Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Ufuk_efe

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    278
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    3

Ufuk_efe tarafından postalanan herşey

  1. Şu anda ne düşünüyorsunuz?

  2. Şu anda ne düşünüyorsunuz?

  3. Şu anda ne düşünüyorsunuz?

  4. sen kimseyi sevemezsin sevmeyeceksin rüzgarların önünde kuru bir yaprak gibi sürükleneceksin sürükleneceksin şefkat nedir aşk nedir ömrünce bunu bilmeyeceksin aah bilmeyeceksin Güfte/Beste:Kamuran Yarkın ___________________ Kamuran Yarkın'ın çok sevdiği dostunun başından geçen bir olaya ithafen yazdığı, zeki müren'in mükemmel bir şekilde yorumladığı harika eser.. Sayın Kamuran yarkın'ın çok sevdiği doktor bir dostu ve onun sevdiğinin hikayesini anlatır şarkı.. kamuran yarkın'ın doktor dostu elim bir olay sonucu felç kalır ve çok sevdiği eşi ona bakmaya gönüllü olur.. lakin bir müddet sonra felç kalan doktorun eşi doktora olan ilgisini azaltmaya başlar ve neticesinde hazin son yaşanır, felçli doktor bir başkası için terk edilir.. bunun üzerine de kamuran yarkın bu eseri meydana getirir..
  5. Size Katılıyorum Saygılar
  6. Mızıka Çalındı Düğünmü Sandın Mızıka çalındı düğün mü sandın Al beyaz bayrağı gelin mi sandın Yemene gideni gelir mi sandın Dön gel ağam dön gel dayanamirem Uyku gaflet basmış uyanamirem Ağam öldüğüne inanamirem Koyun gelir kuzusunun adı yok Sıralanmış küleklerin sütü yok Ağamsız da bu yerlerin tadı yok Ağamı yollarlar Yemen eline Çifte tabancayı takmış beline Ayrılmak olur mu taze geline Dön gel ağam dön gel dayanamirem Uyku gaflet basmış uyanamirem Ağam öldüğüne inanamirem ________________________ Seni Unutmadık !!!.. Unutmayacağız. Unutturmayacağız !!! .. Teşekkürler Sevgili Aries
  7. Kötüler, kendilerine tahammül edildikçe, daha çok azarlar. Sadi
  8. Ufuk_efe

    Biz acemiyiz

  9. "Başkalarının düşünceleriyle bilgelik etmektense, kendi hesabına delilik etmek daha iyidir!"

  10. Ufuk_efe

    Pencere Kenarı

    İleri derecede hasta iki adam ayni hastane odasındaydılar. Adamlardan birinin her öğleden sonra bir saatliğine oturmasına izin veriliyordu, ciğerlerindeki suyun süzülmesi için. Bu hastanın yatağı odadaki tek pencerenin tam yanındaydı. Diğer hasta ise hep sırtüstü yatmak zorundaydı. Bu iki hasta saatlerce birbiriyle konuşur, eşlerini, ailelerini, evlerini, işlerini, askerlik anılarını, tatilde gittikleri yerleri anlatırlardı birbirlerine. Pencerenin yanındaki hasta, her öğleden sonra oturmasına izin verdikleri saati diğer hastaya pencereden görebildiklerini anlatarak geçiriyordu. Diğer hasta hep bir sonraki günü iple çekmeye başladı, dışarıdaki renkli ve hareketli dünyayı dinlemek için. Pencere, içinde çok güzel bir göl olan parka bakıyordu. Ördekler ve kuğular gölde yüzerken çocuklar model bot'larını suda yüzdürüyorlardı. Genç aşıklar, gökkuşağının tüm renklerindeki çiçeklerin arasında kol kola dolaşıyorlardı. Ulu ağaçlar etrafı süslüyor, uzaktan şehrin silueti görünebiliyordu. Pencere kenarındaki adam bunları muhteşem bir detayla anlatırken, odanın diğer ucunda yatan adam gözlerini kapar ve bu muhteşem manzarayı hayalinde canlandırırdı. Sıcak bir öğleden sonra, pencerenin yanındaki adam geçmekte olan bir şenlik alayını tarif etti. Diğer adam bando seslerini duyamasa bile hayalinde canlandırabiliyordu, pencere kenarındaki adamın tasviriyle. Günler ve haftalar geçti. Bir sabah banyo yaptırmak için su getiren gündüzcü hemşire pencere kenarında yatan hastanın cansız bedeniyle karşılaştı: Uykusunda, huzur içinde ölmüştü. Hüzünlendi, hastane görevlilerini cesedi dışarı taşımaları için çağırdı. Uygun zaman geçtiğine kanaat getirir getirmez, diğer hasta pencerenin kenarındaki yatağa taşınmasının mümkün olup olamayacağını sordu. Hemşire memnuniyetle isteğini yerine getirdi, hastanın rahat olduğundan emin olduktan sonra onu yalnız bıraktı. Yavaşça, duyduğu acıya aldırmadan, bir dirseğine yaslanarak dışarıdaki dünyaya bakmak üzere yatağından doğruldu adam. Sonunda, dışarıyı kendi gözleriyle görme zevkini yaşayabilecekti. Pencereden dışarı bakabilmek için yavaşça dönmeye zorladı kendisini. Pencere, boş bir duvara bakıyordu. Adam hemşireye, vefat eden oda arkadaşının pencerenin dışında görünen harika şeylerden bahsetmesine sebep olan şeyin ne olabileceğini sordu. Hemşirenin cevabi, ölen adamın kör olduğu ve pencerenin önündeki duvarı görmediğiydi. 'Sanırım seni cesaretlendirmek istedi' dedi. Bu gün bize bir hediyedir. Bu yazının kaynağını bilimiyorum, fakat okuyan herkese mutluluk verecektir umarım. Sonsöz: Diğer insanları mutlu etmek çok büyük mutluluk getirir, kendi durumunuz ne olursa olsun. Paylaşılan dertler yarısı kadar üzüntü verir, paylaşılan mutluluklar ise iki katı artar. Kendinizi zengin hissetmek istiyorsanız, sahip olduğunuz ve paranın satın alamayacağı her şeyi paylaşın. ....
  11. Fikirlerimin darağacın'a çekilmiş olmasına ...
  12. Bunlar dün de vardı bugünde varlar .. Dedeleri ile aynı kafada olan Torunlar 86 yıl sonra aynı şeyleri denemiyorlarmi mı? Bunların hedefi herzaman hep aynı olmuştur: Müslüman halkı aldatarak,millet ve vatan için çalışanları yok etmek. -İslam dini kullanılarak iktidar olundu. -Başörtüsü kullanıldı. -Müslüman Cumhurbaşkanı seçtirmediler denildi. -Cami dernekleri,mimberler ve kürsüler siyasi amaç uğruna işgal edildi. -Dini merhamet duygusu yardım dernekleri ile sömürülerek yeni yolsuzluk kapıları oluşturuldu. -Cemaat ve tarikatlar,dini işler yerine iktidarın müritleri haline getirildi. Utanma duyguları olmayan bunlar yüzülerine maske takıp dışta halkı kandırır, için için ise halkla alay ederler. Atatürk’ün bileğini bükemeyen Dedeleri bugün Torunları vasıtasıyla halkın çoğunu dinle aldatmayı başarmışlardır. asıl tehlike ise ,,, ipin ucunu kaçıracak kadar kendilerinden geçmiş olmalarıdır... ********* Saygılar
  13. Acaba Uyuyan göllere ay ışığında Sevginin resmini çizsem kim anlar? Tomurcuk ayrılıp, gül açtığında Yağmurun saçını çözsem kim anlar? ** Bir mekan kaplamış ne varsa nerde Kendi ötesini saklar her perde Sonsuzluğun sona erdiği yerde Huduttan bir kulaç kazsam kim anlar? ** Aşk, kömür beyazı; kin, süt karası Eklenir yarama her dost yarası Et oldum bıçakla kemik arası Cellatla ahdimi bozsam kim anlar? ** Doğumda yalan var, ölümde gerçek Bir şeyler anlatır balık, kuş, çiçek Kırık gönülleri toplayıp tek tek Toplayıp göğsüme dizsem kim anlar? ** Gün geldi zamanı gömdüm kabire Dağ oldu aklımın verdiği fire Bağlasam telaşı çelik zincire Sabrın derisini yüzsem kim anlar? ** İçte deprem olur dışın düğümü İhlâssız çözülmez işin düğümü Aklımdan geçeni, düşündüğümü Okusam kim dinler, yazsam kim anlar? Abdurrahim Karakoç
  14. Ufuk_efe

    BU GÜLLER SENİN İÇİN...

    Sevgili Kiraz ,, yeni yaşınla birlikte yenilikler,güzellikler dilerim Ömrüne... Bir avuç dolusu yeni düşler armağan ediyorum gönlüne... Doğum günün Kutlu Olsun... Nice Yıllara...
  15. Türkiye’nin tanınmış mevlithanlarından, bestekar ve güftekar Amir Ateş Sevenler hep ağlarmış Yanar bağrın dağlarmış Çiçekler yas bağlarmış Eylül akşamlarında... Ne olursun kal, gitme! Beni sevginden etme! Sana hasret bekletme Eylül akşamlarında... Bütün yapraklar soldu Gönüller özlem doldu Gidenler dönmez oldu Eylül akşamlarında... Ne olursun kal, gitme! Beni sevginden etme! Sana hasret bekletme! Eylül akşamlarında...
  16. Pozitif Düşünmeyle Gelen Başarı Çoğu öğrenci yeterince ders çalıştığını, ancak yine de başarılı olamadığını söyler. Peki bu başarısızlığın nedeni ne? Acaba çalışmak için gerekli olan zamanı ayırmamıza rağmen hala neden istediğimizi elde edemiyoruz? Çalıştığımız konuyu anlayabilmek için neler yapabiliriz? Başarılı olan diğer insanlardan farkımız ne? İnsanların birçoğu yapmak istediği iş için gerekli olan ilk adımları atmadan, zihnen yenilgiye hazır bir psikoloji taşıyor. Yenilgiye hazır bir insanın başarısı mucizelere kalmıştır. Fransız kahramanı Jean Dark'ın güzel bir sözü var "Bütün savaşlar ilk önce insanın zihninde kazanılır." Beyninde başaracağına inanmayan insanlar zaten uygulamada da gerekli olan enerjiyi kendinde bulamayacaklardır. Size Roger Bannister'in hikayesini anlatmak istiyorum. Roger Bannister bir atlet. Yüzlerce yıl olimpiyatlar düzenlenmiş, yarışmalar yapılmış ancak hiçbir zaman bir mil, dört dakikanın altında koşulamamış. İnsanların kafasında, bir milin dört dakikanın altında koşulması mümkün değil yargısı (engeli) güçlenmeye başlamış. Ta ki 1954 yılına gelinceye kadar. 1954'de kahramanımız Roger Bannister, bir mili dört dakikanın altında koşarak zihinlerde bir beton gibi engel oluşturan bu düşünceyi paramparça etmiş. Peki her şey bununla bitmiş mi? Kesinlikle hayır. O yıl içerisinde enteresan bir iş daha olmuş... Tam 37 kişi Roger Bannister'den sonra dört dakikanın altına inmiş. Ne oldu da bu insanlar, yüzlerce yıl başarılamayan işin üstesinden geldiler. Yeni bir ayakkabımı icat edildi, yoksa hızlarını artıran bir motor mu bulundu? Yoksa bir kişinin imkansız denilen bir olayı başarması, diğer insanların pozitif düşünmesine mi neden oldu? Bir işi başarmanın en önemli motoru insan beynidir, zihnidir. Eğer beyninizdeki engelleri orta-dan kaldırabilirseniz başaramayacağınız hiçbir iş yoktur. Örneğin bir sözel öğrencisi matematik dersinin başına oturduğunda, kafasında “Ben bu dersi anlayamam, başaramam” düşüncesini taşıyorsa kendisi için en büyük engeli oluşturuyor demektir. Hayatta başarıyı yakalayabilmiş ya da yakalayacak olanlar, her zaman pozitif düşünceyi taşımış olan insanlar arasından çıkmıştır ve çıkacaktır. Her olumsuzluğu ve yanlışlığı, hedefe atılan bir adım olarak gören Edison, bu olumlu düşüncesinin karşılığını fazlasıyla almıştır. O nedenle şimdiden kafanızda ki bu tip olumsuz düşünceleri öldürün. Hem de bir daha dirilmeyecek şekilde. (alıntı)
  17. Fatma Aliye Hanım (1862-1936) 9 Ekim 1862'de İstanbul'da doğdu. Tarihçi Ahmed Cevdet Paşa'nın kızıdır. Fransızca ve Arapça dersleri aldı; matematik, hukuk, Arap tarihi ve felsefesi okudu. 1879'da Faik Paşa ile evlendi. Edebi yaşantısına 1889'da George Ohnet'in Volonte adlı romanını Meram adıyla çevirerek başladı. Bu romanı "Bir Hanım" imzasıyla çevirmiştir. Fatma Aliye'nin bu çabası Ahmed Midhat tarafından Tercüman-ı Hakikat gazetesinde övüldü. Daha sonra yapıtlarında "Mütercime-i Meram" takma adını kullandı. 1892 yılında ilk romanı olan Muhadarat'ı yazdı. Bu romanında bir kadının ilk aşkını unutamayacağı inancını çürütmeye çalışır. Romanlarında çoğunlukla duygusal aşk temalarını işler. Önemli Yapıtları: Roman: Ref'et (1898), Udi (1899), Enin (1910), Muhadarat (1892), Hayal ve Hakikat (1892). Çeviri: Meram (1890) Yaşamöyküsü ve tarih alınındaki yapıtları: Namdaran-ı Zenan-ı İslamıyan (Ünlü İslam Kadınları) (1892) Teracim-i Ahval-ı Felasife (Felsefecilerin Yaşamları) (1900) Çizgi Kitabevi Yayınları,Konya, Mayıs 2006 Hayattan Sahneler (Levayih-i Hayat) Osmanlıda Kadın: "Cariyelik, Çokeşlilik, Moda" Ayrıca Fatma Aliye üzerine Ahmed Midhat'ın Fatma Aliye Hanım yahud Bir Muharrire-i Osmaniye'nin Neşeti (1893) adlı bir incelemesi vardır. Fatma Aliye-Mahmud Esad. Çok Eşlilik: Taaddüd-i Zevcat. Editör: Firdevs CANBAZ. Hece Yayınları 2007 Kosova Zaferi / Ankara Hezimeti: Tarih-i Osmaninin Bir Devre-i Mühimmesi (1915) Ahmed Cevdet Paşa ve Zamanı (1913) Teracim-i Ahval-i Felasife: Filozofların Biyografileri (1900) Tedkik-i Ecsam (1901) Çağdaş anlamda ilk kadın düşünürümüz, yazarımız, feministimiz olan Fatma Aliye Hanımın ,, 2009'da yeni kağıt 50 liraların üzerine portresi koyulmuştur.
  18. Ufuk_efe

    KIYAM/ET

    Toplumsal çöküşler, gerçek kıyametin provasıdır kanımca ... Insanoğlu bu sonsuz var oluş serüveni içinde çeşitli evrelerden geçmektedir. Sonsuz zaman içinde ortalama 70-80 senelik çok kısa bir dünya hayatımızı, barış mutluluk güven ve esenlik içinde geçirmek varken bu kavga niye diye sormalıyız kendimize. .. Paylaşım çok güzel sevgili Sardunyam Saygılar
  19. kimse kürt olduğu için farklı değil bu ülkede… Mukayese yapma yeteneğimiz tükenmiş İnsan Hakları,Demokrasi çığırtkanlığı yapan RTE Hükümetinin ne yaptığına bakalım, mukayese edelim. AKP iktidarı, tıpkı Vahdettin-Damat Ferit hükümetinin emperyalistlere sığınıp, Kuva-i Milliyecileri, Mustafa Kemal’i ölüm fermanları çıkardığı gibi, Atatürkçü aydınları “darbeci, Ergenekoncu” diyerek uyduruk davalar ile hapislere atırmaktadır ,,, bu da yetmezmiş gibi bir yandan da, yüksek yargısı, ordusu ile didişip,“demokrasi, insan hakları, adalet” safsatasıyla Ordumuzun zihin yapısını tahrip edip çıkarları doğrultusunda halkı kirli amaclarına alıştırıp ,, alet ederek hedefi 12den vurmaya çalışmaktadır.. İşte, müthiş tuzak ve aldatmaca burada! *************** Saygılar
  20. Ahirette 2 Kadın - Selam, benim adım Selma . - Selam, benimki de Özge, sen nasıl öldün? - Donarak öldüm. - Ne kadar korkunç. - Yok o kadar kötü değildi, soğuktan titremem geçince ısınmaya başladım ve uyku bastı, sonunda huzur dolu bir ölüm. - Peki sen nasıl öldün? – Ağır bir kalp krizi geçirdim. Kocamın beni aldattığını sandım, onu iş üstünde yakalamak için eve erken geldim, fakat evde tek başına televizyon seyreder halde buldum. – Sonra ne oldu? – Kesinlikle evde başka bir kadının olduğundan emindim, bütün evi aramaya başladım. Çatıyı, yatakların altını her yeri aradım fakat bulamadım. Ararken aşırı yorulmuşum, kalp krizi geçirdim ve öldüm. – Ah be güzelim bir de derin dondurucuya baksaydın, şu anda ikimiz de yaşıyor olacaktık .....
  21. Ufuk_efe

    Boşanma Ve Çocuklar

    Çok Güzel Bir Konuya Değinmişsiniz Sayın S.e.t.h ,, Bir çocuk, anne babasının ilgisine, onlarla birlikte vakit geçirmeye muhtaçtır. Çocuk kendisine önem verilmediğini hissetmemeli, kendisini güvende ve ailesine ait hissetmelidir. Saygılar
  22. Dileğim bugün dilediğin tüm dileklerin gerçek olması. Nice Yıllara Sevgili Radya.
  23. Ufuk_efe

    SANDIK

    dur bakalım hemen öyle duygusal bitirme .. bir zaman sonra Emekli Sandığı konusunda yazacaklarını da merakla bekliyoru ... güzel paylaşım ,, Eline sağlık
  24. Edepsizliğin başladığı yerde edebiyat biter. Mehmet Akif Ersoy
  25. Ufuk_efe

    ÖLDÜRDÜK! Artık yeter!

    Sayenizde içimdeki çocukla geçmişin tarifsiz güzelliğinde güzel bir yolculuk yaptım ... teşekkürler
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.