Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

_asi_

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2.917
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    2

_asi_ tarafından postalanan herşey

  1. _asi_

    Selçuklu Sarayı

    SELÇUKLU SARAYI Orijinal Adı: Bilinmiyor Bilinen Adları: Selçuklu Sarayı, Sultan Sarayı, Tacirin Sarayı, Pahlavuni Sarayı, Baron Sarayı, Aşağı Şehir Sarayı, Ebu’l Muammeran Sarayı, Kale Yapım tarihi ve Banisi: Kitabesi olmayan yapının inşa tarihi ve banisi bilinmemektedir. Ancak mimari özellikleri ve taçkapı düzenlemesine göre 12. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Yeri: Şehrin kuzeybatı köşesinde, Boston Deresi’ne bakan yamaç üzerinde yer almaktadır. Mimari Tanıtım: Düzgün kesme taşlarla inşa edilen yapı, iki katlıdır. Yamaç eğimine bir bodrum katı yerleştirilmiştir. Zemin kat duvarlarının üst seviyesindeki hatıl yuvaları, üst katın ahşaptan yapıldığına işaret etmektedir ve bu kat günümüze ulaşamamıştır. Bodrum katında, batıda tonozla örtülü biri eyvan olmak üzere 2, doğuda yan yana yerleştirilmiş 3, güneyde iki, kuzeyde ise iç içe düzenlenmiş büyük bir mekan ve kayalara oturan üçgen kısım bulunmaktadır. Bu kattaki mekanlar ve eyvan içte ortak bir koridora açılmaktadır. Beşik tonozla örtülü koridor, üst katın doğu tarafında tabanına açılmış iki delikten kısmen aydınlatılmıştır. Odalarla çevrili alt katın orta bölümünde, üstteki katın üzerine oturtulduğu içi boş iki bölüm halinde üst kata kadar uzanan bir ayak bulunmaktadır. Bu kısım da üst kata açılan küçük bir delikle aydınlatılmıştır. Üst katta girişin karşısında bir eyvan ile yanlarda alt kattaki mekanların üzerinde, aynı tarzda düzenlenmiş mekanlar yer almaktadır. Mekanların açıldığı salonun zemini beyaz sal taşları ile kaplanmıştır. Yapının kuzeyindeki büyük odanın batı ve güney duvarlarında birer küçük niş görülmektedir. Mekanın batı tarafında duvara dayalı olarak yapılmış, büyük bir kurnaya benzeyen, ancak yüzeysel biçimde oyulmuş, içinde yanık izleri bulunan bir blok taş mevcuttur. Diğer odalarda da hemen kapının bulunduğu kısımda yer alan bu unsurlar, ocak olarak kullanılmış olmalıdır. Yapının kuzey tarafında kapıları salona açılan iki mekan daha bulunmaktadır. Küçük boyutlu olanında aşağıya doğru inen bir kanal tespit edildiğinden, bunlar muhtemelen ıslak mekanlardır. Bu mekanları takiben, kapısı doğuda yer alan, güney duvarı önünde seki ve üst seviyede bir niş bulunan büyük bir mekana geçilmektedir. Salonda, giriş eyvanının doğu tarafındaki duvarda, sivri kemerli bir niş yer almaktadır. Niş kemerinin alınlığı kırmızı zemin üzerine kakılan siyah renkli altıgen biçimli taşlar ve bunların arasında oluşan altı kollu yıldız kompozisyonlarıyla süslenmiş, etrafı da zencirek bezemeli bir bordürle kuşatılmıştır. Büyük bir salon içinde yer alan böyle görkemli bir nişin özel bir fonksiyonu olmalıdır. Sarayın kuzeyinde, oda ve ıslak mekanlardan sonra, Bostanlar Deresi’ne doğru uzanan ve yapıya yamuk bir şekil kazandıran, zemini taş döşeli mutfak kısmı yer almaktadır. Yapının doğusunda yer alan ve eyvana açılan büyük taçkapıdan zemin katına girilmektedir. Taçkapı profilli bir silme ile iki bölüme ayrılmıştır. Alt bölüme yarım daire kemerli alınlığa sahip lentolu ve söveli kapı açıklığı yerleştirilmiştir. Alınlık ve kapının etrafı kırmızı renkli taşlardan oluşturulan sekiz kollu yıldız ile bunların arasına yerleştirilmiş siyah renkli haç biçimli taşlarla süslenmiştir. Üst kısma sivri kemerli bir alınlığa sahip pencere açılmıştır. Alınlık ve pencerenin etrafı da kırmızı ve siyah renkli eşkenar dörtgenlerle bezenmiştir. İç mekan kare planlı bir avlunun etrafına yerleştirilmiş farklı boyutlardaki mekanlara sahiptir. Batı yönde, eksende bulunan mekan da eyvan şeklinde düzenlenmiştir. Ana mekana girişin güney duvarında üst kata çıkışı sağlayan merdiven basamaklarının oturtulduğu yuvalar görülmektedir. Saray, 1994 yılında geniş çaplı bir onarım geçirmiştir. Statik problemlerin ortaya çıkması nedeniyle yapısal güçlendirme projeleri, Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün hizmet alımı kapsamında yaptırılmış olup, 2009 yılında ilgili Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na değerlendirme ve onay için sunulacaktır.
  2. _asi_

    Ani Tigran Honents Kilisesi

    TIGRAN HONENTS KİLİSESİ Orijinal Adı: Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi Bilinen Adları: Tigran Honents Kilisesi, Nakışlı Kilise, Boyalı Kilise, Sırlı Kilise Yapım Tarihi ve Banisi: Yapı, doğu cephesindeki kitabeye göre tüccar Tigran Honents tarafından 1215 yılında inşa ettirilmiştir. 1251 yılında batıdaki gavit bölümü, 13. yüzyılın ikinci yarısında da gavitin kuzeyindeki şapel eklenmiştir. Yeri: Ani’nin kuzeydoğusunda, Arpa Çay’ın Tatarcık Deresi’ne doğru inen eğimli yamacı üzerinde yer almaktadır. Mimari Tanıtım: Arpa Çay’ın eğimli yamacının teraslanması ile oluşturulan düz bir alan üzerindeki kilise kırmızı, siyah ve kahverengimsi düzgün kesme taşlarla inşa edilmiştir. Yapı dışta doğu-batı yönünde dikdörtgen, içte haç planlıdır. Batısında kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı gavit vardır ve doğu duvarındaki kapıdan kiliseye giriş sağlanmıştır. Gavitin kuzeyine eklenen şapel doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen plana sahiptir ve güney duvarındaki kapısı ile gavite açılmaktadır. Kilisenin kuzey ve güney cephesi simetrik düzenlenmiştir. Cepheler cephe bitimine yakın seviyeye kadar yükselen, küresel başlıklara sahip iki ince sütunce ve bunları bağlayan on adet yarım daire kör kemerle hareketlendirilmiştir. Eksendeki iki arkadın iki yanındakilerine birer üçgen niş yerleştirilmiş ayrıca, eksendeki iki arkada haç kollarını aydınlatan birer yuvarlak, üst seviyeye de birer dikdörtgen pencere açılmıştır. Batıdan ikinci arkadda bulunan birer yuvarlak pencere ise batıdaki mekana aittir. Alt yüzeyleri damla, üst yüzeyleri geometrik geçme motifleriyle süslü kemerlerin köşeliklerinde, belki de yapının en ilgi çekici ve Selçuklu Dönemi etkilerini yansıtan kıvrık dal, palmet ve rumilerden oluşan bitkisel kompozisyonların arasına yerleştirilmiş, simetrik ya da tek başına kartal, keklik, sülün, horoz, grifon, aslan gibi hayvan figürleri ile hayvan mücadele sahneleri bulunmaktadır. Doğu cephe, ortadaki geniş ve yüksek beş arkadla hareketlendirilmiştir. Merkezdeki arkada, kademeli dikdörtgen çerçeve ile kuşatılmış büyük boyutlu bir, dıştaki iki arkada da, küçük boyutlu, altlı üstlü yerleştirilmiş birer pencere açılmıştır. Batı cephe de, doğu cephe gibi düzenlenmiş, ancak merkeze giriş kapısı yerleştirilmiştir. Batı cephe önüne sonradan eklenen gavit günümüzde büyük oranda yıkılmış durumdadır. Ancak batı yönde dört, güney yönde iki sütunlu olduğu bilinmektedir. Beşik çatı ile örtülü haç kolları arasında yükselen kasnak, silindirik olarak başlayıp dışa taşkın iki silmeden sonra onaltı cepheli hale dönüştürülmüştür. Kasnağın üzerine de bugün üst kısmı yıkılmış durumda olan konik külah yerleştirilmiştir. Kasnağın cepheleri küresel başlık ve kaideye sahip ikişer ince sütunce ve bunları bağlayan yarım daire kemerlerle sınırlandırılmış, cephelere birer atlamalı olarak dikdörtgen biçimli ince uzun birer pencere açılmıştır. Kemerlerin yüzeyi ve köşelikleri zengin bitkisel motiflerle bezenmiştir. Ayrıca kasnağın batı yüzüne rozetler ve kartal motifi yerleştirilmiş, üst kısım da geometrik geçmeli bir kuşakla süslenmiştir. Kilisenin içinde, kare planlı ana mekanın doğusunda bema ve yarım daire biçimli apsis yer almaktadır. Apsisin iki yanında girişleri bemadan sağlanan ve dışta apsisle birlikte düz duvarla sınırlandırılmış birer pastophorion odası bulunmaktadır. Naosun orta bölümü pandantif geçişli kubbe, apsis yarım kubbe, haç kolları ve bema ise beşik tonozla örtülüdür. Yapının en önemli özelliklerinden biri duvar resimleridir. Yapının içinin tamamıyla resimlenmesi Ermeni mimarisinde nadir rastlanan bir özelliktir. Bu nedenle araştırmacılar tarafından Gürcü etkisi ve Gürcü sanatçılar tarafından yapıldığı tartışılmaktadır. Duvar resimlerinin dikkat çekici diğer özelliği ise İncil ve Tevrat konulu sahnelerin yanı sıra, Hıristiyanlığı Ermeniler arasında yayan Aziz Krikor Lusoraviç’in hayatı ile ilgili çok sayıda sahnenin yer aldığı tek örnek olmasıdır. Kilisenin, Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 23 Aralık 2006 tarih ve 504 sayılı kararı ile rölöve, restitüsyon ve rölöve projeleri onaylanmış, çatı ile ilgili yapılan değişiklik nedeniyle revize-restorasyon onaması için 10 Eylül 2007 tarih ve 715 sayılı ilke kararı alınmıştır. Mevcut projeler doğrultusunda Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün denetiminde restorasyon çalışmaları devam etmektedir.
  3. _asi_

    Ani Surp Arak’elots Kilisesi

    SURP ARAK'ELOTS KİLİSESİ Orijinal Adı: Surp Arak’elots Kilisesi Bilinen Adları: Aziz Havariler Kilisesi, Apostle Kilisesi, Kervansaray Yapım Tarihi ve Banisi: Yapı, kitabesine göre 1031 yılında Prens Vahram Pahlavuni tarafından ağabeyi Krikor’un anısına yaptırılmıştır. 1217 yılında güneyine bir gavit eklenmiştir. Yeri: Abughamrents Kilisesi’nin kuzeydoğusunda yer almaktadır. Mimari Tanıtım: Kırmızı, siyah ve kahverengimsi düzgün kesme taşlarla inşa edilen yapı dışta doğu-batı yönünde dikdörtgen, içte tetrakonchos (dört yapraklı yonca) planlıdır. Güneyinde kilise ile aynı doğrultuda dikdörtgen planlı gavit yer almaktadır. Yapının kilise kısmı günümüzde önemli ölçüde yıkılmış durumdadır, kuzey bölümü nispeten ayaktadır. Bu nedenle yapının cephe özellikleri hakkında bir şey söylemek zordur. Kalıntılardan yapının girişlerinin kuzey ve güney cephe eksenlerinde yer aldığı görülmektedir. Daha önceki çalışmalarda yayınlanmış planlara göre ise, merkezdeki kare planlı mekanın kubbeyle örtüldüğü anlaşılmaktadır. Doğudaki konch apsis olarak değerlendirilmiştir ve ana mekana geniş kemerlerle açılan konchların örtüsü yarım kubbedir. Koncların arasında üzerleri kubbeyle örtülü, apsidiollü birer mekan bulunmaktadır. Kilisenin güneyine eklenen gavit daha sağlam durumdadır. Doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı mekan, batıdaki daha geniş, kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı iki bölüme ayrılmıştır. Gavitin doğu cephesi Selçuklu geleneğinde düzenlenmiştir. Merkezde, burmalı kaval silmeyle oluşturulmuş sivri kemerle kuşatılmış mukarnas kavsaralı taçkapı yer almaktadır. Taçkapının iki yanında simetrik olarak yerleştirilmiş, zeminden örtü seviyesine kadar yükselen ikişer üçgen niş bulunmaktadır. Nişlerden dıştakinin tepe kısmı istiridye motifi, diğeri mukarnas ile doldurulmuştur. Kapının ve nişlerin arasında kalan yüzeyler geometrik geçme motifleriyle bezenmiştir. Mekanın örtü sistemi de ilgi çekicidir. Bölümlerin üzeri, çapraz atılmış dışa taşkın takviye kemerleri ile dörde bölünmüş ve her bölüm kırmızı ve siyah taşlarla oluşturulmuş geometrik desenli farklı tonoz biçimiyle örtülmüştür. İki mekanın arasında kalan kısım ise, zengin mukarnas dolgulu kubbeye sahiptir. Yapı, taçkapısı ve örtü sisteminin Selçuklu yapıları ile olan benzerliği ve binanın mali işlerle ilgili olarak kullanılması nedeni ile kervansaray olarak da adlandırılmaktadır.
  4. _asi_

    Ani Surp Amenap’rkitch Kilisesi

    SURP AMENAP'RKITCH KİLİSESİ Orijinal Adı: Surp Amenap’rkitch Kilisesi Bilinen Adları: Redeemer Kilisesi, Church of the Holy Saviour, Church of the Holy Saviour of All, Halaskar Kilisesi, Keseli Kilise Yapım Tarihi ve Banisi: Kilise, cephesinde yer alan inşa kitabesine göre 1035 yılında Marzban Ebu'l Garip tarafından inşa ettirilmiştir. Cephede bulunan diğer kitabelerde 1193 yılında gavit, 1227 yılında çan kulesi eklendiği, 1342 yılında da Prens Vahram Zakarid’in Mimar Vasil’e kubbeyi onarttırdığı yazılıdır. Yeri: Ani’nin kuzeyinde yer almaktadır. Mimari Tanıtım: Sarı, pembemsi ve gri renkli düzgün kesme taşlarla inşa edilen kilise, tek basamaklı, daire planlı bir platform üzerine yerleştirilmiş olup dışta ondokuzgen, içte oktakonchos (sekiz apsisli) planlıdır. Bugün doğu yarısı yıkılmış durumda olan kilisenin cepheleri, küresel başlık ve kaidelere sahip çifte sütunceleri bağlayan kademeli kör kemerlerle hareketlendirilmiştir. Batı eksende bulunan kemer gözüne, omega biçimi kemerle taçlandırılmış bir mazgal pencere açılmış, bunun güneyindekine ise bir haçkar yerleştirilmiştir. Konchları örten tek pahlı çatıdan sonra, silindirik kasnak üzerindeki kubbe bulunmaktadır. Kasnağın yüzeyi küresel başlık ve kaideye sahip çifte sütunceleri bağlayan kör kemerlerle kuşatılmış, her kemer gözüne birer pencere açılmıştır. Pencerelerden sadece batıdakinin üzerine omega biçimi kemer yerleştirilmiştir. Bunun güneyindeki kemer gözünde ise bir kartal figürü bulunmaktadır. Kemerlerin yüzeyi ve kasnağın üst kısmı çepeçevre zengin geometrik geçme motiflerle süslenmiştir. Yapının tek girişi güney cephededir. Profilli lento ve söveli kapının üst kısmı dendanlı ve profilli bir arşitravla sınırlandırılmıştır ve bu özelliği ile antik yapıların kapısını andırmaktadır. İçte konchlar merkezdeki daire planlı mekana birer kemerle açılmaktadır. Bu kemerlerin ayağı konchların birleştiği köşelere yerleştirilen sütuncelere oturtulmuştur. Sütuncelerin üst kısmından itibaren, üç kademeli, dışa taşkın bir silme tüm duvarları dolanmaktadır. Bugün yapının doğu yarısı yoktur. Ancak eski planlarda, doğudaki konchun daha büyük boyutlu olduğu ve apsis olarak değerlendirildiği, iki yanında, batıdaki konchlara açılan küçük boyutlu birer pastophrorion hücresinin yer aldığı görülmektedir. Konchlar yarım kubbe, merkezdeki mekan ise, silindirik kasnak üzerinde yer alan kubbe ile örtülmüştür. Kalan izlerden duvarlarda freskoların olduğu anlaşılmaktadır. Konchların yarım kubbesinde yer alan, “Son Akşam Yemeği” sahnesi ile İncil yazarları tespit edilebilmektedir. Kilisenin rölöve, restitüsyon ve restorasyon projesi, Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün hizmet alımı kapsamında yaptırılmış olup ilgili Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na değerlendirme ve onay için sunulacaktır.
  5. _asi_

    Ani Ebu’l Manuçehr Camii

    MANUÇEHR CAMİİ Orijinal Adı: Bilinmiyor Bilinen Adları: Ebu’l Manuçehr Camii Yapım Tarihi ve Banisi: 1064 yılında Ani’yi fetheden Alparslan, şehrin idaresini Şeddatlı Emiri Ebu’l Esvar’ın oğlu Manuçehr’e bırakmış, Manuçehr de şehri imar etmiştir. Manuçehr’in ilk yaptırdığı yapılardan birinin Manuçehr minaresi olduğu ve Gazneliler’in zafer kuleleri gibi tek başına bir anıt olarak yaptırıldığı düşünülmektedir. Araştırmacılar yapıyı, N. Khanikof tarafından 1847 yılında tespit edilen, şimdi yıkılmış durumdaki batı cephede yer aldığı belirtilen, çiçekli kufi hatla yazılmış kitabeye göre 1086 yılına, Manuçehr dönemine tarihlendirmişlerdir. Batı cephede iki kitabe daha tespit edilmiştir. Biri M. Brosset, W. Barthold ve N. Khanikof tarafından okunmuştur ve Ebu Said Bahadır Han’ın halktan alınan yasal olmayan vergileri sınırlandırmasıyla ilgili olduğu belirtilmiştir. Diğer kitabe ise eksik olduğundan mahiyeti tam anlaşılamamıştır. Yeri: Ani’nin yaklaşık orta kısmında, Arpa Çay’a bakan yamacın kenarında yer almaktadır. Mimari Tanıtım: Kırmızı ve siyah renkli düzgün tüf taşlarıyla inşa edilen yapının doğu kısmı, yamaç eğiminden dolayı fevkanidir. Harim kısmı mihrap duvarına dik uzanan, ortadaki daha geniş üç sahna ayrılmıştır. Caminin batı cephesinin tamamı, güney cephesinin ise batı bölümü yıkılmış durumdadır. Yapının doğu cephesinde dört, kuzey cephesinin doğu kısmında bir adet olmak üzere yarım daire kemerli toplam beş büyük penceresi bulunmaktadır. Doğu cephedeki pencerelerin üstlerine, havalandırma işlevi gören dikdörtgen biçimli birer küçük açıklık yerleştirilmiştir. Ayrıca bu cephede bodrum katındaki mekanlara açılan farklı boyutlarda, dikdörtgen biçimli dört pencere daha yer almaktadır. Yapının kuzeybatı köşesinde minare bulunmaktadır. Kare bir kaide üzerine oturan minare sekiz cephelidir ve şerefesine kadar olan kısmı mevcuttur. Güneyinde yer alan yarım daire kemerli kapısı caminin batı sahnına açılmaktadır. Minarenin camiye bağlanış biçimi ve caminin 12. birimi içinde yer alması sebebiyle, camiden önce yapılmış olduğu, kuzey taraftaki çarpıklığın da buna bağlı geliştiği düşünülmektedir. Harime girişi sağlayan kapı, batı cephenin kuzeyine yerleştirilmiştir, ancak günümüze eşiği ulaşabilmiştir. Harim kısmı, yüksek kaide ve başlıklara sahip silindirik gövdeli sütunlar ve bunları bağlayan yarım daire kemerlerle farklı boyutlarda birimlere ayrılmış, bu birimlerden batıdakiler büyük oranda yıkılmıştır. Mevcut birimlerin üzeri, kırmızı ve siyah taşlarla oluşturulmuş geometrik bezemelere sahip farklı biçimdeki yıldız ve aynalı tonozlarla örtülmüştür. Orta sahında, kuzeyden ikinci tonozun üzerinde bir aydınlık açıklığı bulunmaktadır. Orta sahnın güneyinde yer alan mihrap tamamen yıkılmıştır. Bu nedenle özellikleri hakkında bir şey söylemek mümkün değildir. Caminin doğu kısmında, hem üstteki zeminin kaymasını önlemek hem de yapının oturtulacağı alanı tesviye etmek amacıyla fevkani yapılan kısma, üzeri beşik tonoz ile örtülü dört mekan yerleştirilmiştir. Aydınlığın altında yer alan açıklıktan merdivenle inilen mekanlar eyvan biçimindedir. Caminin, Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 08 Ağustos 2007 tarih ve 507 sayılı kararı ile onaylanan rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri doğrultusunda Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün denetiminde restorasyon çalışmaları devam etmektedir.
  6. _asi_

    Ani Küçük Hamam

    KÜÇÜK HAMAM Orijinal Adı: Bilinmiyor Bilinen Adları: Küçük Hamam Yapım Tarihi ve Banisi: Hamamın Tigran Honents vakıfları içinde yer aldığı sanılmakta ve kilisenin inşa tarihi olan 1215 yılından daha erken tarihli olduğu düşünülmektedir. Yeri: Ani’nin kuzeydoğusunda, Tigran Honents Kilisesi’nin yer aldığı eğimli arazinin üst kısmındaki düzlükte yer almaktadır. Mimari Tanıtım: Tamamen toprak altında iken kazılarla ortaya çıkarılan yapı batıda yer alan dikdörtgen planlı soğukluk ve ılıklık ile dört eyvanlı ve dört köşe hücreli bir sıcaklıktan oluşmaktadır. Yapının külhan kısmı sıcaklık bölümünün güneydoğusunda yer almaktadır. Kalan izlerden sıcaklığın kubbe ile örtülü olduğu anlaşılmaktadır.
  7. _asi_

    Ani Kız Kalesi

    KIZ KALESİ Orijinal Adı: Surp Hovhannes Kilisesi Bilinen Adları: Aghjkaberd Kilisesi, Kız Kalesi Kilisesi, Kız Kalesi, Zak’aria Kilisesi Tarihi ve Banisi: Mimari özelliklerine göre 13. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Yeri: Şehrin güney ucunda, sarp uçurumun kenarında yer almaktadır. Mimari Tanıtım: Kırmızı, sarı ve kahverengi düzgün kesme taşlarla inşa edilen yapının güney ve batı duvarı 1960 depreminde yıkılmıştır. Yapı dışta doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen, içte haç planlıdır. Günümüze ulaşan doğu ve kuzey cephede eksene simetrik yerleştirilen birer üçgen niş bulunmaktadır. Yapının simetrik planlandığı göz önüne alındığında, batı ve güney cephede de olmalıdır. Kuzey cephe, sütunceleri bağlayan kör kemerlerle hareketlendirilmiştir. Her iki cephede de, eksende, bemezeli omega biçimi kemerle taçlandırılmış birer mazgal pencere bulunmaktadır. Kuzey cephede, üst seviyede bir mazgal pencere daha vardır. İçte merkezdeki kare planlı mekana açılan haç kollarından batıdaki, diğerlerine göre daha uzundur. Doğuda yarım daire planlı apsis bulunmaktadır. Apsisin ve batı haç kolunun iki yanında, bu bölümlere açılan, doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı, apsidiollü ve iki katlı birer mekan yer almaktadır.
  8. _asi_

    Ani Kaya Şapeli

    KAYA ŞAPELİ Orijinal Adı: Bilinmiyor Bilinen Adları: Kaya Şapeli Yapım Tarihi ve Banisi: Bilinmiyor Yeri: Selçuklu Sarayı ile Gagik Kilisesi arasındaki kayalıklarda yer almaktadır. Mimari Tanıtım: Tamamıyla kayaya oyularak yapılan kilisenin güneybatısı yıkılmış durumdadır. Doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı yapının doğusunda yer alan yarım daire planlı apsis, iki yanda yine kayalardan şekillendirilerek yapılmış, küresel başlıklara sahip iki sütunce üzerine oturtulan bir kemerle naosa açılmıştır. Doğu duvarı ekseninde alt seviyeye bir niş açılmıştır. Sağlam kalan kuzey duvar da, apsisin iki yanındaki sütuncelerle aynı özelliklere sahip bir sütunce üzerine yerleştirilen kademeli yarım daire kemerle iki bölüme ayrılmıştır. Naosun üzeri tonoz, apsis ise yarım kubbe ile örtülmüştür.
  9. _asi_

    Ani iç kale

    İÇ KALE TETRAKONCHOS PLANLI KİLİSE Orijinal Adı: Bilinmiyor Bilinen Adları: İç Kale Tetrakonchos Kilise Yapım Tarihi ve Banisi: - Yeri: Sarayın güneyindedir. Mimari Tanıtım: Yapı günümüze ulaşamamıştır. Ancak daha önceki yayınlarda yer alan çizimlerinden anlaşıldığına göre dışta düzgün olmayan sekizgen, içte tetrakonchos (dört yapraklı yonca) planlıdır. Doğu cephede iki, kuzeybatı ve güneybatı cephede birer üçgen niş yer almıştır. İç mekana batı cephe eksenindeki kapıdan girilmektedir. Merkezdeki mekana açılan konchlardan doğudaki apsis olarak değerlendirilmiştir. Apsisin iki yanında, batıdaki konchlara açılan, apsidiollü birer pastophrorion hücresi bulunmaktadır. _____________________________________________________________________________________________________ HEKSAKONCHOS PLANLI YAPI Orijinal Adı: Bilinmiyor Bilinen Adları: İç Kale Manastırı, St. Eghia Kilisesi Yapım Tarihi ve Banisi: Kitabesi yoktur. Araştırmacılardan bazıları plan tipine göre 10.-11., cephedeki süslemelerine göre ise 13.-14. yüzyıllara tarihlendirmektedir. Yeri: İç kalenin güneydoğu ucunda yer almaktadır. Mimari Tanıtım: Sarı, kırmızı ve pembe renkli düzgün kesme taşlarla inşa edilen yapı, dışta düzgün olmayan ongen, içte heksakonchos (altı yapraklı yonca) planlıdır. İkisi doğuda olmak üzere cephelere toplam altı üçgen niş yerleştirilmiş, kuzeybatı bölüme de aralıklarla mazgal tipi üç pencere açılmıştır. Konchların üzerini örten sundurma çatının üzerinde, ana eksenlerinde birer pencere bulunan silindirik kasnak yükselmektedir. Kasnağın üst kısmıyla birlikte örtüsü yıkılmış durumdadır. Giriş, güneybatı kenarda yer almaktadır. İç mekanda konchlar birer kemerle ana mekana açılmıştır. Doğudaki konch apsis olarak değerlendirilmiştir ve iki yanında, batıdaki konchlara açılan, apsidiollü birer pastophorion hücresi vardır. Konchların birleştiği duvarların üst seviyelerine yerleştirilen başlıklar sivri birer kemerle bağlanmış, bunların da üzerine kasnak oturtulmuştur. _________________________________________________________________________________________________ KAMSARAGANLAR SARAYI Orijinal Adı: Bilinmiyor Bilinen Adları: Kamsaraganlar Sarayı, İç Kale Sarayı Yapım Tarihi ve Banisi: Yapının inşa tarihi hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak 5. yüzyıla ait tarihî kaynaklarda Ani şehrinin adının geçmesi nedeni ile ilk olarak bu yüzyılda ve Kamsaragan ailesi tarafından inşa ettirildiğini kabul etmek gerekir. Devamlı elden geçirilen yapının en son onarımının 13. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Yeri: İç kalenin kuzey kesiminde, sur duvarları üzerinde yer almaktadır. Tanıtım: Günümüze çok harap bir şekilde ulaşan yapı farklı plan özellikleri gösteren tonozlu mekânlar ve salonlardan oluşmaktadır. Bazı mekanların çift katlı olduğu düşünülmektedir. __________________________________________________________________________________________________ SARAY KİLİSESİ Orijinal Adı: Surp Sarkis-Surp Toros Kilisesi Bilinen Adları: Saray Kilisesi Yapım Tarihi ve Banisi: Sarayın güneydoğusunda bir kilise yer almaktadır. Yapı, güney duvarında bulunan kitabeye göre 622 yılına tarihlenmektedir ancak, banisi bilinmemektedir. Yeri: İç kalede, sarayı kuşatan sur duvarları içinde, sarayın güneydoğusuna bitişik bir konumda yer almaktadır. Mimari Tanıtım: Sadece kuzey duvarı günümüze ulaşmış yapı, eski yayınlardaki çizim ve fotoğraflarına göre doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. Batı ve güney cephede eksende, kuzey cephede de eksenin doğusunda olmak üzere toplam üç kapısı vardır. Kuzey ve güney duvarı, köşeleri sütuncelerle yuvarlatılmış duvardan taşıntılı payeler ve bunları bağlayan yarım daire kemerlerle üç bölüme ayrılmıştır. Doğudaki apsis yarım daire planlıdır ve doğu duvarındaki mazgal pencere ile aydınlatılmıştır. Mekanın üzeri içte kemerlerle takviye edilmiş beşik tonoz, dışta kırma çatı ile örtülmüştür. Kalıntılar arasında bulunan parçalar, yapının zengin süslemelere sahip olduğuna işaret etmektedir. Kilisenin kuzeyindeki kapıdan, 10. yüzyılda eklendiği düşünülen şapele geçilmektedir. Doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı şapelin kuzey ve güney duvarı, birer paye ve bunları bağlayan kemerlerle iki bölüme ayrılmış, doğu kısma yarım daire planlı apsis yerleştirilmiştir. Mekanın üzeri, bir kemerle takviye edilmiş beşik tonozla örtülmüştür. ____________________________________________________________________________________________________ MIDJNABERD KİLİSESİ Orijinal Adı: Bilinmiyor Bilinen Adları: Mijdnaberd Kilisesi, Prens Çocuklarının Mezar Şapeli, İç Kale Kilisesi Yapım Tarihi ve Banisi: Yapının kitabesi bulunmamaktadır. Ancak mimari özelliklerine göre 11. yüzyılın ikinci çeyreğine tarihlendirilmektedir. Yeri: Sarayın güneydoğusunda, aşağı kesimde yer almaktadır. Mimari Tanıtım: Kilise 1966 yılındaki depremde tahrip olmuştur ancak, kalıntılar ve eski yayınlardaki çizim ve fotoğraflarına göre, düzgün kesme taşlarla inşa edildiği ve dışta doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen, içte haç planlı olduğu anlaşılmaktadır. Yapının her cephesinde eksene simetrik olarak yerleştirilmiş birer üçgen niş ile üst seviyede birer mazgal pencere yer almaktadır. Yapının üzeri, ana eksenlerinde birer mazgal pencerenin bulunduğu, silindirik kasnak üzerindeki konik külah ile örtülüdür. Kuzey cephedeki giriş kapısı, Surp Amenap’rkitch (Halaskar, Yarım Kilise) ve Surp Arak’elots (Aziz Havariler, Kervansaray) kiliselerinin kapılarında olduğu gibi, üzeri yumurta dizili lento ve sövesiyle antik yapıların kapılarını andırmaktadır. İç mekan, merkezdeki kare planlı mekana açılan haç kolları ile genişletilmiş olup doğu haç kolu bemadır. Bemadan sonra yer alan yarım daire planlı apsisin iki yanında, apsidiollü birer pastophorion hücresi bulunmaktadır.
  10. _asi_

    Ani harabeleri surları

    ANİ HARABELERİ SURLARI Bugünkü Ocaklı Köyünün bitişiğinde Arpaçay Nehrinin batı yakasında Bostanlar Deresi ile Mığmığ Deresi arasında kalan 5 hektarlık bir arazi üzerinde bulunan ANI ÖREN YERİ'ndeki mimari kalıntılar Sassani, Ermeni, Selçuklu kültür ve sanatının etkilerini taşımaktadır. Kenti kuzey ve doğudan çevrine surlar Kral III. Sambat tarafından yaptırılmış, 11. yüzyılda ise ŞEDDADLI Beyliği tarafından 3.sur sistemi yapılmıştır. Antik Kente 7 giriş kapısı açılmaktadır. Bunlardan Arslanlı Kapı kentin ana kapısı durumundadır. Arslanlı Kapının sağındaki kufi SELÇUKLU kitabesi ŞEDDADLI Beyi Ebul Menucehr tarafından yaptırılmıştırl. Tüf taşından yapılan surlar 4500 m. uzunluğunda olup, sık aralıklarla yerleştirilen kulelerle güçlendirilmiştir. Kentin güneyindeki Orta Anı surları ise. 10. yüzyılın başında Kral Aşot III tarafından yaptırılmıştır. Aslanlı Kapı Anı Örenyeri'nin dış cephe surlarını çevreleyen surların yavşan düzüne bakan kısmında bulunan ana giriş kapısının bircçi surlar sisteminin arkasındaki ikinci sur sistemi üzerinde Selçukluların 1064 yılında Anı'yı fethetmesinden sonra ana giriş kapısına Selçukluların simgesi olan Arslan kabartmasını yapmışlardır. 1.50 x 1 mt. ebadındaki Arslan kabartması ayakta yürür vaziyette resmedilmiştir. Mimari çağı 11. yüzyıldır. Diger Kapıları ise Divin Kapısı, Bey Sekisi Kapısı, Mığmığ Kapısı, Acemağılı Kapısı, Hıdırellez (Santrançlı)Kapısı, Çiftebeden (Kars) Kapısı, Eğribucak Kapısından oluşmaktadır. Dış Surlar Anı Ören Yerinin ilk kurulduğu 8. yüzyıl başlarında Bağratlı Krallığı tarafından başkent ilan edildikten sonra Anı şehrinin etrafı Kral II. Sembat tarafından tek sıra surlarla çevrilmiştir. Tamamı Tüf taşından yapılan surların yüksekliği 7-8 mt.'dir. 1064 yılında Selçuklular'ın Anı'yı fethetmesinden sonra surlar ikinci bir sur sistemi ile yeniden desteklenmiştir. Mimari çağı 9. yüzyıldır. Dış cephe surları 1995 yılında restorasyon çalışmalarına başlanmış olup halen devam etmektedir.
  11. _asi_

    Ani Gürcü Kilisesi

    GÜRCÜ KİLİSESİ Orijinal Adı: Surp Stephanos Kilisesi Bilinen Adları: Gürcü Kilisesi Yapım Tarihi ve Banisi: Yapının inşa tarihini veren bir kitabesi yoktur ancak, üzerinde 1218 tarihli Gürcüce bir ferman yer almaktadır. Gürcüler şehri ilk olarak 1161 yılında ele geçirdiklerine göre yapı 1161 ile fermanın tarihi olan 1218 yılları arasında, olasılıkla 13. yüzyılın başlarında yapılmış olmalıdır. Yeri: Surp Arak’elots Kilisesi ile Aslanlı Kapı arasında, ana yolun batısında yer almaktadır. Mimari Tanıtım: Kırmızı ve gri renkli düzgün kesme taşlarla inşa edilen yapıdan günümüze sadece kuzey duvarı ulaşmıştır. Ancak kalıntılardan, dışta doğu-batı yönünde dikdörtgen, içte tek nefli plana sahip olan yapının iki katlı olduğu anlaşılmaktadır. Doğuda yarım daire planlı bir apsisi vardır. Her iki kat da beşik tonozla örtülüdür ve yapı dıştan beşik çatıyla kapatılmıştır. Mevcut kuzey duvar, eşit aralıklarla yerleştirilmiş iki sütunce üzerine oturtulan kademeli yarım daire kemerlerle bölümlenmiştir. Bu sütuncelerin arasına, duvarı üst seviyede sınırlandıran profilli kornişe kadar yükselen birer sütunce daha yerleştirilmiştir. Bu sütuncelerin üzerine ise, tonoz örtüyü destekleyen takviye kemerleri oturtulmuştur. Doğudaki kemer gözüne kabartma olarak Meryem’in Elizabeth’i Ziyareti, bunun batısındakine ise Meryem’e Müjde sahnesi işlenmiştir.
  12. _asi_

    Ani Gagik Kilisesi

    GAGİK KİLİSESİ Orijinal Adı: Surp Krikor Kilisesi Bilinen Adları: Gagik Kilisesi, Kral Gagik Katedrali, Gagikashen, Gagkashen Yapım Tarihi ve Banisi: Kazılarda ele geçirilen kitabelere göre kilise I. Gagik (990-1020) tarafından yaptırılmıştır. Yazılı kaynaklarda yapının inşasına 995 yılında başlandığı ve 1000 yılında tamamlandığı belirtilmektedir. Yapının mimarının aynı yıllarda Ani Katedrali’ni inşa eden Trdat olması muhtemeldir. Yeri: Ani şehrinin kuzeybatı kesiminde, Bostanlar Deresi’ne bakan yamaçta yer almaktadır. Mimari Tanıtım: Yapı N. Marr tarafından yapılan kazılar sonrasında temel seviyesinde tespit edilmiş ve alt kat planı saptanmıştır. Buna göre yapının alt katı dışta rotond, içte etrafı dehlizle çevrelenmiş tetrakonchos (dört yapraklı yonca) plana sahiptir. Düzgün kesme taşlarla inşa edilen yapı, üç basamaklı bir platform üzerine oturtulmuştur. Rotondun ana eksenlerine doğudaki hariç birer giriş kapısı açılmıştır. Doğu eksende ise, bir kapı ile içteki dehlize açılan, doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı, apsisli küçük bir şapel bulunmaktadır. Rotondun dış yüzeyinde, eşit aralıklarla yerleştirilmiş, küresel altlıklara sahip çifte sütunce kalıntıları görülmektedir. Bunlar muhtemelen üst seviyede kemerlerle birleşmekteydi ve her bir kemer gözünde birer pencere açıklığı mevcuttu. İçte merkezdeki kare planlı mekan köşelerde yer alan “M” şeklindeki büyük birer paye ile sınırlandırılmıştır. Bu mekana dört yönden açılan konchlar, altı sütunun taşıdığı kemerli açıklıklar şeklinde düzenlenmiştir. Bu özelliklerine göre yapı Patrik III. Nerses tarafından 642-662 yıllarında Ermenistan’da inşa ettirilen Zvartnos Katedrali’nin bir benzeri niteliğindedir. Bu nedenle araştırmacılar restitüsyon önerilerini de Zvartnos Katedrali’ne göre yapmaktadırlar.
  13. _asi_

    Ani Kızlar Manastırı

    KIZLAR MANASTIRI Orijinal Adı: Surp Hripsime Manastırı Bilinen Adları: Kızlar Manastırı, Bakireler Manastırı, Kutsal Rahibeler Manastırı, Kusanac/Kusanats Vank Yapım Tarihi ve Banisi: Kitabesi olmayan yapı, mimari özelliklerine göre 11. yüzyılın ikinci çeyreğine tarihlendirilmektedir. Yeri: Arpaçay’ın kuzey yamacında yer almaktadır. Mimari Tanım: Yüksek duvarlarla çevrili manastır Azize Hripsime’nin rahibelerine adanmıştır ve günümüze en iyi biçimde ulaşan yapısı kilisedir. Oldukça küçük boyutlu olan kilise, kırmızı renkli düzgün kesme taşlarla inşa edilmiştir ve dışa da yarım daireler şeklinde yansıtılan heksakonchos (altı yapraklı yonca) plana sahiptir. Batısında kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı bir gavit vardır ve bu mekanın doğu duvarındaki kapıdan kiliseye giriş sağlanmıştır. Güney yönde yer alan şapel ise kiliseye bitişik yapılmıştır. Yapının her bir cephesi, küresel başlık ve kaidelere sahip çifte sütunceleri bağlayan yarım daire biçimli üçer kör kemerle hareketlendirilmiştir. Yüzeyleri farklı geometrik geçme ve bitkisel motiflerle bezenmiş kemerlerden bazılarının alınlıklarına, yine geometrik bezemeli rozetler ile hayvan figürleri yerleştirilmiş, kemer köşelikleri de kıvrık dal, rumi ve palmet motifleriyle doldurulmuştur. Doğu ve batı cepheye yuvarlak, kuzey cepheye ise yonca biçimi birer pencere açılmıştır. Batı cephe önünde bulunan gavit, günümüze ulaşamamıştır. Ancak eski çizimlerde, kuzey ve güney cephesinin tek kemerli, batı cephesinin de iki sütunu bağlayan iki kemerli bir açıklık şeklinde düzenlendiği görülmektedir. Yapı, yüksek kasnak üzerinde yer alan külah ile örtülmüştür. Silindirik olarak başlayan kasnak,çift sıra kaval silmeden sonra oniki cepheli hale dönüştürülmüş, köşeler küresel başlıklı üçer sütunce demeti ile sınırlandırılarak ana eksenlere birer küçük pencere açılmıştır. Etek kısmı kaval silme demetleri ile zik zak biçiminde nervürlendirilmiş külah, oniki kaburgalı, yarım açık şemsiye formundadır. Kasnak ile nervür arasında kalan üçgen alınlıklar bitkisel motiflerle doldurulmuştur. İç mekana, batı cephe ekseninde bulunan yarım daire kemerli bir kapı ile giriş sağlanmıştır. Atnalı planlı konchlar, duvarların üst kısmındaki kademeli başlığa oturtulan yarım daire kemerlerle merkezdeki mekana açılmaktadır. Konclar yarım kubbe ile örtülmüştür. Konch kemerlerinin üzerini sınırlandıran bilezikten sonra ise silindirik kasnak üzerindeki ana mekanının pandantif geçişli kubbesi yükselmektedir.
  14. _asi_

    Ani ateşgede

    ATEŞGEDE Tarihçe Bu olağandışı yapının temelleri Birinci Dünya Savaşı'ndan kısa bir süre önce Nikoli Marr'ın 1909 yılı kazısı sırasında gün ışığına çıkartılmıştır. Bu kazılardan sonra, ateşgede ihmal edilmiştir ve ona, Ani harita ve tariflerinde yer verilmemiştir. Kalıntıların, M.S. birinci yüzyılın başı ile dördüncü yüzyılın ortalarına ait Zerdüşt "ateşgedesi" olduğu düşünülmektedir. Öte yandan, Hristiyanlığın ilk dönemine ait bir eser, yani dördüncü veyahut beşinci yüzyıla ait bir açık-hava şehitliği (İng. "martyrion") olması da olasıdır. Ermenistan’da pek çok yeraltı şehitliği vardır, ancak açık-hava şehitliğinin başka bilinen örneği yoktur. Amacı her ne olursa olsun, büyük olasılıkla Ani'de süregelen en eski yapıdır ve, eğer bir ateşgede ise, Ani'de Hristiyanlık öncesine ait en az bir önemli yapının var olduğunu kanıtlar. Yapı, daha sonraki bir dönemde, sütunların arasına kavisli duvarların örülmesiyle, bir şapel işlevini görmüştür. 1998 ve 1999 yıllarında, ateşgede, Ani kazıları şefi Prof. Beyhan Karamağaralı tarafından yeniden kazılır. Ne yazık ki, "arkeolojik çalışma" lafı çok gevşekçe kullanılır. Çoğu zaman, etrafta arkeolog yoktur - sadece işçiler ve de başlarında bir çavuş (böylece gerçek modern arkeolojinin koruyup incelemeyi gaye edineceği veriler mahvedilmektedir), ki bu da Karamağaralı’nın raporundaki belirsizlikleri açıklamaktadır ¹. İşin çoğu, Marr'ın kazılarından sonra biriken döküntüyü temizlemekten ve dağılmış sütunları yerleştirmekten ibaretti. I. Justin'in hükümdarlığı döneminden (M.S. 518-527) kalma bir Bizans sikkesi işçiler tarafından bulunmuştur. Bu, Ani'de bu imparatorun dönemine ait bilinen tek örnek olabilir ². Yapının İncelemesi Ateşgedenin kalıntıları, yaklaşık 1.30 m çapında, silindirik kaidelere oturan dört adet kalınca yuvarlak sütundan ibarettir. Sütunlar, 1.80 m aralıkla ve bir kare plan oluşturacak şekilde yerleştirilmiştir. Kolonlar yekpare taştan değil, küçük bloklardan oluşmuştur. Kendileri de üç veyahut dört küçük bloktan oluşan sade sütun başlıkları taşırlar. Rus veyahut Türk kazıcılar tarafından yapının çatısına ait delil bulunamamıştır, ancak sütunların iriliği taştan yapma dam olduğunu ima etmektedir. Bir altar (bu sayfanın sonundaki sikkeye bakınız), muhtemelen bu çatının altında, karenin merkezinde yer alıyordu. Rus kazıcılar, ateşgedeın neye benzeyebilir olduğunu göstermek için varsayıma dayalı bir model çizmişlerdir. Düz bir çatı da aynı derecede mümkündür. Bilinmeyen bir tarihte, yapı, sütunların arasına dört eksedra eklenerek bir şapele dönüştürülmüştür. Bu duvarlar nispeten kabaydı ve Rus kazıcıların zamanında sütun başlıklarına kadar uzanıyor olmalarına karşın, bugün bunlardan geriye pek birşey kalmamıştır. Güney duvarında bir kapı vardır ve doğu apsiste yerden yüksek bir "chancel" (kilisede mihrabın yanında din adamlarına ayrılmış bölge) görülmektedir. Bu yükseltilmiş kısmın yüzü dört kemerlik sıra ile süslenmiştir. Türk ekibinin yürüttüğü kazı sonucunda yakınlardaki bazı yapılar ortaya çıkarılmıştır (bkz. altta Prof. Karamağaralı'nın yayınladığı raporunda sunduğu plandan uyarlamaya). Bunlar şu an sütunların boylarının yarısında bile ulaşmayan (ancak Ruslar zamanında sütun başlıklarına kadar uzanan) vasatça inşa edilmiş duvarların kalıntılarından ibarettir. İşçilik kalitesi bunların daha sonraki bir döneme, yani yapının bir şapele dönüştürülmesinden sonraki döneme ait olduğunu belirtmektedir. Şapelin önündeki duvarlar bir küçük avlu oluşturuyormuşa benzemektedir. Bir yoldan daha ziyade başka bir odacık bu avludan önce yapılagelmişe benzemektedir. Bu, yapının bir haneye bitişik özel bir şapel olduğunu önerir. Belki de cenazeye bağlı işlevi vardı - mihrab apsisinden güneye devam eden duvarın altından çıkan kemik parçalarının düzensiz ve birkaç insana ait olduğu saptanmıştır. Sütunlar, epey pütürlü siyah bazalttan yapılmıştır. Bu, bir istisna dışında, Ani'de bu çeşit taşın kullanılışının tek gözle görülür örneğidir. Kalenin surunda, tamamen aynı cins taştan blokların yeniden kullanılmasıyla inşa edilmiş bir kule vardır. Bunlar, ateşgede kompleksinin başka bölmelerinden (belki de avlu duvarından) veyahut aynı döneme ait başka bir yapıdan alınmış olabilir. Blokların uçlarına işlenmiş oyuklar, büyük blokların kurşun içine yerleştirilmiş demir kırlangıç-kuyruğu mengenelerle birbirine tutturulmasından yararlanan eski taşçılık tekniğiyle inşa edilen bir yapıdan geldiğini göstermektedir. Dört sütun üzerine oturtulmuş kare şeklinde kubbeli Zerdüşt tapınaklarının Ermenistan’da varlığının, Hristiyanlık dönemi Ermeni mimarisinin alameti olan kubbeli ve merkez planlı kiliselerin evrimine katkısı olmuş olabilir.
  15. _asi_

    Ani katedrali

    ANİ KATEDRALİ Orijinal Adı: Surp Asdvadzadzin Kilisesi Bilinen Adları: Ani Katedrali, Azize Meryem Katedrali, Beşik Kilise, Fethiye Camii Yapım Tarihi ve Banisi: Kaynaklar ve kitabelerine göre katedralin yapımına II. Sımbat zamanında başlanmış (980-989), Kral Gagik’in karısı Kraliçe Katranide tarafından 1001 yılında tamamlattırılmıştır. Yapının mimarı Trdat’tır. Yeri: Ani’nin orta kısmında Emir Ebu’l Manuçehr Camii’nin kuzeydoğusunda yer almaktadır. Mimari Tanıtım: Kırmızı, siyah ve kahverengimsi düzgün kesme taşlarla inşa edilen yapı üç basamaklı bir kaide üzerine oturtulmuş olup dışta doğu-batı yönünde dikdörtgen, içte haç planlıdır. Ancak bazı araştırmacılar kubbeli bazilika planına sahip olduğu görüşündedir. Katedralin kuzeydoğu duvarına bitişik olarak kare planlı bir ek mekân, doğu duvarı önünde ise bir şapel ile iki mezar odası bulunmaktadır. Yapıya kuzey, güney ve batı cephe eksenlerindeki birer kapıdan girilmektedir. Katedralin cephelerinde çok sayıda kitabe vardır ve karşılıklı cepheler yaklaşık eş düzenlemeye sahiptir. Kuzey ve güney cephe, ince sütuncelerle bağlanan ve eş yüksekliğe ulaşan doğu bölümde beş, batı bölümde dört adet kör kemer dizisi ile hareketlendirilmiştir. İçteki ilk kemer gözlerine birer üçgen niş yerleştirilmiştir. Doğudaki nişin doğusundaki ilk kemer gözüne bir mazgal pencere ile bunun üst kısmına iki yuvarlak pencere açılmıştır. Güney cephede, batıdaki nişin batısındaki iki kemer gözüne de birer mazgal pencere yerleştirilmiştir. Ancak kuzey cephenin batı bölümü yıkılmış durumdadır. Bu cephelerin, içte haç kollarına denk gelen orta bölümüne, önlerinde şimdi yıkılmış olan bir sundurmanın bulunduğu, yarım daire kemerli birer kapı açılmıştır. Kapıların üstüne ve iki yanına birer pencere yerleştirilmiştir. Üstteki pencereler daha büyük boyutludur ve dışa taşkın düz bir silme ile kuşatılmıştır. İki yandaki pencereler ise güney cephede, yarım daire kemerli çökertme niş içine oturtulmuştur ve nişlerin kemer alınlığına birer kartal motifi yerleştirilmiştir. Cephe alınlıklarında da birer yuvarlak pencere görülmektedir. Güney cephenin bu orta bölümü ile pencere ve üçgen nişleri taçlandıran kemerlerin kuzeydekilerine göre daha süslemeli olması, güney cephenin vurgulandığına işaret etmektedir. Doğu ve batı cephe ise ritmik olarak bir geniş bir dar tutulmuş beş arkadla bölümlenmiştir. Doğu cephede merkezin iki yanındaki arkadlara birer üçgen niş, merkezdeki kemer gözüne büyük boyutlu bir, dıştaki kemer gözlerine ise altlı üstlü yerleştirilmiş iki mazgal pencere açılmış, bunlar omega biçimi kemerle taçlandırılmıştır. Batı cephede ise üçgen nişler yoktur. Merkezdeki kemer gözüne yine önündeki sundurması yıkılmış olan yarım daire kemerli bir kapı, bunun üzerine büyük boyutlu bir ve dıştaki kemer gözlerine daha alt seviyede ve daha küçük boyutlu birer mazgal pencere açılmıştır. Cephe alınlığında da kademeli silmelerle çevrelenmiş yuvarlak bir pencere bulunmaktadır. Beşik çatı ile örtülü haç kolları arasında, deprem nedeniyle yıkılmış olan kasnağın, günümüze ulaşmış silindirik alt bölümü görülmektedir. Katedralin içinde, merkezdeki kare planlı mekan, köşelerde yer alan profilli birer fil paye ile sınırlandırılmıştır ve üzeri pandantif geçişli kubbe ile örtülmüştür. Ancak kubbe günümüze ulaşamamıştır. Merkezdeki mekana açılan haç kollarından batıdaki daha uzundur, doğudaki ise bema olarak değerlendirilmiştir. Bemadan sonra yer alan apsis yarım daire planlıdır. Apsisin alt bölümü, apsis duvarı boyunca devam eden, küresel başlık ve kaidelere sahip çifte sütuncelerin taşıdığı kademeli kemerli on nişle hareketlendirilmiştir. Apsisin iki yanına birer kapı ile batıya, küçük birer koridor ile de apsise açılan, doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı, apsidiollü, iki katlı birer pastophorion hücresi yerleştirilmiştir. Apsis yarım kubbe, diğer bölümler beşik tonoz ile örtülmüştür.
  16. _asi_

    Abulhamrants Kilisesi

    ABULHAMRANTS KİLİSESİ Orijinal Adı: Surp Krikor Lusovoriç Kilisesi Bilinen Adları: Abughamrents/Abulamrenc Kilisesi, Shushan Pahlavuni Şapeli, Polatoğlu Kilisesi Yapım Tarihi ve Banisi: Yapı üzerindeki en erken tarihli kitabe 994 yılını göstermektedir. Ancak kitabede yapının inşa tarihi belirtilmemiştir. Kuzey arkaddaki kitabe 1040 tarihli olup eklerle ilgilidir. Yapının kitabelerinden kilisenin Prens Krikor Pahlavuni tarafından 980 (+) civarında inşa ettirildiği ve 1040 yılında kuzeydeki mekânların eklendiği anlaşılmaktadır. Yeri: Şehrin batısında, Bostanlar Deresi’ne bakan yamaç üzerinde yer almaktadır. Mimari Tanıtım: Kırmızı, siyah ve kahverengimsi düzgün kesme taşlarla inşa edilen kilise dışta onikigen, içte heksakonchos (altı yapraklı yonca) planlıdır. Yapı, üç basamaklı bir kaide üzerine oturtulmuştur. Güneybatı cephesine yarım daire kemerli bir alınlığa sahip giriş yerleştirilmiştir. Alınlıkta bir kitabe yer almaktadır. Cephelere, dönüşümlü olarak bir üçgen niş, bir pencere açılmıştır. İnce uzun mazgal tipi pencereler iki yanda, küresel başlık ve kaideye sahip ikişer sütunce ile sınırlandırılmıştır. Doğu cephe dışında, diğer cepheleri çevreleyen dışa taşkın silme demeti, pencereler ve nişlerin üst kısmında yarım daire biçimli kemerlere dönüştürülmüştür. Doğu cephede, apsise açılan pencerenin üzerine yerleştirilen, kıvrık dallar arasına oturtulmuş küçük rozet çiçeklerle bezeli omega biçimi kemer ve bunun üst kısmında yer alan kitabe ile apsisin dıştan vurgulanması sağlanmıştır. Eksenin iki yanında yer alan ve içteki pastophorion odalarına denk gelen üçgen nişler de bu odaları vurgulamaktadır. Nişler ayrıca üst kısımda, önce iki yandaki sütuncelere oturan yarım daire kemer, bunun da üzerinde bulunan alt yüzeyi geometrik geçme motifleriyle süslü, dışa taşkın silme demetiyle sınırlandırılmıştır. Yapının üzeri yüksek kasnak üzerindeki konik külah ile örtülmüştür. Silindirik gövdeli kasnağın yüzeyi, çift sıra kaval silmelerle oluşturulmuş 12 adet arkadla çevrelenmiş, her arkadın yüzeyine de çift sıra burmalı kaval silme ile kuşatılmış mazgal tipi birer pencere açılmıştır. İçte, merkezdeki daire planlı mekan, yaklaşık atnalı biçimli altı konchla genişletilmiştir. Konchlar, köşelere yerleştirilen ve böylelikle keskin duvar köşelerinin yumuşatılmasını da sağlayan sütunceler üzerine oturan birer kemerle ana mekana açılmış, bu kemerlerin de üzerine merkezdeki mekanı örten pandandif geçişli kubbe yerleştirilmiştir. Sütuncelerle birlikte, duvarlara da oturtulan, alt kısmı burgulu kaval silmeli kademeli başlıkla, içteki görsel etki zenginleştirilmiş, bir zamanlar belki de yapının içini tamamen kaplayan freskolardan izler kemer yüzeylerinde günümüze ulaşmıştır. Kilisenin rölöve, restitüsyon ve restorasyon projesi, Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün hizmet alımı kapsamında yaptırılmış olup ilgili Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na değerlendirme ve onay için sunulacaktır.
  17. _asi_

    Kars kaleleri

    KARS KALESİ (Merkez) Kars’ın kuzeyindeki dik yamaçlı bir tepe üzerinde bulunan Kars Kalesi’ni Saltuklu Sultanı Melik İzzeddin’in emri ile veziri Firuz Akay 1153 yılında yaptırmıştır. Timur’un Anadolu’yu işgali sırasında kale yıkılmış, Osmanlı döneminde Sultan III.Murat’ın isteği ile Lala Mustafa Paşa tarafından 1579 yılında yeniden yaptırılmıştır. Osmanlı kaynakları kalenin yapımında 100.000 asker ve işçi kullanıldığını belirtmektedir. Bunu belirten bir kitabe de dış surların kapısına konulmuştur. Kitabe: "1152 yılında Sultan Melik İzzeddin'in emri ile Veziri Firuz Akay tarafından yaptırılmıştır. Kaleyi 1386 yılında da Timur yerle bir etmiş, 1579 yılında tekrar III. Murat'ın emriyle Lala Mustafa Paşa yeniden yaptırmıştır." Kars Kalesi, 1606 yılında İran Şahı I.Abbas tarafından yıkılmış,1616 ve 1636 yıllarında iki kez onarılmıştır. Bu onarım yapılırken de Kars’a yeni yapılar eklenmiştir. Kale 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda tahribata uğramış, orijinalliğinden kısmen de olsa uzaklaşmıştır. Kars Kalesi’nin çevre uzunluğu 3.500m. olup, 220 burçla takviye edilmiştir. Bu burçlardan ancak yedi tanesi günümüze gelebilmiştir. Doğu-batı yönünde 250.00 m.; kuzey-güney yönünde de yaklaşık 90.m. uzunluğundadır. Bu durumda kalenin tam bir dikdörtgen planı bulunmamaktadır. Kale iç ve dış kale olarak iki bölümden meydana gelmiştir. Dış surlar beş sıra halindedir. Ayrıca önüne derin hendekler kazılmıştır. Asıl kale doğuya yöneliktir. Kalenin 2.080 mazgalı bulunmaktadır. Kalenin dış surları kesme bazalt taşından yapılmıştır. Kalenin üç büyük kapısı bulunmaktadır. Bu kapılardan batıdaki “Su kapısı (Çeribaşı Kapısı), güneyde Kağızman kapısı (Orta Kapı) ve doğuda Behram Kapısı’dır. Bunlardan kuzeydeki ana giriş kapısı kale önündeki bir uçuruma yöneliktir. Kale burcuna ise taş döşeli bir yol ve yolun bitiminde de merdivenlerle ulaşılmaktadır. Kale içerisinde XII.yüzyıldan kalma Moğol saldırısı sırasında 1239 yılında ölen Celal Baba’nın çini kubbeli türbesi, askeri koğuşlar, düz tarlalık alanlar, cephanelik ve bir de mescit bulunmaktadır. Günümüzde kale Kültür Bakanlığı tarafından sit alanı olarak ilan edilmiştir. ANİ SURLARI VE KALESİ (Arpaçay) Kars Arpaçay ilçesinde, Ocaklı Köyü bitişiğinde Arpaçay Nehri’nin batı yakasında, Bostanlar Deresi ile Miğmığ Dereleri arasında kalan yaklaşık 5 hektarlık alanda bulunan Ani kentinin çevresini kuşatan surlar Ermeni Krallarından III. Aşot tarafından yaptırılmıştır. Urfalı Mateos’a göre bu surların yapımı 971-972 yıllarında tamamlanmıştır. Simpad II döneminde de şehrin kuzey ve doğusuna daha geniş olarak dış surlar eklenmiştir. Bu surlar oldukça yüksek burçlarla takviye edilmiştir. Ani İç Kalesi ise, şehrin güney ucunda bir tepenin üzerinde ulunuyordu. Surların zayıf olan yerlerine de 10-12 m. derinliğinde, 500m uzunluğunda hendekler kazılmıştır. Bu hendeklere yapılan su yolları ile de tehlike karşısında içleri Arpaçay’dan getirilen sularla dolduruluyordu. Kalenin ikisi dış, biri de iç olmak üzere üç kapısı bulunuyordu. Ayrıca tehlike anlarında kullanılmak üzere bir de gizli kapısı vardı. Ermeni Kralı Sımpad’ın şehrin çevresine yaptırılan surların uzunluğu 2500 m. yüksekliği de 8-10 m., kalınlığı da l m. idi. Sur duvarları iki yanı cilalı kireçle karıştırılmış, volkanik kum taşından yapılmıştır. Buradaki birici sur dizisinin arkasında ikinci bir sur sistemi bulunmaktadır. Orta Ani surları ise X.yüzyılda Kral III. Aşot tarafından yaptırılmıştır. Selçukluların Ani’yi ele geçirmesi sırasında surların orta kapısı büyük zarar görmüştür. Selçuklular Ani’yi 1064’de fethettikten sonra ana giriş kapısına l.50x1.00 m. ölçüsünde yürür vaziyette bir aslan figürü yerleştirmiştir. Şeddadilerden Ebü-Şüca Menuçehr (l064-1110) surları ve sur kapısını onararak dört satırlık bir de tarihsiz kitabe koydurmuştur. Ayrıca surların içerisine sekiz köşeli kalın ve yüksek minareli Menuçehr Camisi’ni yaptırmıştır. Ani’nin Bagradlıların eline geçmesinden sonra Ani Kalesi hükümet merkezi konumuna getirilmiştir. Bu dönemde de kale İç Kale olarak tanınmıştır. ARKİNA KALESİ (Arpaçay) Kars, Arpaçay ilçesinde Ani’nin kuzeyinde, Arpaçay kıyısında bulunan Arkina Kalesi’nin kimin tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Büyük olasılıkla Ermeniler tarafından yaptırılan bu kalede yaşayan Ermeni ruhani reislerinin olduğu kaynaklardan öğrenilmektedir. Bizanslıların eline geçen kale zaman zaman İran saldırılarına uğramıştır. KIZILTEPE KALESİ (Yervantaşad) (Arpaçay) Kars, Arpaçay ilçesinde Arpaçay ile Aras nehirlerinin birleştiği noktada bulunan Kızıltepe Kalesi, Kral Yervant tarafından M.Ö I.yüzyılda yaptırılmıştır. VIII. Yüzyılda harap olarak onarılan kale kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır. Günümüze kaleden pek az bir duvar kalıntısı gelebilmiştir. MARMAŞEN KALESİ (Arpaçay) Kars, Arpaçay ilçesinde Arpaçay Nehri’nin kıyısında, Kanlıca Köyü’nün olduğu yerde, Ermeni prensi Krikor Bahlavuni’nin oğlu Vahram tarafından XI.yüzyılın başlarında yaptırılmıştır. Bu kale aynı zamanda Ermenilerin bir bakıma dinlenme yeri niteliğinde idi. Selçuklu hükümdarı Alpaslan Ani’yi ele geçirmeden önce oğlu Melikşah bu kaleyi kuşatmıştı. Ancak etrafının su ve hendeklerle çevrili oluşundan ötürü bir sonuç alamamıştı. Ardından kalenin bulunduğu kayalıklar tarafından saldırmış, oradan da bir sonuç elde edememiştir. O günlerde meydana gelen bir deprem kale surlarının bir bölümünü yıkmış ve Melikşah da buradan şehre girmiştir. Kesme taş ve molozdan yapılan etrafı su dolu hendeklerle çevrili kaleden günümüze çok az duvar kalıntısı gelebilmiştir. PAKARAN KALESİ(Arpaçay) Kars Arapaçay ilçesinde Arpaçay’ın kıyısında, Ani’den 3-4 km. uzaklıkta bulunan Pakaran Kalesi’nin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Kaynaklardan XIII.yüzyılın başlarında Gürcülerin bu kaleyi ele geçirdiği, ardından Ermeni Prensi Vartan’ın kaleyi geri aldığı öğrenilmektedir. Timur’un Anadolu istilası sırasında kale, 1394 de Timur tarafından yıktırılmıştır. TUNÇKAYA-KAÇİVAN KALESİ (Kağızman) Kars, Kağızman ilçesine 40 km. uzaklıkta, Tunçkaya Köyü’nde bulunan bu kale Selçuklular döneminde kullanılmıştır. Ancak kalenin daha eski dönemlere kadar indiği sanılmaktadır. Osmanlılar da kaleyi sürekli onarmışlardır. Bu da kalenin önemli bir stratejik konumda olduğunu göstermektedir. Kalenin düzgün bir planı bulunmamaktadır. Kesme taş ve moloz taştan yapılan, dört yönden surlarla çevrili kalenin iki giriş kapısı bulunmaktadır.Günümüze harap bir durumda gelen kale içerisinde bir kilise ile mescit kalıntısı bulunmaktadır. Keçivan Kalesi Kağızman ilçesinin kuzeybatısında yer alan Aladağ’ın hemen eteğindedir. Eski sancak merkezi bir kaledir. Kaynaklar ve halk arasında Keçivan, Geçivan, Geçvan adları ile anılmakta olup, kalenin bulunduğu yerleşim yeri 1960 sonrası Tunçkaya Köyü olarak isim almıştır. ARTAKERS KALESİ (Kağızman) Kars Kağızman ilçesinde, Günindi Köyü (Kers) bulunan bu kalenin yapım tarihi bilinmemektedir. Yüksek kayalık bir alanda bulunan kale kaba taşlardan örülmüştür. Kale yakınında Buzhane denilen mevkide de mağara bulunmaktadır. Kalenin yapımı ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır. Günümüze taş duvarlarından bazı kalıntılar gelebilmiştir. AĞCAKALE (Kağızman) Kars Kağızman ilçesinde bulunan Ağcakalesi’nin ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Bunu belirten bir kitabesi ve kaynaklarda da herhangi bir bilgiye rastlanmamaktadır. Kale kayalık bir tepe üzerinde olup, günümüze ulaşan duvar yükseklikleri 7-8 m., genişliği de ortalama 5-6 m.dir. Sarımsı beyaz taşlardan örülmüş olan kalenin dikdörtgen planlı olduğu sanılmaktadır. KOZLU KALESİ (Kağızman) Kars Kağızman ilçesinin Kuzlu Köyü’nün batısında bulunan kalenin eski bir tarihi olduğu sanılmaktadır. Ancak buna açıklık getirecek bir belgeye de rastlanmamıştır. Kesin olmamakla birlikte, kalenin Urartular döneminden kaldığı sanılmaktadır. Kalenin kuzeybatısında bulunan mağaralardan, tarih öncesi çağlarda bir yerleşim olduğu anlaşılmaktadır. Bu mağaralar iki ve üç katlıdır. Kalenin yanında bir de göl vardır. Moloz taştan duvarları örülmüş ve oldukça yüksek olduğu da günümüze gelen kalıntılarından anlaşılmaktadır. KÖTEK-KÖROĞLU KALESİ (Kağızman) Kars Kağızman ilçesinde Kötek Köyü’nün bir kaç km. batısında bulunan ve yüksekliği 150 m.yi bulan kalenin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Yapımıyla ilgili bir kitabeye rastlanmadığı gibi kaynaklarda da onunla ilgili yeterli bir bilgiye rastlanamamıştır. Kalenin günümüze gelen kalıntılarından planını çıkarabilmek de mümkün olamamıştır. Moloz taştan yapılan kalede yer yer harç da kullanılmıştır. İNKAYA-MİCİNGİRT KALESİ (Sarıkamış) Kars, Sarıkamış ilçesinde, İnkaya (Micingirt) Köyü’nde bulunan kale Saltuklu Mansur Ergin tarafından 1232 yılında yaptırılmıştır. Kayalık bir tepe üzerindeki kalenin bulunduğu alanın çevresinde Urartu kaya mezarları ve Urartu sarnıcının bulunuşu, bu bölgeye daha önceden Urartular tarafından yerleşildiğini göstermektedir. Sonraki dönemlerde bu kaleyi Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Saltuklular ve Osmanlılar kullanmışlardır. Bunu belirten bazı İslam ve Hıristiyan yazılarına taşlar üzerinde rastlanmıştır. Kale dikdörtgen planlı olup, günümüze yalnızca sur duvarlarının bazı bölümleri ulaşabilmiştir. Duvarları kesme ve moloz taştan yapılmıştır. Bugünkü konumuyla kalenin planını çıkarabilmek mümkün değildir. ZİVİN KALESİ (Süngü Taşı) (Sarıkamış) Kars Sarıkamış ilçesi, Zivin Köyü’nün doğusunda sarp kayalar üzerine kurulan bu kalenin ne zaman yapıldığı kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber, kale çevresinde Urartulara ait keramik parçaları bulunmuştur. Buna dayanarak kalenin Urartu döneminde kurulup Selçuklu ve Osmanlı döneminde de kullanıldığı sanılmaktadır. Günümüze son derece harap bir durumda gelmiş olan kalenin sur duvarları büyük ölçüde yıkılmıştır. Kaba moloz taştan yapılan kalede yer yer arazideki kayalardan da yararlanılmıştır.
  18. _asi_

    Kars-Gazi Ahmet Muhtar Paşa Konağı

    Gazi Ahmet Muhtar Paşa KİMDİR? 1 Kasım 1893 yılında Bursa İli Muradiye Mahallesinde doğmuştur. Babası İpekçi Halil Efendinin yanında ilk ve orta tahsilini tamamladıktan sonra 1860 yılında Harp Akademisinden mezun olmuştur. 1877 yılına Sultan II. Abdulhamit tarafından Anadolu ordusu Baş Komutanlığına atanmıştır. Rus Ordusunun Kafkasları geçerek Kars’a saldırması üzerine 1877 yılı ilkbaharında Kars’a gelen Gazi Ahmet Muhtar Paşa Ruslarla 8 ay süren ve 93 Harbi olarak bilinen savaşlarda Baş Komutanlık yapmıştır. Ruslara karşı Başgedikler, Zivin ve Yahni muharebelerini kazanarak Gazi ünvanını almıştır. Ancak Alacadağ Muharebesinde Osmanlı ordusu yenilince Gazi Ahmet Muhtar Paşa Ordusuyla Erzurum’a çekilmiştir. 1913 yılına kadar Osmanlı İmparatorluğunda Ayan Meclisi üyeliği, Mısır Fevkalade Komiserliği ve Sadrazamlık görevlerinde bulunmuş 21 Ocak 1919 yılında İstanbul’da vefat etmiştir. GAMP KÖŞKÜ 19. yüzyılın ikinci yarısında son dönem Osmanlı mimari tarzında iki katlı ve kare planlı olarak yapılan konağın dış cephe duvarları bazalt taşından, çatısı toprak damlı olarak inşa edilmiştir. Konağın giriş cephesi güney istikametinde olup, zemin kat 2 salondan, birinci kat 1 salon ve 3 oda ile bir giriş holünden oluşmuştur. Birinci kat iç mekanında o dönem mimarisinde bölgede çok kullanılan ve PEÇ adı verilen ısıtma sistemi mevcuttur. İç mekan duvarları içerisindB 2001 sonunda ziyarete açılmıştır. Sergi Salonları 2001 yılında Kars Valiliği ve tugay Komutanlığı tarafından restore edilen Konağın 1. katı 1877 – 78 Osmanlı – Rus Savaşı sırasında Kars il merkezi ile Yahnılar tepesindeki tabyalarda bulunan 93 harbi askeri malzemeleri ile Gazi Ahmet Muhtar Paşaya ait fotoğrafların ve haritaların sergilendiği salonlar olarak düzenlenmiştir. Seyyar cam vitrinler içerisinde sergilenen top mermileri, fişekler, süvari at nalları bölgede 93 harbinin geçtiği savaş alanlarından toplanan askeri malzemelerdir. Büyük Salonlar Gazi Ahmet Muhtar Paşa Konağının 1. katındaki büyük salon içerisinde metal koşum takımı aksamları, Rus Ordusunda kullanılan top mermileri ile Osmanlı Ordusunda kullanılan askeri malzemeler bulunmaktadır. Büyük salonun duvarlarına asılan panolar 93 harbinde Osmanlı Ordusunun harekat planları ve savaşı anlatan resim ve gravürlerden oluşmuştur. Güzel Sanatlar Sergi Salonu Gazi Ahmet Muhtar Paşa Konağının restore edilen zemin katı iki bölümden oluşmaktadır. Giriş holünde Etnografik nitelikli dokümanlardan oluşan bir oturma köşesi bulunmaktadır. Diğer salonda ise Galeri Müdürlüğü bünyesinde kişisel sergi açmak isteyen amatör ve profesyonel sanatçıların resim v.b çalışmaları sergilenmektedir. Gazi Ahmet Muhtar Paşa Büstü 1877 – 1878 Osmanlı – Rus Savaşları olarak bilinen 93 harbinin kahramanı Gazi Ahmet Muhtar Paşa Osmanlı İmparatorluğunun iki cephede savaştığı ve devletin en sıkıntılı döneminde Doğu Cephesinde Rus Ordularını üç kez yenerek Rusların Erzurum’dan öteye geçmesine fırsat vermemiş önemli komutanlardan birisidir. Kars İlinde Gazi Ahmet Muhtar Paşanın karargah binası olarak kullandığı Konağını bahçesinde bulunan paşa’ya ait Büst Kars’lıların bu büyük Komutana minnet ve şükranlarının bir ifadesi olarak dikilmiştir.
  19. _asi_

    Kars tarihi hamamları

    KARS HAMAMLARI CUMA HAMAMI (Merkez) Kars il merkezinde, Kars Çayı kenarında, Atatürk Köprüsü’nün solunda bulunan Cuma Hamamı’nın kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber yapı üslubundan XVII.yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu hamam plan düzeni olarak yakınındaki İlbeğioğlu Hamamı ile benzerlik göstermektedir. Osmanlı hamam mimarisi üslubunda, dikdörtgen planlı, kesme taştan yapılan hamam soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Yuvarlak kemerli bir kapıdan girilen soğukluğun üzeri kubbe ile örtülüdür. Buradan bir koridorla geçilen ılıklık ve sıcaklık ikinci bir kubbe ile örtülmüştür. Bu kubbeler kasnaksız olup, içeriden Türk üçgenlerine oturmaktadır. İLBEĞİOĞLU HAMAMI (Merkez) Kars’ta Taş Köprü’nün yanında bulunan bu hamamın kitabesi günümüze gelemediğinden ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Halk arasında Muradiye ve Balkonlu Hamam isimleri ile tanınmaktadır. Yapı üslubundan XVII.yüzyılın sonu ile XVIII.yüzyılın başına tarihlendirilmektedir. Osmanlı hamam mimarisi örneklerinden olup, soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden oluşmuştur. Dikdörtgen planlı olan hamam, Cuma Hamamı ile aynı plan düzenindedir. Yuvarlak kemerli bir kapıdan girilen soğukluk kısmının üzeri içten Türk üçgenlerinin taşıdığı bir kubbe ile örtülüdür. Sıcaklık bölümü de diğerinden daha küçük kubbe ile örtülmüştür. Hamamın içerisindeki günümüze gelen bezemeler XVIII.yüzyıla tarihlendirilmektedir. MAZLUM AĞA HAMAMI (Merkez) Kars il merkezinde, Taş Köprü’nün solunda bulunan Mazlum Ağa Hamamı’nın ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı, kitabesi bulunmadığından kesinlik kazanamamıştır. Bununla birlikte, Sultan III.Murad (1574-1595) zamanında, Kars’ın onarımı sırasında yapıldığı bilinmektedir. Osmanlı hamam mimarisi örneklerinden olup, soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Kesme taş ve moloz taştan yapılan hamamın üzeri merkezi bir kubbe ile örtülüdür. Hamam 1918 yılında Ermeniler tarafından tahrip edilmiş, daha sonra onarılmıştır. Yakın tarihlere kadar işlevini sürdüren bu hamam günümüzde kullanılmamaktadır. SELÇUKLU HAMAMI I (Arpaçay) Kars Arpaçay ilçesindeki Ani Örenyerinde, Büyük katedralin 30 m. batısında bulunan bu hamam Selçuklu döneminde, XII.yüzyılda yapılmıştır. Bu hamam yanındaki diğer hamam ile birlikte Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü’nün 1966-1967 yıllarında yaptığı kazılar sonucunda ortaya çıkarılmıştır. Bu hamam Ani surlarının şehre giriş kapılarından en önemlilerinden biri olan Aslanlı Kapı’dan Ebü’l Muammeran Camisi ile İç Kale’ye giden yakın bir yerdedir. Hamamın plan düzeni, su ve ısıtma tesisleri, iç süslemeleri ve mimari özellikleri yönünden Anadolu Türk hamamları ile benzerlik göstermektedir. Kazılar sırasında hamamın sıcaklık bölümü, su sarnıcı, soğuk su depoları bütünüyle, ılıklık bölümü de kısmen ortaya çıkarılmıştır. Dikdörtgen biçimindeki sıcaklık bölümünün köşelerinde birbirlerine eşit dört yıkanma odası, halveti bulunmaktadır. Bu bölüm birbirlerine eşit dört eyvanlıdır. Bu eyvanların birbirlerini dikey olarak kesmesi ile hamam haçvari bir görünüm kazanmıştır. Yıkanma odalarına orta mekandan, diğer kısımlara da köşelerdeki kapılardan girilmektedir. Üst örtüdeki kubbelerin dış kademelerine maden cürufu dökülmüştür. Böylece cürufun ve kubbelerin üzerine serilen kalın toprak tabakası hamam sıcaklığının dışarıya sızmasını önlemektedir. Aynı zamanda bu şekilde içeriye akıntının olması da önlenmiştir. SELÇUKLU (Küçük Hamam) HAMAMI II (Arpaçay) Kars Arpaçay ilçesindeki Ani Örenyerinde, Arpaçay ile Tatarcık Deresi’nin birleştiği alandaki Bey Sekizi Kapısı’nın 100 m. güneyinde bulunan bu hamam, XII.yüzyılda, Selçuklular döneminde yapılmıştır. Selçuklu mimari üslubunu yansıtan bu hamam mimari yönden diğeri ile benzerlik göstermektedir. Bu hamamı 1844 yılında Abiç isimli bir gezgin görmüş ve planını çıkarmıştır. Daha sonra hamamı inceleyen Strzygowski ve Harutyunyan yapının tanımını yapmış ve bunun Ani’deki Ermeni yapılarından ayrıldığını belirtmiştir. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü’nün 1966-1967 yıllarında yaptığı kazı çalışmaları sonucu ortaya çıkarılmıştır. Hamam soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiş, kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır. Sıcaklık bölümü planı ve ölçüleri bakımından diğer hamamın tam bir benzeridir. Burada Selçuklu ve Osmanlı döneminde sıkça rastlanan haç biçimli, dört eyvanlı ve köşe halvetlidir. Yıkanma odalarına açılan kapılar Selçuklu mimarisinde görüldüğü gibi sivri kemerli, dar ve alçak tonozludur. Odaların üzerleri birer kubbe ile örtülmüştür. Eyvanlara olduğu gibi halvetlere de su taşıyan künkler duvarların içerisine yerleştirilmiştir. Üst örtüde kubbe geçişini sağlayan tromplar birbirlerinden farklı biçimlerde stalaktitlerle süslenmiştir. Tromplarda her halvette farklı stalaktitlerin kullanılması hamam içerisindeki yeknesaklığı ortadan kaldırmıştır. Arpaçay’da bulunan bu hamamların XIII.yüzyılda kullanıldığı Dikran Honents’in bir yazıtından anlaşılmaktadır. İkinci hamamda görülen trompların birinci hamamdakilere göre daha gelişmiş olmasından ötürü, ikincisinin daha geç bir tarihte yapıldığı sanılmaktadır. Pars Tuğlacı’ya göre, birinci hamamın, Ani’de Şeddadi Hanedanı’nın il beyi olan Abû Şûca Menûçehr’in onarım çalışmaları yaptığı tarihlerde, XI.yüzyılın sonlarında, 1080-1090 yıllarında yapılmıştır.
  20. _asi_

    Kars isminin kökeni

    Kars deyince akla, hamaset (yiğitlik) ve menkıbe diyarı gelir. Esasen ismi de menkıbeye dayanır. Kars adı milattan önce 130-127 tarihleri arasında Kafkas Dağları'nın kuzeyinden Dağıstan'dan gelerek bu havalide yerleşen Bulgar Türkleri'nin “Velentur” boyunun “Karsak oymağından” gelmektedir. Kaşgarlı Mahmut Kars kelimesi için: “deve veya koyun yününden yapılan elbise ve karsak derisinden güzel kürk yapılan bir hayvan, bozkır tilkisi” demektedir. Türkiye' de bundan daha eski “Türkçe” isim taşıyan bir şehrimiz daha yoktur. Eski Türkçe'de “Karsak” karnının altı beyaz 75-80 cm. boyundaki çöl tilkisinin adıdır. Bu hayvanı totem edindiklerinden Kıpçaklar'ın “Karsak ” boyuna da bu ad verilmiştir. Buhara'lı Şeyh Süleyman da Kars'a; “Şal, kuşak, dokuma, belbağı, futa, miyanbet, karsak, tilki” demektedir. Batlamyus Kars'a; “Khorsa”, Strabom ise; “Khorzene” demektedir. Bir söylentiye göre de: Gürcü dilinde “Kapı kenti” anlamına gelen “Karis Kalaki”den gelmektedir. Türkistan'da bir su , Dağıstan'da bir köy, Bursa, Kahramanmaraş, Adana, Silifke, Tortum, Tercan, Afyon, Bolu ve Ankara'da birer köy; Ural Irmağı civarında bir göl, köy ve dağ; Makü Bölgesi'nde bir kışlak adıdır. Çıldır Gölü kuzeyinde ve ortasından devlet sınırı geçen Sodalı Göl'ün kuzeyindeki Karsak, Karzak Kasabası ile Karsak Gölü adları da Bulgar göçebelerinden kalmadır.
  21. _asi_

    Kars kalesi

    KARS KALESİ Merkez Kale, İç Kale veya Stadel olarak anılır. M.S. 1153 yılında Selçuklulara bağlı Saltuklu Sultanı Melik İzzeddi'in emri ile Veziri Firuz Akay tarafından yaptırılmıştır. Kenti çevreleyen dış kale surları da 12. yy'da inşa edilmeye başlanmış 1386 tarihinde Timur tarafından yıkılan kale 1579 yılında Osmanlı Padişahı III.Murat'ın fermanı ile Kars'a gelen Lala Mustafa Paşa tarafından kale ve dış cephe surları yeniden yaptırılmıştır.(Kale kalıntılarında dört köşe mermer kitabe bulunmuş dış surların kapısına koydurulmuştur. Bu kitabeye göre "1152 yılında Sultan Melik İzzetin'in emri ile Veziri Firuz Akay tarafından yaptırılmıştır. Kaleyi 1386 yılında da Timur yerle bir etmiş, 1579 yılında tekrar III. Murat'ın emriyle Lala Mustafa Paşa yeniden yaptırmıştır.") 1616 ve 1636 yıllarında 2 defa onarımdan geçmiş, şehir merkezine bazı eserler eklenmiştir. Kaynaklara göre Merkez kale dışında surlar 27.000 metre uzunluğunda olup, 220 burçtan meydana gelmiştir. kale doğu-batı istikametinde 250 mt. Kuzey-güney istikametinde yaklaşık 90 mt'dir. 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra 40 yıllık Rus işgalinde tahribatlara uğramış, orijinal özelliğini ve kullanımını yitirmiştir. Kars Kalesinin dış cephe surları kesme bazalt taştan yapılmış olup yük istinat duvarları ile çevrilidir. Üç büyük kapısı bulunmaktadır. Bunlar; 1. Sukapısı veya Çeribaşı kapısı (batıda) 2. Kağızman kapısı (Ortakapı) 3. Behram Kapısı veya Bayrampaşa kapısıdır. Kalenin kuzeydeki ana giriş kapısı kale önündeki boşluğa açılmaktadır. Bu yapılar arasında kalenin en yüksek noktası olan kale burcuna doğru taş döşemeli bir cadde mevcut olup caddenin bitiminden itibaren merdivenlerle kale burcuna ulaşılmaktadır. Kars Kalesi içerisinde 12. yy'dan kalma Celal Baba Türbesi, Askeri Koğuşlar, Tarlalar, Cephanelik ve bir adet Mescit yer almaktadır. Sit alanı olarak ilan edilen Kars Kalesi Kentten bakıldığında etkileyici bir görünüme sahiptir.
  22. _asi_

    Kars kış turizmi

    Sarıkamış Kayak Tesisleri Kış sporları ve kış turizmi bakımından Türkiye’nin birinci derecede öncelikli beş merkezinden biri olan Kars-Sarıkamış Kayak Merkezi çevresi ünlü sarıçam ormanları ile kaplı, 2200-2900 metre yükseklik gösteren bir plato üzerinde yer almaktadır. Sarıkamış Kayak Merkezi, Kars’a 54 km, Erzurum’a 153 km uzaklıkta olup, Kars havaalanına 40 dakikalık mesafededir. Nazım imar planları, Turizm Bakanlığı’nca hazırlanan Sarıkamış Kayak Merkezi toplam olarak "15.000/kayakçı/gün" potansiyel kullanım kapasitesi sunmaktadır. İlçe merkezinin güneydoğusunda Cıbıltepe (2200-2634 m), batısında Süphan Dağı (2200-2900 m), doğusunda ise Ağbaba (2200-2810 m) kayak alanları yer almaktadır. Bu üç yer arasında "birinci gelişme bölgesi" olarak saptanan, öncü ve örnek yatırımlara açılmış olan Cıbıltepe Kayak Merkezi, yaklaşık "5.000/kayakcı/gün" büyüklüğünde bir kapasite sunmaktadır. Cıbıltepe kayak alanında 2 adet telesiyej tesisi (birincisi 1437 m, ikincisi 1807 m uzunlukta ) hizmete açılmıştır. 1998 yılı itibariyle toplam 250 yatak kapasiteli 3 tesisin bulunduğu Sarıkamış Kayak Merkezi'nde inşaatına başlanan 3 otelin bitirilmesi durumunda bu sayıya 974 yatak daha ilave edilecek ve yatak kapasitesi 1.224 olacaktır. Normal kış koşullarında yılda ortalama olarak 4 ay, 8 ile 100 cm kalınlığında karla kaplı olan Sarıkamış’ta, en uygun kayak mevsimi 10 Aralık-10 Nisan tarihleridir. Sarıkamış çevresi özellikle 'Alp ve Kuzey Disiplini' kayak uygulamaları ile 'kayak safari' ve 'kızaklı geziler' için çok uygun ortam sunmakta, snowboard sporu ise kısmen yapılabilmektedir. Sarıkamış Kayak Merkezi Slalom, Büyük Slalom ve Süper-C kayak türlerini yapmaya elverişlidir.
  23. _asi_

    Kars Kuyucuk Gölü

    Kuyucuk Gölü Kuyucuk Gölü Kars’ın en önemli sulak alanlarından biri olup, Uluslararası Önemli Doğa Alanı (Key Biodiversity Area) ve Yaban Hayatı Geliştirme Sahası statüsüne sahiptir. 219 hektarlık bir alanı kaplayan Kuyucuk Gölü, Kars şehir merkezinin yaklaşık 30 km kuzeydoğusunda, Akyaka ilçe merkezinin yaklaşık 15 km. batısında, denizden 1627 m yükseklikte ve 43o 27' Doğu ve 40o 45' Kuzey koordinatlarında yer almaktadır. Kuyucuk Köyü, göle yaklaşık 1 km. uzaklıktadır. Kars-Akyaka platosunda yer alan göl, kaynak suyuyla beslenmektedir ve en derin noktası 13 metredir. Yer yer küçük Phragmites ve Juncus saz öbekleri olsa da, göl kıyısında bitki örtüsü fakirdir ve göl kıyısı ve çevresinde koyun ve inek otlatılmaktadır. Ağaçsız bozkırla çevrelenmiş olan gölün etrafında tahıl ve yem bitkileri yetiştirilmekte ve hayvancılık yapılmaktadır. Çevredeki tarlalardan, göle nitrat, fosfat ve diğer kimyasal maddeleri taşıyan suların sızma ihtimali vardır. İlk kez 2006 ve 2007 bahar aylarında Kaliforniya Devlet Üniversitesi'nde görevli Dr. Sean Anderson tarafından gerçekleştirilen kimyasal ölçümler, gölün suyunun nispeten temiz olduğunu ve gölün ekolojik restorasyon için ideal bir aday olduğunu göstermiştir Geçmişte çevresinde yapılan pancar ekimi sulama gerektirdiginden, göl bir ara kurumuştur. Pancar ekimi durdurulmasına rağmen gölün suyunun halen ancak yarısı kadarı ve bazı türler kaybolmuştur. Gölün kuzeyinden geçen eski Kars-Akyaka yolu, gölün kuzey kısmını ikiye bölmektedir. Göl en büyük doğa turizm potansiyeline sahip olan zengin kuş toplulukları, özellikle de bayrak tür niteliğini taşıyan angıt (Tadorna ferruginea) ördekleri açısından çok önemlidir. Kuyucuk Gölü kuşlar açısından Kars ilindeki en önemli alandır ve Türkiye’nin nesli tehlikea altında (Endangered) kuş türü olan dikkuyruk (Oxyura leucocephala) ördeğinin ve sibirya kazının (Branta ruficollis) yanı sıra* en az 207 türden on binlerce kuşu barındırmaktadır (www.kusbank.org). Bu türlerin 136 tanesi ilk kez göldeki Kars-Iğdır Doğal Zenginlik Projesi kapsamında (2004-2007 yılları arasında) belirlenmiştir. Bir gün içinde dünya angıt (Tadorna ferruginea) nüfusunun yaklaşık %12’si (20,000 üzeri kuş) 2004 Eylül ayında proje ekibi tarafından göl üzerinde gözlenmiştir.
  24. _asi_

    Kars mimari yapısı

    Kars il merkezi eski ve yeni olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Eski Kars kuzeyde, tepeye kurulu kalenin içinde ve eteklerinde yer almaktadır. Kaleiçi Mahallesi bu bölümün çekirdeğidir. Burası dar ve eğri yollar boyunca düzensiz dizilmiş bakımsız evleriyle, sıkışık yapılar topluluğu görünümdedir. Evler çoğunlukla yığma taş ve kerpictir. 1878 Rus işgali sonrasında bu kesim olduğu gibi bırakılarak, Eski Kars'ın güneydoğusunda, Taht Düzü denilen ovaya yeni bir garnizon kent oluşturulmuştur. Kent, buraya yerleştirilen çoğu soylu sınıftan subay ailelerinin tüm gereksinimleri karşılayabilecek şekilde yapılmıştır. Geniş, düzgün taş kaldırımlı caddeleri, büyük parkları, düzenli ızgara planıyla zengin ve çağdaş bir kent görünümündedir. Kuzeyden güneye uzanan dört ana caddeyi, doğudan halıya dört cadde dike kesmekte, böylece 16 blok oluşmaktadır. Avrupa tarzı bir mi mariye sahip olan Kars'ı gezen H.V. Velidedeoğlu: "Yollar boyunca çoğu iki katlı, büyük blok taştan, sağlam, yalın görünüşlü yapılar dizilidir. Ruslar' dan kalma büyük yapıları gördüm...43 yıllık işgal süresi içinde Ruslar bu kente epey bayındırlık gerirmişler ve burasının dış görünüşü tipik Rus kentlerine benzetmişler. Fakat Kars'ın insanın ruhunu değiştirememişler"demekledir. Yollar boyunca dizili, benzer mimaride, bir-iki katlı, büyük gri taştan villa tipi evler, kente düzenli bir görünüm kazandırmıştır. Bu evlerin çoğu cadde üstündedir, kimileri de duvarla çevrili bahçenin gerisindedir. İki katlı evlerde ortada avlu bulunmakta, buradan basamaklarla sütunlu açık sofaya çıkılmaktadır. Odalar sofanın çevresine yerleştirilmiştir. Arkada geniş bir bahçe, ahır, kümes ve benzeri bölümler vardır. Kimi evlerde iki-üç basamakla çıkılan demir parmaklıklı kapı ortadadır, kimilerindeyse yanda camekanlı bir bölümden ana yapıya geçilmektedir. Pencereler iklime bağlı olarak küçük ve çift camlıdır. Çatı kar tutmayacak biçimde dik, kiremit veya saç örtülüdür. Evlerin içi de yalındır. Odalar geniş ve yüksek tavanlıdır. Tavan ve taban tahtadır. Kışlar uzun ve soğuk geçtiğinden değişik bir ısınma yöntemi geliştirilmiştir. Odaları ayıran duvarın köşesinde bu odalara yarım daire biçiminde çıkıntılı "galanka" denilen büyük bir soba yerleştirilmiştir. Sobanın altı demir döküm, üstü tavana dek uzanan ve yukarıya doğru daralan geniş saç boru biçimindedir. Böylece bir odada yanan sobayla iki yada dört oda ısına bilmektedir. Mutfaklarda da"peç" denilen fırın ve büyük kuzineler vardır. Fırının üstü, iki kişinin yatabileceği genişlikte çıkıntılıdır. Çok soğuk kış gecelerinde burada yatılabilmektedir. Mutlağın allında kiler bulunmaktadır. Belli bir mimari kültürün ürünü olan bu yapılar gün geçtikçe azalmakta, yok olmakladır. İsmail Habib Sevük yöreye ilişkin gözlemlerinde Kağızman'ı şöyle anlatı¬yor: "Beş altı bin nüfuslu Kağızman'ın her evi bir bahçe içinde... Sokaklar bahçelerin çitleriyle çizilmiş yeşil birer hülya gibi. Evler hep birer katlı, kagir, beyaz ve hep şırıltılı arklar içinde bahara sarılmış evler... Evler o kadar seyrek ki kasabanın boyu altı kilometreyi, eni dört kilometreyi buluyor." İşgal döneminin, Anadolu'yu yabancı yerleşme kültürü, köylerde de gözlenmektedir. Kars, Selim, Susuz, ve Arpaçay ilçelerinde rastlanan "yol boyu köyleri" bu türdendir. Kar tutmaması için çatılar dik ve yüksek yapılmıştır. Ana yola bakan ön bahçeye "efkere", arkadaki bostanlığa "topuzar" denilmektedir. Kars ve çevresinde doğa koşularına ve tarımsal üretime bağlı olarak "küme köy"biçimli toplu yerleşmeler yoğundur. Bunlar bir alan çevresine çember biçimi dizilmiş evlerden oluşmaktadır. Ortada cami vardır. Evler tek katlı, hafif eğimli, kubbemsi toprak damlı, taş yapılardır. Yörede bol bulunan taşlar (bazalt, andezit, tüf) yapıların ana malzemesidir. Duvarlar çamur harçla örülür. Cam yada kavak hatıllarla desteklenir. İlin güney kesimlerinde kerpic, orman içi köylerde ise ahşap da kullanılmaktadır. Pencereler küçük ve tavana yakındır. Evler oda, mutfak, kapalı avlu, ahır, samanlık, tezeklik vb bölümlerden oluşmaktadır. Köy çevresinde küçük sebze ve meyve bahçeleri, tarla ve meralar bulunmaktadır.
  25. _asi_

    Kars müzesi

    KARS MÜZESİ TARİHÇESİ Kafkaslardan Anadolu’ya girişte ilk yerleşim merkezi olma özelliğini taşıyan Kars Şehri bir çok uygarlığın geçişine tanıklık etmesi sebebi ile binlerce yıldan bu yana iskan edilmiş antik bir yerleşim merkezi özelliğine sahiptir. İpek yolu üzerinde yer alan antik Anı Ören Yerinin ve bölgedeki yoğun Arkeolojik yerleşmenin oluşturduğu taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarının korunması ihtiyacını karşılamak üzere ilk olarak 1959 yılında Vilayet konağında Müze Memurluğu kurulmuş, daha sonra bölgeden toplanan eserlerin çoğalması sebebiyle 1964 yılından 1978 yılına kadar Kümbet camii olarak da bilinen “Havariler Kilisesi” Müzeye dönüştürülerek sergileme yapılmış, nihayet 1978 yılında İstasyon mahallesinde yeni yapılan modern Müze binası 1981 yılında hizmete açılmıştır. Modern Kars Müzesi günümüzde Arkeolojik, Etnografik ve Taş eserlerin sergilendiği önemli Müzelerimiz arasında yer almaktadır. ARKEOLOJİ SALONU PALEOLİTİK (YONTMA TAŞ ÇAĞI) DÖNEM ESERLERİ Arkeoloji salonunda sergilenen taş el baltaları, çakmaktaşı, mikrolitler, kazıyıcı ve kesici aletler Kağızman İlçesi Camuşlu köyünde yer alan Camuşlu mağalarında 1971 yılında Prof. Kılıç KÖKTEN’in kazılarında bulunmuştur. M.Ö 13. bin yılda iskan gören bu Mağara Anadolu’daki en eski yerleşim merkezlerinden birisidir. Ayrıca Buzul çağının sonunda 2 milyon yıl önce yaşayan dinozorlara ait bir bilek kemiği de bu seksiyonda bulunmaktadır. ESKİ TUNÇ ÇAĞI ESERLERİ Kars bölgesi M.Ö 3 bin yılda Eski Tunç çağında Trans Kafkaslardan Anadolu’ya gelen HURRİ’ler tarafından iskan edilmiştir. Anı ören yeri başta olmak üzere bölgedeki höyüklerde siyah perdahlı kiremit olarak bilenen pişmiş toprak eserler 18965 yılında Prof. Dr. Kemal BALKAN’ın kazılarında bulunarak Müzemizde sergilenmektedir. ESKİ TUNÇ ÇAĞI MADENİ ESERLERİ Eski Tunç Çağı yada Bronz Çağı olarak bilinen ve madenlerin ilk insanlar tarafından kullanıldığı M.Ö. 3 bin yılda bakır ve kalay madenin karışımından yapılan madeninin karışımından yapılan baltalar, iğneler, Fibulolar, yüzükle ve delici aletler ile ağırşaklar bu dönemin en belirgin kültür varlıkları olarak Arkeoloji salonunda sergilenmektedir. URARTU DÖNEMİ ESERLERİ Van gölünün kuzeyinde M.Ö. 9Yüzyılda büyük bir krallık kuran Urartular Kars bölgesinde Çıldır gölüne kadar hakimiyetlerini genişletmişlerdir. Özellikle Sarıkamış Micingirt köyünde bulunan iki adet bronz Urartu Kılıcı ile bir bronz savaş kemeri ve bronz bilezikler bu seksiyonun dikkat çekici eserleridir. Yine seksiyonda sergilenen akik boncuklar ve pişmiş toprak boyalı vazolar Urartu medeniyetini yansıtmaktadır. SİKKELER M.Ö. 7 yüzyılda Batı Anadolu bölgesinde LİDYA Krallığı tarafından basılan ilk sikkelerden sonra antik dönemde para olarak kullanılan madeni paralar bölgemizde yoğun olarak kullanılmıştır.müzede sergilenen sikkeler Grek dönemi, Roma dönemi, Parth dönemi, Bizans İmparatorluğu, Anadolu Selçuklu Devleti, Osmanlı İmparatorluğu döneminde basılan sikkelerden oluşmaktadır. Altın, gümüş, bakır, kurşun madeninden yapılan sikkeler kronolojik olarak sıralanmıştır. ROMA VE BİSANS DÖNEMİ ESERLERİ Tarihi ipek yolu üzerinde bulunan Kars ve Anı ören yeri İlk ve Orta çağda Roma İmparatorluğu ile Bizans devletinin dikkatini bu bölgeye çekmiştir. Bilimsel kazılar yoluyla gün ışığına çıkarılan esereler ile vatandaşlardan satın alma yoluyla müzeye kazandırılan eserlerle geç ROMA dönemi ve erken BİZANS dönemine ait pişmiş toprak kaplar, gözyaşı şişeleri, akik boncuklar, cam bilezikler ve kapılardan oluşmaktadır. GEÇ HRİSTİYANLIK DÖNEMİ ESERLERİ 1877 – 78 Osmanlı – Rus Savaşından sonra Kars’ın 40 yıllık Rus işgali döneminde bölgede bir çok kilise ve resmi bina Batlık mimari tarzında yapılmıştır. Müzede sergilenen kilise kapısı ile bronz çan ve haçlar bu kiliselerden müzemize alınan eserlerden oluşmaktadır. PİTHOSLAR (ZAHİRE KÜPLERİ) Kars Müzesi Arkeoloji salonunda sergilenen Pithoslar Ortaçağda (M.S. – 7 Yüzyıl – 12 Yüzyıl) bölgemizde zahire saklamak için kullanılan pişmiş toprak küplerdir. Gerek Anı ören yerindeki bilimsel kazılar gerekse vatandaşların müzeye satmak üzere getirdikleri eserler yayık, tahıl deposu, yiyecekleri saklamak amacıyla kullanılmış bu eserler Bizans, Gürcü, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Devletinin ilk döneminde halkın günlük yaşamında kullanılıp günümüze kadar ulaşan eserlerdir. SELÇUKLU DÖNEMİ ESERLERİ 1064 Yılında Selçuklu Sultanı ALPARSLAN’ın Anı Şehrini ve Kars Şehrini fethettikten sonra bölgede Selçuklu medeniyeti çok kısa sürede yayılmıştır. Anı ören yerinde, Kars il merkezinde kısa zamanda birçok Selçuklu eseri yapılmıştır. Bu arada halkın kullandığı günlük ihtiyaçlarına cevap verecek mutfak kapları, madeni gereçler Selçuklu medeniyetinin simgesi haline gelmiştir. Bu dönemde kullanılan sırlı keramikler Anı Ören yerindeki Prof. Dr. Beyhan KARAMAĞARALI’nın bilimsel kazılarından çıkarılan eserlerdir. TAŞ ESERLER Ortaçağda 13. – 14. yüzyıllarda Akkoyunlu ve Karakoyunlu dönemi mezar taşları Kars – Ardahan – Iğdır illerindeki merkez ve köylerde yoğun olarak kullanılmıştır. Özellikle bazalt taşından yapılan Koç, koyun ve at heykelleri müzemize 1970’li yıllarda toplanarak bahçemizde sergilenmektedir. Bunların arasında Gürcü ve Bagratlı dönemine ait mezar taşları da bulunmaktadır. Ayrıca Anı Ören yerinde Prof. Dr. Beyhan KARAMAĞARALI’nın bilimsel kazılarından çıkan Selçuklu dönemine ait KUFİ İslami Kitabeler ile taş rölyeflerde Müzemizdeki Arkeoloji Salonunda sergilenmektedir. İslami kitabeler ile taş rölyefler işleme tekniği daha kolay olan Tüf taşından yapılmıştır. Taş ocağından ilk çıkarıldığında işlenmesi kolay olan tüf taşı özellikle volkanik bir arazi üzerinde kurulan Anı yöresinde fazlaca bulunmaktadır. Müzede Arkeoloji salonunda yer alan Selçukluların simgesi Aslan Rölyefi Anı Örenyeri kazılarında bulunmuştur. ETNOGRAFYA SALONU Müzemizin ikinci katında sergilenen Etnografik eserler 18. ve 19. yüzyıllarda Osmanlı döneminde yöresel giysiler, mutfak kapları, halı kilimler, silahlar, el yazması Kuran-ı Kerimlerden oluşmaktadır. Ayrıca pirinç semaverler, şamdanlar, tespihler, mühürler, gümüş takılar, Kafkas kemerleri, Seccadeler, farmaşlar, yün eğirme aletleri bu seksiyonunun dikkat çekici etnografik nitelikli eserleridir. Etnografik nitelikli yün halı yastıklar, teşiler, kirmen ve yün tarağı 19.yüzyılda bölgemizde halkın sosyal yaşamını ve zevklerini göstermesi bakımından önem taşımaktadır. Kafkas Kemerleri olarak da bilinen gümüş kemerlerin işçilikleri ve ince telkari işlemeleri dikkat çekicidir. 19.yüzyılda gümüş ustalarının yaptığı kadın ve erkek gümüş kemerleri üzerindeki bitkisel ve geometrik motifler kullanıldığı dönemin zevklerini yansıtmaktadır. KAZIM KARABEKİR PAŞA’YA AİT VAGON Azerbaycan ve Gürcistan Cumhuriyetlere ülkelerini istila eden, Sovyet Rusya’nın Kafkas Kızıl onbirinci ordu komutanı Keker, Gümrü kalesi ve doğusu henüz bizim işgalimizde iken, Kazım Karabekir ile görüşmek arzusunda bulunmuştur. Gümrü doğusunda bir köy olan Akbulak’ta görüşüleceğinden 2 Nisan 1921 trenle Kars’tan hareket edildi. Kars’tan trenle 4,5 saatte gelindi. 4 Nisan akşam üstü Keker’de trenle geldi. Bolşevik treni kumandan vagonu pek mükemmeldi. Bizim çarlıktan kalma olup, Ermenilerden ganimet olarak aldığımız vagonlar bunun yanında pek bakımlı değildi. Burada Kazım Karabekir’e Keker güzel bir vagon göndereceklerini vaat etti. Bilahare salonlu güzel bir vagon geldi. Üzerine her iki yanına Türkçe ve Rusça olarak Kazım Karabekir’in ismini de yazmışlardı. Kazım Karabekir 6 Nisan’da Kars’a armağan salonlu vagonla gelmiştir. Bundan sonra, artık Kars ve Sarıkamış istasyonlarında kalan ve bölge halkımızca bugün de, “Kazım Karabekir Paşa tren salonu denilen çağın en lüks vagonu kolordu merkezimizin Sarıkamış’a alınmasıyla buradan sonra Sarıkamış-Erzurum-dar-hat/ dekavil yolu olduğundan hep orada kaldı. Rahmetli paşa bu salonlu vagonunu Ekim 1922 başlarında, sarıkamış7tan şark cephesi kumandanlığı’na vekil bırakarak, Erzurum-Trabzon-Samsun yoluyla Ankara’ya gidişine kadar birbuçuk yıl kadar Sarıkamış-Kars-Kızılçakçak arasındaki seyahatlerinde kullandı; sonra kol ordu kumandanlarımız 1929’da 9. Kolordu’nun Erzurum’a nakline kadar Kars’a gelişlerinde ara sıra kullandılar. Sonra Sarıkamış istasyonunda içinden hat geçen bir hangarda T.C.D.D idaresince muhafaza edilen salon-vagon, 1970’ten beri. Kars’a getirilerek, şehir müzesi yanında döşenen kısa ray üzerinde ve üstü örtmeli bir yerde müzelik olarak bulunmaktadır. 8’er pencereli, 17 m. uzunluğunda, yataklı, banyolu, büfeli ve yazı/ çalışma masası, kitaplığı da bulunan Kazım Karabekir Paşa tren salonu meraklılarca ziyaret edilmektedir. Her iki yanında, biri Türkçe öteki Rusça yazılar birbirinin tercümesi olarak yazılmıştır. Türkçe yüzünde karşılıklı olarak solda ay-yıldız, sağda içinde orak-çekiç işaret i bulunan beş-kollu yıldız ve yıldız kolları arasındaki boşlukta 5 Rus harfi yazılıdır.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.