Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

_asi_

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2.917
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    2

_asi_ tarafından postalanan herşey

  1. _asi_

    Sivas - Şarkışla

    ŞARKIŞLA Coğrafi Konum : İlçemizin yüzölçümü 2619 km2, deniz seviyesinden yüksekliği ise;1180 metredir. Kızılırmak vadisini sınırlayan Kuzey-doğu yönündeki Çal dağının kuzeybatı eteklerinde kurulmuştur. Etrafı dağlarla çevrili Gedik Ovası denilen küçük bir ovanın ortasındadır. Şarkışla ilçesi topraklarının büyük bir bölümü III. zamana ait topraklardan oluşmuş arazilerdir. Bunun yanısıra bölgede bu zamanlarda oluşmuş organik kalker,kil,kaya ve jips gibi gibi yapının pek çoğunu bulmak mümkündür. 1500 metreyi aşan yaylalar ilçenin göze çarpan en belirgin yüzey şekilleridir. Güneybatı-Kuzeydoğu doğrultusunda uzanan bu yaylaları bir takım dağ sıraları böler. Yeliboy, Yürübaba, Tepesidelik, Akbaba, Gökgöz, Beserek ve Güldede ilçenin en önemli dağlarıdır. İlçe genelinde Kuzeydoğu-Güneybatı istikametinde akış gösteren Kızılırmak, kuzeyde Acısu ve güneyde de Kanak Çayı ile karışır. Arazi yapısı genelde düzlük ve aşınmış yükseltilerden oluşur. Vadiler diğer bölgelerin aksine çok derin değildir. Dağların müşterek özelliği Akdağ hariç bitki örtülerinin zayıf oluşudur. İlçe Anadolu Bölgesinin en soğuk coğrafi bölgesinde oluşu nedeniyle ilçede iklim serttir. Yazlar sıcak ve kurak,kışlar ise soğuk ve yağışlıdır. Yağış kış aylarında kar, Bahar aylarında ise yağmur şeklinde düşer. İlçe karayel poyraz rüzgarlarının tesiri altındadır. Bitki örtüsü olarak; ilkbaharda yeşerip sonbaharda kuruyan bozkırlara ve birçok ölçüde ilçenin kuzeyindeki köylerde kısmi çam ormanlıkları ile su kenarında insan eliyle yetiştirilen söğüt ve kavak ağaçlarına rastlanmaktadır. İlçenin Tarihçesi: İlçemiz 1873 yılında Tonus adıyla kurulmuştur. Önceleri Akviran köyünde olan ilçe merkezi sonradan bugünkü iskan etmiş ve ismi değiştirilerek Şarkışla ismi verilmiştir. İsminin neye istinaden verildiği hakkında elde kesin mevcut bilgi olmamakla beraber bugüne kadar gelmiş iki inanış vardır. Bunlardan birine göre "Güzel Kışla" anlamına gelen şehrin ismi Yıldırım Beyazıt’ın oğlu Ertuğrul Bey zamanında ilçede,ilçeye askerin eğitim ve talimatların yapılması sırasında kaldığı. Diğer bir inanış ise IV.Murat'ın İran seferini yaptığı sırada ilçede konaklayıp kışla kurması neticesinde ilçeye "Şarkta Kurulan Kışla" anlamına gelen Şarkışla isminin verildiği yolundadır. İlçe merkezinde yapılan arkeolojik araştırmalardan ilçeye bağlı Gürçayır, Kızılcakışla ve Karacaören köylerinde Eti, Roma, Selçuklu, Danişmend ve Osmanlı uygarlıklarının izlerine rastlanmaktadır. Tarihi Değerleri: Ulu Camii : Kapısının üstündeki kitabeye göre 1080H.(1669 miladi)yılında yapılmıştır. Üsküdarlı Mehmet Efendi Vakfındadır.1900 yılında Hacı Hasan Sami Paşa tarafından büyük çapta onarılarak bugünkü şeklini almıştır. Hardal Köyü Camii : Beden duvarının yarısı,üst örtüsü tamamen yıkılmıştır. Duvarlar kesme taş örtülüdür. Kale : İlçenin ortasında yüksek bir tepedir. Kaleye ait hiçbir iz yoktur. Kaleden çok höyüğe benzemektedir. Bunlardan başka ilçede Radar tepesinde Arap Dede,Küpeli köyünde Küpeli Dede yatırları vardır.
  2. _asi_

    Sivas - İmranlı

    İMRANLI Coğrafi Konumu : İl Merkezi Sivas'a 105 km 'lik asfalt bir yolla bağlı olan İmranlı Sivas'ın doğusunda, Sivas-Erzincan yolu üzerinde kurulmuş bir ilçe merkezidir. Rakımı 1650 m. olup Kızıldağın eteğinde Kızılırmak vadisinde kurulmuştur. Yüzölçümü 1229 km2' dır. İlçede tamamen karasal iklim hüküm sürer. İlçenin Tarihçesi : İlçe olmadan önce "Çit" daha sonrada "Hamitabat" diye tanınmaktaydı. 1877 Osmanlı Rus savaşında doğu illerimiz işgal edilince o yörelerin halkı İmranlı'ya yerleştirilmiştir. 1911 yılında bucak olmuş,1948 yılında ilçe olmuştur.
  3. _asi_

    Sivas - Zara

    ZARA Coğrafi Konumu : İlçenin yüzölçümü 2456 km karedir. Zara’nın kuzey bölümü Kara Bölgesine girmekle beraber genellikle toprakları Kızılırmak havzasındadır . Kızılırmak'ın geçtiği ve aynı yönde uzanmış geniş ve ovamsı bir vadi; Kızılırmak vadisi içerisinde kalan ilçe merkezinde yükseklik 1350 m. olduğu halde bu havza dışında ortalama yükseklikler 2000-2500 m. civarındadır. Karadeniz bölgesinin ikinci sıradağları Zara sınırları içerisine girerler. Kuzey yönünde Karaçam, Tekeli (2621 m.) Beydağı (2792 m.), Gürlevik Dağı (2676m.) Yılanlı (2200 m.) ve Karababa Dağlarıyla çevrilidir. İlçenin Tarihçesi : Yapılan son araştırmalara göre ilçe ve çevresinde ilk olarak neolitik dönemde yerleşildiği sanılmaktadır. Zara- Hafik arasında höyük de yapılan kazıda neolitik dönem özellikleri gösteren çakmak taşından minik uçlar, el değirmeni taşları ve hayvan kemikleri gibi buluntular çıkmıştır. Zara 1888 Devlet salnamesine göre Kanuni Sultan Süleyman’ın 1539 yılında bir fermanla Koçgiri Aşiretinin yerleştirildiği 1836 yılında Koçgiri adıyla nahiye , 1886 yılında kaza olmuştur. O yıllarda Zara'da biri orta öğretim okulu almak üzere 40 öğrencili Rüştiye ile toplam 16 okul bulunmaktaydı. Erzurum Kongresine Zara Recep Efendiyi temsilci olarak göndermiş; Atatürk 2 Eylül 1919'da Erzurum'dan Sivas'a geçerken Zara'ya uğramıştır. Milli Mücadele esnasındaki önemli olaylardan birisi de Koçgiri ayaklanması idi. O zamanlara Zara'ya bağlı İmranlı'da nahiye müdürü Haydar Beyin Kuruçay Kazası kaymakamlığına ilişkin talebinin reddedilmesi üzerine başlayan ayaklanma 6 Mart-17 Haziran 1921 tarihleri arasında meydana gelmiş olup olay büyümeden sona ermiş, bölgede Nurattin Paşa komutasında sıkı yönetim ilan edilmiş, TBMM'nin kendi içinden seçtiği bir kurul yerinde incelemeler yapmak üzere Kasım 1921'de Zara'ya gönderilmiştir. Atatürk, eşi Latife Hanım ve beraberinde bir heyetle birlikte Sivas'tan Erzincan'a giderken 28 Eylül 1924'te Zara'ya uğramıştır. Buradaki istirahatleri esnasında Latife Hanım yörede çocuk doğum ve bakım adetleriyle ilgili olarak çevresindekilere sorular sormuş bunun üzerine getirilen mahalli ebelerden birisi konu hakkında bilgi vermiştir. Bu seyahatin dönüşünde Atatürk ve beraberindekiler Şebinkarahisar'dan Sivas'a giderken 12 Ekim 1924 günü tekrar Zara'ya uğramıştır. Tarihi Değerleri : Şehitlik : 39. piyade alayı, talimgah birliği askerlerinden 1915 yılında başlayan salgın hastalığın önü alınamamış ve çok sayıda asker cephede bu nedenle ölmüştür. Bu nedenle aynı yılda herbiri 50-60 cenaze alan büyük toplu mezarlar yapılarak Zara Şehitliği kurulmuştur. Aynı yıl bir anıt yapımına başlanmış, büyük sanat değerine sahip bu anıt 1917 yılında tamamen bitirilmiştir.1939 depreminde hasar gören ve 1974 yılında tamamen yıktırılan bu anıtın yerine sembol olarak dikdörtgen şeklinde bir anıt yapılmıştır.1987 yılında ise aslına benzer bir anıt yapılmaktadır. Çarşı Camii : Kuzey-güney doğrultuda, dikdörtgen planlıdır. Asıl ibadet alanı içerisinde dört sütun üzerine kubbe ile dikey eksenlerinde uzun kubbe ve çapraz eksenlerinde oval kubbeyle örtülü Sahınlar yer almaktadır. Kuzeybatı köşesinde çift şerefeli, kesme taş örgülü minare yer alır. Minare kaidesinde minareyi Zaralı Zade Lütfullah'ın 1809 yılında yaptırdığı yazılıdır. Şeyh Merzuban türbesi : Zara'nın güneyinde Tekke köyü girişindedir. Kapı üzerindeki kitabeye göre 1528 yılında Şeyh Merzuban adına yaptırılmıştır. Sekizgen gövdeli üzeri kubbeyle örtülüdür. Kuzeydoğuya sonradan bir eyvan ilave edilmiştir. Kubbe üzeri pramidal sivri külaha ve çinko malzeme ile kaplanmıştır. Türbe içerisinde bir sanduka ve güneyde mihrap nişi yer alır. Alçı malzeme ile yapılmış yaldız boyalı ay yıldız ve kıvrım motifleri sonradan yapılmıştır. Türbe içinde iki kitabe vardır. Birinci kitabe 1792 tarihli olup, Şeyh İbrahim ve Şeyh Mehmet efendiler tarafından,1889 tarihli ikinci kitabede ise Şeyh Osman, Şeyh Mehmet, Şeyh İbrahim ve Şeyh Mahmut Efendiler tarafından tekrar tamir edildiği yazılıdır. Şeyh İbrahim El Aziz Camii : Büyük bir ihtimalle türbe içerisinde tamir kitabesinde ismi geçen Şeyh İbrahim tarafından 18. yüzyıl sonlarında yaptırılmış olmalıdır. Kuzey-güney doğrultuda, dikdörtgen planlı ve kırma çatılıdır. Demiryurt Köyü Camii : Ası1 ibadet alanındaki ahşap direklerden birinin üzerinde "Said Ağa 1332 (1914) diğerinde ise 1916 tarihi yazılmıştır. Kuzey-güney doğrultuda dikdörtgen planlı ve üç sahanlıdır. Tavan ve kadınlar mahfili'de ahşap üzeri ajur tekniği ile yapılmış süslemeler vardır. Acısu Köprüsü : Zara-Tekke köyüne girerken Acısu çayı üzerinde iki gözlü ve yuvarlak kemerlidir. Genç Osmanlılar dönemine ait olduğu sanılmaktadır. Demiryurt Mağaraları : Sivas-Erzurum karayolunun 55. km.'sinde E-23 uluslararası karayoluna 1 km. kadar yakınında bulunmaktadır. Kızılırmak'ın her iki tarafına bakıldığında sayılan kırk-elliyi bulan kaya Mağaraları dikkati çekmektedir.
  4. _asi_

    Sivas - Yıldızeli

    YILDIZELİ Coğrafi Konum : İç Anadolu bölgesinde yukarı Kızılırmak bölümünde Sivas ilinin batısında, ilçe toprakları ve merkez, batıda Almus ilçesi ve Artova, doğuda Sivas'ın Hafik ve merkez, batıda Yozgat'ın Akdağmadeni, güneyde ise Şarkışla ilçeleri ile çevrilidir. Sivas ilinin en geniş topraklarına sahiptir. Yüzölçümü 4095 km2, rakımı 1400 metredir. Bu toprakların ürün getirebilir arazisi 156.013 %38.3 mera arazisi 140000 %34.2 ormanlık arazisi, 22.225 hektar %19.8 dekar, taban arazi 9.340 dekar %2.3'üdür. İlçede kara iklim hüküm sürmektedir. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlıdır. Yeryüzü şekilleri Çal Dağı, Çamlıbel Dağları, Yıldız Dağı, Tura ve Gürcü Dağları bulunmaktadır. Önemli akarsuları Han deresi, Kümbet Suyu, Yıldız Irmağı ve Kızılırmak bulunmaktadır. Ayrıca onbir adet sulama göledi vardır. Bunların sıralanması şöyledir : Sarıçal, Altınoluk, Kerimumum, Çağlar, Aşağı Çakınak, Ilıca, Avcıpınarı, Kaman Etyemez, Demirözü, Yusufoğlan göletleridir. İlçenin Tarihçesi : Yıldızeli ilçesi Osmanlı padişahlarından IV. Murat'ın Bağdat Seferi sırasında 1639 yılında Sadrazamlarından Kemenkeş Kara Mustafa Paşa tarafından askerlerin konaklama merkezi olarak kurulmuştur. Halen günümüze kadar camii ve hamam tarihi eser olarak korunmaktadır. İlçenin ilk ismi "Yenihan" olarak verildi ise de daha sonra Yıldız Dağından esinlenerek "Yıldızeli" olarak değiştirilmiştir. Yahu, Çırçır ve Direkli isminde üç nahiyesi ve 128 köyü bulunmaktadır. Tarihi Değerleri : Kemankeş Kara Mustafa Paşa Camii : Kemankeş Kara Mustafa Paşa 1640'ta camii,iki han ve bir de hamamdan oluşan bir külliye yaptırmıştır. Camii, kuzey-güney doğrultuda dikdörtgen planlıdır. Tavanı yuvarlak ahşapların yanyana getirilmesiyle yapılmıştır. Tavanı beden duvarları ve iki büyük ahşap sütun taşımaktadır. Kuzeyde son cemaat yeri ile asıl ibadet alanı arasında kesme taş örgülü tek şerefeli minaresi yer almaktadır. Sarı kesme taştan inşa edilen camii büyük çapta onarım görmüştür. Hamam : Camiinin güney batısında hükümet konağının arka kısmındadır. Kuzey güney doğrultuda camii ye paralel olup dikdörtgen planlıdır. Güney köşeleri kesme taş diğer cepheleri moloz taş örgülüdür. Soğukluk ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden oluşmaktadır. Han : bugünkü hükümet konağının yerinde olan han yıkılmış sadece güneyde bazı duvar izleri vardır. Şeyh Halil Türbesi : Aynı adla anılan köydedir. Dıştan kare planlı üzeri kubbe ile örtülü olup kubbeye geçişler tromplarla sağlanmıştır. Türbe iç duvarlarından ve kubbe eteğinde kalem işi süslemeler yer alır. Mihrap nişinin batısında köşk resmi ile üzerinde 1858 tarihi yazılıdır. Akçakoca Köyü Türbesi : Türbe tamamen yenilenmiştir. Çevresinde devşirme antik parçalara rastlanmaktadır. Banaz Köyü türbesi : 6*6 metre ebadında kare planlı dıştan sekizgen kasnaklı içten köşe üçgenleri yardımıyla kubbeye geçilmektedir.0.80m kalınlığındaki beden duvarları kesme taş kasnak ve kubbe moloz taş örgülüdür. İçten sıvalı olup mihrap nişi sadedir. Plan tertibi malzeme ve mimari açıdan 15. yüzyıl yapısı olduğu inbahı vermektedir. Kümbet Köyü Kalesi : Kümbet köyünün güney-batı yönünde kayalık üzerindedir. Kaleye ait duvar ve temel kalmamıştır. Yüzey buluntularına göre Roma döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir. Kayaların oyulması ile merdivenli su yolu yapılmıştır. Yarıya kadar toprak ve taş doldurulmuştur. Bunlardan başka ilçe ve çevresinde höyük ve mağaralar bulunmaktadır. Kemankeş Kara Mustafa Paşa Camii Yıldız Dağı Sıcak Çermik Çamlıbel Tarihi Yıldız Köprüsü
  5. _asi_

    Sivas - Suşehri

    SUŞEHRİ Coğrafi Konum : Suşehri, Sivas ilinin kuzeydoğu bölümünde, Karadeniz bölgesi sınırlan içinde yer almaktadır. Sivas iline uzaklığı ise 143 km.'dir. Doğuda, Akıncılar, güneyde İmranlı, güneybatıda Zara, batıda Koyulhisar, kuzeyde Şebinkarahisar, kuzeydoğusunda ise Aluçra ilçeleri vardır. Suşehri 980 km2'Iik yüzölçümü ile Sivas'ın ilçeleri arasında önemli bir bölüme sahiptir. İlçe merkezinin denizden yüksekliği 950 m'dir. İlçe sınırları en yüksek nokta, 2812 m ile Kösedağ, en düşük noktası ise 700 m ile Kelkit Çayının ilçe topraklarını terk ettiği yerlerdir. (Akçaağıl Köyü sınırlan içinde) İlçe sınırları içindeki önemli yükseltiler; Kösedağ ile Canik dağlarının iç sıralarıdır. Suşehri ovası, Kelkit vadisinin genişlemesi ile oluşmuştur. Ova tabanında Kılıçkaya Barajının yapımı ile 3.202 hektarlık alan göl haline gelmiştir. Suşehri İç Anadolu’nun karasal iklimi ile Karadeniz bölgesinin yağışlı iklimi arasında geçiş çizgisinde bulunmaktadır. Yazları sıcak ve kuraktır. Kış mevsimleri ilin diğer ilçelerine(Koyulhisar dışında) daha ılık geçer. Kışın yağışlar kar şeklindedir. İlkbaharı ise bol yağmurludur. 1990 yılı genel nüfus sayımı sonuçlarına göre, ilçe merkezinin nüfusu 23.202, köyleri ile birlikte ise, 46.8 43 kişidir. İlçeye bağlı bir bucağı (Gökçekent) 68 köyü bulunmaktadır. İlçenin Tarihçesi : Suşehri ilçesi eski bir yerleşim merkezidir. İlçenin tarihi Bakır Çağına kadar inmektedir. Ova kesiminde eski sıradur civarında Bakır Çağı özellikleri gösteren eşyalar bulunmuştur. Eskişar, Çataloluk köylerinde Roma, Selçuklu dönemlerine ait tören yerleri bulunmaktadır. Akşar köyü yakınlarında Roma İmparatoru Hadrianus adına dikilmiş kilometre taşlarına (mil taşı) rastlanmaktadır. İlçenin eski yerleşim yeri şimdiki merkezin 2 km. doğusunda çayırbaşı mevkiinde bulunuyordu. Bulahi (veya Bulalliye) adını taşıyan bu yerleşim yeri depremler sonucunda yıkılınca ilçe Andıryas adını alarak şimdiki bulunduğu merkezde gelişmeye başlamıştır.1906 yılında da suların bolluğu nedeniyle Suşehri adını almıştır. Suşehri ovası ve Kösedağı 1243 yılında Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılmasına neden olan Kösedağı Savaşına sahne olmuştur. Baycu Noyan komutasında Anadolu'ya giren Moğol ordusu II.Keyhüsrev komutasındaki Selçuklu ordusunu sultanın tecrübesizliği nedeniyle ova kesiminde ve Kösedağ'da bozguna uğratmış, Selçuklu ordusu 3000'den fazla şehit vermiş, ayrıca ağırlıkları da Moğolların eline geçmiştir. Tarihimizde Kösedağı felaketi olarak geçen bu savaş Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılmasına neden olmuş, Anadolu Moğollar tarafından yakılıp yıkılmıştır. 1917 yılında doğuda Ruslara karşı savaşan ordumuz geriye çekilmek zorunda kalmış III.ordu karargahı Suşehri’ne taşınmıştır. Ruslar doğuda Refahiye ilçesine kadar gelmişler ancak,1917 Rus ihtilali ve ordumuzun kahramanca direnmesi sonucu geriye çekilmek zorunda kalmıştır. Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk 19 Mayıs 1919 tarihinde başlattığı Kurtuluş Savaşı çalışmaları sırasında, Erzurum kongresine giderken 28 Haziran 1919 günü ilçemize misafir olmuştur. Bu misafirlik sırasında Suşehri’ndeki milli mücadele görevi Mehmet Ali Efendiye verilmiştir. Ayrıca bir toplantı ile Suşehri Müdafai Hukuk Cemiyeti şubesi kurulmuş, ilçeyi Erzurum Kongresinde temsil etmek üzere Çeçen Zade İsmail Hakkı Bey delege seçilmiştir. Atatürk, Erzurum Kongresi dönüşünde ilçemize tekrar uğramıştır. Büyük önderimizin ilçemizden geçtikleri bugün (1 Eylül) Suşehri'nin mahalli günü olarak kabul edilmiştir. Her yıl ilçe çapında düzenlenen şenliklerle kutlanmaktadır. Tarihi Değerleri : Balhatun Camii(Belkıs Hatun) : İlçe merkezindedir·.1919 Erzincan depreminde tamamen yıkılmış yerine 1910 yılında bugünkü camii yaptırılmıştır. İlk camii 1725 yılına ait olup yapım kitabesi camiinin asıl ibadet alanına giriş kapısı üzerine konmuştur. Ahşap tavan sağlam ve ibadete açıktır. Köse Süleyman Ziyaret Yeri : Köse Süleyman, Selçuklu komutanıdır. 1243 yılında Moğol istilası sırasında Kösedağ mevkiinde Köse Süleymanla Baycu Noyan büyük bir savaş yapmış. Ancak, Köse Süleyman ,şehit düşer. şehit düştüğü yer her yıl Temmuz ayında çevre köylerince ziyaret edilir
  6. _asi_

    Sivas - Koyulhisar

    KOYULHİSAR Coğrafi Konumu : Koyulhisar İlçesi İç Anadolu'nun kuzey doğusunda batıdan doğuya doğru uzanan Kelkit Vadisini, kuzeyden güneye doğru dikine kesen bir vadi üzerindedir. İl merkezi Sivas a 180 km. mesafededir. Batıda Tokat'ın Reşadiye, kuzeyde Ordu ilinin Mesudiye, kuzey doğuda Giresun'un Bulancak, batıda Suşehri ve güneyde Zara, Hafik ilçeleri ile çevrilidir. Kelkit vadisi İç Anadolu Bölgesi ile Karadeniz Bölgesinin ayrım hattı olup, Koyulhisar bu hattın kuzeyinde Karadeniz Bölgesinde kalmaktadır. bu nedenle bu bölgede karasal iklimden ılıman iklime geçiş görülür. Rakımı 850 m. yüzölçümü 968km2'dir. İlçenin Tarihçesi : İlçenin adının kaynağı hakkında çeşitli söylentiler vardır. Koloneia, Kule-Hisar, Kuyulu-Hisar gibi isimlerin yanı sıra batılı kaynaklarda da Kaili-Hisar, Kuili-Hisar şeklinde geçmektedir. Türkler, Anadolu'ya yerleşmeden önce Pontus Rum İmparatorluğuna bağlı olup isim de Kolonya şehri idi. Malazgirt Savaşından sonra Selçukluların, XV. asır ortasından itibaren de Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Bu sırada şehrin adı Muşaz'dır. Fatih'in korkusundan Uzun Hasan, şimdiki Yukarıkale köyünün doğusundaki cephe üzerine bir kale yaptırmış, Osmanlılar üzerine sık sık saldırmaktaydı. 1461 yılında Uzun Hasanın Koyulhisar'ı zapt etmesi üzerine, Fatih Sultan Mehmet, buraya Şaraptar Hamza Bey'i göndermiş, arkasından kendisi kaleyi teslim almış buradan da Trabzon'a devam etmiştir. Koyulhisar'a bağlı Aşağıkale köyünün bulunduğu yerin batısındaki tepe üzerinde de kale harabelerine rastlanmaktadır. Bazı araştırmalar, bu kale yakınlarında ortaçağ kalıntılarının bulunduğundan söz etmekte ve Muşaz ismine sık sık yer vermektedir. Aşağıkale kalıntılarının bulunduğu tepenin dibindeki ırmağın güney kısmında IV. Murat tarafından yaptırılmış bir Kervansaray,1939 zelzelesiyle yıkılmıştır. Tarihi Değerleri : Aşağıkale (Kale-i Zir) : Kalenin bazı duvar kalıntıları durmaktadır. Yalçınkaya üzerine inşa edilen kaleden ırmağa inen merdivenler bulunmakta ve kalede bina temel izlerine rastlanmaktadır. Yukarı Kale (Kale-i Bala) : Yukarı kale köyünün doğusunda, sarp yamaçlar üzerindeki kalenin harabelerine rastlanmaktadır. Kaleleri Uzun Hasan yaptırmıştır. Koyulhisar kalesinden Evliya Çelebi de bahsetmektedir. Kale içinde yüz ev, ambarlar, cephanelik, su sarnıçları, demir kapılı kuyusu vardır. Aşağıda bir şehir, camii ve dükkanlar bulunduğundan bahseder. Fatih Camii : Yukarı kalededir. Mütevellisi Hatipoğullandır. Sadece temelleri kalmış üst örtüsü yıkılmıştır. Hacı Murat Hanı : Tamamı kesme taşlardan yapılmış olup, Suşehri-Niksar yolu üzerinde yaklaşık 20x100m ebadındadır. Duvarları ayakta kalmış, üst örtüsü 1939 yılı depreminde yıkılmıştır. Hamam : Kalenin eteğinde, doğu-batı doğrultusunda, dikdörtgen planlıdır. Bugün hamamın üzeri toprakla örtülmüş olup, sadece kubbesi ve bir duvarı görülebilmektedir. Koyulhisar Şehitliği : İlçe merkezindedir. Türk Ordusunun Koyulhisar halkına şükran borcu olarak 1917-1918 yıllarında bir anıt çeşme yapılmıştır.
  7. _asi_

    Sivas - Kangal

    KANGAL Coğrafi Konumu : İl merkezine 80 km'dir. İlçenin doğusunda Divriği, batısında Kayseri, güneyinde Gürün, kuzeyinde Suşehri ile çevrilidir. Yüzölçümü 3700 km2 dır. rakım ise 1540 m. dir. İlçenin Tarihçesi : Malazgirt Savaşından sonra Türklerin eline geçmiştir. Doğu Roma İmparatorluğu yıkılınca Anadolu içlerinde büyük bir hızla ilerleyen Türkistan Türklerinin bir kolu da Kangal ve yöresine yerleştiler. Bu bölgenin Etiler devrinde de yerleşim merkezi olduğu bulunan eserlerden anlaşılmaktadır. Yörede çokça höyük ve harabeler mevcuttur. IV. Murat devrinde yapıldığı sanılan bir de han vardır. Tarihi Değerleri : Camii: Kare planlı, üzeri kubbeyle örtülüdür. Batı ve Kuzey yönü üçer kubbeyle örtülüdür. Kesme taştan 18. yüzyılda inşa edilmiştir. Alacahan Kervansarayı : Camii,han ve sur duvarlarından oluşmaktadır. Eski İpek Yolu şimdiki Sivas-Erzincan yolu üzerinde, Alacahan nahiyesi içerisindedir. Siyah-beyaz kesme taşlarla almaşık olarak örülmüştür. Adını da bu örgü sisteminden almıştır. Muhtemelen 17.yüzyıl Osmanlı Hanı olabilir. Halil Rıfat Paşa Köprüsü : Alacahan bucağına bağlı Yeşil Kale köyüne giderken Malatya yolu üzerindedir. Sivas Valisi Halil Rıfat Paşa yaptırmıştır. Tekgözlü 3.80m. genişliğinde 4.15m. yüksekliğinde, 10.5m. uzunluğundadır. Tekke Köyü Samud Baba Kümbeti : Kapı üzerindeki kitabesine göre 1573.yılında yaptırılmıştır. Dıştan altıgen planlı, içten daire kubbeli,dıştan pramidal külahlı olup,tamamen taştan imal edilmiştir.
  8. _asi_

    Sivas - Gürün

    GÜRÜN Coğrafi Konum : Gürün Sivas ilinin güneyinde Sivas-Malatya yolu üzerinde kurulmuştur.140 km'lik bir karayoluyla Sivas'a ulaşır. İlçenin güneydoğusunda Malatya, batısında Kayseri, güneydoğusunda Kahramanmaraş, kuzeyinde Kangal ilçesi yer almaktadır. Rakımı 1250 m. yüzölçümü 3080 km2, arazisi dalgalı bir ilçedir. Karasal iklimin tesiri altındadır. İlçenin Tarihçesi : İlçenin tarihi çok eskidir. M.Ö. 2000 yıllarına kadar iner. Mevcut mağaralar, Gürün' ün ilk çağ tarihini yaşadığını göstermektedir. Etilerin bu bölgeye medeniyet kurdukları bulunan eserlerden anlaşılmaktadır. Şuğul bölgesindeki kayalar üzerindeki Etilere ait yazılar bunu göstermektedir. "Tegerama" yani Gürün bölgenin en güçlü kalesi durumundaydı. Anadolu İslamiyet’inin hakimiyeti altına 8irince Gürün, Malatya Beyliğine bağlı bir kasaba oldu. Daha sonra burada Danişmentliler ve Selçuklular hakimiyeti sürdüler. Bir ara Kadı Burhaneddin'de kendi beyliğine bağladı. Yıldırım Beyazıd devriyle Osmanlı topraklarına katıldı.1858 yılında ilçe olmuştur. Tarihi Değerleri : Ulu Camii : Asıl ibadet alanı üzeri alanını örten kubbe, dört sütun üzerine oturmaktadır. Yanları çapraz tonozludur. Minber mihrap merkezindedir. Kilise : Kesme taşlarla inşa edilmiş dikdörtgen planlıdır. İçine girilememiştir. Mozaik Kalıntısı : Tepecik köyünde bir vatandaşın ahırının tabanında Roma dönemine ait mozaikler bulunmuştur. Karşılıklı kuş resimleri işlenmiştir. İlçe Halk Kütüphane Binası : Kesme taştan iki katlı olarak inşa edilmiştir. Yeşil Kale Köyü Kalesi : Aynı isimle anılan köyün güneyindedir. Doğu yönünde kesme blok taşlar hala görülmektedir. Kuzey yönünde kayalara oyulmuş bir dehliz Uludere Çayına inmektedir. Ayrıca ilçe çevresinde Göbeören Kalesi, Karacaören Kalesi ve birçok höyük bulunmaktadır.
  9. _asi_

    Sivas - Gölova

    GÖLOVA Coğrafi Konumu : İlçe, İç Anadolu bölgesi ile Karadeniz Bölgesi arasında yer alır. Arazi daha çok dağlık ve engebelidir. Sivas'a uzaklığı 198 km. Suşehri’ne 45 km, Refahiye'ye 20 km. Erzincan'a ise 100 km'dir. Ortalama rakımı 1300 m'dir. İlçenin Tarihçesi : Gölova'nın tarihi M.Ö.1000 senelerine kadar uzanır. İlçenin kuzeyine düşen "Söğütlü Göze" dediğimiz yerde Hitit Uygarlığının varlığı belirlenmiştir. Rum pontus devletine bağlı olarak Avanıs ismini taşımış olup, yakın zamana kadar bu isimle anılmış, daha sonra ismi değiştirilerek Gölova adı verilmiştir.1990 yılındaki bir kanunla ilçe olmuştur. Tarihi Değerleri : Çoban Baba Türbesi : Gölova ilçesi, Çobanlı köyünde, küçük bir tepenin üzerindedir. 5.45 x 5.45 m. ölçülerinde, kare planlı, kesme taştan inşa edilmiştir. Kubbesi zamanla yıkılmış, sonradan betonarme olarak yapılmıştır. Giriş kapısı mukamaslı bir kavsaraya sahiptir. Cephesi geometrik motiflerle süslüdür. İçinde bir sanduka vardır.
  10. _asi_

    Sivas - Gemerek

    GEMEREK Coğrafi Konum : Sivas'ın batı tarafında yer alan ilçe, doğuda Şarkışla, güneybatısında Kayseri, kuzeybatısında Yozgat ile çevrilmiştir. Yüzölçümü 1150 km2'dir. Rakımı 1200m'dir. Tamamen karasal iklimin tesiri altındadır. Kışları soğuk, yazları sıcak ve kurak geçer. Maksimum ısı 40, minimum ısı -34.4 derece ve yılın 125 ile 145 gününde don olayı görülür. Sızır kasabasının kuzey batısı ormanlık alanlarla kaplı olup bu bölgede çok sayıda yayla mevcuttur. Bunlardan bazıları; Kaymaklı,Taalti kısık ve karmıklı yaylalarıdır. İlçenin Tarihçesi : İlçe olarak kuruluş yılı 1953'tür. 38 yerleşim ünitesinden 5'i kasaba, 33'de köy bulunmaktadır. tarih bakımından ne zaman kurulduğu kesin olarak bilinmekle beraber,Malazgirt savaşından sonra bazı Türk aşiretleri tarafından kurulduğu söylenmektedir. Osmanlı İmparatorluğunun yükselme devrinde kasaba olduğu ve Kanuni Sultan Süleyman'ın Nahçıvan Seferi sırasında burada konakladığı kitabe ve mezar taşlarından anlaşılmaktadır. Tarihi Değerler : Şahruh Bey Mescidi (Merkez Camii) : Camii, giriş kapısı üzerindeki kitabeye göre, Dülkadiroğullarından Alaüddevle'nin oğlu Şahruh bey tarafından yaptırılmıştır.1749 yılında Arslan Paşa oğlu Ahmet bey ve 1822'de Çapanoğulları tarafından tamir ettirilmiştir. Camii dikdörtgen planlı düz tavanlıdır. Harimin kuzeyinde bir üst mahfil ile güneyde altı sıra mukarnas kavsarlı beşgen bir mihrap bulunur. Çepni Camii : Camii, giriş kapısı üzerindeki kitabeye göre,1530 tarihinde Kızılkocaoğlu İsa bey tarafından yaptırılmıştır.1826 ve 1898 yıllında onarım geçirmiştir. İç mekan güneyde en büyük olmak üzere dört eyvanımsı nişlerle genişletilmiştir. Orta kısım kare planlı çapraz tanozla örtülüdür. Tonozun ortasında sekizgen kaideli kubbecik yer alır. Yan kenarlar sivri kemer alınlıklı ve beşik tonoz örtülüdür. Güney kanat diğerinden daha büyüktür. Yapının batısında üç bölümlü bir cemaat yeri ile minare bulunur. Mihrap orijinal durumunu korumuş olup, çok güzel alçı süslüdür. İnkışla Camii: Camiinin kuzeyindeki giriş kapısı üzerinde pek iyi okunulamayan bir kitabesi vardır. Köy halkının verdiği bilgiye göre camii Yozgatlı Safiye Hatun etrafından yaptırılmıştır,bugün büyük bir kısmı yenilenmiştir. Üç sahınlıdır. Sahınları ikişer sıra direk birbirinden ayırır. Direkler üzerinde "S" konsollar yer alır. İnkışla Hamzalı Mevkii Camii: Camiinin duvarları ve mihrabı ayaktadır. Üst örtüsü yıkılmıştır. Kesine taş olan yapının çok eski olduğu ve yanında bir hazinenin bulunduğu köy halkı tarafından söylenir. Çepni Hamamı I : Camiinin vakfı olabileceğini tahmin ettiğimiz hamam, camiinin güneyinde ona 15-20 m kadar uzaklıktadır. Bazı yapı öğelerinden camii ile asırdaş olabileceğini akla getirmektedir. Dıştan iki büyük kubbeli ve dikdörtgen planlıdır. Çepni Hamamı II : Alabey mahallesi dervişağa bahçesinde şehir sularının yanında yer alan hamam, bugün harap ve bakımsızdır. Çok eski olduğunu tahmin ettiğimiz yapı, üç mekanlıdır. Doğuda ki mekanlardan biri enine dikdörtgen planlı sivri beşik tonos örtülü, diğeri kare planlı üzeri yelpaze tromp geçişli kubbe ile örtülüdür. Batıdaki sıcaklık ise; Enine dikdörtgen planlı ortası kubbe iki yanı beşik tonos örtülüdür. Tüm bölümlerde kapı ve tromplar sivri kör kemer nişi içine alınmıştır. Şahruh Köprüsü : Ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmeyen bu köprü, 1538 yılında Şahruh Bey oğlu Mehmet han tarafından kölesi Behram'a eliyle tamir ettirmiştir. Kitabesi Sivas müzesindedir. Köprü, kuzey-güney doğrultusunda uzanan 155x5,50 m. boyutlarında sekiz gözlü bir yapıdır. Köprü kuzeyden üçüncü açıklık üzerinde harpuşda yaparak yükselir. Sızır Eskiköy Ören Yeri : Sızır kasabasının güneydoğu girişinde eskiköy adıyla anılan mevkidedir. Elde edilen buluntular bu bölgenin çok eski bir yerleşim merkezi olduğunu göstermektedir. Kayalık ve yeşil bir alan içerisinde bulunan bu bölgede birçok mağara vardır. Bölgenin doğusunda bulunan çağşak mevkiinde yüze yakın mağara bulunmaktadır. Bunlardan bazıları çeşitli nedenlerden dolayı tahrip olmuştur. Eskiköy'de necip'in ini adıyla anılan mağara yeraltı şehrini andırmaktadır. 25-30 m.'ye kadar içerisine girilebilmekte ve içeride odalara ayrılmaktadır. Yine bu bölgenin güneydoğusunda bulunan Köşkbaşı adıyla anılan yerde bir Köşk bulunduğu, burada bulunan arkeolojik kalıntılardan anlaşılmaktadır. Maalesef bu kalıntılar zaman içerisinde bilinçsizce halk tarafından çeşitli yerlerde kullanılarak tahrip edilmiştir. Sızır'da bu ören yerlerinden başka; Karacaören ve Dendeliz ören yeri ile kasabanın kuzeybatısında ormanlık bir alan içerisinde bulunan Çatalsay mevkiinde de bir su sarınıcı kalıntısı bulunmaktadır. Bütün bu kalıntılardan Sızır'ın Roma ve Bizans döneminde yerleşim merkezi olduğu sanılmaktadır. Sızır Kalesi : Sızır kasabasının şu andaki yerleşim merkezi olup, görünen kalıntı yoktur. Kasabanın merkezinde bulunan Hüyük'ün çevresi çok önceleri su ile çevrili olduğu, zamanla suların çeşitli tabii nedenlerden çekildiği ve Roma Kralı Sezar zamanında buraya bir kale yapıldığı tahmin edilmekte, bundan dolayı Sızır'ın adının Sezar'dan geldiği söylenmektedir. Kale üzerinde bulunan mahalle şimdi Kalebaşı mahallesi olarak anılmaktadır. Diğer bir rivayete göre de bu bölgede fazla suyun sızması sonucu önceleri Sızar diye anıldığı sonradan Sızır'a dönüştürüldüğü ifade edilmektedir.
  11. _asi_

    Sivas - Doğanşar

    DOĞANŞAR Coğrafi Konum : İç Anadolu Bölgesinin kuzey doğusunda, Karadeniz ile İç Anadolu Bölgesi arasında yer alır. İlçe 40-41 kuzey paralelleri ile 37-38 doğu meridyenleri arasında kalmaktadır. Doğusunda Koyulhisar, batısında Yıldızeli, kuzeyinde Tokat iline bağlı Almus ve Reşadiye ilçeleri güneyinde ise Hafik ve Zara ilçeleriyle komşudur. İlçenin Tarihçesi : Anadolu'nun eski yerleşim merkezlerinden birisidir. Tarihi adı İpsile'dir. Bu ismi Bizans döneminde almıştır. Bizans döneminden sonra sırasıyla Danişmentliler, Anadolu Selçuklu Devleti, Ertana ve Kadı Burhaneddin'in yönetimine girmiştir. Doğanşar 1399'da Osmanlılar tarafından fethedilmiş, Timur istilasıyla tekrar elden çıkmış,1424 yılında tekrar Osmanlıların eline geçmiştir. Doğanşar'ın başlangıçta 19. yüzyılın son çeyreğine kadar Tokat'a bağlı olduğunu görürüz.1870 yılında doğrudan Sivas'a bağlandığını ve Tozanlı nahiyesi olarak adlandırıldığını görmekteyiz.1872'de Hafik ilçe olunca, Hafik'e bağlanan Doğanşar, 1906’da Reşadiye'ye, sonra tekrar Hafık'e bağlanmıştır. 1970'lere kadar teşkilatlı nahiye olan Doğanşar 09.05.1990 tarihinde ilçe olmuştur. Tarihi Değerleri : İlçede geçmişi eskiye dayanan Kale Camii, Yeni Camii ve Ulu Camii vardır. Yörede ayıca birçok türbe vardır.
  12. _asi_

    Sivas - Divriği

    DİVRİĞİ Coğrafi Konum : Divriği ilçesi, Fırat nehrinin kolu olan Çaltı Çayı vadisi yakınında kurulmuştur. İlçenin doğusunda Erzincan, batıda Kangal, kuzeyde Zara-İmranlı, güneyi ise Malatya ile çevrilidir. İlçenin yüzölçümü 2935 km2, rakımı 1250 m dir. İlçe merkezi nüfusu 17530 , köyleri ile birlikte toplam 32.710 kişidir. İlçenin önemli dağları, kuzeyde Çengelli Dağı (2650), Deli Dağ (2150) Eferdi, Göldağ ve Akdağ'dır. Güneyde Yama, Demirli, Geyikli Güneydoğuda Sarıçiçek, doğusunda Iğınbat; batıda Dumluca yer alır. İlçenin en önemli akarsuyu Çaltı Çayıdır. İlçede karasal iklim özellikleri görülür. Kışları çok karlı ve soğuk, yazları sıcak ve kurak geçer. İlçenin bazı dağlarında Meşe, Ardıç ve Çam türü seyrek orman alanları mevcuttur. Ulu Camii İlçenin Tarihçesi : İlçenin tarihi geçmişi Hititlere kadar dayanır (M.Ö. 90) Bizans devrinde Teprice-Tefrike denilen bu şehir XIII. asırda İbn Bibi'nin Selçuk namesinde, diğer bazı eser ve kitabelerde "Divrik" olarak rastlanmaktadır. Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesinde şehrin adı bugün olduğu gibi "Divriği" olarak yazılmaktadır. VII. Asrın başında sasanilerin istilasına uğrayan Divriği ve yöresi, Heraklius tarafından Sasani yayılmasından kurtarılmasından çok geçmeden Arap ordularının saldırılarına ve güneyde yerleşmiş askeri kolonilerden gelen akınlara hedef oldu. Çevre halkının bağlı olduğu Pavlikyen Mezhebi de Divriği'ye büyük önem kazandırıyordu. Divriği'nin Türkler eline geçmesi Malazgirt Zaferi ile gerçekleşmiştir. Doğu Anadolu Türk emirleri arasında taksim edilirken Erzincan ve yöresi Emir Mengücek'e düşmüştür. Bu sülalenin bir kolu da Divriği'de hüküm sürmüştür. Mevcut kitabelere göre bunların devri XIII. yüzyılın ortalarına kadar sürmüş ve bu tarihten sonra Mengücek hanedanının mülkü, Divriği'de Selçukluların eline geçmiştir. Anadolu'daki Türk Birliğinin dağılmasından sonra, Divriği'nin Mısır memluk yönetiminde kaldığı görülür. 1398 yılında Divriği, Osmanlı padişahı I. Beyazıd tarafından, o devirde Mısır valisi olan İbrahim Şuhhi'nin oğlundan teslim alındı.1401 yılında Timur'un istilasına uğradı. Divriği'nin Türk Birliğine kesin olarak katılması Yavuz Sultan Selim devrinde Mercidabık zaferinden sonra olmuştur (1516). Osmanlı topraklarına katılan Divriği, Sivas eyaletine bağlı bir sancak merkezi oldu . Sivas ilinin yeniden düzenlenmesinden sonra Divriği, ilçe merkezi haline getirilmiştir. Tarihi Değerler : Divriği Kalesi : Bazı bölümlerin M.S. 9. yüzyılda Pavlikanlarca yapıldığı anlaşılmaktadır. Sur uzunluğu 1.5 km. kadardır. Büyük bir kısmı da Menğücekoğulları tarafından 13. yüzyılda yapılmıştır. İçerisinde camii, sarnıç, zahire ambarı, kaya kovuklarının izlerine hala rastlanmaktadır. Bunlardan başka Kesdoğan Kalesi, Ordu (Kaya Burun) Kalesi bulunmaktadır. Camiileri : Kale Camii: 1180 yılında Süleyman Şah oğlu Emir İshak tarafından yapılmıştır. Mimarı Maragalı Firuz' un oğlu Hasandır. Kale Camii Türklerin en eski yapısından biri olması sebebiyle çok büyük önem arz etmektedir. Ulu Camii ve Darüşşifası : Ulu Camii, Mengücekoğullarından hükümdar Süleyman Şah oğlu Ahmed Şah tarafından 1228 yılında yaptırılmıştır.1280m2'lik bir alana oturan camiiye, kuzey, doğu ve batı yönünde yer alan taş süslemeleriyle hayret uyandıran üç güzel kapıdan girilmektedir. Darüşşifa ise, Behram Şah'ın kızı Melike Turan Melek tarafından 1228 yılında yaptırılmıştır. Bu eşsiz anıt 768 m2'lik bir alana oturmaktadır.18.yüzyılda medrese haline getirildiği için Şifaiye Medresesi de denilmektedir. Cedit Paşa Camii: Aynı isimle anılan mahallededir.1799 yılında yapılmıştır. Bezemeleri Ulu Camiinde görülen süslemelerin kaba bir taklididir. Minaresi siyah-beyaz kesme taş örgülüdür. Bundan başka Abı Çimen Camii (1840), Gökçe Camii (1844), Zeliha Hatun Camii (1869), Hacı Osman Mescidi, Kemenkeş Camii, Şemsi Bezirgan, Kültür, Ahmet Paşa, Süleyman Ağa, Tavukçu, Turabali Mescitleri vardır. Kümbet ve Türbeleri: Sitte Melik Kümbeti: Mengücekoğullarından Emir Süleyman Seyfeddin Şahinşah için 1195 yılında yaptırılmıştır. Sekizgen planlı, sivri pramidal külahla örtülüdür. Tamamı kesme taştan inşa edilen türbenin süslemeleri dikkati çekmektedir. Kemareddin Kümbeti : Emir Kemareddin, Mengücekoğullarının hazinedarıdır.1196 yılında yaptırılmıştır. Sekizgen planlı, içten kubbe dıştan pramidal külahla örtülüdür. Kemenkeş (Nurettin Salih) Kümbeti : 1240 yılında yaptırılmıştır. Sekizgen planlı içten kubbe dıştan pramidal külahla örtülüdür. Naip (Gazezler) Kümbeti : Kitabesine göre 1291 yılında Naifı Eşref için yaptırılmıştır. Sekizgen planlı pramidal külahlıdır. Sinaniye Hatun Türbesi : Kalealtı mahallesindedir. Harap bir haldedir. Muhtemelen Mengücekoğulları dönemine aittir. Bunlardan başka; Ahi Yusuf Türbesi (13. yüzyıl). Araplık türbesi, Saracın Türbesi (18. yüzyıl) Nasreddin Mehmet Yatırı (1489), Dumluca Köyü Dilber Kümbeti (13. ve 14. yüzyıl) Seyit Baba Türbesi, Saçlı Baba, Akça Baba, Hasan Paşa Türbesi, Hüseyin Gazi Türbesi, Gani Baba Türbeleri vardır. Hanlar - Hamamlar : Pamuk Han : Demirdağ, istasyonunu yakınındadır. Duvarların büyük bir bölümü ayaktadır. Üst örtüsü yıkılmıştır. Burma han Kervansarayı : Divriği-Kemah-Erzincan yolu üzerindedir. Mengücek-oğulları dönemine aittir. Sultan 1V. Murat'ın onarıma aldırdığı, Revan Seferine giderken bu handa konakladığı rivayet edilmektedir. Büyük ölçüde harap durumdadır. Mirçinge Hanı : Handere köyündedir. Mengücekoğulları döneminde yapılmıştır. Sadece kapalı mekanlardan oluşmaktadır. Dipli Han : Günbahçe köyü ile Dumluca Köyü arasındadır. Duvarları ve üst örtüsünün büyük bir bölümü ayaktadır. Hamamlar : Aşağı Hamam (Hamam-ı Süfla-Acı Hamam-Kayaoğlu Hamamı) Bekir Çavuş Hamamı ve İmamoğlu Hamamı, Köprüler : Handere Köprüsü : Handere köyündeki hanın 1 km kadar güneydoğusun-dadır. Mirçinge Çayı üzerindedir. İki gözlü; sivri kemerlidir. 8 m. yükseklikte, 4,5 m. enindedir. Urta göz diğerinden büyüktür. Siirt Malabadi Köprüsünün bir benzeridir. Bundan başka; Kız köprüsü, Tazlıoğlu Köprüsü, Kesik Köprü, Lıh Çayı Köprüsü, Bereket Değirmeni Köprüsü, Köse Paşa Köprüsü, Hüngür Köprüsü ve Altındere Köprüleri vardır. Kiliseler : Yukarı Kilise : Kalenin batısında büyük bir bölümü yıkılmıştır. Aşağı Kilise : Yukarı Kilisenin altındadır. Duvarlar ve üst örtü büyük çapta yıkılmıştır. Kayaburun Köyü Kilisesi : Aynı adla anılan köyün girişindedir. Bunlardan başka; Kaya Yakup Kilisesi, Erşün Kilisesi, Uzunkaya (Pargam )Kilisesi,Güresin Verk mevkiinde bulunan kiliseleri vardır.
  13. _asi_

    Sivas - Altınyayla

    ALTINYAYLA Coğrafi Konum : Altınyayla'nın Kuzeybatısında Şarkışla, Kuzeydoğu-sunda Ulaş ve Sivas Güney doğusunda Kangal, (Güneybatısında (Kayseri) Pınarbaşı ile çevrili bulunmaktadır. İç Anadolu Bölgesinin sahip olduğu karasal iklim hüküm sürmektedir. Arazinin %70'i yayla %30'u dağlıktır. İlçenin (çizildi) Güneybatısında Kara Tonus Dağı, kuzeyinde Tonus Ovası, Güneyinde İncecik ve Mergesen Yaylası, Güneydoğusunda İbicek Yaylası, Doğusunda Yücekaya Yaylası mevcuttur. İlçemizde Altınyayla göleti, Deliilyas göleti Güzeloğlan Göleti, Doğupınar Göleti bulunmaktadır. Ayrıca (şahlı) Doğupanır köyüne Gazibey barajı ve Deliilyas barajı yapımı inşaatları sürmektedir. Belirtilen göletler sayesinde tarım arazileri sulanmakta ve sulu tarıma geçilmiş bulunmaktadır. İlçe nüfusunun 1990 yılı nüfus sayımında 3100 kişi olduğu saptanmıştır. İlçe halkı tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. İlçenin Tarihçesi : Eski adı Tonus olan Altınyayla tarihinin ilk çağlarında başka bir deyişle 600 yıl önce Anadolu'da hakimiyet kuran Mezopotamya - Hitit - Roma - Bizans · Selçuklu ve Osmanlı Medeniyetlerinin yerleşim yeri olduğu M.Ö. 550 yıllarında Persler'in hakimiyetine girdiği rivayet edilmektedir. Hitit hakimiyetinin M.Ö. 1200 yıllarında Balkanlar üzerinden gelen Erigyalılar tarafından ortadan kaldırılması ile tonus Frigyalılar hakimiyetine girmiştir. Frigya’nın yıkılması üzerine bu devletin yerine kurulan Lidyalılar devrinde devrin kudretli komutanı Giges Mezopotamya ve İran ticaretini Ege Denizine bağlayabilmek için yaptırdığı meşhur Kral Yolunun Tonus'un (Altınyayla) güneyinden geçtiği gezilip incelendiğinde görülen kalıntılardan anlaşılmaktadır. Kral yolu Efes-Sart-Uşak-Gordiyon-Ankara-Çorum-Mecitözü-Tokat-Zile-Sivas-Tonus-Malatya-Harput-Diyarbakır-Ninova-Erbil-Suda yöreler-inden geçmektedir. Daha sonra Pontus ve Roma egemenliğine girdiği 1071 yılında Malazgirt Zaferinden sonra Selçukluların egemenliğine girdiği,1347 yılında Şarkışla ile birlikte İlhanlılarca işgal edildiği M.S.1408 yılında Osmanlı Devleti yönetimine katıldığı bilinmektedir. Osmanlı İmparatorluğu zamanında 1882 yılında Sivas vilayeti 4 sancak 26 kaza ve 247 nahiyeden meydana gelmektedir. Bulardan merkez sancağı Sivas, Aziziye (Pınarbaşı), Koçgiri (Zara), Divriği, Hafik, Gürün, Darende, Yıldızeli ve Tonus Beylerbeyliğine bağlı bir sancak olarak teşkilatlanan Tonus (Altınyayla) önemli bir konak yeri olmuştur. 1873 yılında ilçe olarak teşkilatlanan Şarkışla’nın önceleri Tonus adıyla kurulduğu görülmektedir. Şarkışla ilçe teşkilatından sonra Tonus nahiye olarak hizmet vermiştir. Yurt düzeyinde 1972 yılında yapılan ad değişikliği ile (çizildi) Tonus (Altınyayla) olarak adlandırılmıştır. 1972 yılında belediyelik olmuş, 20 Mayıs 1990 tarih ve 20523 sayılı Resmi Gazete'de Yayınlanan Bakanlar Kurulu kararıyla ilçe statüsüne kavuşturulmuştur. 09.09.1990 tarihinde A.. Faruk Keleş'in ilk Kaymakam olarak atanması üzerine ilçelik faaliyetine fiilen başlamıştır. Altınyayla ilçesi Aydın Mahallesi, Rıfat Özden Mahallesi ve Şafak Mahallesi olarak üç mahalleye ayrılmış olup, ayrıca Şafak Mahallesine bağlı olan Aşağı ibicek ve Yücekaya mezraları mevcuttur. Altınyayla'ya bağlı olan toplam birisi kasaba (Deliilyas) yirmi köy bulunmaktadır. Tarihi Değerleri : Altınyayla Camii:1895 yılında Mahmut, Müştak ve Salman ustalar tarafından yapılmıştır. camiyi yaptıran ise Tonuslu Ahmet Ağadır. Bu bilgilere ait kitabeler cami içerisindeki direklerde yazılıdır. Ahşap işçiliği mükemmel olan camii, kare planlıdır. Tavan ve direklerde kök boya ile kalem işleri yapılmıştır. İlçe çevresinde kale kalıntıları ve höyükler bulunmaktadır.
  14. _asi_

    Arktika

    Arktika - Kuzey Kutup Bölgesi Matematiksel bir belirlemeye göre kutup bölgeleri kutup dönencelerinin altında ve üstünde kalan (ve her biri 21,2 milyon km² büyüklüğünde olan) yerler olarak tanımlanıyor. Bir adını da Eski Yunanca’da “ayı” anlamına gelen arktos sözcüğünden alan Kuzey Kutup Bölgesi toplam 27 mlyon km2’lik bir alana yayılır. Bunun 9 milyon km’si kara, geri kalanı denizdir. Burada en sıcak ayda bile deniz suyu sıcaklığı +10° C’nin üstüne çıkmaz. Arktik kara ve deniz iklimlerinin egemen olduğu bölgede yağış azdır, yılda 100 mm ile 500 mm arasında değişir.Kuru rüzgarlar ve sis, düşük sıcaklık (Grönland’da şubat ortalaması -40° C), sıcaklığın mevsimlere göre büyük değişkenlik göstermesi (+15° C ile -40° C) bu bölgenin iklim özellikleri arasındadır. 23 Eylül ile 21 Mart arasında Güneş’in hiç doğmadığı kış kutup gecesi, yılın geri kalan bölümünde ise, hiç batmadığı kutup gündüzü yaşanır. Sıcaklığın çok düşük olmasına karşın, kutup bölgelerinin de en az tropik bölgeler kadar güneş enerjisi aldığı unutulmamalıdır. Kara bitkileri buna, çok hızlı ve karmaşık bir büyüme biçimi benimseyerek uyum sağlamıştır. Denizlerde ise yüksek oksijen ve zengin besin maddesi nedeniyle, bir de 0 derece dolayındaki deniz suyu sıcaklığı fazla değişmediği için plankton ve balık çok boldur. Yaşamın denizlerdeki bu zenginliğine karşın, az sayıdaki buzsuz kıyı bölgesinde oldukça sınırlı olduğu gözlenir. Bitki örtüsü tundralara özgü yosunlardan, likenlerden, ardıç ağaçlarından ve cüce akkayınlardan oluşur. Temmiz sıcaklığı 6° C’nin altına düşerse bunlar da yerlerini buz çölüne bırakırlar. Zemin 600 m derinliğe kadar donmuş durumdadır ve yazın ancak yüzeyden 10-200 m arasında bir derinliğe kadar çözülür. Donmuş zeminin altında bulunan çamur katmanı aşağı doğru akar ve her türlü inşaat çalışmasını çok zorlaştırır. Arktik bölgesi
  15. Banyo ve elektrik direği için yorumlarınızı merakla bekliyorum sevgili Birce ve Aries
  16. _asi_

    Antarktika

    JAMES CLARK ROSS John R. Wildman'den Ross'un potresi, Sir James Clark Ross, 1833–34, National Maritime Museum, London Sir James Clark Ross (d. 15 Nisan 1800, London; ö. 3 Nisan 1862, Aylesbury), Britanyalı deniz subayı. 1829 yılında Sir John Ross ve Sir William Parry ile beraber Kuzey Kutbu'nu keşfetti. 1839'da Güney Kutbu'na yaptığı seferde Ross Adası'nı keşfetti ve adaya kendi ismini verdi. Güney Kutbun'da kefettiği iki yanardağına ise HMS Erebus ve HMS Terror adlı gemilerinin ismini verdi (Erebus Dağı ve Terör Dağı). Ayrıca, Antarktika'da bulunan Ross Buz Şelfi ve Ross Denizi gibi coğrafik bölgeler de Ross'un ismini taşımakta.
  17. _asi_

    Antarktika

    ROSS DENİZİ Ross Denizi, Güney Okyanusu'nda Antarktika'nın önünde Victorialand ile Marie Byrd Land arasında kalan bir kenar denizi. Ross Denizi'nin yarısı, sürekli, sıkı kalın ve 500.000 km² lik bie buz örtüsü ile kaplıdır-Ross Buz Şelfi. Adını 1841'de burayı keşfeden James Clark Ross'dan alır. Ross Denizi'nin batısında, halen faal bir volkan olan Erebus Dağı'nın ve Antarktika yazında alışılmış olarak buzdan arınmış doğal bir liman oluşturan McMurdo Boğazı'ın (McMurdo Sound) bulunduğu Ross Adası yer alır. Bu boğazın doğusunda Franklin Adası, onun kuzeydoğusunda da Coulman Adası bulunur. Tüm adelie penguenilerinin yaklaşık üçte biri burada yaşar. Kuvvetli fırtınalar, buzu kenarlara iterek polynya adı verilen, dağınık olarak bulunan ve birkaç kilometrekare büyüklüğünde, buzdan arınmış su alanları oluşturur. Bunlar, penguenlerin temel yaşam esaslarını oluşturur. Güneşin suyun üzerinde parıldamasıyla, kril denen küçük deniz canlılarının temel besin kaynağı olan mikroalgler yetişir. Minyatür karideslere benzeye krilller de aynı şekilde penguenlerin en sevdikleri besinleri ve avlarıdır.
  18. _asi_

    Antarktika

    MCMURDO KURU VADİLERİ McMurdo Kuru Vadileri Antarktika'da, McMurdo Boğazı'nın batısında Victoria Topraklarında yer alan bir dizi vadidir. Bu bölgede Vida Gölü ve Antarktika'nın en uzun nehri olan Onyx Nehri gibi birçok ilgi çekici coğrafi oluşum bulunur. Aynı zamanda dünyanın en uç noktadaki çöllerinden biridir. Kuzeyden güneye doğru üç ana vadi Victoria Vadisi, Wright Vadisi ve Taylor Vadisi'dir.
  19. _asi_

    Antarktika

    ROSS BUZ ŞELFİ Ross Buz Şelfi, (81 °30`G 175 °00`B ) Antarktika'daki Ross Denizi'nin yarısını örten, birkaç yüz metre kalınlıkta sürekli bir buz tabakası. Buz şelfi, 525.000 km²'lik alanıyla (Kaynak: Alfred Wegener Institut, diğer kaynaklar 487.800 km² kabul eder) Fransa'dan biraz küçük olup böylelikle Antarktika'nın en büyük buz şelfi bölgesidir. Alman kutup araştırma istayonu Neumayer'in verilerine göre 5.000 km² alanı olan (Diğer kaynaklar 8.000 km² üzerinde verir) Ekström Buz Şelfi ile karşılaştırıldığında, Ekström Buz Şelfi adeta ufacık kalır. Buz şelfi, deniz üzerinde yüzen büyük bir buz tabakası olarak tanımlanır. Bu tabaka kendisini aralıksız besleyen bir buzul üzerinden karaya bağlanır. Kara tarafındaki tabanında, buz şelfleri 800 den 1500 metreye kadar bir yüksekliğe sahipken ön kısımlarda sadece 100 ile 200 metre kalınlıktadır. Tabakanın azalan kalınlığının sebebi, sürekli kütle kaybına yol açan, alt kısımlarındaki erime süreci ve buz içindeki akış sürecidir. Ross Buz Şelfi'nin dikey cephesi (Kırılma kenarı) 800 kilometreden daha büyük bir uzunluğa sahiptir ve deniz üzerinde 15 ile 50 m arasında yükselir. Yani serbest olarak deniz üstünde yüzen buzun, yaklaşık %90'ı deniz seviyesinin altındadır. Ross Buz Şelfi, 28 Ocak 1841'de onu keşfeden İngiliz kaşif ve denizci James Clark Ross'ın adıyla anılır. Ross ön cephenin kartografisini doğuya doğru yaklaşık 160ºB noktasına kadar yapmıştır. Ross Buz Şelfi'nin büyük kısmı, hakları Yeni Zelanda'ya ait olan Ross Dependency'dedir. Ross Buz Şelfi, 1912 yılında kutup araştırmacısı Robert Falcon Scott ve onun keşif gezisine katılanların son istirahatgahı olmasıyla üzücü bir üne sahiptir. Öncesinde, Scott'ın gezisi, Ross Denizi'ni geçen ve Ross Buz Şelfi'ne ulaşan ilk keşif gezisiydi.
  20. _asi_

    Antarktika

    ANTARKTİKA YARIMADASI Antarktika Yarımadası, Antarktika kıtasının en kuzey uzantısıdır. Kıtanın Güney Kutup Dairesi dışına çıkan tek uzantısı olan yarımada, aynı zamanda Antarktika'nın Amerika Kıtası'na en yaklaştığı yerdir. Yarımadanın ilk kez görülmesi 1820'li yılların başlarında gerçekleşmiştir. Yarımada, yükseklikleri yer yer 2,800 metreye ulaşan dik dağlar ile kaplıdır. Bu bölgedeki dağlar, Güney Amerika'daki And Dağları'nın devamı olarak kabul görür. Yarımadanın paylaşılması konusunda Şili ve Arjantin arasında bazı politik problemler vardır. Antarktika Kıtası'nın en yumuşak iklimi sahip olan bölgesi olduğundan, bölge ile ilgili araştırma yapan merkezlerin birçoğunun istasyonu burada konuşlandırılmıştır.
  21. _asi_

    Antarktika

    ANTARTİKA Antarktika, Güney Yarımküre'nin en güneyinde bulunan ve Güney Kutbu'nu içeren kıtadır. Afrika ve Okyanusya'nın güneyinde olan ve içinde ülke bulunmayan tek kıta. “Güneydeki efsanevi kıtanın bulunması 200 yıllık bir arayıştan sonra, ancak 1840'ta başarıyla sonuçlanmıştır. Yelkenlisiyle kıyılar boyunca yaklaşık 2.000 km yol alan Charles Wilkes, denizlerden oluşan Kuzey Kutbu'nun tersine, Güney Kutbu'nun olduğu yerde gerçekten büyük bir kıta bulunduğunu kanıtlamıştır. 14,4 milyon km²'lik yüzölçümüyle bu kıta neredeyse Afrika’nın yarısı büyüklüğündedir. Bu bölgenin içinde Güney Shetland, Güney Georgia gibi birkaç takımada da yer alır. Adı, “Arktika'nın karşısındaki” (Yunanca: Antarktikos) anlamına gelen Antarktika'yı ortalama 2.000 m kalınlığında büyük bir buz katmanı zırh gibi örter. Bir zamanlar “ulaşılamaz” diye adlandırılan kutup noktasında buzun kalınlığı 4.335 m’yi bulur. Bu buz kütlesi 24 milyon km³'lük hacmi ile yeryüzündeki bütün buzların yüzde 92’sini oluşturmaktadır. Kıyılarından kopan 350-600 m kalınlığındaki buz parçaları günde 1-3 m hızla ilerler ve birbiri üstüne yığılır. Bu tür yüzen yığınlardan biri olan Ross Buzlası 540.000 km'yi bulan alanıyla neredeyse Fransa büyüklüğündedir. Gelgit olayının buzladan kopardığı büyük parçalar yüzerek çevreye dağılır. Bu tür buzdağları arasında 20.000 km² büyüklüğe ulaşanlar olur. Güney Kutbu'nda yeryüzünün en soğuk ve en fırtınalı iklimi egemendir. Ortalama sıcaklık yaz aylarında -20° C’dir ve bu, güneyden fırtınalar estiğinde -70 °C'ye kadar düşebilir. Coğrafi Güney Kutbu noktasında bulunan ABD gözlem istasyonunda yapılmış ölçümlerde sıcaklığın yıllık ortalamasının -50° C olduğu, en sıcak ayda ancak -29° C'ye yükseldiği belirlenmiştir. Yani yeryüzünün bu en büyük buzdolabının sıcaklığı Kuzey Kutbu'ndan ortalama 22 derece daha düşüktür. Bu durum doğal olarak yaşam koşullarını etkilemektedir. Kuzey Kutbu'nda 400'e yakın çiçek açan bitki türü sayılabilirken, Güney Kutbu'nda bir tane bile olmaması bunun bir belirtisidir. Buna karşılık kıtanın kıyılarında ve açık denizlerinde çok sayıda hayvan yaşar. Penguenler, martılar, foklar ve balinalar soğuk, ama besin maddesi açısından zengin Güney Kutbu denizlerindeki planktonları ve balıkları yiyerek yaşamlarını sürdürürler. Uydu görüntüsü Antarktika'da hak sahibi olan ülkelerin paylaşım haritası Dünya haritasında Antarktika
  22. _asi_

    Zimbabve

    ZİMBABVE DEVLETİN ADI: Zimbabve Cumhuriyeti BAŞŞEHRİ: Harare NÜFUSU: 9.870.000 YÜZÖLÇÜMÜ: 390.759 km2 RESMİ DİLİ: İngilizce DİNİ: Putperestlik PARA BİRİMİ: Dolar Güney Afrika’da 15° 36’ ve 22° 25’ güney enlemleri ile, 25° 16’ ve 33° 04’ doğu boylamları arasında yer alan bağımsız bir devlet. Zimbabve’nin komşu olduğu ülkeler kuzeyde Zambia, batıda Botsvana, güneyde Güney Afrika ve doğuda Mozambik’tir. Tarihi M.S. 4. asırda Banbu kabileleri bölgeye girmeye başladılar. On beşinci yüzyılda bugünkü Fort Victoria şehri yakınında Zimbabve veya Büyük Zimbabve olarak bilinen yerde bir din ve ticaret merkezi kuruldu. On beşinci asırda Mutota ve Matope yöneticileri doğuda Hint Okyanusuna ve batıda Kalahari Çölüne uzanan bir krallık kurdular. Sonradan bu krallığa Portekiz, Monomotapa krallığı adını verdi. 1505’te Portekiz Mozambik kıyısındaki Sofala’da bir üs kurdu. Buradan iç kesime giden ticaret yolları yapıldı. Portekiz’in Zambezi’nin yukarılarına doğru sokulması Monomotapa Krallığını zayıflattı. Ülke 1830’larda güneyden gelen kavimler tarafından istila edildi. Bunlardan en önemlisi esas itibariyle günümüzdeki Zimbabve’nin güney kısmında yerleşmiş olan Ndebele idi. 1888’de İngiliz Cecil Rodes, Ndebele şefinden maden işletme imtiyazı elde etti. Bunun kurduğu İngiliz Güney Afrika Şirketi, 1889’dan 1923’e kadar ülkede siyasi ve ekonomik kontrolü elinde tuttu. 1923’te GüneyRodezya (bugünkü Zimbabve) politik ve siyasi iktidarı beyaz bir azınlığa veren bir anayasa altında muhtar bir sömürge olarak İngiltere tarafından ilhak edildi. 1953’te Güney Rodezya ve Kuzey Rodezya (şimdiki Zambia) ve Nyasaland (şimdiki Malawi) Rodezya ve Nyasaland Federasyonunu kurarak birleştiler. Federasyon 1963’te dağıldı. 1964’te Kuzey Rodezya ve Nyasaland beyazların idaresinde bağımsızlıklarını kazandılar. 11 Kasım 1965’te Başbakan İan D. Smith tek taraflı olarak Rodezya’nın bağımsızlığını ilan etti. İngiltere buna karşı çıktı ve BM vasıtasıyla ekonomik müeyyideler uygulattı. Mesela Rodezya’ya gemiyle petrol ihracına ambargo koyuldu. Bununla beraber bir miktar petrol ve benzin GüneyAfrika’dan ve Mozambik’ten ülkeye girdi. Mayıs 1968’de BM Güvenlik Konseyi ticaret ambargosu koydurttu. Mart 1970’te ülkede cumhuriyet ilan edildi. Aralık 1972’de Afrikalılar beyaz yönetime karşı gerilla savaşı başlattılar. 1978 ortasında altı binin üstünde asker ve sivil öldürüldü. Rodezya birlikleri gerillaları mağlup etti. 1978’de iktidar zenci çoğunluklara devroluncaya kadar kontrol Simith ve üç tanınmış zenci liderin elinde olmak üzere anlaşma imzalandı. 21 Nisan 1979’da ülkenin herkese oy hakkı tanındığı ilk genel seçimde zencilerin çoğunlukta olduğu parlamento işbaşına geçti. İngiltere’nin Thatcher hükümeti 1979’da Zimbabve ile münasebetlerini normal hale getirmek için gayret safretmeye başladı. Zimbabve nihayet 18 Nisan 1980’de tam bağımsızlığına kavuştu. Yapılan seçimleri büyük bir çoğunlukla Mugabe kazandı. Günümüzde de devlet başkanı olan Mugabe, çeşitli kargaşalıklara rağmen yönetimde kalmayı başardı (1993). Fiziki Yapı Zimbabve doğu sınırında dağlarla yükselen, diğer sınırlarda alçalan yüksek bir yayla üzerindedir. Yaklaşık ülke topraklarının dörtte biri deniz seviyesinden 1200-1500 m yüksektir. Arazi, doğu sınırı boyunca bulunan İnyanga Dağlarında 2600 m’yi aşarak en yüksek rakıma ulaşır. Arazi kuzeybatıda Zambezi Nehrine ve Kariba Gölüne doğru yavaş yavaş alçalır. Bu nehir vadisinde yükseklikler 200 m ile 600 m arasında değişir. Yukarı Zambezi’deki Victoria şelalelerinin genişliği 1,6 km’yi aşar ve ana çağlayan 108 m yükseklikten dökülür. İklim Zimbabve’de subtropikal bir iklim hüküm sürer. Yağışlı ılık mevsim Kasım’dan Mart’a kadar sürer ve soğuk kurak mevsim Mayıs’tan Ağustos’a kadar devam eder. Aradaki aylar geçiş aylarıdır. Yükseklik sıcaklığa tesir eder. Soğuk mevsimin Temmuz ayında değişik yüksekliklerde sıcaklık ortalaması 11° ila 18°C arasında, sıcak ay olan Ekim’de 20° ila 31°C arasında değişir. Yaylalarda yağış ortalamaları 650 ila 750 mm arasındadır. Yağış doğudaki dağlarda daha yüksek, güneydeki Limpopo ve Sabi vadilerinde daha azdır. Tabii Kaynaklar Güneybatıda bitki örtüsünü bodur çalılıklar ve dikenler, doğuda ise yapraklarını dökmeyen ağaçlar meydana getirir. Ülkenin belli başlı yeraltı zenginlikleri krom, altın, nikel, asbestos, bakır, demir ve maden kömürüdür. Nüfus ve Sosyal Hayat 9.870.000 nüfusa sahip olan Zimbabve’de, halkın % 20’si şehirlerde, kalanı köylerde yaşar. En önemli nüfus merkezleri 863.000 nüfuslu başşehir Harare ve 495.000 nüfuslu Bulawayo’dur. Zimbabve nüfusunun % 96’dan fazlasını zenciler meydana getirir. Zenciler Bantu dillerini konuşan iki büyük ana gruba ayrılırlar. Bunlar Ndebele (zencilerin % 16’sı) ve Shona (zencilerin % 80’i)’dır. Nüfusun % 3’ü Avrupalı, % 1’i kadarı da Asyalı ve değişik ırklardandır. İngiliz asıllı olan beyazların çoğu Protestandır. Zencilerin çoğu ise Putperesttir. Beyazlar arasında okuma-yazma oranı % 100’dür. Genel okuma-yazma oranı ise % 45’tir. Resmi dil İngilizcedir. Halkın çoğu Shona ve Ndebele dillerini konuşur. Siyasi Hayat Zimbabve Cumhuriyetlerinde Parlamento Senato ve Temsilciler meclisinden meydana gelir. Senato 40 Millet Meclisi ise 100 üyelidir. Senatonun 10, meclisin 20 üyesi devlet başkanı tarafından seçilir. Ülke 8 eyalete ayrılmıştır. Zimbabve 1980’den itibaren Birleşmiş Milletlere üyedir. Ekonomi Zimbabve ekonomisi çeşitlilik arz eder. Tarım, madencilik ve imalat sektörlerinin hepsi önemlidir. Çalışan nüfusun % 35’i tarımla, % 30’u sanayi ve ticaretle, % 20’si hizmetlerle, % 15’i hükümet işleriyle uğraşır. Ülkenin belli başlı tarım ürünleri tütün, şeker, pamuk, mısır ve buğdaydır. Giyim, kimya sanayileri ve hafif endüstri gelişmiştir. imalat için gerekli enerjinin çoğu Kariba Hidroelektrik Santralinde üretilir. Ticari münasebetlerde bulunduğu ülkelerin başlıcaları GüneyAfrika, İngiltere, ABD ve Birleşik Almanya’dır.
  23. _asi_

    Zambia

    ZAMBİA DEVLETİN ADI: Zambia Cumhuriyeti BAŞŞEHRİ: Lusaka NÜFUSU: 8.300.000 YÜZÖLÇÜMÜ: 752.614 km2 RESMİ DİLİ: İngilizce DİNİ: Putperestlik, Hıristiyanlık, İslamiyet PARA BİRİMİ: Kwacha Güney Afrika’da yer alan bir devlet. 8° 12’ ve 18° 03’ güney enlemleri ile 22° ve 33° 42’ doğu boylamları arasında kalır. Zambia’nın komşu olduğu ülkeler, kuzeyde Zaire; doğuda Tanzanya, Malami, Mozambik; güneyde Zimbabwe, Namibia, batıda Angola’dır. Tarihi Zambia’nın ilk tarihi hakkında pek az şey bilinmektedir. Buraya ilk gelen Avrupalılar, 1514’te Portekizliler oldu. Fakat ülkede ilk defa büyük çapta keşif yapan misyoner David Livingstone’dur. 1850’de ülkeye gelen Livingstone ölünceye kadar (1873) İngiltere lehine sömürgeleştirme hazırlıkları yaptı. Zambia tarihinde diğer önemli bir şahıs olan Cecil John Rohdes 1888’de ülkedeki mahalli şeflerle madenler üzerine anlaşmalar imzaladı. Bölgeyi keşf ve geliştirme için İngiltere hükümetinin imtiyaz tanıdığı İngiliz Güney Afrika şirketini kurdu. İngiliz hükümeti buna ülke üzerinde tam ekonomik ve siyasi kontrol imkanı tanıdı. 1924’e kadar ülkeyi gerçekten yöneten bu şirketti. 1924’te İngiliz hükumeti kontrolü üzerine alarak, Kuzey Rodezya himaye devletini kurdu. 1953’te Kuzey Rodezya (şimdiki Zambia), Güney Rodezya (şimdikiRodezya) ve Nyasaland (şimdiki Malami) Rodezya ve Nyasaland federasyonunu kurdular. Afrikalıların çoğunluğu, yönetim beyazların elinde olduğundan, muhalefet ettiler. 1962’de Nyasaland federasyondan ayrıldı ve 31 Aralık 1963’te federasyon dağıldı. 1964 Ocağında Kuzey Rodezya’da iç bağımsızlık tanıyan bir anayasa uyarınca seçimler yapıldı. 24 Ekim 1964’te ülke Zambia ismini alarak bağımsızlığını kazandı. Bağımsızlığını kazanmasından sonra devlet başkanı olan Kenneth Kaunda 1991’de yapılan başkanlık ve parlamento seçimlerini kaybedinceye kadar bu görevini devam ettirdi. 1991’de seçimleri kazanan Frederick Chiluba devlet başkanı oldu. Fiziki Yapı Zambia topraklarının çoğu hafif dalgalı yüksek bir yayla üzerindedir. Yaylanın deniz seviyesinden yüksekliği 915 m ila 1525 m arasında değişmektedir. Güneye doğru uzanan ve Afrika’nın nehirlerinden biri olan Zambezi’nin meydana getirdiği vadi yaklaşık olarak 600 m yüksekliğindedir. Kuzeydoğudaki yaylayı kuzey-güney istikametinde akan LuangwaNehri keser. Zaire hududundan doğan Kafve Nehri, güney istikametinde akarak batı yaylasına uzanır. Luangwa ve Kafve nehirleri Zambezi’nin kollarıdır. Zambia’nın kuzeyinde üç göl bulunur: Tanganika, Nweru ve Bangweulu gölleri. Bunlardan sadeceBangweulu tamamen Zambia hudutları içindedir. Kuzeydoğuda Muchinga Dağları 2130 m yüksekliğe ulaşır. Zaire sınırı boyunca yükseklik ortalaması 1280 m’dir. İklim Zambia ekvatora yakın olmakla birlikte, iklimi daha çok rakımla (yükseklikle) ilgilidir. Ülkede üç mevsim görülür. Mayıstan ağustosa kadar ülke soğuk ve kuraktır. Kasıma kadar sıcaklık yükselir ve yağış görülmez. Aralık-nisan arası yağışlı geçer. Güneyde yıllık yağış miktarı 584 mm, kuzeyde 1278 mm’dir. Ülkedeki ortalama yıllık yağış miktarı ise 814 mm’dir. Sıcaklıklar soğuk mevsimde 16°C ila 27°C, sıcak mevsimde 27°C ila 32°C arasındadır. Sadece kasım ayında, vadilerde aşırı sıcaklık görülür. Tabii Kaynaklar Zambia’nın büyük bölümünü meydana getiren yüksek yaylalar kesif ormanlarla kaplıdır. Kobalt, bakır, çinko, altın, kurşun, vanadyum, manganez ve maden kömürü ülkenin başlıca yeraltı zenginlikleridir. Nüfus ve Sosyal Hayat 8.300.000 nüfuslu Zambia’da nüfus yoğunluğu 11’dir. Halkın % 43’ü şehirlerde, kalanı köylerde yaşar. En büyük nüfus merkezleri başşehir Lusaka ile Kitwe ve Ndola’dır. Zambialıların çoğu Bantu kabilelerine mensuptur. Bantular M.S. 1200 yıllarında Kongo havzasından göç etmiş ve Zambia’daki bir kısım Pigmeleri (Cüce Orta Afrika Zencileri) sürmüşlerdir. Bugün Zambia’da 8 büyük etnik gruba ayrılmış 73 kabile vardır. Güneybatıda Barotseler, kuzeyde Bembalar ve doğuda Çeva önemli etnik gruplardır. Zambia’da % 1,5 civarındaki Avrupalıların çoğu şehirlerde ikamet eder. Zambialılar 30’a yakın lehçe kullanır. En çok konuşulan diller arasında Bemba, Lozi, Nyanja, Tonga, Luvale ve Lunda sayılabilir. Halkın büyük çoğunluğu putperest, % 21’i Protestan ve Müslümandır. Zambia bağımsızlığını kazanmadan önce ilkokul paralı ve yıllığı 30 dolardı. Ortaokul ise 50 dolardı. Çok kimse bu yüzden çocuklarını okula gönderemiyordu. Bağımsızlığını kazandıktan sonra okul parasız oldu. Okuma-yazma oranı % 54’tür. Lusaka’da modern bir üniversite mevcuttur. Siyasi Hayat Zambia Cumhuriyeti 136 üyeli bir parlamentoya sahiptir. 11 üyesi devlet başkanı tarafından atanır. Parlamento üyeleri beş yılda bir seçilir. Devlet başkanı anayasaya göre 5 yılda bir doğrudan halk tarafından seçilir. Ülke 9 eyalete ayrılmıştır. Üye olduğu milletlerarası kuruluşlar: Birleşmiş Milletler, Afrika Birliği Teşkilatı ve İngiliz Milletler Topluluğudur. Ekonomi Zambia’da çalışan nüfusun % 65’i tarımla, % 35’i sanayi ve ticaretle uğraşır. Ülkenin belli başlı tarım ürünleri mısır, tütün, yerfıstığı, pamuk ve şekerdir. Tekstil, lastik, boru, patlayıcı madde ve tütün sanayileri gelişmiş durumdadır. Önceleri yabancı sermayenin elinde olan maden işletmesi, 1969’dan itibaren yavaş yavaş devletleştirilmiştir. Kauçuk ve fildişi ülkenin önemli zenginlik kaynaklarındandır. Zambia’nın belli başlı ihraç malları bakır, kurşun, çinko ve tütündür. Ülke en çok mamul maddeler ve makinalar ithal eder. Bakır ana ihraç malı olup, dünya piyasasında bakır fiyatlarının düşmesi Zambia’ya büyük ölçüde tesir etmektedir. Mesela 1980 başlarında bakır fiyatlarındaki düşüş, ekonomik sıkıntıya sebep olmuştur. İthal mallarının çoğu Suudi Arabistan, Almanya ve ABD’den gelir. İhraç mallarının çoğu Japonya, Fransa, İngiltere ve ABD’ye gider. Ulaşım: Denize kendi topraklarından çıkış yolu olmaması, Zambia için mesele teşkil etmektedir. Halihazırdaki demiryolu Zimbabwe’ye irtibatlıdır. Dares Salam’a giden bir petrol boru hattı döşenmiş ve Tanzanya’nın Dar es Salaam’a bağlanan demiryoluna irtibat için demiryolu yapılmıştır. Denize doğru geniş bir karayoluna ihtiyaç duyulmaktadır. Zaire’den denize çıkış sağlayan mevcut karayolunun kullanılması güç ve pahalıdır.
  24. _asi_

    Uganda

    UGANDA DEVLETİN ADI: Uganda Cumhuriyeti BAŞŞEHRİ: Kampala NÜFUSU: 17.200.000 YÜZÖLÇÜMÜ: 241.040 km2 RESMİ DİLİ: İngilizce DİNİ: Hıristiyan, Müslüman, Putperest PARA BİRİMİ: Şilin Doğu Afrika’da yer alan bir devlet. Kuzeyde Sudan, batıda Zaire, güneyde Rwanda ve Tanzanya, doğuda Kenya ile komşu olan Uganda, 4° 13’ kuzey ve 1° 23’ güney enlemleriyle 29° 35’ ve 35° 02’ doğu boylamları arasında bulunur. Tarihi Bugünkü Ugandalılar, iki grup halinde ülkeye göç edenlerin soyundan gelmektedirler: İlk grup olarak, 15. asır civarında güneye doğru gelenler ülkenin bugünkü Bantu halklarını meydana getirdiler; daha sonra Nil yöresinden ve Sudan’dan gelen ikinci grup kuzeydeki ve doğudaki kabileleri kurdular. Uganda’da Bunyoro, Ankole, Buganda ve Toro gibi kralıklar kuruldu. On altıncı ve 17. yüzyıllarda en kuvvetli devlet Bunyoro Krallığı idi. On sekizinci asırda Buganda bölgede hakim olmak için Bunyoro’ya karşı giriştiği mücadelede üstünlüğü ele geçirdi. 1840 yıllarında Arap tüccarlar ülkeye gelerek, bir kısım Ugandalıların Müslüman olmalarına sebep oldular. 1884-85 BerlinKonferansında Avrupa’nın sömürgeci devletleri Afrika’yı paylaşma planı üzerinde anlaştılar. 1880 sonlarında İngiltere veAlmanya aralarında anlaşma yaparak Doğu Afrika’yı paylaştılar. Kenya ve Uganda İngiltere’ye, Tanganika Almanya’ya kaldı. 1894’ten itibaren Uganda İngiltere’nin himayesi altına girdi. Uganda 9 Ekim 1962’de bağımsız oldu. Devlet Başkanlığına otuz altıncı Uganda Kralı İkinci Mutesa geçti. Bilahare darbeyle başkan olan Dr. Milton Obote zamanında çok az bir Yahudi azınlığı, 90.000 İngiliz ve İngilizlerin Hindistan’dan getirdiği 50.000 Hindu, Uganda’nın bütün askeri, kültürel ve ekonomik imkanlarını ele geçirdiler. 1971’de Uganda Ordusu Dr. Milton Obote’yi devirerek, orduda çok sevilen İdi Amin’i devlet başkanlığına getirdiler. İdi Amin Yahudileri, İngiliz ve Hinduları ülkeden çıkardı (Bkz. İdi Amin). Bunun zamanında Müslümanlığa geçenler hızla çoğaldı. Bu durum bazı güçleri aşırı derecede tedirgin etti. İdi Amin’i öldürmek için 26 suikast düzenlendi. Bunlar neticesiz kalınca Hıristiyan Tanzanyalılar Uganda’yı işgal etti. Sürgünden dönerek siyasi oyunlarla 1980 Aralık ayında Cumhurbaşkanı olan Hıristiyan Dr. Milton Obote 100.000’e yakın Müslümanı çocuk, ihtiyar, kadın demeden katletti. 1985’te bir darbeyle yönetimi ele geçiren Basilio Olara Okello, kısa bir süre sonra Yoweri Museveni idaresi altındaki Ulusal Direniş Hareketi tarafından devrildi. Cumhurbaşkanlığı görevini alan museveni, darbeden sonraki üç yıl içinde Muhalif gerilla gruplarını etkisiz hale getirerek, iktidarını sağlamlaştırdı. 1980’den sonra ilk genel seçimler 1989’da yapıldı ve seçimleri Ulusal Direniş Konseyi kazandı. Ülke sosyal ve ekonomik kargaşa içindedir (1994-Şubat). Fiziki Yapı Uganda’nın büyük bir bölümü yayla halindedir. Kuzeyde ve kuzey-batıda arazinin deniz seviyesinden yüksekliği 600 ila 900 metredir. Victoria Gölü bölgesindeyse 1000 ila 1500 metre arasında değişir. Yayla üzerinde birçok dağlar yükselmekte olup, bunlar ülkenin doğu ve batı sınırlarına hakimdirler. Yüksekliği 4800 metreyi aşan Ruwenzori Dağları Zaire sınırı tarafından ikiye bölünür. 4321 metre yüksekliğindeki VolkanikElgon Dağı, Kenya sınırı boyunca uzanır. 4504 metre yüksekliğindeki volkanik Virunga Sıradağı, Zaire ve Rwanda ile paylaşılır. Uganda yüzölçümünün yaklaşık olarak % 16’sı (42.439 km2) su ile kaplıdır. Ülkenin başlıca gölleri, Victoria, Albert, Edward, Kyoga ve George gölleridir. Victoria Gölü, Nil Nehrinin ana kaynağını teşkil eder. İklim Uganda ekvator üzerinde olmasına rağmen, ülkenin yüksek rakımı sebebiyle iklim ılımandır. Ülkenin hiçbir yerinde aşırı sıcaklık görülmez. Güneyde yıllık sıcaklık ortalamaları 13°C ile 23°C arasında, kuzeyde ise 18°C ile 30°C arasında değişir. Uganda’nın büyük bölümü yılda en az 1000 mm’lik yağış alır. Uganda’da erozyon, kuraklıktan daha önemli bir mesele durumundadır. Tabii Kaynaklar Uganda’da çok değişik tipte bitkilere rastlanır. En yaygın bitki türü ülkenin bütün kuzeyini kaplayan seyrek ağaçlı savanadır. Diğer farklı bitki türleri Victoria Gölü ve Albert Gölünün doğusu civarındaki eski ormanlardan kalan ağaçlar, doğudaki Karamoja bölgesindeki kurak bozkırlar, güney ve güneybatıdaki açık otluk savanalar, dağlık bölgelerin ormanları ve bunların yüksek kısımlarındaki kırlardır. Uganda’da çok değişik cinste vahşi hayvanlara rastlamak mümkündür. Şempanze, goril, fil, ceylan, aslan, su aygırı, yaban sığırı ve zebra ülkenin belli başlı vahşi hayvanlarıdır. Ülkenin önemli yeraltı zenginlikleri bakır ve kobalttır. Nüfus ve Sosyal Hayat Uganda nüfusu 17.200.000 olup, bunun ancak çok küçük bir yüzdesi (% 8,1) şehirlerde yaşar. Nüfusun büyük bölümüVictoria Gölü civarında, doğuda Algon Dağı ve Rwanda sınırı yakınında toplanmıştır. Kilometrekareye düşen kişi sayısı 59’dur. Ülkenin tek büyük şehri 773.500 nüfuslu başşehir Kampala’dır. Uganda halkının % 98’i Afrika asıllıdır. Az sayıda Güney Asyalı, Arap ve Avrupalı vardır. Afrikalılar kullandıkları dillere göre 4 ana etnik gruba ayrılırlar: Bantu dilleri, Nil yöresi dilleri, Nil-Hami dilleri ve Sudan dilleri. Bantu, nüfusun % 65’ini teşkil etmekte olup, Uganda’nın güneybatı yarısının tamamını işgal eder. Belli başlı Bantu grupları Ganda, Nicole, Toro, Nyoro, Soga, Gisu ve Kiga’dır. Nil yöresi halkları Uganda’nın kuzey iç kesiminde bulunur. Lango, Acholi ve Alur grupları bunların başlıcalarını teşkil ederler. Nil-Hami halkları kuzeydoğu Uganda’da mevcut olup, bunlardan Iteso ve Karamojong büyük ana grupları meydana getirirler. Sudanlı gruplar Uganda’nın kuzeybatı köşesinde yaşarlar. Bu grupların en büyüğü Lugbara’dır. Uganda’da çok sayıda değişik kabile dilleri konuşulur. Mükemmel olmamakla birlikte aynı dil ailesindeki kabileler birbirleriyle anlaşabilmektedirler. Dört ana grup arasındaki anlaşma umumiyetle resmi dil olan İngilizce vasıtasıyla sağlanmaktadır. Uganda halkının % 62’si Hıristiyan, % 6’sı Müslüman kalanı putperesttir. İlkokul çağındaki çocukların yaklaşık olarak yarısı okula devam etmekte olup, halkın % 25’i okuma-yazma bilmektedir. Ülkede bir üniversite, yüksek öğretmen okulları, bir teknik yüksek okul ve yüksek ticaret okulu mevcuttur. Siyasi Hayat Uganda, Cumhuriyetle idare edilen bir ülke olup, 10 eyalet ve 34 kazaya ayrılmıştır. Yapılan askeri darbeler yüzünden 1967 tarihli Anayasa askıya alınmıştır. Ülke Birleşmiş Milletlere,Afrika Birliği Teşkilatına ve İngiliz Milletler Topluluğuna üyedir. Ekonomi Uganda ekonomisi tarıma dayanır. Yetiştirilen belli başlı yiyecek bitkileri muz, manyok, süpürgedarısı, mısır, yerfıstığı, susam ve fasulyedir. Ana ticaret bitkileri ülke ihracatının % 80’ini teşkil eden kahve ve pamuktur. Ayrıca çay ve tütün de ihracat maksadıyla yetiştirilir. Uganda’da hayvancılık gelişmekte olup, ülkenin kuzeydoğusunda ve güneybatısında sığır, keçi ve koyun yetiştirilmektedir. Ülkenin büyük göllerinde ve baraj göllerinde balıkçılık ileri durumdadır. Gıda, çimento, yapı malzemeleri ve tekstil ülkenin gelişmiş sanayileridir. Turizm giderek gelişme kaydetmektedir. Uganda karayollarının uzunluğu yaklaşık 28.332 km olup, bunun 2240 km’si asfalttır. Kampala ile Kenya’nın Mombasa şehri arasında işleyen demiryolu batıda Kasese’ye ve Kenya sınırındaki Tororo’dan Albert Nil’i yakınındaki Pakwach’a uzatılmıştır. Kompala’nın yakınlarında Entebbe’de milletlerarası havaalanı vardır.
  25. _asi_

    Tunus

    TUNUS DEVLETİN ADI: Tunus Cumhuriyeti BAŞŞEHRİ: Tunus NÜFUSU: 8.413.000 YÜZÖLÇÜMÜ: 154.530 km2 RESMİ DİLİ: Arapça DİNİ: İslam PARA BİRİMİ: Tunus Dinarı Kuzey Afrika’da yer alan bir kıyı ülkesi. Batıda Cezayir, güneydoğuda Libya, doğuda ve kuzeyde Akdeniz ile çevrilidir. Tunus, Akdeniz bölgesinin orta kesiminde, karşısında bulunduğuİtalya Yarımadası ve Sicilya Adası ile birlikte, Doğu ve Batı Akdenizi birleştiren ve ayıran bir boğaz meydana getirir Sardunya Adasından 200 km, Sicilya Adasından 140 km uzaklıkta bulunan Tunus, Avrupa ve Afrika kıtaları arasında bağlantıyı kolaylaştırır. Güneyden kuzeye genişliği 756 km, batıdan doğuya ise 351 km dir. Kıyılarının uzunluğu 1200 km’dir. Tarihi Tunus, gerek Akdeniz ve Kuzey Afrika hakimiyeti ve gerekse Avrupa’nın Afrika ile olan münasebetleri bakımından büyük bir stratejik öneme sahiptir. Tunus’un coğrafi konumu göçebe Berberilerden sonra, daha çok deniz yoluyla gelen çeşitli etnik toplulukların ülkeye yerleşmesinde en büyük faktör olmuştur. M.Ö. 1000 yılından itibaren Fenikeliler, Tunus’ta ticaret merkezleri kurmaya başladılar. M.Ö. 5. yüzyıl sonlarında Fenikeliler Tunus’a gelip yerleştiler ve burada Kartaca Cumhuriyetini kurdular. Tunus, daha sonra batıdan gelen Vandalların, 6. yüzyılda da Bizanslıların hakimiyeti altına geçti. Müslümanların Tunus’a (Afrikiyye) gelişi (647-1228): MüslümanArapların 647 yılında başlayan yayılmaları Ukbe bin Nafi’nin 670’te Kayruvan (Kariouane) şehrini kurmasıyla neticelendi. Tunus (Afrikiyye), hazret-i Muaviye zamanında 667 (H.45) yılında alındı. Bizanslılar bazı önemli şehirleri ellerinde tuttular. Berberi ayaklanmaları neticesinde Müslümanlar geçici olarak Afrikiyye’den uzaklaştılarsa da, Hasan bin en-Numan zamanında Berberiler, Afrikiyye’yi Müslüman Araplara bıraktılar (698). Bundan sonra Kayruvan Müslüman Afrikiyye’nin başşehri olarak kaldı. Bütün Afrikiyye Müslüman oldu ve İslamiyyet her tarafa buradan yayılmaya başladı. İkinci Abbasi halifesi Cafer Mensur zamanında,Abbasi hakimiyeti yaygınlaştı. Emevi ve Abbasi halifelerine bağımlı olan Afrikiyye’yi önce Ağlebiler, sonra Kayruvan’da bir Şii halifeliği kuran (910) Fatımiler yönetti. Kayruvan ve Mahdiya şehirleri Fatımilerin merkezi oldu. Fatımiler 972’de başşehri Kahire’ye taşıdıkları zaman Afrikiyye Berberi sülalesi Zirilerin iktidarı altına girdi. Ziriler zamanında Tunus, Sicilya’daki Normanların istilasına uğradı. Zirilerin son hükümdarı Hasan bin Ali, Fas’taki Muvahhidin Devletinden yardım istedi. Muvahhidin Devletinin kurucusu Abdülmümin, Normanları Tunus’tan kovarak (1159-1160), Afrikiyye’yi Tunus’ta oturan bir vali tarafından yönetilen bir eyalet haline getirdi. Bundan sonra Afrikiyye, Tunus adını aldı. On altıncı yüzyılda İspanya ve Osmanlı Devletinin, Akdeniz hakimiyeti için yaptıkları savaşlar sonunda Hafriler yıkıldı. 1534 yılında Barbaros Hayreddin Paşa, Tunus’u ele geçirdi. AncakHafsi Hanedanından Hasan, İspanya Kralı Beşinci Şarlken’den yardım istedi ve Beşinci Şarlken başşehir Tunus’u işgal etti ve Barbaros Hayreddin PaşaCezayir’e çekilmek zorunda kaldı. İspanya Kralı Hafsi Hanedanından Hasan’ı tekrar, kendisine vergi vermek şartıyla Tunus’un başına getirdi. Başşehir Tunus 1574 yılına kadar tekrar Hafsi Hanedanlığının elinde kaldı. Bu arada Barbaros Hayreddin Paşa ve Turgut Reis 1556’da Gafsa’yı, 1558’de Kayrevan’ı ele geçirdiler. Tunus’un doğu ve güney sahilleri Türklerin eline geçti. CerbeAdası deniz üssü olarak kullanıldı. Barbaros Hayreddin Paşa, İspanya’daki Endülüslü Müslümanlardan 100.000 kadarını kurtararak Kuzey Arfika’ya getirdi. Nihayet 1574’te Uluç Ali Reis ile Sinan Paşa, Tunus şehrini (Halkul-Vad Kalesini), ele geçirmek suretiyle bütün Tunus, Osmanlı İmparatorluğunun bir eyaleti haline geldi. Osmanlı Devleti zamanında Tunus, önceleri Yeniçerilerin desteklediği bir Dayı vasıtasıyla, daha sonra da bir Bey vasıtasıyla yönetilmeye başlandı. İlk beylik sülalesi Birinci Murad Bey tarafından kurulan Muradi sülalesidir (1612-1631). 1710’dan sonra Beyler, irsi yoldan tahta çıktılar. Bu arada Fransa, İngiltere, İspanya ve İtalya Tunus’ta ekonomik faaliyetlerde bulunmaya başladılar. Fransa 1830’da Cezayir’i işgal ettikten sonra, Tunus ile daha fazla ilgilenmeye başladı. Bu sıralarda Osmanlı İmparatorluğu kendi başındaki birçok meseleler yüzünden Tunus’a daha fazla yardım edemedi. 1876-1877 Osmanlı-Rus Savaşı da bunu önledi. Tunus’ta Fransa, İngiltere ve İtalya’nın gözü ve çıkarları vardı. 1878’de Kıbrıs’ı elde eden İngiltere, Fransa’nın Tunus’taki özel imtiyazlarını tanıdı. Fransa, bazı Tunuslu aşiretlerin (Krumirlerin) Cezayir topraklarına yaptıkları akınları ve bazı toprak taleplerini bahane ederek 1881 yılında Tunus’a asker çıkardı. 12 Mayıs 1881’de yapılan Bardo Antlaşmasıyla; Tunus Beyi, dış hükümranlığı, siyasi ve ordu işlerini bir Fransız Genel Valisine bırakıyordu. Tunus’un Muher ve güney kesiminde başlayan ayaklanmalar güçlükle bastırıldı. Vali Paul Cambon, yeni bey Ali bin Hüseyin’e (1882-1902) Marsa Sözleşmesini kabul ettirince (1883), Fransız himayesi resmen kurulmuş oldu. Bütün bu olanları Osmanlı İmparatorluğu protesto ederek kabul etmediğini bildirdi. Resmi padişah fermanlarında Tunus Osmanlı eyaleti olarak zikredilmeye devam etti. Fransız himaye rejimi Tunus’un bağımsızlığını kazanmasına kadar devam etti (1956). Tunus’taki Fransız idaresi 78 yıl sürdü. 1930’larda Habib Burgiba önderliğinde Tunuslular bağımsızlık mücadelesine başladılar. İkinci Dünya Harbi esnasında Tunus bir savaş alanı oldu. Harpten sonra Burgiba yeni Destur Partisini kurarak bağımsızlık mücadelesine devam etti. Nihayet 1956 yılında Tunus bağımsızlığını kazandı. Bağımsızlığını kazandıktan sonra Tunus Cumhuriyetini ilan eden Burgiba, ilk Tunus Cumhurbaşkanı oldu. Birçok reformlar yaparak laik eğilimli bir rejim kurdu. Burgiba, 1965’te İsrail’e karşı yumuşak ve ılımlı davranılması gerektiğini savundu. Fakat bu düşünceleri şiddetle tenkit edildi. 1979’da Mısır’ın Arap Birliğinden çıkarılmasından sonra, Tunus eski bakanlarından Chadli Kılibi’nin de genel sekreter olmasıyla, Tunus, Arap Birliğinin karargahı oldu. Ocak 1980’de Libya’da eğitim görmüş komandoların Gafsa şehrini ele geçirmeleri, Tunus’un Fransa ve ABD’den destek istemesine sebep oldu. Olayların yatışmasından sonra başbakanlığa getirilen eski Milli Eğitim Bakanı Muhammed Mzali, siyasi hayatı kısmen olsun liberalleştirdi. Siyasi mahkumların çoğu serbest bırakıldı ve siyasi partiler kanuni olarak tanınmaya başlandı. Bağımsızlıktan beri tek başına iktidarda olan Sosyalist Destur Partisinden başka, Komünist Partisi dahil üç siyasi partiye daha izin verildi. Ölünceye kadar Devlet Başkanı seçilen Burgiba, 1987 senesinde sağlık durumu gerekçe gösterilerek devlet başkanlığı görevinden alınarak yerine General Zeynelabidin bin Ali geçti. Bu yönetim değişikliği ülkede belirli bir liberalleşme ve ekonomide köklü yeniliklerin yapılmasına sebep oldu. General Zeynelabidin radikal Müslümanlara karşı büyük tedbirler aldı. Bunların desteklediği Nakda Partisinin birçok üyesini hapsettirdi. Bu tutumunu hala sürdürmektedir (1994). 21 Mart 1994’te yapılan parlamento ve devlet başkanlığı seçimlerinde Zeynelabidin bin Ali ve partisi oyların % 99’unu alarak devlet başkanlığına yeniden seçildi. 1982 yılında Lübnan’dan çıkarılan Filistin Kurtuluş Teşkilatı mensupları ve Lideri YaserArafat Karargahını Tunus’a taşıdı. Böylece Tunus, Filistin Kurtuluş Teşkilatının Karargahı oldu. Fiziki Yapı Tunus, fiziki yapısı itibariyle üç bölgeye ayrılır. Kuzey bölgesi, Sahil bölgesi veGüney bölgesi. Kuzey bölgesi, Atlas Dağlarının Akdeniz kıyısı boyunca uzanımı olan iki dağ şeridinin bulunduğu bölgedir. Bunların arasında Mecarda Vadisi bulunmaktadır. Bölge nadiren 1000 m’yi aşan yüksekliklere sahip olmasına rağmen dağlık olarak nitelendirilebilir. Ülkenin en yüksek noktaları olan Eş-Şenebi (1544 m), ve Zaguon (1295 m) dağları bu bölgede yer alır. Sahil bölgesi, ülkenin Tunus şehri güneyindeki kıyı bölgesini içine alan Suse, Sifakis ve Kayrevan şehirlerinin bulunduğu bölgedir. Bu bölge kuzey bölgeden Dorsal Dağı ile ayrılır. Bölge yumuşak tepeleri, geniş ovaları ve plajları ile meşhurdur. Güney bölgesi 34’üncü enlem dairesinden güneye geçince Gabes Körfezinin çerçevelediği geniş Cafara ve Nefta ovalarından ve Büyük Sahraya ulaşan düzlük arazilerden meydana gelir. Buraya step ve çöl bölgesi de denilmektedir. Rakım 200 m’nin altındadır. Yaklaşık 1200 km uzunluğundaki Tunus kıyıları genelde düzdür. Gabes Körfezinde gelgit olayı oldukça önemlidir. Deniz yükselmesi iki metreyi bulur. Akdeniz’de en yüksek gelgit olayı burada olur. Ülkenin önemli nehirleri Mecorda ve Miliare’dir. İklim Tunus’ta bariz bir şekilde Akdeniz iklimi hüküm sürer. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve bölgeye göre az veya çok yağışlıdır. Yağmurlar sonbahar ortasında başlar ve ilkbaharın ortasına kadar devam eder. Güneye inildikçe yağmurlar azalır ve iklim düzensizleşir. Kışın sıcaklık 0°C altına düşmez. Yazın 40°C’ye kadar çıkar. Sıcaklık denizin etkisine bağlı olarak değişir ve kıyılar iç kesimlere göre daha serindir. Kuzeyde yıllık yağış ortalaması 610 mm civarındadır. Tunus ve Bizerte çevresindeyse 500 mm dolaylarındadır. Yağışlar düzensiz olup, seneden seneye farklılık gösterir. Tabii Kaynakları Tunus’un % 43’ü bozkır ve çöl, % 6’sı ormanlarla kaplıdır. Çok yağmur alan yerlerde ormanlar yer alır. Vadiler çok münbit olup, her çeşit mahsul yetişir. Kuzeyde 900.000 hektarlık meşe ve çam ormanları bulunur. Güneyde sıcağa dayanıklı cinsten bitkiler yer alır. Tunus’ta yabani hayvanlar olarak ençok yabandomuzu ve dağkeçisi bulunur. Tunus’un önemli yeraltı zenginlikleri fosfat, demir, petrol, kurşun ve çinkodur. Ülkedeki fosfat yatakları, Afrika’nın en büyük rezerv noktalarındadır. Petrol rezervleri bakımından kıta ülkeleri arasında beşinci sırayı, doğal gaz kaynakları bakımından ise dördüncü sırayı alır. Nüfus ve Sosyal Hayat Tunus nüfusu, ülkenin yerlileri olan Berberilerle Arapların karışımından ortaya çıkmıştır. Ayrıca safkan Berberilerle, Araplar da sayıca önemlidir. Ülkede çok eskiden İspanya’dan göç eden Yahudi azınlığı mevcuttur. Bağımsızlıktan sonra giderek azalan Fransızlar 60.000 civarındadır. Tunus’ta Türk asıllı aileler mevcut olup, Türk soylu olmak burada iftihar vesilesidir. Tunus halkı ırkçı değildir. Halkın % 98’i Müslüman olup, geri kalanını Hristiyan ve Yahudiler teşkil edir. Müslüman halkın hemen hemen hepsi sünnidir. Çoğunluğu Maliki mezhebindedir. Tunus’ta Arapça konuşulur. Fransız işgali çok sürdüğü için Fransızca bilenlerin sayısı da çoktur. Gazete ve dergilerin yarısı, Radyo ve TV’nin birer kanalları Fransızca yayın yapar. Nüfusun yaklaşık % 70’i kuzeyde yaşar. Nüfus dağılışı çok düzensizdir ve tarım kaynaklarına bağlıdır. Nüfus yoğunluğunun km2 başına 70 kişiden çok olduğu Mecerda ovaları ve Tunus bölgesi ve kıyılar en kalabalık kesimlerdir. Buna mukabil 2 kilometre kareye 10 kişiden az düşen bozkırlarda, özellikle yarı göçebeler yaşar. Tunus’un en önemli şehri başşehir Tunus olup, nüfusu 1,5 milyona yaklaşmıştır. Diğer önemli şehirler Sefakis, Suse, Kayrevan ve Bizerte’dir. Eğitimde Fransız sistemine bağlı kalınmıştır. İlkokullardan itibaren öğretimin Arapça yapılması sağlanmışsa da üniversitede öğretim Fransızca olarak yürütülmektedir. Tunus Üniversitesine bağlı 9 fakülte, 3 enstitü ve 4 yüksek okulla yüksek tahsil yapılmaktadır. Tunus halkının % 62’si okuma-yazma bilmektedir. Siyasi Hayat Tunus 17 vilayete ayrılmıştır. Kanuni sistemi İslam kanunları veFransız medeni kanunu esas alınarak, Türk ve ABD örneği bir anayasa ile yürütülür. Seçimler her beş yılda bir yapılmakta olup, oy verme yaşı 21’dir. Temsilciler Meclisi(Millet Meclisi) 141 üyeden meydana gelmiştir. Cumhurbaşkanı beş senede bir halk tarafından seçilir. Anayasaya göre cumhurbaşkanı olan kişi arka arkaya birden çok dönem için seçilebilir. Tunus Birleşmiş Milletlere, Arap Birliğine ve Afrika Birliği Teşkilatına üyedir. Ekonomi Tunus ekonomisi genel olarak tarıma dayanmakta olup, toplam nüfusun % 50 ila 60’ı bu sektörde çalışmaktadır. Buğday, arpa, zeytin, narenciye, meyve, sebze ve hurma başlıca tarım ürünleridir. Koyun, keçi, sığır ve kümes hayvanları yetiştirilen başlıca hayvanlardır. Son yıllarda balıkcılık önemli bir gelir kaynağı halini almıştır. Turizm madencilik, yiyecek, konserve, tekstil, hafif sanayi malları ve sun’i gübre ana sanayi kollarıdır. Ülkede tarım ürünlerine dayalı sanayi kollarının geliştirilmesine çalışılmaktadır. Yerli hammaddelerden fosfatın bütün işlenme safhalarının Tunus’ta gerçekleştirilmesi için büyük çaba harcanmaktadır. Tunus madenlerini işleyecek kadar yeterli sayıda tesise sahip değildir. Gerek istihdam ve gerekse ihracat imkanlarının artması için imalat sanayiine büyük önem verilmektedir. Tunus’un ithal ettiği belli başlı mallar, sanayi malları, tarım aletleri, tüketim, yiyecek, giyecek ve enerji malzemeleridir. Fosfat, petrol, zeytinyağı, narenciye, demir cevheri, balık ve tekstil ana ihraç mallarıdır. Tunus en çok Fransa, İtalya, Birleşik Almanya ve ABD ile ticaret yapar. Kuveyt, Suudi Arabistan, ABD, Kanada ve BirleşikAlmanya yardım aldığı başlıca ülkeler arasındadır. Tunus’ta karayollarının uzunluğu 17.220 km, demiryolları ise 2189 km’dir. Ülkede dört ana liman olan Tunus, Bizerte, Sousse ve Sefakis’a ilave olarak çok sayıda ikinci derecede liman vardır. Tunus yakınındaki El-Auina Havaalanı büyük, milletlerarası bir havaalanıdır. İç havayolları Tunus’un belli başlı şehir merkezlerini birbirine bağlar.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.