Karmaşık bir iş bu, hiç beklenmedik dönüşler, düşüşler, çıkışlar içeriyor. Neden öyle olduğunu anlamadığınız bir çok olayı yaşıyorsunuz, belki de anlamamak için çaba sarf ediyorsunuz kim bilebilir. Sonuçta birlikteliğiniz devam ediyor ve çok mutlu hissediyorsunuz.
Birden üstünüzdeki ilginin bıkkınlığını yaşıyorsunuz. Yaşadığınız bıkkınlık, anlatılmaz bir hal alıyor. Öyle ki baktığınız her yerde o ilgiyi görüyorsunuz.
O gün geliyor: yatağa yaklaşırken onun vücudunun çok kıvrak bir yılan
Ne demis eskiler : "Her yigitin gönlünde bir Aslan yatar ". Biz, icimizde ne yetenekler oldugunu biliyor muyuz acaba? Cogumuz bilmiyoruz ,bilemiyoruz...Bilemiyoruz cünkü hic ilgilenmiyoruz,hic gayret göstermiyoruz,aklimizin kiyisindan bile gecirmiyoruz.Toplumda yasayan insanlarin
yüzde kaci "Ben kimim ,benim ne kabiliyetlerim var ya da ben neleri yapabilirim, neleri yapamam...diye kendine soruyor ? Kesinlikle cok az bir kismi.
Belkide , bir elin parmaklari kadar az bir yüzdesi Insan kendini ta
İnsanlar ne zaman bir yere ait olmadıklarını anlıyor, bilmiyorum. Ben bugün anladım…
Bir yere ait olmadığını ne kadar uzun süre hissederse hissetsin bunu kendine bir türlü itiraf edemiyor insan. Bu görmezden gelme ani kızgınlıklara, büyük kırgınlıklara ve yapılan bütün fedakarlıkların bir “hiç” olduğunun fark edilmesine neden oluyor. O güne kadar yürüdüğünüz bütün yollar, kendinizi iyi hissettiğiniz bütün mekanlar yabancı… Karşılıklı oturup dertleştiğiniz, gülüp ağladığınız insanlarla sanki
“Herkes gitmişse, sakince arkana dön bir bak
Dostun kalmış mı, aşkın solmuş mu…
Dön bak dünyaya…”
Başlığı çok sık yazıp çizmişimdir, yalnızlığımın ardına “+1″ koyacak biri daha var mı acaba diye…
İnsanın yalnızlığını anlatabilecek binlerce örnek verilebilir. En çok bilinenidir “yalnız olduğunu söyleyebileceğin biri bile olmaması”. Bu hafta ben yalnızlığın bir başka biçimini yaşadım. Yalnızlık nedir biliyordum, çok kere de tecrübe etmiştim ama “acı”yla birlikte tadınca, çok şey değişti
Genellikle yazacağımı yazar, en son başlık atarım...Garip; bu kez ilk önce başlığı yazdım...
Kardeşim doğduğunda ben 4 yaşındaymışım.Onun bebekliğiyle ilgili çok fazla şey hatırlamıyorum ama annemin bana "sen onun küçük annesisin" dediğini çok net hatırlıyorum.Büyük bir ihtimalle annem, bende çok küçük olduğum için, ona zarar veririm endişesiyle benim küçük omuzlarıma yükledi bu sorumluluğu.Ve ben o yaşımdan itibaren kardeşime yüreğimde duyduğum sevgiye artı olarak ağır bir sorumluluk hisset
Davranislarimizi düsünce ve duygularimiz belirler.Biz bir harekete gecmeden önce beynimizde düsünür sonra onu eyleme geciririz.Bu eylem o kadar hizli olur ki,cogu zaman farkinda bile olmayiz.Sanki otomatik hareket ettigimizi zannederiz.
Oysa beyin hücreleri her zaman belirli bir düzen icinde ve cok süratli bir sekilde düsünce ve duygularimizi alir ,eyleme
cevirir.
Peki ! Bizler her zaman davranislarimizi kontrollü yapabilir miyiz? Hayir ! Cünkü insan beyni duygu ya da düsünceleri
hizla alir
İnsanın ortak kaderi doğum, ölüm ve o aradaki zaman, yaşam...
Doğmak, ölmek isteğe bağlı değil...
Ölmek, belki bazen.
Bize düşen yaşamak.
Koşullar ne olursa olsun yaşamak...
Ayakta kalmak...
Hadi sıyırttın sıyırttın, hayatta kalabildin zar zor...
Uzun yaşamak, bir ayrıcalık.
İyi, güzel...
Ama ayakta kalmak, kalabilmek.
Ceza!
Müthiş bir ceza!
İlkokuldaydım, birinci sınıfta.
Hiç unutmadığım bir cezaya çarptırıldım.
Karatahtanın önünde, sırtım
Bir çok gelişmeye tanıklık eden 2010 yılı da artık sonsuzluktaki yerini aldı. Sevindik, üzüldük, kızdık, hayrete düştük, bazen acı haberlerle sarsıldık. Yaşarken kısacık, ama düşündüğümüzde çok uzun, gerçekte de koskoca bir yılı daha arkamızda bıraktık. Hatta yeni girdiğimiz yıldan çalmaya başladık bile...
Ocak ayındaki tarihin en büyük felaketlerinden biri olan Haiti depremi, 2010 yılının acı haberlerle geçeceğinin habercisiydi sanki.
Avrupa'nın büyük bir kesiminde günlerce uçak sef
2010...
Sen nasıl bir yıldın ha? Çarptın, böldün, topladın...Hem cennet hem cehennemdin.İçinde cenneti de barındırdığın için, sırf bunun için! lanet okuyamıyorum sana.Mutlu musun şimdi giderken, rahatladın mı beni bu kadar deneyip sınadığın için? Mutlu ol tabi, çünkü 40 küsur yıllık hayatımın en unutulmaz yılıydın...
Benim bu yıl, yeni yıl dileğim yok...Yeni yıldan beklentilerim de yok.O bildiği gibi gelsin, nasıl istiyorsa gelsin.Ateş olup yakacaksa yaksın, güneş olup ısıtacaksa ısıtsın
Bircok defalar insanlardan duymussunuzdur:"Mutsuzum" .Neden mutsuzsun ? "iste söyle söyle beklentilerim vardi ,ama olmadi onun icin mutsuzum" Peki ! "Insan, her beklentisini gerceklestirir" diye bir kanun varmi yasamimizda. Hayir ,yok
Mutsuzum diyenler,eger gercekten cok önemli bir sebebe dayanmiyorsa mutsuzlugunuz, birakin mutsuzlugunuzu bir kenara Ben
"Mutlu biriyim " deyin kendi kendinize.Cünkü :Insanlar kendi karar verdikleri kadar mutludurlar.Bulundugunuz yasam sartlarindan cok daha az
Birinci kolesterin yazisinda eksik kalan bazi önemli durumlari bu yazimda tamamliyorum.
yüksek kötü koleterin(LDL) kalp hastaliklari ve yüksek tansiyondan baska ayrica Beyin damarlarini tikayarak Beyin felci
yapabilir.
Peki ! Iyi Kolesterin(HDL)normalden düsük olursa ne oluyor ? O zaman Depresyona meyil artiyor ve Hafiza(=Bellek)
zayifligi ortaya cikiyor.Eger bu azalma cok fazla olursa Depresyon ve Hafiza kaybina sebeb olabiliyor.
Burada önemli bir noktayi belirtmek lazim:Kolesterin hakki
Kolesterin, halk arasinda cok konusulan konulardan biri.Genel olarak korkulacak bir düsman gibi algilanir.Önce oturup kisa ve özet olarak kolesterin nedir?, faydalari ve zararlarini nelerdir? beraberce inceleyelim:Kolesterin insan ve hayvan vücudunda bulunan bir maddedir.Kolesterinin yüzde 90 i vücudumuzda sentez edilir.geriye kalani hayvansal ürünlerle disaridan alinir.(et ,yumurta,süt, yogurt,peynir...ve benzerleri).Kolesterin, insan ve hayvan hücrelerinde ,hücre icinde ve hücre zarinda yer al
Sikayetimiz yok
Isimiz var
Karnimiz tok
Yiyoruz
Ot büyütüyoruz
Tirnak büyütür
Milli geliri
Ve gecmisi büyütüyoruz biz
Sokaklar bos
Bilanco mükemmel
Ortalik suskun
Suskunluk da gecer birgün
Ölen ölür,rahmet kesilir
Kalan miras bizimdir.
Savas cikmiyor?
Onun da vakti gelir.
Otlari kemirip
Tirnak kemiriyoruz
Milli gelir ve gecmisten
Icimizi yiyoruz
Gizlimiz yok saklimiz yok
Durmayalim diyoruz
Caktirmayalim hic sözümüz yok.
Saatler kuruldu
Saflar tut
TÜRKİYE'DE İLK DEFA UYGULANAN BİR İNTERNET SİSTEMİNDEN FAYDALANARAK ; Sadece İnterneti Kullanarak Dahi Çok İyi EK Gelire ya da TÜM Gelire Ulaşabileceğiniz,Dünyanın En Büyük Firmalarından Biri İle Çalışma İmkanı Sunuyoruz..."
içerikli ilana , ayrıntılı bilgi almak istediğiniz cevabınız bize ulaşmış durumdadır.
Lütfen aşağıdaki linki tıklayarak başvuru formunu doldurunuz.Başvurunuz siteme kaydolduğunda işin ayrıntılarıyla ilgili mail ya da telefon yoluyla yetkililer tarafından bilgilendir
Bir varmis bir yokmus,eski zamanlarin birinde ,Anadolu,da bir köyde, yasli bir kari-koca yasarmis.Bu iki yasli insan köyün yakininda sahip olduklari bahce ve tarlalarinda , calisir sebze ,meyve yetistirirler, mutluluk icinde gecinip giderlermis.Bahcelerinde yetisen sebzeler,agaclarindan topladiklari meyveler okadar güzel ve lezzetliymis ki,pazar yerine getirir getirmez hemen satilir adeta kapisilirmis.
Gel zaman git zaman,evde eski mutluluklari yavas yavas kaybolmaya, yerini mutsuzluklara birak
Mutluluk dediğimiz şey ara ara geliyor insan ömrüne ama sonra hemen gidiyor. Mutsuzluk ise sadece mutluluğun geldiği zamanla, gideceği zaman arasında terkediyor bizi... Yani mutsuzluk neredeyse her an bizimle aslında, mutluluk ise geçici olan...
Mutsuzluk insanı ayakta tutmaya zorluyor. Mutsuzluk, aslında bizi güçlü yapan... Mutluluk ise hayata karşı olan tüm direncimizi kırıyor. Bizi savunmasız hale getiriyor. O yüzden gittiğinde kendimizi bir anda yerde ve yerle bir buluyoruz, felç oluyor
Insan,yasaminda bircok defa karamsarliga ümisizlige kapilmistir.Bir an herseyin yikilacagina,bütün beklentilerinin silinip yok olacagina inanir.Kendini dipsiz bir kuyuya düsmüs gibi hisseder.Hersey gözünün önünden silinip gider.Karanliklar kaplar her yanini..."tutunacak bir dalim yok" diye düsünür.Elini hertürlü dünya islerinden ceker...yasamdan kopup gider...Bir mucize, sevincli bir haber,disardan bir yardim, olumlu bir durumun ona ulasmasini bekler.Yasami,bir kenara cekilip disaridan izler..
Aslında başlamak bitirmenin yarısıdır diye öğrenmiştim hayatım boyunca ama bu yaşadıklarımdan sonra hayatın nerde başlayıp nerde sonlandığını sorgulamak gerçekten normal gibi görünüyor….
1996 yılı haziran ayı
Oklu bitmiş tüm heyecanımla hayata atılacağımı düşünüyorum her gencin hayal kurduğu gibi…..
Aslında vasıflı biriyim de ama neden benim seçildiğimi asla anlayamayacağım sanırım Kemal ben acizane KARAKALP…….. ne kadar çok çığlık atarsan o kadar çabuk sana gelirim…..
Hava o kadar sıcak
Sevgileri yarınlara bıraktınız;
Çekingen, tutuk, saygılı…
Bütün yakınlarınız sizi yanlış tanıdı
Bitmeyen işler yüzünden.
Siz böyle olsun istemediniz.
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi…
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.
Siz geniş zamanlar umuyordunuz;
Çirkindi dar zamanlarda bir sevgiyi söylemek.
Yılların telaşlarda
Bu kadar çabuk geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız…
Vermeye az buldunuz
Y
Gölgen sıyrıldığından beri gölgemden,
Yarımım!
Uçsuz bucaksız kollarıyla sardığından beri yokluğun,
Sende, yarım aklım!
İçimde biriktirdiklerimle
Hareket edemeyecek kadar ağırım artık.
Ellerin çekildiğinden beri ellerimden
Kolum kanadım, soluğum yarım!
Yalan, zamanın ''ilaç'' olduğu!
Ayazıyla yaktığından beri rüzgarın
Yarımım!
Yarım yanan bir mumun ışığında,
Anılarda, düşlerde hep aynı resim!
Gitgide yakınlaşıyorum sana
Gitgide uzakl
Şimdi ihtiyacım olan tek bir göz oda, içi bomboş, dört duvar da olsa olur.Sadece bitkin düşüne kadar ağlayabileceğim bir yer istiyorum.Tam ağlarken "anne silgimi bulamıyorum" diye kesilen bir ağlama ne demek bilir misiniz siz? Ya da; tam ağlamaya başlarsınız, bir kol dolanır boynunuza "lütfen ağlama" der ve ağlamaya başlar sizinle. Siz susarsınız, acınızı adeta dondurur,rafa kaldırır gibi kaldırıp kenara kor, tüm güçsüzlüğünüzle gözünüzde ki yaşı siler, bir yandan da kolarınızda ağlayanı sustu
Kişiliğimin bir bölümünü aldırayım diyorum. Ara sıra diyorum. Yatayım bir ameliyat masasına, ayıklasınlar beni. Aceleciliğimi alsınlar mesela. Haksızlığa dayanamayışımı birazını çıkarıp tıbbi atıklar bölümüne göndersinler. Boşalan yerlere daha fazla ‘hayır’ diyebilmeyi koysunlar.
Hassasiyetin en az yarısını çıkarsınlar.... Onun yerine sert davranma protezi koysunlar. “Arlı arından korkar; arsız sanır benden korkar” diyorlar. Doğru diyorlar. Ar’ımın da birazcığını ar transplantasyonu yapıp versi
Ben çaresizliğin böylesini yaşamamıştım hiç.
Hiç böylesine sızlamamıştı yüreğim yokluğunda.
Belki yoktun yanımda;
Ellerin yoktu ellerimde, ama
Bir şeyler vardı aramızda sımsıcak
Hani anlatılmaz…
Sen hayatımdaydın ya;
Hiç o kadar yaklaşmamıştım bulutlara…
Unutmaya başlamıştım
En içli ezgileri, hüzünleri…
Yıldızlar başucumuzdaydı sanki!
Sen kanıma girmiştin ya;
İstememiştim senin kadar hiçbir şeyi...
Tek tek bağlıyorduk düğümleri.