Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Ufuk_efe

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    278
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    3

Ufuk_efe tarafından postalanan herşey

  1. Binlerce kilometrelik bir yolculuk bile, tek bir adımla başlamak zorundadır. Lao-Tzu
  2. Adaletsizliği işleyen, çekenden daha sefildir. Eflatun
  3. Ufuk_efe

    Pencere Kenarı

    evet sayın kgurleyen,öykü etkileyici ve ögretici .. .... ,, benim de her insan gibi ,, paylaşmaya deger gördügüm birikimlerim var elbette .. önceleri niyetim de böyleydi fakat forma bir türlü ısınamadığım için bu niyetimi ertelemiş bulunuyorum ..
  4. DTP'liler; Türkiye Cumhuriyeti Devletine bugüne kadar ne verdi de ne istiyor? Kürtcülük yaparak gercek kürtlere vermiş olduğu zarar faydasından daha çoktur. nasıl ki her Türk CHP'li , MHP 'li veya AKP'li degilise her Kürt de DTP'li ve PKK'lı değildir. Kürtlerin tümünü bölücülerle aynı kefeye koymak sadece mide bulandırır. Devlet malına zarar vermek masum insanlara saldırmak, bombalama dehşetini yaşatmak molotof kokteyli atmak, otobüs yakmak, herkeste korku panik yaratmak .. kadınları ve ufacık küçük çocukları kullanarak kaldırım taşları ile milli servete zarar vermek hangi geri kalmışlığın köhne düşüncenin barbarlığın anlayışıdır. Bu yapılan vahşetin çağdaşlık da yanıtı yoktur. Saygılar
  5. OECD’nin Çevre Raporu’na göre, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkelerde, 2010 yılı itibarıyla çevreyi tehdit eden e-atık miktarı 3 katına çıkacak. OECD tahminlerine göre dünyada, 2020 yılında 1995 yılına göre % 45 daha fazla atık üretilecek. Türkiye’de 1994 yılında yaklaşık 20 milyon bilgisayar (yaklaşık 7 milyon ton), e-atık olarak ortaya çıktı. 2004 yılında e-atığa dönüşen bilgisayar sayısı ise 100 milyona yükseldi. Her 5 yılda bir 130 milyon cep telefonu işlevini yitiriyor. E-atıklar, yer kaplamaları ve zehirli maddeler içermeleri dolayısıyla dünyada gittikçe büyüyen bir sorundur. Örneğin, bir bilgisayar ekranında, ağırlığının %6’sı kadar kurşun bulunmaktadır. Günümüzde bazı ülkelerde e-atıklar geri dönüşüm için toplanmaktadırlar. Bu atıklar doğru olarak değerlendirildiklerinde hammadde olarak kullanılabilmektedirler. Genel İçerik ve Zararları Kurşun (Pb): Pb’nin sağlık üzerine olumsuz etkileri iyi bilinmektedir Çocuklarda beyin hasarı ve üreme bozuklukları Pb’ye maruziyetten bir çok üründen yasaklanmıştır. CRT tüpleri, eski lehimler ve entegre devreler kurşun içerir. Cıva (Hg): Düşük dozlarda bile zehirlidir ve beyin ve böbreklere zarar verir. Anne sütüyle geçebilir. Bir çay kaşığının 70’te biri bile 20 acre’lık bir göldeki suyu kirletip yaşayan balıkların yenmesini engeller. Kadminyum (Cd): Cd insan vücudunda böbrekte birikir ve insanı zehirler. Kırılgan kemiklere etkisi vardır. Yüzeye bindirilmiş aletler, yonga resistörleri, infrared dedektörleri, yarı iletkenler ve eski tip CTR tüpleri Cd içerir. Ayrıca plastiklerde stabilizatör olarak kullanılır Bromlu Alev Geciktiriciler (BFR): Normal gelişme için hormonal fonksiyonları önemli derecede etkiler. BFR işyeri ve ofislerdeki bilgisayarlar üzerindeki tozlarda bulunmaktadır ve ABD ve İsveç’te anne sütünde çok fazla miktarda rastlanmıştır. Fosfor (P): CTR tüpün iç yüzünü kaplamak için kullanılır. Kırılan tüplerden oluşan tozların teneffüsü çok risklidir. Fosforun zararı pek fazla bilinmemektedir. Baryum (Ba): CRT tüpünden radyasyonu azaltmak için kullanılır Kısa süre Ba maruziyeti beyin şişmesine, kas zayıflığına, kalp ve karaciğer hastalığına neden olabilmektedir. Altı Değerlikli Krom (Cr+6): Korozyon koruması ve işlenmemiş galvaniz çelik levhalar ve serleştirilmiş çelik için kullanılır. DNA hasarı ve astimik bronşite sebep olabilir. Berilyum (Be): Ana kart ve bağlantılarda bulunur. Son zamanlarda Be kanserojen olarak sınıflanmaktadır. Plastikler: Bir bilgisayarda ortalama 7 kg civarında PVC’de içeren plastik bulunur. Belli sıcaklıkta yandığında dioksin oluşur. Plastik kombinasyonları basılı devrelerde, PVC en tehlikeli plastiktir. Yaşadığımız Çevreyi Korumak Hepimizin Görevidir ...
  6. bende size ,.. bu güzel paylaşım için teşekkür ederim
  7. Başarılarda gururu yenmek, felâketlerde ümitsizliğe direnmek lâzımdır. 1930 / Mustafa Kemal Atatürk
  8. Geri Dönen Mektup Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan,kendini gizler mi alevden? Sen istedin,ondan bu gönül zorla tutuştu.. Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse; Ay secde edip çehrene, yerlerde sürünse; Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan, Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse... Ey sen ki, kul ettin beni onmaz yakışınla, Ey sen ki, gönüller tutuşur her bakışınla! Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım; Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım. Gözler ki, birer parçasıdır senden ilah'ın, Gözler ki, senin en katı zulmün ve silahın, Vur şanlı silahınla,gönül mülkü düzelsin; Sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin! Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden, Bir yüz ki,yapılmış dişi kaplanla hüzünden... Hasret sana,ey yirmi yılın taze baharı, Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı. Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu! Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu! Hasret çekerek uğruna ölmek kolaydı, Görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.. Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler, Tek bendeki volkanları söndürse denizler! Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma "Kaabil", İmkanı bulunsaydı, bütün ömre mukabil Sirretmeye elden seni, bir perde olurdum. Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum. Mehtaplı yüzün Tanrı'yı kıskandırıyordur, En hisli şiirden de örülmez bu güzellik. Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur; Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik... Hüseyin Nihal Atsız
  9. Anayasa Mahkemesi en iyi şekilde Türk Milleti adına karar vermiştir. Ölçüyü kaçırınca ipin kopacağını anlayamadılar ... Türkiye Cumhuriyetinden hak isteyenler, hukuk isteyenler önce bu ülkenin bütünlüğüne, bu ülkenin insanlarına, toplum kurallarına saygı gösterecek, saygılı olmayı bileceklerdir. Türkiye Cumhuriyetinin kazanımlarına katkıda bulunacak. Çağdaş insan gibi davranacaklardır. Saygılar
  10. Ufuk_efe

    Sade bir tebessüm

    ...
  11. o Anne .. dünyaya Mehmetcik getirebilen tek varlıktır ... Şehit yavrusunun hatırasına ihanet etmez .. Saygılar
  12. “Düsünmeyen, üretmeyen bir toplum neyle meşgul olsun?” dediler ve cevap verdiler: EĞLENCE. “Siz bizim sunduğumuz eğlencelerle vakit geçirin kardeşim” dediler. Televole kültürünü aşıladılar .. Bizdeki bu Batı hayranlığını kullanmayı iyi bildiler. Dükkânına, markasına Türkçe isim veren insanları aşağılık kompleksine soktular. Kısaca yozlaşmaya açık bir toplum haline getirildi Türk halkı. Öyle abartıldı ki BATI hayranlığı, tapılacak bir konumuna getirildi. Oysa Türk insanı kendi değerlerini dışarıda anlatamadı ..devamlı acılarla meşgul edildi.. Gelişmiş ülkelere her zaman aşağıdan bakmak zorunda bırakılan halk, basiretsiz,, dışa bağımlı siyasiler sayesinde düşünmeyen, üretmeyen, kopyacı, eğlence meraklısı bir toplum haline geldi. Sonuç olarak Türk insanı, hem kendi içinden vuruldu hem de dışarıdan,,Ölene Tabut kalana Zabıt tutan bir anlayış hakim oldu benim cennet ülkemde ... Bu güzel millet 7 evladını daha toprağın kara bağrına bastı ,, yüregim yanıyor. Kahramanlar,, sizden önce olduğu gibi sizden sonrada Türk Milleti ihanete geçit vermeyerek çıkmış olduğunuz kutsal yolculukta sizleri minetle anmaya devam edecektir. .....
  13. Cimri Ve Ölüm Çok hassas birisini, av sırasında bir kaplan, belinden yakalayarak ağzına aldı ve kaçmaya başladı. Oğlu peşinden koşup tüfeğini ateş etmek amacıyla doğrultunca, kaplanın ağzındaki adam bağırdı: “Ayaklarına ateş et! Sakın postu zedeleme!”
  14. "Gölge etmeyin başka ihsan istemez!” Saygılar
  15. Türkiye topraklarından ekmek yeyip su içen, bu ülke üzerinde solunum yapıp yaşayan, Tükiye Cumhuriyeti devletinin verdiği vekil maaşı ve imkanları ile yaşayan Türk devleti ve milletine kurşun sıkıp ayrımcı taleplerde bulunan PKK terör örgütü ile organik bağ içinde olan ve onların sözcüsü gibi hareket eden DTP adlı güya bir siyasi parti kapanmalıdır .. Hiç bir zaman bir terörist ve onunla organik bağ içinde olan DTP tüm Kürt'lerin temsilcisi değildir.DTP'nin neye hizmet ettiği ortada olup,Kürt"den başka her şeye hizmet ettikleri bilinmektedir. Saygılar
  16. Kitap, tek ölümsüzlüktür. Rufus Choote
  17. Aileleriyle Yatan Çocukların Kişilik Gelişimi Tehlike Altında Anne babayla uyumanın çocukların kişilik gelişimini olumsuz etkilediği bildirildi. Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Dr. Zafer Atasoy, çocukların anne babalarıyla uyumalarının sebeplerini belirleyerek, ortadan kaldırılmasının önemine dikkat çekti. Anne babayla uyumanın çocukların kişilik gelişimini olumsuz etkilediği bildirildi. Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Dr. Zafer Atasoy, çocukların anne babalarıyla uyumalarının sebeplerini belirleyerek, ortadan kaldırılmasının önemine dikkat çekti. Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Dr. Zafer Atasoy, çocukların anne babalarıyla uyumaları konusunda önemli açıklamalarda bulundu. Atasoy, çocuklarının kişilik gelişiminin olumsuz etkilenebileceğinin altını çizerken, "Anne baba ve çocuklar çeşitli sebeplerle bir arada yatabiliyor. Bebeğin ihtiyaçlarının daha kolay karşılanmasından kültürel alışkanlıklara kadar çeşitli faktörler çocukların anne babayla birlikte yatmasına yol açabiliyor. Bu durum özellikle çocukluğun ilerleyen dönemlerinde bazı sorunları beraberinde getirebiliyor. Çocukların anne ve babaları ile birlikte yatmalarının sebepleri belirlenerek ortadan kaldırılmalıdır" dedi. Çocukların anne babaları ile uyumasının ülkemizde sık görülen bir durum olduğunu ifade eden Atasoy, "Erken bebeklikten başlayarak, çocukluğun ilerleyen dönemlerine kadar devam edebilen bu alışkanlığın, gelişim üzerinde olumsuz etkileri olabiliyor. Anne baba ile birlikte yatmanın çok çeşitli sebepleri var. Bazı ebeveynler çocukla birlikte yatmayı çok normal bir davranış olarak görüyor. Ancak büyümesine rağmen çocuğun annesiyle ya da babasıyla yatması bir sorundur. Bu durumu gözden geçirirken öncelikle ebeveynlerin birlikte yatmayı sorun olarak görüp görmediğinin değerlendirilmesi gerekir" diye konuştu. Çocukların ebeveynleriyle birlikte yatmasının en büyük faktörünün annelerin duyguları olduğunu ifade eden Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Dr. Zafer Atasoy, "Birçok anne bebeğin ihtiyaçlarını daha kolay sağlamak için bebeği ile aynı yatağa giriyor. İlerleyen zamanlarda bu tutum bebek için bir alışkanlık haline gelebiliyor. Bebeklik süresi içinde anneden ayrı yatma alışkanlığı kazandırılmamış bir çocuğun ilerleyen yaşlarda anne ile birlikte yatmak istemesi, çocuğun bir huzursuzluk içinde olduğunu aklımıza getirmeli. Huzursuzluk çocuğa ait olabileceği gibi anneye, aileye, hatta daha geniş anlamda sosyal çevreye ait olabilir. Birlikte yatma erken bebeklik dönemlerinde başlayabileceği gibi okul çağındaki çocuklarda da görülebilen bir davranıştır. Erken bebeklik döneminde başlayan birlikte yatma davranışında anne baba tutumları rol oynarken, daha ileri yaşlarda çocuğun huzursuz olduğu etkenler karşımıza çıkıyor" şeklinde konuştu. Bu olaylarla karşı karşıya gelen ailelerin çocuğa öncelikle neden birlikte yatmak istediğini sormaları gerektiğini söyleyen Atasoy, "Eğer çocuktan birlikte yatma teklifi geldiyse, hemen kabul ya da reddetmeden hangi sebeple birlikte yatmak istediğini soruşturulup aydınlatılmalı. Sonra bu sebebin ortadan kaldırılması için çaba gösterilmeli. Sık sık korkan çocuklarının korkularını yenmeleri için kendilerini öne süren anne babaların bu tutumları birlikte yatma alışkanlığını başlatabilir. Korku gidermek için birlikte yatmak yerine korkuyu ele almak ve konuşmak daha sağlıklı sonuç verecektir. Geçici olarak korku ile baş etmekte yardımcı olabilen birlikte yatma davranışı, korkuyu gidermeyeceği gibi pekişmesine de yol açacaktır. Bu süreçte çocuğun güven duygusu zedelenecek, kendisini güçsüz ve yetersiz hissetmesine yol açacaktır. Birlikte yatma davranışı çocuğun kişilik gelişimine olumsuz etki edebilir, ailenin dengesini bozabilir; anne babanın ilişkilerinde sorunlar ortaya çıkmasına, cinsel sorunların doğmasına sebep olabilir. Buna kısa sürede çözüm bulunamazsa bir uzmandan yardım almanın zamanı gelmiş demektir" dedi. ....
  18. Ufuk_efe

    Apo haklı

    Apo haklı Ada verildi. Doktor verildi. Vapur verildi. Arkadaş verildi. * Üstüne... 5 milyon dolara cezaevi yaptılar. Apo beğenmedi. * Valla ne dese haklı... Ben de olsam, ben de beğenmem. * 30 yaşlarında güzelce bir kadın, kucağında bebeğiyle, Ankara Garı’ndan otobüse biner. Yanına irikıyım bir adam oturur... Otobüs Kızılcahamam’a vardığında, kadın emzirmek için memesini açar, çocuğun ağzına dayar, çocuk direnir, başını çevirir, kadın sertçe uyarır, “Alsana yavrum, bak yoksa amcaya veririm...” Adam çaktırmadan gözucuyla bakar, önüne döner... Bolu’ya geldiklerinde, kadın yine memesini çıkarır, çocuk yine direnir, kadın yine uyarır, “Al, yoksa amcaya veririm haaa...” Adapazarı, İzmit, aynı replikler tekrarlanır... İstanbul gişelere gelindiğinde, kadın yine “Al, yoksa amcaya veririm” deyince, adam patlar... “Hanım hanım, vereceksen ver artık, Bolu’da inecektim, senin yüzünden buralara geldim!” * Fıkradır ama... Açılım’ı anlatır. Ya hiç açmayacaktın şekerim... Ya da madem açtın, verecen gari. Yılmaz ÖZDİL
  19. Güzel Bir Tespit
  20. Ülkemizin güzelliklerini gören ve bunu büyük bir ustalıkla dillendiren şairimiz F. Nafiz Çamlıbel de milletimize ve milletimizin değerlerine olan inancını kendinden emin bir şekilde “Sanat” şiirinde şöyle destanlaştırır: Sanat “Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek, Bizim diyarımız da bin bir baharı saklar Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar. Sen kubbesinde ince bir mozaik arar da Gezersin kırk asırlık bir mâbedin içini Bizi sarar bir sülüs yazı görsek duvarda Bize heyecan verir bir parça yeşil çini. Sen raksına dalarken için titrer derinden Çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin Bizim de kalbimizi kımıldatır yerinden Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin. Başka sanat bilmeyiz, karşımızda dururken Yazılmamış bir destan gibi Anadolu’muz Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken Sana uğurlar olsun… Ayrılıyor yolumuz.” F. Nafiz Çamlıbel ....
  21. Sevgili Radya katılıyorum size .. Sanal ortamda kişinin temel hareket dayanağı sadece ama sadece kendi ,, egosunu tatmin etmek olduğu sürece,kendinden başka herkesi düzeltmeye kalkışması normaldir .. Ben bu formda görev yapan moderatör arkadaşların .. iyi şeyler yaptığına inanıyorum Saygılar
  22. konak meydanından geçseniz görürsünüz hasan tahsin anıtını. bilirsiniz neden can verdiğini. cumhuriyet meydanından geçseniz görürsünüz atamın heybetli heykelini. ve bilirsiniz neyi neden işaret ettiğini. ne zaman kordonda yürüseniz bilirsiniz o kıyılardan binlerce düşman askerinin döküldüğünü ve nedenini. "9 eylül 1922 de gerçekten bu topraklara ait olan izmir teslim alınmıştır zaten, size mi kaldı tekrar zaptetmek?" Saygılar
  23. bir gün önyargılarla dolu içerigini beğenmedim bir konu hakkında,, sorular sormak ,, aydınlanmak, için bu forma üye olmak ihtiyacı duymuştum.. sonraları kendimdende bir şeyler katabilirmiyim düşüncesi ile formu izlemeye almış oldum .. niyetim insana ve yaşama dair birikimlerimi paylaşmaktı ,, yazılarımda bilinmeyenlere yada farkında olmadıklarımızı sizlerle paylaşmak bilgi vermek .. birşeyler öğrenmekti.. Formun sessiz takipcisi olmuştum ,, gördüklerim...kendimden birşeyler katmak düşüncesinden uzaklaşmama neden oldu ,, .. çünki,, inandıkları ile ortaya koydukları tavırların birbirini tutmaması, bazı kişilerde şiddetli yapmacıklık samimiyetsiz bir görüntü oluşturuyor olması .. ve bu nedenle diğer kişilerle aralarına doğal düşüncelerinin anlaşılmasını engelleyecek bir perde çekmis olmalari .. fikrimden vazgecmeme neden oldu.. -Formda her konuda, her yerde karşıma çıkan , sesini yükselten insanlara güven duymadim , haklı olduğuna inandırmaya çalışıyor herhalde, diye düşünmüsümdür her zaman. -Ben her konuda uzman edasıyla davranış sergiliyen şahıslar için .. herhalde etkilemeye ihtiyacı var,yaptığı iş yeterli değil, diye düşünürüm her zaman .. paylaşmak çoğalmaktır yeterki siz degerli bilgileri paylaşmaya özen gösteriniz .. beni ilgilendimiyor x üyenin günlerce çarşaf çarşaf yazmış olduğu ama bir türlü anlatamadığı siyasi fikri .. beni ilgilendimiyor x üyenin bir şair edasıyla şiir yazmış olduğunu sandığı kafiye .. beni ilgilendimiyor x üyenin bir yazar edasıyla yazmış olduğunu sandığı hikaye .. ben de sizin gibi bu formda sadece unutulmaması gereken.. degerler taşıdıgına inandığım konuları koy.arak hafızalarımızı tazelemeye çalışıyorum .. geçmişte kalmış bir şairi,, tozlu raflarda kalmış bir öyküyü ,, çilelerle dolu bir tarih sayfasını vs. .. bunları paylaşmakla alıntı yapıyorsak ne yapalım tarihi tekrar yazamayacagımıza göre alıntı yapalım .. Saygılar
  24. ”Gâh eserim yeller gibi Gâh tozarım yollar gibi Gâh akarım seller gibi Gel gör beni aşk neyledi.” Sizce bu sözleri Yunus hangi hislerle söylemiş olabilir? Su ateşin üzerine konunca belli bir süre sonra inilti sesine benzer bir ses gelir. Kaynamaya başladıktan sonra çaydanlığın kapağını bile oynatır kaynayan su, fokurtu sesi artar. Su taşmaya başlar, ateşi kısmazsanız ocağı söndürür. Ateşi kısmayalım, ocağın sönme tehlikesi de olmasın. Su ne durumda olur? -Kaynaya kaynaya biter.. Örneğe bağlarsak eğer; Aşk ateştir. Su ise gönlümüz, benliğimiz, bize dair her ne varsa o daha doğrusu. Aşk ateşi öyle bir şeydir ki; kişiyi tüketir bitirir, halden hale değiştirir. Su idi, hava oldu. Asıl olan suyun dönüştüğü hava sevgilinin ta kendisidir. Denizler mutlak sevilen, tüm nehirler de sevgilidir demişti çok sevdiğim birisi. Güneş ve rüzgâr tüm sevgilileri en sonunda denizde birleştirir. Aşk en büyük rahmettir. Buharlaşan suyu rahmet olarak denizle okyanuslarla birleştirir. Ama arza da o rahmet hayat verir.. Yani aşk insanın kendisini kaybetmesi ama şuursuzca kaybetmesi değildir, Aşk kişinin kendisini sevdiğinde kaybetmesidir.. Ben değil, sen diyebilmektir. O yüzden Mevlâna sevgiden bahsederken: 'Sen sensiz, ben bensiz geleyim' der. Benlik kavgaları ile aşk olmaz. Benliğini var etme kaygısı olan âşık olduğunu iddia ederse bu kupkuru bir iddia olur. Hani Mesnevî’de geçer: Âşığın birisi sevdiğine hasret kalmıştır, görmek ister, kapısını çalar. İçerden ses gelir: - Kim o? - Ben. Kapı açılmaz. Hüzünlü âşık geri döner. Bu hasret onu o kadar çok yakmıştır ki; bir süre sonra tekrar düşer yollara, umutla çalar sevdiğinin kapısını. İçerden yine ses gelir: - Kim o? - Sen. Kapı açılır: ‘Buyur gönül kapımızdan içeriye hoşgeldin. Geçen de açamadık. Çünkü bizim hanemiz iki kişiye fazla dar. ’O zaman aşk ‘benlik’ten çıkıp ‘sen’likte birleşmektir. Çağımızda Mecnunlar, Leylalar; Tahirler, Zühreler; Aslılar, Keremler; Yusuflar, Züleyhalar yok belki ama bu olamayacağı anlamına da gelmez. Nasıl ki kötülüklerin arttığı bir ortamda iyilerin sayısının azalmaması gibi… Kişinin ruhunun istidadı var ise eğer Yunus gibi de olur, Mevlâna gibi de… Biz de böylesi bir aşka kabiliyet var mı, yok mu? Ruhumuzun istidadı var mı, yok mu? Bu sorunun cevabını herkes kendi özünde arayacak. Şehvetle aşkı da karıştırmayın. Aralarında uçurumlar vardır. Kişi aşkla kendini sevdiğinde kaybeder, ortada sadece sevdiği vardır. Kendisi yok olmuştur. Aşkın yüceliği de buradadır... Ya sizce Aşk Kaybolmak mıdır,Kendini Bulmak mıdır? ....
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.