Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

_asi_

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2.917
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    2

_asi_ tarafından postalanan herşey

  1. _asi_

    Liberya

    LİBERYA DEVLETİN ADI: Liberya Cumhuriyeti BAŞŞEHRİ: Monrovia NÜFUSU: 2.780.000 YÜZÖLÇÜMÜ: 99.067 km2 RESMİ DİLİ: İngilizce DİNİ: Hıristiyanlık PARA BİRİMİ: Liberya Doları Afrika’nın batı kıyısında yer alan en eski zenci cumhuriyeti. Kuzeyde Sierra Leone ve Gine; doğuda Fildişi Kıyısı, güney ve batıda Atlas Okyanusu ile çevrilidir. Tarihi Liberya toprakları, 16. yüzyıldan itibaren Portekizliler tarafından keşfedilmiştir. Liberya’nın modern tarihi, 1821’de Amerika Birleşik Devletlerinden azad edilen kölelerle yüklü bir geminin, Monrovia’ya gelmesiyle başladı. 1847’de ülkeye yeni yerleşmiş olan zenciler, kendilerinin buraya gelmesini destekleyen Amerikan Sömürge Cemiyeti ile bağlarını kopararak, bir istiklal beyannamesini yayınladılar. Kabileler, bu Amerikan-Liberyalılarının 19. yüzyılın ikinci yarısında içeri doğru yayılmasına karşı koymaya çalıştı. Grebo ve Kru kabileleri, 20. yüzyıla kadar Amerikan-Liberyalılarına karşı direnmeye devam etti. En son büyük kabile ayaklanması, 1915’te vuku buldu. Liberya müttefikler safında İkinci Dünya Savaşına girdi. Savaş sonrası dönemde ABD ile karşılıklı savunma paktında olan Liberya, soğuk savaş meselelerinde batı taraftarı bir ülke oldu. Birleşmiş Milletler Teşkilatının kurulduğu sene, bu teşkilata üye oldu. 1960’da, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine seçilen ilk Afrika devleti oldu. 1963’te Afrika Birliği Teşkilatına kurucu bir üye olarak katıldı. 12 Nisan 1980’de, o zamana kadar Afrika’nın en istikrarlı ülkesi olarak bilinen Liberya’da Başçavuş Samuel K. Doe başkanlığındaki darbe ile yönetimi askeriye ele geçirdi. Darbede başkan öldürüldü. İşbaşına gelen 17 üyeli cunta hükumeti, anayasayı geçici olarak iptal etti. Askeri yönetimin hazırladığı Anayasa 1984 Temmuzunda kabul edilerek yürürlüğe girdi. 1985’te yapılan seçimleri, General rütbesi alan Doe, hile karıştırarak kazandı. Doe’nin yönetiminden dolayı çıkan iç karışıklıklar savaşa dönüştü. Başkan Samuel Doe Eylül 1990’da devrildi. Amos Sawyer başkanlığında bir geçici hükumet kuruldu. Çarpışan karşıt gruplar arasında ateşkes antlaşması imzalandı. Fakat buna rağmen yer yer küçük çapta çatışmalar devam etti. 1992’de toplanan konferans geçici başkanlığa tekrar Sawyer’i getirdi. Gruplar arasında görüşmeler devam etmektedir (1993). Fiziki Yapı Liberya 99.067 km2lik bir yüzölçümüne sahiptir. Ülke toprakları genel olarak iki coğrafi bölgeye ayrılır: Kıyı ovası ve üzerinden birçok nehirlerin geçtiği yayla. Kıyıdaki ova, içeriye doğru yaklaşık 50 km kadar uzanır. Sonra, tedrici olarak, deniz seviyesinden yüksekliği 250 metre olan bir yaylaya dönüşür. Moro, Lofa, St. Paul, St. Jhon ve Cess nehirleri, kıyıya paralel yapılacak bir yolculuğu zorlaştırırlar. Yayla bölgesi yüzeyi, Bomi Tepeleri ve Bong ve diğer dağlarla bölünmüştür. Yüksekliği 1850 m’ye ulaşan Nimba Dağı, Gine sınırı boyunca uzanır. İklim Kıyıda iklim, sıcak ve nemlidir. Senelik sıcaklık ortalaması 27°C’dir. Fakat, ocak ayında sahradan rüzgar estiğinde sıcaklık 10°C’ye kadar düşer. Nisan-ekim ayları arasında yağış miktarı 5000 mm’yi aşar. İç kesimde, kıyıya nazaran yağmurlu mevsim daha kısadır ve geceler daha soğuktur. Tabii Kaynaklar Liberya, 1950’den beri işletilen, zengin demir, maden yataklarına sahiptir. Demir madeni bakımından Afrika’da birinci durumdadır. Elmas ve altın da çıkarılır, fakat mevcut kurşun, manganez ve boksit yatakları pek işletilmemektedir. Ormanlar, bol miktarda bulunan, fakat az değerlendirilen abanoz, maun ve diğer değerli ağaçlarla doludur. Bir zamanlar Liberya’da, vahşi hayvanlar bol miktarda bulunuyordu. Şimdi ise arasıra leoparlarla, timsahlara ve hatta fil sürülerine rastlanır. Ayrıca, çok kısa boylu su aygırları görmek de mümkündür. Taşlık arazi ve uyku hastalığı taşıyan gece sineği, hayvanlara zararlı olmakta ve bunların yetiştirilmesini zorlaştırmaktadır. Nüfus ve Sosyal Hayat Ülkenin nüfusu 2.780.000’dir. Bu nüfus, iki ana gruptan ibarettir. Kabile halkı ve ABD’den azad edilerek ülkeye gelip yerleşenlerin soyundan gelenler, yani Amerikan-Liberyalıları. Nüfusun % 5’ini meydana getiren Amerika-Liberyalıları, ülkedeki çoğu siyasi ve sosyal başkanlıkları elinde tutar. Bunlar kıyı şehirlerinde oturmakta olup, resmi dil olan İngilizceyi konuşurlar. Avrupai tarzda giyinirler ve çoğu Protestan ve Katoliktir. Liberyalıların büyük çoğunluğu ise 16 kabile grubundan birine üyedir. Her kabilenin kendine has, dili, adeti ve dini vardır. En büyük gruplar, iç kesimde yaşayan Kpell ve öncelikle güney kıyısına yerleşmiş olan Bossa kabileleridir. Aralarındaki kin, kabileleri biribirine yanaştırmamakda bu ise bölünüp zayıflamalarına sebeb olmaktadır. Her kabilede, kendi bölgesinde bağımsızca asayişi düzenleyen, halkını savunan ve yolları, pazarları düzenleyen 12 veya daha fazla başkanlar bulunur. Kabile halkı, esas itibariyle küçük köylerde, orman içlerinde yaşar. Tarım yaparak, avlanarak ve bal ve diğer orman ürünleri, toplayarak geçinirler. Çoğu sıtma, verem, cüzzam ve tüberküloz gibi hastalıklara yakalanırlar. İç kesimde yeni yapılan yollar ve okullar kabile adetlerini değiştirmeye başlamış ve kabile halkına maden ve kauçuk işletmelerinde iş imkanı sağlamıştır. Az sayıdaki Amerikalı, Avrupalı, ve Asyalılar üçüncü grubu meydana getirirler. Bunlar ülkede öğretmen, işadamı olarak bulunurlar. Sadece zenci soyundan gelenler Liberya vatandaşlığına geçebildiğinden, Liberya vatandaşı olamazlar. Liberya, Afrika’nın okuma-yazma oranı en düşük ülkelerinden biridir. Bütün okul çağındaki çocukların ancak % 10’u okula kayıtlıdır. Pek az Liberyalı, dış ülkede veya kendi memleketinde Liberya Üniversitesinde; Cuttington College’de ve Our Lady of Fatinma College’de üniversite seviyesinde tahsil görür. Siyasi Hayat 1847’de yapılan Liberya anayasası, ABD’nin anayasasına benzer. Milli hükumetin yetkileri bir başkan, senato ve temsilciler meclisi ve anayasa mahkemesinden ibaret yasama organı arasında paylaşılmıştır. Başkan 8 yıllık süreyle seçilir ve dört yıllık sürelerle sınırsız sayıda tekrar seçilebilir. Senatörler, altı yıllık süreyle ve temsilciler dört yıllık süreyle seçilir. Anayasa mahkemesi ve daha alt seviyedeki mahkeme hakimleri, ömür boyu görev yapmak üzere seçilirler. Uygulamada, aile ve bölge bağları, hükumet dairelerine girebilmek için önemli faktörlerdir. 1877-1980 arasındaki her seçimi Trve Whig Party (gerçek Amerikan bağımsızlık savaşı taraftarı parti) kazanmıştır. 1980’de yönetimi bir darbe ile askeriye ele geçirmiştir. Cuntanın hazırladığı anayasa, 1984’te kabul edilmiştir. 1985’te yapılan seçimleri cunta başkanı Doe kazandı. 1990’da yapılan darbe sonunda, hükumet başkanlığına geçici olarak Sawyer getirildi. Bütün yetkiler merkezi hükumette olmakla birlikte, devlet, ilçe ve eyaletlere bölünmüştür. Bütün ilçe ve eyaletlerdeki hükumet ve belediye görevlileri, başkan tarafından tayin edilir. Mahalli ünitelerin vergi koyma yetkisi yoktur. Bunlar, sadece Monrovia’daki merkezi hükumetin verdiği yetkileri uygularlar. Liberya, Birleşmiş Milletler Teşkilatına ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine üyedir. Ekonomi Liberya ekonomisi, tarıma ve ormancılığa dayanır. Ülkede iç tüketim için, pirinç, muz, manyok gibi bitkiler yetiştirilir. Hükumet, dünya pazarlarında satış için, kahve, kakao, hurma, turunçgiller ve kolacevizi gibi bitkilerin yetiştirilmesini teşvik etmektedir. Liberya’nın tarım ihracatındaki en değerli ürünü, dışarıya satılan mallar arasında demirden sonra ikinci sırayı alan, kauçuktur. Kauçuğun çoğu, toprağı Liberya hükumetinden kiralayan ABD firmaları tarafından büyük imtiyazlı bölgelerde yetiştirilir. İkinci Dünya Savaşından sonra keşfedilen demir cevheri, hızlı ekonomik gelişmeyi sağlamakta, geliri yükseltmektedir. Bunun sayesinde karayolları, demiryolları ve hidroelektrik santralı kurulmuş, yatırım artmış ve eğitim kolaylaşmıştır. Liberya’da birkaç çeşit imalat tesisi vardır. Petrol rafinerisi, kauçuk işletmesi, balık konserve imalathanesi gibi. Liberya ekonomisi, en iyi müşterisi olan ve kendine mamul maddelerin çoğunu temin eden ABD’nin ekonomisine sıkı sıkıya bağlıdır. Bununla beraber, Avrupalıların ve Asyalıların ülkedeki yatırımları gün geçtikçe süratle artmaktadır. Ülkede ulaşım, daha çok karayolu ile sağlanmaktadır. Ülkenin doğusundan batısına ulaşan 610 km’lik bir karayolu ile genelde maden taşımacılığında kullanılan 500 km’lik bir demiryolu vardır. Nonrivia’da her cins uçağın inebileceği bir havaalanı mevcuttur.
  2. _asi_

    Kongo

    KONGO DEVLETİN ADI: Kongo Halk Cumhuriyeti BAŞŞEHRİ: Brazzaville NÜFUSU: 2.692.000 YÜZÖLÇÜMÜ: 342.000 km2 RESMİ DİLİ: Fransızca ve Yerli Diller DİNİ: Hıristiyanlık, Müslümanlık, Yerli Dinler PARA BİRİMİ: Afrika Doları Afrika’nın batısında yer alan bir ülke. Kuzeyinde Kamerun ve Orta Afrika Cumhuriyeti, doğusunda Zaire, batısında Gabon, güney batısında Atlas Okyanusu yer alır. Tarihi Bugünkü Kongo’nun bulunduğu yerde eskiden, güçlü bir Kongo Krallığı vardı. On altıncı yüzyılda bu krallık en parlak dönemine ulaşmıştı. Fakat bu asırdan sonra iç kargaşalıklar yüzünden çökmeye başladı. Avrupalıların gelişi, bu krallığın yıkılmasına sebep oldu. Bölgeye ilk defa on beşinci yüzyılda Portekizliler geldi. On yedinci ve on sekizinci yüzyılda Fransızlar da gelerek buralarda esir ticareti yapmaya başladılar. Esir ticareti ve kölelik yasaklandıktan sonra, Fransızlar bölgeyi sömürge haline getirdiler ve Brazzaville’de bir üs kurdular. Yerlilerle anlaşarak bütün bölgeyi Fransız hakimiyetine soktular. Kongo 1903’te, Fransız Ekvator Afrikası Federasyonunun bir üyesiydi. 1958’de bu federasyonun dağılmasıyla Kongo, Fransız Milletler topluluğunun içinde hür bir yapıya sahip oldu. 1960 yılında tam bağımsız bir ülke oldu. 1970’den sonra yapılan idare değişikliğiyle Marksist bir rejime geçti ve devletin adı Kongo Halk Cumhuriyeti olarak değiştirildi. Komünist idare siyasi istikrarsızlığın üstesinden gelemedi. Çeşitli darbelerden sonra başa geçen Albay Denis 1979’da kabul edilen anayasa ile tek parti yönetimini sürdürdü. 1991’de devlet başkanı Denis partisinden ve Katolik kilisesinden gelen baskılar üzerine bir ulusal konferansın toplanmasını kabul etti. Konferansta anayasa yeniden hazırlandı ve Geçici Ulusal Birlik Hükumeti kuruldu. Başbakanlığa André Milango getirildi. 1992’de yapılan halk oylaması ile yeni anayasa kabul edildi. Temmuz ayında yapılan iki kademeli seçimler neticesinde Sosyal Demokrasi İçin Afrika Birliği mecliste en çok sandalyeye sahib oldu. Ağustos ayında yapılan ve iki kademeli devlet başkanlığı seçimini ise Pascal Lissouba kazandı. Kurulan koalisyon hükumeti güven oyu alamayınca, Devlet Başkanı Lissouba, meclisi fes ederek, yeni erken seçimlere gidileceğini açıkladı. Claude Antoine Dacosta 6 Aralalıkta genel seçimleri hazırlamak üzere Ulusal Birlik Hükumetini kurmakla görevlendirildi. Fiziki Yapı Kongo’nun kuzey bölümünden ekvator çizgisi geçer. Ülkenin doğusunu Kongo ve Ubangi ırmakları meydana getirir. Batıda Atlas Okyanusu kıyısında dar bir toprak şeridi vardır. Zaire Irmağı ülkenin doğusunda sınır meydana getirir. Ülke, yüksekliği 500 ile 1000 metre arasında değişen bir yayla görünümündedir. Kıyı bölgesi, oldukça engebesizdir. Kuzeyde, kıyıyı kumullar örter. Kouliou Irmağının ağzı bataklıklarla örtülüdür. Dar bir şerit meydana getiren kıyı ovasından sonra Mayoumbe Dağları başlar. Doğuya gidildikçe, verimli bir vadi olan Niari Vadisinin kuzeyinde bazı akarsuların kaynaklandığı bir yayla vardır. Kuzeydeki Sangha bölgesi yoğun ekvator ormanlarıyla kaplıdır. İklim Kongo’da ekvator çizgisinin üzerinde olmasından dolayı ekvator iklimi hüküm sürer. Sıcaklık yüksek, yağış fazladır. Yılın her mevsimi yağışlı geçer. Yıllık yağış ortalaması, 2000-2500 mm arasında değişir. Yıllık sıcaklık ortalaması ise 21 ile 27°C arasındadır. Tabii Kaynakları Ülkenin bitki örtüsü, ekvatoral bölge bitkilerinden meydana gelir ve büyük bir bölümünde balta girmemiş ormanlar bulunur. Ormanların yarısına yakın kısmı Mayoumbe ve Chaike bölgesinde diğer kısmı ise güneyde yer alır. Doğu kısmında ise yer yer ağaçlık ve savanlarla kaplı arazi bulunur. Ülkede en çok potasyum rezervleri bulunur ve dünyada en çok potasyum çıkaran ülkelerin arasındadır. Bunun yanında petrol, çinko, kalay, kurşun, bakır ve altın yatakları varsa da bunlar çok azdır. Nüfus ve Sosyal Hayat 2.692.000 olan ülke nüfusu Buteke, Bakonga, M’Bachive ve Sangha olmak üzere dört etnik gruptan meydana gelmiştir. Bunun yanında çoğunluğunu Fransız asıllı Avrupalıların meydana getirdiği beyazlar vardır. Halkın % 40’ı şehirlerde yaşar. Ülkenin en büyük şehirleri başşehir Brazzaville ile Pointe Noive’dir. Ülkede kullanılan ve resmen kabul edilen, Fransızca ile Lingala dili ve Kikongo dili konuşulur. Halkın % 48’i Hıristiyan, % 4’ü Müslüman, geri kalan kısmı ise yerel inançlara bağlıdır. Yeteri kadar okul olmamasına rağmen 6 ila 16 yaş arasında eğitim mecburiyeti vardır. Buna rağmen halkın ancak % 22’si okuma yazma bilmektedir. Ülkede 1971 yılında öğretime açılmış bir üniversite vardır. Siyasi Hayat Kongo, komünist rejimle yönetilen bir ülkedir. Sadece tek bir siyasi parti vardır. 1973 Haziran ayında referanduma sunulan anayasa ile 115 üyeli Ulusal Halk Meclisi kurulmuştur. Ekonomi Tarım: Kongo’nun ekonomisi tarıma dayanır. Köylüler, ekime elverişli toprakları, en ilkel metodlarla işler. Geleneksel tarım ürünlerinin yanısıra yağ palmiyesi, manyok, yer fıstığı, şekerkamışı, kauçuk, tatlı patates, muz, kakao ve tütün başlıca ürünlerdendir. Niari Vadisi tarıma en uygun bir vadidir. Ormancılık: Ekvatoral iklime sahip olması, ülkede büyük tropikal ormanların meydana gelmesine sebep olmuştur. Yıllık kereste üretimi 1.000.000 ton civarındadır. Ormanlar ülkenin başlıca gelir kaynağı olup, ihracatın yarısını orman ürünlerinden sağlar. Sanayi: Ülkede, sanayi yeni yeni gelişmeye başlamıştır. Sanayi olarak sadece tekstil, sabun, hurma yağı, sigara, cam, lastik, çimento ve kontraplak fabrikaları vardır. Ağır sanayi hemen hemen hiç gelişmemiştir. Kouilou Irmağı üzerinde kurulması planlanan bir hidroelektrik santralı ile sanayinin büyük gelişmeler göstereceği tahmin edilmektedir. Ticaret: Kongo’nun ihraç ettikleri arasında şeker, kahve, kakao, tütün ve orman ürünleri gelir. İthalatta ise ağır sanayi ürünleri, makinalar, ulaşım araçları, et başlıcalarını meydana getirir. İhracatının % 14’ü, ithalatının % 57’si Fransa ile olmaktadır. Diğer gelir kaynaklarından birisi olan elmas, ihraç edilerek ekonomide önemli yer tutar. Elmas, Kongo’da çıkarılmayıp, Zaire’den kaçırılmaktadır. Ulaşım: Kongo’da, karayolu ulaşımı ülkenin ihtiyacına yetmemektedir. 11.000 km olan kara yollarının ancak % 5’i asfaltla kaplıdır. Ülkede ancak 800 km uzunluğunda bir demiryolu vardır. Nehirlerden Kongo ve Ubangi nehirleri ulaşıma elverişlidir. Ticaretinin büyük kısmını nehir ulaşımı sağlar. Pointe-Noire ve Brazzaville limanları oldukça işlektir. Brazzaville’de milletlerarası bir hava limanı vardır.
  3. _asi_

    Kenya

    KENYA DEVLETİN ADI: Kenya Cumhuriyeti BAŞŞEHRİ: Nairobi NÜFUSU: 26.985.000 YÜZÖLÇÜMÜ: 582.646 km2 RESMİ DİLİ: İngilizce, Swahili DİNİ: Müslümanlık, Animizm,Hıristiyanlık, Hindu PARA BİRİMİ: Kenya Şilini Afrika’nın doğu kıyısında ve ekvator üzerinde bir ülke. Kuzeyinde Etiyopya ve Sudan, batısında Uganda, güneyinde Tanzanya, doğusunda Somali ve Hint Okyanusu yer alır. Tarihi Tarih öncesi dönemden bir çok dinozor ve timsah fosili bulunan ülkede, en eski fosil kalıntıları 200 milyon yıl önceye aittir. En eski insan fosilleri Kenya'da Turkana gölü çevresinde bulunmuştur. M.Ö. 2000 lerde kuzey Afrika'dan göç eden halklar Kenya'da yerleşmiştir. M.S. 1. yüzyılda Arap tüccarları Kenya sahillerine ticari ziyaretler yapmış, M.S. 8. yüzyılda Kenya sahillerindeki Arap ve Fars yerleşimleri giderek çoğalmıştır. M.S. 10. yüzyılda bu gün Kenya nüfusunun dörtte üçünü oluşturan Nilotic ve Bantu halkları Kenya'ya göç etmiştir. Bu yıllarda Swahili dili meydana gelmiştir. Swahili bir çok Arapça kelime içeren bir Bantu lisanıdır. Sömürgecilik döneminde Kenya'ya ilk ayak basan Avrupalılardan biri Vasco da Gama 'dır. 1498 yılında Mombasa'yı ziyaret eden Gama buradan Hindistan'a olan deniz yolunu keşfetmistir. Bu keşif Portekizlerin deniz ticaretindeki ağırlığını artırıcı önemli bir kilometre taşı olmuştur. Bölgede resmi Portekiz varlığı 1505 yılında bugün Tanzanya'ya ait olan Kilwa adasının alınmasıyla başlamıştır. Daha sonra Mombasa'yı ve Hint okyanusunda Hindistan yolu üzerindeki diğer adaları ve şehirleri istila eden Portekizliler, böylece bu bölgedeki deniz ticaretindeki Arapların ağırlığını ortadan kaldırmışlar, deniz yollarını ve limanları kontrol ederek büyük vergi gelirleri elde etmişlerdir. Portekiz boyunduruğundaki yerel emirlerin talebi üzerine Yemen Valiliği Emir Ali Bey'i 1584 yılında bölgeye göndermiş, Emir Ali Bey de beş kadırgadan oluşan filosuyla Somali sahilindeki Mogadişu, Ampaza, Brava, Cumbo ve Kismayu, Kenya sahilinde de Faza, Lamu, Pate, Kilifi kentlerini fethetti. Mombasa sultanı bağlılığını arzetti. Böylece Kenya'da Portekiz egemenliğinden kurtarılamayan sadece Malindi kenti kaldı. Emir Ali Bey kazanımları Portekizlilere karşı koruyabilmek için Mombasa'da limana hakim bir kale inşa ettirdi. 1589'da Hindistan/Goa'daki ana üssünden kaleyi fethetmek için gelen Portekizlilere başarıyla direne Türk denizciler karadan gelen Zimba yamyamlarının saldırısıyla iki ateş arasında kaldılar ve Portekizlilere teslim oldular Portekiz Osmanlıya bağlanan kentleri tek tek el geçirerek liderlerini ölümle cezalandırdı. Mombasa'ya da Fort Jesus adlı çok iyi berkitilmiş bir kale inşa ederek bölgedeki egemenliğini pekiştirdi. Yüzyılı aşkın süren Portekiz egemenliğinden sonra, Umman Sultanlığı Kenya ve Tanzanya sahillerindeki mücadelesine hız verdi ve 1730'da Portekizliler bu bölgeden tamamen sürmeyi başardı. Umman köle ticaretine hız verdi ve 1839 yılında başkentlerini Zanzibar'a taşı*********** Kenya üzerindeki Arap egemenliğini artırdı. Daha sonra Umman Sultanlığı ve Zanzibar Sultanlığı adları altında iki devlet ortaya çıktı. 1880'lere gelindiğinde İngilizler uluslararası köle ticaretini tamamen yasaklamış ve bu yasakların desteklenmesi ve denetlenmesi için bir dizi antlaşmalar yapmışlardı. "Protectorate"(Türkçe karşılığı: Himaye/koruma) yasaları adı altında bir çok ülkede kontrolü ellerine aldıkları gibi, Kenya'daki Umman varlığını da kontrol etme olanağı elde etmişlerdir. İngilizler 1890'larda Kenya Uganda demir yolu inşasına başlamış, bu dönemde inşa için deneyimli işçi gereksinimi karşılamak amacıyla çok sayıda Hintli Kenya'ya yerleştirilmiştir. 13. yüzyıldan kalma Gedi Camii Fiziki Yapı Kenya topraklarının doğu ve batısı birbirinden çok farklıdır. Güneydoğu da Hint Okyanusuna açılan dar kıyılar vardır. Kıyı şeridinden kuzey sınırına kadar uzanan iç bölge ülkenin yarısından fazlasını kaplayan kurak ovalardan meydana gelir. Yaylaların ortasında bütün Doğu Afrika’yı kaplayan Rift Vadisi bulunur. Bu vadinin tabanı göllerle kaplıdır. Ülkenin en büyük akarsuyu Tana ve Athi’dir. Ovaların çoğunluğunun deniz seviyesinden yüksekliği 360 m’yi geçmez. Kenya ve Elgon dağları ülkenin en yüksek kısımlarını meydana getirir. Kenya Dağının yüksekliği 5200 m, Elgon Dağının yüksekliği ise 4321 m’dir. Batıdaki Nyanza Yaylası, dağlık bölgeden ve Rift Vadisinden Uganda ve Tanzanya sınırındaki Victoria Gölüne kadar uzanır. Bu yaylada sulama meselesi olmadığı için çeşitli çiftlikler ve ormanlar, otlaklar yer alır. İklim Ülkede sıcaklık, denizden yükseklik durumuna göre değişir. Kıyı şeridinde sıcaklık ortalama 27°C’yi bulurken, dağlık bölgelerde 16°C’ye düşer. Yağışlar bölgeden bölgeye değişir. Yağışın en fazla olduğu bölge batı kısımlarıdır. Yıllık yağış ortalaması 1270 mm’yi bulur. Kenya Dağı 5,199 m. Kenya'nın en yüksek dağıdır. Kenya, ismini bu dağdan almıştır. Tabii Kaynakları Bitki örtüsü ve hayvanlar: Ülkenin bitki örtüsü, tropikal ormanlar, hindistancevizi ağaçlarıyla, savanalardan meydana gelir. Buş bölgesinin iç kısımlarında dev baobab ağaçlarına rastlanır. Kıyı bölgelerinde ise palmiye ağaçları bulunur. Kenya sürek avlarıyla ün yapmış bir ülkedir. Güney ve doğu bölgelerinde arslan, fil, su aygırı, zürafa, antilop, zebra ve daha birçok yabani hayvanlara rastlanır. Madenler: Kenya yeraltı kaynakları bakımından fakir bir ülkedir. Az miktarda altın, bakır, amyant ve soda tozu çıkarılır. Siyasi Hayat İngiliz Milletler Topluluğuna bağlı kalarak 1963’te bağımsızlığını ilan eden ülkede 1964’te Cumhuriyet rejimi benimsenmiştir. Yedi yıl süre için halk tarafından seçilen devlet başkanı hükümetin de başkanıdır. 171 üyeli millet meclisi yasama görevini yapmaktadır. Meclis üyeleri halk tarafından 5 yıl için seçilir. Ekonomi Ülkenin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanır. Sanayi gelişmemiş olup, turizm önemli gelir kaynağıdır. Tarım: Kenya topraklarının % 12 gibi az bir kısmının tarıma elverişli olmasına rağmen, halkın % 60’ı tarımla uğraşır. En çok üretilen ve ihraç edilen ürünler arasında çay, kahve ile böcek yiyen pire otu başta gelir. Kenya, böcek yiyen pire otu üretimi ve ihracatında dünyada birinci sırayı alır. Diğer önemli tarım ürünleri, yerfıstığı, şekerkamışı, muz, mısır, buğday, pirinç, patates,pamuk ve yerfıstığıdır. Hayvancılık: Hayvancılık hayli gelişmiştir. En çok sığır, koyun ve keçi beslenir. Bu hayvanlardan, kurak olmayan mevsimlerde ihraç edecek kadar et elde edilir. Sanayi: Ülkede sanayi gelişmemiştir. Sanayi, zirai hammaddelerin işlenmesi ve hafif tüketim maddeleri yapımıyla sınırlandırılmıştır. Bunun yanısıra petrol üretmese de petrol rafinerisi, motorlu araçlar montajı, çimento ve tekstil gibi sanayi dalları son yıllarda gelişmiştir. Sanayi merkezi başşehir Nairobi ve Mombasa çevresinde toplanmıştır. Ticaret: İhracatının çoğunluğunu tarım ürünleri meydana getirir. En çok ihraç ettiği ürünler; kahve, çay ile böcek yiyen pire otudur. Bunun yanında sisal keneviri, söğüt kabuğu, konserve et ve deri de ihraç edilir. İhraç ettiği sınai ürünler ise benzin, çimento ve soda tozudur. Dışardan ise ulaşım araçları, makineler, mamul maddeler, kimyevi maddeler satın alır. Doğu Afrika Ticaret Topluluğuna üye olan Kenya’nın topluluk dışı ticaret yaptığı ülkeler arasında Almanya, İngiltere, ABD, Hollanda ve Japonya bulunur. Ulaşım: Kara ulaşımı 45.000 km’lik kara yolu ve 4000 km’lik demiryolu ile sağlanır. Karayollarının ancak 4500 km’si asfalttır. Nairobi ve Mombasa’da birer hava alanı ile Mombasa’da Doğu Afrika’nın en modern ve en önemli limanı vardır. Etnik Gruplar Kenya'nın en büyük etnik grubu Kikuyu'lar nüfusun %25ini oluşturur, başkent Nairobi çevresinde yoğun olarak yaşarlar ve geleneksel olarak politik iktidarı elinde tutan grup olmuştur. Luhya'lar ülkenin ikinci büyük etnik grubunu oluşturur. batı Kenya'da Uganda sınırının güney kesimlerinde yaşarlar. Batı Kenya'da Victoria Gölü çevresinde yerleşmiş Luo'lar[4] Kenya'nın üçüncü büyük etnik grubunu oluşturan halktır ve Uganda ve Tanzanya'da yaşayan halklarla akrabadırlar. Son dönemlerde yaşanan bölgesel savaşlar Luo'ların Kikuyu yönetimiyle tarihi hesaplaşmasından ibarettir. Kenya'nın dördüncü büyük etnik grubu Kalenjin'ler , beşinci ise Kamba'lardır. Kambalar geleneksel olarak askeriyede söz sahibi roller üstlenmişlerdir. Altıncı en büyük etnik grup olan Kisii'ler nüfusun %6'sını oluşturur ve politik olarak Luo'lar gibi Kikuyu karşıtı bir duruş sergilerler.
  4. _asi_

    Kamerun

    KAMERUN DEVLETİN ADI: Kamerun Birleşik Cumhuriyeti BAŞŞEHRİ: Yaunde NÜFUSU: 12.662.000 YÜZÖLÇÜMÜ: 465.458 km2 RESMİ DİLİ: Fransızca, İngilizce, yerli diller DİNİ: İslamiyet, Hıristiyanlık,Animizm PARA BİRİMİ: Kamerun Frankı Afrika’nın batısında ve ortasında yer alan bir devlet. Kamerun’un doğusunda Orta Afrika Cumhuriyeti, güneybatısında ve güneyinde Kongo, Gabon ve Ekvator Ginesi, kuzeydoğusunda Çad, kuzeybatısında ve kısmen batısında Nijerya, batısında Atlas Okyanusu vardır. Tarihi On beşinci yüzyılda Portekizli denizci Fernando Poo’nun kıyılarını görmesiyle keşfedilen Kamerun’a Avrupalılar 17. yüzyılda yerleşmeye başladılar. Kıyı kesimlerdeki kabileler, Avrupalıların iç kesimlere sızmalarına yardım ettiler. İlk olarak Almanlar ülkeyi ele geçirdiler. 1916’ya kadar Almanların elinde kalan Kamerun, Birinci Dünya Savaşı sonrası İngiltere ve Fransa’nın, Almanya’nın Afrika’daki sömürgelerini ele geçirme çalışmaları sonucu aralarında paylaşıldı. Ülkenin onda dokuzu Fransız, onda biri de İngiliz hakimiyetine girdi. 1959 yılında iç yönetimde bağımsızlığını kuran Kamerun, 1960’da ise yapılan halk oylamasıyla tam bağımsızlığını kazandı. 1961’de İngiltere yönetimindeki parçası Batı Kamerun’da,Kamerun Cumhuriyeti ile birleşti. 1972’de yapılan bir referandum neticesinde yürürlüğe giren yeni anayasayla federal yönetimden, merkezi bir yönetime geçildi. 1984’te askeri darbe girişimi başarısızlıkla neticelendi. Bağımsızlığını kazandıktan otuz iki yıl sonra 1992’de ilk kez çok partili seçimler yapıldı. 11 Ekim 1992’de yapılan Başkanlık seçimlerini Biya kazandı. Başkanlık seçimlerine hile karıştırıldığı gerekçesiyle şiddetli gösteriler oldu. Fiziki Yapı Yeryüzü şekli bakımından değişik yapı gösteren Kamerun üç bölgeye ayrılarak incelenmektedir: Güney Kamerun; Atlas Okyanusu kıyılarının nehirlerinden haliçlerle devam eden yer yer sazlık ve mangrov adı verilen bataklık bitkilerile kaplı, sıcak, yağışlı ovalar uzanır. Güney ve doğu boyunca nehir yatakları ile parçalanmış, yüksekliği kuzeye doğru 1000 m’yi bulan yaylalar bu bölgenin başlıca yer şekilleridir. Güneybatıdan başlayan sarp kırıklar kuzeydoğuya doğru uzanırlar. Burada yanardağlar vardır. Eskiden İngiliz Kamerun’u olan bu topraklarda bulunan ve bir yanardağ olan Kamerun Dağı, denizden az içeride 4070 m yüksekliğe sahiptir ve halen faaliyettedir. Orta Kamerun; kuzeybatı sarp kırıkları ile çevrili olan bir yayladır. Yüksekliği 800-1500 m arasında değişir. Kuzey Kamerun; Ova, Mandasa Dağları ve kuzeye doğru Çad Gölüne kadar olan kısmı içine alan bir bölgedir. Göllere doğru uzanan bu yer ülkenin, Afrika’nın iç kısımlarına uzanan kısmıdır. Ülkenin önemli nehirleri arasında Atlas Okyanusuna dökülen Nyong, Samağa Canpo ve Dya nehirleri bulunur. İklim Kamerun yeryüzü şekilleri gibi iklim yönünden de değişiklik gösterir. Ülkede genel olarak ekvator iklimi hüküm sürer. Kuzeye gidildikçe iklim kuraklaşır. Orta Kamerun’da bol yağış olmasına rağmen 5 ile 7 ay süren bir de kurak mevsim vardır. Güney kesimi dünyanın en çok yağış alan bölgesinden biridir. Yıllık yağış ortalaması 10 m’yi bulur. Tabii Kaynaklar Bitki örtüsü ve hayvanlar: Güney kesimi ve kıyı şeridi gür Ekvator ormanları ile kaplıdır. Orta kısımda ise savanlar ve küme ağaç topluluklarına rastlanır. Kuzey kesiminde dikenli ağaçlar ve bitkiler çöle geçişi sağlar. Güney kesiminde ormanların yanında sazlık ve manğrov adı verilen bataklık bitkileri ile kaplıdır. Tropikal ormanları bulunan ülkede; fil, şempanze, goril, zürafa, antilop, aslan gibi yabani hayvanlar bulunur. Madenler: Yeraltı kaynakları bakımından fakir olan Kamerun’da kaserit, titan oksidi, Duala bölgesinde de petrol bulunmaktadır. Bunun yanında altın, alüminyum ve kalay da bulunur. Gümüş, bakır, tungsten, elmas yatakları da tesbit edilmiştir. Nüfus ve Sosyal Hayat Kamerun’un nüfusu 12.662.000’dir. Halkın büyük kısmını Bantular meydana getirir.Kamerun’da 24 değişik dili konuşan 200 civarında kabile vardır. Halkın büyük kısmı ülkenin doğu kesiminde ve kırlık bölgelerde yaşar. Başlıca kabileleri arasında Kirdi, Fuble ve Bamilikeler bulunur. Yaounde ve Douala önemli şehirlerinden ikisidir. Din: Halkın % 40’ı Afrika kabilesinin ananevi dini olan Animizm’e bağlıdır. Halkın % 35’lik kesimi Hıristiyandır. Müslümanlar toplam nüfusun beşte birini teşkil etmelerine rağmen, İslamiyet hızla yaygınlaşarak dinamik bir görünüm arz etmektedir. Eğitim: Ülkede okullar devlet, misyonerler ve bazı özel kişiler tarafından kurulmuştur. Devlet okulları ücretsizdir. Devlet diğer okullara devam edenler için de para yardımı yapmaktadır. Okuma-yazma oranı düşük olmasına rağmen, yeni neslin çoğunluğu okula gitmektedir. İlk ve orta öğretim yapılan yüzlerce okulun yanında yüksek okullar ve başşehirde bir üniversite vardır. Siyasi Hayat Federal bir cumhuriyet olan Kamerun, Cumhurbaşkanı ve 120 üyeli meclis tarafından yönetilmektedir. Federal meclisin üyelerinin yarısı doğrudan doğruya halk tarafından, yarısı ise federe devletlerin meclisleri tarafından seçilir. Federal meclis tarafından 5 yıl için seçilen Cumhurbaşkanı aynı zamanda başbakandır. Ekonomi Tarım: Ekonominin tarıma dayandığı ülkede en önemli ürünler arasında kakao başta gelir. Bunun yanında kahve, pamuk, muz, pirinç, kauçuk da dışarıya satılacak kadar yetiştirilir. Ayrıca susam, çay, baharat, şeker kamışı, mısır ve patetes de yetiştirilir. Ülkenin orta kısımlarında sığır sürüleri bulunur. Ormancılık: Ülke topraklarının üçte birinin ormanlarla kaplı olması sebebiyle bol miktarda kereste elde edilir. Yıllık ortalama 12 milyon metreküp kereste üretimi yapılır. Balıkçılık: Atlantik Okyanusu ve iç sularda yapılan balıkçılık ile ortalama senede 70 bin ton balık avlanır. Sanayi: Ülke sanayii son yıllarda gelişmiştir. Çıkarılan boksitin işlendiği bir alüminyum fabrikası vardır. Bunun yanında çimento, şeker, sabun, ayakkabı, besin maddeleri ve sigara fabrikaları vardır. Son yıllarda bulunan petrol ekonominin hızlanmasına sebeb olmuştur. Ticaret: Kamerun’un dış ticareti genel olarak iyi bir görünüm arz eder. İthalat, ihracattan fazla olduğu halde, son yıllarda artan petrol gelirleri bu farkı kapatan bir faktördür. Dışarıya kahve, kakao, ham petrol ve kereste satar; dışardan ise sanayi ürünleri alır. En fazla ticareti Fransa ile yapar. Bunu Hollanda ve ABD takib eder. Ulaşım: Ülkede ulaşım 52.500 km’lik karayolu ve 1104 kilometrelik demiryolu ile sağlanır. Karayollarının ancak 3200 km’si asfalttır. Ülke, 44 gemiden meydana gelmiş deniz ticaret filosuna sahiptir. Önemli limanları Duala ve Kribi’dir. Kamerun’un, Duala’da bir milletlerarası havaalanı ve Yaunde ve Garoua’da iç hat seferleri yapılan birer havaalanı vardır.
  5. _asi_

    Güney Afrika Cumhuriyeti

    GÜNEY AFRİKA CUMHURİYETİ DEVLETİN ADI: Güney Afrika Cumhuriyeti BAŞŞEHRİ: Cape Town(Yasama),Pretoria(Yürütme),Bloem Fontein (Yargı) NÜFUSU: 38.160.000 YÜZÖLÇÜMÜ: 1.125.815 km2 RESMİ DİLİ: Afrikaner, İngilizce DİNİ: Hıristiyanlık, İslamiyet PARA BİRİMİ: Rand Afrika kıtasının güney ucunda 22°10’-34°55’ güney enlemleri ile 16°30’-32°55’ doğu boylamları arasında yer alan ülke. Afrika’nın güneyinin yaklaşık yarısını kaplar. Güneybatıda Atlas Okyanusu, güney ve doğuda Hint Okyanusu, kuzeydoğuda Swaziland, Mozambik ve Rodezya, kuzeyde Botswana, kuzeybatıda Namibya ile çevrili olan Güney Afrika Cumhuriyetinin sınırları içerisinde, topraklarının ortadoğu kesiminde Lesotho Devleti bulunmaktadır. Dünyada, ırk ayrımının en şiddetli bir şekilde vuku bulduğu ülke olması ile tanınmaktadır. Fiziki Yapı Fiziki yapı olarak Güney Afrika Cumhuriyeti, sade bir görünüşe sahiptir. Ortalama yüksekliği 1200 m’yi bulan geniş yayla, fiziki görünüşün ana hatlarını çizer. Ülkenin üzerinde bulunduğu 1.123.226 km2lik toprak parçasında göze çarpan tek dağ silsilesi, güneyde Ümit Burnu bölgesinde yer almaktadır. Denizlerdeki kıyı şeridi oldukça dar bir yapıya sahiptir. Kıyı şeridi dik yamaçlarla dağ ve yayla bölgesine bağlanır. Bu dik yamaçlı fiziki yapıya bol miktarda teras ve kayalıklar iştirak ederler. Güneydeki Cape Town bölgesinin kuzeyindeki dağlar, kuzey-güney doğrultusunda uzanır. Bu bölgedeki yükseltilerin eski çağlarda yer tabakalarının kırılmaları neticesinde ortaya çıktığı tahmin edilmektedir. Dağların en önemlileri Nuweveld Dağları, Sneeub Dağları ve Draken Dağlarıdır. Draken Dağları en fazla yüksekliğe sahib olan dağlar olup, en yüksek noktası Sources Dağıdır (3299 m). İç bölgelerde arazi yumuşak bir eğime sahiptir. Orta bölgelerde yer alan geniş yaylalar, çoğu bölgelerde akarsuların meydana getirdiği derin vadilerle bölünür. Bazı küçük dağ sıraları küçük ve büyük Karau ovalarını çevreler. 1200 m yükseklikteki yayla, çok büyük bir tabak şeklindedir. Kuzeybatıda Kalahari Çölünün güney ucu ile batı bölgelerinde Namib Çölünün bir kısmı yer alır. Akarsular bakımından oldukça zengindir. Denize yakın dağların dış yamaçlarından doğan akarsular, kısa bir yatağa sahiptirler. Fakat bu ırmaklar su bakımından daha zengin, hızlı ve düzensiz bir akışa sahiptir. Ülkedeki akarsulardan en önemlisi olan Orange, ülkenin belli başlı ırmaklarından Karai, Caledon ve Vaal’i de alarak Atlas Okyanusuna dökülür. Hint Okyanusuna dökülen en önemli akarsu, Limpoopo Nehridir. Bunlardan başka Krokodilrivier, Komati, Pongola, Umfolazı, Tugela, Umzimkulu, Umzimvulu, Ker, Groot Visrivier, Sondağ, Grootrivior ve Gourits nehirleri Hint Okyanusuna dökülen önemli akarsulardır. Ülkenin en büyük akarsuyu Atlas Okyanusuna dökülmektedir. Akarsuları ulaşıma elverişli bir yapıya sahip değildir. Kıyılarda körfez ve burun miktarı çok az olup, bu sebepten tabii liman olabilecek yerleri hemen hemen yok denecek kadar azdır. Tabii gölleri oldukça azdır. Bunlar arasında önemli bir büyüklüğe sahib olanı ise yoktur. İklim Umumiyetle tropik ve subtropik (ılıman) bir iklim ülkeye hakimdir. Afrika’nın diğer bölgelerine nazaran iklim daha yumuşaktır. Bu sebepten dolayı Avrupalılar buraya yerleşmişler ve bu bölgeye uzun zaman hakim olmuşlardır. İklimin mutedil olmasındaki en büyük tesir bulunduğu yer ve etrafındaki denizlerdir. Güney Afrika’da hiçbir yer denizden 800 km uzak değildir. Ortalama sıcaklık kuzey ve güneyde dikkati çekecek kadar düzgündür. Batı kıyısı, Benguela soğuk su akıntısının, Doğu kıyısı ise Mozambik sıcak su akıntısının etkisindedir. Batı kıyılarındaki Port Nolloth’da senelik sıcaklık ortalaması 13°C civarındayken, doğudaki Durban’da bu ortalama 20°C’dir. Ümit Burnunda Akdeniz iklimi özellikleri görülür. Bu bölgede yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise ılık ve yağışlı geçmektedir. Kış mevsimi ancak 150 gün kadar sürer. Yaz mevsimi altı ay gibi uzun bir süre devam eder. Yağışlar umumiyetle yaz mevsimlerinde görülür. Bölgelere göre senelik yağış ortalaması büyük farklılık gösterir. Doğu bölgelerinde 1143-1270 mm olan yağış ortalaması, batı bölgelerinde 127 milimetreye düşer. Buharlaşmanın yüksek seviyede olması, ülkede her zaman kuraklık tehlikesinin bulunmasına sebeb teşkil eder. İç kesimlerde yağışlar umumiyetle fırtınalı ve dolu şeklinde meydana gelir.Kış mevsimlerinde Antarktika’dan gelen soğuk hava akımları, ülke üzerinde bazan geçici de olsa soğuk ve yağışlı mevsimler hasıl eder. Tabii Kaynaklar Güney Afrika’da bitki örtüsü; ormanlar, savanlar, otlaklar, yarıçöller, çöller ve makiler olmak üzere beş bölümde toplanır. Genel olarak tropik ve subtropik olmak üzere iki tip orman mevcuttur. Ormanlar, yağışların en fazla olduğu doğudaki dağ yamaçlarında yer alır. Akdeniz ikliminin hakim olduğu güney bölgelerinde Akdeniz bitki örtüsü olan makiler yer alır. İç bölgelere gidildikçe ormanlık bölgeler yerlerini savanlara bırakır. Savanlar ise yağışların az olduğu batı bölgelerinde otlaklar haline döner. Ülkenin kuzeyinde yer alan Kalahari Çölünün güneyi ile batıdaki Namib Çölü, çöl bitkilerinin bulunduğu bölgelerdir. Batıdaki Namib Çölünde bol bulunan Cape maunu ve Cape abanozu gibi mobilyacılıkta kullanılan kıymetli ağaçlar, artık kalmamıştır. Düzensiz avlanma, yabani hayvanların neslinin tükenmesine sebeb olmaktadır. Bu durum karşısında ülkenin çeşitli bölgeleri Milli Park ilan edilerek, bu bölgelerde mevcut hayvan nesli korunmaya çalışılmaktadır. Yabani hayvanlardan aslan, antilop, suaygırı, gergedan, zürafa, leopar, Afrika filleri, zebralar, geyik, ceylan, pars, yaban kedisi, vaşak, tilki, çakal başta gelenleridir. Kokarca, su samuru, sansar, yabani tavşan ve binlerce yılan çeşidi, ülkenin yabani hayvanlarındandır. Güney Afrika’nın bu tabiat zenginliğini ağaçlardaki binlerce kuş ile denizlerdeki balık ve kuş türleri tamamlar. Tropik karakterli kuşlardan muhabbet kuşu, papağan, kırlangıç, incir kuşu, bahçe öteğengili, çeşitleri ile penguen, albatros, yelkovan kuşuna benzer deniz kuşları bol miktarda mevcuttur. Ülkenin güney sahillerinde çıkan fok balıkları da bu tabii güzelliklerin tamamlayıcı unsurlarındandır. Tabii kaynaklarından olan maddelerin en kıymetlileri Güney Afrika’da bol miktarda bulunmaktadır. En önemli madenleri altın, vanadyum, elmas, platin, uranyum, manganez, krom, demir cevheri, asbest, antimon, kömür, kalay, bakır, tungsten, mika ve nikeldir. Bunların haricinde otuz beş değişik maden de bulunmaktadır. Nüfus ve Sosyal Hayat 38.160.000 olan Güney Afrika nüfusu, dört farklı etnik gruptan meydana gelmektedir. Siyahlar ve Bantular % 70 ile en kalabalık grubunu teşkil ederler. Beyazlar % 17, melezler % 10 ve Asyalılar ise % 3 ile nüfusun kalan bölümünü meydana getirirler. Beyazlar Hollanda, İngiliz, Fransız ve Alman menşelidir. Beyaz halkın hayat şartları ve kültür yapıları Batı Avrupa halkı gibidir. Beyazlar had safhada tatbik ettikleri ırkçılık sebebiyle ülke nüfusunun çoğunluğunu teşkil eden siyahlara son derece ucuz fiyatlarla ve ağır şartlarda iş yaptırmaktadırlar. Siyahlar ve Bantular umumiyetle Hotantolar ve diğer Afrika yerlilerinin karışımından meydana gelmişlerdir. Bunlar Cape Town bölgesinde yoğundurlar. Hint menşeili olan Asyalılar; on dokuzuncu asırda Güney Afrika’daki şekerkamışı çiftliklerinde çalıştırılmak üzere getirilmişlerdir. Irkçılık politikasının bir neticesi olarak beyazlar, zenciler ve Bantular, melezler ile Asyalılar için birbirinden farklı yerleşim bölgeleri, siyasi ve iktisadi haklar mevcuttur. Güney Afrika Cumhuriyetinde her etnik grubun ayrı okulları vardır. Beyazlar için büyük bir serbestlik olmasına rağmen, diğer grupların okulları hükumet kontrolündedir. Ülkede mevcut olan 16 üniversiteden 11’i beyazlar, 5’i ise diğer gruplara aittir. Okuma yazma bilenlerin oranı % 80’dir. Fakat bu rakam ülke nüfusunun tamamına göredir. Nüfusu meydana getiren gruplarda bu rakam çok düşük seviyededir. Mesela Bantularda okuma yazma bilenlerin oranı % 50’dir. Resmi dil olarak Afrikaner ve İngilizce kullanılır. Afrikaner dili, Holanda lisanı ile Afrika yerlilerinin lisanlarının karışımından, Hollanda lisanı ağırlıklı beyazlar tarafından türetilmiş bir lisandır. Beyazlar, zenciler, melezler ve Asyalılar daima Afrikaner lisanını kullanırlar. Bantular ise kendi dillerini kullanmaya devam etmektedirler. Beyazların Avrupai bir hayat tarzına sahib olmalarına karşılık, diğer etnik gruplar sefil ve yoksul bir hayat sürmektedirler. Güney Afrika halkından dini inanış olarak Bantuların % 32’si Anemist, kalan % 68’i ise Hıristiyandır. Hıristiyan olanlar ise Methodist (bir Protestan mezhebi) Anglikan, Roma Katolik ve Protestan mezheplerine bağlıdır. Beyazların bir kısmı özellikle Hollanda asıllılar Protestan, kalanları ise İngiliz Anglikan mezhebine tabidirler. Melezlerin ise % 90’ı Hıristiyandır. Umumiyetle Hintlilerin meydana getirdiği Asyalıların ise yaklaşık % 73’ü Hindu, % 20’si Müslümandır. Siyasi Hayat Cumhuriyetle yönetilir. Yönetime zencilerin, melezlerin ve Asyalıların katılma hakları yoktur. İdari bakımdan dört büyük eyalete ayrılmıştır. Bunlar Ümit Burnu, Natal, Transvaal ve Orange eyaletidir. Bantuların dokuz yerleşme bölgelerinden birisi olan Transkei, Ümit Burnu eyaleti içersindedir. Bu bölge bağımsız bir yönetime 1963’te kavuşmuştur. Bantu bölgeleri için 1959’da verilen bağımsız olma hakkı üzerine Transkei bölgesini takiben Xhosa, Zula, Tswana, Bapedi ve Sotho bölgeleri de bağımsızlığa kavuşmuştur. Güney Afrika Cumhuriyetinde, ülkenin yasama başşehri Cape Town, yargı başşehri Bloem Fontein, idari (yürütme) başşehri ise Pretoria’dır. Komşusu olan Nambiya’nın Caprivi Strip bölgesi, yönetim olarak Güney Afrika Cumhuriyetine, Güney Afrika Cumhuriyetinin bir bölgesi olan Walvis Bay ise Nambiya’ya bağlıdır. Cape Town şehrine güney-doğu istikametinde 1900 km mesafede, Hint Okyanusundaki Marian ve Prince Edward adaları da Güney Afrika Cumhuriyetine bağlıdır. Parlamento, Millet Meclisi ve Senatodan müteşekkildir. Cumhurbaşkanı parlamento tarafından seçilir. Cumhurbaşkanı parlamentodan, başbakanı seçer. Ekonomi Güney Afrika Cumhuriyeti ekonomik olarak gelişmiş ülkeler arasındadır. Ekonomik gelişmenin sağladığı refah dağılımı etnik gruplara göre çok farklılık gösterir. Dünyada önceleri bir tarım ve hayvancılık ülkesi olarak tanınan Güney Afrika, 19. asrın sonlarında zengin maden yataklarının bulunmasıyla gelişmiş ülkeler arasında yer almaya başladı.Ziraate elverişli toprakların hemen hemen tamamına yakın bir kısmı beyazların elindedir. Ülke topraklarının ancak % 10’u ziraate elverişlidir. Temel ziraat ürünlerini mısır, yerfıstığı, patates ve buğday teşkil eder. Tropikal meyveler ve turunçgiller de yetiştirilir. Taze ve konserve meyve, en önemli zirai ihraç ürünleridir. Ayrıca önemli ölçüde üzüm yetiştirilir. Zirai ürünlerden şeker, tütün ve çiçek ihraç edilebilecek bir seviyede üretilir. Hayvancılıkta dünya ülkeleri arasında söz sahibidir. Güney Afrika, topraklarının % 70’ini otlak olarak kullanır. Yetiştirdiği koyun sayısı ile dünyada yedinci sırada bulunan ülkede sığır üretimi de önemli bir seviyededir. Yün üretiminde dünyada beşinci sırada bulunmaktadır. Ülkede yün üretiminin % 60’ı Cape Pravince bölgesinde yapılır. Bu bölgedeki karakul koyunlarının derileri makbuldür. Ülkedeki Angora keçileri ise en güneyde beslenir. Tiftik keçisi üretiminde dünyada üçüncü sırayı almaktadır. Daha ziyade kuzey ve batıda beslenen sığırların et ve sütlerinden istifade edilir. Balıkçılık önemli bir seviyededir. Balıkçılığın % 90’ı batı sahillerinin soğuk sularında yapılır. Cape Town, ülkenin en büyük balıkçılık limanıdır. Sardalya, morino, istakoz ve yengeç en çok avlanan su ürünlerindendir. Açık deniz balıkçılığı, özellikle balina avcılığı her geçen gün gelişmektedir. Balık ürünleri sanayii kurulmuştur. Maden rezervlerinin zenginliği ve işletilmesi ekonominin çehresini değiştirmiştir. Dünya altın üretiminin % 70’ini, elmas üretiminin % 65’ini, vanadyum üretiminin % 45’ini Güney Afrika yapmaktadır. Ülkedeki mevcut yedi altın yatağı 500 kilometrelik bir yay meydana getirir. Doğudan batıya uzanan başlıca elmas yatakları, Kumberley, Jagersfantain, Finsch, Pratoria’dadır. Transvaal ve Natal’da büyük kömür yatakları vardır. Ülkede büyük miktarlarda platin, uranyum, manganez, krom, demir cevheri, asbest ve antimon üretilir. Bunların haricinde 40 değişik maden daha üretilmektedir. Gümüş ve Uranyum işleyen 30 kadar tesis vardır. Sanayii, tabii zenginliklerin değerlendirilmesine paralel olarak bir ilerleme kaydetmiştir.Afrika’nın sanayide en gelişmiş ülkesidir. Yılda beş milyon ton üretim yapan demirçelik tesisleri, modern kimya sanayii, gıda sanayii (konservecilik, şeker, et ve balık), yünlü ve pamuklu dokumacılık sanayii bu yöndeki en önemli tesisleridir. imalat sektörü dört yerde yoğunlaşmıştır. Transvaal (üretimin % 47’si buradan elde edilir), Durban/Piretown (% 14 üretim oranı), Batı Cape (% 11 üretim oranı) ve Part Elizabeth/Vitenhage (% 8 üretim oranı) sözkonusu bölgelerdir. Azınlık beyazlar, ülke ekonomisinin her sahasında diğer etnik grupları ucuz işgücü olarak kullanmaktadırlar.Zengin olmasına rağmen, adaletsiz gelir dağılımı, azınlığın çoğunluğa tahakkümü, insanları köle gibi kullanma (Haçlı zihniyeti) sebepleri insanlarını devamlı huzursuz etmektedir. Afrika kıtasında üretilen toplam elektriğin % 57’si bu ülkede elde edilmektedir. Kömürlü termik santrallerinin yoğunlukta olduğu Güney Afrika’da son zamanlarda hidroelektrik santraller önem kazanmaktadır. 2000 yılında tamamlanacak bir projeye göre, ülke 20 yeni hidroelektrik santrale kavuşacaktır. Ülkede ayrıca kendi çıkardığı uranyumla çalışan bir nükleer santral vardır. Turizm son senelerde büyük bir gelişme göstermiştir. Son on yılda gelen turistlerin sayısı iki katına çıkarak bir milyona ulaşmıştır. En çok turist çeken yerler temiz ve güneşli plajlar, av için tahsis edilen yerler ve göz alıcı manzaralara sahip milli parklardır. Güney Afrika Cumhuriyeti modern ve randımanlı bir ulaşıma sahiptir. Kaplanmış yollar, ülkenin her yerine girmiştir. 31.500 km’lik demiryolu ağı da yük taşımacılığının büyük bir kısmını üstlenir. Dört büyük liman vardır. Bunlar Durban (yükün % 60’ını); Cape Town, Port Elizabeth ve East London’dır. Güney Afrika havayolları iç ve dış hatlarda çalışır. Johannesburg, en büyük havaalanıdır. Ticaretini umumiyetle gelişmiş ülkelerle yapar. Bunlardan ABD, Japonya, İngiltere ve Almanya en başta gelenleridir. Komşu ülkeleri ile olan gümrük birliği sayesinde bu ülkeler Güney Afrika Cumhuriyetinin pazarıdır. Altın, elmas, bakır ve diğer madenler ile meyve, demirçelik, tahıl, yün, şeker, deri ve deri mamülleri ülkenin ihraç ürünlerinin başında gelir. İthal ettiği ürünler ise makina ve ulaşım techizatı, bazı kimyevi maddeler, petrol, çeşitli gıda maddeleri ve metallerdir.
  6. _asi_

    Gine

    GİNE DEVLETİN ADI: Gine Cumhuriyeti BAŞŞEHRİ: Konakri NÜFUSU: 7.232.000 YÜZÖLÇÜMÜ: 245.857 km2 RESMİ DİLİ: Fransızca DİNİ: % 85 İslamiyet, % 5 Putperest, % 10 diğerleri. PARA BİRİMİ: Gine Frankı Batı Afrika sahillerinde, 10° kuzey enlemi üzerinde bulunan, batısında Atlas Okyanusu, kuzeyde Gine-Bissau, Mali, Senegal, doğuda Mali ve Fildişi Sahili, güneyde Sierra Leone ve Liberya ile çevrili ülke. Tarihi Gine tarihiyle ilgili çok eskilere dayalı teferruatlı bilgi bulunmamaktadır. Nijer havzasının bulunduğu Yukarı Gine bölgesinde, çok eskilerde pekçok Afrika krallığının kurulduğu bilinmektedir. İslamiyeti yaymak için dünyanın her tarafına dağılan Müslümanlar, 11. asırda buralara gelerek İslamiyeti yaydılar. Halk da hak din olan İslamiyeti kabul ederek, Müslüman oldu. İslamiyetin kuvvetli olduğu ilk zamanlarda halk güçlü devletler kurdu. Bu devletlerden Futa-Djalon’da kurulan devlet en önemlisidir. Avrupa’nın orta çağlarda başlayan ve her çağda devam edegelen sömürgecilik zihniyeti ve fiiliyatı 1600’lü yıllarda Gine’yi tehdit etmeye başladı. Bu zamanda ülkeye gelen Portekizliler, bugünkü Gine topraklarına yerleşememişlerdi. Fakat 19. asrın ortalarında bu ülkeye gelen Fransızlar, ülkeye hakim olmuşlardır. 1896 senelerinde ülkenin iç kısımlarına kadar iyice nüfuz ederek ülkeyi diğer sömürgelerine yaptığı gibi insanlık dışı bir muameleyle sömürüye tabi tutan Fransa, İkinci Dünya Savaşı sonunda sömürgeciliğe karşı yoğunlaşan mücadele karşısında fazla dayanamadı. Fransa Cumhurbaşkanı General De Gaulle, Gine’nin, bağımsızlık mücadelesi karşısında halk oylamasına gidilmesini istedi. Yapılan halk oylaması sonucunda Gine halkı bağımsızlığı tercih etti. Eylül 1958’de bağımsızlığını ilan ederek, cumhurbaşkanlığına bağımsızlık mücadelesinin en önde gelen liderlerinden biri olan Ahmed Sekav Toure getirildi. Bu tarihten sonra, Gine’den Fransızların tamamına yakın kısmı çekildi. 1961 senesinde Mali ile birlikte Afrika Devletleri Birliğini kurdular. Önce Rusya, Çin, Çekoslovakya gibi sosyalist ülkelerden yardım aldı. 1968’de yeniden cumhurbaşkanı seçilen Ahmed Sekav Toure, radikal bir rejime döndü. Bir sürü karışıklıklarla 1974’e gelindi. 1974’te Sekov Toure tekrar cumhurbaşkanı seçildi. 1984’te ölünceye kadar bu makamda kaldı. 3 Nisan 1984’te Albay Lansana Conte komutasında ordu bir darbe ile idareye el koydu. Milli Düzenleme Konseyi kuruldu. Günümüzde konsey idaresi devam etmektedir. Fiziki Yapı Gine’nin batıda Atlas Okyanusu ile olan yaklaşık 500 km uzunluktaki kıyısı, girinti ve çıkıntılarla dolu olup, burada çok sayıda küçük adacıklar bulunmaktadır. Bu kıyılardan Atlas Okyanusuna pekçok akarsu dökülür. Akarsular çok büyük değildir. 40-80 km arasında değişen alçak kıyı şeridinden sonra doğuya doğru arazi, basamaklar halinde yükselerek Futa-Djalon adı verilen ortalama 1000 m yüksekliğe sahip dağlık bölgeye erişir. Bu dağlık bölgenin güneydoğusunda yer alan yaylalar, ülkenin güney doğusundaki dağlık bölge ile Futa-Djalon dağlık bölgesi arasında köprü vazifesi görür. Güneydoğudaki dağlık bölge, ülkenin en yüksek kesimidir. Nimba Dağları adı verilen bu bölgenin en yüksek noktası 1768 metredir. Futa-Djalon bölgesinin doğusunda, Nimba bölgesinin ise kuzeyinde kalan kesim ovalıktır. Afrika kıtasının önemli nehirlerinden olan Nijer ve kolları bu ovayı sulamaktadır. Batıda Atlas Okyanusuna dökülen pekçok akarsudan en önemlileri Bafing ve Mila’dır. Ülkede pekçok baraj gölü bulunmasına karşılık, önemli derecede büyük tabii göle sahip değildir. İklim Ekvatora çok yakın bir bölgede bulunmasının, ülkenin ikliminde önemli tesiri vardır. Sıcak ve nemli bir iklime sahiptir. Nisan-kasım ayları arası ülkede yağışların bol olduğu mevsimdir. Yağışlar daima yağmur şeklinde olup, iç kesimlerde kıyı kesimlere nisbeten daha azdır. Bol yağış alan batı kısımlarında senelik yağış ortalaması 4300 milimetredir. Sıcaklık ortalaması ise yaklaşık 27°C dir. Tabii Kaynaklar Ülkenin batı kıyılarında akarsuların okyanusa döküldüğü yerlerde meydana gelen bataklıklar, mangrov denilen bataklık bitkileriyle kaplıdır. Tropikal bölgelerin tipik bitkisi olan palmiye ağaçlarının da bulunduğu bölgenin doğusunda, Futa-Djalon bölgesine kadar olan yerlerde bol yağışlı tropikal ormanlar yer alır. Bu bölgede yaygın olan bir bitkinin türü de sürüngen otlardır. Yüksek kesimlerde tropikal ormanlar yerlerini savanlara bırakır. Özellikle Futa-Djalon bölgesinde muz, narenciye ve ananas çok rastlanan bitki türüdür. Yabani hayvanlar yönünden de zengin olan Gine’de tropikal ormanlarda yaşayan hayvanlardan aslan, kaplan, su aygırı, maymun ve timsaha çok sık rastlanır. Tabii zenginliklerinden madenler, küçümsenmeyecek derecededir. Dünya boksit rezervinin % 20’si Gine’dedir. Demir, altın ve elmas madenleri bol miktardadır. Bu madenler sömürgeci Avrupalıları buralara çekip ülkeyi yüzyıllarca sömürmelerine sebeb olmuştur. Nüfus ve Sosyal Hayat Yaklaşık 7.232.000’i bulan nüfusunu 16 farklı etnik grup teşkil etmektedir. Fulani veya Peul denilen grup en önemlisidir. Ayrıca Susu, Landuman, Malinke, Kissi, Gerze ve Kurankolar, nüfusu meydana getiren etnik grupların başında gelir. Resmi dil Fransızca olmasına rağmen, halk kendi lehçelerini konuşur. Gine’de eğitim ve öğretim devlet tarafından parasız olarak yapılmaktadır. Okuma yazma bilenlerin oranı toplam nüfusa göre % 28,3 gibi çok düşük bir seviyededir. İnsan hak ve hürriyetlerinin savunucusu şeklinde görünen batılı Fransızlar, buradaki Müslüman halka, hem kendi kültürlerini vermek için, hem de hakiki saadete sebeb olan İslam dininden onları uzaklaştırmak için, okuma yazma oranını da alt seviyede tutmuşlar, her zaman olduğu gibi, Haçlı zihniyetlerini göstermişlerdir. Halkın çoğunluğu köylerde yaşar ve çiftçilikle uğraşır. Şehirlerde yaşayanlar toplam nüfusun % 13’ünü teşkil etmektedir. Halkın çoğunluğu Müslümandır. Az bir kısmı Putperest olup, % 1 nisbetinde ise Hıristiyan vardır. Başşehri olan Konakri, Gine’nin en önemli ticaret ve kültür merkezidir. Halk arasında el sanatlarından tahta oymacılığı son derece yaygındır. Siyasi Hayat Gine, 1958’de bağımsızlığına kavuştuktan sonra, başkanlık rejimine dayanan cumhuriyet rejimini tercih ve tesis etmiştir. Devlet başkanı halk tarafından 7 yıl için seçilir. Parlamento, beş yıl için yine halk tarafından seçilen 75 üyeli Millet Meclisinden meydana gelir. Devlet başkanı, aynı zamanda hükumetin de başkanıdır. İlk devlet başkanı Ahmed Sekav Toure’dir. Dünya siyasetinde tarafsız bir tavır takınan Gine, Birleşmiş Milletler ve Afrika Birliği üyesi olup, anayasası, Afrika’da devletler arasında bir birlik ve bütünlük kurulması, ayrıca birleşme yönündeki çabaları neticeye ulaştıracak bir yapıya sahiptir. Darbeler yüzünden siyasi bir istikrar sağlanamamıştır. Halihazırda 1984’te kurulan Milli Düzenleme Konseyi tarafından yönetilmektedir. Ekonomi Tarıma dayalı bir ekonomiye sahib olan Gine’de, nüfusun % 80’i tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Zengin maden yatakları ekonomik yapının değişmesi açısından önemli bir faktördür. Ülke akarsularının meydana getirdiği çavlanlar, hidroelektrik santrallerin kurulması ve enerji üretiminin yanısıra alüminyum üretiminde de önemli rol oynamaktadır. Yetiştirilen tarım ürünleri ülke ihtiyacı için kullanılmaktadır. Gine’de yetişen tarım ürünlerinin başında pirinç, mısır, hurma, muz, ananas gelmektedir. Yayla bölgesinde en önemli ziraat ürünü ise kahvedir. Patates, yerfıstığı, pamuk ve tütün de yetiştirilen diğer ziraat ürünlerindendir. Yeterli seviyede hidroelektrik santralleri ve boksit üretimi, ekonominin gün geçtikçe gelişen kolunu teşkil etmektedir. Üretilen boksit işlenerek alüminyum haline getirilip ihraç edilmektedir. Başşehir yakınlarında çıkarılan önemli miktardaki demir, ülke ihtiyacını rahatlıkla karşılamaktadır. Altın üretimi yıllık 150 kilodur. Senede 100.000 kırat elmas üretilerek ülke ekonomisine büyük katkısı bulunmaktadır. Tam manasıyla bir ağır sanayi kurulamamıştır. Yabancı sermaye yatırımları ile kurulmuş olan sanayi üniteleri mevcuttur. Elmas, demir ve boksit madenlerini işleyen tesisler vardır. Ayrıca tropikal ormanlardan elde edilen değerli keresteleri işlemek için kurulan fabrikalar, mobilya, sigara ve lastik fabrikaları sanayinin belli başlı fabrikalarıdır. Hayvancılık, özellikle koyun ve keçi yetiştiriciliği şeklinde yapılmaktadır. Tahta oymacılığı yönünde gelişmiş olan el sanatları ekonomiye kayda değer bir katkıda bulunmaktadır. Dış ticaretinde ihracatının büyük bölümünü alüminyum, boksit, demir ve elmas teşkil ederken, kahve ve kereste de ihraç edilen tarım ürünlerinin başında gelmektedir. Sanayi mamulleri, otomobil, makina ve çeşitli aletleri ithal etmektedir. Ülke 28.000 km uzunlukta karayolu, 805 km uzunlukta demiryolu ve iki hava alanı ile büyük tonajdaki gemilerin yanaşabildiği limana sahiptir.
  7. _asi_

    Gana

    GANA DEVLETİN ADI: Gana Cumhuriyeti BAŞŞEHRİ: Akra NÜFUSU: 15.500.000 YÜZÖLÇÜMÜ: 238.533 km2 RESMİ DİLİ: İngilizce DİNİ: %63 Hıristiyan,%16 İslamiyet,%20 Animist (Putperest totem dini) PARA BİRİMİ: Yeni Cedi Batı Afrika’da Atlas Okyanusu kıyısında, aşağı yukarı dikdörtgen şeklinde bir memleket. Gana’nın; güneyinde Gine Körfezi, kuzeyinde Yukarı Volta, doğusunda Togo, batısında Fildişi Sahili ve Yukarı Volta yer alır. Eski İngiliz sömürgeleri, Altın Sahili ve Togoland’ın yerlerinde kurulmuş bir Cumhuriyettir. Altın Sahili ve Togoland, 6 Mart 1957 tarihinde birleşerek, bağımsız Gana Devletini meydana getirdiler. Yani devlet ismini, eski bir Batı Afrika krallığından almıştır. Tarihi 1600 senesine kadar Batı Afrika’daki politik ve ekonomik kuvvet, Sahranın güneyinde ve Batı Sudan’daki büyük devletlerin elindeydi. Bu devletler daimi olarak genişleme temayülü içindeydiler. Gana’nın içinde bulunduğu topraklar, bu devletlerden oldukça uzakta olmasına rağmen, onların dolaylı tesirinden kurtulamadı. On üçüncü asırdan itibaren Sudanlı tüccarlar,yeni pazarlar elde etmek için, güneye doğru yayılmaya başladılar. Bunun sonucunda Gana’nın bulunduğu topraklar ile Sudan arasında iki büyük ticaret yolu meydana getirildi. Gana’nın bulunduğu topraklardaki ilk devletler, 13. asırda kurulan, zamanımızdaki ülkenin ormanlarının kuzeyinde bulunan Bono, Gonja, Banda kabilelerinin kurduklarıdır. Ülkenin kuzey bölümünde, kuzey batılı işgalcilerin kurduğu devlette Dagomba ve Mamprusi kabileleri yer alıyordu. Bu zamanda Nijerya’dan gelen gruplar da ülkenin güney doğusunda yerleşmişlerdi. On beşinci asırda, altına susamış Portekizli işgalcilerin, Batı Afrika ile Avrupa arasında deniz yolu bağlantısı kurmaları sonucu, bölgede hayat şartları değişmeye ve huzursuzluk artmaya başladı. Altın Sahiline 1471 senesinde giren Portekizliler, bölgedeki altının bolluğunun farkına varmışlar ve bunu tekellerine almak için kıyıda birçok büyük taş kaleler inşa etmişlerdir. On altıncı asırda Portekiz tekeli, Fransız, İngiliz ve Hollandalı sömürgeciler tarafından bozuldu. Daha sonra bütün kaleler Hollandalıların eline geçti. Fakat onlar da İngiliz ve Danimarkalılarla karşı karşıya kaldılar. On sekizinci asırda kıyıda bu üç devletin sahib olduğu 40 kale kurulmuştu. On yedinci asırda, Amerika kıtasındaki geniş talep sonucu, Avrupalılar vahşetlerini, buradaki savunmasız yerlileri esir yapıp satarak, teşhir ettiler. Esir ticaretine rağmen bölge batılıların ana altın kaynağı olma özelliğini korudu. On dokuzuncu yüzyılın başlarında Altın Sahilinde ticaret yapan bütün Avrupa ülkeleri, esir ticaretini yasaklamışdı. Esir tüccarlığının kısmen kalkması ve yerli kabilelerin mücadelelerinin sonucunda, önce Danimarkalılar (1850), sonra da Hollandalılar (1872) tarihlerinde bölgeden çekildiler ve İngilizleri Altın Sahilinde yalnız bıraktılar. 1874 tarihinde İngilizler bölgedeki Ashanti kabilelerinin de topraklarını işgal ederek Altın Sahilini bir İngiliz Kolonisi ilan ettiler. İngilizlerin uyguladıkları zayıf politika sonucu Ashanti kuvvet olarak tekrar ortaya çıktı. Altın madenleri için daha çok emniyet ihtiyacı ve bölgede Fransız ve Alman faaliyetleri, İngilizleri daha faal bir politika takip ettirmeye zorladı. 1886’da İngilizler, Ashanti kabilesini tekrar işgal ettiler. 1901 tarihinde sömürge oldu. Yirminci asırda Altın Sahilinin ekonomisi, orman çiftçilerinin kakao yetiştirmedeki başarıları sonucu, hızla gelişmeye başladı. Bunun sonucunda yeni demiryolları, yeni okullar ve hastahaneler ve Tokoradi limanı inşa edildi. 1925 tarihine kadar memleket, İngiliz valisinin yönetimi altındaydı. 1925 tarihinden sonra yasama meclisine yerli üyeler de seçilmeye başlandı. 1946 tarihinde ise meclis azalarının çoğunluğu Afrikalıydı. 1950’lerin sonuna doğru ise Altın Sahilinde, halkın kendi kendisini yönetmesi için kampanya açıldı, gösteriler yapıldı, isyanlar çıktı. Bunların sonucunda 10 Ocak 1951 senesinde yeni bir anayasa ilan edildi ve halk dış işleri, savunma, adalet ve mali konular dışında söz sahibi oldu. 1951 senesinde yapılan seçimler sonucunda ABD’de eğitim görmüş genç bir sosyalist olan Kuvame Nkrumah başkanlığındaki Halk Kongresinin partisi iktidara geldi. 1957 tarihinde Altın Sahili devleti, şimdiki Gana Devletini meydana getirerek, Birleşmiş Milletler Teşkilatının ve İngiliz Milletler Cemiyetinin üyesi oldu. Aynı sene İngiliz Togoland’ı halkının isteği ile Gana ile birleşti. 1960 senesinde, Gana bir Cumhuriyet ve Nkrumah da hayat boyu devlet başkanı oldu. Halk Kongresi Partisi memleketin tek partisi haline geldi. Devlet Başkanı Nkrumah, Pan-Afrikanizm ve bağlantısız fikirleri benimseyen bir lider olarak meşhur oldu. Bunun yanında Afrika sosyalizmi gibi fikirleri sonucu Amerika dahil birçok ülkeyle arası açıldı. Kendisine birçok başarısız suikast teşebbüsleri yapıldı. Sonra soldan ve sağdan tevkifler olunca idare daha sertleşti. 1966 senesinin Şubat ayında Nkrumah, Çin ziyaretindeyken, ordu ve polis işbirliğinde askeri darbe yapıldı. Mili Kurtuluş Konseyi kuruldu. Konsey yeni bir anayasa hazırladı. Buna göre, devlet başkanının yürütme selahiyeti olmayacak, yeni meclis 140 üyeli olacaktı. Yeni kurulan partilerden bir seçim sonucu, Kofi Busia’nın başkanlığındaki İlerici Parti iktidara geldi. Nkrumah’ın en büyük düşmanı olan Busia, başbakan oldu. 1971’de kakao fiyatlarının milletlerarası piyasada tekrar düşmesi iktisadi kriz doğurdu. 1972 senesinin Ocak ayında Albay Ignatius Acheampong’un önderliğinde yeni bir askeri darbe yapıldı. Parlamento ve partiler feshedildi. Rüşvetin yaygınlaşması ve halktaki hoşnutsuzluklar neticesi 1978’de o da istifa etti. 4 Haziran 1979’da tekrar hükümet darbesi oldu. Yönetimi ele geçiren genç bir hava subayı J.Rawlings, eski darbeci Ignatius’u kurşuna dizdirdi. 24 Eylül 1979’da parlamenter demokrasiye dönüldü. Yapılan seçimleri Nkrumah’ın Halk Partisi kazandı. İktisadi durum yine kötüye gitti. Enflasyon % 100’ün üzerine tırmandı. J.Rawlings tekrar ihtilal yaparak, bütün yetkileri elinde topladı ve Geçici Milli Savunma Konseyi kurdu. Birisi 7 Mart 1984’te olmak üzere, bundan sonra J.Rawlings’e karşı iki başarısız darbe teşebbüsünde bulunuldu. Bugün hala yönetim Geçici Milli Savunma Konseyi başkanı J.Rawlings’in elindedir. Fiziki Yapı Gana’nın, Gine Körfezinde, doğu-batı istikametinde, 530 km uzunluğunda olan bir kıyısı vardır. Ülke kabaca bir dikdörtgen şeklindedir. Ülkede başlıca iki plato vardır. Bunlardan birisi Togo-Akwapim Tepeleri, kuzeydoğu-güneybatı istikametinde uzanır. Azami yükseklik 900 metredir. İkincisi ise Ashanti- Kwhau Tepeleri olup, kuzeybatı-güneydoğu istikametindedir. Azami yükseklik 600 metredir. Gana’nın en büyük nehri Volta’dır. Volta ve kolları (Beyaz Volta, Kara Volta, Oti ve Daka), Açanti ve Kwahu platolarının güney ve batısında kalan topraklar dışında Gana’nın bütün topraklarını sularlar. Togo Akwapim Tepeleri ve deniz arasında Akra Ovaları yer alır. Gana dünyanın en büyük sun’i gölüne sahiptir. Volta Nehri üzerinde 1965 senesinde yapılan baraj gölü, yaklaşık 10.000 km2lik bir sahayı kaplamakta olup, uzunluğu 400 km civarındadır. Başka önemli bir göle sahip değildir. İklim ve Bitki Örtüsü Gana iki büyük rüzgarın etkisindedir. Atlas Okyanusundan esen serin ve nemli muson rüzgarları ile ülkenin kuzeyinde bulunan büyük Sahra’dan esen kuru, sıcak ve toz taşıyan harmattan rüzgarları, bu ülke iklimine tesir eden rüzgarlardır. Bu rüzgarlar, Gine üzerinde karşılaşırlar. Bir hava akımının diğerine üstünlük sağladığı zamanlara göre mevsimleri kurak veya yağışlı geçer. Sıcaklık ortalamalarında kıyı kesimlerle iç kesimler arasında bariz farklılık göze çarpmaz. Kıyı kesimlerinde 26°C olan senelik sıcaklık ortalaması, iç kesimlerde 29°C civarında olur. Sıcaklığın en yüksek olduğu mevsim şubat ve nisan ayları arasıdır. Senelik yağış ortalaması bölgelere göre 1000 milimetre ile 2000 milimetre arasında değişmektedir. İklim Güneybatı bölgelerinde iki metreye yaklaşan yağış ortalaması, Kumasi’de 1500 mm, Navrongo’da ise 1000 mm civarındadır. Ülkenin güneybatısı yağış ortalamasının en yüksek olduğu bölge olmasına rağmen, güneydoğu kesimi yarı kurak bir iklime sahiptir. Yağış miktarı 0,8 metredir. Tabii Kaynakları Gana’nın dar kıyı şeridinde, bodur çalılıklar, çayırlıklar ve yer yer görülen bataklık bitkileri, özellikle sedir ağaçları hakim bitki örtüsüdür. Dar kıyı şeridinden sonra gelen Kwahu yaylası iri gövdeli ve kerestesi makbul ağaçlarla (Baobab Afrika maunu, sapel gibi ağaçlar) dolu tropikal ormanlarla, ülkenin en kuzey kısımları ise kurak savan alanları ile kaplıdır. Madenler bakımından oldukça zengindir. Avrupalıların buraları sömürge yapmak için cezbeden madenler, bu özelliklerini halen muhafaza etmektedir. Altın, elmas, boksit, manganez, demir, nikel, grafit, ilmenit ve granit önemli madenlerdir. Senede 27 ton altın üretimi ile dünyada 5. sırada yer alır, 250.000 ton manganez üretimi ile de dünyada dördüncüdür. Ülkede bulunan yabani hayvanlar, bütün Afrika ülkelerinde olduğu gibidir. Eskiden bol olan hayvan türleri, günümüzde balta girmemiş ormanlar ve tabiiliğini muhafaza eden bölgelerin azalması sebebiyle eskiye nisbetle azalmıştır. Pekçok kuş türlerinin yanısıra, sürüngenler, çeşitli türlerde bol miktarda maymunlar, antiloplar, leoparlar, yaban sığırları ve Afrika filleri, geniş tropik ormanların verdiği zenginliği adeta süslemektedir. Uyku hastalığına sebeb olan çeçe sineklerinin çokluğu, büyükbaş hayvanların azalmasına sebeb olmaktadır. Koyun, keçi ve tavuk oldukça fazladır. Nüfus ve Sosyal Hayat 15.500.000 civarında nüfusa sahib olan Gana’da, bu nüfusu başlıca yedi etnik grup meydana getirmektedir. Bunlar Asanti, Bronlar, Fantiler, Galar, Eweler, Dagomlar ve Marpursilerdir. Bu grupların herbiri kendi dilini konuşur. Resmi dil İngilizcedir. Çoğunluk bu dili kullanır. Son yıllardaki şehirleşme, grupların karışmalarını sağlamıştır. Kabilelerin nüfus dağılımı: Asanti ve Fanti kabile mensupları % 44, Ewe, Ganya, Dogambo, Mamprusi ve Fulbe kabile mensupları % 56’dır. Kişi başına düşen milli gelir 400 dolar civarındadır. Dinlerine göre nüfus dağılımı: Hıristiyanlar % 63, Müslüman % 16, ilkel dinlere bağlı olanlar % 21’i teşkil etmektedir. Akra (Accra): Ülkenin başşehri olan Akra’nın nüfusu bir milyondur. Afrika’nın en modern şehirlerindendir. Akra, Gana’nın ticaret, sanayi ve kültür merkezidir. Kumasi: Ülkenin ikinci büyük şehridir. Orman içindeki bu şehrin nüfusu 949.113’tür. Sekondi-Takoradi: Ülkenin üçüncü büyük şehridir. Nüfusu 103.653’tür. Sekondi ve Takoradi şehirlerinin birleşmesiyle meydana gelmiş, Pra Nehrinin ağzında kurulmuştur. Eğitim: İlk ve orta dereceli okullarda eğitim mecburi ve parasızdır. Üç üniversitesi ve birçok yüksek okulu vardır. Okur-yazar oranı % 53,2’dir. Kültür: On dokuzuncu asırdan beri İngilizlerin idaresinde olması sebebiyle, iktisadi hayatında, kültüründe, örf ve adetlerinde İngilizlerin tesirleri açıkça görülmektedir. Resmi dili ve öğretim dili İngilizcedir. Bütün yayınlar İngilizcedir. Sanatta da Avrupa tesiri görülmektedir. Kadınların çoğu geleneksel elbiselerini, erkekler ise umumiyetle batı tipi elbise giyerler. Müslümanlık hızla yayılmaktadır. Siyasi Hayat 1957’de bağımsızlığını kazanan ve 1960’da Cumhuriyet ilan edilen Gana’da siyasi istikrar bir türlü temin edilemedi. Son olarak 1979’da kurulan Üçüncü Cumhuriyet de askeri bir darbeyle devrildi. Bugün yönetim, Geçici Milli Savunma Konseyi başkanı J. Rawlings’in elindedir. Ekonomi Yeraltı ve yerüstü kaynakları bakımından zengin olan Gana, siyasi istikrar sağlanamadığından ekonomik yönden yeteri kadar kalkınamamıştır. Tarım: Gana, dünyanın en büyük kakao üreticisidir. Yaklaşık dünya kakao üretimi içerisindeki payı üçte birdir. Yıllık üretim üç milyon tona yakındır. Bu yüzden kakao fiyatlarının düşmesi zaman zaman kritik siyasi sonuçlar doğurmuştur. Kakao tarımı ülkenin hemen hemen her yerinde; fakat küçük işletmeler halinde yapılır. Ayrıca kauçuk, kahve, hububat, hindistancevizi, palmiye yağı, muz ve fındıkgillerden birçok ürün yetiştirilir. Ormanlarında kerestelik çok ağaç bulunur. Ormanların kuzeyinde, hintelması, yerfıstığı, mısır, pirinç yetiştirilir. Köylerin çoğunda meyve ağaçları, sebze çiftlikleri yer almaktadır. Kakaodan sonra en önemli ihraç maddesi kauçuk, kahve ve hindistancevizi içidir. Hayvancılık: Çok sayıda bulunan çeçe sineği, ülkenin güneyinde sığır çiftliklerinin kurulmasına mani olmaktadır. Bu durumda, kuzeyde Akra Vadisinde sığır yetiştirilmekte ve güney taraftaki pazarlarda satılmaktadır. Koyun, keçi ve kümes hayvanları ülkenin her tarafında yetiştirilir. Şimdi bol miktarda yumurta ve tavuk eti ihraç eder duruma gelmiştir. Nehir ve deniz sahillerinde önemli miktarda balıkçılık yapılmaktadır. Sanayi: Deri sanayii, mücevher işlemesi, giyim sanayi, demircilik ve çömlekçilik, mobilya ve kontrplak imalathaneleri, sabun, çuval, lastik fabrikaları petrol rafinerisi vardır. Sebze ve balık konserveciliği, kayık malzeme yapımı sanayi, kereste imalatı, elbise, meşrubat, büsküvi, sigara, kibrit, mobilya ve briket sanayii başlıca sanayi dallarıdır. Ticaret: İç ticaret daha ziyade mahalli bölgeler arasında yapılır. İthalatın % 85’ini dayanıklı gıda maddeleri teşkil etmekte olup, bunun çoğu Avrupa’dan gelmektedir. İhraç ürünlerinin başında kakao gelmekte ve ihracatın % 70’ini teşkil etmektedir. Akra bölgesinde elmas ticareti çok önemlidir. Ancak bu elmas ve altın ticareti halen İngilizlerin elindedir. Diğer madenler arasında manganez önemlidir. Gana, ticaretini ve nakliyesini deniz yoluyla yapmaktadır ve bu nakliyeyi de yabancı gemilerle yerine getirmektedir. Akra ve Kumasi önemli ulaşım merkezleridir. Ulaşım: 28.300 km’lik kara yolunun, ancak 7500 km’si asfalttır. 1350 km’lik demiryoluna sahiptir. Nehir ve deniz ulaştırmacılığı da yapılmaktadır. Ülkedeki dört hava alanının en moderni olan Akra hava alanı, Amerikalı ve Avrupalı mimarların hazırladıkları çok modern tesislere sahiptir.
  8. _asi_

    Gambiya

    GAMBİYA DEVLETİN ADI: Gambia Cumhuriyeti BAŞŞEHRİ: Banjul NÜFUSU: 921.000 YÜZÖLÇÜMÜ: 10.689 km2 RESMİ DİLİ: İngilizce DİNİ: % 85 İslamiyet, % 8 Hıristiyan PARA BİRİMİ: Dalasi Afrika kıtasının en küçük devleti. Kuzey, güney ve doğudan Senegal, batıdan ise Atlas Okyanusu ile çevrilidir. Batı-doğu doğrultusunda dar ve uzun bir yapıya sahiptir. Tarihi Afrika’nın bu en küçük ülkesi olan Gambia, sömürgeci Avrupalıların istilasından önce, Sudan ve Mali krallıklarına ait bir bölgeydi. Bu sebepdendir ki, ülkeye gelip yerleşmiş olan halkın ekseriyetini Mali’de krallık kuran Mandingolar teşkil etmektedir. On beşinci asırdan başlayarak sömürgeci Avrupalılardan Portekizliler, Hollandalılar, İngilizler ve Fransızlar dalgalar halinde gelerek ülkeyi sömürme yollarını aradılar. Özellikle altın bulmak için gelen sömürgeciler ümit ettiklerini bulamayınca tabii zenginlikler yerine esir ticareti yapmaya başladılar. Küçük bir ülkede birçok devlet arasında menfaat çatışmaları başladı. Bu çatışmalar, 1738’de yapılan Versailles Antlaşması ile, ülkenin İngilizlere bırakılması neticesi son buldu. 1888 senesinde tam manasıyla bir İngiliz sömürgesi olan Gambia, 1965’te bağımsızlığını kazandıktan sonra, önce meşruti krallık rejimi ile yönetilmeye başlandı. 1970 senesinde ise ülkede idari rejim olarak Cumhuriyet kabul edildi. Fiziki Yapı Ülke, Gambia Irmağının yatağı boyunca iki tarafta azami genişliği 50 km’ye varan bir şerit halinde uzanır. Batıdan doğuya doğru yükselme arzeden, fakat ortalama yüksekliği fazla olmayan bir yapıya sahiptir. Ülkenin batı-doğu doğrultusunda uzunluğu, yaklaşık 464 kilometredir. Ülke toprakları Gambia ırmağının taşması sebebiyle sel tehlikesine daima maruzdur. Bunun yanında ülkenin en önemli ırmağı olan Gambia’nın kenarlarında, bütün yatak boyunca bataklıklar, en sık görülen manzaralardır. Bu bataklıklar arasında yer alan verimli, fakat sel baskınlarına maruz olan ovalara “banto faros” adı verilir. Nehirden kuzey ve güney istikametlerinde banto faros adı verilen ovalardan sonra kumlu topraklara sahip alçak platolar yer alır. İklim ve Bitki Örtüsü Sıcak ve nemli bir iklime sahiptir. Yaz ayları ülkenin yağışlı geçen mevsimidir. Kasımdan mayıs ayına kadar olan kış mevsimleri umumiyetle yağışsız ve serin geçmektedir. Bu mevsimde sahradan ince toz tabakalarını ülkeye taşıyan rüzgarlar da etkilidir. Yağış ortalaması senelik 1000 mm’yi bulurken, sıcaklık ortalaması ise 16-43°C arasındadır. Tabii Kaynakları Tabii kaynaklar bakımından çok fakir bir ülke olan Gambia’da, özellikle kıyı bölgesindeki palmiye ağaçları, plajlarının süsü olarak nitelendirilir. Önemli bir derecede kıymete sahib olmayan ormanlık bölgelerin yanında, madenler bakımından da tam bir yoksulluk söz konusudur. Yabani hayvanlar bakımından pek fazla çeşide sahib olmamakla beraber, nehir civarında krokodil ve su aygırları, iç kısımlarda ise oldukça bol miktarda maymun yaşamaktadır. Afrika kıtasına ait olan diğer hayvan çeşitlerine hemen hemen hiç rastlanmaz. Nüfus ve Sosyal Hayat Yaklaşık 921.000 olan nüfusun büyük bir kısmını Mandingo ve Volaf zenci kabileleri meydana getirir. Halk umumiyetle ziraat ve hayvancılıkla uğraşırlar. Ülkede ticaret ile uğraşanlar umumiyetle İngiliz, Suriyeli ve Lübnanlı azınlıklardır. Nüfusun % 10’u şehirlerde yaşamaktadır. Başşehir olan Banjul ise, ülkenin en önemli şehridir. Bu şehir Gambia Irmağının bir haliç halinde Atlas Okyanusuna döküldüğü yerde kurulmuş olup, büyük transatlantiklerin dahi yanaşmasına müsait bir liman şehridir. Müslümanlar nüfusun % 85 gibi bir ekseriyetini teşkil ederler. Bundan sonra çoğunluk sırasına göre Katolik, Protestan ve çok az miktarda Putperest vardır. İlköğretim parasız olmasına rağmen, okur-yazar oranı toplam nüfusa göre % 15 gibi çok düşük bir seviyededir. Gambia Nehri ulaşıma müsait ve ülke için yeterli olduğundan demiryoluna ihtiyaç duyulmamıştır. Karayollarının ise gelişmiş olduğu söylenemez. Bunun yanısıra mevcut karayollarının hemen hemen hepsi iklim şartlarından ve tabiat hadiselerinden etkilenmektedir. Ekonomi Ekonomisi ziraate dayanır. Ekilebilen arazilerin % 90’dan fazlasında yerfıstığı ekimi yapılır. Bundan başka pirinç, darı ve mısır da ekilen ürünler arasındadır. Hayvancılıkta, besi hayvanlarının yanısıra, kümes hayvanları da beslenmektedir. Balıkçılık hemen hemen her üründe olduğu gibi, ancak yurt içinde tüketimi yapılan bir ekonomi dalıdır. Madenlere sahib olmadığı için işletmeciliğinden de söz etmek mümkün değildir. Ziraat, hayvancılık ve balıkçılığı modernize etme çalışmaları mevcuttur. Sanayisi yoktur. Küçük imalathaneler, besin ve ziraat ürünleri üzerine olup, bunları fabrikalar haline getirme çalışmaları, son senelerde önem arz etmektedir. Ticaretini umumiyetle İngiltere, İtalya, Japonya ve Portekiz ile yapmaktadır. Yerfıstığı, deri, balmumu ve kurutulmuş balık ihraç edip; yiyecek, dokuma ve makina ithal eder. Kumlu, palmiye ağaçlarıyla süslü plajları, son senelerde Gambia’yı önemli bir turizm merkezi haline getirmiş ve ülke ekonomisinde turizm gelirinin önemli bir yer tutmasına sebeb olmuştur. Türkiye Gambiya İlişkileri Gambiya ile Türkiye arasında askeri jandarma egitim ilişkileri mevcuttur. Gambiya'da Türk Jandarma Eğitim Okulu vardır.Gambiya Devleti Türkiye'den gelen ziyaretçilere vize uygulamamaktadır.Bu ülkenin tüm askeri ihtiyaçları Türkiye tarafından dostluk çerçevesinde temin edilmektedir.Bu ülkede Türk jandarmasını yarbay rütbesindeki askerimiz temsil etmektedir. Şu anda orada İnşaat,Mühendislik,Gida,Temizlik maddesi üretimi yapilmasi oncelikli islerdir. Dökümhane,balikcilik buzhane isletmeciligi balik isleme tesisleri balik yemi fabrikasi ,Restaurant,Gıda Malzemeleri Toptancılığı cimento fabrikasi cam fabrikasi oncelikli isler arasindadir bunlara gerekli olan madenler mevcuttur . Tekstil toptancılığı İnsaat Mühendislik her alanda yatırıma elverişlidir.su anda Gambiyada insaata cok onem verilmektedir.
  9. _asi_

    Gabon

    GABON DEVLETİN ADI: Gabon Cumhuriyeti BAŞŞEHRİ: Libreville NÜFUSU: 1.253.000 YÜZÖLÇÜMÜ: 267.667 km2 RESMİ DİLİ: Fransızca DİNİ: İslamiyet, Hıristiyanlık PARA BİRİMİ: CFA Frankı Ekvator Afrikasında, Atlas Okyanusu kıyısında bir devlet. Afrika kıtasında, Ekvator çizgisinin çevresinde 2° kuzey enlemi ile 4° güney enlemi arasında toprakları bulunan ve nispeten küçük bir memleket olan Gabon, batıda Atlas Okyanusu, doğu ve güneyde Kongo ile çevrilidir. Kuzeyde ise Ekvator Ginesi ile Kamerun vardır. Tarihi On beşinci yüzyıl sonlarına doğru keşfedildiği sanılan Gabon’un bilhassa kıyı kesimi, uzun müddet Portekizli gemicilerin faaliyet gösterdiği birköle ticareti merkezi oldu. Avrupa’da köle ticaretini men eden kanunların kabulünden sonra, Fransızlar bu ticareti önlemek maksadıyla 19. yüzyılın ikinci yarısında bölgeye yerleşmeye başladılar. Asıl maksat, köle ticaretini önlemenin yanında bölgeyi sömürgeleştirmekti. 1849’da hürriyeti iade olunan köleler, Gabon Irmağı koyundaki Libreville köyüne yerleştirildiler. Fransızlar yerli kabilelerle de anlaşarak, bölgeye hakim olup, Gabon kolonisini kurdular. Gabon, 1888’de Fransız Kongosuna bağlandı. 1910’da Çat’tan Kongo’ya kadar bütün Fransız sömürgeleri “Fransız Ekvator Afrikası” adı altında birleştirilince Gabon da bu birliğe bağlandı. 1958’de Fransa Milletler topluluğuna üye olarak muhtar bir cumhuriyet olan Gabon, 17 Ağustos 1960’ta tam istiklaline kavuştu. Bu tek partili cumhuriyetin ilk cumhurbaşkanı Fransa’nın da desteklediği Leon M’ba’dır. Gabon Demokratik Bloku (GDB)na mensup olan Leon M’ba ülkede ağırlığı gitgide artan otoriter bir idare kurdu. 18 Şubat 1964’te patlak veren bir ihtilalle, muhalif grup, Gabon Sosyal ve Demokratik Birliğinin lideri Jean Hilaire Aubane tarafından iktidardan uzaklaştırıldıysa da partisinin müdahalesi ile tekrar devletin başına geçmeye muvaffak oldu. 1967’de yapılan seçimlerde tekrar başkanlığa getirildi ve adayları iktidar partisi gösterdiğinden milletvekillerinin ekseriyetini Gabon Demokratik Bloku kazandı. Aynı yılın Aralık ayında ölünce yerine, yine Fransa’nın desteklediği Omar Bongo seçildi. Bongo, 1973, 1980 ve 1987’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini de kazandı. Fiziki Yapı Ülkenin büyük kısmı düzdür. En yüksek noktası İboundji olup 980 metredir. Atlas Okyanusuna dökülen büyüklü küçüklü bir çok ırmak, ülkenin batı kıyılarını yararak Okyanusa ulaşır. Bunlardan en önemlileri, kuzeyde ülkeye adını veren Gabon Körfezini meydana getiren Gabon Irmağı ve daha güneydeki Bort-Gentil Körfezi ile Okyanusa dökülen Ogoue Irmağıdır. Bu körfezdeki Lopez Burnundan itibaren güneye doğru, akıntıların uzun kumullar halinde deltalar yapmasıyla meydana gelen deniz kulakları ve sağlığa zararlı iklimi ile güney kıyıları yaşanması güç bir şekil almıştır. Kuzeyden güneye doğru ırmakların içinde aktığı ovanın genişliği 20 km ile 200 km arasında değişir. İç kısma doğru yükseklik artarak dağlık bölgeye (Billur Dağlarına) ulaşır. Bu bölgedeki en önemli dağ kütleleri kuzeydeki Cristallo Dağları kütlesi ile, güneydeki Chaillu Sıradağlarıdır. Doğu kısmında fazla yüksek olmayan yaylalar yer alır. İklim ve Bitki Örtüsü Ekvator çizgisinin hemen hemen ortasından geçtiği Gabon’da sıcak ve yağışlı ekvator iklimi hakimdir. Yağışlar eylül-mart döneminde olur. Senelik sıcaklık ortalaması 22-35°C arasında değişir. Bu bol yağışlar sebebiyle ülke sık ormanlarla kaplıdır. Yağışlı muson ve kurak olan alize rüzgarları, senenin her mevsiminde daima hakimdir. Yağışlı mevsimlerin rüzgarlarla alakası önemlidir. Tabii Kaynakları Gabon, sık ormanlarla kaplı olduğundan, kereste ülkenin başlıca zenginlik kaynağıdır. Maden kaynakları açısından çok zengindir. Chaillu Dağlarında altın ve elmas, Franceville’de manganez, kuzeyde Çibanga’da demir, Port Gentil yakınlarında petrol ve Munana’da uranyum yatakları mevcuttur. Nüfus ve Sosyal Hayat Nüfusu 1.253.000 olup Başşehri, Gabon Körfezi kıyısında 352.000 nüfuslu Libreville şehridir. Kongo kıyılarına yakın bölgede yaşayan ve bugün sayıları çok azalan Pigmelerin dışında, nüfusu daha çok Bantu asıllı kırk kadar kabile ile, kuzeyde ve Ogoue kıyılarında yerleşen Fonglardan meydana gelir. Etnik gruplar arasında sosyal ve kültürel ilişkiler yok denecek kadar zayıftır. Nüfusun büyük çoğunluğu köylerde yaşar. Şehirde yaşayanların toplam nüfusa oranı % 32 gibi düşük bir orandır. Halk birbirlerine yakın, küçük köylerde otururlar. Çiftçilik, kıyı bölgelerinde ise hayvancılık, halkın başlıca geçim kaynağıdır. Balık, muz, pirinç ve et halkın başlıca besin maddesidir. Oymacılık, ülkedeki en gelişmiş el sanatıdır. 6-16 yaş arası ilköğretim mecburi ve parasızdır. Ülkedeki okur yazar oranı % 40 gibi düşük bir seviyededir. Uzun müddet Fransız sömürgesi olarak kalan Gabon’un resmi dili Fransızcadır. İnsan hak ve hürriyeti maskesi altında Fransızlar yıllarca burasını sömürmüş, kendi kültürlerini yerleştirmişler, buradaki insanlara da köle muamelesi yapmışlardır. Ancak Fangların Fang dilleri ile Bantu lehçeleri de konuşulur. Gabon’da yaşayan halkın çoğunluğu Hıristiyanlığın Katolik mezhebine mensuptur. Ancak İslamiyet süratle gelişmekte ve Müslümanların memleket nüfusu içerisindeki nisbeti yüzde elliye yaklaşmaktadır. Bunun yanında animist azınlıklar da mevcuttur. Para birimi AFT frangıdır. Başkent Libreville dışında önemli şehri, Lopez Burnundaki 164.000 nüfuslu Port Gentil’dir. Siyasi Hayat Gabon’da tek partili cumhuriyet rejimi hakimdir. 1961 anayasası ile vatandaşlar arasında aile, ırk, dil, din farkı gözetilemeyeceği kabul edildi. Millet meclisi tek dereceli seçimle beş yıl için, cumhurbaşkanı ise yine tek dereceli seçimle yedi yıl için seçilir. Cumhurbaşkanı tarafından tayin edilen Bakanlar Kurulu yürütme gücüne sahiptir. Bu bakımdan yönetim sistemi, başkanlık sisteminin aynıdır. Cumhurbaşkanı Omar Bongo, ayrı parti kurulmasına izin vermemekle beraber, adına “Sınırlı Demokrasi” dediği, ayrı listelerden milletvekili adaylarının seçilmesine izin vermiştir. Bu şartlarda Gabon’da parlamentonun selahiyetleri oldukça sınırlandırılmıştır. Ekonomi Gabon, son yıllarda iktisadi yönden son derece güçlenmiştir. Afrika’da Libya’dan sonra kişi başına düşen milli geliri en yüksek ülke haline gelmiştir. Bu gelişmenin asıl sebebi, Lopez Burnu yakınlarında denizde bulunan petrolle, muhtelif bölgelerde bulunan madenlerin çıkarılıp satılması neticesinde elde edilen dövizin iktisadi kalkınma için harcanmasıdır. Gabon, tarım bakımından oldukça geridir. Ovalık bölgelerde, toprağın ırmaklarla yayılması ve bataklıklar yüzünden ziraata elverişli toprak çok azdır. Yerliler arasında çok az miktarda tarım ürünleri (mısır, tatlı patates, muz, palmiye yağı ve kauçuk) üretilmektedir. Buna karşılık, maden ve orman işletmeciliği çok gelişmiştir. Orman kaynaklarından elde edilen abanoz ağacının yanında, bilhassa kontrplak üretiminde kullanılan ve “okume” denilen kereste çok kıymetlidir. Her yıl 1000 tonun üzerinde uranyum filizi elde edilmektedir. Madenler ve petrolleri yabancı şirketler işletmekte, Gabon hükumeti ise manganez madenleri işletmesine % 10, petrol işletmesine % 25 nisbetinde ortak olmaktadır. Diğer madenleri çıkaran ve filizi zenginleştiren tesislere de % 25 nisbetinde ortaktır. Ancak fiyat tesbiti ve alıcıları serbestçe tayin edebilme yetkisi vardır. Yıllık petrol üretimi 10 milyon tonun üzerindedir. Sanayi üretimi, hammadde çıkarılmasına göre çok geridir. İki büyük hidroelektrik santralı, kereste fabrikaları, uranyum ve manganez filizlerini zengileştirme tesisleri, küçük bir rafineri, küçük çapta makina sanayii ile dayanıksız tüketim malı imal eden birkaç küçük fabrika dışında sanayi yoktur. Birçok tüketim ve yatırım malını dışarıdan ithal etmek durumundadır. Bunun en önemli iki sebebi, altyapının (bilhassa yolların) tamamlanamaması ile, işgücünün (nüfusun) azlığıdır. Son yıllarda yabancı bir şirket tarafından yapılacak ve ülkeyi bir uçtan diğer tarafa kat edecek (Transgabon) demiryolunun yapım faaliyeti devam etmektedir. Dış ticaretin çoğu Fransa ile yapılmaktadır. İhracatı ithalatından çok fazladır.
  10. _asi_

    Fildişi Sahili

    FİLDİŞİ SAHİLİ Fildişi Sahili Cumhuriyeti BAŞŞEHRİ: Abidjan NÜFUSU: 12.500.000 YÜZÖLÇÜMÜ: 320.783 km2 RESMİ DİLİ: Fransızca DİNİ: İslamiyet, Hıristiyan (Katolik), Putperest PARA BİRİMİ: Frank Gine Körfezinin Kuzeyindeki sahil devleti. Güneyden Gine Körfezi dolayısıyle Atlas Okyanusu, batıda Liberya ve Gine, kuzeyden Mali ve Yukarı Volta, doğudan Gana ile çevrili, hemen hemen dörtgen biçiminde bir şekle sahiptir. Tarihi Miladın ilk yıllarında yerli halkın kurdukları bir krallık vardı. Bu krallıklardan Senufos’ların, Miladın ikinci asrında kurdukları Kong şehri zamanın büyük bir ticaret merkeziydi. Ülkenin kuzey kesimlerinde tuz ve hayvan getirerek satan tüccarlar, buradan fildişi ve kola cevizi satın alırlardı. Ülkeye ilk gelen Avrupalılar Portekizlilerdir. Burayı sömürge yapmaktan ziyade, ticari üstler kurmayı tercih eden Portekizliler, Fildişi ticaretinin yoğunluğu sebebiyle buralara Fildişi Sahili ismini vermişlerdir. Buraya gelen Portekizlileri takiben sırasıyla İspanyollar, Hollandalılar, İngilizler ve en son Fransızlar gelmişlerdir. 1887-1889 senelerinde gelen Fransızlar, ülkenin iç kısımlarına ilerliyerek yerleşmişler, kabile reisleriyle çeşitli antlaşmalar yaparak nüfuzlarını artırmışlardır. Daha sonra Fransızlar 1893 senesinde Fildişi Sahili’ni sömürgeleri arasına kattığını ilan etti. Yüzyıla yakın bir süre ülkeyi sömüren Fransa, İkinci Dünya Savaşı sonrası hemen hemen bütün sömürgelerde başlayan milliyetçilik ve bağımsızlık hareketlerinin Fildişi Sahili halkında da başlamasından tedirgin oldu. Ülke halkının başlattığı mücadele Fransa’nın bütün çabalarına rağmen 1958’de iç işlerinde, 1960 da ise tam bağımsızlığına kavuşmasıyla neticelendi. Fiziki Yapı Fildişi Sahili fiziki yapı olarak yeknesak bir görüntüye sahiptir. Bu yeknesaklık kuzeyden güneye doğru alçalan yayla şekliyle kendisini gösterir. Ortalama yükseklik 350 m olan ülkede bu görüntü batı sınırı civarlarında bozulur. Batı sınırında 1000 m civarında yüksekliğe sahib olan dağlar bulunur. Buradaki dağlardan Nimba Dağı 1845 m ile ülkenin en yüksek noktasıdır. Akarsular ülkenin ihtiyacına yetecek kadar boldur. Akarsular kuzey-güney istikametinde akarak Gine Körfezine dökülür. Genellikle 800 km civarında uzunluğa sahip olan en önemli dört nehri, Cavally, Sasandra, Bandama ve Comoe’dir. Süratli bir akış hızına sahib olan nehirler, pekçok yerlerde çağlayanlar meydana getirirler. Bu sebepten de ulaşım için müsait değildirler. Fakat bazı bölgelerde tomruk nakliyatında büyük ölçüde istifade edilir. Kayda değer derecede tabii göle sahib olmamakla beraber barajları yeter derecededir. İklim ve Bitki Örtüsü Fiziki yapıdaki yeknesaklık iklimde de kendini gösterir. Ülke tropikal iklim kuşağındadır. Bölgelere göre çok az farklılıklar arz eder. Güneyde görülen sıcak ve nemli iklim, biri yağışlı, diğeri kurak olmak üzere iki farklı mevsime sahiptir. Ortalama senelik sıcaklığının 22-23°C arasında değiştiği bu bölgede yağış ve ortalaması ise senelik 2300 mm’dir. Kuzeyde nisbeten savan iklimi daha çok kendini göstermektedir. Bu bölgede de iki farklı mevsim görülür. Bunlar; biri kurak, diğeri nemli olan mevsimlerdir. Bu bölgelerde sıcaklık farkı güney bölgelerine nazaran daha fazla olup, yağış ortalaması ise 1500 mm ile daha düşüktür. Tabii Kaynakları Bitki örtüsü ikliminin bir sonucu olarak gür ormanlar, kuzey kesimlerde savanlar şelindedir. Bol kereste üretimi yapılan makbul ve iri gövdeli ağaçlarla kaplıdır. Ülkenin başlıca tabii zenginlik kaynağını, kereste üretilen bu ağaçlar teşkil etmektedir. Bu tip ağaçlar ve ormanlar kuzeyde yerlerini iri yapraklı ve iri boylu otların kapladığı savanlara bırakırlar. Fildişi Sahili ormanlarında yaşayan çok çeşitli vahşi hayvan ve kuş türleri vardır. Bunlar leopar, şempanze, hipopotam, timsah, zehirli memba yılanlarının yanısıra, zehirsiz olmasına rağmen tehlikeli olan, boyları 10 m’yi bulan piton yılanları mevcut vahşi hayvan türlerinin başlıcalarıdır. Ülkeye ismini veren filler, eskiden sürüler halinde savanlarda yaşarlardı. Fakat fildişi ticareti bu sürülerin günümüzde yok olmasına sebebiyet vermiştir. Ülkede bulunan çok sayıdaki tabii olan Milli Parklarda fillere rastlamak mümkündür. Yeraltı zenginlikleri pek fazla değildir. Elmas, manganez, altın, kolombiyum, boksit, demir cevheri ve petrol, ülkedeki bazı yeraltı kaynaklarındandır. Nüfus ve Sosyal Hayat 12.500.000 civarında olan ülke nüfusu, pekçok farklı etnik gruptan meydana gelmiştir. 60’a yakın etnik gurubun meydana getirdiği nüfusun tamamını zenci ve siyah halk teşkil eder. Etnik guruplardan en önemli olanları Baoule, Kina-Kouas, Krouen, Manda ve Volta kabileleridir. Etnik grupların en büyüğü Baoule kabilesidir. Ülke kültürüne ve ekonomisine tesiri en fazla olanıdır. Nüfus artış hızı % 2,5’tur. Nüfus yoğunluğu az olup, bölgelere göre anormal farklılıklar göstermez. Güney bölgeleri diğer bölgelere nazaran az bir farklılık gösterir ki, bu fazlalık şeklindedir. Halkın % 42’si şehirlerde, kalanı ise köylerde yaşamaktadır. Köyler genellikle 30-40 evden müteşekkil, 200-300 kişinin ikamet ettiği yerleşim birimleridir. Ülkede resmi dilin Fransızca olmasına rağmen, bu dil sadece resmi dairelerde ve okullarda kullanılır. Halk umumiyetle kendi kabilelerine has bir lehçe ile kendi lisanlarını kullanırlar. Bağımsızlıklarını kazandıktan sonra ülkede eğitim ve öğretime önem verilmiş, her derecedeki okulların sayısı artırılmıştır. Bu çalışmaların neticesinde ülkede okuma-yazma bilenlerin oranı % 65’e yükseldi. Ülkenin tek üniversitesi başşehri olan Abidjan’dadır. Gençlerden binlercesi yüksek tahsil için yabancı ülkelere gitmektedir. Fildişi Sahiline çalışmak için Yukarı Volta başta olmak üzere, komşu ülkelerden gelen göçmen işçiler, ülke nüfusunda önemli bir yer işgal eder. Nüfusunun % 54’ü Putperest, % 24’ü Müslüman, kalan % 12’si ise Katolik Hıristiyandır. Ülke başşehri olan Abidjan aynı zamandaFildişi Sahili’nin en büyük şehir ve limanıdır. Ülkenin kültür ve ticaret merkezi de olan Abidjan, tam manasıyla bir Avrupa şehri görünümündedir. Siyasi Hayat Başkanlık ve tek parti sistemine dayalı bir Cumhuriyet idaresi bulunan ülkede, yasama yetkisi Milli Meclisindedir. Milli Meclisi 5 yıl için halk tarafından genel oyla seçilen 175 üyeden meydana gelir. Devlet Başkanı aynı zamanda hükümetin de başıdır. Ülkenin ilk Cumhurbaşkanı Felix Houphouvet-Borgny’dir. Ülke, Birleşmiş Milletler Teşkilatı ve Afrika Birliği Teşkilatı üyesidir. Ekonomi Afrika kıtasında, refah seviyesi en üst seviyedeki, gelişmiş sayılan ülkeler arasındadır. Tarım, ormancılık ve madenciliğe dayalı bir ekonomik yapıya sahiptir. Yetiştirdiği tarım ürünlerinden ilk sırayı alan kahve ve kakao üretiminde, dünyada üçüncü sıradadır. İhraç edebilecek seviyede ürettiği diğer ürünleri pirinç, yerelması, hurmayağı, kauçuk ve şeker kamışıdır. Orman ürünleri, özellikle kereste ihracatı ekonomide çok önemli yer tutar. Ülkenin hemen hemen tamamına yakın bir kısmını kaplayan gür ormanlardaki makbul olan ağaçlardan elde edilen kereste, genellikle Abidjan limanından ihraç edilmektedir. Madenlerinden elmas, manganez, bakır ve demir üretimi önemli seviyededir. Bunlardan ihracatta önemli yer tutan elmastır. Ekonomik gelişmesine yabancı sermaye katkısı yanında nehirlere kurulan barajlar hız katmıştır. Ülkede mevcut olan milli parkların turizm sektörünün gelişmesine büyük faydaları olmuştur. Dünyada, denizden ısı farkıyla çalışarak elektrik üreten tek hidroelektrik santralıFildişi Sahili’ndedir. Sanayi kesimindeki ilerlemeleri de Afrika ülkelerinin tamamına nazaran ileri seviyededir. Demir-Çelik fabrikaları, kağıt, çimento, lastik, dokuma ve şeker fabrikalarının yanında montaj sanayii mevcuttur. Margarin, sabun, konservecilik gibi tarım ürünlerini işleyen fabrikalara sahiptir. Ulaşım hususunda bir sıkıntısı olmayan ülkenin, limanları her tonajda geminin yanaşabilmesine müsaittir. En büyük uçakların inebilmesine müsait on şehrinde havaalanı vardır. Kuzey-güney istikametinde ülkeyi kateden demiryollarının uzunluğu 657 km’dir. Fildişi Sahili, Yukarı Volta, Nijerya, Dahomey ve Togo aralarında gümrük birliği, dış siyaset ve savunma antlaşmaları yapmışlardır.
  11. _asi_

    Fas

    FAS DEVLETİN ADI: Fas Krallığı BAŞŞEHRİ: Rabat NÜFUSU: 26.250.000 YÜZÖLÇÜMÜ: 458.730 km2 RESMİ DİLİ: Arapça DİNİ: İslamiyet PARA BİRİMİ: Dirhem Kuzeybatı Afrika’da, doğu ve güneyinde Cezayir, güneyde İspanya Batı Afrikası, kuzeyde Akdeniz, batıda ise Atlas Okyanusu ile çevrili, krallıkla yönetilen bir ülke. Tarihi Yapılan araştırmalar, çok eski çağlardan beri Fas’ta insanların yaşadığını göstermiştir. Mağaralarda ve arkeolojik kazılarda bulunan çeşitli eşya ve taşlar üzerine çizilmiş olan resimler, bu iddianın delilleridir. M.Ö. 2000 yıllarından itibaren Berberiler ülkeye gelerek yerleşmişlerdir. Daha sonraları M.Ö. 2. yüzyıldan itibaren de Akdeniz’in denizci ve deniz ticaretinin önde gelenlerinden Fenikeliler, Fas’a gelerek burada ticari koloniler kurmuşlardır. İlerleyen tarih çağlarında gelişen devletlerden Kartacalılar Fenikelileri, Romalılar ise Kartacalıları yapılan savaşlar sonucunda yenerek, ülkeye hakim olmuşlardır. Miladın ilk yüzyılındaİspanya’dan gelen Vandallar zayıflayan Romalıları yenerek ülke üzerinde yeni bir hakimiyet tesis etmişlerdi. Yedinci yüzyıldan itibaren İslamiyeti bütün dünyaya yaymaya çalışan Müslüman Araplar, o zamanın şartlarında sadece cihad, yani Allahü tealanın dinini yaymak için geldikleri bu ülkede İslamiyeti yaymışlar ve bu ülkeye yerleşmişlerdir. Müslümanlar burada da kalmayıp İspanya’ya geçmişlerdir. Sekizinci yüzyılda Fas’ta ilk Müslüman hükümdar hanedanlığı Sultan Birinci İdris tarafından kuruldu. Daha sonra başa geçen Sultan İkinci İdris Fes şehrini kurdurarak, burasının önemli bir İslam kültür merkezi haline gelmesini temin etti. Burada ilk İslam üniversitesi olan Keyruvan Üniversitesi kuruldu. On birinci yüzyılda Büyük Fas devleti olan ülkenin toprakları, doğuda Tunus dahil olmak üzere, kuzeyde İspanya’yı da hükümdarlığı altında bulunduracak şekilde genişlemişti. Bu zamanda ülke başşehri Merakeş oldu. Birkaç asır varlığını muhafaza eden devlet, daha sonraları zayıflayarak gücünü kaybetti. Bu zayıflamanın neticesinde sınırları her geçen gün daralmaya başladı ve nihayet Portekiz veİspanyol istilasına uğradı. Daha sonra yapılan savaşlarla on altıncı yüzyılda ülke Portekiz ve İspanyol işgalinden kurtulmuş, on dokuzuncu asra kadar varlığını devam ettirebilmiştir. Fransa, sömürgeleri arasına katmak için 1830’da Cezayir’i işgal etti. Buradan Fas’ı da sömürge yapmak gayreti içerisine girdi. Bunun yanında İngiltere, İspanya ve Almanya da Fas’ı sömürge yapmak isteyen Avrupa ülkelerinin başında geliyordu. Bu gayret ve çabaları sonunda 1912 senesinde ülkenin kuzeyini İspanyollar, kalan büyük kısmını ise Fransızlar işgal etti. Sömürge haline gelen Fas, İkinci Dünya Savaşında müttefik ordularının önemli bir askeri üssü olarak kullanıldı. Bu savaş yıllarında Amerika Atlas Okyanusu kıyılarında ülkeye çıkartma yaptı. İkinci Dünya Savaşı sonunda diğer sömürge ülkelerinde olduğu gibi Fas’ta da bağımsızlık için sömürgecilere karşı mücadele cephesi meydana getirildi. Bu mücadele, kurulan “İstiklal Partisi” ile hız kazandı. İstiklal partisinin ve dolayısiyle bağımsızlık mücadelesinin en ileri geleni olan Sultan Beşinci Muhammed 1953 senesinde Fransızlar tarafından sürgüne gönderildi. Fransızların Fas’taki bağımsızlık mücadelesini kırmak için yaptıkları bu davranış, ülke halkı ile Fransızlar arasında iki sene devam eden kanlı bir iç savaşa sebep oldu. Savaş, Sultan Beşinci Muhammed’in serbest bırakılıp, tahta çıkması ile son buldu. 1956 senesinde Fas bağımsızlığını bütün dünyaya ilan etti. Bir sene sonra ise Fas’ın emirlik olduğu ve Sultan Beşinci Muhammed’in emir ünvanını aldığı duyuruldu. Yapılan çeşitli çalışmalar neticesinde İspanya ülkenin işgal altında tuttuğu kuzey bölgelerini terketmek zorunda kaldı. 1969 senesinde Atlas Okyanusu sahillerindeki İfni Üssünü de Fas’a bırakmasıyla ülke bugünkü sınırlarına sahib oldu. II. Hasan Camii, Fas. Fiziki Yapı Yüzölçümü 458.730 km2 olan ülkenin, fiziki yapı olarak en dikkat çekici özelliği sıradağlarıdır. Dört tane olan bu dağ silsileleri, birbirlerinden vadilerle ayrılırlar. Rif Sıradağları ülkenin en kuzeyinde olanıdır. Akdeniz kıyılarına paralel olarak Cebelitarık Boğazının doğu bölümünden başlar. Doğuya doğru ilerler. Bu dağ silsilesinin en yüksek noktası Tidiguin Dağı olup, 2453 m’dir. Rif Dağlarının ülke içerisinde kalan doğu ucunun güneyinden başlayıp, kuzey-doğu, güney-batı istikametinde yer alan sıradağlar Orta Atlaslar ismini alır. Rif Sıradağları ile Orta Atlas Sıradağları birbirlerinden Taza Vadisi ile ayrılırlar. Bu vadi batı kesimlerde Rif Dağları ile Yukarı Atlas Sıradağları arasında da bir geçiş bölgesidir. Orta Atlaslar, Rif Sıradağlarına göre genel olarak biraz daha yüksektirler. En yüksek noktası 3000 m civarındadır. Yukarı Atlaslar ülkenin en uzun sıradağlarıdır. Atlas Okyanusunun Agadir kıyılarından başlayan sıradağlar, güney-batı, kuzey-doğu istikametinde ülkenin ortak kısımlarındaki Orta Atlas Sıradağlarının hizasına gelince, bir dirsekle batı-doğu istikametine yönelir. Yukarı Atlas Sıradağları en önemli geçidi olan Telouet Geçidi ile adeta ikiye ayrılır. Batıdan doğuya doğru gittikçe alçalan bir süreklilik gösterir. En yüksek noktası, aynı zamanda ülkenin de en yüksek noktası olan batı kısmındaki Toubkal Dağı olup, 4165 m yüksekliğe sahiptir. Ülkede bulunan sıradağların sonuncusu ve en güneyde olanı Anti Atlas Sıradağlarıdır. Bu sıradağlar da güney-batı kuzey-doğu istikametinde batıdan doğuya doğru gittikçe yükselen bir özellik arzeder. Doğu kesimlerinde 3000 m yüksekliğe kadar eriştiği görülür. Atlas kıyılarında iyice alçalır. Ovalık kesimleri 500 km olan Akdeniz ve 1100 km olan Atlas Okyanusu kıyıları boyunca çok dar bir şerit halinde bulunur. Bu ovaların en önemlileri Atlas Okyanusu kıyılarındaki Tensift, Oum er-Rabia ovalarıdır. Ayrıca Bou Begreg ve Udian da önemli ovalardandır. Fas, akarsu bakımından oldukça zengindir. Bu zenginlik sayı bakımındandır. Çünkü ülke ziraati için çok büyük önem taşıyan bu akarsular, su bakımından oldukça düzensizdir. Yağış mevsimlerinde debileri oldukça artan sular, kurak mevsimlerde azalır. Akarsular genellikle Atlas Dağlarından doğar. Önemli akarsuları Atlas Okyanusuna dökülür. Fakat ülkenin en uzun ve dolayısıyla en kayda değer akarsuyu olan Muluya Irmağı Akdeniz’e dökülür. Bundan başka Akdeniz’e dökülen akarsular genellikle kıyılara yakın yerlerden, özellikle Rif Sıradağlarından doğan kısa akarsulardır. Muluya Irmağı ise Fas’ın ortasından doğup, Yukarı ve Orta Atlas Sıradağlarını geçtikten sonra Akdeniz’e dökülür. Atlas Okyanusuna dökülen en önemli akarsular ise Sebou, Behl, Bou Begreg, Ouem er, Rabia, Tensift ve Sous ırmaklarıdır. Vad Draa Irmağı Atlas Sıradağlarının çok içlerinden doğup, senenin uzun zamanlarında okyanusa ulaşamayan bir akarsudur. Önemli derecede bir büyüklüğe sahib olan gölü olmamakla beraber, Fas’ta yaygın olan baraj gölleri vardır. İklim Ülkede genel olarak üç farklı iklim tipi görülür. Akdeniz kıyılarında hakim olan bol yağışlıAkdeniz iklimi, Atlas Okyanusu kıyılarında, batı rüzgarlarına açık deniz iklimi görülür. Ülkenin orta kesimleri olan Atlas Dağları ve aralarındaki vadilerde serin bir iklim hüküm sürerken, özellikle güney-doğu olmak üzere iç kesimlerde çöl iklimi hakimdir. Ülkenin sıcaklık ortalamaları, kıyılardan iç kesimlere doğru gittikçe artarken, yağış ortalamaları ise azalma gösterir. Batı rüzgarlarının okyanustan getirdiği yağmur bulutları Atlas Dağlarında yoğunlaştığından, kıyı bölgeleri en çok yağış alan bölgeleridir. Senelik yağış ortalaması 800 mm civarında olan Orta Atlaslarla Akdeniz kıyıları arasındaki kuzey bölge ülkenin yağışı en bol olan yöresidir. En iç bölgelerde ise yağışlar hemen hemen yok denecek kadar azdır. Bu bölgelerde kavurucu sıcaklar ve dolayısıyla sıcak, kuru rüzgarlar devamlıdır. Orta Atlaslardan sonra güneye doğru yağış ortalaması 200 mm civarında bulunur. Ülkede yağışların en bol olduğu mevsim, ekim ile nisan ayları arasıdır. Tabii Kaynakları İklimine paralel olarak bitki örtüsü üç değişik kuşak arz eder. Kıyı boyunca hakim bitki örtüsü Akdeniz bitkileridir. Orta kısımlardaki yaylalarda stepler hakim bitki örtüsüdür. Atlas Sıradağlarının güneyinde ise çöl bitkileri görülür. Rif Sıradağlarında iğne yapraklı ağaçlar yükseklere doğru yoğunlaşır. Meşe ağaçları Atlas Okyanusu kıyılarında büyük ormanlar teşkil ederlerken, Orta Atlas Sıradağlarında ormanlar genellikle sedir ağaçlarından meydana gelmiştir. Ormanlar ülke yüzölçümüne oranla fazla bir yer kaplamazlar. Ülkede yabani hayvanlar, kayda değer derecede yoktur. Yer üstü kaynaklarına göre, yeraltı kaynakları çok fazladır. Fosfat başta olmak üzere, manganez, kobalt, demir ve gümüş, ülkenin sahib olduğu en önemli yeraltı zenginlikleridir. Bundan başka antimon, molipten, petrol ve az miktarda kömür mevcuttur. Deniz zenginliklerinden balık çok boldur. Rebat, Kale Kapısı, Fas. Nüfus ve Sosyal Hayat 26.250.000 civarında olan nüfusun büyük bir kısmını Araplar ve Berberiler teşkil eder. Ülkenin en eski yerleşik halkı Berberilerdir. Müslümanlar her gittikleri yerde olduğu gibi, insanlara İslamiyeti yayıp, bütün Müslümanlar kardeştir emri gereğince onlarla kaynaşmışlardır. Bu sebepten Arap dili ve kültürü 12. ve 15. yüzyıllarda yerli halk tarafından benimsenmiştir. Fakat halen Berberi kültür ve adetlerinin devam ettiği yöreler mevcuttur. Buralar genellikle dağlık bölgelerin iç kısımlarıdır. Araplar genellikle Atlas Okyanusu ile Atlas Dağları arasındaki yaylalarda otururlar. Berberiler ise iç bölgelerdeki geniş vadilerde ve Rif Sıradağlarının çevresinde yerleşmiş vaziyettedir. Ülkede, bağımsızlığını kazanmadan önceki sömürge yıllarında 350.000 Fransız vardı. Bağımsızlıklarını kazandıktan sonra çoğunluğu Fransa’ya geri döndü. Kalanların sayısı 50 binin altına düşmüştür. Nüfusun hemen hemen hepsi Müslümandır. Bunun yanında Hıristiyan Katolik olan azınlık Fransızlar ile 1948’den önce 200 bin civarında Yahudi vardı. 1948 senesinde İsrail devletinin kurulmasıyle Yahudilerin hemen hemen hepsi Fas’tan İsrail’e göç ettiler. Nüfus, fiziki yapı ve iklim şartlarının yaşamak için en müsait olduğu Atlas Okyanusunun kıyı ovalarıyla Rif Dağlarının kuzey yamaçlarında ve Atlas Dağlarındaki verimli ve sulanabilen vadilerde yoğundur. Bu nüfus yoğunluğu iç bölgelere doğru gidildikçe azalmakta, güneydeki çöl bölgelerinde vahalar haricinde sıfıra düşmektedir. Ülkenin resmi dili Arapçadır. Fakat halkın % 70’i Arapça, % 24’ü Berberice konuşur. Fransızca veİspanyolca da ülkede konuşulan diller arasında yer alır. Eğitim dili resmi dil olan Arapça olmasının yanında, Fransızca eğitim ve öğretim yapan okullar da oldukça yaygındır. Nüfusun % 40’ı şehirlerde, kalanı ise köylerde ve az bir kimse ise göçebe olarak yaşar. Fas’ın en büyük sosyal meselesinden birisi şehirlere olan göçtür. Nüfusu bir milyonu aşan şehirleri, Kazablanka, Fes, Marakeş, Meknes, Oujda, Sofi, Torger ve Tetovan’dır. Başşehri Rabat’tır. Göçebeler, kıl keçisi yününden yapılmış çadırlarda yaşarlar. Köylerdeki ev tipi, saman çatılı, tahtadan yapılı yuvarlak veya kerpiç evlerdir. Halkın başlıca besin maddesi ekmek, kuskus ve ettir. Fransızlar zamanında önem verilmeyen eğitime bağımsızlıktan sonra çok önem verilmiştir. İlk ve ortaokul sayıları arttırılırken, ilköğretim parasız ve mecburi tutulmuştur. Ülkedeki üniversite sayısı üçtür. Bunlardan Fes’te bulunan Keyruvan İslam Üniversitesi, dünyada kurulan ilk üniversitedir. Fas kültürünün en tipik özelliği “suk” denilen pazar yerleridir. Dar ve kıvrımlı sokaklara sahib olan şehirlerde bu caddeler suk denilen pazar yerlerine açılır. Modern şehirlere de sahib olan ülkenin en büyük ve en modern şehri olan Kazablanka 1908’de Fransızlar tarafından kurulmuş Avrupai bir şehirdir. Marakeş dokuzuncu yüzyılda kurulmuş olan İslam kültür ve sanatının önemli bir merkezidir. Sarayları, camileri ve kalesi ile meşhurdur. Buradaki Huttubiye Camii dünyaca tanınmıştır. Siyasi Hayat Fas, meşruti monarşi ile idare edilir. Ülke idari bakımdan 16 eyalet ile 2 valiliğe bölünmüştür. 1970 senesinde halk oyuyla kabul edilen anayasaya göre, yasama kurumu sadece millet meclisinden meydana gelen parlamentodur. Seçimle gelen meclisin yetkileri sınırlıdır. Kral (melik) istemediği kanunları veto hakkına sahiptir. Yürütme kurumu başbakan ve bakanlar kuruludur. Bunların tayini, emir tarafından yapılmaktadır. 1971 senesinde, Kral İkinci Hasan’a karşı başarısız bir darbe teşebbüsünde bulunuldu. Bundan sonra anayasada bazı değişiklikler yapılarak halk oyuna sunuldu ve kabul edildi. 1971 anayasa değişikliğinden önce yürütme kurumunun başı kral idi. Bundan sonra bir başbakan tarafından idare edilmesi kabul edildi. Marrakesh, Djemaa el Fna, Fas. Ekonomi Tarım: Fas ekonomisinin temelini ziraat teşkil etmektedir. Yeni yeni modernleşmeye başlayan ziraatin yanısıra, ikinci derecede önem taşıyan ekonomik saha hayvancılıktır. Bunları sırasıyla madencilik ve sanayi takip eder. Tarım ürünlerinin başında, buğday, mısır, arpa, üzüm, hurma, fıstık; turunçgiller, patates, zeytin ve sebze gelir. Tütün ve pamuk ekimi oldukça azdır. Modern ziraat usullerinin kullanılması yeni olduğu için üretilen ürünler ülke ihtiyacını ancak karşılayabilmektedir. İhraç edebildiği tarım ürünlerinin başlıcaları turunçgiller ve turfanda sebzedir. Hayvancılık: Büyükbaş, küçükbaş ve kümes hayvancılığı olarak yaygın bir şekilde yapılır. Yarış atlarının yetiştirilmesinde dünyaca meşhur bir ülkedir. Soğuk hava depoları ve kombinaları yetersiz olduğundan, hayvan ihracatını canlı hayvan olarak gerçekleştirmektedir. Yumurta ihracatı mühim seviyede olup, hayvan ürünleri arasında önemli yer tutar. Balıkçılık yan tesisleriyle beraber ekonomide her geçen gün değer kazanmaktadır. Özellikle Safi ve Kazablanka limanlarında yapılan balıkçılık ve buralardaki konserve tesisleri yeterli seviyededir. Sardalya konservesi ihracı büyük miktardadır. Endüstri: Orman ürünlerinden sedir ve meşe keresteleri elde edilir. Ayrıca mantar üretimi, ormanların ekonomiye olan mühim katkılarındandır. Madenlerden fosfat üretiminde dünya üçüncüsüdür. Manganez ve diğer madenler işletilmektedir. Son zamanlarda, genellikle ham olarak ihraç ettikleri madenleri işleyecek sanayii tesis etmişlerdir. Az miktarda çıkarılan petrol, ülke ihtiyacını ancak karşılamaktadır. Hidroelektrik santralleri oldukça çoktur. Kullanılan enerjinin dörtte üçü bu şekilde karşılanır. Petrol rafinerileri kendi ihtiyacını karşılayacak seviyededir. Besin (yağ ve konserve) ve kimya sanayii büyük gelişmeler içerisindedir. Halk arasında dericilik ve küçük el sanatları oldukça yaygındır. İhracat her tonajda gemilerin yanaşmasına müsait olan Kazablanka ve Tanca limanlarından yapılır.
  12. _asi_

    Etiyopya

    ETİYOPYA DEVLETİN ADI: Etiyopya Demokratik Halk Cumhuriyeti BAŞŞEHRİ: Addis Ababa NÜFUSU: 45.600.000 YÜZÖLÇÜMÜ: 1.106.100 km2 RESMİ DİLİ: Amharca DİNİ: Hıristiyanlık ve İslamiyet PARA BİRİMİ: Etiyopya Birri Doğu Afrika’da bulunan bir devlet. Kuzeyinde Sudan ve Eritre, doğusunda Cibuti ve Somali, güneyinde Kenya, batısında yine Sudan yer alır. Afrika’nın en eski bağımsız devletidir. Batı-doğu yönünde 33° ile 48° doğu boylamları, kuzey güney yönünde ise 3°30’ ile 18° kuzey paralelleri arasında bulunur. Tarihi Etiyopya, bilhassa miladın ilk yıllarından beri köklü bir geleneği olan Afrika’nın en eski bağımsız devletidir. Yalnız gayri safi milli hasıla ile kişi başına düşen doktor, araba sayısı gibi değerler yönünden diğer Afrika ülkelerinden geridir. Tarihi çağlar içinde ilk yerleşenler Hami ve Sudanlı soyundan kabilelerdir. Miladi birinci yüzyılda kurulan Aksum Krallığı 7. yüzyılda yıkılmıştır. Ülkenin Arap hakimiyetine geçmesinden önce Yemen’de bulunan Habeşli kumandan Ebrehe, ordusuyla Mekke’ye yürüdüyse de Ebabil kuşlarının hücumuyla bütün ordu perişan olmuştur. Bu durum Kur’an-ı kerimde Fil suresinde şöyle anlatılmaktadır: (Ey Resulüm!) Rabbinin, fil sahiplerine neler ettiğini görmedin mi? O, bunların kötü planlarını boşa çıkarmadı mı? O, bunların üzerine bölük bölük kuşlar gönderdi ki bunlar onlara (fil sahiplerine) pişkin tuğladan (yapılmış) taşlar atıyordu. Derken Allah onları yenik ekin ve yaprağı gibi yapıverdi. Bu sırada Kızıldeniz’in iki yakasının Bizans müttefiklerinde olmasını istemeyen İranlılar 572 yılında Aksum Devletine son verdiler. Peygamberimiz aleyhisselam zamanında, Mekke’nin ticari hayatının gelişmesiyle Habeşistan önem kazandı. Bu zamanda bazı Müslümanlar buraya göç ettiler. Kızıldeniz kıyılarında İslamiyet yayılınca, Aksum Krallığı güneye doğru kaydı. Bu sırada Zague ve Salamon Hanedanları 1285 yılına kadar başta kaldılar. Bu tarihte İfat SultanıAli ibni Valaşma ile (Akil ibni Ebi Talib soyundan) Müslüman Habeşistan Devleti kuruldu. On altıncı yüzyılda Arapların bu ülkeye yaptığı seferler karşısında ülkenin tamamen Müslüman olmasını önlemek için Portekizlilerden yardım istendi. Portekizliler bunu fırsat bilerek ülkeye hakim oldular. Bir ara derebeyleriyle din adamları arasındaki anlaşmazlıklarla ülke sarsıntı geçirmişse de Portekiz veİtalyan kiliselerinin çalışmaları ile 1855’te Kassa, İkinci Tevodros adıyla tahta çıkarılarak, Müslüman hakimiyetine son verildi. 1889 yılında İkinci Menelik’in Habeşistan imparatoru olarak taç giymesiyle idare tekrar Salamon Hanedanına geçti. İtalya, İngiltere ve Fransa gibi Avrupa devletlerinin uğraşması ile nihayet 2 Kasım 1930’da Necaşi Haile Selasiye taç giydi. Necaşi ünvanı “nagaş” kelimesinden ve bu da “vergi” manasındaki “ngş” kökünden gelmektedir. 1935 yılında Mussolini zamanında İtalyanlar ülkeyi işgal etmişse de İkinci Dünya Savaşı sonunda çekilmek zorunda kalmışlardır. Kral Ezana Dikili Taşı Haile Selasiye 1975 yılına kadar başta kaldı ve uzun süren iktidarı sırasında Habeşistan’da bulunan Müslümanlara dini, siyasi, kültürel çeşitli baskı ve zulümler yaptı. 1975’te askeri bir darbe ile iktidardan uzaklaştırıldı. Ülkede yeni idareyi kuran hükumet, sol temayüllü olduğundan, Rusya ile her sahada yakın ilişkiler içine girdi. Müslümanlara yapılan baskı ve zulümler bu hükumet zamanında da artarak devam ettiğinden Eritreli Müslümanlar ile hükumet kuvvetleri arasında çarpışmalar zaman zaman şiddetlenerek devam etti. 1987’de yeni Anayasa kabul edildi ve yapılan seçimler sonunda askeri yönetime son verilerek komünist parti iktidar oldu. Etiyopya Cumhuriyeti, Afrika Birliğine ve Birleşmiş Milletler Teşkilatına üyedir. 1974’ten bu yana Etiyopya’yı idare eden askeri cunta lideri bilahare devlet başkanı Albay Haile Mariam Mengitsu’nun ülke dışına Haziran 1990’da kaçışından sonra; Etiyopya Halk Kurtuluş Cephesi liderliğindeki (Eritre Halk Kurtuluş Cephesi, Tigre Halk Kurtuluş Cephesi ve Oromo Özgürlük Cephesi) büyük direniş grubu Etiyopya iktidarını ele geçirdi. Yüzde 70’i Müslüman olan Eritre Halk Kurtuluş Cephesi 30 yıldır işgal altında olan Eritre’yi kurtardı, başkent Asmara ile Kızıldeniz’deki Assab ve Massawa liman şehirlerini de kontrolları altına aldı. 1993’te yapılan halk oylaması neticesinde Eritre bağımsızlığını kazandı. Fiziki Yapı Etiyopya genelde dağlık ve platolarla kaplı bir ülkedir. Fakat kuzeyde Eritre bölgesinde deniz seviyesinden 120 m kadar daha aşağıda bulunan 150 km2 genişliğindeki Afar Çukurluğu da bu ülkededir. Afar Çukurluğu faylarla ve volkanik faaliyetlerle Kızıldeniz’den ayrılmış olup, kuruyan tabanı 900 m kalınlığında tuz tortullarıyla kaplıdır. Bu yerde yer yer faylar boyunca lavlar sızmakta ve bazı kraterlerinden de bol sodalı ve kükürtlü sıcak su kaynakları çıkmaktadır. Ülkeyi yaklaşık kuzey-güney yönünde “Rift Vadisi” denilen büyük bir kırık hattı kesmektedir. Bu kırık hattı boyunca meydana gelmiş olan çöküntü hendeği aynı zamanda doğmakta olan bir okyanusun ortasında yer almaktadır. Yapılan incelemelere göre doğudaki Etyopien ve Arabistan blokları ile batıdaki Afrika blokları devamlı birbirinden uzaklaşmaktadır. Mesela yılda en az 1 mm olan bu uzaklaşma Kızıldeniz çevresinde yılda 2 cm’yi bulmaktadır. Rift Walley denilen bu çöküntü hendeğinin batısında merkez platosu yer alır. Bu plato üzerinde yer yer yüksek dağlar ve Ambas denilen yassı tepeler bulunmaktadır. Genelde 2000 m’nin üzerinde olan bu plato alanında 4543 m ile en önemli yükselti Daşan Dağıdır. Akarsularla da parçalanmış olan bu plato alanı aynı zamanda nüfusun yoğun olduğu bir bölgedir. Çöküntü hendeğinin doğusunda kalan plato alanı Somali Platosudur. Burası da akarsularla parçalanmıştır ve Urgoma Dağlarında yükselti 5340 m’yi bulur. Önemli akarsuları Şebeli, Tana Gölünden doğan Mavi Nil, Omo’dur. Nil Nehrinin çöllerde kuruyup, kaybolup gitmesini engelleyen Sobat, Mavi Nil (Bahr-ül Azrak) ve Atbara kolları bu ülkeden beslenmektedir. Mavi Nil ülkenin en önemli gölü olan 1830 m yüksekliğindeki Tana Gölünden doğmaktadır. Ortadaki çöküntü hendeği boyunca yer yer çok sayıda akarsu ve göl bulunmaktadır. Zivay, Şala, Tana, Avasa gölleri gibi. Ayrıca doğusunda Hint Okyanusuna ulaşan Juba ile Vebbi Cebeli akarsuları da bu ülkeden kaynaklarını almaktadır. Fakat ulaşım yapılabilen tek akarsu kısa olan Baro Nehridir. Etiyopya'da bir şelale İklimi Enlem itibariyle subekvatoral ve tropikal iklim kuşağı üzerinde bulunan ülkenin esas iklim özelliğini dikey yöndeki yükselti fazlalığı meydana getirmektedir. 1800 m yükseltinin altındaki yerlerde gerçek manada subekvatoral iklim görülür. Buralarda en fazla sıcaklık 40°C’yi bulur. En sıcak ayın ortalaması 33°C, en soğuk ayın ortalaması ise 21°C’ dir. 2400 m ile 3200 m yükseklikte bulunan yerlerde tam bir ılıman iklim görülür. Buralarda ortalama sıcaklık 16°C’dir. Yağış ortalaması bölgelere göre değişiklik göstermektedir. Güneybatıda 2500 mm olan yağış miktarı, kuzeydoğuda 50 milimetreye kadar düşer. Tabii Kaynakları Günümüzde yakıt olarak ormanların kesilmesiyle sadece güneybatıdaki geçit vermeyen ormanlar kalmıştır. Alçak yerlerde step ve savanlar hakimdir. Yüksek yerleri ise baobab, çınar, incir ve hurma ağaçları kaplar. Avustralya’dan getirilerek yetiştirilen okaliptus ağaçları ile ülkenin odun ihtiyacı karşılanmaktadır. Etiyopya yabani hayvan bakımından zengin bir ülkedir. Zürafa, zebra, fil, aslan, antilop, suaygırı ve deve kuşu gibi hayvanlara çok rastlanmaktadır. Bunun yanında kartal, papağan ve maymun da çok bulunmaktadır. Etiyopya, maden kaynakları bakımından fakir bir ülkedir. En çok üretilen maden, tuzdur. Az miktarda platin, demir, manganez ve altın bulunmaktadır. Nüfus ve Sosyal Hayat Arabistan’dan gelerek buraya yerleşen Hamiler ve Sami Amharalar Etiyopya’nın en büyük etnik gruplarını meydana getirirler. Nüfusun % 35’ini meydana getiren Amharalar ülkede söz sahibidirler. Halkın % 90’ı köylerde yaşamaktadır. Önemli şehirleri Asmara, Addis Ababa, Dire Dava, Gonder, Desse, Harar ve Mitsiva’dır. Halkın % 55’i Hıristiyan, % 37’si Müslüman, % 8’i ise diğer dinlere mensuptur. Eğitim ve öğretim çok geri olup halkın ancak % 3,7’si okuma yazma bilmektedir. İlk üniversitesi ancak 1951 yılında açıldı. St. Georoge Kilisesi Siyasi Hayat 1974 yılına kadar bir krallık olan Etiyopya’da kral devrilerek 1975’te rejimin cuntacılar tarafından değiştirildiği ilan edildi. Cunta sosyalist bir rejimi benimsedi. 1987’de kabul edilen anayasa ile seçimler yapılarak demokrasiye geçildi. Ekonomi 1990'lı yılların başından itibaren Etiyopya serbest pazar ekonomisine dayalı stratejiler izlemiş ve yapısal reformlar başlatmıştır. Bu çerçevede, iç fiyatların yeniden düzenlenmesi, dış ticaret liberalizasyonu, devlet işletmelerinin özelleştirilmesi, iç ve dış özel yatırımların desteklenmesi ve özel sektörün geliştirilmesi hükümetin öncelikleri arasında yer almıştır. Hükûmet yollar, elektrik santralleri ve telekomünikasyon gibi ülkenin altyapısını idame ve geliştirme için yoğun bir yatırım sürecine girmiştir Bunun yanı sıra, hükümet kamu iktisadi kuruluşlarının özelleştirilmesi programını da devreye sokmuştur. Özelleştirme süreci her ne kadar yavaş olsa da hükümet son beş yıl içinde bir çok küçük ve orta ölçekli kamu iktisadi kuruluşunu özelleştirmeyi başarmıştır. Hükûmet elektrik santralleri ve telekomünikasyon gibi sektörlerde yabancı yatırımların ülkeye gelmesine çalışmaktadır. Tarım kesimi, tekstil ve deri gibi tarıma dayalı sanayilerde ve turizm sektörünün gelişiminde yabancı sermayeye ihtiyaç duyulmaktadır. Yabancı ve yerli sermaye yatırımlarını teşvik etmek amacıyla, 1992 yılında Yatırım Kanunu (Investment Code) yayınlanmış ve o zamandan günümüze kadar iki kere gözden geçirilmiştir. Bu dönem süresince, Madencilik ve İşgücü Kanunları da devreye konulmuştur. Etiyopya’nın ekonomisi GSYİH'nın % 50'sini, ihracatının %90'ını ve istihdamının %80'ini içeren tarıma dayanmaktadır. Ekilebilen alanların yalnızca 1/5'i ekilip, biçilmekte ve bu alanlar yalnızca yağmur ile sulanmaktadır. Ancak, bölgeler, yağış miktarı açısından farklılık göstermektedir. Tarım kesimi sık sık ortaya çıkan kuraklık ve kötü tarımcılık uygulamalarından dolayı sıkıntı yaşamaktadır. Ayrıca, yiyecek yardımları sözkonusudur. 2000'li yılların sonlarında tarımsal üretim önemli ölçüde artmıştır. Tarımsal üretimi artırmak ve yiyecek yeterliliğini çoğaltmak amacıyla çeşitli tedbir politikaları belirlenmiştir. Bu tedbirler arasında, kıtlığı erken uyarma sistemi, tarımsal hizmetleri artırmak ve gübrenin daha geniş alanlarda kullanımının sağlanması yer almaktadır. Tarım üretiminin %80'ini tahıl, mısır, arpa, darı ve teff (bir tür tahıl ürünü) oluşturmaktadır. Bakliyat ve yağlı tohumlar da önemli ölçüde üretilmektedir. Tahıl tamamen iç tüketimde kullanılmaktadır. Bakliyat ve yağlı tohumlar, daha az miktarda olmak üzere kavun gibi meyveler de komşu ülkelere ihraç edilmektedir. Kahve Etiyopya'nın dış ticaretinde önemli bir yere sahiptir Kahve, Etiyopya ekonomisi için son derece önemlidir. Tahminlere göre kahvenin Etiyopya’nın GSYİH'na katkısı %10 oranındadır. 15 milyon kişiden daha fazla bir nüfus (nüfusun %25'i) kahve sektöründen geçimini sağlamaktadır. Etiyopya, Afrika’nın en fazla canlı hayvan varlığına sahiptir. Bunların deri ve postları ülkenin önemli ihracat gelirini oluşturmaktadır. İmalat sanayi GSYİH'nın %5'ini oluşturmaktadır. İmalat sanayinin büyük çoğunluğu devletin yönetimindedir. Ancak, özelleştirme faaliyetleri de başlamış bulunmaktadır. İmalat sanayi üretiminin %40'ından daha fazlasını gıda ve içecek, özellikle bitkisel yağ, un mamülleri ve bira oluşturmaktadır. Tekstil sektörü, 19'u devlete, 14'ü ise özel sektöre ait olan tekstil ve konfeksiyon fabrikalarını ihtiva etmektedir. Anılan sektör, tüm imalat sanayi çalışanlarının yaklaşık %30'unu içermektedir. Madencilik sektörünün, Etiyopya ekonomisi içinde önemi azdır. Kireçtaşı, kil, mermer üretimi oldukça fazladır. Ayrıca metalik olmayan mineral üretiminde ise büyük artış olmuştur. Diğer taraftan kömür, demir, tantal ve potasyum rezervlerinin olduğu tahmin edilmektedir.
  13. _asi_

    Ekvator Ginesi

    EKVATOR GİNESİ DEVLETİN ADI: Ekvator Ginesi Cumhuriyeti BAŞŞEHRİ: Malabo NÜFUSU: 358.000 YÜZÖLÇÜMÜ: 28.051 km2 RESMİ DİLİ: İspanyolca DİNİ: Katolik, İslam, Protestan PARA BİRİMİ: Ekuele Afrika kıtasının batısında, Gine Körfezinde; kuzeyinde Kamerun güney ve doğusunda Gabon, batısında Gine Körfezi bulunan kıyı şeridi ile körfezdeki iki adadan müteşekkil devlet. Eski İspanyol sömürgelerindendir. Tarihi Ekvator Ginesinin bilinen tarihi 10. asırdan itibaren başlar. Bantu lisanı konuşan Bubi halkı, 10-15. asırlar arasında, adı sonradan Fernando Po olan bölgeye göç ettiler. 1749’da Portekizli gemiciFernando Po, adaya ayak basan ilk Avrupalı oldu. Portekiz burayı sömürge haline getirdi. 1778’de ada İspanyollara geçti. Bunlar bir koloni kuramadılar. 1827’de İngilizlere adada (Santa İsabel’de) kölecilik faaliyetlerine karşı yardım etmeleri için bir üs temin edildi. Bundan sonra İngilizlerin nüfuzu hissedilmeye başlandı. İspanyollar 1843’te Fernando Po Adasında kontrolu ele geçirdiler. Ada bir aralık politik sürgünler ve azat edilmiş Kübalılarla doldu. Ekonomik gelişmesi 20. yüzyıldan sonra olmuştur. Yirminci yüzyıla kadar İspanya Rio Muni’deki kıyı bölgelerini işgal etti. 1923’e kadar bu işgal resmileşemedi. 1959 ve 1960’ta, kolonicilik fikrine karşı Birleşmiş Milletlerde meydana gelen fikir akımıyla İspanya Ekvatorial Gine’yi koloni yerine uzak denizlerdeki eyalet haline getirdi. Daha sonra İspanyol Ginesi tekrar Ekvator Ginesi haline geldi. Fernando Po ve Rio Muni adında iki eyalete de sınırlı olarak kendi kendini idare etme hakkı tanındı. Madrit’deki bir konferanstan sonra 1968’de Ekvatorial Gine bağımsızlığına kavuştu. Fang topluluğundan Francisco Macias Nquema ilk başkan seçildi. Ekvator Ginesi bağımsızlığı kazandıktan sonra ekonomik buhranın yanında politik buhran da geçirdi. 1969’da İspanyollar ile Rio Muni’deki halk arasındaki gerginlik gösteri yapmaya kadar varınca, İspanya, gemi yollayarak vatandaşlarınıİspanya’ya getirtti. Madrit elçisini geri çağırdığından, kriz bitmiş olmasına rağmen pekçok İspanyol ülkeyi terk etti. 1969 Mart ayında, Dışişleri Bakanı Atanassio Ndongo ve Birleşmiş Milletler Temsilcisi Saturnio İbongo, darbe teşebbüsünde bulundular. Fakat, başkan Macias’ı yakalayamadılar. Macias tekrar iktidara geldi. Ndongo, İbongo ve diğer Bubi liderleri yakalandı. Darbeden sonra Macias diktatör haline geldi. 1979’da yapılan bir darbeyle askeriye yönetimi ele geçirdi. 1982’de yeni anayasa kabul edildi. 1983’te seçimler yapıldı. Fiziki Yapı Ülkenin Afrika kıtasındaki bölümünde, ortalama 20 km genişliğindeki kıyı ovasından hemen sonra başlayan tepeleri Gabon sınırına doğru yükselen platolar takib eder. Fernando Po Adası, 2108 km2 olup, Rio Muni’nin 150 km kuzey batısındaki Baifra Körfezindedir. 850 m yüksekliğe varan halen aktif Pico de Santa İsabel volkanı buraya hakimdir. En geniş kuzeyde olan dar sahil düzlüğü hariç arazinin geri kalan kısmı tepeliktir. Çok sayıda turist çeken siyah kum sahilleriyle bitki örtüsünün görünümü güzeldir. Annobon Adası, 17 km2dir. Yaklaşık 600 km güney batıdadır. Nisbeten çıplaktır. Büyük dağlarla kaplı Rio Muni 26.004 km2 olup, 10-15 km içeriye uzanan sahil düzlüklerinden itibaren arazi deniz seviyesinden 120 m yüksekliğe varan Crystal Dağlarına kadar yükselir. Ovadan bir sene içerisinde birkaç kere mahsul alınabilir. Nehirlerinin çoğu kısadır. Başlıca üç tane akarsuyu vardır. Kamerun boyunca akan Cmapa, Rio Muni’nin merkezinde kısmen ulaşıma elverişli Benito ve yine bu bölgeye suyunu akıtan güneydeki Utamboni Ekvatoriyal Gine’nin başlıca nehirleridir. İklim Tropik iklime sahiptir. Rio Muni’de sıcaklık ortalaması 26°C civarındadır. Bol yağış alan ülkede senelik ortalama yağış miktarı 2400-4600 mm arasında değişir. Yağışlar yaz aylarında artar. Tabii Kaynakları İklimden dolayı tropikal bir bitki örtüsü hakimdir. Bitki örtüsü yüksekliğe göre değişir. En alçak kesimlerde tropik ormanlar, sonra sırasıyla, seyrek ormanlar, savanlar, otluklar ve kırlar gelir. Yoğun petrol araştırmaları yapılmaktadır. Nüfus ve Sosyal Hayat Ekvator Ginesi’nin nüfusu 358 bindir. 100 bini Fernando Po’da, geri kalanı da Rio Muni’de yaşamaktadır. Fernando Po’da yaşayan en büyük grup 1970’lerin başında sayıları 15.000’i aşmayan Bubilerdir. Bubilerin aslı bilinmemektedir. Fakat altıncı ve 8. yüzyıllar arasında Güney Cameroon sahillerinin nüfusunu meydana getiren Ekvatoriyal Bantu göçlerinin bir kolu olduğu zannedilmektedir. Bubilerin çoğu çiftçidir. 3000 civarındaki Fernandilolar melez olup İngilizce konuşurlar. Ekvatoriyal Gine’nin en tahsilli vatandaşları olan Fernandilolar adanın ekonomisine de hakimdirler. Şehir işlerinin çoğu ve büyük verimli çiftliklerin bir kısmı onlara aittir. Fernando Po’nun geri kalan nüfusunu Rio Munili nisbeten az sayıda Fang işçileri, 70.000 civarında Nijerya, Kamerun ve Portekiz’e ait komşu Sao Tome Adasından ziraat işçileri meydana getirir. Nijeryalıların 30.000’i Fernando Po’nun kakao ağacı dikili alanlarında veya çiftliklerinde çalışan mukaveleli işçilerdir. Annobon’da Portekizlilerin getirdiği esirlerden kalma sayıları gittikçe azalan bir grup insan daha vardır. Dağlıların çoğu bir tür Portekizce konuşur. Rio Muni’nin nüfusunun % 90’dan fazlası Fang (pamue) etnik grubuna dahildir. Lakin, Fangların bir kısmı, kakao çiftçiliği ve kerestecilik yapar. Diğerlerinin çoğu ülkenin ekonomisine pek katkısı olmayan çiftçilerdir. Rio Muni’de ahalinin çoğu küçük kıyı kabilelerine dahildir. Bir kısmı da karışık etnik menşelidir. 15.000 kadar da Nijeryalı işçi vardır. 1960’dan önce ülkede 7000 kadar İspanyol vardı. Politik karışıklık sebebiyle aynı sene 600 kadar kaldı. Rio Muni’nin en önemli şehirlerinin başında Bata gelir. Ekvator Ginesi’nin başşehri ve en büyük şehri Malabo’dur. Fernando Po bölgesinde kurulmuştur. Ülkede resmi lisan İspanyolcadır. Fakat pekçok kimse Afrika lisanlarını konuşur. “West Coast” Batı kıyısı manasına gelen ve ahalinin “Weskos” adını verdikleri acayip bir İngilizce de konuşulmaktadır. Rio Muni’deki en mühim Afrika lisanı, Fang’dır. Fernando Po’da ise Afro Portekiz lisanı olan Annobon dili konuşulur. İspanyol resmi makamlarına göre, 226.517 kişi Katolik resmi dinine mensuptur. Malabo’da ve Rio Muni’de azınlıkta kalan Protestan ve Müslüman ahaliye de rastlanır. Ekvator Ginesi’nde eğitim işleri hızla gelişmektedir. Bunun bir neticesi olarak 40 yaşından küçük şahısların çoğu okuma yazma bilir. Ortaokulların ve öğretmen okullarının çoğu batıda ve Malabo’da bulunur. Batıda bir teknik eğitim okulu vardır. Üniversite yoktur. Gençlerin bir kısmı Kanarya Adalarında ve bilhassa İspanya’da eğitim görmektedir. Siyasi Hayat Ekvator Ginesi’nin yeni anayasası 1982 senesinde kabul edildi. Anayasaya göre yasama yetkisi, üyeleri beş senede bir seçilen ulusal meclise verilmiştir. Yürütme yetkisi ise devlet başkanına ait olup, seçimlere katılacak başkan adaylarını belirleme yetkisi devlet konseyine aittir. Ekonomi Halkın çoğu ziraatla uğraşır. Bunlar çeşitli meyve, sebze ve tahıl üretirler. Ülke ekonomisinin yükünün büyük bir kısmını Fernando Po bölgesi karşılamaktadır. 1980’lerde burada yıllık birinci sınıf kakao üretimi 50.000 ton idi. Rio Muni’de yılda 2700 ton kakao yetiştirilir. Rio Muni’nin kahvesinin, tropikal kerestesinin ehemmiyeti giderek artmaktadır. İhraç ürünlerinin en önemlisi kakaodur. Dış ticaretinin % 75’ini İspanya ile yapar. İspanya, Ekvator Ginesi’nin kakaosuna dünya pazarlarında ödenen fiyatın iki katını ödemekte, daha az gümrük vergisi tatbik etmektedir. İstiklalini kazandıktan kısa bir zaman sonra ülkede ekonomik buhran başgösterdi. Bu durum dış ticareti etkileyerek, ticaret dengesini bozdu. 1969’da İspanyolların ülkeyi terkinden sonra ekonomik durum iyice bozuldu. 1969’un Mayıs ayında İspanya ile anlaşmalar imzalandı. Buhran kısmen atlatıldı. İspanya 6 milyon dolarlık para yardımı yaptı. Gine Milli Bankasının kurulmasına yardım etti. Bunun yanında daha başka yardımlarda da bulundu. Bundan başka Birleşmiş Milletlerden ve bazı komşu Afrika ülkelerinden, bilhassa Kamerun’dan yardım alarak ekonomisini düzeltti. Bütün bu yardımlara rağmen Ekvator Ginesi’nin ekonomik problemleri bitmedi. Zenginlerinin çoğuFernando Po’da toplandı. Nüfusunun üçte ikisi Rio Muni’de fakir olarak yaşamaktadır.
  14. Demokratik Kongo Cumhuriyeti Demokratik Kongo Cumhuriyeti, eski adı Zaire olan bir orta-güney Afrika devletidir. 2.345.410 km² yüzölçümü ile Afrika'nın üçüncü büyük ülkesidir. Nüfusu 58.317.930'dur. Başkenti Kinşasa'dır. Kinşasa ile komşu Kongo Cumhuriyeti'nin başkenti Brazaville arasında sadece Kongo Nehri yer alır ve dünyanın birbirine en yakın başkentleridir. Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin komşuları Kongo Cumhuriyeti (batıda), Orta Afrika Cumhuriyeti, Sudan (kuzeyde), Uganda, Ruanda, Burundi, Tanzanya (doğuda) ile güneyde Zambiya ve Angola'dır. Belçika'dan bağımsızlığını 30 Haziran 1960'ta elde etmiştir. Ülkenin ismi, Kongo nehri havzasında yaşayan Bakongo kabilesinin dilinde "avcı" anlamına gelen "kongo"dan gelir. Geniş toprakları olan ülkenin, Atlas Okyanusu'na sadece kırk kilometrelik bir kıyısı vardır (Kongo Nehrinin denize döküldüğü yer). Tarih Bugünkü Zaireliler muhtemelen Nijerya’nın güneydoğu kısmından göç eden Bantu kabilesinden meydana gelmektedir. Bunların çoğu M.S. 800 yıllarında Kongo havzasına geldiler. Bantulular ülkenin asıl yerlileri olan Pigmeler’i (Çok kısa boylu Orta Afrika Zencileri) ülkenin ulaşılması güç olan yerlerine sürdüler. On üçüncü ve on dokuzuncu yüzyıllar arasında tropikal orman kuşağının güneyinde birçok büyük devletler ortaya çıktı. Bunların en meşhuru Kongo Krallığıydı. Atlantik kıyısındaki bu krallığı ilk ziyâret eden Avrupalılar, 1482’de Portekizli denizciler oldu. Sonraki yıllarda diğer Avrupalılar da Kongo kıyılarına gemiler gönderdi. Burada kurulan önemli devletler bugünkü Zaire’nin güneyinde, Angola ve Zambiya’da hüküm süren Bakuba, Luba ve Lunda krallıkları, kuzeydeki Savana kuşağındaki Azande ve Mangbetu devletleriydi. On beşinci ve on dokuzuncu asırlarda Avrupalılar Orta Afrika içlerine pek giremediler. Kıyıda kalmakla iktifa ederek, iç kesimden yerli tüccarlar vâsıtasıyla gelen mal akışını yönlendirdiler. Bunlar sâdece mal almakla kalmayıp, köle de satın aldılar. Köle ticâreti 19. yüzyılın ilk yarısında zirveye ulaştı. Her yıl aşağı yukarı 150.000 köle, büyük çoğunluğu Amerika’ya gönderilmek üzere gemilere yüklendi. Avrupalılar, 19. yüzyıl yarısında Orta Afrika’da sistematik olarak keşfe başladılar. Belçika Kralı İkinci Leopold, Henry Stanley’i anlaşmalar yapması için bugünkü Zaire topraklarına gönderdi. Stanley, Afrikalı şeflerle kralın kefil olduğu bir teşkilât nâmına anlaşmalar imzâladı. 1884-1885 Berlin Konferansında ülke Leopold’un hükümranlığına ve mülkiyetine verildi. Ülkenin adı Serbest Kongo Devleti oldu. Leopold’un hükümet görevlileri Müslüman tüccarları ülkenin doğu kısmından çıkardı. Bunlara çok acımasız ve insânî olmayan davranışları ve faaliyetleri, milletlerarası bir skandala sebebiyet verdi. Leopold, Kongo bölgesinin kontrolünü Belçika’ya teslim etmek zorunda kaldı ve böylece sömürge dönemi başlamış oldu. Sömürge devrinde ülkede büyük şehirler kuruldu ve modern ulaşım imkânları getirildi. Fakat bütün bunlar sömürge iktidarının ihtiyaçlarına cevap verebilmek içindi. Ancak birçok sebepten dolayı pek az Belçikalı devamlı olarak toprak sâhibi olabildi. Dolayısıyla arâzinin ekseriyeti Afrikalıların elinde kaldı. 1950 yıllarının ortasına doğru yerli halk yönetime katılmayı arzulayarak siyâsî partiler kurmaya başladılar. Belçikalılar ekonomik kontrolü ellerinde tutacaklarından emin olduklarından siyâsî iktidarı Kongolulara vermeye râzı oldular. 30 Haziran 1960’ta Demokratik Kongo Cumhûriyeti kuruldu. Bağımsızlığı müteakiben başlayan yaygın şiddet eylemleri Avrupalıların ülkeyi terk etmesine sebep oldu. BM Güvenlik Konseyi 9 Ağustos 1960’ta Belçika’nın birliklerini geri çekmesini istedi ve bir grup BM askeri gönderdi. Başbakanlıktan azledilen Lumumba iktidarı tekrar ele geçirmek için mücâdeleye girişti, fakat 1961’de öldürüldü. Son BM kuvvetleri 30 Haziran 1964’te Kongo’yu terk etti ve Moise Tshombe başkan oldu. 7 Eylül 1964’te solcu isyancılar Stanleyville’de Halk Cumhûriyeti kurdular. Tshombe yabancı paralı askerler tuttu ve Kongo ordusunu yeniden kurmaya çalıştı. Solcular, 1964 yılı Kasım ve Aralık aylarında çok sayıda beyaz rehine aldılar ve binlerce Kongolu’yu öldürdüler. ABD yolcu uçaklarından Belçikalı paraşütçü askerler indirildi. 1965 yılı Temmuz ayı sonuna doğru solcu isyancılar tesirlerini kaybettiler. 1965’te General Joseph D. Mobutu başkan oldu. Sonra ismini Mobutu Sese Seka’ya çevirdi. 27 Ekim 1971’de ülkenin ismi Zaire Cumhûriyeti olarak değiştirildi. 1972’de halkın Hıristiyan isimleri yerine Afrikalı isimler kullanması istendi ve Avrupalıların koyduğu coğrafî isimler Afrikalı isimlerle değiştirildi. 1977 ve 1978’de Angola’daki Katangalı sürgünler Katanga’yı (Shaba) istilâ etti. Bunlar açıkça Sovyetler ve Küba tarafından desteklendi. İstilâ hareketleri Fransız ve Belçikalı birlikler yardımıyla geri püskürtüldü. Fakat savaşlar çok can ve mal kaybına sebep oldu. Günümüzde Mobutu Sese Seko devlet başkanlığını sürdürmektedir. Ülkede zaman zaman iç karışıklıklar olmaktadır. Fizikî Yapı Zaire’nin büyük bölümü Kongoe (Zaire) nehir havzasında bulunur. Ülkenin kuzey orta kısmı alçak yaylalarla kaplıdır. Bu arâzi batıdan dağlık taraçalarla kuşatılmıştır. Güneyde ve güneybatıda ovalara karışıp birleşen yaylalarla çevrilidir. Kuzeybatıda geniş otlaklar bulunur. Ülke sınırlarının küçük bir parçası Atlas Okyanusuna bakar. En yüksek dağlar Kongo-Uganda sınırında, Great Rift Valley olarak bilinen kuzey-güney hattı boyunca bulunur. Aynı zamanda burada ülkenin en büyük gölleri vardır (Albert, Edward, Kivu ve Tanganika gölleri). Bölgedeki iki büyük dağ silsilesi, Ruwenzari ve Virunga sıradağlarıdır. Ülkenin en yüksek noktası olan Margherika Dağı 5119 m yüksekliğindedir. Virunga Dağlarında hâlâ bâzıları faal olan sekiz büyük volkan bulunmaktadır. Ülkenin en büyük nehri olan Zaferi (Kongo) istikrarlı bir su seviyesine sâhiptir ve 2736 km’si bütün yıl boyunca ulaşıma elverişlidir. Toplam uzunluğu 4348 km’dir. İklim Zaire’de sıcaklık devamlı olarak yüksektir. Bununla berâber yağış, yüksekliğe bağlı olarak büyük ölçüde değişir. Bütün ülkedeki ortalama yıllık sıcaklık 27°C’ye yakındır. Zaire ekvator tarafından ikiye bölünür. Ekvator boyunca bütün yıl yağışlı geçer ve yıllık yağış ortalaması 1500 mm civârındadır. Ekvatorun kuzeyinde yağış esas îtibâriyle mayıs-ekim döneminde düşer ve yılda ortalama 1500-2000 mm arasında değişir. Ekvatorun güneyinde yağış en çok eylül ve mayıs ayları arasında olur ve yılda ortalama 1000 mm civârındadır. Tabiî Kaynakları Kuzey orta kısımda yer alan geniş yaylalar tropikal cengellerle (sık ağaçlıklı ormanlar) kaplıdır. Güneyde ve güneydoğuda savanalar, kuzeybatıda otlaklar bulunur. Ülkenin önemli vahşi hayvanları goril, şempanze fil, aslan, zürafa, leopar, antilop, sırtlan ve gergedandır. Kobalt, bakır, kadmiyum, altın, gümüş, kalay, germanyum, çinko, demir, manganez, uranyum ve radyum ülkenin başlıca yeraltı zenginliklerini teşkil eder. Dünyâ kobalt rezervlerinin % 60’ı Zaire’dedir. Nüfus ve Sosyal Hayat 41.150.000 nüfûsa sâhip olan Zaire’de halkın % 30’u şehirlerde, geri kalanı köylerde yaşar. Nüfus dağılımı düzensizdir. Nüfus yoğunluğu Zaire-Kasai-Sankuru nehir sisteminin güneyinde ve ülkenin doğu sınırı boyunca yüksek olup, yaklaşık 14’tür. En büyük yerleşim merkezleri 3.800.000 nüfuslu başşehir Kinşasa ve 739.082 nüfuslu Lubumbashi’dir. Nüfûsun % 80’ine yakınını Bantu kabîleleri meydana getirir. Sudan ve Nil yöresi insanları ülkenin kuzey ve doğu kenarlarında bulunur. Ayrı bir etnik grup olarak ülkede cüce Pigmeler mevcuttur. Bantu kabileleri dışındaki kabileler yaklaşık 200 çeşittir. Zairelilerin çoğu Bantu dillerini konuşur. % 10 civârında Sudan dillerini konuşanlar mevcuttur. Resmî dil olan Fransızca, tahsilli Zairelilerin hepsi tarafından kullanılır. Halkın % 70’i Hıristiyan, % 10’u Müslüman, kalanı Putperesttir. Eğitim Hıristiyan misyonerlerin kontrolü altındadır. İlkokula giden çocukların üçte ikisi Katoliklerin idâre ettiği okullara, % 25’i Protestanların yönettiği okullara devam eder. Yüksek tahsil yapan öğrencilerin sayısı 10.000 civârındadır. Bunların % 60’ı ülkenin üç üniversitesine kayıtlıdır. Kinshasa Lovanium Üniversitesi Katolik, Lumumbahsi Devlet Üniversitesi ve Serbest Kongo Üniversitesi Protestanların kontrolü altındadır. Erkeklerin % 40’ı, kadınların % 15’i okuma yazma bilmektedir. Siyasi Hayat Zaire tek partili sistemle yönetilen bir cumhûriyettir. Ülkenin tek partisi, Başkan Mobutu’nun kurduğu Mouvement Populaire de la Révolution’dir (MPR). MPR’nin icrâ komitesi ile hükümet 1972’de birleştirilerek Millî İcrâ Konseyi meydana getirilmiştir. Yasama organı Millet Meclisidir. Zaire, 9 idârî bölgeye ayrılmıştır. Ülke, Birleşmiş Milletler ve Afrika Birliği teşkilâtlarına üyedir. Ekonomi Zaire ekonomisinin belkemiğini mâdencilik teşkil eder. Mâdenler ülke ihrâcâtının % 85’ini meydana getirir. Çalışan nüfûsun % 75’i tarımla uğraşmaktadır. Ülkede yetiştirilen belli başlı bitkiler kahve, pamuk, pirinç, şekerkamışı, muz, büyük hindistancevizi, manyok, hintkirazı (monyo), çay, kakao ve hurmadır. Doğudaki yaylalarda sığır yetiştirilmektedir. Balıkçılık, avlanma, keçi ve kümes hayvancılığı iyi durumdadır. Zaire gelişmekte olan ülkelerden biridir. Ülkede tekstil sabun, kundura, yapı malzemeleri, sigara, boya, vernik, otomobil ve bisiklet malzemeleri ve plastik fabrikaları mevcuttur. Zaire’nin ticâret dengesi eskidenberi iyi durumdadır. Ülke ihrâcâtı bakır, kobalt, manganez, elmas, kereste, sebze yağları, kauçuk, hurma ve kahveye dayanır. Ana ithal malları makinalar, ulaşım malzemeleri, petrol ve kimyâ ürünleri, giyecek ve içeceklerdir. Zaire’den en çok alışveriş yapan ülke Belçika’dır. Zaire 5000 km’lik demiryolu ve 16.000 km’lik su yoluna sâhiptir. Bu yollar ihrâcâta yönelik ekonominin ihtiyaçlarına cevap verecek durumdadır. Zaire 145.000 km’lik karayolu ağına sâhiptir. Bağımsızlığı tâkip eden yıllarda ülkedeki kargaşa karayolu ağında ciddî tahriplere sebep olmuştur. Kinshasa ve Lubumbashi arasındaki yolun asfaltlanması projesi pek az gelişme göstermiştir. Uçak en yaygın yolcu taşıma vâsıtasıdır. Ülkede târifeli seferler yapılan 24 havaalanı vardır.
  15. _asi_

    Cezayir

    CEZAYİR DEVLETİN ADI: Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti BAŞŞEHRİ: Cezayir NÜFUSU: 25.866.000 YÜZÖLÇÜMÜ: 2.381.741 km2 RESMİ DİLİ: Arapça DİNİ: İslamiyet PARA BİRİMİ: Cezayir Dinarı Kuzeyinde Akdeniz, kuzeydoğusunda Tunus, doğusunda Libya, güneyinde Nijer ve Mali, güneybatıda Moritanya, batıda Fas ile çevrili olan 2.381.741 km2 yüzölçümüyle Sudan’dan sonra Afrika’nın ikinci büyük ülkesi. Kuzeybatı Afrika’da yer alan Cezayir’in Akdeniz’de 1025 km uzunluğunda kıyısı vardır. Tarihi Cezayir çok eski tarihlerde bir yerleşim merkeziydi. Bilinen en eski halk Berberilerdir. Cezayir kıyılarına önce Fenikeliler gelmiştir.M.Ö. 814-813 yıllarında Kartacalıların eline geçen ülke, gelişerek bilhassa kıyı ticaretinin önemli bir merkezi olmuştur. Daha sonra Romalılar ve Bizanslılar tarafından işgal edilmiş olan Cezayir’de halk, bu zamanlarda Hıristiyanlığı kabul etmişlerdir. İslamiyeti yaymak için dünyanın her tarafına dağılan Müslümanlar 7. asırda buralara gelmişlerdir. Abdullah bin Ebu Serh tarafından burası fethedilmiştir. Cezayir halkı İslamiyeti kabul etmiş, İslam devletinin hakim olduğu zamanlarda İslamiyetin sayesinde ilerlemiş, benimsedikleri İslam kültür, medeniyet ve adetlerini ve Arapça lisanını günümüze kadar muhafaza etmişlerdir. On altıncı asırda Oruç ve Hızır (Barbaros Hayreddin Paşa) reisler tarafından fethedilen Cezayir, Akdeniz’i yağma, talan ve barbarlıklarıyla kan gölü haline getiren Avrupalı korsanlara karşı mücadele eden Müslüman leventlerin üssü haline gelmiştir. Barbaros Hayreddin Paşa daha sonra burayı Osmanlı Devletinin bir beylerbeyliği haline getirmiştir. Üç asır Osmanlı idaresinde kalan Cezayir’de o devre ait eserler ve gelenekler canlılığını hala korumaktadır. 1830 senesinde Fransızlar, çok büyük deniz ve kara kuvvetleri ile uzun savaşlardan sonra ülkeyi ele geçirdiler. Bir sömürge idaresi kuran Fransızları halk hiçbir zaman kabul etmedi, devamlı ayaklanma teşebbüsleri içerisinde bulundu (Bkz. Abdülkadir-i Cezayiri). Fransa İkinci Dünya Savaşında (1942) Cezayir’i mukavemet merkezi olarak kullandı. Savaş bittikten sonra Cezayirliler gösterdikleri fedakarlığa karşılık bağımsızlık veya Fransızlarla aynı haklara sahib olmak istediler. Bu istek Fransızlar tarafından büyük bir tepki ile karşılandı ve halk katledilmeye başlandı. 1789 Fransız İhtilali ile her türlü hürriyetlerin yayıldığı ülke olduğu yıllarca söylenen Fransa, Cezayir’deki insanlara bu hürriyeti tanımıyordu. İçindeki Haçlı ruhunu Cezayirde’de göstermiş, kitle katliamı yapmıştır. Günümüzde, o zamandan kalma toplu mezarlar çıkmaktadır. 1948’de Fransa buranın sömürge değil, Fransa toprakları olduğunu ilan etti. Dış dünyaya karşı yapılan bu ilana rağmen burayı bir sömürge olarak idare etmeye çalışmışlar ve asla Cezayir halkına Fransızlarla eşit haklar tanımamışlardır. 1950 senesinden sonra Fransa’ya karşı mücadelede teşkilatlanmaya başlayan halk, muntazam bir ordu kurmayı başardı. 1954 senesinde bilfiil başlayan silahlı mücadele, 1956 senesinde bağımsızlığa kavuşan Fas ve Tunus’un da desteğini sağladı. Mücadele 1962’de “Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti” adıyla bağımsızlığını ilan etmesiyle neticelendi. Fransa’nın itirazlarına ramen 10 devlet tarafından bağımsızlığını ilan etmesinin hemen ardından tanınan Cezayir, 1963 senesinde ilk anayasasını halk oyu ile kabul etmiştir. Bu anayasaya göre beş yıl için halk tarafından seçilen meclis yine beş yıl için Cumhurbaşkanını seçiyordu. Yürütme organı, Cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu tarafından meydana gelmektedir. Bu ilk anayasa mucibince seçilen ilk Cumhurbaşkanı Ahmed bin Bella 16 Haziran 1965’te Albay Huari Bumedyen tarafından bir darbe ile devrildi. Kurulan ihtilal konseyi tarafından 1978’e kadar idare edilen ülke aynı sene kabul edilen yeni bir anayasa ile idare edilmeye başlamıştır. 7 Şubat 1979’da Şadli bin Cedid devlet başkanı oldu. 1989’da Sosyalizme ilişkin bütün ifadelerden temizlenen,siyasal çoğunluk ilkesini kabul eden ve grev hakkı tanıyan yeni anayasa halk oylamasıyla kabul edildi. 26 Aralık 1991’de yapılan seçimlerin ilk turunda oyların % 85’ini alan İslami Selamet Cephesi 288 milletvekili kazandı. Bunun üzerine seçimler iptal edildi. 16 Ocak 1992’de sürgünden dönen Budiyaf, Yüksek Devlet Konseyi Başkanı ve Devlet Başkanı oldu. 9 Şubat 1992’de 12 ay süreli sıkıyönetim ilan edildi. 4 Mart 1992’de İslami Selamet Cephesi yasa dışı ilan edildi. Siyasi faaliyetleri yasaklayan ve birçok kişiyi idam ettiren Budiyaf 29 Haziran 1992’de bir suikast neticesinde öldürüldü. Cezayir’de iç karışıklıklar hala devam etmektedir (Aralık 1992). Fiziki Yapı Akdeniz’e paralel olan iki sıra halindeki Atlas Sıradağları ülkeyi birbirinden farklı üç coğrafi bölgeye ayırır. Büyük ve Küçük Atlaslar ismini alan sıradağlardan kuzeyde olan Küçük Atlaslar, pekçok vadi ile sık sık parçalandığı için tepe manasına gelen “Tell” ismini alırlar. Bu sıradağlar ile Akdeniz kıyıları arasında kalan bölge ülkenin en bereketli topraklarının bulunduğu ovalık bir arazidir. Kıyı bölgesinde doğudan batıya doğru gidildikçe Chliff (Şelif) Vadisi yer alır. Bu vadi diğer kıyı kesimlerine nazaran oldukça kıraç olup, daha sonra tekrar verimli toprakların başladığı “Oran Sahili” ismindeki bölge uzanır. Tell Dağları batıdan doğuya doğru gittikçe yükselmektedir. En yüksek yeri Djurdjura Tepesi olup, yüksekliği 2308 metredir. Güneydeki İkinci Atlas Sıradağları Büyük Atlas Sıradağları ismini alır. Bu dağ silsilesi ülke topraklarının büyük bir kısmını teşkil eden Büyük Sahra Çölü ile kıyı bölgesi arasında set vazifesi görür. Atlas Sıradağları arasında geniş ve yüksek havzalar vardır. Dağlardan çıkıp bu havzalardan geçen sular yine bu bölgede bulunan tuz göllerine dökülür. Bu göllerden en önemlileri Sctottech Chargui, Z.Chargui’dir. Platonun batı bölgesi yaklaşık 900 m yüksekliğe sahipken, doğu bölgesi 300 m civarında bir yüksekliktedir. Geniş çayırlıklara sahib olan yaylanın güneyindeki Büyük Atlas (Sahra Atlasları)Sıradağlarının en yüksek yeri 2328 m ile Cebel Chelia Tepesidir. Sahra Atlaslarının hemen güneyinde Büyük Sahra Çölü başlar. Yüzölçümü yaklaşık 1.995.000 km2 olan Cezayir Sahrası yüksekliği birkaç yüz metreyi geçmeyen düzlük şeklindedir. Güneyinde ise 3000 metreyi bulan volkanik dağlar mevcuttur. Buradaki Haggar (Ahaggar) Dağlarındaki Tahat Tepesi, yaklaşık 2918 m ile bölgenin en yüksek yeri olup, dorukları kışın karlarla kaplıdır. Sahra yüzey şekilleri olarak iki kısımdır. Birincisi “erg” adı verilen kumlarla kaplı kısmı, diğeri ise “hammada” denilen çakıl taşlarıyla örtülü kısımdır. Kumlu olan bölgedeki kumlar tepeler halide sahrayı kaplar. Bu kum tepeleri rüzgar ve fırtınaların tesiriyle sık sık yer değiştirirler. Büyük sahrada yeraltı sularının çıktığı sulanabilen yerlerde vahalar bulunur. Dağlardan çıkan akarsular genellikle tuzlu göllere dökülürken bazıları da sahranın kuzey kısmında bir müddet sonra kaybolurlar. Pek fazla büyük akarsuyu yoktur. İklim Cezayir üç farklı iklime sahiptir. Tell Dağları ile Akdeniz sahilleri arasında kalan kıyı bölgesinde tipik Akdeniz iklimi hüküm sürerken iki dağ silsilesi arasında daha sert bir iklim hakimdir. Sahra Atlaslarının güneyinden itibaren yer alan çölde ise çöl ikliminin en belirgin özellikleri görülür. Yazların sıcak ve kurak, kışların ise ılık ve yağışlı geçtiği kıyı bölgesinde senelik yağış miktarı ortalama 500 mm civarındadır. Senelik sıcaklık ortalaması ise yazın 25°C, kışın ise 10°C civarındadır. Yazların çok sıcak ve kurak, kışların ise çok soğuk olduğu yayla bölgesinde kara iklimine benzer bir iklim hakimdir. Senelik yağış 250-400 mm arasında değişir, sahrada yazın gündüz 50°C’ye varan sıcaklık gece 10°C’ye kadar düşer. Gece ile gündüz arasındaki bu sıcaklık farkı kışın daha da artar. Kış mevsiminde gece sıcaklığın 0°C’nin altına düştüğü vakidir. Şiddetli kum fırtınalarının estiği, senelerce bir damla yağmur yağmadığı sahrada bazan sağnak halinde yağmurlar da görülür. Tabii Kaynaklar Bitki örtüsü bakımından oldukça fakir bir ülke olan Cezayir’in kıyı bölgesinde Akdeniz bitki örtüsü olan sert yapraklı bodur maki topluluğu görülür. Tell Dağlarına doğru çıktıkça yağışlı bölgelerde meşe, mantar meşesi ve çam ağaçlarıyla kaplı ormanlık bölge yer alır. Çayırlarla kaplı olan yayladan sonra Sahra Atlaslarının tepelerinden itibaren başlayan sahrada yer yer çöl bitki örtüsü hakimdir. Sahradaki vahalarda palmiye ağaçları bulunur. Yabani hayvanlar bakımından da pek önemli bir özelliği olmayan Cezayir maden bakımından çok zengindir. Tell bölgesinde demir, Tunus yakınlarında fosfat, magnezyum, volfram, kalay, altın ve elmas madenleri önemli miktarlarda olmasına karşılık kömür madenleri oldukça azdır. Petrol ve tabii gaz yeraltı kaynaklarının en mühimleridir. Tabii gaz rezervinde dünyanın en zengin ülkesidir. Sahra’da çırakılan petrol ve tabii gaz Hassi Messaoud ve Libya sınırındaki Ejdele bölgelerinde bol bulunmaktadır. Nüfus ve Sosyal Hayat 25.866.000 civarında olan nüfusu, Berberiler ve Araplar meydana getirmektedir. Fransa sömürgesi olduğu senelerde buraya yerleşmiş bulunan Avrupalıların pekçoğu bağımsızlıktan sonra ülkelerine dönmüşlerse de halen önemli miktarda Avrupalı vardır. Ülkenin asıl yerlileri olan Berberilerin bir kısmı göçebe hayatı yaşar. Halkının hemen hemen tamamının Müslüman olmasına ve Arapça konuşmasına rağmen ulaşılması zor olan kuytu yerlerde yaşayan Berberiler çok eski çağlardan beri gelen gelenekleriyle Fenike menşeli bir alfabeye sahip dillerini devam ettirmektedir. Konuşulan diğer diller arasında Fransızca Berbericeden sonra gelir. Osmanlı eserleri ve kültürünün hakim olduğu Cezayir’de halkın dörtte üçü Akdeniz kıyı şeridinde yaşar. Kuzeyde km2ye 470 kişi olan yoğunluk, sahrada 3.5 km2ye bir kişi şeklinde çok büyük bir farklılık gösterir. Nüfus artışının % 32 olduğu ülkede halkın % 52’si şehirlerde geri kalanı ise köylerde, vahalarda ve göçebe olarak yaşar. Okur-yazar oranının % 42 olduğu Cezayir’de sekiz yıllık ilk öğretim parasız ve mecburidir. Ülkede okul ve öğretmen yetersizliği, bu yönde yapılan çalışmaların hızının nüfus artışına göre düşük olması mecburi öğretimin tatbik edilmesini engellemektedir. Cezayir, Oran ve Kostantin Üniversiteleri olmak üzere toplam üç üniversitesi vardır. Ülkenin kültür merkezi durumundaki şehri aynı zamanda başşehri olan Cezayir’dir. Siyasi Hayat 1965’te Ahmed bin Bella’yı deviren Albay Bumedyen kurduğu bir devrim komitesi ile ülkeyi yönetmiştir. 1976 senesinde halk oyuna sunulan bir anayasa kabul etmiştir. 27 Aralık 1978’de Bumedyen’in ölümü üzerine yapılan milli özgürlük cephesinin (Şubat 1979) kongesinde Albay Şadli Bin Cedid devlet başkanı seçilmiştir. 18 yaşını dolduran her Cezayirlinin oy kullanma hakkına sahib olduğu ülke, Birleşmiş Milletler, Arap Birliği Teşkilatı ve Bloksuz Ülkeler Teşkilatına bağlıdır. Ekonomi Cezayir’in ekonomisi tarıma ve petrola dayanmaktadır. Bağımsızlığını kazanmasından sonra bir ara ekonomik buhran geçiren ülke, hazırlanan kalkınma planları çerçevesinde bu sıkıntıları her geçen gün bertaraf etmektedir. Ülkede tarımın önemi büyüktür. Çalışan nüfusun % 50’sinin tarımla uğraşmasına rağmen, tarıma müsait arazilerin az olması ve tarımın modern usullerle yapılmaması sebebiyle yetiştirdikleri besin maddeleri ülke ihtiyacını karşılayacak seviyede değildir. Yetiştirdiği ürünlerin başında buğday, üzüm, arpa, hurma ve sebze gelmektedir. Tarım daha ziyade ülkenin kuzeyinde ve Akdeniz kıyılarında yapılır. Akdeniz kıyılarında narenciye, bilhassa üzüm-zeytin ve tütün üretimi önemlidir. Halkın bir kısmı özelikle göçebe yaşayanlar havancılıkla uğraşır. İlkel usullerle yapılan hayvancılıkta en çok küçük baş hayvanlar yetiştirilir. Koyun, keçi, sığır, deve ve eşek en çok beslenen hayvanlardır. Ülke, ekonomisinin açığını madenleriyle kapatmaya çalışmaktadır. 1956 senesinde bulunan petrol ve tabii gaz yatakları dünyanın en zengin yatakları arasındadır. Özellikle Doğu Sahra’daki Hassı Messaoud civarında çıkarılan petrol ile Batı Sahra’daki Hassi-R’Mel yataklarından çıkarılan tabii gaz ihraç ürünlerinin başında gelir. Demir, fosfat, kurşun, çinko, kükürt, civa ve kömür madenlerinin de işletildiği Cezayir’de petrol, tabii gaz ve diğer madenlerden elde edilen gelir sanayi ve tarıma sermaye olarak kullanılmaktadır. Petrol sanayiinin süratle geliştiği Cezayir’de gübre, plastik ve kimyevi maddeler üretilir. Annaba’daki demir-çelik tesisleri ülke ihtiyacını karşılayacak seviyededir. Sanayi, gelişmesini bütün sorumluluğu elinde tutmak şartıyla yabancı sermaye yardımıyla sürdürmektedir. Montaj sanayiinin bulunduğu Cezayir yavaş yavaş imalat sanayiine geçme çabaları içerisindedir. 1974’e kadar ticaretini sadece Fransa’yla yapmaktaydı. 1974-79 seneleri arasında Fransa’nın ticaret tekelinden kurtularak Amerika Birleşik Devletleri ağırlıklı bir ticaret politikası takip etmiştir. Genellikle ABD ve Avrupa ülkeleriyle yaptığı ticaretinde petrol, tabii gaz, naranciye ve hurma ihraç ederken, makina, motorlu vasıta, besin maddeleri, ilaç, elektronik aletler ithal eder. Limanları her tonajda geminin yanaşabilmesine müsait olan Cezayir kendi deniz filosunu yeterli seviyede kuramamıştır. Ulaşım: Cezayir’de gelişmiş bir kara yolu ağı vardır. Karayollarının uzunluğu 72.091 kilometreden fazladır. Tunus sınırından Fas sınırına kadar uzanan ana demiryolu hattı, ara yollarla limanlara bağlanır. Önemli limanları Cezayir, Oran, Annaba, Arzev ve Bicaye’dir. Cezayir Darü’l-Beyda milletlerarası hava alanıdır. Kültür Modern Cezayir edebiyatı Arapça ve Fransızca arasında bölünmüş durumda olup ülkenin yakın geçmişinden etkilenmiştir. 20. yy Cezayir romancıları arasında en önemlileri Muhammed Dib, Albert Camus ve Katib Yasin'dir. 1980'lerin önemli romancıları daha sonra Uluslararası Af Örgütü'nün başkan yardımcısı olacak Raşid Mimuni ve laik görüşleri nedeniyle şeriatçi bir grup tarafından öldürülen Tahar Djaout'tur. Ünlü modacı Yves Saint Laurent, Oran kentinde doğan bir Cezayirlidir. Fransız kökenli ünlü Cezayirliler arasında filozof Jacques Derrida da bulunur. Melek Bennabi ve Frantz Fannon sömürgecilik karşıtı görüşleriyle tanınmıştır. 1905-1973 yılları arasında yaşamış olan Malik bin Nebi Cezayir halkının sosyolojik dönüşümünde oldukça emeği geçmiş ve bu konularda önemli eserler vermiştir. Hıristiyan düşünür Aziz Augustinus Annaba yakınlarında, Tagaste'de doğmuştur. Tunus'lu olan İbni Haldun, ünlü eseri Mukaddime'yi Cezayir'de yazmıştır. Cezayir kültürünün en önemli unsurunu İslam medeniyeti oluşturur. Ülke nüfusunun %99'dan fazlasını müslüman kökenliler oluşturur. Hıristiyanların oranı %0,1 kadardır. 1960'ta sayıları 160.000'i bulan musevilerden sadece 200 kadarı kalmıştır. Cezayir anayasası, tüm vatandaşlara din özgürlüğü tanır. İmamlar, papazlar ve hahamlar Diyanet İşleri Bakanlığı'na bağlıdır ve devlet memurudur. Vaaz vermek veya dini faaliyetlerde bulunmak devletin iznine tabidir. Devlet, din eğitimine ve camilere maddi katkıda bulunmakta, imamların maaşlarını ödemektedir. 2005'ten beri şeriat hukuku orta dereceli okullarda zorunlu ders haline getirilmiştir. Cezayir müziğinin ülke dışında en çok bilinen türü rai'dir. Rai, çobanların folklorik müziğiyle popun bir karışımıdır. Cheb Khaled ve Cheb Mami gibi uluslararası yıldızlar bu tarz müzikle ün kazanmıştır. Cezayir içinde ise sözel ağırlıklı eski şaabi türü müzik halk tarfından tercih edilmektedir. Kabile müziği de kıvrak tonlarıyla beğeni toplamaktadır. Kıyı kentlerinde Endülüs göçmenlerinin getirdiği Endülüsi müzik, klasik bir tarz olarak hâlâ dinlenmektedir.
  16. _asi_

    Çad

    ÇAD DEVLETİN ADI: Çad Cumhuriyeti BAŞŞEHRİ: Fort-Lamy NÜFUSU: 5.823.000 YÜZÖLÇÜMÜ: 1.284.000 km2 RESMİ DİLİ: Fransızca, yerli dili, Sara ve Arapça DİNİ: İslamiyet, Katolik, Putperest PARA BİRİMİ: CFA Frankı Afrika’nın kuzey ortasında denizlerden uzak bir devlet. Doğusunda Sudan, kuzeyde Libya, batısında Nijer, Nijerya, Kamerun, güneyinde Orta Afrika Cumhuriyeti yer alır. Tarihi Çad’ın ilk tarihi ve kavimleri hakkında elde yeterli yazılı belge yoktur. Bulunan arkeolojik kalıntılardan anlaşıldığına göre Çad, 4. asırda önemli bir ticaret merkeziydi. Yedinci asırda bölgede Sao kabileleri hakimiyet kurmuşlar ve bronz ve seramik sanatlarında çok ileri gitmişlerdi. Meşhur Arap tarihçilerinden Bekri, 11. asırda Çad’da bir Berberi Devleti kuran Kanemlilerin hüküm sürdüğünü bildirmektedir. Üç asır kadar Kanemliler hegomonyalalarını sürdürdüler. On altıncı asırda Bornu Devleti Kanem’i fethetti ve siyasi birliği temin ederek Kuzey Afrika ve Nil havzasında bulunanlarla ilişkiler kurdular. Bornu Devleti 1550’lerden itibaren kısa aralıklarla Osmanlı Devletine tabi oldu. Bornu hakimiyeti, bölge Fransızların eline geçinceye kadar devam etti. İkinci Dünya Savaşında Fransa’nın Almanlara karşı Afrika’daki stratejik bakımdan en önemli sömürgesiydi. 11 Ağustos 1960 tarihinde bağımsızlıklarını kazanarak bir cumhuriyet idaresi kurdular. Bağımsızlığın ardından ülkenin güneybatısındaki hıristiyan zenciler ile Müslümanlar arasında mücadeleler başladı. Devlet başkanlığına seçilen François Tombalbaye, 1961 senesi Martında iktidardaki Çad İlerleme Partisi (PTT) ile muhalefetteki Afrika Ulusal Partisinin (PNA), Çad’ın ilerlemesi için Birlik adıyla tek bir partide birleşmesini sağladı. 1963’te eski PNA yöneticilerinin tutuklanması ile sadece iktidar partisinin adayları seçime girebildi. Böylece tek partili bir devlet şekli meydana getirildi. Bu arada yönetimi devirmek ve ülkedeki Fransız nüfusuna son vermek için Çad Ulusal Kurtuluş Cephesi ile Çad Ulusal Cephesi gerilla faaliyetlerine başladılar. Tombalbaye 1975’te askeri bir darbe ile görevden uzaklaştırılarak öldürüldü. Yerine Tuğgeneral Felix Malloum geçti. 1977’de Aozovu şeridini işgal eden Libya, iki sene sonra Çad içlerine girdi ise de geri çekilmek mecburiyetinde kaldı. Libya’nın desteğini sağlayan Halk Silahlı Kuvvetleri lideri Goukouni Oueddei devlet başkanlığını ilan etti. Ardından kurulan Geçici Ulusal Birlik Hükümeti 1982 senesinde Hissen Habré yönetimindeki Kuzey Silahlı Kuvvetleri tarafından devrildi. Hissen Habré 1990 senesi Aralık ayına kadar iktidarda kaldı. Bu tarihte yapılan bir darbe ile devlet başkanı İdriss Deby oldu. Ekim 1991’de Deby’e karşı Habré yanlıları tarafından başarasız darbe yapıldı. Ülkede halen iç karışıklık devam etmekte olup, tam bir huzur sağlanmış değildir. Fiziki Yapı Çad Gölünden sonra yavaş bir eğimle yükselen sığ bir havza görünümünde olan Çad’ın kuzey kısmı çöllerle kaplıdır. Çad Gölünün havzası dağlarla çevrilidir. Bu dağların en yüksek noktası Tibesti Mesifi (3415 m)dir. Ülkenin kuzeydoğusunda Ennedi Platosunun kumtaşı tepeleri, doğusunda Ouaddai dağlık bölgesi, güneyinde ise Oubangui Platosu yer alır. Çad Gölü: Çad Cumhuriyeti sınırları içinde yer alan bataklık bir göldür. Ülkenin batısında Nijer, Nijerya ve Kamerun sınırına yakın bir yerdedir. Gölün alanı 25.600 km2dir. Gölün kuzey batı kısmı girintili çıkıntılı bir görünümdedir. Kuzeydoğusu kumlarla örtülü olup, oldukça güzel manzaralı yerleşmeye uygun bir saha halindedir. Gölün kuzeydoğusunda bulunan Kanem bölgesinde su sığırları yetiştirilmektedir. Gölün güneyinde, Şari Nehrinin havzası bulunmaktadır. Bu havza sık bir orman halindedir. Göl suyu, çok az tuzludur. Bu sebepten göl etrafındaki çöküntüler kurutularak kazanılan arazide verimli mısır ve buğday ziraati yapılmaktadır. Gölün kıyısındaki çöküntülerde biriken tuz, kıyılarda oturanlar tarafından işlenilmektedir. Çad Gölünde önemli miktarda su ürünleri bulunmaktadır. Fakat buradaki balıklar, kafi miktarda avlanılmadığından, balıklarda dejenerasyon (yozlaşma) görülmektedir. Çad Gölü, bataklığı çok olan bir göldür. Ortalama derinliği 2 metreyi geçmez. Dışarıya hiç bir akıntısı olmadığı gibi beslenmesi de çok azdır. Bu sebeple gölün suyu her geçen sene azalmaktadır. Yüz seneyi aşkın bir zaman önce göl kıyısında kurulan bir balıkçı kasabası bugün gölden 32 km uzakta kalmıştır. Gölle ilgili halk arasında pekçok hikaye ve efsane vardır. Üzerinde yerlilerce papirüs cinsi bir çeşit ottan yapılmış Kadeye adlı sandallarla balık avcılığı yapılmaktadır. Eskiden sivri sineklerle dolu olarak bilinen bu gölde dünyanın en çok balık çeşidi bulunur. Üzerinde adacıklar da vardır. Ülkenin güneyinden gelen Şari ve onun önemli kolu olan Lagona suları Çad Gölüne dökülür. İklim Çad’da, enlem farkı yüzünden değişik iklim özellikleri görülür. Güney bölgesinde tropik iklim hakim olup, mayıs-ekim arasında düşen yağış miktarı 800-1200 mm arasındadır. Orta kesimde yarı kurak bir iklim hakimdir. Yıllık yağış miktarı 300-800 mm arasındadır. Kuzeyde ise az yağışlı sıcak bir iklim hüküm sürer. Yıllık sıcaklık ortalaması, 12°C ile 50°C arasında değişir. Tabii Kaynakları Ülkedeki bitki örtüsü iklim kuşaklarına göre değişiklik gösterir. Güneyde fundalıklar ve seyrek olarak yaprak dökmeyen ağaçlar vardır. Orta kuşakta Savanlar, Cablar ve bozkır bitkileri yer alır. Kuzey bölgesinde ise yer yer olan vahalarda hurmalıklar mevcuttur. Orta ve güney kesimde yaşayan fil, arslan, bufolo ve leoparlar hem turist, hem de avcıları çeker. Nüfus ve Sosyal Hayat Çad, Afrika’nın ortasında oldukça stratejik bir konuma sahiptir. Kuzeydeki İslami bölgeden güneydeki siyah Afrikaya bir geçiş bölgesi olarak görülür. Günümüzde 5 milyonu aşan nüfusu, 11 ana ırk grubuna ve pekçok alt gruba ayrılmıştır. Şari Nehri kabaca, kuzeydeki Müslüman olan berber siyahları güneydeki sahra siyahlarından ayırır. Kuzeydeki Müslüman olan grup; hayvancılık yapan Araplar, Sudan sınırına yakın ve çiftçi olan Wadaian ve çöldeki Touboulardan müteşekkildir. Buna karşılık güneyde bulunan en büyük grup olan Saralar çiftçilik yaparlar. Daha çok kırsal bölgelerde yaşayan halkın sadece % 5’i şehirlerde yaşar. Başşehri Fort-Lamy’nin nüfusu ancak 200.000’in üzerindedir. Yedinci asırda İslamiyet buraya gelmiş ve bu dinin ırk, renk ayırımı gözetmemesi ülkede hızla yayılmasına sebeb olmuştur. Bugün en yaygın dindir. Halkın ancak % 5’i Hıristiyandır. Resmi dili Fransızca olmakla birlikte, Arapçaya dayanan lehçeler, bilhassa Turku kuzeyde yaygındır. Eğitim sistemi Fransa’ya benzer. Ancak yetişkin nüfusun % 5’lik bir kısmı okur yazardır. Ekonomi Ülke ekonomisi tarıma dayalıdır. Ülkede önemli miktarda darı yetiştirilir. Fıstık, hurma ve pirinç önemli ürünleri arasındadır. Pamuk, ihracatın % 80’ini, fıstık ise geri kalanını teşkil eder. Hayvancılık çöl ve stepte en önemli faaliyettir. Yaklaşık 4 milyon sığır, 4 milyon keçi ve koyun ve 500.000 eşek ve at ve 250.000 deve beslenir. Göl ve nehirlerde ortalama olarak 100.000 ton balık tutulur. imalat sanayisinde; deri, tekstil, şeker, radyo, bisiklet ve ayakkabı önemli bir yer tutar.Ülkenin ödemeler dengesindeki açık en çok ticaret yaptığı ülke olan Fransa tarafından karşılanır. Fransa, Çad’ın pamuğunu piyasa üstü bir fiyatla alır. Önemli ithalat malları motorlu araçlar, makina ve petrol ürünleridir. Çad aynı zamanda dünyanın en bol ve en çok çeşitli kelebeleklerine sahib ülke olarak tanınmaktadır. Dünyanın hemen her yerinden gelen kelebek kolleksiyoncuları her zaman için o güne kadar bulup göremedikleri çeşitlerle ülkelerine dönmektedirler. Bunun için yabancı ülkeler Çad’a “Turizm gelirini kelebek kanatları ile kazanan ülke” adını vermişlerdir. Ulaşım: Çad’da ulaşım hizmetleri çok sınırlıdır. Karayollarının ancak % 1’i asfaltlanmıştır. Ülkede demiryolu yoktur. Büyük uçakların inmesine uygun N’Djamena havaalanı dışında 40 kadar küçük havalanı vardır. Hava ulaşımı ekonomik açıdan önemli rol oynar.
  17. _asi_

    Burundi

    BURUNDİ DEVLETİN ADI: Burundi Cumhuriyeti BAŞŞEHRİ: Bujumburu NÜFUSU: 5.441.000 YÜZÖLÇÜMÜ: 27.834 km2 RESMİ DİLİ: Fransızca, Kırundı DİNİ: Hıristiyan PARA BİRİMİ: Burundi Frankı Afrika’nın merkez doğusunda yer alan bağımsız bir cumhuriyet. Bağımsızlıktan önce Urindi diye tanınırdı. Güneyinde ve doğusunda Tanzanya ve Tonganyika Gölü, batısında Kongo, kuzeyinde Rwanda bulunmaktadır. Yüzölçümü 27.834 km2dir. Doğudan batıya genişliği 265 km, kuzeyden güneye ise 345 kilometredir. Tarihi Burundi’nin ilk devirleri ile ilgili elde pek fazla bilgi yoktur. On dördüncü asra doğru bazı Etoponyalılar, Burundi’ye gelerek yerleştiler ve şu anda halkın büyük çoğunluğunu teşkil eden Bahutililere hakimiyet kurdular. Ancak bu hakimiyet kısa sürdü. Bundan sonra Almanların 1885 tarihinde burayı işgal edinceye kadarki tarihi ile ilgili bir malumat yoktur. Bu tarihte Almanların idaresi altına girdi. Birinci Dünya Savaşından sonra Cemiyet-i Akvam’ın Birleşmiş Milletler gözetimi altında Belçikalıların idaresine verildi. İkinci Dünya Savaşından sonra Birleşmiş Milletlerin gözetimi altında yine Belçika’nın mandasında, ancak iç işlerinde serbest bir krallık oldu. 1959’da siyasi partiler kuruldu. 18 Eylül 1961 yılında Birleşmiş Milletlerin gözetimi altında seçimler yapıldı. Milli Birlik ve İlerici Partisi 64 sandalyenin 54’ünü kazandı. Ancak bir aydan az bir zaman sonra Milli Birlik Partisinin lideri Prens Luis Rwagasone öldürüldü. Burundi’nin 1 Temmuz 1962’de bağımsızlığını kazanmasından sonra iktidardaki Milli Birlik Partisi muhalefet partisinin ileri gelenlerinden bazılarını suikast olayından sorumlu tutarak idam ettirdiler. Bu esnada Kızıl Çin’in burada elçilik açmasıyla komünist faaliyetler de arttı. Bir taraftan muhalefet liderlerinin öldürülmesi, diğer taraftan komünistlerin faaliyetleri ülkeyi iç harbe sürükledi. Tutsi ve Hutsi adıyla bilinen iki grup arasında devam eden iç savaşlar sonucu 1966’da ordu yönetime el koydu. Seçimler yapılarak bir cumhuriyet ilan edildi. Ancak karışıklıklar durmadı. Nihayet 1 Kasım 1976’da ordu yönetime yeniden el koydu. Anayasa askıya alındı. 30 üyeli Askeri İhtilal Konseyi kuruldu. 1977’de Jean-baptiste Bagaza’nın devlet başkanı seçilmesi üzerine konsey dağıldı. 1981’de yeni bir anayasa yürürlüğe konuldu. 1984’te yapılan seçimlere tek aday olarak katılan Baptiste Bagaza, devlet başkanlığına tekrar seçildi. 1987 Eylülünde devlet başkanlığına Pierre Buyoya getirildi. Fiziki Yapı Burundi, Nil ve Kongo nehirlerinin birleştiği yerde kurulmuştur. Sonsuz gibi görülen dağ silsileleri onu karakterize eder. Ülkenin pürüzlü topoğrafyası modern taşımacılığı ve yerleşim bölgelerini olumsuz yönde etkiler. Burundi arazisinin büyük bir bölümü 1500 metrenin üzerindedir. Sadece Kuzizi Vadisi ve Tonganyika Gölünün doğu sahilleri dar alüvyonlu bir vadide 900 metrenin üzerinde yer alırlar. Bu bölgenin doğusu ve arazi birdenbire Kongo ve Nil sularının birleştiği kesitin kuzey doğusu boyunca 2100-2700 metre yükselir. Daha sonra Viktorya Gölüne doğru yükseklik düşer. Ancak hiçbir zaman 1000 metrenin altına inmez. İklim ve Bitki Örtüsü Ekvator’un yakınında yer alan Burundi’nin biri yağışlı biri de kurak olmak üzere iki tür mevsimi vardır. Yıllık yağışı 7900-14.900 mm arasında değişir. Uzun süren kuraklıklar mahsülün ziyanına sebeb olmaktadır. Sıcaklık Tonganyika Gölü kenarında ortalama 23 °C Kongo-Nil’in ayırma noktasında ortalama 17 °C’dir. Burundi’nin başlıca bitki örtüsü savan otlaklarıdır. Ülkenin çoğu ormanlarla kaplıdır. Ancak yıllardır bu orman bozulmaktadır. Bu durum karşısında yeniden ormanların geliştirilmesi için programlar yapılmaktadır. Vahşi hayvanlardan filler, timsahlar, leoparlar vb. bulunur. Bazı hayvanların nesli tükenmekte, ancak yeniden yetiştirilmeye çalışılmaktadır. Nüfus ve Sosyal Hayat Burundi, Afrika’nın nüfus yoğunluğu en kalabalık olan ülkelerinden biridir. Halkın çoğu kırsal bölgelerde ve şehir merkezinden uzak çiftliklerde yaşar. Bujumburu en büyük şehir olup başşehridir. Kırundu lisanını konuşurlar. Dil yönünden birlik arz etmesine rağmen halkın çoğu fiziki tip, kültür değerleri ve sosyal ekonomik bakımından farklılık arz ederler. Batwa bölgesi en eski yerleşim alanlarından biriydi. Şu anda ise nüfusun ancak % 1’ini ihtiva etmektedir. Buhutu bölgesi ise nüfusun % 86’sını barındırır. Tutsi bölgesi ve Watutsi veya Batutsi olarak da bilinir ve nüfusun % 12’sini ihtiva eder. Afrikanın başlıca göç edilen merkezlerinden biridir. Yerli halkın yanında Rwanda’dan buraya göç edip yerleşen 80.000 Tutsili vardır. Büyük sayıda göçmen Kongo’dan gelerek Bujumburu’ya yerleşmiştir. Misyonerlerin iddialarına göre halkın onda dokuzu Roma Katolik mezhebindendir. Ancak Hıristiyanlığı milli gelenekleri ile bağdaştırarak tek tanrılı bir inanca sahiptirler. Okulların çoğu, Bujumburu Üniversitesi de dahil Hıristiyanların kontrolü altındadır. Halkın % 40’ı ilk tahsil yapabilmekte, çok az kısmı ortaokula gidebilmektedir. İlkokullarda Fransızca ikinci dil olarak okutulmaktadır. Ortaokullar ise Fransızca eğitimi yapmaktadır. Ekonomi Burundi daha ziyade bir tarım ülkesidir. Bütün arazinin % 41’i ekilebilir arazidir. Çiftliklerin çoğu hububat ihtiyacını karşılayabilmektedir. Başlıca gıda maddeleri muz, baklagiller, darı, süpürge darısı, yerfıstığı , tatlı patates ve kabak türü bitkilerdir. Başlıca para getiren ürün kahvedir ve Arap kahvesinden farklıdır. Yetiştirilen sığırlar tarımda kullanılır. Milli gelirin çok az bir kısmını teşkil eder. Burundi’nin başlıca ihraç ürünleri kahve, tütün, kalay, cevher, pamuk, pirekapan ve deridir. Başlıca ithalatı yakıt, araç, tekstil ürünleri, makina ve gıda ürünleridir. Ticaretini Belçika ve ABD ile yapar. Madenler: Burundi’de kalay, az miktarda altın çıkarılır. Çıkarılan diğer madenler yerli tüketim ile sınırlıdır. Sanayi merkezleri başşehir Bujumburu’da toplanmıştır. Dokumacılık ve mutfak eşya yıpımı ileridir. Petrol istihsali önemsizdir.
  18. _asi_

    Botsvana

    BOTSVANA DEVLETİN ADI: Botsvana Cumhuriyeti BAŞŞEHRİ: Gaborone NÜFUSU: 1.314.000 YÜZÖLÇÜMÜ: 581. 730 km2 RESMİ DİLİ: İngilizce DİNİ: Putperes, Hıristiyan PARA BİRİMİ: Pula Afrika kıtasının güneyinde bulunan bir devlet. Kuzeyinde Zambiya, kuzey batısında Nambiya, kuzey doğusunda Zimbabwe, güneyinde ise Güney Afrika Cumhuriyeti yer alır. Güneyden kuzeye ve doğudan batıya en geniş yeri yaklaşık 933 kilometredir. Tarihi Botsvana tarihine ait ilk bilgiler bundan yaklaşık 1000 sene öncesine aittir. Daha önceleri için herhangi bir bilgi mevcut değildir. Hayvancılıkla uğraşan Tswana kabilesi kuzeyden gelerek Botsvana'ya yerleşmişlerdir. Bu zamanlarda ülkenin doğusunda Ngunisler, batısında ise Boşımanlar oturmaktaydı. On sekizinci asırda Boer kabilesi güneyden gelerek ülkeye yerleşmiştir. İngilizlerin dünya ülkeleri üzerindeki sömürgecilik zihniyeti ve faaliyetleri 1820 senesinde bu ülkeye de musallat oldu. 1885 senesinde İngiltere burada giriştiği silahlı harbi kazanmış ve Bechuanland adı ile ülkeyi sömürgesi haline getirmiştir. 1966 senesine kadar İngiliz sömürgesi olarak kaldıktan sonra 30 Eylül 1966'da bağımsızlığına kavuşmuş ve Botsvana ismini almış, İngiliz Milletler Topluluğuna bağlı kalmıştır. Fiziki Yapı Ülkenin tamamı yayladır. Oldukça meyilli bir yayla olan Botsvana'nın batı tarafları ortalama 55 m, doğuya gittikçe yükselen kısımlarındaki ortalama yüksekliği ise 1000 m civarındadır. Meşhur Kalahari Çölü ülkenin batı bölümünü kaplamaktadır. Orta kısımları kurak olan Kalahari Çölünün doğusu çalılıklarla kaplıdır. Botsvana'nın önemli akarsuları, Okowango ve Chobe nehirleridir. Bu nehirler Angola'da doğduktan sonra buraya gelirler. Okowango Nehri, 16.835 km2lik bir bataklık meydana getirdikten sonra, bataklığın yakınındaki ülkenin en önemli göllerinden olan Ngami'ye dökülür. Bir diğer önemli gölü olan Makarikari ise doğudadır. İklimi Sıcak ve kuru bir iklime sahiptir. Senelik yağış ortalaması ülkenin doğusunda 650 mm, batı bölgelerinde ise 252 mm civarındadır. Senenin en sıcak ayları kasım-mayıs aylarıdır ki, bunlardan şubat, sıcakların en fazla olduğu aydır. Ortalama 13°C ile senenin en soğuk ayı temmuzdur. Senelik sıcaklık ortalaması 29 °C'dir. 1965-66 yıllarındaki kuraklık sonucunda 400.000 baş sığır ve yerli hayvanların üçte birinden fazlası telef olmuştur. Tabii Kaynaklar Bitki örtüsü bakımından son derece fakir olan Botsvana yabani hayvanlar, madenler bakımından ise oldukça zengin bir ülkedir. Büyük bir kısmı çöl olan ülkede dikenli bitkiler ve akasya ağaçlarına çok rastlanır. Zürafa, ceylan, aslan, leopar, gergedan, fil, beyaz karınca, çekirge, zehirli yılan ise en çok görülen hayvanlardandır. Zengin bakır, nikel, kömür, demir, kireçtaşı, altın ve elmas yataklarına sahiptir. Nüfus ve Sosyal Hayat 1.314.000 civarında olan nüfusun en yoğun olduğu bölge, ülkenin kuzeybatısı ile kuzeydoğusudur. Nüfusun % 90'ını Bantu kabilesi teşkil etmektedir. Çok az sayıda Avrupalı ve Asyalılar da yaşamaktadır. Halk, hayvancılık ve avcılıkla geçimlerini temin ederler. Dar bir sahada tarım da yapılmaktadır. Resmi dili İngilizce olmasına rağmen, halkın ancak dörtte biri bu dili konuşmakta, diğeri ise kendi kabilelerine mahsus dilleri kullanmaktadırlar. Okuma-yazma bilenlerin sayısı % 71'e yaklaştığı ülkede ücretsiz ilköğretime 1980'de başlanmıştır. Okur-yazar olanların arasında kadınlar çoğunluğu teşkil eder. Bir tane üniversitesi bulunan Botsvana'da yüksek öğrenim yapanlar arasında ise erkekler çoğunluğu teşkil etmektedir. Refah seviyesi oldukça düşük olan ülkede halk köylerde yaşar, evleri saz damlıdır. Putperestler çoğunluğu teşkil ederken, az miktarda Hıristiyan bulunur. Başlıca şehirleri, Gaborone, Francistown, Lobatsi, Serowe ve Kanye'dir. Siyasi Hayat İngiliz Milletler Topluluğuna bağlı olan Botsvana, başkanlık sistemine dayalı parlamenter rejimle idare edilir. Başkan 35 üyeli meclis tarafından seçilir.Meclis üyelerinin 31'ini halk 5 yıllık bir müddet için seçerken, kalan 4 üyeyi başkan tayin eder. Ekonomi Tarıma elverişli olmamasından dolayı tarım fazla yapılmadığı için ekonomi hayvancılığa dayanır. Zengin yeraltı kaynaklarının son zamanlarda işletilmeye başlaması sebebiyle madencilik ekonomide etkili olmaya başlamıştır. Halen ihracatın % 85'ini hayvan ve et satışı teşkil etmektedir. Sanayinin olmadığı Botsvana'da alt yapı tesisleri yeni yeni kurulmaktadır. Genellikle yatırımlarda yabancı sermayeye ihtiyaç duyduğu için gelişme yavaş olmaktadır. Turizm için oldukça ormanlık ve tabii güzelliklere sahiptir.
  19. _asi_

    Benin

    BENİN Benin Cumhuriyeti, bir Batı Afrika ülkesidir, eski adı Dahomey'dir. Togo, Nijerya, Burkina Faso ve Nijer komşularıdır. Burkina Faso ile 306 km, Nijer ile 266 km, Nijerya ile 773 km, Togo ile 644 km olmak üzere ülkenin toplam kara sınırı 1,989 kmdir.A yrıca ülkenin sahil şeridi 121 km'dir. 17. yüzyılda Batı Afrika'nın bu bölgesine, bir oba tarafından yönetilen, Benin topraklarından daha büyük bir alana sahip olan Dahomey krallığı hümkediyordu. Bu krallık zengindi ve buraya gelen Avrupalılarla (başta Portekizli ve Hollandalılar) köle ticareti ilişkileri kurdu. Batı Afrika'nın bu kıyı bölgesi bu nedenle "Köle Sahili" olarak bilinmeye başladı. Dahomey, 19.yüzyılda Fransız Batı Afrika kolonisi haline geldi. 1960'ta Dahomey Cumhuriyeti olarak tam bağımsızlığını elde etti. Ülkenin adı 1975'te Benin olarak değiştirildi. Kıyı bölgesinde Ekvatoral iklim egemendir. Güneyde biri Mart ayından Haziran'a, öteki Eylül'den Kasım'a kadar süren iki yağmur mevsimi yaşanır. Bunlar arasında da iki kurak mevsim görülür. Kuzeyde yağmur mevsimi mayıstan Eylüle değin devam eder, öteki aylar kurak geçer. Benin beş doğal bölgeye ayrılır: Kıyı bölgesi, kil bölgesi, Benin platoları, Atakora Dağları ve Nijer Düzlükleri.Ülkenin En yüksek noktası: Sokbaro Dağı 658 m'dir. Halkın çoğunluğu tarımla uğraşır. Kahve, hurma, yer fıstığı, tütün, fasulye, biber, patates yetiştirilir. Bol miktarda dış ülkelere satar. Yağ hurması ürünlerinden büyük miktarda gelir sağlar. Ormanlık bölgelerde bol miktarda Hindistan cevizi bulunur. Son zamanlarda kıyılardan uzak kesimlerde petrol bulunmuştur. Fakat henüz işletilmemektedir. Bazı küçük hayvanları besleyip, dış ülkelere satarlar. Kıyı bölgelerde balıkçılık yapılır. Sanayisi kurulmamıştır. Sanayi mamüllerini dışardan ithal eder. Kireç taşı yatakları işletilmektedir. Dış yardımlara büyük ihtiyaç duymakta ve bütçesinin denkliğini böylelikle sağlamaktadır. Daha çok Fransa'dan yardım almaktadır
  20. _asi_

    Angola - Tarih

    ANGOLA BAĞIMSIZLIK SAVAŞI 1961-1976 yılları arasında yapılmış bağımsızlık savaşları. Portekiz'in şiddete dayalı diktatörü Salazar'ın ülkesinin Afrika'daki kolonileri kontrol etme konusunda vazgeçme gibi bir niyeti yoktu. Ancak olaylar tam tersi şekilde gerçekleşmişti. Şubat 1961'de Portekiz Batı Afrika'sındaki Marksist eğilimli Angola'nın Bağımsızlığı İçin Halk Hareketi(MPLA)gurubu, başkent Luanda'daki baskıcı kolonistlere karşı bir ayaklanma başlattı. Yaklaşık bir ay sonra kuzey bilayetlerinde ılımlı Angola Halklar Birliği (UPA) tarafından yönetilen hükümet-karşıtı bir gerilla savaşı başladı. Asiler, acımasız bir şekilde bastırılmıştı ve tahminen 20.000 siyahi Afrikalı çatışmalar sırasında öldü. Ancak MPLA faaliyetlerin yönünü komşu ülke Zambiya'daki üslerinde gerilla seferleri düzenlediği ülkenin doğu kesmine doğru kaydırdığında, ayaklanma içten içe devam etti. 1966 yılında Batı yanlısı Sosyalist Angola Ulusal Kurtuluş Cephesi (FNLA) ve gerilla harekatlarını güney-merkez bölgesine yönlendirmiş olan ileri Batı Angola Topyekün Bağımsızlık Milli Birliği (UNITA) olmak üzere ikiye ayrıldı. Hükümet karşıtı gerillalar, faaliyetlerini pusular ve vurkaçlar ile sınırlı tutuyordu. Ancak gerillalar oldukça ısrarlıydılar ve büyük bir Portekiz gücünü de püskürtmüşlerdi. 1960'lı yıllarda Portekiz milli gelirinin yarısı bu savaşa yönlendirildi. Portekizli genç ordu mensupları sonunda zorlu çarpışmaların ardından, gerilemeye başladılar. Ayrıca bu kayıplardan huzursuz olan Portekiz ordusu 1974'te hükümeti devirdi ve Angola'dan çekilme kararı aldı. Çekilmeden Sonra Portekizler Kasım 1975'te kesin olarak geri çekildiklerinde ülkede iç savaş devam ediyordu. Bu iç savaşta UNITA ve FNLA, MLPA'ya karşı birbirlerini kışkırtmışlardı. MPLA hareketi Kübalı askerlerinin, Sovyet teknisyenlerinin ve Sovyet silahlarının MPLA'yı desteklemek amacıyla ülkeye girdiği başkenti ve limanı da elinde bulunduruyordu. Bu yardım, işleri yoluna sokmuştu. Güney Afrika'lı birlikler ve ABD'nin gönderdiği silahlar, UNITA ve FNLA'ya sunulmuş olsa da, MPLA sonunda yönetimde tek söz oldu. Angola bağımsız devletini ilan etti.
  21. _asi_

    Angola - Tarih

    ANGOLA İÇ SAVAŞI Angola İç Savaşı yeni bağımsızlığını kazanmış olan Angola'nın Portekiz himayesinden Nisan 1974'te çıkmasından sonra oluşmuş bir ihtilaftır. Afrika'nın en uzun süren anlaşmazlığıdır. 2002 yılında resmen biten ve 27 yıl süren savaş, bitene kadar 500,000 insanın ölümüne ve binlerce insanın da göçüne sebep olmuştur. Soğuk Savaş'ın üçüncü dünya ülkelerindeki en büyük yansıması olarak görülen bu savaşta üç taraf vardır: Angola İşçi Partisi (MPLA), tabanı Kimbundu ve Luanda melezlerinden gelir, Sovyetler Birliği ve Doğu Bloğu ile bağlantıları vardır. Angola Ulusal Bağımsızlık Cephesi (FNLA), etnik kökeni Bakongo olmakla birlikte ABD, Çin ve Zaire'deki Mobutu rejimi ile bağlatılıydılar. Angola'nın Tam Bağımsızlığı İçin Ulusal Birlik (UNITA), Jonas Savimbi önderliğinde Ovimbundu bölgesi merkezli idiler. ABD, Güney Afrika'daki apartheid yanlısı yönetim ve birçok Afrikalı liderin desteğini alıyorlardı. Savaşın Kökenleri 1950'li yıllarda Angola'daki Portekiz varlığına karşı ilk ciddi milliyetçi hareketler başladı.Marksist eğilimli bir örgüt olan Angola İşçi Partisi (MPLA), Angola bağımsızlık hareketinin yönlendirici gücü haline geldi.MPLA'nın başlıca dayanağı Bambundulardı.Öte yandan bölgesel, sınıfsal ve ideolojik temellere dayalı başka gruplar da ortaya çıktı.1960'lar ve 1970'lerde sürdürülen bağımsızlık mücadelesinin sonunda Portekiz'in çekilmesi üzerine, Angola 11 Kasım 1975'te bağımsızlığını kazandı. Bağımsızlık sonrası Portekiz'in çekilmesinden sonra baş gösteren örgütler arası iktidar mücadelesi bir iç savaşa yol açtı.SSCB ve Küba desteğini arkasına alan MPLA denetimi ele geçirdiyse de, Batı ülkelerinin desteklediği, Umbundulara dayanan UNITA kuvvetleri ile çarpışmalar zaman zaman alevlenerek sürdü.Özellikle Angola-Namibya sınırındaki çatışmalar yoğun bir düzeye ulaştı. 1980'lerde Güney Afrika Cumhuriyeti ile çatışmalar Angola'nın en önemli dış siyaset sorunu oldu.1982'de Angola topraklarının yaklaşık 129.500 km²'lik (% 10) bölümünü işgal eden Güney Afrika, ertesi yıl bu bölgede kalıcı garnizonlar oluşturdu.Ayrıca başta barajlar olmak üzere ekonomik hedeflere yönelttiği saldırılarla ve UNITA gerillalarına yardım ederek Angola'yı içerden çökertmeye çalıştı.ABD'nin aracılığıyla iki ülke arasında yürütülen görüşmeler özellikle Küba askerlerinin çekilmesi ve Namibya'ya bağımsızlık verilmesi konularında kilitlendi.1984'te Lusaka'da varılan ateşkes anlaşması sonucunda işgal edilen bölgelerden çekilen Güney Afrika, saldırılarını gene de sürdürdü.Bu arada Mart 1984'te Küba'yı ziyeret eden Angola devlet başkanı Jose Eduardo dos Santos, Namibya'ya bağımsızlık verilmesi koşuluyla Küba askerlerinin kademeli olarak çekilmesi konusunda bir anlaşmaya vardı.Angola, Sovyetler Birliği ve sosyalist ülkelerle sıkı ilişkilerini sürdürmekle birlikte, Batı'ya açılmaya yönelik bir siyaset izlemeye başladı.Özellikle Fransa ve İspanya'yla kapsamlı ticari antlaşmalar yapıldı.Bütün bu gelişmeler rağmen, 1980'lerin sonlarında MPLA başkent Luanda yöresiyle kıyı şeridini ve petrol bölgelerini, UNITA ise ülkenin doğu ve güneyini denetim altında tutuyordu ve iç savaş tam anlamıyla kilitlenmişti.1989'da, Namibya'nın statüsüne ilişkin uluslararası anlaşma uyarınca Küba askerlerini Angola'dan çekmeye başladı. 1990'lar ve 2000'ler 1991'de MPLA ve UNITA, ABD ile SSCB'nin zorlamasıyla uzlaşmaya vardılar.Barış antlaşması uyarınca Mayıs 1992'de Angola'da, uluslararası gözetim altında serbest, çokpartili seçimler yapıldı.Ancak UNITA ve MPLA adaylarından ikisinin de % 50'yi bulamaması üzerine aynı yılın ekim ayında seçimlerin ikinci turunun yapılması kararlaştırıldı.Ancak seçimere kısa bir süre kala kolluk kuvvetlerinin UNITA taraftarlarına saldırması, gerginliği ve çetışmaları yeniden başlattı.Ülkenin bu sefer kuzeyindeki yerleşim yerlerini kontrolü denetimi altına alan UNITA, ABD ve Güney Afrika Cumhuriyeti'nin kestikleri yardımı Zaire'den buldu.Ocak 1993'te Etiyopya'da taraflar arasında yapılan barış görüşmeleri sonuçsuz kaldı. Şubat 2002'de hükümet güçleri UNITA lideri Jonas Savimbi'yi öldürdü.Savimbi'nin öldürülmesinden sonra UNITA içinde fikir ayrılıkları baş gösterdi. Mart ayı içinde UNITA'ya karşı yürütülen askeri operasyonların sona erdirildiği açıkladı.Nisan'da UNITA ve MPLA arasında başlayan barış müzakereleri antlaşmayla sonuçlandı.UNITA içinde barış antlaşmasına karşı çıkan yöneticiler ayıklandı ve tutuklandı, hemen ardından UNITA yönetimi silahlı mücadeleye son verdiğini açıkladı.Aynı yıl içinde Angola'da görev yapan BM gücü de ülkeden çekildi.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.