Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

_asi_

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2.917
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    2

_asi_ tarafından postalanan herşey

  1. _asi_

    Bayburt yöresel kıyafetleri

    Bayburt'da Yöresel Kıyafetler KADIN KIYAFETİ Başta: Eski Bayburtlu kadınlar başlarına “TEPELİK” takarlardı. Özellikle maddi durumu yerinde olan ailelerde bu tepelikler altınlarla süslenirdi. Yine kadınlar, başlarına çevresi “ÇIRNAKCA” tabir edilen oyalı pullu bir yazma diğer adıyla çit örterlerdi. Bunlar muhtelif renklerde olurdu. Gövdede: İçte köynek, onun üzerine işlik ve üç etek veya bindallı, alta şalvar giyerlerdi. Üç eteğin üzerine hırkaya benzer koyun yününden örme “DELME” diye tabir edilen bir giysi giyerlerdi. Üç etek elbisenin yakası açık olduğunda göğsü ve iç çamaşırı örtmesi için bir önlük giyilirdi. Kumaştan yapılan bu önlük boyundan bağlanarak, delmenin altından göğüs üzerine kadar inerdi. Üç etek üzerine uç kısmı arkaya sarkık, bir üçgen teşkil eden, elde dokunmuş bir kuşak sarılırdı. Bu horasan kuşağı Keşmir veya Lahuri şalı olurdu. Ayrıca üç etek üzerinde peştamal da bağlanırdı. Ayakta: Kadınlarda ayaklarına çarık giyerlerdi. Ekonomik durumu iyi olanlar “KALLOŞ POTİN” giyerlerdi. ERKEK KIYAFETİ Başta: Eskiden başlarına “KEÇE KÜLAH, FES EBANİYE” adı verilen bir başlık örten Bayburtlu erkekler daha sonra Cumhuriyetle beraber bu özelliklerini bırakmışlardır. Bugün halk oyunları ekiplerinde yer alan gençler başları açık olarak oyunlarını sergilerler. Gövdede: İçte köynek, üzerinde özel olarak yaptırılmış içlik giyilirdi. İçliğin üstünde kapaklı “GEZEKİ” (Cuha) bulunurdu. Bu kıyafetin üç cebi vardır, göğüs hizasında bir, altta yanlarda iki olmak üzere. Gezeki’yi bilhassa ekonomik durumu iyi olanlar giyerdi. Gezek’in düğmeleri süslü, kol ağızları ayrıca kaytanlı olurdu. Gençler bellerine Keşmir ve Trablus kuşak bağlarlardı. (Bu kuşaklar, geldiği yörenin adı ile anılır ancak Bayburt’ta da dokunurdu.) Kuşağın üzerinden bir kemer bağlanırdı. Bu da kuşak gibi koyun yününden dokunurdu. Yaşlılar horasan veya lahuri kuşak bağlar, üzerine silahlık takarlardı. Bu silahlık deriden yapılırdı. Bayburt erkekleri gençlik çağlarında “GÜNGÖRMEZ” tabir edilen, yanlarında kaytanlı, ön ve arkası bir olan ağlı parçaları topuğa kadar uzanan bir elbise giyerlerdi. Güngörmez’in bir kısmı uçkurlu ve kaytansız olduğundan buna “ŞALVAR” da denirdi. Ayrıca Zıvga denilen topuktan dize kadar üç veya dört körüklü, boğumlu giyimler çok makbuldü. Bunların paçaları üç veya dört parmak kalınlığında kaytan işlemeli olurdu. Ayakta: Yünden örülmüş çorap giyen Bayburtlu erkekler, çarık hasıl, çapula ve yemeni gibi kösele ve deriden yapılmış ayakkabı giyerlerdi.
  2. _asi_

    Bayburt halk edebiyatı

    BAYBURT ATASÖZLERİ Açığı it yer, sahipsizi kurt yer Anası ne ki, danası ne ola At beslenende, Kuş seslenende, Kız istenende güzeldir Bilinmeyen aş, ya karın ağrıtır, ya baş Çok çalışanın hakkı yaban tezeğidir Çocuk kundakta, gelin duvakta belli olur El eli yur, elde döner yüzü yur El' deki yara, duvardaki deliktir Er'in seni sağ sever, komşun seni tok sever Ev' den yetme oldu mu, danalıktan sığıra mal almazlar Deliye el ver, eline bel ver Kalın incelene kadar, incenin canı çıkar Koç'luk kuru, kom önünde belli olur Kurt gitti yazıya, meydan kaldı cıngıllı tazıya Saç sefadan, tır Sürü ters dönmüş, aksak önde gider Tandır sıcak iken ekmek tutar Tarlayı taşlı yerden, kızı kardeşli yerden alasın Yağmur yağdı, yarıklar kapandı Yaza çıkardım danayı, beğenmez oldu anayı BAYBURT DEYİMLERİ Ana akşam oldu fennosu yak (Ana akşam oldu gaz lambasını yak) Aç karın, yüksek nalın, salın ha salın Ana bir kavut çorbası büşürde, hereklenek (Kavut: kavrulmuş buğday unu Ana bir çorba pişir de ısınalım ) Anam olsun, ağzı olmasın, babam olsun eve gelmesin Bulduğu gün godunan bulamadığı gün avucunan Cahalınan sohbet edeceğine, sırganınan tehret et Çalıya gittim neyim arttı, çalı Çar' ımı yırttı (Çar:Kadınların başlarına örttükleri bez örtü) Evinde pişmez bulgur aşı, kendi gezer bölük başı Ezen molla evine,tezen molla evine, danayı büğelek almış, oda molla evine Gada bu gün şehre getme yollar çelpeşük ( Ağabeyi bu gün şehre gitme yollar çamurlu) Kırk değinnende bir got arpası yok,nöbet için baş yarirGod :Tahıl ölçü aracı, Nöbet: Değinnende sıra) Kız nişanlı, gelin iki canlı, kocakarının hali belli Kurdun payı kuşunan, kuşuilki çalı dibi Oğlan yedi oyuna, çoban yedi koyurıa Tavuk kakar böçügü,kalkar öğrenir cücügü(Böcüg:Böcek Cücüg: civciv ) Tec'inden ne hayır gördük ki, galadak'ından ne hayır görek (Tec:Harmanda temizlenmiş mahsül, Galadak:Harman altındaki kısım.) Toydur düğündür, o da bigündür BAYBURT DUALARI Allah birini bin etsin Allah sevdiklerine bağışlasın. Allah muradını versin. Allah agibetini heyır etsin. Allah dizine dagat versin. Allah acılı gün göstermesin Allah gönlüne göre versin Allah her tutuğunu altın ede Allah ömrümden kessin ömrüne versin Allah seni efendimizin şefahat'ından mahrum koymaya Allah seni elden ayağa bırakmaya Allah seni Fadime anamıza komşu ede Allah seni hac'a nasip etsin Allah seni hiç bir yerde bunaltmaya Allah seni nur gölünde yatırsın Alimlerle otura kalkasın Allah yüzünü kara çıkarmasın Ayağın taşa dokunmasın Bir ata, bin tutasın Cennet hatunu olasan Evine dert girmesin Toprak ata, altun tutasan Torunların torununu sevesin Ab-u kevserden içesen Analı babalı büyüyesen Cennet mekanın olsun BAYBURT BEDDUALARI Akşamlar üstehen kara gele Allahın ateşi karnahan dola Allah kökünü kuruta Allah sana uyuz vere, kaşınacak tırnak vermeye Ayakların kırıla kud olasan_ Bemurat tahtasına uzanasan Benden sonra gün görüp sefa sürmeyesen Bir solukluk olasan Ekmek atlı, sen yaya olasan Elin ayağın kırılada yanahan uzana Gezen dert karnahan dolsun Gidişin olada, dönüşün olmaya Gözlerine betire aha İtinen alamete, kurd'unan kıyamete kalasın O boydan yukarı çıkmayasan Ocağın bata, kapın kitlene Ölmeye, itmeye, sürünesen Seni çor tuta Seni gorbagor olasan Seni karayola gidesen Suratahan baba çıka Suya sabuna dokunmadan gidesin Tandur başlarında kalasan (bakacak kimsen olmaya,başkalarına muhtaç olasan) -Yazın ayrana, kışın yorgana muhtaç o lasın Allah seni bemirat tahtasına uzada. Seni nediyim, ne olsan BAYBURT BİLMECELERİ El keser,elim keser, su vurdukça kan keser (Kına) Keser sapı, kel kitabı, beş dalı var, beş çiçeği (Kol, El, Parmak, Tırnak) Vakti gelmiş ermişler, sararmış, solmuşlar (Buğday) Babam baştan yukarı, kalem kaştan yukarı, kuşlardan bir kuş vardır; dizi baştan yukarı (Çekirge) Baldan tatlı, zehirden acı (Dil) İnim inim inler, cümle alem dinler (Davul ) Kara koyun, kuyruğu uzun, yazın gider, kışın gelir (Soba) Karşıda ay doğdu, gölgesi adam boğdu, anası kız iken kızından uşak doğdu(Patates) Oy ulu dağlar, ulu dağlar. Kürk üstünde kürk bağlar. Ne alan ağlar ne satan. Başını kesen ağlar (Soğan)
  3. _asi_

    Bayburt geleneksel el sanatları

    Bayburt'da Geleneksel El Sanatları Bayburt’ta bugün devam eden en önemli el sanatları kilim, seccade ihram, taş ve bakır işçiliğidir. Özellikle kilim, seccade ve ihramın Bayburt’ta ayrı bir önemi vardır. Orta Asya’dan Anadolu’ya dalga dalga gelen Türk boyları Asya’dan getirdikleri geleneksel dokuma sanatını aynen burada sürdürmüşler, yöreden elde edilen yünleri kendi yöntemleri ile tabii boyalarla boyamışlar ve bir renk cümbüşü, bir ahenk içerisinde dokuyup hizmete sunmuşlardır. Evliya ÇELEBİ’nin 17.yüzyıl başlarında ki ziyaretinde Bayburt’tan bahsederken şehirdeki boya hanelerde boyanan yünlerden dokunan Kilim ve seccadelerin Avrupa’ya kadar gönderildiğinden bahsetmektedir. Yine Bayburt'lu kadınların örtünmek amacıyla yünden özel olarak çeşitli renk ve motifte, ihram diye tabir edilen bir el sanatından bahsetmek gerekecektir. İhram (Ehram) Bayburt el sanatlarında ihram önemli bir yer tutar. Yörede ihram veya Ehram olarak tabir edilen, tamamen yünden ihram tezgahında dokunmak suretiyle hazırlanan ve Bayburt’ta bayanların örtünmek amacıyla kullandığı yerel bir giysidir. Eski bir Türk geleneği olan ihram dokunma sanatının tarihi Bayburt’ta eskilere dayanır. Ham maddesi Koyun yünü olan ihram genç kızların ve kadınların maharetli ellerinde bir sanat eseri olarak şekil bulur ve dokunur. İhramda renk çok önemlidir. Genelde beyaz genç kızların,mor, boz orta yaştaki kadınların,mor-siyah ihram ise yaşlı kadınların tercih ettiği ihramlardır. 1,5X2 metre ebadında yapılan ihram için temizlenmiş yaklaşık 2,5 kg. koyun yünü gereklidir. Günümüzde ihram olayı eskisi kadar fazla kullanılmadığı için asıl görevi olan örtünme yanında yatak örtüsü,modern ize edilmiş kadın giysileri (Yelek, heybe, şal, fular, v.s). kravat gibi gayelerle de kullanılmaktadır. İhram, renkleri yanında üzerlerinde bulunan desenlerle adlandırılır. Bunlar Arıdala ters kondu, Pirinç deni, Elma şeleği, Kar tanesi, Çark yıldızı, Uçan kuşlar, Gordo, Mercimekler ve Elifler v.b. gibi.
  4. _asi_

    Bayburt gelenek-görenekleri

    KIZ İSTEME Evlenme çağına gelen oğullarını evlendirmeye karar veren ailede , oğlanın annesi akrabalarından birkaç kişiyi de yanına alarak evlenme çağında kızı olan evlere veya tavsiye edilen kız evlerine giderek kızlarına bakarlar . Baktıkları kızlarda güzellik , güzel ahlak , el becerisi ve benzeri meziyetler ararlar . Özellikle kız bakmaya sabah erken gidilir , kızın tertip , düzenine ve çalışkanlığına bakılır . Kız beğenilirse ayrıca yakınlarıyla birkaç defa gidip baktıktan sonra istemeye gidilir . Oğlanın annesi ve yakınları kızı annesi ve yakınlarından isterler . Eğer kızın ailesi verme taraftarı değilse , kızımız küçük diyerek işi geçiştirirler . Kızı verme taraftarı iseler kızın annesi birkaç gün müsaade isteyerek babasına ve büyüklerine soracağını bildirir . Oğlan tarafı birkaç gün sonra tekrar giderek kızı ailesinden bir kez daha isterler . Kızın annesi “Allah yazmışsa ne diyelim” diyerek işi erkeklere bırakır . Bu durum kızın verildiğine işarettir . Oğlan tarafından bir gurup erkek kızın babasını ziyarete giderek bir de kızı babasından ister . Babası da kız verecekse “Allah yazmışsa ne diyelim , her iki taraf içinde hayırlı uğurlu olsun” der . Bunun üzere kız istemeye giden erkekler kızın babasından pusula ( kız için oğlan tarafından isteklerini belirten liste ) isteyerek , kızın babasının yanından ayrılırlar . ( Bu pusulaya aynı zamanda kesirde denir ) Kız tarafı altın , mobilya ,en (elbiselik kumaş) ve varsa diğer isteklerde bulunur . Oğlan tarafı pusulayı fazla bulursa , istekler üzerinde anlaşmaya çalışır , anlaşamazlarsa bu iş biter . Anlaşılır veya direk kabul edilirse, kahve içme günü tespit edilir . Kahve günü sabahı oğlan tarafı şeker , kolonya , lokum , sigara ve kahve gönderir. Kız tarafının tespit ettiği mahalle odasında kahve içmek için erkekler toplanır . (Buna aynı zamanda tatlı kahve denir) Burada oğlan tarafı yaşlı temsilcileri kızı tekrar isterler , kız tarafı da verdiklerini belirttikten sonra kahve içilir . Şeker , lokum ikram edilir . Sonra bir tepsinin içerisinde oğlanın babasına veya ailenin büyüğüne bir kahve daha gelir . Oğlanın babası veya ailenin büyüğü kahveyi içtikten sonra ikram yapan gençlere verilmek üzere tepsiye bahşiş bırakır . Dua edilir ve topluluk dağılır . NİŞAN Nişan günü tespit edildikten sonra oğlan tarafından birkaç kişi kızı ve yanına bir yakınını da alarak çarşıya çıkarlar . Nişan için gerekli olan malzemeler , nişan ve nikah kıyafetleri , hamam takımı , ayakkabı , çanta , terlik , kızın yakınlarına hediye vs alınır . Alınan bu eşyalara nişan selesi denir . Bu nişan selesi oğlan evinde serilir komşu ve yakınlarına gösterildikten sonra kız evine gönderilir . Gelen sele kız evinde tekrar serilerek komşulara ve yakınlara gösterilir . Nişan günü oğlan tarafı kız tarafına gider önce yemek yenir , sonra kızın yüzüğü ve takıları takılır eğlenilir ve topluluk dağılır . Kız tarafı oğlanın yakınlarına tatlılık olsun diye nişana gelenlerle bir tepsi baklava gönderirler . Nişandan sonra kız tarafı gelen nişan selesinin karşılığı olarak damat ve yakınlarına hediye gönderirler . Buna , nişan selesinin geri dönmesi denir . Bir müddet sonra oğlan tarafı peştimbal hamamı yapar . Hamama gelen davetlilere kız tarafından çörek , oğlan tarafından meyve dağıtılır , eğlenilir ve oynanılır . Nişanlık süresi içinde tespit edilen bir gün , kız evine nikah memuru götürülerek kız , oğlan ve her ikisinin şahitleri huzurunda sade bir törenle resmi nikah yapılır . Tatlı kahve ile düğün arasına ramazan rast gelirse ramazanın on beşinci gecesi oğlan tarafından bir grup , kız tarafına gider altın ve hediyeler götürür , eğlenilir ve sahur yemeği yenilerek geri dönülür . Buna on beşi denilir . Ramazan bayramında altın , hediye vs gönderilir . Kurban bayramında ise koç süslenir , koçun boynuna lira , bilezik veya beşlik takılır ,diğer hediyelerle birlikte kız tarafına gönderilir . DÜĞÜN Düğün günü kararlaştırıldıktan sonara , kız ve bir yakını alınarak çarşıya çıkılır . Gelinlik , çeşitli kıyafetler , ayakkabı , terlik kızın annesine “süt hakkı” adı altında bir hediye ve ayrıca yakınlarına da değişik hediyeler alınır . Alınan bu eşyalara ayrıca çeşitli enler (elbiselik kumaş) , çerez , kına ve pusuladaki altınlar önce oğlan tarafında gösterilir , sonra sandığa konularak kız tarafına gönderilir . Kıza giden çerez küçük paketler halinde hazırlanarak kız evi etrafından sandığa bakmaya gelenlere verilir . Düğünden 15 gün öncesinden başlayarak kız , yakınları tarafından yemeğe alınır ve bu yemeklerde çeşitli eğlenceler yapılır , buna “kınaya çıkma” denir . Düğünden birkaç gün önce kızın çeyizleri arkadaşları ve yakınları tarafından yıkanır , ütülenir ve serilir . Sonra çeyiz yakınlara ve komşulara gösterilir , toplamada önce oğlan tarafının büyükleri , mahallenin muhtarı , hocası kız evine giderek bütün eşyaların fiyatlarını tespit ederek bir liste çıkarırlar , buna çeyiz yazma denir . Giden guruba şerbet ikram edilir . Yazılan çeyiz toplanır , sandığa yerleştirilir ve eşyalarla birlikte sandıkta olan eve götürülür . (Sandık evden çıkarılmadan kız tarafında bir çocuk sandığın üzerine oturarak bahşiş alır ) Gelen çeyiz kız tarafından gelen hanımlarca kızın geleceği eve serilir , yerleştirilir. Düğünden iki gün önce gelin hamamı yapılır . Hamamdan sonra gelin kız sağdıcının evine gider o gece sağdıcın evinde yatar , eğlenir oyunlar oynanır . Ertesi gün kızın evine gidilir ve o gece kızın evinde baş örme (kına gecesi) yapılır . Yemekler yenir , oyunlar oynanır , eğlenilir. Bu arada gelin içeriye girer yengelerden biri gelinin ayağına ayak eni serer , gelin ve sağdıçlar ellerinde mumlar , büyüklerle ve oğlan evinden gelenlerle görüşür ve kenara çıkar . Ayak eni toplanır baş sağdıca sağdıç eni asılır . Kaynana ve oğlan evinden birkaç kişi geline para ve pul serperler , takılar takılır . Bitince takan kişi arkaya geçerek gelinin başını tutar ve kaynana baş parası verir . Oğlan tarafından gelenlerden , baş sağdıca el parası toplanır , oyunlar onanır eğlenilir . Oğlan evi izin ister gider . Oğlan evinin genç kızlarından birkaç tanesi kalır . Eğlenceye başlanır . Geç saatte gelin kızın eline , sağdıcı tarafından kına yakılır , kına yakımı sırasında gelinin ağlaması gelenektir . Türküler söylenerek özellikle gelin ağlatılır . Kına gecesi türkülerinden örnekler : Atladım, atladım çıktım eşiği Kırılsın , kırılsın kızlar beşiği Kaldırın sofradan kızın kaşığı Sen anam , sen babam , kınam kutlu olsun Hem orda , hem burada , dilim tatlı olsun Yeşil kınam bakır tasta yoğrulsun Benim elim ak mendile sarılsın Güleç yüzüm , tatlı dilim sorulsun Sen anam , sen babam , kınam kutlu olsun Hem orda , hem burda , dilim tatlı olsun Gelin arkadaşlar kınam ezilsin Anam bacım baş ucuma dizilsin İlk ayrılık gözümden yaşlar süzülsün Sen anam , sen babam , kınam kutlu olsun Hem orda , hem burda , dilim tatlı olsun Diye devam eden türküler söylenir , oyunlar oynanır .Kız evinde kına gecesi olurken , oğlanın baş sağdıcının evinde de sağdıç gecesi yapılır . Sağdıç yemeği yenir , oyunlar oynanır , eğlenilir . Sabah namazından sonra hamama gidilir , hamam çıkışı yan sağdıcın evinde kahvaltı yapılır ve eve gelen berber , damadı ve sağdıçları tıraş eder . Tıraştan sonra kız tarafından gelen bohçadaki kıyafetler giyilir , düğün için hazırlanan yere sağdıçlar tarafından damat götürülür , düğün yemeği yenir , barlar oynanır ve eğlenilir. Mahallenin ileri gelenleri , tanıdıklar ve akrabalar , gelini almak için arabalara dünürcü giderler . Giden dünürcülere kız tarafında şerbet ikram edilir . Dünürcülerden gençlere şerbet parası toplanır . Kızı evinden çıkarırken kardeşi kapıyı tutar ve ona kapı parası verilir . Topluca Allahaısmarladık denir ve gelin arabaya bindirilir . Gelin eve girerken ayağının altına bardak konularak kırdırılır , yüzüne ayna tutulur , kolunun altına kurân verilir , başına damat tarafından para ve çerez serpilir. Gelin içeri alındıktan sonra damat arkadaşları ve sağdıçlar tarafından davul zurna eşliğinde getirilir . Kapının önünde bir süre oynandıktan sonra damat içeri atılır , dışarıda kalan arkadaşlarına kız tarafından gelen kurabiyeler dağıtılır , daha sonra topluluk dağılır .
  5. _asi_

    Bayburt efsaneleri

    Efsaneler Yurdumuzun her köşesinde olduğu gibi , Bayburt’ta da yüzyıllardan beri dilden dile söylenerek gelen efsaneler mevcuttur . Bu efsanelerde diğer tüm efsanelerde olduğu gibi insanları hep doğruluğa , güzelliğe ve iyiliğe yöneltirler . Bayburt’ta dilden dile dolaşan 1 – Dikmetaş , 2 – Guggi , 3 – Ejderha , 4 – Kaybolan nehir gibi efsaneler mevcuttur . DİKMETAŞ EFSANESİ Bayburt’tan 20 km. uzaklıkta bulunan Değirmencik köyü yol güzergahında Buğdaylı yol ayırımı üzerinde, hemen Çoruh Nehri yanında ilk bakışta bir ot yığınını andıran ve dikmetaş adı verilen bir taş yığını vardır. Rivayete göre bu taş yığını , önceden bir ot yığını imiş , otlar zengin bir Keşişe aitmiş , çok şiddetli geçen bir kış mevsiminde kışın uzun sürmesi çevre köy çiftçilerini zor duruma düşürmüş . Çiftçilerden birisi hayvanlarını kurtarmak için , bu keşişten ot istemiş . Keşiş önce ot vermek istemişse de sonra ot isteyen çiftçinin güzel kızına karşılık ot verebileceğini söylemiş . Çiftçi kızına ; birkaç bağa karşılık kendisini isteyen keşişin teklifini bildirmiş . Fakat gece sabaha kadar ağlayıp keşişe beddua etmiş , türküsünde şöyle demiş : Estir kaba yel estir Bu gün dağlara destur Gavurun yığınını Sabahan daş kestür Gerçekten o sabah bir mucize olmuş , güneyden bir kaba yel esmiş , bütün çevreyi sarsmış , karlar erimiş ve otlar meydana çıkmış . Keşişin ot yığını bir taş yığını haline gelmiş . Efsanede adı geçen taş yığını halen varlığını muhafaza etmektedir . EJDERHA EFSANESİ Doğu Anadolu’yu kuzeye bağlayan en önemli yol Erzurum – Trabzon Transit Yolu dur . Kış aylarındaki kar fırtınaları ile tanınan Kop ve Zigana gibi zorlu tepelerden geçen bu yol ayrıca tabii güzellikleriyle de dikkati çekmektedir. Yol üzerinde sakin yerleşme merkezi gelip geçenlerin hafızalarında unutulmayacak izler bırakan yurt köşeleridir. Bayburt’u Gümüşhane’ye bağlayan yolun 18. km. sinde , sağ tarafta bir dağın eteğine kurulmuş Nişantaşı (Osluk) köyü vardır . Köyün eteğin de kurulduğu dağın üzerinde , yılan şeklinde ve kıvrıla , kıvrıla köyün üzerine doğru gelen bir taş yığını vardır . İskelet de diyebileceğimiz şekil şaşılacak derecede yılana benzemektedir. Köyün içerisinde son bulan baş kısmı tam bir yılan baş kısmını andırmaktadır . Boyu ise yüz metre kadardır. Bu yılan – ejderha üzerine muhtelif efsaneler anlatılmaktadır . Bunlardan bir iki tanesini sunuyoruz . Halk ejderha dediği büyük bir yılanın köye gelmekte olduğunu görür , evlerini terk edip kaçmaya başlarlar . Yaşlı olduğu için fazla uzağa gidemeyen bir kadın çaresizlik içinde bir yere çömelir . İhtiyar kadın burada ejderhanın gelip kendisini yemesini beklemeye başlar . Diğer taraftan da Allah’a dua eder , şöylece yalvarır : “Allah’ım ya beni taş kes , ya onu” . İhtiyar kadının duaları kabul olur ve ejderha gelebildiği son noktada taş kesilir . Benzer bir anlatmada ise ; yaşlı kadının yerini hamile kadın alır . O da dua eder , dualarının kabul olmasıyla ejderha taş kesilir . Bahsedilen ejderha şekli halen köyün üzerinde durmaktadır . Yalnız önceleri samanlık olarak kullanılan ağız boşluğu ve çene kısımları kırılarak taş temini amacıyla tahrip edilmiştir . Bayburt – Trabzon istikametinde seyreden yolcular dikkatli bakarlarsa anayoldan bu ejderhayı görebilirler .
  6. _asi_

    Bayburt mağaraları

    ÇİMAĞIL MAĞARALARI (Merkez) İl merkezinde yaklaşık 35 km. uzaklıktaki Aşağı Çımağıl Köyü’nün Taşındibi Mahallesinden sonra yaya olarak yaklaşık bir saatte ulaşılabilmektedir . Mağaranın 600 m. uzunluğunda olduğu, içerisinde de küçük su birikintileri bulunmaktadır. Mağara içerisindeki sarkıt ve dikitler görülmeye değer manzara oluşturmaktadır. HELVA KÖYÜ BUZ MAĞARASI (Merkez) Masat vadisinin güneyinde Helva Köyü’nde yer almaktadır . İl merkezinden 33 km. uzaklıkta, köyün bulunduğu yamaçta yer alan mağaranın içinde buzdan oluşmuş sarkıt ve dikitler bulunmaktadır . Köy halkı tarafından değişik zamanlarda soğuk hava deposu olarak kullanılmış olan mağara buz oluşumlarının değişik şekillerini yansıtmaktadır .
  7. _asi_

    Bayburt türbeleri

    BAYBURT TA BULUNAN TÜRBELER DEDE KORKUT TÜRBESİ İlimizin güney doğusunda merkeze bağlı 39 Km. mesafede ki Masat köyünün hemen çıkışında yapılış şekli ve mimarı tarzı ile çok eskilere uzanan ve halk arasında Ali baba diye geçen türbe Ali baba (Büyük Baba) anlamında kullanılan ve bütün Türk dünyasını yakından ilgilendiren, Dede Korkut 'a ait olduğu söylenen türbedir. Türbenin üzerinde eski Türkçe 718 rakamı görülmektedir. Yapılış şekli ve kullanılan malzeme bakımından adı geçen kişiye ait olabilecek karakterdedir. Anıt türbe Orhan Şaik Gökyay'ın 1986 Basımı Dede Korkut Hikayeleri Kitabında resimli olarak yer almaktadır. ŞEHİT OSMAN TÜRBELERİ Şehrin batısında Şehit Osman Tepesinde bulunan her iki türbenin Saltukoğullarına ait olduğu şeklinde görüşler mevcuttur. Buna göre türbeler saltuk kumandanlarından Mengüç Gazİ'nin kardeşi Osman ve kız kardeşine aittir. Üzerlerinde bulunan kitabeler çok silik olduğu için okunamamaktadır Şehrin batısındaki kayalık tepeye adını veren bu türbeler, sarı taştan yapılmış olup taş işleme sanatımızın güzel örneklerindendir. AHMEDİ ZENCANİ TÜRBESİ (KÜMBET) Halk arasında "Kümbet" diye isimlendirilen bu yapı ilimiz Cumhuriyet İlkokulu karşısındadır. Yapının Ahilerden Ahmet-i Zencaniye ait olduğu bilinmektedir. Ahmet-i Zencani İlhanlı hükümdarı Olcaytu Hüdabende Han zamanında, Emir Mahmut tarafından yaptırılan Mahmudiye ve Celaleddin Hoca Yakut tarafından yaptırılan Yakutiye medreselerinde çalışmış, ilim ve kültür hareketlerinde şöhret bulmuş bir şahıstır. Yapının H.1200 tarihli onarım kitabesi vardır. Sekiz kenarlı bir poligon durumunda olan kümbetin içinde kare şeklinde bir mezar odası mevcut olup, çatısı piramit şeklinde yapılmıştır. Türbenin 1315­-1325 yılları arasında yapıldığı sanılmaktadır. SÜNÜR (ÇAYIRYOLU) KUTLU BEY TÜRBESİ Akkoyunlu devletinin kurucularından Turali Beyoğlu Kutlu Bey'e ait olan bu türbe kendisi tarafından yaptırılan caminin 30 m doğusunda bulunmaktadır. Türbede kendisinin ve ailesinin mezarları bulunmaktadır. Türbenin özellikle Şah Tahmasp'ın bu bölgede yaptığı tahribatlar nedeni ile bir bölümünün yıkılması kitabelerinin tahrip oluşu sebebi ile yapılı_ tarihi hakkında bilgi mevcut değildir. Ancak Kutlu Bey'in 1389 yılında öldüğü bilindiğine göre türbenin bu yılda yapıldığı sanılmaktadır. Yine bu türbede bulunan bir başka kitabe 1659/1660 M.(H.I070) yılında onarım gördüğü sanılmaktadır. YANBAKSI (GÜNEŞLi) KÜMBETİ Halk arasında "Yanbaksı Kümbeti"adı ile anılan bu yapı, il Merkezi ile Demirözü ilçesi arasında bulunmaktadır.Yapının tarihini aydınlatacak bir kitabesi yoktur. Halk arasında bu kümbetin Otlukbeli savaşında şehit olan Seyyid Kasım adında bir kişiye ait olduğu söylenmektedir. Kümbetin Danişmentliler dönemine ait olabilecek karakter taşıdığı görülmektedir. Sekizgen bir taban üzerine oturmuş ve kesme sarı taşlardan inşa edilmiştir BEY BÖYREK (BAM Si BEYREK) TÜRBESİ Bayburt'un 2 km. doğusunda bulunan Erenli köyünün batısında, şehirden bakıldığında görülen bir tepe üzerindeki yapı Dede Korkut Hikayelerinde geçen en önemli kişilerden biri olan Bey Böyrek'e aittir. Halk arasında ziyaret olarak da bilinen bu mezar ve somadan ilave edilen dikdörtgen şeklindeki bir taş binadan oluşmaktadır.
  8. _asi_

    Bayburt kiliseleri

    BAYBURT KALESİ KİLİSESİ (Merkez) Bayburt Kalesinin doğusunda olan bu kilisenin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Günümüze son derece harap bir şekilde geldiğinden plan şekli de anlaşılamamaktadır. Burada araştırma yapan Hamilton, XX.yüzyıl başlarında bu yapıyı görmüş, üzerinin ahşap çatı ile örtülü olduğunu ve bemasının (kutsal bölüm) bulunduğunu belirtmiştir. Hamilton’a göre bu kilise XIII.-XIV.yüzyılda Bizans Paleilogos döneminde yapılmıştır. VARZAHAN KİLİSELERİ (Uğrak Kiliseleri) (Merkez) Bayburt’un 10 km. kuzeybatısında bulunan bu kilise ilk kez A.H.Layart tarafından görülmüş ve daha sonra H.F.Tozer, E.Warkworth, H.B.Lynch, W.Bachmann, J.Strzgowski, D.Winefield ve J.Wainwright tarafından incelenmiştir. Günümüze yalnızca kalıntıları gelebilen bu bölgede X.-XIII.yüzyıllar arasında yapılmış çok sayıda kilise bulunmaktadır. Nitekim bazı kaynaklarda Ortaçağda kiliselerin olduğu bu yerde Varzahan kentinin bulunduğundan da söz edilmektedir. Bayburt’ta günümüze gelebilen üç kilise köye egemen bir tepe üzerinde yapılmıştır. Bunlar XII.yüzyıla tarihlendirilmektedir. Bu kiliselerden bir tanesi Oktogon, diğeri de Yunan haçı planlıdır. Üçüncüsünün plan düzeni yıkılmış olduğundan anlaşılamamıştır. Varzahan Oktogonu sekiz köşeli bir yapı olup, günümüze oldukça iyi bir durumda gelmiştir. Kilisenin yalnızca kuzeydoğu duvarı yıkılmıştır. Apsit doğu cephesinde olup, dışarıya doğru çıkıntı yapmaktadır. Yapının içerisindeki köşe ayakları ve sekiz köşeli, altı sütun ana duvarların içerisinde bir koridor oluşturmaktadır. Ancak buradaki sütunlar duvarlarla bağlantısız olup, kemerlerle birbirine bağlanmıştır. Sütunların balık kılçığı motifli sütun başlıkları bulunmaktadır. Oktogonun köşe trompları üzerine oturan bir kubbe ile örtülü olduğu sanılmaktadır. Bu oktogon kireç taşından özenli bir işçilikle yapılmıştır. Duvarların dış yüzlerinde üç köşeli nişler bulunmakta olup bunlar yuvarlak kemerlerle birbirlerine bağlanmıştır. Ayrıca buradaki burmalı ve yarım sütunlar da onları tamamlamıştır. Dış cephedeki bu mimari elemanlar gotik üslubu yansıtmaktadır. Bununla beraber yapıda İran ve Selçuklu etkisi de görülmektedir.
  9. _asi_

    Bayburt kaleleri

    BAYBURT KALESİ Bayburt Kalesi Karadeniz’i Basra Körfezi’ne bağlayan ticaret yolu üzerindedir. Bu bakımdan yöreden geçen gezginler bu kaleden söz etmişlerdir. Şehrin kuzeyindeki yalçın kayalar üzerine yapılmış olan kalenin ne zaman yapıldığı bilinmemekle beraber, MÖ.1000 yıllarında burada yaşayan topluluklar olduğu da bilinmektedir. MÖ.900-600 yılları arasında yöreye hakim olan Urartular stratejik yönden önemli olan bu kaleyi yerleşim merkezi olarak kullanmışlar, onarmışlar ve 300 yıl kadar da burada egemenliklerini sürdürmüşlerdir. Urartulardan sonra Haldiler, Hititler, Partlar, Sasaniler ve Romalılar ve Bizanslılar da kaleyi onararak kullanmışlardır. Bizans İmparatoru Iustinianus zamanında kale adeta yeniden yapılırcasına onarılmıştır. Daha sonra Saltuklular döneminde de devam eden onarım ve yenilemeyi Erzurum Meliki Tuğrul Şah tamamlamıştır. Bu bakımdan kalede bu dönemlere ait izlerle karşılaşılmaktadır. Yöreye hakim olan Bağrat Sülalesi zamanında (885-1044) yerel prensler bu kaleyi ele geçirmek için mücadele etmişlerdir. Khorenli Movses’den öğrenildiğine göre Bağrat’ların geliştikleri dönem olan I.yüzyılda Bağrat’lı Piurad oğlu “Senbad” (Asbed) bu kaleye egemen olmuştur. Anadolu Selçukluları döneminde II.Kılıçarslan’ın oğlu ve Erzurum meliki Tuğrul Şah Trabzon Rum Pontus İmparatorluğu’ndan gelecek saldırılara karşı korunaklı olan bu kaleyi adeta yeni baştan yaptırmıştır. Nitekim, bu kale üzerinde bunu belgeleyen 20 adet Arapça kitabe bulunmaktadır. Bu kitabelerden 17 tanesi Tuğrul Şah dönemine, bir tanesi de Kanuni dönemine ait olup, iki kitabe okunamamıştır. Selçuklulardan sonra Artukoğulları bu kaleyi ellerine geçirmiş, Kanuni Sultan Süleyman ve III.Murat döneminde de Bayburt Kalesi onarılmıştır. Evliya Çelebi 1647 yılında buraya geldiğinde kale içerisinde 300 evlik bir mahalle ile Ebü’l Feth Camisi’nin bulunduğunu belirtmiştir. 1823 yılında Ruslar tarafından işgal edilmiş ve büyük ölçüde tahrip olmuştur. Kalenin sur duvarları 30 m. yüksekliğinde ve 12-13 m. yüksekliğinde burçları kademeler halinde devam etmektedir. Kale önünde de benzerlerinde görülen su hendeği burada bulunmamaktadır. Giriş kapısı da doğuda ve kuzey yönünde bulunmaktadır. Kale, beş köşeli bir plan göstermektedir. Bazı kaynaklarda kalenin altıgen planlı olduğu da belirtilmiştir. Surlar yarım daire, kare ve üçgen planlı burçlarla desteklenmiştir. Kalenin iki kapısından doğuda bulunan Demir Kapı ismi ile tanınmakta olup, bu kapı üç katlıdır. Kalenin batısındaki kapı Nöbethane Kalesi ismi ile tanınır. Bu kapının solundaki beş satırlık kitabede Selçuklulardan Tuğrul Şah’ın dönemi anlatılmaktadır. Bu yazıtın yanında da Lülü isimli bir mimarın ismi bulunmaktadır. J.Arnold Hamilton kapı kemerinin iki yanındaki kitabeler arasında bir arslan kabartmasının da bulunduğunu belirtmiştir. Osmanlı döneminde bu kaleye Çinimaçin Kalesi ismi verilmiştir. Bunun da nedeni kalenin dış yüzeylerinde mor, yeşil ve firuze renkli çinilerin kullanılmış olmasıdır. Kalenin doğu kesiminde XVIII.-XIV.yüzyılda yapıldığı sanılan bir de kilise kalıntısı bulunmaktadır. SARUHAN KALESİ (Merkez) Bayburt İl merkezine 35 km. uzaklıktaki Saruhan Köyü’nde gözetleme amaçlı bir kale yapılmıştır. Kalenin ne zaman yapıldığı bilinmemekle beraber, Trabzon Rum Pontus İmparatoru Mithridates’in savunma amaçlı olarak Bayburt, Gümüşhane, Kelkit ve Erzincan’da 75 gözetleme kalesi yaptırdığı, tarihi kaynaklardan öğrenilmektedir. Saruhan Köyü’ndeki bu kalenin de Mithridates’in yaptırmış olduğu kalelerden biri olduğu sanılmaktadır. Kale günümüzde oldukça harap durumdadır. Sur duvarları bloklar halinde yöresel taşlardan yapılmıştır. Bayburt’taki bu iki kaleden başka Demirözü ilçesine 40 km. uzaklıktaki Bayrampaşa Köyü’nde ve 42 km. uzaklıktaki Kitre Köyü’nde ve 27 km. uzaklıkta Çayıryolu (Sünür) köylerinde kale kalıntıları bulunmaktadır. Ancak bunlarla ilgili tarihi kaynaklarda yeterli bilgi olmadığı gibi, bu kalelerin bulunduğu bölgelerde kazı veya yüzey araştırması da yapılmamıştır.
  10. _asi_

    Bayburt tarihi hamamları

    ÇARŞI HAMAMI (Merkez) İl merkezinde Saat Kulesi yakınında bulunan Çarşı Hamamı, Kadı Mahmut Çelebi’nin vakfıdır . Bu hamam da diğer hamamlar gibi onarım görmüş ve özelliğini yitirmiştir. Yalnızca sıcaklık bölümü orijinal yapısını korumaktadır . Bayburt Hamamları Osmanlı devri hamam mimarisinde tatbik edilen iki tipin erken örneklerini vermektedir . Hamam merkezi planlı olup, altı eyvanlı sıcaklık bölümü bulunmaktadır. BENT HAMAMI (Demirözü) Bent Hamamı, Çoruh Nehri kıyısında, kalenin güneydoğu eteğindedir . Akkoyunlulardan Ferahşat Bey’in vakfı olan bu hamamın yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber hamam, değişik zamanlarda onarım geçirmiş, dışarıda büyük farklılıklar olmakla beraber iç kısımlarda özelliğini korumuştur. Klasik dört eyvanlı hamamlar planındadır. Soyunmalık kısmı dört sütunun taşıdığı, ortasında aydınlık fenerinin bulunduğu bir kubbe ile örtülüdür. Ilıklık bölümü ise, uzun bir beşik tonozdan meydana gelmiştir. halvet bölümündeki merkezi kubbeyi sivri beşik tonozlu eyvanlar desteklemektedir. halvetin dört köşesine kubbeli halvet odaları yerleştirilmiştir. PAŞAOĞULLARI (Kondolotlar) HAMAMI (Merkez) Bayburt Tuzcuzade Mahallesi’nde bulunan bu hamamın hangi tarihte yapıldığı kesinlik kazanamamıştır. Değişik zamanlarda yapılan onarımlar hamamın orijinalliğinden uzaklaşmasına neden olmuştur. Hamamın sıcaklık bölümü klasik haç biçiminde dört eyvanlı plan şeklindedir. Burada kubbelere geçiş pandandiflerle sağlanmıştır. hamamın köşe odaları ve ılıklığı tonozlarla örtülüdür. ALİ ŞİNGAH (Şengül) HAMAMI (Merkez) Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde sözünü ettiği Bayburt’taki Ali Şingâh (Şengül) hamamı günümüzde gelememiş, kalıntıları yakın zamanlarda yıkılmıştır. Akkoyunlu döneminde yapılan bu hamamın sıcaklık bölümünün mukarnaslı trompları ve bir köşe odasının kalıntıları günümüze gelebilmiştir. Buna dayanılarak hamamın klasik dört eyvanlı hamam plan düzeninde olduğu sanılmaktadır.
  11. _asi_

    Bayburt Cami ve Mescitleri

    Bayburt Cami ve Mescitleri ULU CAMİ (Merkez) Bayburt Ulu Camisi’nin, Anadolu Selçuklu Sultanı II.Gıyaseddin Mesut zamanında (1282-1298) yaptırıldığı sanılmaktadır. Ancak değişik tarihlerde gördüğü onarımlar nedeni ile orijinalliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü 1967 yılında yapının tümünü onarmıştır. Bu onarımda caminin minaresi, mihrap önü kubbesine geçişi sağlayan mukarnaslı tromplardan bazıları ve ibadet mekanına açılan iki kapısı dışında yapının tamamı yenilenmiştir. Dikdörtgen planlı bir yapı olup, mihrap yönüne dikey, sekiz kalın paye ve bunları birbirine bağlayan geniş kemerlerle ibadet mekanı üç sahna ayrılmıştır. Orta nef kubbeli ve kare bir mekandır. Bunun dışındaki bölümler tonoz örtülüdür. Ulu Caminin çeşitli yerlerinde kitabe ve ferman metinleri bulunmaktadır. Ancak bunlar caminin yapımı ile ilgili belgeler değildir. Örneğin son cemaat yerinde beş kitabe vardır. Bunların yanında Osmanlıca ferman metinleri bulunmakta olup, bu metinler kadınların çalışma düzeni ile ilgilidir. Mihrabın üzerindeki Arapça kitabe ise 1222 tarihli olup, bir kümbetten alınmıştır. Caminin dış duvarındaki kitabe ise 1820 tarihli bir medrese kitabesidir. Son cemaat yerinin batı duvarının üzerindeki kitabe ise bozulmuş olduğundan okunamamıştır. Osmanlı Ulu cami plan tüplerinden bir örnek olan yapı dikdörtgen planlı olup, üzeri dıştan toprak damlıdır. Caminin önünde sonradan yapılmış bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Buradaki yuvarlak kemerli bir kapıdan ibadet mekanına girilmektedir. Mihrap dikdörtgen bordürle çevrilmiş sivri kemerlidir. Büyük ölçüde özelliğini yitirmiştir. Caminin orijinal minaresi kare kaide üzerine silindirik gövdeli olarak yükselmektedir. Petek kısmı da oldukça kısadır. Minarenin sekiz cepheli pabuçluğu ve yuvarlak gövdesinde geometrik ve bitkisel motifli çiniler bulunmaktadır. Bu şekildeki minareler Anadolu Selçuklu geleneğinin bir devamıdır. FERAHŞAT BEY CAMİ (Demirözü) Bayburt Demirözü İlçesinin Pulur (Gökçedere) bucağında bulunan Ferahşat Bey Camisini Akkoyunlu Korkmaz Bey’in oğlu Ferahşat Bey 1517 yılında yaptırmıştır. Ferahşat Bey bu caminin yanı sıra medrese, han, hamam, imaret ve konukevi de yaptırmıştır. Ancak bunlardan han, imaret ve konukevinden hiçbir iz günümüze gelememiş, hamam ise harap bir durumdadır. Yapı topluluğunun kuzeydoğu köşesinde XVI.yüzyılın başında yapıldığı sanılan L biçimli beş bölümlü bir medrese yer almaktadır. Bu medresenin avluya açılan kapıları ve pencerelerinin kemerleri üzerine Farsça yazılı kitabeler bulunmaktadır. Yapı topluluğunun üzeri düz toprak damla örtülüdür. Osmanlı mimarisinin tek kubbeli cami tiplerinden olan bu yapı iki renkli kesme taştan yapılmıştır. Yalnızca kare kaide üzerinde yükselen minaresi tuğladandır. Caminin önünde üç sütunun taşıdığı ve ibadet mekanının uzantısı olan duvarlarla desteklenen kubbeli, üç bölümlü son cemaat yeri bulunmaktadır. Yuvarlak kemerli kapısından kare planlı caminin içerisine girilmektedir. KUTLU BEY CAMİ(Sünür-Çayıryolu) Kutlu Bey Camisinin ne zaman yapıldığı konusunda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Bu konuda bir kitabesi de günümüze gelememiştir. Bazı kaynaklarda XIV.yüzyılın ikinci yarısında Fahrettin Kutlu bey tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Ancak cami üzerindeki bir kitabeden camiyi Akkoyunlu Devletinin kurucularından Turali Bey’in oğlu Fahrettin Kutlubey 1550 yılında onardığı öğrenilmiştir. Caminin minaresi üzerindeki kitabede 1676 tarihi bulunmaktadır. Osmanlı-İran savaşları sırasında İran Şahı Tahmasp bu bölgeye hücum ederek çevreyi yağmalamış, cami ve medreseleri de yıktırmıştır. Kutlu Bey Camisi de bu arada tahrip edilmiştir. Bundan sonra Kanuni Sultan Süleyman döneminde 1550 yılında onarılmıştır. Cami, açık bir avlunun sonunda bulunmaktadır. Son cemaat yeri ve ibadet mekanı dört kalın ağaç direkle mihrap yönüne dikey üç sahna bölünmüş ve üzeri de toprak damla örtülmüştür. Caminin 30 m. doğusunda XIV.yüzyıl sonlarında yapıldığı sanılan sekizgen planlı türbe yer almaktadır. Günümüzde mimari ve sanat tarihi yönünden herhangi bir özelliği kalmamıştır. YUKARI HINZEVEREK (Çatalçeşme) CAMİ (Demirözü) Demirözü ilçesi Çatalçeşme Köyü’nde bulunan Yukarı Hınzeverek Camisinin kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır. Ancak Pulur ve Sünür’e yakın olmasından ve oradaki camilerle benzerlik göstermesinden bu yapının bir Akkoyunlu eseri olduğu sanılmaktadır. Değişik zamanlarda onarım gördüğünden özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Kare planlı ibadet mekanının üzeri tromplar yardımı ile duvarlara dayanan merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Sonraki yıllarda bu kubbe yıkılmış ve caminin üzeri dört ahşap ayağın taşıdığı bir örtü ile kapatılmıştır. Caminin önünde dikdörtgen planlı dışa açık bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Mihrabı dışa taşkın olmayan yarım yuvarlak şekilde olup, sanat tarihi yönünden bir özellik taşımamaktadır. Kesme taş kaide üzerindeki minaresi tuğladan, silindirik gövdelidir. YAKUTİYE (Yeni) CAMİ (Merkez) Bayburt Cumhuriyet Caddesi üzerinde, Eski Yakutiye Medresesinin bulunduğu alanda yer alan Yakutiye Camisi Evkaf Nezareti’nin (bugünkü Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün) ve Bayburt halkının yardımlaşması ile 1913 - 1915 yılları arasında yapılmıştır . Cami ve minaresi tamamen kesme taştan olup , işçiliği taş işleme sanatının güzel örneklerindendir . ZAHİT EFENDİ CAMİSİ (Merkez) Merkez Zahit Mahallesi’nde bulunan cami 1514-1515 tarihleri arasında bugün aynı mahalleye ismi verilen Zahit Efendi tarafından yaptırılmıştır . Birkaç kez onarım gören cami ve minaresi orijinal yapısını muhafaza etmektedir . Evliya Çelebi Bayburt’u ziyaretinde bu camiden bahsetmiştir. PULUR (GÖKÇEDERE) MEDRESESİ : Pulur Camii avlusunda bulunmakta olan ve L şeklinde tek katlı bir yapıdır. Ferahşat Bey tarafından yaptırıldığı sanılan Medrese daha sonra Akkoyunlu soyundan Süleyman Bey tarafından onarılmıştır . Medresenin 1517 yılında bitirildiği sanılmaktadır . Medresenin girişlerinde Farsça beyitler mevcuttur . BEDESTEN (TAŞHAN) : Bayburt Bedesteni Ulu cami yakınında ve çarşı içerisindedir . Ne zaman yapıldığı belli değildir . Geçirdiği bir yangından sonra kitabeleri kaybolmuştur . Bu gün depo olarak kullanılan Bedesten üç bölümden meydana gelmektedir . Evliya Çelebi XVII. Yüzyılı başında Bayburt’u ziyaret ettiğinde bu Bedestenden “Gayet , süslü ve zarif” diye bahsetmektedir .
  12. _asi_

    Bayburt ekonomisi

    Bayburt ekonomisi iklim ve coğrafi şartlara bağlı olarak tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Tarım ekonomisinin de temel kaynakları hayvan yetiştiriciliği ve bitkisel üretim teşkil etmektedir. İldeki topraksız aile Türkiye ortalamasının altında olup bu oran % 26’ dır. Ancak tarımda işletmelerin küçüklüğü ve verim düşüklüğü gelir yetersizliğine yol açmaktadır. Bu işletmelerde işçi istihdamının ihtiyaca cevap verememesi ve yeni işletmelerin kurulmaması nedeniyle halk genelde yabancı ülkelere ve diğer gelişmiş vilayetlere göç ederek geçimini temin etme yollarını aramaktadır. Gurbetçilik ilin geçimini destekleyen bir unsurdur. Ekonomik yaşam tarihi gelişimi içinde temel özelliğini değiştirmemiştir. Sanayileşme ise yok denecek kadar azdır. Ticaret ve sanayiinin gelişmediği ilimizde tarım ve hayvancılık başlangıçtan beri ekonomiyi sürükleyici bir rol oynamıştır. İlde sanayiinin ve ticari hayatın gelişmesi, ekonominin canlandırılması ve böylece topyekün kalkınmanın sağlanabilmesi amacıyla, Valiliğimiz tarafından yeni projeler üretilmiş, ekonomik açıdan ilimize katkılar sağlayacak olan bu projelerin hayata geçirilmesi ve ilimizin kalkınması için çalışmalara hız kazandırılmıştır.
  13. _asi_

    Bayburt coğrafi yapısı

    Coğrafi Yapısı Bayburt ili 40 derece 37 dakika Kuzey Enlemi ile 40 derece 45 dakika Doğu boylamı, 39 derece 52 dakika Güney enlemi ile 39 derece 37 dakika batı boylamları arasında yer alır. Doğusunda Erzurum, batısında Gümüşhane, kuzeyinde Trabzon ve Rize, güneyinde Erzincan illeri ile çevrili Anadolu’ nun kuzey doğusunda Çoruh Nehri kenarında ve denizden 1550 m. Yükseklikte kurulmuş 3739 km² yüzölçümlü bir ildir. Bayburt ve çevresi yeryüzü şekilleri bakımından genel olarak üç bölümden oluşmaktadır. Birincisi ; sahanın batı yarısını oluşturan Bayburt ovası, ikincisi ise akarsuların oluşturduğu vadiler ve üçüncüsünü de ; yörenin etrafını çevreleyen ve doğu yarısında yer tutan dağlık alanlardır. OVALAR : Yaklaşık olarak 900 km²’ yi bulan Bayburt ovası, esas itibariyle dört bölümden oluşmaktadır. Güneydoğu bölümünü oluşturan Keçevi düzü 1600 – 1750 metreler arasında yer tutar, batı kesiminde yer alan Mormuş düzlüğü 1550 – 1600 metreler arasındadır. Üçüncü bölümü oluşturan Aydıntepe ovası, kuzeyde yer alır. Bu ovanın yükseltisi 1450 – 1550 metreler arasındadır. Dördüncüsü ise kuzeydoğuda, Değirmencik suyu ile Çoruh nehrinin birleştiği kesimde, Bayburt şehrinin kuzeyinde yer alan Düzeker ovasıdır. Yüzölçümü bakımından az olan bu ovanın uzunluğu 35 km , genişliği 10 km’yi geçmez, yükseltisi ise diğer üç ovadan az olup, 1400 – 1500 metreler arasındadır. Bu ova ve düzlüklerin kuzey ve güneyinde yer alan birikinti yelpazeleri üzerinde yerleşme merkezleri ve bilhassa köyler kurulmuştur. DAĞLAR : Dağlık alanlar saha yüzölçümünün % 45’ ini oluşturmaktadır. Bayburt Ovası’nın etrafında sahanın doğu yarısında dağlık alanlar yer almakta ve ovanın Kuzeyinde ve güneyinde yüksek sıradağlar bulunmamaktadır. Güneyde yer alan dağların başlıcaları ; batıdan doğuya doğru, Pulur (2300 m) , Otlukbeli (2520 m), Saruhan (2400 m), Çoşan (2963 m), Kop (2600 m) ve Çavuşkıran (2580 m) dağlarıdır. Sahanın kuzey kesimindeki dağlar ; batıdan doğuya doğru, Zülfe (2750 m), Kemer (2856 m), Soğanlı (2750 m), Haldizen (3000 m), Kırklar (3350 m) dağlarıdır. Çoruh nehrinin çizmiş olduğu yayın orta bölümünde oluşan sahanın oğu kesiminde , nispeten yüksek tepeler (2250 – 2500 m) yer almaktadır. Kaledere tepesi (2500 m), Ziyaret tepesi (2400 m) gibi. YAYLALAR : İlin, Coğrafi konumuyla, ülke genelinde fazlaca yaylaya sahip illerinden biridir. Yaylalarımız genel olarak Kop ve Soğanlı dağlarında bulunmaktadır. Bunlardan bazıları Aydıntepe, Akbulut, Cumavank, Otlukbeli, Yazyurdu, Yoncalı, Tohnovi, Çtavdar, Somarova, Karakay, Menge, Seydiyakup, Gökçedere, Dumlu, Günbuldu, Şur, Irmak, Eser, Çukur, Ardıçgözü, Armutlu, Göloba, Çençül ve Kop yaylaları. AKARSULAR : İlin ve ülkemizin en önemli su kaynaklarından biri olan Çoruh Nehri kaynağını Mescit dağlarından 3239 m. Alarak il sınırlarına güney doğudan girmektedir. Nehrin oluşması esnasında Masat vadisinden gelen ana kaynak ile Kop dağlarının eteklerinden gelen kop suyu maden bucağında birleşirler, alt kısımlarındaki diğer küçük Derelerin sularını da toplayan Çoruh nehri, şehre ulaşır. Şehir yerleşimininorta bölümünden güney – kuzey doğrultusunda geçen Çoruh aynı yönde akışına bir süre daha devam eder. Düzeker ovasında diğer önemli yan kolu olan Değirmencik Suyunu alır. Değirmencik suyu Otlukbeli ve Pulur dağlarından kaynağını alan Beşpınar deresi ile Pulur (Gökcedere) deresinin Mormuş ovasında birleşen suyu ile Akşar ve Sorkunlu derelerinin sularından oluşur. Çoruh nehri Değirmencik suyunu aldıktan sonra suları iyice çoğalır ve dirsek yaparak doğuya yönelir. Daha sonra nehir dar ve derin olan Çoruh vadisine girer ve batı doğu doğrultusunda akışına devam ederek ili terk eder. GÖLLER : İlin gölleri genelde krater gölleri olup, Soğanlı Dağları üzerinde yer almaktadır. Bunlardan bazıları Haldizen (Balıklı Göl), Göloba (Atlı Göl) v.s. İKLİM : Bayburt’ta doğu Karadeniz iklimi ile doğu Anadolu iklimi arasında, karasal özellikleri ağır basan bir geçiş iklimi hüküm sürmektedir. Bu nedenle yazları sıcak ve kurak, kışları ise soğuk ve yağışlı geçmektedir. Ancak, gerek ortalama yüksekliğin azlığı, gerekse vadiler sisteminin oluşturduğu “Mikroklima” sayesinde Doğu Anadolu’ ya göre iklim yumuşaktır. Yaz günleri genellikle Mayıs – Eylül ayları arasında kendini göstermektedir. Bayburt’ta yağışlı günler 102, ortalama yağış 433,4 mm’dir. En yüksek sıcaklık 36,2 C (20.07.1962) ve en düşük sıcaklık –26,2 C (29.01.1964), ortalama ısı ise 7,0 C derecedir. BİTKİ ÖRTÜSÜ : Bitki örtüsü açısından çeşitlilik göstermesine rağmen, zengin değildir. İl arazisinin % 27’si ekilebilir arazi, % 2’si Çayır, % 3’ü Orman, % 49’u Mera ve yayla, %19’u ise kayalık ve bozkırdır. ORMANLAR : Çok eski yıllarda çamlık olduğu bilinen bu yörede, bilinçsiz kesim, yangın ve teknolojik hareketler sonun da bu gün orman yok denecek kadar azdır. Çoruh vadisi bölümlerinde meşenin hakim olduğu dağınık ağaç toplulukları mevcuttur. Yer yer kızıl çam, ardıç, gürgen, yabani armut (ahlat) ve bodur dağ kavaklarına rastlanmaktadır. Su kaynakları boyunca kavak ve söğüt ağacı varlığı da önemli yer tutmaktadır. Son yıllarda ağaçlandırma çalışmalarına hız verilmiş olup, Bayburt Valiliğince 1995 yılında projelendirilerek uygulamaya konulan Aslan Dağı Vilayet Ormanına bu güne kadar toplam 624.438 adet sarı çam, akasya, alyantus , S.söğüt, N.söğüt, Süs ağacı, Akçaağaç ve Y. Akasya türlerinden ağaçlar dikilmiştir. 2001 yılında ağaçlandırma konusunda Bayburt Valiliğince yeni bir atağa kalkılmış, her köye 1 orman projesi çerçevesinde Değirmencik Köyü sınırları içerisinde bulunan Kızıldağda , Kızıldağ Vilayet Ormanı adı altında 1500 dönüm arazi sürülerek , dikime hazır hale getirilmiştir. Yine Mutlu ve Balca köylerinde de 200’ er dönümlük arazi sürülerek dikime hazır hale getirilmiştir. Bu araziler 2002 yılı ilkbaharında ağaçlandırılacaktır. Ağaçlandırma projeleri çerçevesinde yine Bayburt Valiliğince Yeşil Koridor projesi uygulamaya konmuş ve Bayburt’a hangi yönden gelinirse gelinsin Yeşil bir Koridordan geçmesi amaçlanarak Bayburt – Erzurum , Bayburt – Gümüşhane , Bayburt – Erzincan karayolları yol kenarlarında ağaçlandırma çalışmaları başlatılmıştır. Ayrıca Bayburt Valiliğince Bayburt – Erzurum karayolu üzerinde gez köyü mevkiinde Çoruh Kıyısı Vilayet Ormanı adı altında bir proje başlatılmıştır. Ayrıntılı bilgiler projeler kısmındadır.
  14. _asi_

    Bayburt mutfağı

    MAHALLİ YEMEKLER Yemekler kültürümüzün bir parçası olarak asırlardan beri devam eden geleneksel bir yapının günümüzdeki uygulamasıdır . Bayburt yöresel yemeklerinde görülen genel özellik , un ve una bağlı yemeklerle , etli yemeklerin sebze ve zeytinyağlı yemeklerden çeşit olarak daha fazla oluşur . Bu da yörenin coğrafi şartlarının kültürel yapı üzerindeki etkisini göstermesi bakımından önemlidir . Yöremiz kültür değerlerinin bir öğesini oluşturan yemeklerimizden örnekler ve yapılış şekilleri aşağıya çıkarılmıştır . EŞKİ LAHANA Kullanılan malzemeler : 250 gr. parça et veya kavurma , 1 kg. ekşi lahana (salamura) 1 su bardağı bulgur , 2 yemek kaşığı börek yağı , 1 adet kuru soğan (orta) , 1 çay kaşığı kırmızı biber , 2 yemek kaşığı salça (domates) , 1 tutam tuz Hazırlanışı : Su ile et yaklaşık 20 dk. haşlanır . Önce üzerine bulgur ilave edilerek bir taşım kaynaması sağlanır , sonra küçük küçük doğranmış ekşi lahana ilave edilir . Bir başka kapta soğanlar pembeleşinceye kadar yağ , kırmızı biber , salça karıştırılarak pişirilir . Bu karışım ekşi lahananın içine konulur , kavurma ile pişiriliyorsa bu aşamada ilave edilir ve yaklaşık 45 dakika pişirilir . Bir müddet dinlendirildikten sonra servis yapılır. GALACOŞ Kullanılan malzemeler : 250 gr yeşil mercimek , 200 gr. tereyağı , ½ kg. kıyma , 1 adet soğan (irice) , 2 kaşık salça , 250 gr. gurut (kurutulmuş ayran süzmesi) veya yoğurt süzmesi Hazırlanışı : Mercimek , et , soğan , salça ve yağ ile birlikte mercimek suyu çekinceye kadar pişirilir . Diğer taraftan gurut veya yoğurt süzmesi sulu bir kıvama gelinceye kadar sıcak suyla ezilerek kaynama noktasına kadar ısıtılır . Kaynamamasına özen gösterilir , kaynama olursa çökelek haline gelir ve kullanılmaz , hazırlanan bu eriyik önceden tabağa doğranan bayat ekmekler üzerine dökülür . Üzerine de bol yağlı mercimek ilave edilerek servise sunulur . KESME ÇORBASI Kullanılan malzemeler : 200 gr. yeşil mercimek , 1 adet yumurta , 2 yemek kaşığı salça , 1 adet soğan (orta) , 100 gr. yağ , 1 su bardağı un , yeterince su , tuz , dargın (istenirse) Hazırlanışı : Un içerisine su , tuz , yumurta konularak bir hamur yorulur , biraz bekledikten sonra hamur açılır , makarna gibi ince ince kesilir . Diğer taraftan mercimek iyice pişirilip doğranan soğan yağla pembeleştirilir . Dargın , salça , su katılır üzerine mercimek ilave edilir kaynatılır , üzerine kesilen çorbalık hamurlar karıştırılır . Birkaç taşım kaynatıldıktan sonra servis yapılır . LOR DOLMASI Kullanılan malzemeler : 1 kg. taze lor (çökelek) , 1 su bardağı bulgur , 2 adet yumurta , 1 su bardağı süt kaymağı , 4 kaşık tereyağı , dargın , 1 kg pancar yaprağı veya evelik , 1 deste taze soğan (kuru soğanda olabilir) , tuz Hazırlanışı : Yapraklar yumuşaması için kaynar suda bir taşım haşlanır . Taze lor içerisine yumurta , süt kaynağı , haşlanmış bulgur , ince doğranmış taze soğan , sıkılarak yaprağa sarılır . Yağlanmış tepsiye düzgün bir şekilde dizilir üzerine yarım su bardağı su veya süt ilave edilerek orta sıcaklıktaki fırında pişirilir . Servis yaparken üzerine eritilmiş tereyağı dökülür . SÜT BÖREĞİ Kullanılan malzemeler : 1 su bardağı süt veya yoğurt , 1 su bardağı su, 1 su bardağı tereyağı , 3 adet yumurta , 250 gram kavrulmuş fındık , 3 su bardağı süt ( Şerbet için : 2 su bardağı toz şeker , 1 çay kaşığı karbonat , yeterince un ) Hazırlanışı : Yumurta , bir su bardağı süt veya yoğurt , su , karbonat ve tereyağı karıştırılır . Üzerine un ilave edilerek baklava hamuru gibi bir hamur yapılır . 14 – 15 parçaya ayrılıp 15 dakika kadar dinlendirilir , ince olarak açılan yufkalar yağlanmış tepsiye teker teker dizilir . Her üç dört yufka arasına dövülmüş fındık serpilir. Bu şekilde bütün hamur bitinceye kadar yufkalar açılıp tepsiye serilir . Yufkanın açılması tamamlandıktan sonra istenilen şekilde kesilerek üzerine biraz tereyağı dökülür ve orta sıcaklıkta bir fırında hamur pembeleşinceye kadar pişirilir . Kızarmış börek fırından çıktıktan sonra , pişirilmiş süt üzerine ilave edilerek tadı ayarlandıktan sonra elde edilen süt şerbeti ılık olarak üzerine dökülür . Sunum : Süt şerbeti döküldükten sonra bekletilmeden ılık olarak servis yapılır . TATLI ÇORBA Kullanılan malzemeler : kg. kurutulmuş kuşburnu veya ½ kg. kuşburnu marmeladı , 100 gr. kuru üzüm , 1,5 kg. toz şeker , ½ kg. yarma (gendime) , 100 gr. incir (istenirse) , 100 gr. kuru fasulye , 100 gr. kayısı , 100 gr. erik (istenirse) , 250 gr. fındık , 1 su bardağı un ve tuz . Hazırlanışı : Kuşburnu iyice pişirilerek ezilir önce süzgeçten sonra elekten geçirilerek süzülür . Başka bir kapta iyice pişirilen yarma ve önceden pişirilen fasulye süzülen suya katılır , un su ile karıştırılarak bulamaç halinde üzerine ilave edilir bir taşım kaynatılır . Başka kapta diğer malzemeler (kayısı , üzüm , erik , incir) pişirilerek şekerle birlikte karışıma ilave edilir ve bir taşım kaynadıktan sonra , soğumaya bırakılır . İyice soğutulan tatlı çorba üzerine fındık serpilerek servis yapılır . TEL HELVASI Kullanılan malzemeler : 250 gram tereyağı, 3 su bardağı un , 1 kg. toz şeker , 1 adet limon Hazırlanışı : 1 kg. şekere , 2 su bardağı su konulup kaynatılır . Üzerine bir miktar limon sıkılır . Şeker hafif kırmızı renge gelince bir kaşık kadar bu şekerli sudan soğuk su içine dökülür , katı hale (ağda) gelirse helvanın ağdası olmuş demektir . 250 gram yağla kavrulan un büyükçe bir tepsi içinde soğutulur , soğutulan ağda beyaz bir renk alıncaya kadar yoğrulur sonra iki ucu birleştirilerek simit şekline getirilir tepsideki soğutulmuş , kavrulmuş un içersine konulur üzerine kavrulmuş un dökülür ve 3 – 4 kişi tarafından kenarlara doğru çekilerek halka büyütülür . Bu halka ikiye katlanarak tekrar aynı işlem yapılır , katlar incelinceye kadar çekilir , tel tel olan katlar kopartılarak servis yapılır . YALANCI DOLMA Kullanılan malzemeler : ½ kg. lahana yaprağı , 2 su bardağı bulgur , 250 gr. parça et veya kavurma , 2 yemek kaşığı salça ,150 gr. tereyağı , 2 çorba kaşığı un , 1 adet kuru soğan (büyük) , tuz ve kırmızı biber Hazırlanışı : Önce bulgur , pilav gibi pişirilir , lahana yaprakları ise sıcak su ile haşlanır , pişirilmiş bulgur içerisine 2 çorba kaşığı un karıştırılır , dolma iç hazırlanarak yapraklara sarılır . Başka bir kapta soğan pembeleşinceye kadar kızartılır üzerine parça etler eklenerek pişirilir , sonra dolmalar eklenir , kavurma ile pişiriliyorsa dolma ile birlikte kavurmalar konulur , 2 bardak su konularak birkaç taşım pişirilir .
  15. _asi_

    Bayburt tarihi

    Mevcut kaynaklara göre Bayburt Şehrinin tarihi M.Ö. 3000’ li yıllara kadar uzanmaktadır. Şehir Azziler tarafından kurulmuştur. Bayburt M.Ö. 770-665 yılları arasında Kimmer ve İskitlerin akınlarına uğramıştır. Daha sonra bölgeye Haldiler hakim olmuştur. Kısa bir süre Med’lerin eline geçen bölge daha sonra Pers hakimiyetine girmiştir. Xenophan, Anabasis adlı eserinde Bayburt’tan büyük, kalabalık ve zengin bir şehir olarak bahsetmektedir. O zamanki adı Gymnias olan Bayburt bir İskit şehridir. İskitler bizim saka olarak tanımladığımız Türklerdir. Bayburt yaklaşık olarak 5000 yıllık bir Türk şehridir. M.Ö.2 Y.Y. dan itibaren Pontus krallığına bağlı olan Bayburt M.Ö. 40’lı yıllarda Roma hakimiyetine girmiştir. Urartular tarafından yapılan Bayburt Kalesi Roma İmparatoru Justinianus döneminde onarım görmüştür. M.S. 705 yılında Emevilerin eline geçen Bayburt 715 yılında Bizanslılar tarafından geri alınmıştır. 850 yılından sonra Türklerle Bizanslılar arasında sürekli savaşlara sahne olan Bayburt, artık Müslüman Türklerin yerleşmeye başladıkları bir yer olmuştur. 1048 yılına gelindiğinde bölge artık yoğun Türk nüfusuyla meskundur. 1054 yılında Bayburt Selçuklular tarafından fethedilmiştir. 1081 yılında Bayburt Selçuklu Devletine bağlı olan Saltuk oğullarının ve ardından Mengücek oğullarının egemenliğine girmiştir. Daha sonra Danişmentlilerin , ondan sonra da Bizanslıların eline geçen Bayburt’u Trabzon Valisi Teodor Gabras geri alarak kendi egemenliğini ilan etmiştir. Bayburt Moğol istilasıyla büyük bir yıkıma uğramıştır. 60.000 kadar Türkmen kitlesinin yerleştiği Bayburt Bölgesinden , 1000 kadar Türkmen bölgeye zarar veriyor gerekçesiyle Denizli taraflarına gönderilmişlerdir. Anadolu Selçuklu Sultanı Süleyman Şah’ ın kardeşi Mugusiddin Tuğrul Şah 1200 – 1230 yılları arasında Bayburt kalesini yeniden yaptırırcasına tahkim ettirmiştir. Bayburt Kalesine Çin-ü Maçün kalesi de denilmektedir. Bunun sebebi kalenin Batı ve Güney dış yüzeylerinde tezyinat olarak mor firüze çinilerin kullanılmış olmasıdır. Bayburt 14. Y.Y. da Akkoyunlu Devletinin kuruluş ve tarih sahnesine çıkış yeri olmuştur. Akkoyunlu İdaresi 17 Ekim 1514’ te Yavuz Sultan Selim’ in veziri Bıyıklı Mehmet paşa’nın Bayburt’ un fethiyle görevlendirilmesine ve fethin gerçekleşmesine kadar sürmüştür. Fetihten sonra Osmanlılarca Sancak Merkezi yapılmış Erzurum, Tekman ve İspir Bayburt’a bağlanmıştır.Bayburt’ ziyaret eden Evliya Çelebi Fatih’in 3000 Tireliyi Bayburt’ta iskana mecbur ettiğini yazmaktadır. 1828 yılında Ruslarca işgal edilen Bayburt Serasker Osman Paşanın topladığı kuvvetlerle Rusları Aydıntepe’ de büyük bir bozguna uğratmıştır. Ancak daha sonra takviye kuvvetlerle geri dönen Ruslar , Serasker Osman Paşayı Kelkite kadar geri çekilmek zorunda bırakmışlardır. Ruslar Aydıntepe’ de yenilmenin etkisiyle Bayburt’u yakıp yıkmışlardır. Fransız gezgin Texie Rusların bu tahribatını anlatmaktadır. Bu işgalin acısı Bayburt’lu Zihni’ nin ünlü koşmasında dile getirilmektedir. Vardım ki yurdumdan ayağ göçürmüş, Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı, Camlar sikeşt olmuş, meyler dökülmüş, Sakiler meclisten çekmiş ayağı. Rus işgali Ekim 1829 yılına kadar devam etmiştir. Kale içindeki mahalle bir daha onarılamayacak ve içinde yaşanamayacak şekilde tahrip edilmiştir. 1. dünya savaşında Rus kuvvetleri 2 Mart 1916 tarihinde Kop’ a varmışlar, burada Türk Askeri ve Bayburt halkı büyük bir direnme göstermiş ve bu savunma tarihe “2.Plevne Savunması” olarak geçmiştir. 16 Temmuz 1916 da Bayburt’a giren Rus Kuvvetleri ve onların işbirlikçisi Ermeniler halka pek çok zulüm yapmışlardır. Ermeniler 1918 yılının Şubat ayında yüzlerce Bayburtluyu Taş mağazalara doldurmuşlar ve diri , diri yakmışlardır. Bayburt bu işgalden 21 Şubat 1918 tarihinde kurtulmuştur. Bu işgal esnasında muhacir olarak Anadolu’nun iç kesimlerine giden Bayburtlular kurtuluşla birlikte yurtlarına geri dönmüşlerdir. Çorumdan dönenler Çorumda gördükleri Saat Kulesinin bir örneğini de Bayburt’ta yaparak Türkiye Cumhuriyetinin 1. kuruluş yıl dönümü olan 29 Ekim 1924 yılında hizmete sokmuşlardır. 1927’ ye kadar Erzurum’ a bağlı olan Bayburt bu tarihte Gümüşhane’ye bağlandı. 21.06.1989 tarihinden itibaren 3578 sayılı yasa ile il statüsüne kavuştu. BAYBURT ADININ KAYNAĞI Şehrin bu gün bilinen isminin Ortaçağ Ermeni kaynaklarında; Payberd, Bizans kaynaklarında ; Payper , Baberd, Paypert. XXII. Yüzyıl sonlarında bu bölgeden geçen Marko Polo’ nun seyahâtname’ sinde ; Painpurth, Baiburt. Arap kaynaklarında ; Bâbirt, II. Mesud adına 1291’ de basılan bir parada Baypırt. Akkoyunlu tarihinden bahseden çağdaş eserlerde Pâpirt şeklinde geçen kelimenin son hecesi Berd’ in “yüksek kale” anlamına geldiği bilinmekteyse de ilk hecesine bir mana verilememektedir. 1647 yılında şehri ziyaret eden Evliya Çelebi Bayburt adının zengin manasına gelen “Bay” belde manasına gelen “yurt” gibi iki kelime ile izah eder. Osmanlı dönemine ait kaynaklar ise ismi bu günkü söylenişine uygun olarak Bayburt şeklinde kaydederler.
  16. _asi_

    Bayburt Genel Bilgi

    Bayburt Genel Bilgi Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yer alan Bayburt’un doğusunda Erzurum, batısında Gümüşhane, kuzeyinde Trabzon ve Rize, güneyinde Erzincan illeri bulunmaktadır. Anadolu’nun kuzeydoğusunda Çoruh Nehri kenarında kurulmuş olan Bayburt’un kuzey ve güneyinde yüksek sıradağlar bulunmamaktadır. İlin güneyinde, batıdan doğuya doğru, Pulur (2300 m) , Otlukbeli (2520 m.), Saruhan (2400 m.), Çoşan (2963 m.), Kop (2600 m.) ve Çavuşkıran (2580 m.) dağları sıralanmıştır. Kuzeyde ise, batıdan doğuya doğru, Zülfe (2750 m.), Kemer (2856 m.), Soğanlı (2750 m.), Haldizen (3000 m.), Kırklar (3350 m.) dağları yer almaktadır. Çoruh nehrinin çizmiş olduğu yayın orta bölümünde yüksek tepeler (2250 – 2500 m.) yer almaktadır. Bunlardan Kaledere Tepesi (2500 m.), Ziyaret Tepesi (2400 m) en yüksek olanıdır. Dağlar arasında kalan Bayburt ovaları 900 km2’yi bulmakta olup, bunlar dört ayrı bölümden oluşmaktadır. Güneydoğu bölümünü Keçevi Düzü (1600 – 1750m.), batı kesimini Mormuş Düzlüğü (1550 – 1600 m.), kuzeyde de Aydıntepe ovası (1450-1550 m.), kuzeydoğusunu da Düzeker Ovası (1400-1500 m.) oluşturmaktadır. İlin, Aydıntepe, Akbulut, Cumavank, Otlukbeli, Yazyurdu, Yoncalı, Tohnovi, Çtavdar, Somarova, Karakay, Menge, Seydiyakup, Gökçedere, Dumlu, Günbuldu, Şur, Irmak, Eser, Çukur, Ardıçgözü, Armutlu, Göloba, Çençül ve Kop yaylaları belli başlı yaylalarıdır. İlin en önemli su kaynaklarından biri olan Çoruh Nehri kaynağını Mescit Dağlarından (3239 m.) alarak il sınırlarına güney doğudan girmektedir. Nehrin oluşması sırasında Masat vadisinden gelen ana su kaynağı ile Kop Dağlarının eteklerinden gelen Kop Suyu maden bucağında birleşirler, diğer küçük derelerin sularını da toplayan Çoruh nehri, şehre ulaşır. Şehir yerleşiminin orta bölümünden güney – kuzey doğrultusunda geçen Çoruh aynı yönde akışına bir süre daha devam eder. Düzeker ovasında diğer önemli yan kolu olan Değirmencik Suyunu alır. Değirmencik suyu Otlukbeli ve Pulur dağlarından kaynağını alan Beşpınar deresi ile Pulur (Gökcedere) deresinin Mormuş ovasında birleşen suyu ile Akşar ve Sorkunlu derelerinin sularından oluşur. Bayburt’un Soğanlı Dağları üzerinde bulunan Haldizen (Balıklı Göl), Göloba (Atlıgöl) krater gölleridir. Denizden yüksekliği 1550 m. Olup, yüzölçümü 3652 km2.dir. İlin toplam nüfusu ise 97.358 kişidir. İlçenin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır.Tarım ekonomisinin de temel kaynakları hayvan yetiştiriciliği ve bitkisel üretim teşkil etmektedir. Bayburt adını, Ortaçağ Ermeni kaynaklarında; Payberd, Bizans kaynaklarında Payper , Baberd, Paypert Arap kaynaklarında Baybırt, Akkoyunlu tarihine değinen kaynaklarda Pâpirt olarak geçmektedir. Ayrıca Marko Polo da seyehatnamesinde buradan Painpurt, Baiburt olarak söz etmiştir. Evliya Çelebi ise, Bayburt adının zengin manasına gelen “Bay” belde manasına gelen “yurt” gibi iki kelimenin birleşmesi ile tanımlamıştır. Osmanlı kaynakları da bugünkü söylenişine uygun olarak Bayburt şeklinde kaydetmişlerdir. Bayburt’un tarihi M.Ö. 3000’li yıllara kadar uzanmaktadır. Tarihi kaynaklara göre Bayburt’taki ilk yerleşimi Azzilerin kurduğu şehir başlatmıştır. Yöre, M.Ö. 770-665 yılları arasında Kimmerler ve İskitlerin akınlarına uğramıştır. Daha sonra bölgeye Haldiler hakim olmuş, kısa bir süre Med’lerin eline geçmiş daha sonra Persler buraya hakim olmuşlardır. Xenophon, Anabasis adlı eserinde Bayburt’tan büyük, kalabalık ve zengin bir şehir olarak söz etmiştir. O zamanki ismi Gymnias olan Bayburt bir İskit şehri idi. M.Ö.II.yüzyıldan itibaren Pontus krallığına bağlı olan Bayburt, M.Ö. 40’lı yıllarda Roma hakimiyetine girmiştir. M.S. 705 yılında Emevilerin eline geçen Bayburt, 715 yılında Bizanslılar tarafından geri alınmıştır.850 yılından sonra Türklerle Bizanslılar arasında sürekli savaşlara sahne olan Bayburt, 1054 yılında Selçuklular tarafından ele geçirilmiştir.1081 yılında Saltukoğullarının, ardından Mengücekoğullarının egemenliğine girmiştir. Daha sonra Danişmentlilerin , ondan sonra da Bizanslıların eline geçen Bayburt’u Trabzon Valisi Teodor Gabras geri alarak kendi egemenliğini ilan etmiştir. Bayburt Moğol istilasıyla büyük bir yıkıma uğramıştır. Anadolu Selçuklu Sultanı Süleyman Şahın kardeşi Tuğrul Şah 1200 – 1230 yılları arasında Bayburt kalesini yeniden yaptırmıştır. XIV.yüzyılda Akkoyunlu devletinin yönetimine geçen Bayburt yöresi, Yavuz Sultan Selim’in veziri Bıyıklı Mehmet Paşa tarafından 1514’te Osmanlı topraklarına katılmıştır. Bundan sonra Sancak Merkezi yapılmış Erzurum, Tekman ve İspir, Bayburt’a bağlanmıştır.Bayburt’u ziyaret eden Evliya Çelebi Fatih’in 3000 Tireliyi Bayburt’ta iskana mecbur ettiğini yazmaktadır. 1828 yılında Ruslar tarafından işgal edilen Bayburt, Serasker Osman Paşanın topladığı kuvvetlerle Rusları Aydıntepe’ de büyük bir bozguna uğratmıştır. Ancak daha sonra takviye kuvvetlerle geri dönen Ruslar , Serasker Osman Paşayı Kelkit’e kadar geri çekilmek zorunda bırakmışlardır. Ruslar Aydıntepe’ de yenilmenin etkisiyle Bayburt’u yakıp yıkmışlardır. Bayburt’taki Rus işgali Ekim 1829 yılına kadar sürmüştür. Bu arada kale içindeki mahalle içerisinde yaşanamayacak derecede tahrip edilmiştir. I.Dünya savaşında Rus kuvvetleri 2 Mart 1916 tarihinde Kop’a kadar varmışlar, burada ordunun yanında yer alan Bayburt halkı büyük bir direnme göstermiş ve bu savunma tarihe “2.Plevne Savunması” olarak geçmiştir. 16 Temmuz 1916 da Bayburt’a giren Rus Kuvvetleri ve onların işbirlikçisi Ermeniler halka pek çok zulüm yapmışlardır. Ermeniler 1918 yılının Şubat ayında yüzlerce Bayburtluyu mağaralara doldurmuşlar ve diri , diri yakmışlardır. Bayburt bu işgalden 21 Şubat 1918 tarihinde kurtulmuştur. Bu işgal esnasında muhacir olarak Anadolu’nun iç kesimlerine giden Bayburtlular kurtuluşla birlikte yurtlarına geri dönmüşlerdir. Cumhuriyetin ilanından sonra, 1927’ ye kadar Erzurum’ a bağlı olan Bayburt bu tarihten sonra Gümüşhane’nin bir ilçesi olmuş, 1989 tarihinde il statüsüne kavuşmuştur. Bayburt’ta günümüze ulaşan eserlerin başında; Bayburt Kalesi, Saruhan Kalesi, Bayburt Ulu Camisi, Pulur (Gökçedere) Ferahşat Bey Camisi, Sünür (Çayıryolu) Kutlu Bey Camisi, Yukarı Hınzeverek (Çatalçeşme) Camisi, Yakutiye (Yeni) Camisi, Zahit Efendi Camisi, Pulur (Gökçedere) Medresesi, Bedesten (Taşhan), Dede Korkut Türbesi, Şehit Osman Türbeleri, Ahmedi Zencan Türbesi (Kümbet), Sünür (Çayıryolu) Kutlubey Türbesi, Yanbaksı (Güneşli) Kümbeti, Bey Börek (Bamsı Beyrek) Türbesi, Çarşı Hamamı, Bent Hamamı, Paşaoğulları (Gondolotlar) Hamamı, Korgen Köprüsü, Aydıntepe Yer altı Şehri, Çimagil Mağarası, Helva Köyü Buz Mağarası bulunmaktadır.
  17. Merhaba arkadaşlar
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.