Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Canraşit

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Canraşit tarafından postalanan herşey

  1. Canraşit şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Efendim, sömürü olgusu değişim değeri olan META'nın ortaya çıkışı ile başlamıştır. Oysa, dinler sömürü ortaya çıkmadan önce de vardı. Dolayısıyla, dinler sömürü için üretilmiş değillerdir. Dinlerin toplumsal kuralları kapsayacak şekilde ideoloji olarak ortaya çıktığı, dolayısıyla feodal çağın başladığı dönemde, çıkış dönemi sonrasında bazı toplumlarda sömürüye hizmet eder hale gelmesini o toplumların devlet-din ilişkisi anlayışlarını ele alarak analiz etmek gerekir. Eski Türklerin Asya Tipi feodal yapıya geçtiklerinde sahip oldukları Tek Tanrı inancı her ne kadar bir ideoloji olsa da, hayvancılıkla geçinen göçebe Asya Tipi Üretim tarzı nedeniyle devletin başının yani egemen aileden Kağan'ın, herkesin uymak zorunda olduğu Töre'nin öngördüğü çerçeve içerisinde yetkisini Tanrı'dan alması şeklinde devletin din üzerindeki kontrolünü gerektirdiğinden, sömürünün kaynağı din sınıfı ( şamanlar ) ve din değil, her ne kadar batıdaki gibi senyörler, şovalyeler ve serfler gibi bir ayrım olmamasına ve herkesin asker olmasına rağmen egemen sınıf ve Töre olmuştur denilebilir. Ortaçağ Avrupa'sının tersine, tarım toplumları olsun, hayvancılık toplumları olsun, Bizans dahil doğu toplumlarında görülen biçim genel olarak budur. Yani; dini kendi amaç ve sömürüsüne hizmet eder şekilde kullanan sınıfların varlığı, dinin bu amaçla üretildiğinin kanıtı olamaz. Tanrı'dan gelmiştir veya değildir o konu ayrı bir konu olmak üzere, feodal çağı ideolojileri olarak, dinlerin içinde bulunduğu toplumun sosyolojik aşamasına uygun kuralları içermesi doğaldır. Çünkü; dinler, dinler tarihi doğru analiz edildiğinde, netice itibariyle evrensel toplumsal kurallar değil, evrensel ahlaki esaslar getirmiştir. Ahmet Taner Kışlalı'nın '' İnanç Sistemleri ve Siyasi çatışma '' adlı yazısını boşuna alıntılamamıştım: ''Din ve devlet ilişkileri açısından Hıristiyanlığın üç model yaşadığını biliyoruz. Papaların kralları imparatorları aforoz edebildikleri uzun bir dönemde din devlete egemendi. Hemen bütün önemli devlet görevleri din adamlarınca yerine getiriliyordu. Bizans'ta ise tersi bir durum geçerliydi. Kral Tanrı'nın yeryüzündeki gölgesi sayıldığı için kilise kralın emrindeydi; yani devlet dine egemendi. Hıristiyanlıkta laiklik, koşulların zorlamasıyla, üçüncü bir model olarak tarihte yerini almıştır. Aynı üçlü din-devlet ilişkisini Türklerin Anadolu'da yaşadıklarını söyleyebiliriz. Anadolu Selçuklularında ve Osmanlının yükselme döneminde, devlet dine egemendi. Şeyhülislamlar padişahın emrindeydiler ve devlet işlerine karışamazlardı. Duraklama dönemiyle başlayan ve gerileme dönemiyle güçlenen bir süreç içinde, dinci güçler siyasal iktidara egemen olmaya başladılar. Toplumda gerilikten kurtulmak, çağa uyum sağlamak için atılan her adım karşısında din adına karar veren güçleri buldu. Atatürk'ün önderliğindeki Türk devrimi ile de, laiklik ilk kez bir islam ülkesine girmiş oldu. İran'da kendine özgü koşulların ürünü olan bir mollalar sınıfı vardır. Ama İslam dininde -Hıristiyanlığın tersine bir din adamları sınıfının bulunmadığını biliyoruz. Müslümanlıkta her erkek imamlık yapabilir, namaz kıldırabilir. Hiç kimsenin Tanrı ile kulu arasına girme hakkı ve yetkisi yoktur. Bir çok ilahiyatçı, bu durumun İslam dinini laikliğe daha elverişli kıldığı kanısındadır. Kuran'da bir devlet modelinin, bir siyasal modelin, bir yönetim modelinin bulunmayışı da, bu savları güçlendirmektedir. 1998 yılında önce İstanbul ve arkasından da Abant'ta yapılan iki toplantıda birçok din adamı, ilahiyatçı, tarikat ve dinsel cemaat temsilcisi, düşünür ve yazar bir araya geldi, "İslam ve laiklik" konusu uzun uzun tartışıldı. Ve sonuçta varılan uzlaşma noktaları bir bildiri ile açıklandı. Bu bildiride özellikle şu düşünceler dikkati çekiyordu: "Din devleti fikri uygulanabilir, dini kaynakları olan bir kavram değildir. Din değil, Müslümanlar siyaset yapmak durumundadır. Dünya islerini düzenleme özgürlüğü insana verilmiştir, İslam dini halkın yönetimine katılımını öngörmektedir ki, bu durum demokrasi ile uyumludur, İslam'da zorlama ve dayatma kabul edilemez. Ruhban sınıfı yoktur; Allah ile kul arasına kimsenin girmesi söz konusu değildir." Din temeline dayalı bir devlet, ister istemez "tek doğru"yu temsil ettiğini öne sürer. Bu nedenle de, o "tek doğru"yu kendisi gibi anlayıp yorumlamayana bile hoşgörü göstermez, gösteremez. Örneğin Osmanlı Devleti, başka dinden olanlara belirli bir hoşgörü gösterip, kendi dinlerinin gereklerini yerine getirmelerine izin verdiği halde, Müslüman Türk halkına aynı hoşgörüyü göstermemiştir. On beşinci yüzyıl ortalarından başlayarak, Osmanlı İmparatorluğu'nda Türkçe Kuran "günah" sayılıp yasaklanmıştır. Oysa Türk Müslümanlarının büyük çoğunluğunun bağlı olduğu varsayılan Hanifiliğin kurucusu İmam-ı Azam Ebu Hanife'ye göre, Kuran'ın çevirisi de Kuran sayılmaktadır. Ve Tanrı Kuran'da şöyle demektedir: "Sen Arap olduğun için biz bu kitabı Arapça indirdik. Biz her topluluğa kendi diliyle seslenen bir görevli gönderdik... Biz bu kitabı size okuyasınız, anlayasınız, buyruklarımıza, yasaklarımıza göre davranasınız diye gönderdik." Buna karşın Müslüman Türk halkı, Kuran'ı Türkçe olarak okuyup öğrenebilme olanağına, ancak laik cumhuriyet döneminde sahip olabilmiştir. Batı'da Hıristiyanlık adına Engizisyon işkenceleri yapıldığı ne ölçüde doğru ise, içindeki Tanrı aşkı yadsınamaz olan bir Hallac-ı Mansur'un derisinin İslam adına yüzüldüğü de bir gerçektir. Laik bir devlette, orucunu tutana, namazını kılana kimse karışamaz. Ama bir din devletinde, oruç tutmayana, namaz kılmayana, başını örtmeyene baskı yapılabilir, halta bu nedenden dolayı öldürülebüir. Örneğin Suudi Arabistan'da, dine uyumu sağlama amacıyla, halka baskı yapma yetkisine sahip bir "din polisi" bulunur. Oysa İslam dininin kendisi, din adına baskı yapılmasını yasaklamakta ve şöyle demektedir: "Eğer Tanrı isteseydi, yeryüzündekilerin hepsi birden inanmış olurdu. Yine de sen, insanları inansınlar diye zorlayıp duracak mısın? '' Saygılar sunarım.
  2. Sayın Mondieu yardım edilmemesini haklı göstermiyor efendim, bu da nereden çıktı ? Saygılar sunarım.
  3. Bakın beyefendi, insanlar bu gibi olaylarda duyarsız değil demiyorum. Kendi yazınızı cımbızlamamın sebebi de, '' tanısalar '' kısmının işime yaramaması. Çünkü, siz '' tanımasalar ne olur '' demişsiniz, ben de yanıt niteliğinde olan '' tanımasalar da olabilecek ihtimallerden birini gösterdiğim '' yazımı yapıştırdım. Tinerci yada bir deli diye, dolayısıyla bıçaklanma korkusu ile işlerine gelmediği için korkabilirler diyorum. Belki de öyledir diyorum, bunu bilemeyiz diyorum. Şimdi anladınız mı sayın Mondieu bey ? Saygılar sunarım.
  4. Canraşit şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Efendim, Mahmut Esat, Müslümanlığı Arap dini olarak gören Nihal Atsız ekolünden bir Türkçü idi. Yani; ırkçı idi ve ırkçı fikirleri nedeniyle de Şamanizm'e sempati duyuyordu, Hristiyanlığa değil. Onun, Karl Marks'a sempatisi de, Sosyalizmle alakası olduğundan değil, Marks'ın Türklere sempatisinden kaynaklanıyordu. Hatta, tam tersine ekonomide Liberalizmi savunan biri idi ve Marks'ı, Liberalizmin açıklarını bularak, bu sayede Kapitalizm'in, çökmesine mani olacak tedbirler alınmasına katkıda bulunduğu için öven biriydi. Onun Adalet Bakanı olabilmesi, din veya millet kavramını nasıl algıladığı ile ilgili değil, çok değerli, yetişmiş bir hukukçu olması hasebiyledir. Buna mukabil, onun, İnönü tarafından istifaya zorlanarak bakanlık görevinden uzaklaştırılmasının nedeni ırkçı fikirleridir. Mahmut Esat'ın Irkçı fikirlerinin yer aldığı Ödemiş'teki konuşması, bakanlıktan ayrılmadan 1 ay öncesine aittir ( 17 Eylül 1930 ). Nitekim, istifasından 4 yıl sonra 1934 soyadı kanunuyla Bozkurt soyadını almıştır ( her öz Türkçe soyadı alanların ırkçı olduğunun düşünülmemesi gerektiği kaydı ile birlikte ). Sözün özü, Erdoğan'ı peygamber gibi gören milletvekilleri, yazarların olması, nasıl ki AKP zinhiyetini bir din yapmazsa, Mahmut Esat Bozkurt'un ırkçı olması da Kemalizmin veya Atatürkçülüğü de ırkçı yapmaz. Saygılar sunarım.
  5. Canraşit şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    ''8.Çalmayacaksın. 9.Komşuna karşı yalan şahitlik yapmayacaksın. 10.Komşunun evine tamah etmeyeceksin, komşunun karısına, yahut kölesine, yahut cariyesine, yahut öküzüne, yahut eşeğine, yahut komşunun hiçbir şeyine tamah etmeyeceksin.'' Tevrat Çıkış (Exodus) / Bap 20 Saygılar sunarım.
  6. Siz neden üzerinize alındınız efendim o zaman ? Saygılar sunarım.
  7. ''8.Çalmayacaksın. 9.Komşuna karşı yalan şahitlik yapmayacaksın. 10.Komşunun evine tamah etmeyeceksin, komşunun karısına, yahut kölesine, yahut cariyesine, yahut öküzüne, yahut eşeğine, yahut komşunun hiçbir şeyine tamah etmeyeceksin.'' Tevrat Çıkış (Exodus) / Bap 20 Saygılar sunarım.
  8. Canraşit şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Tabii, hemen okuyalım efendim: '' 1. Allah ve Resûlünden kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere bir ihtar! 2. (Ey müşrikler!) Yeryüzünde dört ay daha dolaşın. İyi bilin ki siz Allah'ı âciz bırakacak değilsiniz; Allah ise kâfirleri rezil (ve perişan) edecektir. . . 4. Ancak kendileriyle antlaşma yaptığınız müşriklerden (antlaşma şartlarına uyan) hiçbir şeyi size eksik bırakmayan ve sizin aleyhinize herhangi bir kimseye arka çıkmayanlar (bu hükmün) dışındadır. Onların antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar tamamlayınız. Allah (haksızlıktan) sakınanları sever. 5. Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekâtı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Allah yarlığayan, esirgeyendir. 6. Ve eğer müşriklerden biri senden aman dilerse, Allah'ın kelâmını işitip dinleyinceye kadar ona aman ver, sonra (müslüman olmazsa) onu güven içinde bulunacağı bir yere ulaştır. İşte bu (müsamaha), onların, bilmeyen bir kavim olmalarından dolayıdır. 7. Mescid-i Haram'ın yanında kendileriyle antlaşma yaptıklarınızın dışında müşriklerin Allah ve Resûlü yanında nasıl (muteber) bir ahdi olabilir? Onlar size karşı dürüst davrandıkları müddetçe siz de onlara dürüst davranın. Çünkü Allah (ahdi bozmaktan) sakınanları sever. 8. Nasıl olabilir ki! Onlar size galip gelselerdi, sizin hakkınızda ne ahit, ne de antlaşma gözetirlerdi. Onlar ağızlarıyla sizi razı ediyorlar, halbuki kalpleri (buna) karşı çıkıyor. Çünkü onların çoğu yoldan çıkmışlardır. . . 12. Eğer antlaşmalarından sonra yeminlerini bozarlar, ve dininize saldırırlarsa, küfrün önderlerine karşı savaşın. Çünkü onlar yeminleri olmayan adamlardır. (Onlara karşı savaşırsanız) umulur ki küfre son verirler. 13. (Ey müminler!) verdikleri sözü bozan, Peygamber'i (yurdundan) çıkarmaya kalkışan ve ilk önce size karşı savaşa başlamış olan bir kavme karşı savaşmayacak mısınız; yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer (gerçek) müminler iseniz, bilin ki, Allah, kendisinden korkmanıza daha lâyıktır. '' Saygılar sunarım.
  9. Canraşit şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Çıplak elle mi, o biraz zor ! Saygılar sunarım.
  10. Hayır, İnönü'nün Köy Enstitülerini kapatma sebebi, yukarıdaki eleştirilere benzer eleştiriler yapanların o dönem CHP'si içerisinde başından beri yoğun muhalefetinin olması, Köy Enstitülerini nasıl bir oy deposu yapabilir ? Biraz mantık lütfen. Köy Enstitüleri, ağaların çıkarlarına aykırı olduğu için, sonradan ABD destekli DP'yi kuracak CHP içerisindeki ağa takımının yoğun muhalefeti ve karalama kampanyaları sonucu kapatılmıştır. Laikliği, çağdaşlığı dinsizlik olarak anlayan zihniyet bunları anlayamaz, bunlarla ilgilenmez tabii, o ayrı. Saygılar sunarım.
  11. Bence, Abbas Güçlü İmamlar derken, cami imamlarını, diyaneti falan değil, malum imamları kastediyor. İmamın ordusunun imamlarını yani. Sözlerinin bu kadar çarpıtılabileceği aklına gelmemişti tabi söylerken. Burasının Türkiye olduğunu hala anlayamamış. Din ve Bilimi aynı alandaymış gibi karşı karşıya getirmek, aynı kulvarda yarıştırmaya kalkmak ve en sonunda konuyu çağdaş bir Cumhuriyet kurumu olan KÖY ENSTİTÜLERİNE bağlamak. Ne diyim artık, her kesimden bu anlayışta olan insanlara sahipsek, geçmiş olsun demekten başka çare yok. Saygılar sunarım.
  12. Bence işin içinde siyaset bilmemezlik ve beyinsizlik var sayın Evrensel. Yani; bilinçli yapılabileceğini düşünemiyorum bu kadar geri zekalı taktik hatalarının. Bir de şu var; askerler emekli olunca, en azından bir apartman yöneticisi falan olup eski konumlarını tekrar hissetmek isterler, bir ölçüde ego tatmini yani. Saygılar sunarım.
  13. Efendim, okunmuyorsa ben ne yapayım ? Göremeyen kim acaba ? Saygılar sunarım.
  14. Evet, sayın y.yılmaz, o bir yandan CHP'ye, Zeybek diğer yandan MHP'ye '' vur ha, vur ! '' yaptılar jöle kafanın sansürlü '' sansürsüz '' programında. Neden bir HAS partiyi, bir SP'yi de böyle pazarlamıyorlar acaba ? İstenen, kesinlikle MHP'siz ama AKP üstü az CHP'li bir meclis. Şimdi taşlar yerine oturdu. CHP'nin alacacağı oy zaten taş çatlasa %30, onu da eskisi gibi % 20 civarına çekmeye çalışıyorlar. Yukarıda sayın Dipnot'un alıntısında ne yazıyordu: Muhafazakar çevrelerle köktendincilerin ittifak oluşturmaları engellenecek: Buna karşılık, Ilımlı İslamcılar’la ittifak kurmaları güçlendirilecek. Laikler yakından izlenecek: Laikler’in köktendinci tehlike karşısında ABD ile aynı görüşte olmaları için uğraşılacak, milliyetçi ve sol akımlara yanaşması önlenecek. Plan aynen işliyor, '' tikir tikir '' yani... Saygılar sunarım.
  15. Evet karşı çıktım. Nedenini de açıkladığımı zannediyordum. Ordu biz Kemalistiz dememiştir, '' Atatürkçü''yüz demiştir dedim ya. Ve Kemalizm ile gerçekte özdeş anlamda olan Atatürkçülüğü savunmadıklarından Kemalist olamadıklarını da belirtmiştim karşı çıkarken. Ben de çelişki olmaz efendim, söylemiştim bunu daha önce de. 27 Mayıs'ın ABD destekli olduğu son zamanlarda anlaşıldı. İsmet Paşa bu darbeye mani olmak istemişti. Nitekim, 60'ların sonunda yapılmak istenen bir darbeye de engel olmuştur. 27 mayıs'la birlikte devletin hakim ideolojisi, MHP çizgisine doğru evrilirken, 61 Anayasası bu ülkede şimdiye kadar yapılan en demokratik anayasa olması itibariyle CHP tarafından her zaman benimsenmiş, darbe de sonuçları itibariyle savunulmuştur. Efendim, yine 2000'lerin CHP'sinin siyasetini geçmiş zamanlara yaymışsınız. Bu dönemde 12 Eylül'de boşaltılan Atatürkçülükten kalan Laiklik ilkesi ve ulusal duruş konusunda Ordu ile aynı noktada buluşan CHP'nin siyaset tarzını doğru bulmadığımı da daha önce söylemiştim size. Buna rağmen, 28 Şubat için gerek CHP'li partililer gerekse yöneticiler tarafından Çevik Bir'in sorgulandığını duymamış olmanız imkansız. Keza, Büyükanıt için de öyle...Bütüne bakmak gerekir, her kurumu ve kavramı dar bir dönem çerçevesinde değerlendirmek yandaş medyanın kullandığı bir yöntemdir. Toplumumuzun balık hafızalı oluşunu kötü niyetle kullanmaktır bu yapılan. Evet, 1960'dan beri sanal Atatürkçü olmuştur. CHP ordumuzla aynı düşünceyi paylaşırken de gerçek Atatürkçü'ydü. Baykal dönemi siyaset tarzının yanlış olması, CHP'nin Atatürkçü olmadığı anlamına gelmez. CHP'nin siyaset anlayışının da değişmesi, ilkelerden ödün vermesi de değildir. Ettiler efendim ettiler. Baykal dönemi hariç, CHP olsun, SHP olsun hep eleştirdiler devleti ve dolayısıyla Orduyu. Açın arşivleri bakın. Asıl bunları bilmemek ilginç ! Bilakis, 80 öncesi benimsediği için iki darbe yapıldı, bir muhtıra verildi. SHP'yi, DSP'yi benimseyen de bu halktı. Sivas Katliamı ve 2001 krizi de onun için yapıldı. Zaten, AKP'nin gücü de sıcak para akışı temellidir. Eee, bu kadar çarpıtmayı sabah akşam başarıyla toplumun beynine işleyen medyayı beslemek kolay değil efendim. Saygılar sunarım.
  16. Alakası yok efendim, tinerci veya deli zannedilmesi onun yalvardığını görmemeye yol açabilir demek istedim. Hatırlarsak, bir SAT komandosu Yüzbaşı tinercinin birini ciddiye almadığı için bıçaklanıp, ölmüştü. Ben '' tinercilere ölüm ! '' falan demedim ki. İnsanların algılamalarının gerçeği ne kadar çarpıtabileceğinden bahsediyorum. Yoksa, dediklerinize katılmamak mümkün mü? Saygılar sunarım.
  17. Efendim, ordu hiç bir zaman Kemalistiz dememiştir. Atatürkçüyüz demiş ve her darbe dönemi sonrası Atatürkçülük yeniden yorumlanmıştır. Aslına bakarsak ise, Atatürkçülük ve Kemalizm aynı şeydir. Çünkü, Atatürkçülük, '' Kürt yoktur '' dememiştir, Atatürkçülük, Halkçılık ilkesine sahip çıkmak demektir. Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet Halk Partisi'nin Mayıs 1935'deki kurultayında, ortaya koyduğu ilkeleri simgeleyen Altı Ok'un önünde konuşma yaparken: WİKİPEDİA Bir darbenin yapılmış olmasının eleştirilmesi ayrıdır. O darbeyi sonuçları itibariyle değerlendirmek farklıdır. 27 Mayıs da, 28 Şubat da ABD'nin yaptırdığı darbelerdir fakat sonuçları itibariyle memlekete yeniikçi, ilerici kararları getirmiştir. 12 Mart ve 12 Eylül ise, sonuçları itbariyle gericidir.ABD'nin neden bu ilerici kararlara göz yumduğu veya bunu istediği konusu ise ayrı bir konudur. isterseniz onu da açıklarım sonra. Darbe meşrulaştırılmazsa yapılamaz zaten, çünkü meşrulaştırmak demek halkın desteğini almak demektir. Buna göre bugüne kadar hiçbir darbe halka rağmen, halkın isteği dışında yapılmamıştır ve zaten yapılamaz şekilde görüldüğü gibi bugün. Unutmayalım ki, 27 Mayıs olmasaydı, DP'nin demokrasiye aykırı uygulamaları yüzünden belki de seçimlerde CHP iktidar olacaktı. Zira, 57 seçimlerinde oylarını arttırıp DP'ye yaklaşmıştı. CHP hem gerçek Atatürkçü hem de gerçek Kemalisttir. Zira, bu ikisi zaten yukarıda gösterdiğim gibi birbirine eştttir. ''Deeeeeeer mişim...'' demez, çünkü; Türk halkının her zaman Atatürk'e saygısı vardır. Her yapılanın Atatürkçülük adına yapılması da bu yüzdendir. Şimdi, '' Atatürkçülüğü '' HY'dan ve Mustafa Armağan'dan öğrenelim, buyurun: -http://www.mustafaarmagan.com.tr/iste-ataturkun-laikligi-din-ve-vicdan-ozgurlugu-diye-tanimladigi-sozleri.html- -http://www.harunyahya.org/kitap/ataturkculuk/gercekata07.html- Buna gerek yok. Çünkü, gerçek İslamcılar Refah partisinin temsil ettiği '' Milli Görüş '' denen akımdı. Türk halkının gerçek İslamcılara desteği de %21 civarında olmuş ve ona karşı yapılan darbeyi de meşru görmüşlerdi zamanında. Saygılar sunarım.
  18. Efendim nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz ? Örneğin, beni tanıyor musunuz da böyle bir yargıda bulunabiliyorsunuz ? Ayrıca, yurt dışında yaşadığınızı söylemiştiniz, sanki yurt dışında herkes birbirine yardımda yarışıyor mu ki, bu olayda da yalnızca kendi insanınızı suçluyorsunuz ? Saygılar sunarım.
  19. Efendim, bu yargı yanlıştır. Ordu 1960'tan beridir hiç bir zaman Kemalist olamadı. Yalnızca, ABD'nin Kemalizm yorumuna tabi olup, her darbede içi başka bir yönden boşaltılan bir '' Atatürkçülük ''lüğü savunduğunu iddia etti. Unutmayalım ki, 27 Mayıs darbesi emir-komuta zinciri ile yapılmayan tek darbedir ve bu darbeyi yapan MBK'nin içinde yeralan ve darbe bildirisini radyodan okuyan NATO'da eğitim alan Türkeş'ti. Nitekim, içinde bulunduğumuz '' Sivil Darbe '' sürecinin sonunda devlete hakim olacak ideoloji de '' Atatürkçülük '' olarak tanımlanacaktır. Bunun emareleri gerek yandaş medyanın yazdıklarında, gerekse yaşanan süreç içindeki olaylarda çok net olarak görülmektedir. Ve yine hatırlatmak isterim ki, askere siyaset yapacaksanız önce askerlikten istifa edin öyle yapın diyen de Atatürk'tü. Saygılar sunarım.
  20. Canraşit şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Efendim, sözleri harfiyen yerine getirilecek bir yaşlı bulmak ve mutlak itaat etmek diye bir şey imkansız ise, bilimin bu konuda yapılması gerekeni söyleme durumu yoksa, bu belirlenimin olmadığı alanlarda felsefelerin, dinlerin söz söyleme, yapılması gerekeni ifade etme hakkının var olduğunu kabul etmiş olmuyor musunuz ? Bu da nereden çıktı ? Belirlenimde tam bir başarı olamıyor diye bilimi sınırlamak, kısıtlamak gerektiğini kimse söylemedi ki. Bilimi, Felsefeyi, Dini kendi aralarında yarıştırmak doğru değildir. Bir yandan birbirinden ayrı alanlara ait olduğunu sizin de ifade ettiğiniz bu disiplinleri, öte yandan aynı kulvarda yarışıyor gibi göstermek çelişkidir. Trafik kuralları bilim kullanılarak üretilir. Peki, bu kurallar hangi amaç doğrultusunda üretilir ? İşte, o amaçları belirleyen de, kamu otoritesinin seçtiği değer üreten bir ahlak felsefelerinden biridir. Keza, verilecek cezalar da, kamu otoritesinin seçtiği değer üreten hukuk felsefesine göre bilim kullanılarak belirlenir. Yani; bilim amaç değil, amaca giden yolda araçtır. Bilim değerlerle ilgili alanlarda amaç belirlemez, belirleyemez, sizin de söylediğiniz gibi bu imkansızdır Bayett'in konu ettiği "ahlakbilim" yani Ethiyology, Bilim Felsefe içindeyken değil, yaşadığı dönem olan 19.yy. sonlarında Pozitivistlerce bilim olsun diye ortaya atılan bir tartışma konusudur. Bayett'in bunun yerine önerdiği Bilim Ahlakı ise netice itibariyle bir Ahlak Felsefesidir( ETİK ). Hepsi yanlış ve hemen düzeltelim: Bilim felsefe benimsemez. Çünkü, insan felsefe benimser. Bilim de insan olmadığına göre, felsefeleri bilim insanları benimser dersek daha doğru olur. Buna göre, determnizm felsefesini benimseyen bilim insanları olduğu gibi, indeterminizm felsefesini benimseyen bilim insanları da vardır. '' Bilim felsefesi 20. yüzyılda bilimin niteliği üzerine önemli tartışmalar kaydetmiştir ve bilinen anlamda nedensellik ilkesinin eleştirisi yaygın bir eğilim olarak şekillenmiştir.Bilim kuramcıları ve bilim felsefecileri kaos, olumsallık, belirsizlik, belirlenimsizlik, olasılık, raslantı gibi kavram ve kategoriler aracılığıyla bilimsel nedensellik fikrini karşılaştırmakta, farklı yollar aramaktadırlar. '' '' Kaynak : WİKİPEDİ Saygılar sunarım.
  21. Geldiniz mi şimdi dediğime ? Hani, CHP, ABD desteğinde ülkenin bölünme planının uygulanmasını devralacaktı ? Saygılar sunarım.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.