SANDIK
Eskiden annemin yüklüğümüzdeki büyük sandığı açtığı günler benim için şölen havasında geçerdi...Annem yazlıklarla kışlıkların yerlerini değiştirirken ben sandığı eşeler, altlardan hiç çıkmayanları ortaya çıkarırdım...O çıkardıklarımda genellikle artık annemin sığamadığı ama birilerine vermeye kıyamadığı kıyafetleri olurdu...
-"aaa bu bluzda güzelmiş bak, bu benim üzerime ne zaman olur ki,ay bi dakka şunu bir deneyeyim ben"
-"dur kızım durrr elleme eşeleme artık, bak bana daha çok iş çıkarıyorsun sen!"
Tabi sandıktakiler sadece annemin kıyamadığı kendi kıyafetlerinden ibaret değildi,kardeşim ve benim bebeklik kıyafetlerimiz,kundaklarımız (ki o kundaklara bizi neden öle sımsıkı sardıklarını hala anlamış değilim) kardeşimin sünnet giyisileri de sandığın değişmezlerindendi.
!8 yaşlarımdaydım birgün dedeciğim geldi..".Bize gel bak bakalım, gör sana ne aldım" dediğinde merakla peşine takıldım...(Zaten dedeciğim hep bana birşeyler alırdı,çeyizime elektrik süpürgemi,çamaşır makinamı hep o aldı...ah dede ah kızcazın süpürüyo hala merak etme... Eskiden bankalar yılbaşına yakın müşterilerine hediyeler verirdi...şimdi peynir ekmek dağıtır gibi kredi kartı dağıtıyorlar yanlızca.Bankalardan dedeme bardak çanak hediye verdilerse dedemde bana getirir "bak sana doğumgünü hediyesi getirdim" derdi...Hala mutfak dolabımda bir takım o bardaklardan var)
Neyse dedem önden ben arkadan dedemlerin eve vardık ben böyle hin hin düşünürken...evin salonuna işaret etti bana,gir bakalım ne var içerde!
Girdim bir de ne göreyim,bizim yüklükteki kadar büyük olmasa bile;
-Sandıkkkkk!"
-"Yaa sandık"
Babaannem kenarda manidar manidar gülerek bana bakıyordu tabiki de!
-"Biliyorum niye güldüğünü,daha çokkkk beklersin" dedim."Evlenmicem ben"!
Dedim ama elbette babaannem haklı çıktı...
Artık sandıkların yerini evlerde çekyatlar,gömme dolaplar aldı ama benim sandığım hala bir köşede duruyor ve ben hala sandığımı büyük bir heyacanla açıyorum her açışımda.Ben zaten yazdan çıktıysak kışlıklarımı özlemiş olurum,kıştan çıkıyorsak yazlıklarımı özlemiş olurum.İşi gücü bırakıp giyindiğim bile olur üzerime...
Gerçi yıllar geçtikçe o sandığın yarısı doldu,tıpkı annemin ki gibi,onun için fazla yazlık- kışlık koyamıyorum.Sandığın kapağını açtığımda sanki geçmişe yolculuk yapıyor gibi oluyorum...Çocukların hastanede ilk giydikleri kıyafetlerini elime alıyorum ve ilk kucaklarıma verildikleri sahne geliyor gözlerimin önüne.Yarenin ilk doğum günü elbisesi,annem dikmişti,bordo kadifeden...Elbiseyi usul usul severken,salonu süslemek için şişirdiğim balonun yüzüme nasıl patladığını hatırlayıp kahkayı basıyorum her seferinde...Yarende tıpkı benim gibi eşeliyor sandığı,benim artık giyemediğim kıyafetlere atılıyor üzerine denemek için bir tanesine izin vermiyorum...Kırmızı tunik şeklinde bir kazak...20 yaşında tek bir yılbaşı gecesi giydiğim kırmızı kazağım...O şimdi sana olmaz annecim deyip alıyorum elinden hafif mahcup... Ve işte yine o ıslığı işitiyorum kulaklarımda, sonra da "ceketin çok yakışmış"diyen sesi...Sonra kendi gülen sesimi duyuyorum..."iyi de o ceket değil ki kazak"
Sandığı kapatırken tekrar açabilmeyi dileyerek kapatıyorum... Öle ya bugün varsak yarın olmayabiliriz.
14 Yorum
Önerilen Yorumlar