-
İçerik Sayısı
278 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
3
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
Ufuk_efe tarafından postalanan herşey
-
Ayran ve Kaymak / IMF Hakkında Ne Düşünüyorsun ?
Ufuk_efe şunu cevapladı bir başlık içinde İlginç - Gülünç Olaylar
Her Şey Vatan İçin Dar gelirli vatandaşlar, kemeri sıksın, IMF'nin reçetesi, harfiyyen uygulansın, İktisat bilmeyenin, .... Türk Milleti cefakardır, biraz dayansın. Evine et alamayan, durumuna isyan etmesin, Hergün et mi olurmuş, bulamayan yemeyiversin, Vitaminleri aynı, et alamayan nohut, mercimek yesin, Biz çözüm üretiriz, yeter ki bize güvenilsin. Mutfağında zeytin olan iki lokmada yesin, Yiyecek alamayan, yaradana şükür etsin, Sesinizi çıkarmayın, ona buna zam gelsin, Hele sıkın siz kemeri, kurtuluruz birgün kesin. Sıcak para memlekete, giriyor dilim dilim, IMF söylemese, harcamayı biz ne bilelim, Ne derlerse yapalım, sözlerini dinleyelim, Madem ki suçlu memur zam vermeyelim. Para gerek büyüklere, maaşları az gelir, Tavuğu versinler ki, sonra belki kaz gelir, Her zaman kış olmaz ki, elbet birgün yaz gelir, Büyükbaşlara laf yok, onlar işini bilir. Beş sene vekil olan, kıyak emekli olsun, Onca hizmet ettiniz o kadar olsun, Az yediniz memleketten, accıkta size kalsın, Herşey vatan için beyler, vatan sağolsun. Sinan Gündoğ- 32 cevap
-
- 25
-
-
"VATANSEVER" TÜRK EVLATLARININ ASKERLIKTEN KACIS ÖRNEKLERI
Ufuk_efe şurada cevap verdi: dominik başlık Politika Bilimi
Sayın Politika,bu güzel cevabınıza katılmamak mümkünmü. ülkemiz deki manzaraya baktığımda bu kadar cehaletin ancak tahsille mümkün olabileceği gerçeğini görüyorum. ... bizde halk çalışıp çabalayıp mutlu bir azınlığı daha çok mutlu etmek zorundadır. Saygılar -
Mehmet Emin Yurdakul (1869-1944)
Ufuk_efe şurada cevap verdi: Legendary başlık Yazar-Şair Biyografileri Forumu
Benim Ömrüm Genç çağdaydım, kendimi bir dikenli yolda buldum; Hıçkırıklar işittim, gül ve bülbül bağlarından. Felâketler topladım, Anadolu dağlarından; Uzun sazlı Âşıklar diyarında şair oldum. * Ezgi koydum, âhlarla, figanlarla Türk şi’rine, Öz dilimle haykırdım, “Ey milletim, uyan!” diye; Viran yurdun dolaştım, bir şehrinden bir şehrine; Saç ve sakal ağarttım ben de, “Vatan, vatan!” diye ______________ Anadolu Gençliğe Yürüyordum: Ağlıyordu ırmaklar; Yürüyordum: Düşüyordu yapraklar; Yürüyordum: Sararmıştı yaylalar; Yürüyordum: Ekilmişti tarlalar. * Bir ses duydum, dönüp baktım, bir kadın: Gözler dönük, kaşlar çatık, yüz dargın; Derileri çatlak, bağrı kapkara, Sağ elinin nasırında bir yara * Başında bir eski püskü peştemal Koltuğunda bir yamalı boş çuval... ........................ -Ne o bacı? - Ot yiyoruz, n'olacak!.. -Tarlan yok mu? - Ne öküz var, ne toprak... Bugüne dek ırgat gibi didindim; Çifte gittim, ekin biçtim, geçindim, Bundan sonra... - Kocan nerde? - Ben dulum; Kocam şehit, bir ninem var, bir oğlum. - Soyun, sopun? - Onlar dahi hep yoksul! Ah Efendi, bize karşı İstanbul Neden böyle bir sert, yalçın taş gibi? Taşraların hayvanlık mı nasibi?.. ........................ Hayır hayır, bu nasibi almak için doğmadın. Onun için doğdun ki sen kadınlığın hakkiyle Ocağının karşısında saadete eresin, Göğsünü kabarttıran anneliğin aşkiyle Evladına südün gibi pak duygular veresin. Sen bir aziz yoldaşsın: Senin sesin hayat için dövüşmeğe koşturur; Senin sevgin vatan için fedakarlık öğretir; Senin yüzün insan için bir merhamet duyurur; Senin ile insanoğlu yeryüzünü şenletir. Lakin bizler bu hakları unuttuk; Kadınlığı hayvanlıkla bir tuttuk; Ninen gibi sana dahi hor baktık; Seni dahi garip, yoksul bıraktık!.. ........................ Kinler için karaları bağlıyan, Zevkler için zelil sefil ağlıyan. Acı gören, cefa çeken, ezilen, Irzdan başka her şeyini veren sen! Sen şu güzel vatanında cehennemde gibisin; Gözyaşınla ıslattığın kanlı toprak üstünde Sana her yer bir çöl gibi cıvıltısız, çiçeksiz; "Ekmek" diye ağladığın sağır bir halk önünde Sana herkes bir kurt gibi merhametsiz yüreksiz. Senin herbir ümidin Ayrılıksız, yoksulluksuz bir dünyaya kalmıştır, Oraya ki masum çiftler hıçkırıksız yaşarlar; O melekçe sevgilerle birbirini okşarlar; Ve burada Allah bütün dilekleri yaratır? Ne vakte dek gençliğine hakaret, Bu ayrılık, bu gözyaşı bu ölüm?.. Bu sert demir, bu ağır yük. bu zulüm? Yazık, sana ağlamıyan şiire; Yazık, sana titremiyen vicdana; Yazık, sana uzanmayan ellere; Yazık, seni kurtarmıyan insana!.. ........................ Ey vatanın bağrı yanık bucağı. Hani senin bereketli hasadın, Yeşil yurdun, mesut çatın, şen çiftin? Hani senin medeniyyet hayatın, Yolun, köprün, kazman, iğnen, çekicin? Ey Türklüğün otağı! Ne vakte dek bu acıklı sefalet, Bu viranlık, bu inilti, bu kaygu? Ne vakte dek bu uğursuz cehalet. Bu taassup, bu görenek, bu uyku? ........................ Yazık, sana ağlamıyan şiire; Yazık, sana titremiyen vicdana, Yazık, sana uzanmayan ellere; Yazık, seni kurtarmıyan insana!.. Mehmet Emin Yurdakul ... -
Türk Tezhip Sanatı Tezhip sözcüğü, Arapça’da altınlamak anlamına gelir. Genelde kağıt üzerine altın ve çeşitli renklerle yapılan, çoğunluğu figürsüz olan süslemeler “Tezhip” olarak adlandırılır. Türklerde tezhibin geçmişi Uygurlar’a kadar uzanır. Mani dininin Uygurlar arasında yayıldığı 9. yüzyılda tezhip sanatı da görülmeye başlanmıştır. Bu dönemde İslam ülkelerinde de tezhip yaygın bir sanattı. Anadolu’ya Selçuklular’ın getirdiği tezhip en gelişkin dönemini Osmanlılar zamanında yaşamıştır. 15. yüzyılda Mısır’da Memlûk sanatçıları ayrı bir üslup geliştirmişler, aynı dönemde İran’da ve ardından Timurluların egemen olduğu Herat, Hive, Buhara, Semerkant gibi merkezlerde tezhip sanatı büyük gelişme göstermiştir. Tezhipte temel malzeme altın ya da boyadır. Altın, dövülerek ince bir tabaka haline getirilmiş varak olarak kullanılır. Altın varak su içinde ezilip jelatinle karıştırılarak belli bir kıvama getirilir. Boya ise genellikle toprak boyalardan seçilirdi. Sonraları sentetik boyalar da kullanılmıştır. Tezhip sanatçısı (müzehhip) bir kâğıdın üstüne çizdiği motifi önce sert bir şimşir ya da çinko altlığın üstüne koy.arak çizgileri noktalar halinde iğneyle deler. Sonra bu delikli kâğıdı uygulanacağı zeminin üstüne koy.arak delikleri yapışkan bir siyah tozla doldurur. Delikli kâğıt kaldırıldığında motifin uygulanacak zemine çıktığı görülür. Bu motif iyice belirginleştirilip altınla ya da boyayla doldurularak tezhip meydana getirilir. örnekler: ....
-
- 1
-
-
Kitap ile ilgili sözler
Ufuk_efe şurada cevap verdi: Aries başlık Kitap, Kitaplar, Edebiyat, Öykü ve Şiirler
Kitap hiç aldatmayan bir arkadaştır. Guilbert de Pixrecourt .... -
hatırla''Tarihini bilmeyen ve anlamayan bir millet Tarihte kaybolmaya mahkumdur'' Ahmet Vefik Paşa (d. 3 temmuz 1823, istanbul – ö. 2 nisan 1891, istanbul) "Gerçek sanatçıların eserlerinde kullanmadıkları yabancı kelimeleri, dilimizde yasaklamak suretiyle öz dilimizi geliştirebiliriz". Dil alanında "Bütün Türkçülük" ilkesini eserleride vurgulayan ve yaşantısıyla da Türk milliyetçisi olduğunu sergileyen Ahmet Vefik Paşa, 3 Temmuz1823'de İstanbul'da doğmuştur. Babası Hariciye Nezareti memurlarından Ruhittin Efendidir. Ahmet Vefik Paşa İstanbul'da 1831'de öğrenimine başlamış, fakat babasının görevi nedeniyle Paris'e yerleşmiş ve öğrenimini Saint-Louis lisesinde tamamlamıştır. Fransızcayı anadili gibi Paris'te öğrenmiştir. Bazı araştırmacılara göre İtalyan, Grek, Latin dillerini de okuyup anlayacak kadar iyi bilirdi. 1837 yılında İstanbul'a geri dönmüş ve tercüme odasında memuriyete başlamıştır. 1840'da Londra'ya gitmiş, burada elçilik katibi olarak görev yapmış ve İngilizceyi öğrenmiştir. 1842 yılında sırasıyla Sırbistan, İzmir, Eflak ve Boğdan'da görev yapmıştır. İstanbul'a tekrar geri dönmüş, derecesi yükseltilerek tercüme odasında göreve başlamıştır. Kısa bir süre pasaport dairesinde müdürlük yapan Ahmet Vefik Paşa İzmir'e tabiyet işlerini çözümlemek için gönderilmiştir. 1851'de ilk defa kurulan ilim kurulu Encümeni Danişin üyeleri arasında yer almıştır. Aynı dönemde Tahran'da elçi olarak atanmıştır. Burada İran dili ve kökenini köklü bir şekilde öğrenmiştir. Elçilik binasına Türk bayrağını asarak, yeni bir geleneğin de başlatıcısı olmuştur. Ali Paşanın sadrazamlığında görevinden alınmıştır. 1855'de Mustafa Reşit Paşa sadrazam olunca Meclisi Valayı Ahkamı Adliye üyeliğine getirilmiştir. 1857'de Deavi Nazırlığına (Adalet Bakanlığı) getirilen Ahmet Vefik Paşa bu görevde kısa süre kalmış, tekrar Meclis Vala üyeliğine atanmıştır. 1860 yılında Paris büyükelçisi, 1861 yılında Evkaf Nazırı olarak Bursa'ya gönderilmiştir. Halkın şikayetleri sonunda görevinden alınmış, 1871 yılına kadar resmi görevde bulunmamıştır. Kendini ilmî faaliyetlere yönlendirmiş, Türk tarihine ve edebiyatına yeni eserler ve tercümeler sunmuştur. 1872'de Sadaret Müsteşarı, aynı yıl Maarif Nazırlığı yapmıştır. 1873 yılında tekrar görevden alınmıştır. 1876'da Petersburg'da Funun ve Sanayi sergisine, Osmanlıyı temsilen katılmıştır. Kısa bir süre Edirne valiliği yapmıştır. 1878'de tekrar Maarif Nazırı olmuş, aynı yıl başvekil olarak üç ay görev yapmış, tekrar görevden alınmıştır. 1879-1882 yıllarında Bursa valiliği yapmış, tekrar başvekil olarak tayin edilmiş, bu görevi sadece üç gün sürmüştür. Görevden tekrar alınmıştır. Ölümüne kadar Rumelihisarı'ndaki evinde ilmî ve edebî çalışmalar yapmış, 1891 yılında İstanbul'da 68 yaşında vefat etmiştir. Fikirleri ve kişiliği: Ahmet Vefik Paşa; son derece sade bir hayatı tercih etmiş, lüksten kaçınmış, sürekli yerli malını önemsemiştir. Bu haliyle milliyetçi ve halkçı düşüncenin öncüsü olarak kabul edilmiştir. Ahmet Vefik Paşanın Türkçülük hareketinin öncülerinden biri olması, Türk dili ve tarihi üzerine yaptığı çalışmalardan kaynaklanır. Ahmet Vefik Paşa Türkçülük ateşini körükleyen Osmanlı Türklerinin ilk Türkçüsüdür. .....
-
şimdinin anne'leri yaşama karşı daha endişeli ve kaygılı gözüküyor. Bu fazla müdahaleci davranışların, kaygıların,çocuğu yaşamı boyunca ailesine daha bağımlı kılması, daha fazla ihtiyaç duyması ya da bu müdahalelerden sıkıldığı için tepkisel davranması sonucu doğurduğunu düşünüyorum ...
-
Güzel Acı Çekerdi Babam
Ufuk_efe şurada yorum gönderdi delifırtına'nın blog başlığı içinde delikızın türküsü
"Acısını gürültü çıkararak yaşamadı hiç." ______ Paylaşım çok güzel .. Teşekkürler -
Katılıyorum size sayın Mouchette, tunceli'de nevruzu bahane ederek olaylar başlatılmış,daha sonra içerde devleti temsil eden herşeye saldırılmıştır. isyan esnasında tam 14 gün bağımsızlık ilan edilmiş, devletin tüm bürokratlarını kesilmiş(evet koyun gibi keşmişlerdir), tam bir tabur askerini şehit edilmiştir. buna karşın devletin bu kalkışmaya yanıtı sert olmuştur. yeni kurduğu taze bir cumhuriyetin kendini korumak için çok sıkı tedbirler aldığı doğrudur. isyancılardan öldürülen miktarı hakkında o zamanki nüfus kayıtları esas alındığında, onbinlerce kişinin öldürüldüğ iddiaları tutarlı gözükmemektedir. nedense hiç kimsenin aslında konuşmadığı "isyan". sadece bastırılış şekli tartışılıyor, orada günlerce ilan edilen "sözde bağımsızlık"tan falan bahseden yok. Saygılar
- 79 cevap
-
- 1
-
-
Bir Annenin Terbiyesi Aşçılığıyla ün yapmış yaşlı bir kadın, akşam yemeğine gelecek olan oğlu ve yeni gelini için yine mutfağına kapanmış, yemek yapıyordu. Aynı akşam yemeğe eski bir aile dostu da davetliydi. Beklenen misafirler gelip sofraya oturduklarında çok şaşırtıcı bir durumla karşılaştılar. Yaşlı kadının o gece yaptığı yemekler değme oburların bile iştahını kapatacak kadar berbattı. Tatlılar un kokuyordu, patatesler yanmıştı, köfteler ise neredeyse hiç pişmemişti. Oğlu, yeni gelini ve aile dostu, kadıncağıza durumu fark ettirmemek için ellerinden geleni yaptılarsa da, yemek sırasında pek iştahlı göründükleri söylenemezdi. Nihayet yemek bitti ve yeni evli çift annelerinin ellerini öperek evlerine gittiler. Aile dostları ise biraz daha kaldıktan sonra gitmeyi düşünüyordu. Oğlu ve gelini gittikten sonra, yaşlı kadına: “Senin harika bir aşçı olduğunu adım gibi biliyorum. Bana söyler misin, bu geceki yemekler neden o kadar kötüydü? Bence ya hastasın ya da bir sorunun var.” dedi. Yaşlı kadın gülümseyerek cevap verdi: “Hayır, hiçbir şeyim yok. Kasten yaptım. Bu yemekten sonra oğlum asla ikide bir annesinin yemeklerini hatırlatıp karısının kalbini kıramayacak.”
-
- 1
-
-
Hayatın Acıları Üzerine
Ufuk_efe şurada yorum gönderdi Ufuk_efe'nın blog başlığı içinde Ufuk_efe's Blog
Peki,azda olsa anlaştık -
Dün yaşadığım ufacık bir anı paylaşmak istiyorum sizlerle...
Ufuk_efe şurada cevap verdi: Radya başlık Güncel Konular
Dünyada hiçbir milletin kadını "Ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek verdim." diyemez. Mustafa Kemal Atatürk Paylaşım için Teşekkürler Radya -
Hayır ben tatildeyim ..
-
pardon yanlışlıkla girmişim buraya .. bir erkek olarak bu konu benim ilgi alanıma girmiyor ...
-
-
Mustafa Kemal Atatürk Bir Tutkudur Mustafa Kemal; Nice sevdalara değişilmeyen. Yitirilmiş Kasımlarda açan umuttur, Bir baştır, vazgeçilmeyen… Bir Türküdür Mustafa Kemal; Suskun ağızlarda söyleşir, durur. Çaltıburnu’nda gözetir denizi. Köroğlu’nda bağdaş kurup oturur… Bir İnançtır Mustafa Kemal; Yurdun dört yönünde, bir çağdır yaşayan. Sarmış kollarıyla, çepçevre ulusu. Sakarya boylarından Akdeniz’e taşıyan… Bir Anlamdır Mustafa Kemal; Belkahve’den dürbünüyle seyrediyor İzmir’i. Özgürlük diyor, al atının üstünde, Kırıyor kılıcıyla, tutsak eden zinciri… Bir Bayraktır Mustafa Kemal; Çekilmiş kalelere, rüzgârda dalgalanan. Bozkırın bağrında yol alan kağnılara, Işık tutan, güç veren, yol bulan… ..... ruhun şad olsun Atam-emanetine sahip çıkacak nesiler herzaman var olacaktır... bu günlerde sesimiz bazen bir yetim yutkunması gibi boğazımız'a dügümlenmiş olsada .. TURKISH-MEDIA.COM ailesine teşekkür ederim ,, günün anısına çok yakışan .. ATATÜRK resimi için
- 6 cevap
-
- 1
-
-
yanlış anlaşılmanın nedenleri ... * düşündüğünü, * söylemek istediğiniz, * söylediğinizi sandığınız, * söylediğiniz, * karşınızdakinin duymak istediği, * duyduğu, * anlamak istediği, * anladığı... * arasında farklar vardır ... yanlış anlaşılmalar, yanlış değerlendirmelere kapı açar
-
- Yanlış anlaşılma
- yanlış anlaşılmanın nedenleri
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Ümit Yaşar Oğuzcan, (22 Ağustos 1926 - 4 Kasım 1984)
Ufuk_efe şunu cevapladı bir başlık içinde Yazar-Şair Biyografileri Forumu
BİRGÜN ANLARSIN Uykuların kaçar geceleri, bir türlü sabah olmayı bilmez. Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya, Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında Ne çarşaf halden anlar ne yastık. Girmez pencerelerden beklediğin o aydınlık. Onun unutamadığın hayali, Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine. Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın. Sevmek ne imiş bir gün anlarsın. ** Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu. Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin. Gün gelir de sesini bir kerecik duyabilmek için, Vurursun başını soğuk taş duvarlara. Büyür gitgide incinmişliğin kırılmışlığın. Duyarsın, Ta derinden acısını, çaresiz kalmışlığın. Sevmek ne imiş bir gün anlarsın. ** Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin. Niçin yaratıldığını. Bu ********* dünyaya neden geldiğini. Uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini. Boşuna geçip giden günlerine yanarsın. Dolar gözlerin, için burkulur. Sevmek ne imiş bir gün anlarsın. ** Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların. Sevilen gözlerin erişilmezliğini. O hiç beklenmeyen saat geldi mi? Düşer saçların önüne, ama bembeyaz. Uzanır, gökyüzüne ellerin. Ama çaresiz, Ama yorgun, Ama bitkin. Bir zaman geçmiş günlerin hayaline dalarsın. Sonra dizilir birbiri ardına gerçekler, acı. Sevmek ne imiş bir gün anlarsın. ** Bir gün anlarsın hayal kurmayı; Beklemeyi, ümit etmeyi. Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi. Lanet edersin yaşadığına... Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın. O zaman bir çiçek büyür kabrimde, kendiliğinden. Seni sevdiğimi işte o gün anlarsın. Ümit Yaşar Oğuzcan -
Sevgi sebepsiz olmalı ...
Ufuk_efe şurada yorum gönderdi Ufuk_efe'nın blog başlığı içinde Ufuk_efe's Blog
Sayın Doğan Gülbudak, diyorum ki: birlikte olduğumuz,tanıdığımız insanların,dostların,arkadaşların değerini ne kadar biliyoruz,ne kadar farkındayız.. Hayatın Akışında bizler yönümüzü çizerken. soruyorum: Değerini biliyor, biricikliğini , benzersizliğini anlayabiliyormuyuz? Yoksa hayatı sonsuz , fırsatları sayısız sanıp kendimizi hep ileride bir gün karşılaşacağımızı sandığımız bir başkasına ertelerken hayat yanımızdan geçip gidiyormu? diyorum ki hemipizin sahne almış olduğu bu dünyada ... Hayat her zaman cömert davranmaz bize , tersine çoğu zaman zalimdir . Her zaman aynı fırsatları sunmaz.Toyluk zamanlarını ödetir. Hoyratça kullandığımız arkadaşlıkların , eskitmeden yıprattığımız dostlukların , savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla yapayanlız kalırız bir gün.. burada anlatılan .. perde kapanmadan bir an önce herşeyin kıymetini bilelimdir .. Saygılarımla ..- 5 yorum
-
- dostların
- Birlikte olduğumuz
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Bakmak ve Görmek Arasındaki Fark Karı-koca birlikte tatile çıkarlar. Gittikleri yerde kamp kurarlar. Tatillerinin ikinci gününün akşamı güzel bir yemek yiyip uykuya dalarlar. Birkac saat sonra kadın uyanır ve kocasını da uyandırır. Adam uyku sersemidir güzel bir rüyadan uyandırıldığı icin de biraz kızgındır "Ne oldu? Ne istiyorsun?" diye sorar. "Yukarıya bak ve bana ne gördügünü söyle. " Adam gökyüzüne bakar ve cevap verir: "Bunun için mi uyandırdın beni?. Baktım işte. Bir sürü yıldız görüyorum, ışıl ışıl parlayan milyonlarca yıldız." Karısı tekrar sorar: "Peki, bu sana neyi gösteriyor?" Artik iyice uykusu kaçan adam biraz düsünür ve cevap verir: "Teolojik olarak Tanrının kudretini ve kendi acizliğimizi görüyorum. Felsefi olarak, evrenin sonsuzluğunu ve onun karşısındaki önemsizliğimizi görüyorum. Astronomik olarak galaksilerin, yıldızların, gezegenlerin varlığını görüyorum. Yıldızların konumuna bakarak saatin 3 olduğunu, Meteorolojik olarak da bugün havanın çok güzel olacağını görüyorum. Niye sordun bunu bana? Sana neyi gösteriyor?" "Çadırımızı çalmışlar...''
-
Hiç bir Ülkede yaşayamazsın Kardeşim ..
-
Hayatın Acıları Üzerine
Ufuk_efe şurada yorum gönderdi Ufuk_efe'nın blog başlığı içinde Ufuk_efe's Blog
Sevgili Radya, .. varoluş hikayesi bu tezi çürütür niteliktedir. Adem ile Havva’ya bir yasak getirilmiş, olacaklardan korktukları için, bu yasağa belirli bir süre uymuşlardır. Fakat bir gün, bu yasağı çiğnemişlerdir, bu durumu korkuya karşı gösterilmiş bir cesaret olarak yorumlarsak, Adem ve Havva’nın bu cesaretlerinden ötürü ödüllendirilmeleri gerekmezmiydi? Oysa onlar cezalandırılmış ve dünyaya gönderilmişlerdir, gösteriyor ki, korkunun karşılığı her zaman cesaret değildir. Savaşmak için cesaret her zaman kazandırmaz. Sevgiyle kal .. .... -
Hayatın Acıları Üzerine
Ufuk_efe şurada yorum gönderdi Ufuk_efe'nın blog başlığı içinde Ufuk_efe's Blog
Sevgili Birce, hayatımız da bizleri yönlendiren en önemli unsur korku olmuştur,ancak her konuda olduğu gibi korkunun da bir karşılığı vardır. Cesaret adını verdiğimiz bu kavramı, bazen korkularımızı bastıra bilmek için ,, veya bazen onu yenebilmek için kullanırız. Mantıken genelde korku kaybettiren, cesaret ise kazandırandır. korku(lar) hiçbirimizin sevmediği, yaşamak istemediği bir şey olmasına rağmen, hayatımızın bir parçası olmuştur. bizlerin hayatında çok çeşitli korkuları vardır. sağlığımızı kaybetmek, insanları kırmak, geçim kaynağını kaybetmek, toplumun gözündeki itibarı kaybetmek, başkalarına muhtaç olmak, başarısız olmak, hatta hayatımızı kaybetmek akla ilk gelen korkularımız arasındadır diyorum. ..bilindiği gibi bunlardan kurtulmak için çoğu zaman cesurca davranır, çoğu zaman zayıflık gösteririz. Sonuçta da ya kaybeder ya da kazanırız. sevgili Birce her kazanımın, kazanılan şeyi kaybetme korkusunu da beraberinde getireceğini düşünürsek, korku kavramı asıl değerini bulmuş olur dersem .. katılırmısınız bana? … ayrıca blog’unuza koymuş olduğunuz "Korkularımız“ başlıklı yazınızı beğenerek okudum.. böyle bir imkanı bana sunup ,, beni oraya yönlendirmiş olmanız dan dolayı size çok teşekkür ederim. Sevgiyle kalınız ... .... -
TÜBİTAK UEKAE bünyesinde geliştirilen ve herkesin kolayca kurup kullanabileceği, Linux tabanlı bir işletim sistemi Pardus’un son sürümü Pardus 2009, kullanıcılarla buluştu. Pardus 2009’un Kurulum CD'sinde bir masaüstü kullanıcısının gereksinim duyacağı her türlü yazılım bulunuyor. Pardus 2009, bilgisayar teknolojileri hakkında temel bilgiye sahip olan ve kişisel bilgisayarlarını klasik ihtiyaçları için kullanabilen tüm kullanıcıları hedefliyor. Pardus Projesi'nin daha hızlı, kaliteli ve yepyeni bir masaüstü deneyimi sunan son sürümü Pardus 2009, kullanıcılarla buluştu. YALI ve PiSi'de yapılan iyileştirmeler ile kurulum hızı iki kat artan Pardus 2009, ortalama bir bilgisayara 15 dakikada kurulabiliyor. Ayrıca kurulu sistemde son yapılan güncellemeleri geri almak, silinen önyükleyiciyi tekrar yüklemek gibi kurtarma ve sorun giderme işlemleri de yeni YALI ile yapılabiliyor. Geliştirilen önbellek sistemi ile Paket Yöneticisi ve PiSi artık çok daha hızlı çalışıyor. PiSi'nin paketleme sisteminde yapılan iyileştirmelerle artık paketler ortalama yüzde20 daha az yer kaplıyor. Öntanımlı olarak delta paket desteğinin açık olduğu Pardus 2009'da paket kurma ve güncelleme işlemleri daha az ağ bağlantısı kullanıyor ve çok daha hızlı yapılıyor. Paket bileşenlerindeki değişiklikler ile artık Paket Yöneticisi'nde istenen araçları bulmak da çok daha kolay. Sorunsuz ve hızlı bir açılış Pardus kullanan sistemlerin açılışı YALI'da güncellemeler ve açılış sisteminde yapılan iyileştirmelerin yanı sıra, temel teknolojileri olan PiSi ve COMAR'a eklenen yeni özellikler sayesinde çok daha hızlı gerçekleşiyor. Pardus 2009’un sunduğu yeni özellikler arasında uzak dosya sistemleri altyapısı için yapılan iyileştirmeler de göze çarpıyor. Bağlanılan ağı hızlı bir şekilde değiştirebilen Ağ Plasma Programcığı ile sistem servislerini yönetme ve durumlarını masaüstünden takip etmeye yarayan Servis Plasma Programcığı da Pardus 2009 için yeni hazırlanan araçlar arasında yer alıyor. Bütün Pardus yönetim araçlarının yeni KDE4 teknolojileri ile uyumlu çalışacak şekilde gözden geçirilmiş ve iyileştirmeler yapılmış sürümleri de Pardus 2009’da dikkat çeken özelliklerden. Üstün dosyalama sistemi Pardus için yapılan geliştirme ve iyileştirmeleri içeren en son kararlı KDE sürümü KDE4, Pardus 2009 ile öntanımlı olarak geliyor. Ayrıca tüm KDE yazılımları da yeni KDE ile uyumlu en güncel sürümleri ile Pardus depolarında yer alıyor. Her bileşenin masaüstünde herhangi bir yere konumlanabildiği ve özelleştirilebildiği Plazmoid teknolojisi, masaüstü ile tam uyumlu Strigi arama teknolojisi, masaüstü ortamı ile bütünleşik efektler ve uzaktan erişim gibi pek çok özellik içeren yeni nesil dosya sistemi yöneticisi Dolphin, kullanıcıları bekleyen yeniliklerden sadece birkaçı. Yeni nesil dosya sistemi Ext4 de Pardus 2009 ile birlikte öntanımlı dosya sistemi olarak geliyor. Ext3 ile kıyaslandığında hem dosya sistemi yetenekleri açısından hem de dosya sistemi kısıtlamaları açısından çok daha üstün olan Ext4, aynı zamanda Ext3'ten çok daha hızlı çalışıyor. Yepyeni Pardus aracı Sistem Yöneticisi ise sistem genelinde klavye haritası, sistem dili, zaman dilimi gibi temel ayarların çok daha rahat yapılabilmesini sağlıyor. Pardus, teknolojilerindeki yeniliklerin yanında birçok güncellemeyi de içeriyor: Neden Pardus 2009? Herkesin kolayca kurup kullanabileceği, Linux tabanlı bir işletim sistemi olan Pardus 2009, kullanıcıya bir işletim sistemiyle yapılabilecek her şeyi sunuyor. Hızlı, güvenli ve kararlı altyapısı ile Pardus 2009, kullanıcılar için özgür yazılımın kapılarını ardına kadar açıyor. Pardus 2009, bilgisayar teknolojileri hakkında yüzeysel bilgiye sahip olan, kişisel bilgisayarlarını klasik ihtiyaçları için kullanabilen ve yapmak istedikleri için hangi uygulama ya da donanımı kullanacağını seçebilen “bilişim okur yazarı” tüm genel kullanıcıları hedefliyor. Pardus 2009 kullanmak için kullanıcının bir sistemin arka planının nasıl çalıştığı hakkında fikir sahibi olması gerekmiyor, sadece ihtiyacına yönelik uygulamayı bulabilmesi ve kullanabilmesi yetiyor. Pardus 2009 tam donanımlı Pardus 2009 Kurulum CD'sinde bir masaüstü kullanıcısının gereksinim duyacağı her türlü yazılım bulunuyor. İnternet araçları, ofis paketi, her tür görsel, müzik, film için oynatıcı ve düzenleyiciler, oyunlar ve daha birçok şey. Dünyanın en çok tercih edilen özgür ofis paketi OpenOffice.org, CD/DVD yazıcısı K3b, profesyonel grafik düzenleyicisi Gimp, İnternet tarayıcısı Mozilla Firefox, çok sayıda müzik ve video oynatıcısı da Pardus 2009’la beraber geliyor. Pardus 2009 kullanıcıyı destekliyor Pardus’un, kullanıcının deneyimini geliştirmek ve karşılaştığı sorunlarda yardım almak için uğrayabileceği bir destek portalı da bulunuyor. Pardus kullanıcıları, içeriği gönüllü geliştiriciler tarafından sağlanan Özgürlükİçin portalında Pardus ile ilgili kılavuz belgeleri, paket tanıtımı ve oyun incelemelerini okuyabiliyor, forum bölümü üzerinden soru sorabiliyor. Dinamik forum ve e-posta listeleri de Pardus 2009'a ilişkin her türlü desteği sunuyor.
-
Hayatın Acıları Üzerine Hayatın birinci yarısı, mutluluğa karşı duyulan yorulmak bilmez bir özlem olduğu halde, ikinci bölümü acı dolu bir korku duygusuyla kaplıdır. Çünkü, mutluluk denilen her şeyin kuruntu olduğu ve acıdan başka gerçeğin bulunmadığı fark edilmiştir artık. Aklı başında insanların, yakıcı zevklerden çok acısız bir hayata yönelmeleri bundan ötürüdür. Gençliğimde, kapımın zilinin her çalınışında, gönlüm sevinçle doluyor ve kendi kendime, “Oh ne iyi! İşte yeni bir olay!” diyordum. Ama yıllar geçip de, olgunlaştığım zaman, her zil sesinden sonra şöyle düşündüm: “Yine ne var?” İnsan yaşlandıkça, tutkuların ve isteklerin nesnesi farksızlaştıkça; bu isteklerin ve tutkuların bir bir ortadan kayboldukları, duyarlığın güdükleştiği, hayat gücünün zayıfladığı, görüntülerin solduğu, izlenimlerin etki yapmadan gelip geçtiği, günlerin gittikçe daha hızlı aktığı, olayların önemlerini kaybettiği ve her şeyin renksizleştiği görülür. Günlerin yükü altında sallanarak yürür insan ya da bir köşeye çekilip dinlenir. Geçmiş varlığının gölgesi ya da hayaleti haline girer. Kendinden geçme, sonsuz uyku haline dönüşür bir gün. (…) Dante, dile getirdiği cehennemin örneğini ve konusunu, bizim gerçek dünyamızdan başka nerede arayabilirdi? Nitekim, bize çok eksiksiz bir cehennem görüntüsü sundu. Ama cenneti ve cennetin mutlu hayatını dile getirmesi gerektiği zaman, aşılması olanaksız bir güçlükle karşılaştı. Çünkü içinde yaşadığımız şu dünya ile cennet arasında, hiçbir benzerlik yoktu. Cennetteki mutlu hayatı anlatacağı yerde, atalarının, sevgilisi Beatrice’in ve çeşitli ermişlerin verdiği bilgileri iletti bize. İçinde yaşadığımız dünyanın, ne biçim bir dünya olduğu, böylece açık bir şekilde anlaşılıyor, değil mi ? (…) Şu dünyayı Tanrı yarattıysa, onun yerinde olmak istemem doğrusu. Çünkü, dünyanın sefaleti yüreğimi parçalar. Yaratıcı bir ruh düşünülürse, yarattığı şeyi göstererek ona şöyle bağırmak hakkımızdır: “Bunca mutsuzluğu ve boğuntuyu ortaya çıkarmak uğruna, hiçliğin sessizliğini ve kıpırdamazlığını bozmaya nasıl kalkıştın?” (…) İstemek, temeli bakımından acı çekmektir ve yaşamak, istemekten başka bir şey olmadığına göre, hayatın tümü, özü bakımından acıdan başka bir şey değildir. İnsan ne kadar yüceyse, acısı da o ölçüde fazladır. İnsanın hayatı, yenileceğinden hiç şüphe etmeksizin, var olmaya çalışmak için harcanmış bir çabadır. Arthur Schopenhauer