-
İçerik Sayısı
278 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
3
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
Ufuk_efe tarafından postalanan herşey
-
Tarih Yaprağı 28.05.1913 / Türkiye'de Feminizm
Ufuk_efe şurada cevap verdi: Ufuk_efe başlık Politika Bilimi
Buyurun Sayın Tengeriin boşig Kaynakça 1. Osmanlı Kadın Hareketi, Serpil Çakır, Metis Yayınları, Kadın Araştırmaları Dizisi - 4, Eylül 1996 2. Cumhuriyet Öncesinde Türk Kadını, Şefika Kurnaz, MEB Yayınları Düşünce Eserleri Dizisi No: 23, 1997, İstanbul. Saygılar ..- 4 cevap
-
- 1
-
-
Teali-i Nisvan Cemiyeti üyeleri. Bu dönemin kadın dernekleri arasında, kadının hak ve özgürlükler bakımından toplum içinde eşitsiz bir konumda olmasına karşı mücadele eden, feminist eğilimli tek dernek Kadınlar Dünyası adlı yayın organının kurduğu Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti [Anlamı: Kadınların Durumunu Yükseltme Derneği] olmuştur. 28 Mayıs 1913'te kurulan derneğin başkanı ve yönetim kurulu üyeleri kadınlardan oluşmuştur. Dernek mezhep ayrımı gözetmeksizin tüm Osmanlı kadınlarını asil, yabancı kadınları da yardımcı üye olarak kabul etmiştir; üye olmakta aranan tek koşul kadınların haklarını savunma ve yükseltme konusunda duyarlı olmak, bu amaçla çalışmak istemektir. Derneğin amacı, kadının çalışma yaşamına ve toplumsal yaşama katılımının sağlanması olarak tariflenmiştir. Bu amaçla, kadını kuşatan ve kısıtlayan geleneklere, eşitsizliğe, eğitimsizliğe karşı bir mücadele başlatılmış, bir toplumsal inkılabın gerekliliği savunulmuştur. Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti aile kurumuna eleştirilerde bulunmuş, çok kadınla evliliğin önlenmesini, boşanma hakkının kadına da verilmesini, görücü usulünün kalkıp kadınla erkeğin birbirlerini tanıyara.k evlilik kararı almalarını istemiştir. Gerek aile gerek toplum içinde gerekli değişiklikleri dillendirerek kadını evinden dışarı çıkarmanın mücadelesini yapan derneğin programına siyasal hak talebi ancak 1921 yılında girebilmiştir. Derneğin programında üç ana başlık bulunmaktadır: Kadınların giyimi, çalışma yaşamı ve eğitim. Kadının ev dışı giysilerinin çalışmaya elverişli olacak biçimde düzenlenmesi, bu yönde bir milli kıyafet oluşturulması savunulmuştur. Giysi sorunu, o dönemde kadınların en önemli mücadele konularından biridir, hatta 1918 yılında Sade Giyinen Hanımlar Cemiyeti adında bir dernek bile kurulmuştur. Dernek kadın ve erkek arasında eşitliği savunmakta ve çok eşliliğe karşı gelmekteydi.
- 4 cevap
-
- 1
-
-
Yaşar Nezihe BÜKÜLMEZ, nam-ı diğer Yaşar Nezihe Hanım unutmamak için tarihten zihnimize bir not düşelim Nice bu hasret-i dildar ile giryan olayım Yaşar Nezihe BÜKÜLMEZ, nam-ı diğer Yaşar Nezihe Hanım (17 Ocak 1880 - 5 Kasım 1971) İstanbullu şair, altı yaşındayken annesini kaybeder. İzin almaksızın bir yıl süreyle okula gittiği için babası tarafından evden kovulunca okuldan ayrılmak zorunda kalır. Üç kez evlenir. Üç oğlundan ikisini yitirince, kendisini hayatta kalan tek oğluna adar. Küçük yaşta şiir yazmağa heveslenir. İlk şiirleri “Malumat ve Terakki” ile “Nazikter” dergilerinde Mazlume, Mahmure, Mehcure imzalarıyla yayımlanır. İki kez intihara kalkışır. Şiirlerinde ekmek mücadelesini dile getirdi ve dönemin toplumsal sorunlarına eğildi. Ezilen insanların sorunlarını kendi sorunu olarak gördü; işçiye ve eylemlerine sahip çıktı ve bu nedenle işçi eylemlerini destekleyici şiirler de yazdı. Amele Cemiyeti’ne üye oldu. Şiirlerine el konulan ilk kadın şairdir. Şiirleri Kadınlar Dünyası Dergisi'nde sıkça yayınlandı. Şarkılar da yazdı. 17 sene Esirgeme Derneği’ne iş işlemiş. Şark Eşya Pazarı’nda(1), Darphane'de çalışmış. Hilâl-i Ahmer'e iş işlemiş. Savaş yıllarında komşuların mektuplarını yazmış. Sunî çiçekler yapıp satmış. Proleter şair olarak anılır. hayatına ve eserlerine ilişkin olarak şu özet açıklamayı yapar: “İki kitabım var. “Bir Deste Menekşem” 1915’te Marifet Kütüphanesi tarafından yayımlandı. “Feryatlar”ımın neşir yılı da 1924’tür. Dört dosya dolusu şiir yazmışım. Bazıları bestelenen 250’den fazla şarkım var. Hayatım yazmakla geçiyor. Tecvit, Karabaş, Mızraklı İlmihal, Tuhfe-i Vehbi manzum kitaplarını ve Fuzûlî’yi bir-iki kez okudum ve bir-iki nazire yazdım. Vaktimin çoğunu kasnak işlemekle ve kitap okumakla geçiririm. Hayatta çok çektim. Hayatım baştanbaşa facia ile geçti.” Şiirlerinden Örnekler: (nezihe yaşar hanımefendinin gazellerinden. eşkıya filminde rahmetli kazancı bedih okumuştu.) nice bu hasret-i dildar ile giryan olayım yanayım ateş-i aşkın ile büryan olayım görmedim gönül yüzünü ah u figan etmedeyim kapladı bu nar-ı firkat hüsn ü gam al u demi korkarım hacre kadar böylece suzan olayım sevdiğim rahmet yeter incitme artık kalbimi ger dilersen yusuf u asa bend-i zindan olayım lütfi'yim bülbül gibi gülşende feryat eyledim vuslat-ı yar ile ancak şad-ı handan olayım Dildar : Kalbi hükmü altında tutan.Sevgili,mâşuk. Giryan : Gözyaşı döken. Ağlayan. Büryan : Yanmak anlamında Firkat : (Fürkat) iftirak. Dostlardan ve sâir sevdiği şeylerden ayrılış. Hacr : (Hicr) Men'etmek. Birisine bir şeyi yasak etmek. Suzan : Yakan, yakıcı. Ateşli. Handan : Gülen, gülücü, mesrur. ......... Mecnun isen ey dil sana Leylâ, mı bulunmaz Mecnun isen ey dil sana Leylâ, mı bulunmaz Bu goncaya bir bülbül-ü şeydâ mı bulunmaz Sun şerbet-i lâl-i lebin ağyara vefasız, Saki mi bulunmaz bana, sahbâ mı bulumaz Arz etimiyorum âleme âlâmı derunum, Yoksa bana bir mahremi sevda mı bulunmaz Bir sen misin âlemde tabîb, illet-i aşka, Teşhisi dile başka etibba mı bulunmaz Al aşkını, ver gönlümü ALLAH için olsun Dil vermek için dilberi rânâ mı bulunmaz Me’ud edecek kimse seni yoksa Nezihe Meşgul edecek bir sürü huyla mı bulunmaz ......... Gül ruhlarını gonca-i zibaya değişmem Gül ruhlarını gonca-i zibaya değişmem Endamı dîlâranızı tubaya değişmem. Virane nişîn olsam, emin ol ki seninle Ben meskenimi tarımı balaya değişmem. Tenha gecelerde beni eyler müteselli, Baykuş sesini bülbülü şeydaya değişmem. Peymane'i sem nûş ederim saki-i gamdan Bir katresini bir dolu sahbâya değişmem. Sen naz ile gözler süzüp ettikçe tebessüm Bir handeni vALLAHi bu dünyaya değişmem. ............ Utansın Bahçıvanın suçu ne ki Gül solduysa hazan utansın Duyup kalbimin feryatlarını Bülbüller ağlamaya utansın Ben ışıl ışıl bir yıldız idim Düştüysem yere gökyüzü utansın Gül soldu ise hazan utansın Cürmü ne ki bağban utansın Duysun da figan-ı kalb-i zarım Zar etmeğe bülbülan utansın Bir ahter-i şuledar idim ben Düştüm yere asman utansın Çiğnenmedeyim cuyuş-i gamla Bu halime hakdan utansın Oldumsa zelil teessüf etmem Zillete koyan zaman utansın Şimdi siperim belâ-yı kahra Bi-laneyim aşiyan utansın Faş etmez idim bu raz-ı aşkı Afaka çıkan figan utansın Feryadım ederse halkı bizar Bundan bana ne cihan utansın Şu haline bak utan diyorlar Ol afet-i bi-aman utansın Çeşmimden akan sirişk-i ale Baksın da sebep olan utansın Bu şiir-i hazini Neziha Duysun da şairan utansın ............. Kalbimi Yıktın Temelden Kalbimi yıktın temelden, pek harab ettin bu şeb, Dide-i giryanımı mahrumu hâb ettin bu şeb. İçtiğim her bir kadeh bir zehri hiçran oldu ah! Sen niçin ağyar ile nûş-u şarab ettin bu şeb? Geldiğim dem nezdine görmek için didarını Rüyuna giysularını döktün nikab ettin bu şeb Muntazırken bir cevabı lütfuna biçare dil, “Sevdiğinı, ruhum! ” diye gayra hitab ettin bu şeb Neş'elerle handerizi aşk olup ağyarı sen, Badeler sundun elinle, neş'e yab ettin bu şeb. Pembe pembe oldu rühsarın görünce halimi, Sonra kendi ettiğinden, sen hicab ettin bu şeb. Olmadım bir lütfa şayan, ağladım pek çok zaman Vuslatınla sen rakibi kâmiyab ettin bu şeb. Hep senin yadınla ben ta subhadek kan ağladım Sen ise ellerle seyr-ü mahitab ettin bu şeb. Kollarımı bâlîn, kucağım müsterinken her gece Sine-i ağyarı zalim câme-hâ ettin bu şeb. ............ Eksilmez Âdile Sultana Felek gaddarının zulmu cefası artar, eksilmez, FeIâket didenin derdü belâsı artar, eksilmez. Ağardı saçlarım, vakt-i şebabım geçti de hâlâ, Serimde zülfü dildarın hevası artar, eksilmez. Bana hep aşinalar git gide bigâne olmakta, Fakat yârin dema dem aşinâsi artar, eksilmez. Niyaz u merhamet etse de cânâdan vefa görmem Ele lütfu, bana cevr ü ezası artar, eksilmez. Nezihe gülmedi, şâd olmadı bir lâhza âlemde, nınçün talîinden iştikâsı artar, eksilmez! ve niceleri ...
-
ne gerek var böyle bir soruya, Gül gibi geçinip gidiyoruz işte
-
biraz insaf böyle pat diyede başlık atılmazki başlığı okuyunca önce dizlerimin bağı çözüldü, aynaya bakmadım ama eminim benzimde atmıştır o anda. neyse ki boşuna korkmuşum,daha çok zaman varmış bekleyip görecegiz
-
allah askina sizler ne anlatmak istiyorsunuz? yoksa, sizleri anlamak icin büyük türk ulusunun tüm degerlerini görmemezlikten gelip gözlerinizdeki gözlüklemi bakayim ülkeme. ... fikirlerinizi yazarken kendi kendinizi öyle ele veriyorsunzki, pes demekten kendimi alamiyorum ...
-
Bu yaşıma kadar ne istediklerini çözemedim ama ortalama bir insan 2 şey ister: 1-Bir şey olmak. 2-Sahip olmak. Doktor, avukat, millet vekili, bakan, General, Başbakan, Cumhurbaşkanı oluyorlar. Peki Kürtler bu ülkede ne olamıyor? Ev, araba, uçak, villa, toprak, hatta köy, fabrika, turizm tesisine sahip olabiliyorlar. Nerdeyse tüm Akdeniz Ege kıyılarını götürebiliyorlar. Peki başka neye sahip olamıyorlar? Yani ortalama bir Türk"ten hiç bir eksikleri, farkları yok. Sorun “sosyalmiş ekonomikmiş”, artık bırakın bu işleri. Tümü için söylemiyorum, çok iyi kürt vatandaşlarımız da var. Aralarında dostum, arkadaşlarım, PKK"yı eleştiren de çok. Ama bir bölümü için de iyi niyetli demek çok zor. örnegin .. Aktütün baskınının o yördeki halkın yataklığı, yardımı olmadan yapılması mümkün değil. Teröristler timler halinde köylere sızdı, günü saati gelince saldırdılar. Mikrofon tutuyoruz, kaç çocuğun var? “15, ama durum eyi degil devlet yardim vermiyor!” Yaparken devlete mi sordun kardeşim? Devlet Toros Dağları"ndaki, Kastamonu"daki, Çorum"daki, Karadeniz"deki Türklere ne kadar veriyorsa sana da onu verebiliyor. Peki bu yoksul vatandaşların sesi çıkıyor mu? Senin sesin her gün gazetelerde, televizyonlarda, hatta dünya medyasında… Arkanızda AB, ABD ve içimizdeki uzantıları var. Ya bu gariban Türklerin kimi var? ************* Tuncer Bahçivan
-
******* bir insan kafasinin icine doldurulanlari sorgulayamadan nasil inanmak zorunda kaliyor ? ve benim vatan millet sakarya zihniyetinde bir yaklasim icinde olduguma nasil karar veriyor ?! ... üniversiteyi bitirerek meslek sahibi (ögretmen, doktor, hemsire,... vs.) olan hic bir kürt kökenli vatandasın memleketine geri dönerek !!halkina hizmet vermek istememesi ve hic bir zengin kürt is adaminin memleketinde insanlari istihdam edecek is alani yaratmamasi o bölgenin ana sorunudur.
- 14 cevap
-
- 1
-
-
BİR ulusun ulusal bilincini, ulusal duygusunu ve ulusal refleksini nasıl yok edersiniz? Bunun denenmiş, sınanmış bir yöntemi vardır, o ulusun tarihsel varlığını sorgulamaya açarsınız. Yani o ulusun tarihini yeniden tartışırsınız. Mesela Türkler kendilerini kahraman bir ulus olarak mı görüyorlar? O zaman onlara ne kadar korkak bir ulus olduklarını göstermek gerekmektedir! Ya da Türkler atalarını, yani Atatürk’ü çok mu yüceltiyorlar? O zaman onlara Atatürk’ün ne kadar sıradan biri olduğunu gösterin. Farkındaysanız son on yıldır tam da böyle bir dönemden geçiyoruz. Sözde demokratlık, tartışma kültürü adına neyi tartışıyoruz ve bizden neyi kabul etmemiz isteniyor? * Diyorlar ki soykırımcı bir milletsiniz! Ermenilere soykırım uyguladınız. Biz diyoruz ki, hayır uygulamadık. O zaman uyanık emperyalistler diyor ki: Tamam madem uygulamadınız, bunu hemen reddetmeyin, tartışalım, öyle bir sonuca varalım. Size mantıklı geliyor, nasılsa biz suçsuzuz, tartışmadan galip ayrılırız diyorsunuz. Ama tartışma masasına kurulduğunuzda hiç de ortada eşit bir tartışma şansı olmadığını görüyorsunuz. Bir bakıyorsunuz, tüm televizyonlar, gazeteler, aydınlar sizin Ermenileri katlettiğinizi yaymaya başlıyor. Kanıtlar var mı? Elbette yok! * Ama yalan bir kez yayıldımı ve yalanı söyleyenlerin sayısı çok oldu mu, gerçeğin sesi çıkmaz oluyor. Hayır, diyorsunuz, gerçekleri bir de biz anlatalım. Ama anlatamıyorsunuz, çünkü tüm propaganda kanalları size kapatılmış. İşte o zaman anlıyorsunuz tartışmaya açmak denilen tuzağı. Çünkü sürecin sonucunda, ulusal gururu ve hassasiyetleri yüksek insanlar bile ‘acaba’ demeye başlıyor. Acaba gerçekten Ermenileri biz mi katlettik? Yani ulusal benlikte bir kırılma yaşanıyor. * PSİKOLOJİK harbin etkisi çok büyük hızla böyle yayılıyor. Sonra sıra Kürtlere geliyor! Sizden tartışmanızı istiyorlar. Tartışma başlıyor ve yine kaybediyorsunuz... Bir düşünelim, son dönemde neleri tartışmaya açtırdık ve neredeyiz. Bugün Misak-ı Milli’yi pek önemsemiyoruz. Kırmızı çizgileri umursamıyoruz. Türk dilinin önemi kalmamış. Bu ülkede federasyon da olabilir. Ermenilerden özür dileyebiliriz. Kürtlere biraz daha toprak verebiliriz. Kısacası ulusal varlığımızla ilgili her alanda ve konuda kaybetmiş durumdayız. Peki sıra neye geldi? Sıra Atatürk’e geldi. Çünkü önemli olan ulusal önderi yok etmektir. O halde tüm önderlere yapılanı Atatürk’e de yapalım. O’nun ne kadar zalim bir diktatör olduğunu tartışalım. O’nun aslında zaafları olduğunu tartışalım. Hatta O’nun anasını bile tartışalım. Evet, emperyalistlerin gündeminde bu vardır. Tartışın diyorlar, biz sizin Ata’nızın anasını tartışmak istiyoruz! Sonra? Sonra da sizin ananıza sıra gelecek! Hepinizinkine sıra gelecek! İşte asıl psikolojik harp cephesi burada kuruluyor! * YUKARIDAKİ satırlar bize değil, Prof. Dr. Olcay Kıncay’a ait... Atatürk’ün Samsun’a çıkışının 90. yılına denk geldi. Ayrıca, gerçek Atatürkçü Prof. Dr. Türkan Saylan’ı dün sabah kaybettik. Atatürk’ün Samsun’a çıkışının 90. yılı olan bugün toprağa vereceğiz, yani çok sevdiği Ata’sının yanına uğurlayacağız. Gerçek Atatürkçülerin sayısı giderek azalıyor. Sözün bittiği yerdeyiz SIRRI YÜKSEL CEBECİ
- 14 cevap
-
- 1
-
-
Belgin Gök - Artık Bu Solan Bahçede Bülbüllere Yer Yok
Ufuk_efe şurada bir video gönderdi: Türkçe Müzik Videoları
Artık Bu Solan Bahçede... Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok diyerek başlamış şiirine Faruk Nafiz. Eşini, hayat arkadaşını kaybetmenin acısını mısralara dökmüş ve Alaeddin Yavaşça`ya bestelemesi için vermişti. O gün bugündür dinlediğimizde bizler de içimizde yaşarız acısını... Aleaddin Yavşça bu hüzünlü şarkının acı hikâyesini şöyle anlatıyor: - Faruk Nafiz Çamlıbel`i bilirsiniz. Gelmiş geçmiş şairlerin en büyüklerinden biridir Çamlıbel. Çok iyi, sevdiğim bir dostumdu o benim. Yaşı elbette benden ileriydi ama saygı dolu bir ahbaplık vardı aramızda. Bir gün muayenehaneme geldi. O zamanların çok meşhur ve yanına varmayı bırakın, randevu almak için bile ter dökülen bir genel cerrah hocamız vardı. Eşinin rahatsız olduğunu söyledi. O cerrah hocamıza göstermemiz için yardım talep etti. Hocayı iyi tanıyordum. Aradım, söyledim yanına çağırdı bizi. Hanımefendiyi muayene etti. Sonra beni yanına çağırdı ve teşhisini söyledi: "Alaeddin kardeşim, durum fena. Göğüsten başlamış tüm koltuk altını sarmış kanser. Mutlaka vücudun başka yerlerinde de metastaz yapmıştır. Bu hastayı hiçbir şekilde ameliyat etmek istemem. Hekim olarak yapacağımız ilaçlar verip ömrünün son demlerini mümkün olduğunca ağrısız geçirmesini sağlamaktan ibarettir." Ben yıkıldım duyunca. Nasıl söyleyeceğim ki bunu Faruk Nafiz Bey`e. Eşinin üzerine titreyen, ona delice sevdalı bir adam. Kırılgan, duygulu, şair bir adam. Nasıl derim, nasıl söylerim? Ben o dev şairin koluna girip; "Gel biraz yürüyelim üstat` dedim. Bin dereden bin su getirir gibi anlatabildim acı tabloyu ona. Hiçbir şey söylemedi. Çıt bile çıkarmadı gitti. Yıkıldı ama bir süre sonra hanımefendi vefat edince geldi esas yıkımı. Haftalar sonra yine geldi bana. Omuzları, avurtları çökmüş, gözleri kan çanağı bir halde geldi. Cebinden katlanmış bir kâğıt çıkartıp açtı, uzattı. "Bunu yazdım. Bestelersen sevinirim" dedi ve yine çıktı gitti. Hoca dalıyor ve neden sonra mırıldanıyor o meşhur şarkının muhteşem sözlerini: "Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok. Bir yer ki sevenler, sevilenlerden eser yok. Bezminde kadeh kırdığımız sevgililer yok. Bir yer ki sevenler ve sevilenlerden eser yok." Makam: Hicâz Usûl : Düyek Beste: Prof.Dr. Alâeddin Yavaşça Güfte: Faruk Nafiz Çamlıbel -
-
Alaeddin Yavaşca - Kimseyi böyle perişan etme Allah'ım yeter
Ufuk_efe şurada bir video gönderdi: Türkçe Müzik Videoları