı içinde kendisi de açlıktan ve susuzluktan ölür. Fedai arılar bireysel olarak hayatta kalmayı başaramamışlardır. Ama kovanın hayatta kalmasını sağlamışlardır. Başka bir çok hayvan da, insan da buna dahil, sosyal davranışlar gösterirler. Hatta bitkiler bile... Canlılar birey olarak kısa sürede öleceklerini, ama nesillerinin devamı ile bir tür ölümsüzlük kazanacaklarını içgüdüsel olarak evrim sürecinde öğrenmişlerdir. Bu doğrultuda davranırlar. Fakat bazen de yavrularını kaybetmemek için aşırı fedakarlıktan kaçınırlar, çünkü nasıl olsa tekrar yavru yapacaklarını da bilmektedirler. Hayvanlar içgüdüsel olarak bizlerin akılla kavradığımızdan daha sağlam şekilde gerçekleri hızlıca ve doğru kavrayabiliyorlar. Hayvanlar bir çok gözlemle kanıtlandığı üzere en mantıklı kararı en hızlı şekilde vermektedirler. En basitinden insan denen tür bir çok dogmatik saçma saplantılara yaygın biçimde saplanırken, hayvanlar mantığın dışına çıkmazlar. Onlar bilmeleri gerekenler neyse onları öğrenirler. Gerekli olmayan bir şeyle asla ilgilenmezler. Gereksiz inançları, anlamsız hurafeleri filan asla olmaz.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.