evrensel-insan tarafından postalanan herşey
-
KEDİLERİ CANLI BOMBA YAPTILAR
Suriye ve Irak’ta IŞİD’in kedileri de ‘canlı bomba’ olarak kullanmaya başladığı belirtildi. Suriye’nin kuzeyindeki Rojava bölgesini yöneten Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) askeri kanadı Halk Savunma Birlikleri (YPG) üyesi Sefwan Reşid, Rudaw’a yaptığı açıklamada, IŞİD’in bölgede düzenlediği birçok saldırıda kedileri canlı bomba olarak kullandığını söyledi. YPG üyelerinden Dılgeş Haski de, “İŞİD ilerlemek için burada bulunan arabalara bomba yüklüyordu. Bir ara ilçedeki kedileri canlı bomba olarak kullanıyorlardı” dedi.
-
Dini İstismarlar
999TL ÖDEMEYLE MELEKLERLE YAŞA Yaşam Koçluğu adı altında yapılan bazı eğitimlerde “şarlatanlık” boyutuna varan uygulamalar yapılıyor. Meleklerle İletişim Kurma Eğitimi adı altında verilen eğitime katılanlara Melek Koçluğu sertifikası veriliyor. Milli Gazete’nin haberine göre eğitimlerde Cebrail ve Mikail’den geldiği söylenen mesajlar eğitime katılanlara okunuyor. Bir çok ilde yapılan kamplarda sözde eğitmenler Cebrail ve Mikail ile görüştüklerini belirterek onlardan aldıkları mesajları eğitime katılanlara okuyor.Baş meleklerden geldiğini söyledikleri mesajlara mail yoluyla ulaşmak için mail grubu bile kurulmuş. Eğitim, seminer ve kamplarda “Meleklerle Konuşma” eğitiminden 999 TL, Meleklerle İletişim Kurma Eğitimi Kampı’ndan bin 444 TL, Üstatlık Yolu eğitimi için bin 555 TL, Meleklerle Geçmişi Şifalandırma eğitiminden 488 TL alırken seminerler için ise kişi başı 222 TL ila bin 222 TL arasında para alıyor. Beki İkala Erikli ile şifalandırma çalışması ise tüm bu fiyatların dışında tutuluyor. Seminer kamp ve eğitimin yanı sıra, birçok kitap, broşür, CD de internet üzerinden satılıyor.
-
Dini İstismarlar
ZORLA CUMA NAMAZINA GÖTÜRÜLDÜLER Kadıköy 50. Yıl Cumhuriyet Feridun Tümer Çok Programlı Anadolu Lisesi'nde okuyan öğrencilerin müdür Bilal Öztürk tarafından zorla Cuma namazına götürüldüğü belirtildi. İstanbul'un Kadıköy ilçesindeki 50. Yıl Cumhuriyet Feridun Tümer Çok Programlı Anadolu Lisesi öğrencileri, okul müdürü Bilal Öztürk tarafından Cuma namazına götürüldü. Öztürk, kendisine itiraz eden öğretmenlere "Bu benim yetkim, bu çerçevede götürüyorum" yanıtını verdi. Evrensel'de yer alan habere göre Eğitim Sen 2 No’lu Şube Hukuk Sekreteri Mehmet Aydoğdu'nun verdiği bilgiye göre ‘Bu benim yetkim, bu çerçevede götürüyorum’ diyen müdür Bilal Öztürk’ün yaptığının suç olduğu belirtildi. Konuya dair yönetmelik ya da genelge olmadığına vurgu yapan Aydoğdu, müdürün öğretmenlerin itirazlarına karşı ‘Öğrencileri izinli sayarım’ dediğini dile getirdi. Aydoğdu, okul müdürünün kendi kafasına göre öğrencileri Cuma namazına götürdüğünü ve bunun yasal olmadığını vurguladı.
-
Dini İstismarlar
Camide nikah kıyıp belge dağıtıyor! Bursa Bedir Camii imamı, camide dini nikah kıymaya başladı. İmam ayrıca çiftlere kendisinin hazırladığı ve hiçbir resmiyeti olmayan 'dini nikah belgesi' de veriyor! Bursa'nın merkez Osmangazi İlçesi'nde bulunan Bedir Camii imamı Mustafa Basrık, resmi nikahın ardından isteyen gelin ve damat tarafını camiye davet ederek dini nikah kıymaya başladı. Davet edildiği nikah dairesinde de resmi nikahın ardından dini nikah kıyan ve çiftlere kendisinin hazırladığı 'dini nikah belgesi' de veren imam Basrık, bu konuda düzenleme yapılarak camilerde imamlara da nikah kıyma yetkisi verilmesini istedi. Osmangazi Müftüsü Cahit Çetin ise, konudan bilgileri olmadığını belirterek, "Resmi nikah sonrası camilerde dini nikah kıyılmasının hiçbir sakıncası yoktur" dedi. Bedir Camii imamı Mustafa Basrık, yaptığı uygulamanın Türkiye'de bir 'çığır açmasını' arzuladığını söyledi. Camide dini nikah kıyılmasının sünnet olduğunu kaydeden Mustafa Basrık, "Peygamberimizin işlem tarihinden uygulana gelen, yapıla gelen amellerden, güzelliklerdendir bu. Yani dinin saklı gizli hiçbir şey yoktur. Dinimiz çok şeffaf, çok net, evet. Nikahta da böyledir. Bugüne kadar 4 duvar arasında kimse duymasın kimse görmesin gibi bir anlayışla icra ettik" dedi. "BİR KİŞİNİN AMİN DEMESİ BAŞKA, BİN KİŞİNİN BAŞKA" Hazreti Muhammed'in "Nikahı yayınız, ilan ediniz" dediğini hatırlatan imam Mustafa Basrık, bundan yola çıkarak camilerde dini nikah yapılmasını doğru bulduklarını, zaten talep olduğunu anlattı. İmim Basrık, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ne kadar çok kişi toplumun umuma açık yerde, toplumun gördüğü yerde ne kadar çok kişi evlenen gençlere dua eder 'amin' derse, bir kişinin 'amin' demesi dua etmesi başkadır, bin kişinin 'amin' demesi dua etmesi başkadır. Öyleyse nikahta da iki gencin mutluluğu için yapılan duada, nikahta toplumda ne kadar çok katılım veya davetlilerin huzurunda olursa, o kadar daha makul ve makbul olur." Uygulamadan halkın çok memnun olduğunu da ifade ederek, "Hatta telefonu alıyorum yeni evlenecek çiftler, ibadet saatleri dışında camide bunları icra etmeye çalışıyoruz" dedi. Salonlarda da dini nikah kıyılmasını arzuladığını kaydeden Basrık, "Bunun uygulamasını da yaptık nikah salonunda. Misafirlerin, davetlilerin huzurunda. Burada da çok güzel oldu, güzel tepkiler alıyoruz. İnşallah, bu çığır açılır. Her din görevlisi arkadaşımız her camide bunları yapmaya gayret göstermelidir" diye konuştu. Nikah kıydığı çiftlere kendisinin hazırladığı ve üzerinde 'Dini Nikah Belgesi' ibaresi ile İslam hukukunda erkeğin evlenirken kadına verdiği veya vermeyi taahhüt ettiği para veya mala olan 'mehir' miktarının da yazılı olduğu belge veren imam Mustafa Basrık, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şu ana kadar ya bir davetiyenin arkasına yazıyorduk kimler evlendiğini, ya da bir rastgele bir kağıda. Hani bir helvacı kağıdı demiyim de ama eşlerin, çiftlerin ömür boyu saklayacakları, vitrinine koyabilecekleri hatıra olacak tasarımı yapılmış bir belge de ortaya çıktı. Ama bu hiçbir zaman resmi bir belge değildir. Altına not da düşülüyor zaten, 'resmi bir belge değildir. Ama sizin için güzel bir hatıradır 'diye . Böyle bir belge de veriyoruz. Resmi nikahlardan sonra evlilik cüzdanları da zaten ellerinde oluyor. Resmi nikahlardan sonra dini nikahın icrasını yapıyoruz." "EVLİLİK BİR İBADETTİR" Sadece kendisinin yapması halinde bunun ardı arkasının kesilmeyeceğini kaydeden Basrık, "Cevap veremeyiz zaten. Talep çok fazla. Hısım akrabanıza her iki taraftan da davet edin. Camiye öyle gelin diyoruz. Öyle yapıyorlar. Yani sadece evlenecek gençlerin çiftlerin kendilerinin yanı sıra hısım akrabasının da bu güzelliği tatmasını arzuluyoruz. Zaten amaç bu. Yani toplum bu falanın oğlu ile falanın kızı evlendi diye onaylaması lazım. Evlilik bir ibadettir. Nikahta toplumları milletleri ümmetleri bir araya getiren ailedir. Aileyi meydana getiren nikahtır. Öyleyse nikahın güzel ibadetin temeli camide atılmalıdır. Zaten İslam tarihinde de böyle olmuştur" dedi. CAMİLERDE NİKAH ODALARI YAPILMALI" Camilerin müştemilatına nikah odaları yapılmasını da isteyen imam Basrık, dini nikahın resmiyet kazanması gerektiğini savunarak şöyle dedi: "Benim tavsiyem o şekilde projelerle camiler yapılması lazım. Camilerin altyapıları da buna uygun hale getirilse daha rahat, daha güzel olacağını düşünüyorum. Esas hedef amaç şudur. Yani iki nikahtan ziyade tek nikah. Avrupa'ya baktığınızdaki uygulamalarda isteyen kilisede kıydırıyor ama resmi oluyor. İsteyen de belediye de kıydırıyor, o da resmi oluyor. Bizler devletin memuruyuz. Milletimiz, devletimiz, idaremiz bize güvenmiş, memuriyet hakkı vermiş, ve imam hatip olmuşuz mademki bizim kıydığımız dini nikahların da esas hedef ve amaç bununda resmiyet olarak kabul edilmesini arzuluyoruz doğrusu." OSMANGAZİ MÜFTÜSÜ: BİLGİMİZ YOK Osmangazi Müftüsü Cahit Çetin, Mustafa Basrık'ın camide dini nikah kıyılması konusunda bilgileri olmadığını belirterek, "Resmi nikah sonrası camilerde dini nikah kıyılmasının hiçbir sakıncası yoktur" diye konuştu.
-
AKP'nin Seçim Vaatleri
TAŞERON İŞÇİSİNE AKP DARBESİ Kamuda 'taşeron işçi kalmayacak' diyen AKP'nin bu vaadinde de durmayacağı iddia edildi. Kamudaki taşeron işçilerin sadece 3’te 1’i kadroya alınacak! AKP, “asıl iş-yardımcı iş” ayrımı ile kamudaki taşeron işçilerin sadece 3’te 1’ini kadroya alacak. Kamudaki 450 bin taşeron işçi yine taşeron kalacak. Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın haberine göre, iktidarı döneminde taşeron işçi sayısı 300 binlerden 2 milyona çıkan AKP, 1 Kasım seçimleri öncesinde “kamudaki taşeron işçilere kadro” vaadi ile oy istedi. Seçimin ardından ilk 100 gün hedefleri arasında da aynı vaat yer aldı. Daha önce eylül ayında çıkacağı açıklanan ancak seçim sonrasına bırakılan hangi işlerin “asıl iş” hangi işlerin “yardımcı iş” olduğuna ilişkin Bakanlar Kurulu kararının önümüzdeki günlerde çıkması bekleniyor. Ancak beklenilenin aksine kamuda taşeron sona ermeyecek. Bakanlar Kurulu kararının ardından da kamuda taşeron işçiler çalışmaya devam edecek. “ASIL İŞ” AYRIMI Kamuda 650 bin taşeron işçi bulunuyor. Hükümet “asıl işi” yaptıkları gerekçesiyle bu işçilerden 200 binini kadroya almaya hazırlanıyor. Ancak geriye kalan 450 bin kamu işçisi “yardımcı işlerde” çalıştıkları gerekçesiyle yine taşeron şirketlerde çalışmaya devam edecek. Ayrıca AKP’nin kadroya alacağı işçilerin büyük bir bölümü zaten açtıkları kadro davalarını kazanan taşeron işçilerden oluşuyor. Bu işçilerin açtıkları davalarda yargı “muvazaa” yani “hileli sözleşme” kararı verdi. Kadro davalarını kazanan bu işçilerin kadroya alınması zaten hukuki zorunluluk. Açtıkları davaları kazanan taşeron işçilerin başında da Karayolları işçileri geliyor. Sağlık alanında da DİSK’e bağlı Dev Sağlık-İş Sendikası’nın kazandığı “muvazaa” davaları bulunuyor. 3′TE 1′İNİ KADROYA ALACAK, GERİSİ TAŞERON KALACAK! AKP kamudaki bütün taşeron işçileri kadroya almak yerine sadece 3’te 1’ine kadro vermeye hazırlanıyor. Öte yandan 1 milyon 500 bin taşeron işçinin çalıştığı özel sektörle ilgili ise hiçbir değişiklik yok. Taşeronlaşma özel sektörde aynen devam edecek. DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, “Kamudaki taşeron işçilerin tamamı yasaya aykırı şekilde asıl işte bulundukları halde hizmet alımı yani taşeron yoluyla çalıştırılıyor. Çok sayıda kazanılmış muvazaa davası var. Bu tartışma hukuken de bitti. Şimdi kamuda asıl-yan iş ayrımı yapmak ve bunun üzerinden 200 bin işçiyi kadroya alıp, geriye kalan 450 binini taşerona mahkûm etmek doğru değil. Taşeron tümüyle ortadan kaldırılmalı ve yasaklanmalı” dedi.
-
HDP'yi Bekleyen Tehlike
HDP yönetiminde radikal değişim 5 Kasım 2015 09:37 HDP’de seçim nedeniyle ertelenen olağan kongre için hazırlık başlatılırken yönetim kademelerinde kapsamlı bir değişikliğe gidilmesi bekleniyor. Parti tüzüğündeki ‘iki dönem kuralı’ndan etkilenen Eşbaşkan Selahattin Demirtaş’ın yeniden adaylık durumu ise belirsizliğini koruyor. Milliyet gazetesinden Namık Durukan’ın haberine göre, HDP, DTK, DBP ve HDK eş başkanlarının katılımı ile önceki gün yapılan kapsamlı toplantıda, çözüm sürecinin geleceğinin yanı sıra HDP’nin oy kaybı, parti politikalarının değiştirilmesi ve partide değişim için planlamalar ele alındı. HDP yönetimi cumartesi günü de partinin il eşbaşkanlarını, pazar günü Parti Meclisi’ni (PM), gelecek hafta da Merkez Yürütme Kurulu’nu (MYK) toplayacak. Toplantılarda HDP’nin yeni yol haritasına yön verilecek ve kongre tarihi netleştirilecek. Kongre ile birlikte yönetim kademelerinde kapsamlı bir değişikliğe gidilmesine kesin gözüyle bakılıyor. Eşbaşkan Figen Yüksekdağ, DİHA’ya yaptığı değerlendirmelerde önümüzdeki süreçte izleyecekleri yol haritasını şöyle özetledi: “Aralık sonu ya da ocak başında kongremizi gerçekleştireceğiz. Bütün yönetim kademelerimizi yeniden düzenleyeceğiz. Siyasi olarak önemli bir görev ve sorumluluğu üstlendik. Meclis’in üçüncü partisi olarak çıktık, ancak Meclis’in ikinci partisi gibi çalışacağız. Meclis çatısı altında, Türkiye halklarının taleplerinin en etkili, en iyi ana muhalefet çalışmasını yürüteceğiz. Yeni ve demokratik bir anayasanın yapılabilmesi için Meclis içinde ve dışındaki bütün demokrasi güçlerini birleştirme yönünde bir siyasi tutum belirledik.” Yüksekdağ, Meclis’te birlikte hareket edilmesi konusunda CHP’ye çağrı da yaptı. Yüksekdağ, HDP olarak, yeni dönemde çözüm sürecine ilişkin izleyeceği politika konusunda parlamentoyu adres gösterdi. ‘DEMİRTAŞ DEVAM ETMELİ’ Hazırlık çalışması devam eden HDP’nin olağan kongresinde “İki dönem” kuralının işletilmesi halinde Eşbaşkan Selahattin Demirtaş’ın yeniden eşbaşkanlığa aday olup olmayacağı netlik kazanmadı. Tabanın, Demirtaş’ın yeniden eşbaşkan olmasında ısrar ettiği belirtiliyor. Eski HDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan da Twitter hesabından dün HDP yönetimine seslenerek, “2 dönem kuralı gözden geçirilmeli, Selahattin Demirtaş devam etmeli” demişti.
-
Gezi’ye ceza yağdı!
Gezi Parkı Davası'nda Gerekçeli Karar Açıklandı 321 sayfalık Gezi Parkı Davası'nın gerekçeli kararından: -".. kamu düzeninin bozulduğu ve bozulan düzenin sağlanması bakımından görevlilerin eylemlere müdahale ettiği anlaşılmıştır" 2 doktor ile Dolmabahçe Bezm-i Alem Camii'ne sığınan göstericilerin de aralarında bulunduğu 255 sanıklı Gezi Olayları Davası'nda mahkeme gerekçeli kararını açıkladı. 321 sayfalık gerekçeli karar İstanbul 55. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Yener Yıldırım tarafından yazıldı. “Camiyi tıbbi atıkları, yiyecek ve içecek atıklarıyla kirlettikleri anlaşılmıştır" Gerekçeli kararda "İbadethaneyi kirletme" suçundan 10 ay hapis cezası alan doktorlar Sercan Yüksel ve Erenç Yasemin Dokudan'ın da aralarında bulunduğu 4 sanıkla ilgili bölüm de yer aldı. Gerekçeli kararda, “Şüphelilerin camii içerisinde yiyecek ve içecekler tükettikleri, camii içerisini tıbbi atıkları ile yiyecek ve içecek artıkları ile kirlettikleri, ayrıca camii içerisine zarar verdikleri anlaşılmıştır" denildi. Olay yeri inceleme raporuna da yer verildi Gerekçeli kararda, “Olaylar sonrası görevliler tarafından camii içerisinde yapılan incelemelerde, camii içindeki kadınlara ayrılmış kısmın pencere önünde içi boş ve ezilmiş halde bir bira kutusu ile müezzin bölümünde boş sigara kutusu, yerlerde söndürülmüş halde sigara izmaritleri bulunduğu anlaşılmıştır. Yapılan Olay Yeri İnceleme Raporu'ndaki tespitlere göre meydana gelen olaylar nedeniyle camiinin bahçe kısmının aydınlatılmasında kullanılan spot lambalarından 2 tanesini kırık olduğu, güvenlik kameralarının sökülerek çalındığı, Dolmabahçe Sarayı kafeteryasından camiye geçilen demir kapının kilit kısmının kırıldığı, camii kapısının arkasında bulunan demir sürgülerin kırıldığı, müftülük kapısı ile bağlantısı olan ahşap kapının kırıldığı, zemin katta namaz kılınan bölümdeki ahşap paravanın kırarak zarar verildiği, minber kısmındaki Arapça yazıların bulunduğu perdelerden bir kısmının çalındığı anlaşılmıştır. Yine minber yanında bulunan kalorifer tesisatının ahşap dış koruma kısımlarının kırılarak zarar verildiği anlaşılmıştır" ifadelerine yer verildi. "İbadethaneyi kirletmek suretiyle zarar verdikleri anlaşılmıştır." “Şüpheliler Erenç Yasemin Dokudan ve Sercan Yüksel'in de aralarında bulunduğu 4 sanığın ilgili dinî inanışı benimseyen toplum kesimlerini tâhkir etmek kastı ile ibadethane olan ve herkes için geçerli belirli giriş kuralları bulunan Dolmabahçe Bezmiâlem Valide Sultan Camii' ne ayakkabıları ile girerek, savunmalar doğrultusunda ibadethaneye zor durumda kalınarak ayakkabılar ile girildiği kabul edilse dahi ibadethane içerisinde zor durum sonrası ayakkabılar ile gezinmeye devam edilerek, keza camii içerisini de revire çevirerek, kullanılan tıbbi malzemeler ve tüketilen gıda maddelerinin atıklarını, içilen sigara izmaritlerini yerlere atarak ibadethaneyi kirletmek suretiyle zarar verdikleri anlaşılmıştır" denildi. "Doktorların gösteri yürüyüşüne katıldığı tespit edilememiştir ama..." Kararda, “Erenç Yasemin Dokudan ile Sercan Yüksel' in, kanun dışı toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katıldıkları tespit edilememiş ise de, mesleğe ait özel formalar ile kanun dışı eylemlerde bulunurken yaralanan eylemcilere temin edilen ilaçlar ile tıbbi yardımda bulundukları, bu şekilde suç şüphesi altında olan şüphelileri kanuni takip yapacak mercilere bildirmedikleri gibi aksine kanun hilâfına olarak şüphelileri kayırdıkları anlaşılmıştır" ifadelerine yer verildi. "Toplantı ve yürüyüş hakkının sınırsız olmadığı ortaya konmuştur." “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na göre herkesin önceden izin almaksızın, şiddet veya silah kullanmadan gösteri veya toplantı düzenleyebileceği hüküm altına alınmıştır" denilen gerekçeli kararda "Ancak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 34. maddesine göre "Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, ancak millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir", AİHS'nin 11. maddesinin ikinci fıkrasına göre de; "Bu hakların kullanılması, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla ve ancak yasayla sınırlanabilir. Bu madde, bu hakların kullanılmasında silahlı kuvvetler, kolluk mensupları veya devletin idare mekanizmasında görevli olanlar hakkında meşru sınırlamalar konmasına engel değildir" şeklinde sınırlama öngörülmek suretiyle toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının sınırsız olmadığı ortaya konulmuştur" denildi. Olaylar ayrıntılı anlatıldı Mayıs ve Haziran 2013 tarihinde Taksim ve çevresinde yaşanan olayların ayrıntılı olarak anlatıldığı gerekçeli kararda, grupların polise taş ve soda şişeler ile saldırdıkları, ara sokaklarda bulunan işyerlerine, bankalara kamu malı niteliğini taşıyan yerlere zarar verdikleri, işyeri ve bankalara spreylerle sloganlar yazıp sinkaflı cümleler yazdıkları, sapanlarla görevlilere bilyeler attıkları, barikatlarla yolların kapatıldığı, ve onlarca havai fişek ile görevlilere saldırdıkları kaydedildi. Polis kanuna göre hareket etti Gerekçeli kararda, polisin “Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'a göre eylemlere katılanlara müdahale ettikleri, görevlilerin müdahalesinin yasal dayanağının anılan yasa olduğu kaydedildi. "Kamu düzeni bozuldu" Gerekçeli kararda, “Dava konusu eylemlerin ika edildiği mahaller ve nitelikleri de nazara alındığında kamu düzeninin bozulduğu ve bozulan düzenin sağlanması bakımından görevlilerin 2559 sayılı yasa gereğince eylemlere müdahale ettiği anlaşılmıştır" denildi. 244 Sanık ceza almıştı 23 Ekim Cuma günü mahkeme 7 sanığın üzerlerine atılı tüm suçlardan beraatine karar vermişti. 244 sanığı "Silah sayılan maddelerle gösteriye katılma", "2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet" "Görevi yaptırmamak için direnme", "İbadethaneyi kirletme", "Görevli memura hakaret", "Mala Zarar verme", "Kamu görevinin usulsüz üstlenilmesi", "Özel işaret ve kıyafetleri usulsüz kullanmak" gibi değişik suçlardan 2,5 ay ile 1 yıl 2 ay 16 gün arasında değişen hapis cezalarına çarptırmıştı. Asistan Doktor Sercan Yüksel ve Erenç Yasemin Dokudan'ın da aralarında bulunduğu 4 sanık ise "İbadethaneyi kirletme" suçundan 10 ay hapis cezası veren mahkeme, bu cezayı ertelemişti. DHA
-
HDP'yi Bekleyen Tehlike
DEMİRTAŞ'TAN BAŞKANLIK AÇIKLAMASI HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 'yeni anayasa' ve 'başkanlık' konusunda açıklama yaptı. DHA - HDP Eş Genel Başkanı Selehattin Demirtaş, özgürlükçü sivil, demokratik bir anayasa istediklerini belirterek, "Ama tartışmanın başkanlık üzerinden yapılması yanlış bir yaklaşımdır. Başkanlıkla ilgili tavrımız kişisel değildir. Şahsen ben başkan seçileceğimi bilsem de ne ben, ne de partimiz HDP, başkanlık sistemiyle ilgili bir tartışmanın içine girmez. Bu doğru bir yaklaşım da olmaz" dedi. "BAŞKANLIK TAVRIMIZ KİŞİSEL DEĞİLDİR" Diyarbakır'da bulunan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, bir grup gazeteci ile bir araya gelerek gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Demirtaş, her şeyden önce Türkiye'nin ihtiyacı olan özgürlükçü, sivil, demokratik yeni bir anayasa istediklerini söyledi. HDP Eş Genel Başkanı, şöyle dedi: "Darbe, Kenan Evren Anayasası'ndan Türkiye'nin kurtulması lazım. Ama tartışmanın başkanlık üzerinden yapılması yanlış bir yaklaşımdır. Anayasa da tartışılması gereken asıl önemli mevzular, temel insan hakları, özgürlükler konusudur. Bu konudaki yaklaşımların öne çıkması lazım. Biz güçlendirilmiş demokratik bir parlamenter sistem ve güçlü yerinden yönetim modeli önerdik. Partimizin bu konudaki tututumunda herhangi bir değişiklik yok. Değişliği gerektirecek bir şey de yok. Bizim başkanlıkla ilgili tavrımız kişisel değildir. Şahsen ben başkan seçileceğimi bilsem de ne ben, ne de partimiz HDP, başkanlık sistemiyle ilgili bir tartışmanın içine girmez. Bu doğru bir yaklaşım da olmaz. Türkiye'nin gündemi başkanlık filan değildir. Anayasayı da onun üzerinden tartışmayı biz doğru görmüyoruz. Anayasayı'da tartışmaya hazırız. Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurulursa görev almaya hazırız ve dediğim gibi bütün maddelerini biz daha güçlü bir demokrasi ile nasıl buluşturabiliriz? Buna bakarız. Bunun dışında sırf tartışmalara girmenin anlamı yok ve dediğim gibi Türkiye'nin darbe anayasasından kurtulması için de herkesin biraz kendini merkeze koymaktan vazgeçmesi lazım." "İKİ PARTİNİN ÇÖZÜM SÜRECİNİ YÜRÜTMESİ SONUÇ ALMAYABİLİR" HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, toplumun önünde en acı sorunun çatışma, ölüm, kan, gözyaşı olduğunu, 'Çözüm süreci' isminin şöyle veya böyle komasının çok önemli olmadığını anlatırken şöyle konuştu: "Fakat 'çözüm sürecini' buzdolabına koyanlar, şu 6 ay içerisinde neredeyse 1500 insanın ölümüne yola çtılar. Bunun neden yapıldığı çok iyi ortaya çıktı. Oylarını arttırmak için kendilerini toplum nezdinde vazgeçilmez, tek bir iktidar alternatifi sunmak için bunları yaptılar. Fakat bir yandan da yeniden 'Çözüm sürecine' dönülmesi için yolunu hep birlikte açmamız gerekiyor. Çözüm dediğimiz şey, HDP için AKP için öngürdüğümüz bir süreç değildir. Bütün Türkiye'yi, hepimizi; Türk'ü de Kürd'ü de ilgilendiren vazgeçilmez bir barış arayışıdır. Dolayısıyla yeni parlamento çözüm sürecini acilen gündemine almalıdır ve parlamento çözümün merkezinde olmalıdır, partiler değil. Şu partinin, bu partinin öncülüğünü yaptığı bir çözüm süreci, geçmiş dönemlerde de görüldü. Ciddi sıkıntılara yolaçabiliyor. Bu HDP de olsa, AKP de olsa, sadece 2 partinin çözüm sürecini yürütmesi sonuç almayabilir. Ama parlamento, resmi olarak görev üstlenir, bir komisyon aracılığıyla çözüm sürecinin resmi muhatabı haline gelirse bu herkesi rahatlatır, doğru yöntem bu olur. Ama tabi ki tartışılması lazım. Öncelikle olarak hükümetin yapması gereken şey, karşılıklı ateşkes pozisyonuna, çatışmasızlık pozisyonuna dönülecek bir irade ortaya koymalıdır. Şimdi bir yandan operasyonla tüm hızıyla devam edeceğiz. Yeter ki samimiyet ortaya konsun. Seçim dönemi, seçim öncesi yaşananlar, bütün bunların hepsi bir kalemde silinecek şeyler değil. Bunlardan da vazgeçmeden, bir yandan demokrasi mücadelesi mücadelesi sürdürürken, parlamento içi ve dışında, bir yandanda barış için diyalog kanallarını açık tutması lazım."d "PARLAMENTO SORUMLULUK ÜSTLENMEZ İSE NE YAZAR?" Kamu güvenliğinin herkes için önemli olduğunu, kendilerinin de bunu istediklerini söyleyen Demirtaş, şöyle dedi: "Öcalan'ın, KCK'nın da sürece dahil edilip, silahsızlanma boyutuyla, bununla ilgili çıkarılacak yasalarla ilgili en azından müzakere etme boyutuyla ve bir bütün olarak Türkiye'de PKK'nın silah kullanmadığı, kullanmayacağı bir ortamı yaratma boyutuyla mutlaka dahil etmeleri lazım. Kim 'Dışlayarak yaparız' derse kendisini kandırmış olur. Biz asla böyle bir aldatma içerisine girmedik. 2.5 yıl İmralı'da konuşuldu. O süre içerisinde çatışma olsa belki, 5 bin insan yaşamını yitirecekti Allah korusun. O gün insanlar ölmemişse, o görüşmelere borçluyuz. Türkiye bölündü mü, parçalandı mı? Artık bu bölünme korku, paranoyaların bir tarafa atılması lazım. İşin muhataplarıyla oturup, samimi bir diyalog kurmak gerekir. Ama eski tarzda da olmaz. Öyle HDP milletvekili adaya gidecek, gelecek konuşacak, böyle bir mekanizma da artık doğru değil. Şefaf, açık bir çözüm heyeti olmalı. Parlamento sorumluluk üstlenmezse HDP heyeti 1000 defa İmralı'ya gitse ne yazar. Çözüm çıkmaz. Dolayısıyla biz aman aman hemen İmralı'ya gidelim bir tutum içerisinde değiliz." "HDP SEÇMENİ SANDIĞA GİTMEDİ" Demirtaş, HDP'nin 1 Kasım'da 7 Haziran'a oranla oy kaybının nedenleri arasında sayılan çatışma, handek kazılması, barikat kurulması ve öz yenetim ilanları ile ilişkisinin olup olmadığı ile ilgili bir soru üzerine, bir faşizm ortamında, devlet olanaklarının ahtapot gibi ele geçirmiş, başka kimseye seçim çalışması yaptırmayan, tek parti diktasına karşı bir seçim kampanyası yürütmeye çalıştıklarını iddia etti. HDP Eş Genel Başkanı şöyle devam etti: "Şimdi sanki ortada, eşit ve adil bir seçim yarışı vardı ve biz de bu oyları aldık gibi bir değerlendirme yapılıyor. AKP, bizim şartlarımızda seçime girmiş olsa; iddia ediyorum yüzde 3 oranında oy alamazdı. Dolayısıyla bu yüzde 11 oyumuz, bütün kızıl kıyamete karşı çok başarılı bir halk iradesi çalışması, tümüyle de öz gücümüzdür. HDP kemik tabanıyla en kötü, en saldırı altında olduğu halde yüzde 11'lik bir kenetlenme yaşayabilecek bir partidir ve Türkiye'nin siyasi ana akımıdır. Bunu kimse değiştiremez. Her türlü hileyeye, baraj altında bırakmak için her türlü sahtekarlığa, saldırılar yaptılar, katliam yaptılar fakat bunu başaramadılar. Çatışma ortamından partiler elbette etkilenir. Bizim en çok oy kaybettiğimiz yerler, çatışmaların olduğu yerler değil. Batıda daha fazla oy kaybettik. Örneğin İstanbul'da daha fazla kaybettik. Kaybettiğimiz oylar da bir başka partiye gitmedi. Tespit ettiğimiz kadarıyla, seçmenimizin sandığa gitmeme gibi bir durumu gelişti. Örneğin, 7 Haziran'a göre, AKP'ye en az oy kaptıran biziz. Daha çok HDP seçmenin sandığa gitmediği gibi bir eğilim seziyoruz." "GÖREV ALABİLİRİZ, ALMAYABİLİRİZ" HDP'nin Ocak ayında yapılacak büyük kongresi ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Demirtaş, Cumhurbaşkanlığı seçiminden bu yana seçim yoğunluğu nedeniyle partiyi toparlayacak fırsatı bulmadıklarını söyledi. Cumhurbaşkanlığı ve ardından geçirilen 2 seçim deneyiminden de yola çıkarak, eksik kaldıkları noktaları gözden geçireceklerini ifade eden HDP Eş Genel Başkanı, şöyle konuştu: "Siyasetimizde, örgütlenme modeli, üslubumuzda, dilimizde, parti programımızda bütün bunları kapsamlı bir özelleştiriye tabi tutacağız. Mücadeleyi sadece parlamentodan ibaret de görmüyoruz. Her taraf bizim için örgütlenme alanıdır. Halkın sorun yaşadığı her yerde siyaset yapıyoruz. HDP, toplumsallaşacak giderek. Buradan kastettiğim şey şudur; HDK aracılığıyla işçi, çiftçi, kent, kadın, gençlik, çevre, inanç meclisleri, Türkiye'nin her yerinde güçlü halk meclislerinin kurulmasına destek olacağız. Partimizi toplumsal zeminde güçlendirmeyi hedefliyoruz. Eş genel başkanlık, kendini dayatmayla elde edilmiş makamlar değil. Biz diğer partilere benzemeyiz. Partimizin yetkili kurullarında; PM, parti merkez yürütme kurulu, il teşkilatlarımızla yapacağımız toplantılarda bunların hepsini gözden geçireceğiz. Mevzu Demirtaş-Yüksekdağ değil, görev alabiliriz, almayabiliriz, bunların hepsine açığız. Önemli olan HDP'nin eksiklik, yetmezliklerini halka karşı sorumluluklarını yetersiz kaldığı durumlarda, yerinde tespit edip onları tamamlamaktır. Biz burdan meseleye bakıyoruz. Kesinlikle güçlü bir tartışmaya ihtiyaç var. HDP çok olgunlaştı ama yeterli bir parti değil, mükemmele, ideale doğru götürmemiz lazım. Yeni kurulmuş bir parti ama köklü bir geçmişi var. Bunları iyi sentezlememiz lazım. Çok daha ilerici, radikal, demokratik bir parti programı üzerinden çalışmalarımızı yürütmemiz lazım. Daha çok partiyi sokakta, mahallede örgütleyecek çalışmalara bizler ağırlık vereceğiz." "KÜRTLER KİMSENİN MALI DEĞİLDİR" HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, 7 Haziran sonuçlarından sonra yapılan emanet oy tartışmalarına değinirken seçimde partilerin aynı oyu alacaklarına dair bir şey bulunmadığını, seçimlerin partilere verilen halk desteğini ölçmek için yapıldığını söyledi. Selahattin Demirtaş, şöyle konuştu: "Asıl sıkıntılı mevzu, demokratik bir seçim, adil, eşitlikçi bir seçim ortamı yok. Dolayısıyla ortaya çıkan oy durumları reel ölçüler değil. Halkın gerçek düşüncelerini bir tespit yapamıyoruz Türkiye'de, buna izin vermiyorlar. Büyük bir hezimet yaşamış değiliz. Kürt oylarının AKP'ye gittiği büyük bir yalandır. Aldığımız yüzde 11'lik oyu kim verdi bize? Hindistanlılar mı bize verdi? Kürtler AKP'ye dönmüşmüş. Saçmalamasınlar, AKP'nin önünde kuyruk önünde bekleyen bazı aday adayları, etrafıyla çevresiyle AKP'ye oy vermiş olabilir. Saygı duyuyoruz. Bize verecekler diye bir şey yok. Ama burada birkaç milletvekili arttırdılar diye AKP büyük zafer kazanmış havası yaratıyorlar. Rakamlar ortada, Kürtler halen kendi irade, taleplerinin arkasındadır. Özgüvenle, disipli olarak, Türkiye'nin demokrasisine katkı sunmak istiyorlar. Kürtler kimsenin de koçbaşı değildir. Yani Kürtler üzerinden tartışma yapıp, bir seçimde Kürtlere hakaret edip, öbür seçimde kürtleri överek, kendi amaçları için Kürtleri kullanmaya çalışanlar da yanılırlar. Biz Kürt-Türk elele verip, Türkiye'de güzel işler yapmaya çalışıyoruz. Biz ne kimsenin aleti olduk, Kürtler ne AK Parti'nin, ne HDP'nin malıdır. Halk iradesine kim saygı duyarsa Kürtler de ona saygı duyar." "CHP'NİN İNİSİYATİF ALMASI LAZIMDIR" Demirtaş, hükümetin oy almış olmasıNIN, savaş politikalarının onaylandığı anlamına gelmeyeceğini, çatışma, savaş toplumun doğasına aykırı olduğunu ifade ederek, şeyle dedi: "Toplumun barış sesini yükseltmesi lazım. Toplum, savaş politikalarına karşı barışta dik bir duruş sergilemelidir. Toplum, 'çözüm, ateşkes' istiyor. Hükümetin kesinlikle buna cevap vermesi lazım. KCK'nın de yeniden diyalog ve müzakereye dönüş yollarını yaratacak bir pozisyonda durması lazım. Ölümlere sebebiyet vermek şu dönem, hiç kimseye kazandırmaz. Herkes daha serinkanlı, en azından barışa şans veren bir pozisyonda durmalı, en az yeni parlamento insiyatif alıp almıyor mu? Bunu hep birlikte görelim. Bunun için biraz zamana ihtiyaç var. Ve özellikle Cumhuriyet Halk Partisi'nin insiyatif alması lazım. Ana muhalefet partisi olarak bu konularda ne diyorsa, çok net bir şekilde, karnından konuşmadan, somut projelerle toplumun önüne bir çözüm alternatifi sunması lazım. Bizim bir projemiz var. CHP'nin ki nedir? Ortaya koymalı. Ve bizler bir demokrasi projesi etrafında toplanabilmeliyiz. Öyle olursa hükümet savaş politikalarında ısrar da etse sürdüremez. Parlamento barışın öncülüğünü yapar."
-
İç Dökme Köşesi
Hayir, konu iyimserlik,kotumserlikten ziyade,insanoglunu beyin ve zihinde insan yapan algilar ve degerlerdir. Cunku suclu, hatali insan yoktur. Degerlendirme ve algi ya gore suclu hatali dusunce ve davranış vardir. Ne yazikki herkes bunu kendinde degil, baskasinda arar.
-
HDP'yi Bekleyen Tehlike
Konu hic bir zaman bir suclama degildi. Sadece her farkli durumda HDP' nin cizgisini koruyabilmesi adina bir uyariydi. Cunku ortada olan bir algi operasyonunu yani "hdp=pkk=kurd=teror" olmadigini gostermek ti. Iste bu baskanlik ve Anayasa konusundaki uyari da bunun ile ilgili. Zaten gelen saldirilarda bu yuzden ve verilmek istenen algi ile paralel
-
İç Dökme Köşesi
Bizim televizyonda her kanal var ve dizilerde takip ediliyor. Bence sorun biz ve onlar farki degil, her iki tarafinda kendini Digerine kendi verdigi gibi ifade edememesi. Bu da birbirimizi anlamaktan degil, sadece kendi istedigimiz gibi anlamaktan ve genelde anlasilamama sorununu kendimizde gormekten degil, karsi tarafta gormekten kaynaklanıyor.
-
HDP'yi Bekleyen Tehlike
Anladim da, yazi neden olumsuz algilandi ki. Yazi sadece HDP' nin bir oyuna gelmemesi uzerine bir uyari. Asgari musterek ise, belli degil mi? İnsan haklari ve evrensel hukuka dayanan adil ve esitlikci ve de antiayrimci hak ve ozgurluklerin bariscil kararli ve azimli savunusu.
-
HDP'yi Bekleyen Tehlike
Sen, "algi operasyonu" ndan ne anliyorsun, aciklar misin?
-
Beşiktaş’ın ‘bilge’ hocası: Gezi’de gençliğin önünü kesen hükümet hata yaptı
Eyvah ki, ne eyvah! Desenize bu sene de sampiyonluk ve kupa gitti. Neden mi? "Diktatore biat etmeyen, bertaraf edilir" de ondan.
-
Beşiktaş’ın ‘bilge’ hocası: Gezi’de gençliğin önünü kesen hükümet hata yaptı
Beşiktaş’ın ‘bilge adam’ olarak anılan teknik direktörü Şenol Güneş, “‘Bilge adamlık’ benim haddime değil, bilgelere saygısızlık olur. Ama herkesin bir hikâyesi vardır, dolayısıyla herkes bir romancıdır” dedi. Gezi eylemleri sürecinde hükümetin gençliğin önünü keserek hata yaptığını savunan Güneş, “O gençlik, fikrini söyleme hakkını kullanmalıydı. Biz futbolcuya “Kafanı kaldır, önünü gör” deriz. Gençliğe ne diyeceğiz? Yine ‘Kafanı kaldır’ dememiz lazım ama sen kafayı bastırıyorsun! Bastırmayla gelişme olur mu?” diye sordu. ‘Dünya Kupası’na giderken yalnız, dönerken kalabalıktım’ ‘Düşünen Spor Dergisi’ Socrates’in son sayısında Kutay Ersöz’e konuşan Güneş, başında olduğu Türkiye milli takımının üçüncü olarak tamamladığı 2002 Dünya Kupası’nın ardından saçına ve kıyafetine yöneltilen eleştirileri hatırlatarak şunları söyledi: “Dünya Kupası’na giderken yalnız, dönerken kalabalıktım. Giderken kıyafetim konuşulmadı ama dönerken konuşuldu. Oysa benim kıyafetim hep aynıydı. Saçımı eleştirdiler mesela… Berberim Balmumcu’da, çok eskiden beri ona giderim. Dedim ki: “Bak beni eleştirmiyorlar, seni eleştiriyorlar.” Bu, işin magazin tarafı. Kötü olan, halkın bir kesimi bu tarafa daha çok takılıyor.” ‘Genel kültür parayla büyümez’ “İşler iyi gittiği zaman ‘bizden’, kötü gittiği zaman ‘senden’ bilinir” diyen Güneş şöyle devam etti: “Bizim eğitim düzeyimiz düşük. Eskiden örf ve ananelere bağlı “Otur, kalk!” düşüncesi vardı. O gün için geçerliydi. Yaratıcılığı kısıtladığını düşündükten sonra bunu değiştirdik. Ama yeni döneme geçerken hayatla ilgili kanunlar koyamadık. Onun boşluğunu yaşıyoruz. Ekonominizi büyütebilirsiniz ama genel kültür parayla büyümez, satın alınacak bir şey değil o. Çocukluğumuzda kıtlık vardı. Bir gömlekle üç sene okudum. Şimdi her gün değiştiriyorsun. Ama o çocuğa ne veriyorsun, zihnini/davranışlarını nasıl geliştiriyorsun? Bunların hepsini verebilsek, o zaman başka şeyler konuşmaya başlayacağız.” ‘Zenginlik düşünceyle olur’ Suruç ve Ankara katliamlarına atıfla, “Türkiye’de çok sorun var ama artık sıra canlara geldiği için öbürlerini unuttuk. Bombalanma olayları mesela; böyle bir ülkede, ne çalıştığınızı, ne kazandığınızı düşünebilir misiniz?” sorusunu yönelten Güneş, “Ben çocukken fakirdim ama isyankâr değildim. Şimdi durumum iyi ama çocuğuma daha iyi bir imkân sunabiliyor muyum? Hayır, tam tersi… O günkü imkanlar inanın daha iyiydi. Çünkü daha huzurlu, daha mutluyduk. Parayla, ekonomiyle zenginlik olmaz. Düşünceyle olur. Ama ekonomi yardımcı olur, buna katılıyorum” ifadelerini kullandı. ‘Acını acıyla unutturamazsın’ ‘Vahşet’ olarak adlandırdığı Ankara katliamını gerçekleştirenlerin insan olamayacağını söyleyen Güneş, “Kim olduğu da önemli değil, kimin yaptığı da… Zaten öyle bakıldığı için bu sıkıntılar oluyor. Dünya da böyle bakıyor. Benim teröristim, senin teröristin… Sorsan barış için gelip savaşıyor. Yok ya, ölenlere ne oluyor? Acını acıyla unutturamazsın. Başka bir adım atmalısın. Onun için daha barışçı olmalısın. Kavgayla büyüyemezsin” diye konuştu. ‘Başbakan da cumhurbaşkanı da halkın içinde olmalı’ Makamın, paranın gücünü kullanarak başkasına eziyet etmeyi büyük ayıp olarak gördüğünü vurgulayan Güneş, “Ben sıradan insan olurum, kuyruğa girerim, hiç rahatsız olmam. Sen bakansın, toplantın var, yetişeceksin. Tamam. Ama halkı rahatsız eden bir yapıyı istemiyorum. Başbakan da cumhurbaşkanı da halkın içinde olmalı. Ama biz onu ilahlaştırıyoruz, uzaklaştırıyoruz kendimizden. Sonra al başına belayı” dedi. ‘Bastırmayla gelişme olur mu?’ “Sendika döneminden bahsettiniz, hala solculuk var mı?” sorusuna “Bu dönemlerde ben sağ-sol konuşmam. Oyuncuyken de bana “Konuşma!” dediler. Artık bunları daha iyi anlıyorum. Görüşleri bir tarafa sıkıştırmayı doğru bulmuyorum” karşılığını veren Güneş, Gezi eylemlerine ilişkin ise şunları söyledi: “Gezi olaylarında bir hata yapıldı, bir şeyler karıştırıldı. Genç bir nesil, oraya düşüncesini söylemeye gitti, bir şeyler yapmak istedi. Kimlik arayışındaydı. Ve bu, doğru bir kimlik arayışıydı ama olay siyasi tarafa çekildi. Hükümet onların önünü kesti. Bence o noktada hata yapıldı. O gençlik, fikrini söyleme hakkını kullanmalıydı. Biz futbolcuya “Kafanı kaldır, önünü gör” deriz. Gençliğe ne diyeceğiz? Yine “Kafanı kaldır” dememiz lazım ama sen kafayı bastırıyorsun! Bastırmayla gelişme olur mu?”
-
İstanbul'da büyük şok: 8 ölü
Sağlık Bakanlığı'ndan sahte içki açıklaması Sağlık Bakanlığı, İstanbul'daki sahte içki ölümleriyle ilgili açıklama yaptı. Sahte içkiden ölenlerin sayısının 20 olduğunun belirtildiği açıklamada, "İstanbul ilimizde 18 Ekim 2015 tarihinden bu yana hastanelerimize müracaat eden 91 kişinin alkol zehirlenmesinden etkilendiği anlaşılmış, bu hastalarımızdan 20'si hayatını kaybetmiştir. Bugün itibari ile; yoğun bakım ünitelerinde 10 hastamızın tedavisine devam edilmektedir. 11 ise hastamız normal serviste gözlem altında tutulmaktadır. 4 şüpheli vakanın ise adli tıptaki tetkik sonuçları beklenmektedir" denildi. Ve bu saglikbakani, konu ile ilgili bakanlar kurumlar, devlet hukumet hala gorev basinda. Hic bir seyden sorumlu degillermis gibi sadece aciklama yapiyorlar. Sahi, sorumlusu kim bu katliamlarin?
-
İstanbul'da büyük şok: 8 ölü
Bin litre sahte içkiyle yakalandı 'içiciyim' dedi Tekirdağ'da bin litre sahte içkinin ele geçirildiği operasyonda gözaltına alınan kişi, içkileri kişisel tüketimi için ürettiğini söyledi. Tekirdağ Çorlu'da bir imalathaneye düzenlenen baskında, bin litre sahte içki ele geçirildi. Polis ekipleri, Reşadiye Mahallesi'nde bir apartman dairesinin sahte içki imalathanesi olarak kullanıldığını tespit etti. Bin litre sahte içki ile imalatta kullanılan damıtma makinesi ele geçirilen operasyonda polis, sahte içkiyle ilgili B.Y. adlı kişiyi gözaltına aldı. B.Y. ifadesinde, ele geçirilen içkiyi kişisel tüketimi için ürettiğini söyledi.
-
İstanbul'da büyük şok: 8 ölü
Sahte içkiden yaşamını yitirenlerin sayısı 30'a yükseldi 2 hafta önce başlayan, zehirlenme şikayetiyle hastaneye başvuran sahte içki kurbanı 91 kişiden 30’u hayatını kaybetti. İstanbul’da 18 Ekim’den bu yana alkol zehirlenmesi nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısı 30’a yükseldi. 18 Ekim’de başlayan süreçte sahte içki nedeniyle 91 kişi farklı hastanelere müracaat etti. Tedavi sürecinde elde edilen numunelerden, bu kişilerin alkolden zehirlendiği anlaşıldı. Vatan'daki habere göre, rahatsızlanarak hastanelere başvuranlardan 30’u alkol zehirlenmesinden yaşamını yitirirken, 9 kişinin yoğun bakımda, 12 kişinin ise servislerdeki tedavileri devam ediyor. Bu arada, 4 şüpheli ölüm vakasına ilişkin Adlı Tıp Kurumu’nca yürütülen araştırmanın sürdüğü bildirildi. 1 tondan fazla sahte içki Sahtecilikle ilgili adliyeye sevk edilen 21 şüpheliden 14’ü tutuklandı, 7 kişi ise serbest bırakıldı. Serbest bırakılanlara yurt dışı çıkış yasağı konuldu. Öte yandan Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde 1 tondan fazla sahte içki ele geçirildi. Sahte içkiyle dolu 200 şişe ve imalatta kullanılan damıtma makinesine el konuldu.
-
HDP'yi Bekleyen Tehlike
Resmi olmayan secim sonuclarina gore; AKP eger HDP ile anlasirsa, referandumsuz olarak yani mecliste gerekli olan 376 yi saglayarak hem baskanlik sistemini kurabilir, hem de Anayasayi ILK DORT MADDE DE DAHIL TAMAMEN degistirebilir. Peki buradaki tehlike nedir? Buradaki tehlike ayni zamanda HDP'nin de gercek niyetidir. Bugun HDP'ye destek verenlerin icinde, HDP'yi PKK ile bir tutmayanlar Kurd milliyetciligi ile sinirlamayanlar Turkiye'nin tum farkli halk ve kesimlerini kucaklayan olarak gorenler Ulke cografi butunlugunu koruyacak olarak gorenler Turkiye'nin tek demokrasiden, baristan, esitlikten yana olan partisi olarak gorenler. Gecmis kurd kokenli partilerden farkli gorenler PKK ya da Ocalan'in gudumunde gormeyenler Evrensel hukuk insan haklari ve hak ve ozgurluklerden yana gorenler. Kisaca AKP'nin "HDP=KURD=PKK=OCALAN" algi operasyonuna gelmeyenler Yani HDP icindeki, HDP de bulunma nedeni kurd kokenligine kurd milliyetciligine dayanmayan, aydinlar, ilericiler, sosyalistler, baris yanlilari, demokrasi yanlilari, cagdaslar, hak ve ozgurlukculer, AKP'ye TURKLUK/TURKCULUK VE KURDLUK KURDCULUK altinda degilde, her turlu biattan uzak olarak direnen ve AKP'ce bertaraf edilenler mevcut. Iste tam da bu nedenlerden HDP bir yolayriminda; Ya herkese AKP'nin HDP ile ilgili vermek istedigi alginin bir operasyon oldugunu gosterecek ve boyle bir ortakliga imza atmiyacak, ya da hakikaten AKP'nin dedigi gibi cikacak ve "banane Turkiye'den cografi butunlugunden, ben kendi halkima kurd halkina bakarim. Eger AKP'den alirsam, kurd cografi bagimsizligini, ozerkligini, v.s. o zaman AKP ile isbirligine gider; anayasa degisikligine ve baskanlik sistemine "evet" derim" Yani "HDP=KURD=PKK" YI KANITLAYACAK YA DA BUNUN BIR ALGI OPERASYONU OLDUGUNU ORTAYA KOYARAK BUNUN AKSINI KANITLAYACAK. Eger kanitlayamazsa belki kendi asil politik cikar amacini elde etmis olabilir. O zaman unutmasinki, 13 yillik AKP iktidarinda, daha once oyuna gelen; Esad, Cemaat, PKK, Ulusalcilar gibi, kendiside oyuna gelmis olur. Yine ayrica, AKP'nin kendisini rahat birakacagini da dusunurse yanilir. Cunku bu durumda karsisina da, kurd MILLIYETCILERI DEGIL; KURD KOKENLI AKP UMMETI DINI TEMELDE CIKACAKTIR. Cunku boyle bir ortaklikta, AKP istedigi baskanlik ve anayasa degisikligini aldiginda, ummet-I AKP baskanligini, kurd kokenli milliyetcileride ummeti kurd yapmak icin kullanacaktir. Iste sirf bu nedenden, KONU MILLIYETCILIK DEGIL; UMMETCILIK YA DA HALKLARIN MILLETI konusudur. HDP ya oyuna gelerek ummet-I AKP'ye destek verip, yok olacak; ya da milletin halklarinin cografi butunlugunun cumhuriyeti icin baris demokrasi hak ve ozgurlukler savasina devam edecektir. Bunu da bize tarih gosterecek. Iste belki de bu durumdaki HDP'nin alacagi tutum, "HDP=KURD=PKK" ALGI OPERASYONUNU HAKLI VE DOGRU KILACAK, YA DA TAMAMEN BU OPERASYONU ALGI OLARAK BOSA CIKARACAKTIR.
-
Ümmet-i AKP Başkanlığı mı / Milletin Halklarının Türkiye Cumhuriyeti mi?
7 Haziran'dan sonar, sanki 7 Haziran hic yasanmamis gibi davranan, dictatorun (tum siyasi yetkiyi elinde bulunduran'a "dictator" denir) tek bir hedefi vardi, kendi yaratmis oldugu fiili durumu kullanarak, 1 Kasim secimlerinde, AKP'yi iktidara tasimak ve AKP eliyle de anayasa degisikligi ve Baskanlik sistemi. Zaten 7 Haziran'dan sonar o cok agzindan dusurmedigi sandik demokrasisine kendisi uymamis, meclisi bekleme odasina almisti. Kurulan savas ve terror hukumeti de ulke ve toplumu secime tasidi. Secimde algi operasyonu islemis, 5 milyon korku felsefesi ve suru psikolojisi temelde 7 Haziran'a eklenmisti. Boylece sadece iktidar saglanmamis, ulke ve toplumu referendum ve hatta direk baskanlik sistemi ve anayasa degisikligine goturecek oy ufukta gorunmustu. Simdi bakalim AKP'nin oyu 317 Referandum icin gerekli olan- 330 yani +13 oy Meclis cogunlugu- 376 yani +59 oy. HDP- 59 oy MHP- 40 oy MHP ile referanduma, HDP ile de baskanlik sistemi ve anayasa degisikligine meclis gidebilir. Peki dictator gudumundeki AKP baskanlik sistemi ile neyi kastetmektedir? Diktatorun tek yetki ve merci olmasi gostermelik bir meclis bu tek yetki ve merciye oyle ya da boyle karsi cikanlarin, oule ya da boyle bertaraf edilmesi ve tamamen bu tek yetki ve merciye biat edecek UMMET-I AKP BASKANLIGI. Zaten 1 kasim sonrasi soylemlerle toplum "AKP'yi desdtekleyenler ve desteklemeyenler" diye ikiye ayrilmis durumda. Burada AKP'ye bunu saglatacak her iki meclis partisinin durumuna bakalim. MHP simdiye kadar AKP'ye verdigi her turlu destek ile, onun zaten isbirlikcisi rolu gordu. Su anda da cok kritik bir konumda. "PKK ile mucadeleye devam" algi operasyonu altinda, pek ala AKP'ye referendum icin destek verebilir. Asil kilit nokta, HDP. HDP tamamen kurd milliyetciligi politikasini one cikarip, "ozyonetim/ozerklik/yari ozerklik" sarti ile ve istedigini kurd halki Adina alarak; baskanlik sistemine ve anayasa degisikligine onay verebilir. Goruldugu gibi, 13 senede meshur "u donuslerine" AKP, bu sefer HDP'yi de katabilir. Yani 7 Haziran'dan sonar yarattigi fiili durum ile bertaraf ettigini unutur ve ittifaka girer. Esad, Cemaat, PKK, Ulusalcilar ile yaptigi gibi. Butun bunlar isin meclis yani ve yonetenlerin kismi. Peki Turkiye halklari ilericiler, devrimciler, aydinlar, cagdaslar, etigi siyasete katmayanlar, insan hakjlari ve evrensel hukuk avunuculari, her turlu halklarin ve kesimlerin hak ve ozgurlugunden yana olanlar, kimsenin yasam ve iliskisine karismamasini isteyenler, ve cagdas bir ulke ve toplumda tum farklari ile birlikte bir birine saygili birarada yasamak isteyenler bunu da su anki cografyayi koruyarak yapmak isteyenler. Kisaca tum dayatmalara karsi bugune kadar her turlu mucadeleyi yilmadan kararli ve azimli bir sekilde canlari pahasina verenler. Onumuzdeki guncel secenek gayet net ortada. Ummet-i AKP baskanligi mi/Milletin halklarinin Turkiye Cumhuriyeti mi? Herkes tarafini ve safini ona gore belirlesin. Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Bilissel Bilim/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
-
1 Kasım'ın 7 Haziran'la karşılaştırmalı sonuçları
Diktator de "Kobane dustu dusecek" diyordu, ne oldu? Ortada "Kabul etme ya da etmeme" diye bir konu yok. Bu sonucun nasil elde edildiginin aciklanmasi sorgulanmasi var.
-
1 Kasım'ın 7 Haziran'la karşılaştırmalı sonuçları
56 milyon 965 bin 99 kayıtlı seçmenin bulunduğu 1 Kasım seçiminde 48 milyon 523 bin 610 seçmen sandık başına gitti. Katılım oranının yüzde 85,18 olarak gerçekleştiği seçimde geçerli oy sayısı 47 milyon 838 bin 711 oldu. Böylece 16 partinin katıldığı 1 Kasım seçiminde 684899 oy geçersiz sayıldı. 1 Kasım'da TBMM'ye giren dört siyasi partinin seçim performansı şöyle oldu: Yeniden tek başına iktidar 23 milyon 673 bin 541 oy alan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), yüzde 49,48 ile 317 milletvekili çıkararak tek başına iktidarı oldu. 7 Haziran’da yüzde 40,87 oranında oy alan AKP 258 milletvekili çıkarmış ve 13 yıllık tek başına iktidar dönemi sona ermişti. AKP 17 ilde tulum çıkardı, 3 ilde sıfır çekti 1 Kasım’da 7 Haziran’dan 4 milyon 805 bin 129 fazla oy alan AKP, tarihindeki en yüksek oyu da almış oldu. AKP’nin oy oranındaki artış yüzde 8,61 oldu. 62 ilde birinci olan AKP, 17 ilde tüm milletvekilliklerini kazanarak tulum çıkardı. AKP'nin tulum çıkardığı iller şöyle: Aksaray, Bayburt, Çankırı, Düzce, Elazığ, Erzincan, Gümüşhane, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırşehir, Kilis, Kütahya, Nevşehir, Rize ve Yozgat. AKP Tunceli, Şırnak ve Hakkâri’de milletvekili çıkaramadı. AKP'li kadın milletvekilleri 41'den 35'e düştü AKP, 1 Kasım seçimlerinde 71 kadını milletvekili adayı gösterdi. Kadın milletvekili adaylarından 35’i TBMM’ye girmeyi başardı. AKP’li kadın milletvekili sayısı 7 Haziran’da 41 olmuştu. AKP, 7 Haziran'da sıfır çektiği Ağrı'dan milletvekili çıkardı AKP, Haziran seçiminde milletvekili çıkaramadığı Ağrı'da bir milletvekili kazandı. Cesim Gökçe, AKP'nin Ağrı Milletvekili oldu. Hangi bakan nereden seçildi? TBMM Başkanı İsmet Yılmaz Sivas'tan, Başbakan Ahmet Davutoğlu Konya'dan, 7 Haziran seçimlerinde Diyarbakır'dan seçilen Başbakan Yardımcısı Cevdet Yılmaz bu kez Bingöl'den, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş Ordu'dan, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu Bursa'dan, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci Denizli'den, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı Eskişehir'den, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek Gaziantep'ten, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık Kocaeli'nden, Gençlik ve Spor Bakanı Çağatay Kılıç Samsun'dan, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu Afyonkarahisar'dan seçildi. Tuğrul Türkeş Ankara'dan seçildi MHP milletvekili iken seçim hükümetinde yer alan, seçimlerde AKP'den aday olan Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, bu kez Ankara milletvekili olarak Parlamento'ya girdi. Efkan Ala Erzurum'dan Bursa'ya kaydırıldı Eski İçişleri Bakanı Efkan Ala Erzurum yerine bu kez Bursa'dan, eski Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan Mersin'den milletvekili oldu. Hangi illerde artırdı? Adana, Ankara, Antalya, Ağrı, Aksaray, Aydın, Balıkesir, Bingöl, Burdur, Bursa, Çanakkale, Denizli, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Giresun, Iğdır, Kahramanmaraş, Kars, Kastamonu, Kocaeli, Konya, Mardin, Mersin, Ordu, Sakarya, Sivas, Şanlıurfa, Tekirdağ, Tokat, Trabzon, Uşak, Van, Zonguldak'ta milletvekili sayısını artıran AKP, İstanbul'da 39 olan milletvekili sayısını 46'ya, Ankara'da 15'ten 16'ya çıkardı. AKP'nin İzmir'de 8 olan vekil sayısı değişmedi. En çok Iğdır'da artırdı AKP'nin oyunu en çok artırdığı il Iğdır oldu. 7 Haziran'da Iğdır'da % 11,73 oy alan AKP, 1 Kasım seçimlerinde oy oranını %31,65'e yükseltti. Iğdır'da oyunu yüzde 21 artıran AKP; Şanlıurfa ve Bingöl'de yüzde 18, Erzurum'da yüzde 16, Elazığ ve Gaziantep'te yüzde 14, Aksaray, Bayburt, Bitlis, Karabük, Kayseri ve Kütahya'da ise yüzde 13 oranında oy artışı sağladı. CHP, 2 milletvekili fazladan çıkardı 12 milyon 109 bin 985 oy alan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), yüzde 25,39 ile 134 milletvekili çıkardı. 7 Haziran’da yüzde 24,95 oranında oy alan CHP, 132 milletvekili çıkarmıştı. 35 şehirde sıfır çekti 1 Kasım’da 7 Haziran’dan 590 bin 731 daha fazla oy alan CHP, 6 şehirde birinci parti olurken, 35 şehirden milletvekili çıkaramadı. Kadın milletvekilleri sandalyelerini korudu 7 Haziran’da CHP’den milletvekili seçilen 21 kadının tamamı sandalyelerini 1 Kasım seçimlerinde de korudu. CHP'nin 3 büyük şehirde performansı CHP Ankara'daki vekil sayısını korudu. CHP Ankara'da 11 vekil çıkardı. CHP İstanbul'da 28 milletvekili çıkardı. CHP 7 Haziran'da da İstanbul'da 28 vekil çıkarmıştı. CHP İzmir'de 14 vekil çıkardı. 7 Haziran'da ise 12 vekil çıkarmıştı. CHP İzmir'de vekil sayısını 2 artırmış oldu. Resmi olmayan sonuçlara göre CHP hiç milletvekili olmadığı Ardahan, Niğde, Tunceli'de birer milletvekili çıkardı. Eski Musul Başkonsolosu da Meclis'te Resmi olmayan sonuçlara göre Türkiye'nin Duşanbe Büyükelçiği'nden istifa eden eski Musul Başkonsolosu Öztürk Yılmaz da Meclis'e girdi. Erzincan'da bir milletvekilini kaybeden CHP'nin Denizli'de 3 olan vekil sayısı 2'ye indi, Aydın'da 4 olan vekil sayısı 3'e düştü. Ordu'da 2 olan vekil sayısı 1'e inen CHP Mersin'de 3 olan vekil sayısı 4'e çıkardı. 6 ilde birinci parti CHP'nin birinci çıktığı iller şöyle: Kırklareli, Edirne, Tekirdağ, İzmir, Aydın, Muğla. 35 ilde milletvekili çıkaramadı CHP'nin milletvekili çıkaramadığı iller şöyle: Adıyaman, Ağrı, Aksaray, Batman, Bayburt, Bingöl, Bitlis, Çankırı, Diyarbakır, Düzce, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Gümüşhane, Hakkari, Iğdır, Kahramanmaraş, Karabük, Karaman, Kars, Kastamonu, Kırıkkale, Kırşehir, Kilis, Kütahya, Mardin, Muş, Nevşehir, Osmaniye, Rize, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak, Van, Yozgat. Kılıçdaroğlu'nun memleketi Tunceli'den bir milletvekili 7 Haziran'da Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun memleketi Tunceli'de (Dersim) iki milletvekilini de HDP'ye kaptıran CHP, yeni adaylarla girdiği 1 Kasım seçiminde bir milletvekili kazandı. Gürsel Erol, CHP Tunceli milletvekili olarak TBMM'ye girdi. En büyük oy kaybı MHP'de 1 Kasım’da 5 milyon 691 bin 737 oy alan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), yüzde 11,90 oy oranıyla Meclis’te 40 sandalye kazandı. 7 Haziran seçimlerinde 7 milyon 519 bin 168 oy alan MHP, bu oyların 1 milyon 827 bin 431’ini kaybetmiş oldu. 7 Haziran’da yüzde 16,29 oranında oy alan MHP, 80 millet vekili çıkarmıştı. Hiçbir ilde birinci parti olamadı, 57 ilde sıfır çekti MHP, 81 ilin hiçbirinde birinci parti olamazken, 57 şehirden milletvekili çıkaramadı. 1 Kasım seçiminde 87 kadını milletvekili adayı gösteren MHP’de 26. dönemde 3 kadın milletvekili olacak. 7 Haziran’da 4 kadın MHP milletvekili seçilmişti. MHP'nin kaleleri sırtını döndü MHP’nin İç Anadolu’daki kaleleri partiye sırtını döndü. ‘Selçuklu Hilali’ olarak bilinen Niğde, Nevşehir, Kırşehir, Yozgat, Çorum, Tokat, Kayseri’de büyük kayıplar yaşandı. MHP, birden fazla vekil çıkardığı 12 ilde toplam 16 vekilini Meclis’e gönderemedi. Ağır toplar giremedi Partinin ağır toplarından Genel Başkan Yardımcısı Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz ile Eskişehir Milletvekili Dr. Ruhsar Demirel Meclis’e giremedi. MHP, 7 Haziran'da vekil çıkardığı 8 ilde sıfır çekti Beş ay önce birer milletvekili çıkardığı Bayburt, Giresun, Kırıkkale, Gümüşhane, Uşak, Kırşehir, Nevşehir, Burdur ve Aksaray’da boş çekti. Bahçeli'nin memleketi de AKP dedi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli memleketi Osmaniye’de dahi birinciliği AKP’ye kaptırdı. HDP'nin vekil sayısı 59'a düştü 1 Kasım’da 5 milyon 145 bin 688 oy alan Halkların Demokratik Partisi (HDP) yüzde 10,76’yla 59 milletvekili çıkardı. 7 Haziran seçimlerinde 6 milyon 057 bin 506 oy alan HDP 1 Kasım’da 913 bin 358 oy kaybetti. 7 Haziran’da yüzde 13,12 oranında oy alan HDP 80 milletvekili çıkarmıştı. 13 şehirde birinci, 59 şehirde sıır çekti 13 şehirde birinci parti olan HDP, 59 şehirde milletvekili kazanamadı. 234 kadın aday gösteren HDP’de 23 kadın Meclis’e girdi. Bu sayı 7 Haziran’da 32 olmuştu. Hendekler oy kaybettirdi HDP, özyönetim ilanlarının ardından hendeklerin kazıldığı Diyarbakır merkez Sur ve Yenişehir ile Bismil ve Silvan ile Mardin'in Nusaybin ilçelerinde de oy kaybetti. Bölgede ikinci parti olan AKP’nin de önemle ölçüde oylarını artırdığı gözlendi. Diyarbakır’da HDP'den AKP’ye 60 bin oy Cadde ve sokaklara hendek kazma ve barikat kurmalar nedeniyle çeşitli tarihlerde sokağa çıkma yasağının uygulandığı Diyarbakır'ın Sur, Silvan, Lice ve Bismil, Şırnak'ın Cizre ve Silopi ile Mardin'in Nusaybin ve Dargeçit ilçelerinde HDP, 1 Kasım'da, 7 Haziran'daki seçime göre oy kaybetti. HDP'nin oyunda Sur'da 5 bin 349, Silvan'da 2 bin 124, Silopi'de bin 806, Bismil'de bin 587, Lice bin 123, Dargeçit'te 902, Cizre'de 548 ve Nusaybin'de 389 azalma oldu. AKP, Silvan'da yüzde 75 yükseldi Aynı ilçelerde AKP’nin oylarında ise dikkat çekici artış oldu. AKP'nin oyları Sur'da 4 bin 130, Bismil'de 3 bin 216, Silvan'da bin 830, Nusaybin'de bin 161, Dargeçit'te 674, Cizre'de 321 ve Lice'de 56 arttı. Silvan'da AKP'nin oyu hazirandaki seçime göre yüzde 75, Bismil'de yüze 66 ve Sur ilçesinde ise yüzde 58 yükseldi. Saadet Partisi eridi 1 Kasım seçimlerinde TBMM’de yer alacak AKP, CHP, MHP ve HDP dışındaki partiler adeta eridi. 7 Haziran seçimlerinde yüzde 4.77 oy alan ‘diğer partiler’, dünkü seçimlerde yüzde 2.5 oy oranına düştü. 7 Haziran seçimlerinde en çok oyu, Büyük Birlik Partisi (BBP) ile ittifak yapan Saadet Partisi (SP) yüzde 2.6 oy oranıyla almıştı. Yüzde 1.6 ile bağımsızlar ikinci sırada, yüzde 0.35 ile Vatan Partisi üçüncü sıradaydı. Bu seçimlerde Saadet Partisi yüzde 0.65 ile TBMM’ye giremeyen partiler arasında, yine ilk sırada yer aldı. Yüzde 0.53 ile Büyük Birlik Partisi ikinci, yüzde 0.24 ile Vatan Partisi üçüncü oldu.
-
Türbanlı hâkim dönemi başladı!
Konu ile ilgili Haber. Hâkim ve savcıya türban izni! Seçim öncesi partilerin gericilik yarışı sürerken AKP bu durumdan yararlanarak hakim ve savcıların türban takmasına onay Verdi. HSYK, Yargıtay’ın başvurusu üzerine, “hâkim ve savcılar görev başında başörtüsü de şapka da takabilir” dedi. Milliyet'ten Kemal Göktaş'ın haberine göre HSYK Genel Sekreter Yardımcısı Musa Kanıcı, Türkiye’nin buna alıştığını söyledi. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Sekreterliği, Yargıtay’ın başvurusu üzerine hâkim ve savcıların başörtülü olarak görev yapabileceklerini bildirdi. Genel Sekreter Yardımcısı Musa Kanıcı’nın imzasını taşıyan yazıda, Kılık Kıyafet Yönetmeliği’ndeki “Emniyet hizmetleri sınıfına mensup olanlar, hâkimler, savcılar, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapanlar ilgili kurum ve kuruluşun özel yönetmeliklerinde belirtilen usul ve esaslara tabidirler” hükmünün yasaklama anlamına gelmediği savunuldu. Yazıda, Adalet Bakanlığı, Yargıtay ve Danıştay’ın kıyafet yönetmeliklerinde açık bir yasaklama olmadığı ve kamu çalışanları için çıkarılan kılık kıyafet yönetmeliğine atıf yapıldığı belirtilerek bu yönetmelikte de 2013 yılında yapılan değişiklikle “isteyen memurun başörtüsüyle isteyen memurunun da şapkayla” görev yapması önünde engel kalmadığı ifade edildi. Yargıtay Başkanlığı, 26 Şubat’ta HSYK’ya bir yazı yazarak “Yargıtay’da görev yapan tetkik hâkim ve Cumhuriyet savcılarının Yargıtay kurulları ve dairelerde yapılan müzakereler ve mürafaalar (duruşmalar) esnasında başı kapalı olarak görev yapıp yapmayacakları hususunda” görüş talep etti. Yargıtay’ın bu yazısına aynı gün Genel Sekreter Yardımcısı Kanıcı imzasıyla 2 sayfalık bir yanıt verildi. Yanıtta, Kamu Kurul ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik hükümlerine yer verildi. Aynı yönetmelikteki 6. maddede yer alan “Resmi elbise (üniforma) giymek zorunda olanlar” ibaresinin 2013 yılında Bakanlar Kurulu’nun yaptığı değiştirilerek “Emniyet hizmetleri sınıfına mensup olanlar, hâkimler, savcılar, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapanlar ilgili kurum ve kuruluşun özel yönetmeliklerinde belirtilen usul ve esaslara tabidirler” hükmünün getirildiğine dikkat çekildi. Yazıda aynı değişiklikle “Binalar dahilinde başı açık bulunmak kaidedir” ifadesinin de yürürlükten kaldırıldığı vurgulandı. Yazıda şöyle denildi: “Yürürlükten kalkan bu hükümden sonra yasaklayıcı başka bir düzenleme olmadığı müddetçe Devlet dairelerinde isteyen kadın memur başörtülü, isteyen erkek memur şapkalı olarak çalışabilecek hale gelmiştir. Kamuda başörtüsü serbestliğini sağlayan yönetmelik değişikliği hâkim ve savcı için başörtüsü yasağı getirmemiştir. Tam aksine,yönetmelik değişikliği hâkim ve savcıların başı örtülü olarak görev yapabileceklerinin de önünü açmıştır. Çünkü bahsedilen 6. maddenin atıfta bulunduğu Adalet Bakanlığı ve HSYK’nın yönetmelikleri bu konuda herhangi bir yasak içermemektedir. Bu hususta herhangi yasaklayıcı bir hüküm bulunmamaktadır.” Yargıtay ve Danıştay’ın kıyafet yönetmeliklerinde de bir yasak bulunmadığı savunulan yazıda yönetmeliklerin işaret ettiği 1982 tarihli kılık kıyafet yönetmeliğinde yapılan değişikliklerden sonra “hâkim ve savcılar dahil olmak üzere başın açık olma zorunluluğunun ortadan kalktığı” ifade edildi. Yazıda bu görüşlere dayanılarak “Netice itibariyle mevzuat karşısında hâkim ve savcıların başörtüsü ile görev yapmalarına engel bir halin bulunmadığı değerlendirilmiştir” denildi.
-
Türbanlı hâkim dönemi başladı!
AKP'nin "Yeni Türkiye"sinde türbanlı hâkim dönemi başladı. İstanbul'da Anadolu 3. Sulh Hukuk Mahkemesi'nde çekilen bu fotoğraf, türbanlı hâkim döneminin resmen başladığını gösteriyor. Türbanlı dekan, türbanlı hostes, türbanlı spiker, türbanlı avukattan sonra şimdi de türbanlı hâkim dönemi başladı. İstanbul'da Anadolu 3. Sulh Hukuk Mahkemesi'nde çekilen bu fotoğrafta, türbanlı hâkimin görev yaptığı görülüyor. Hukukta Sol Tavır Derneği'nin Facebook sayfasında bugün yayınlanan bu fotoğraf, "Adliyelerde 'Türbanlı Hakim' dönemi başladı! İstanbul Anadolu 3. Sulh Hukuk Mahkemesi'nde hakim duruşmalara türban takarak çıkmaya başladı" denilerek duyuruldu. HSYK, TÜRBANLI HÂKİME ONAY VERMİŞTİ 7 Haziran seçimlerinin hemen öncesinde HSYK, Yargıtay’ın başvurusu üzerine, “Hâkim ve savcılar görev başında başörtüsü de, şapka da takabilir” demişti. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Sekreterliği, Yargıtay’ın başvurusu üzerine, hâkim ve savcıların başörtülü olarak görev yapabileceklerini bildirmişti.
-
750 ayaklı canlı bulundu
Rusya'ya bağlı Altay Cumhuriyeti'nde 750 ayaklı "Sibiriulus baigazanensis" adı verilen yeni bir solucan türü bulundu. Uluslararası zooloji dergisi Zootaha'da yayınlanan bir makalede Rusya'nın Güney Sibirya Dağları'ndaki Altay Tabiat Koruma Alanı'nın Baygazan şeridinde, 750 ayaklı bir solucan bulunduğu belirtildi. 2014 yılından bu yana yürüttüğü incelemeler neticesinde araştırmacı Miroslava Sahneviç tarafından keşfedilen "çokayaklının" sadece Baygazan bölgesinde yaşadığı belirtildi. Türün başka bölgelerde bulunup bulunmadığı henüz bilinmiyor.