Dogrucudavut tarafından postalanan herşey
-
Bu Yilki Eurovizyon Sarki Yarismasi
Sn.Yakışıklı, Emre Aydın da MTV yarışmasında Türkçe şarkı ile birinci olmuştu haberiniz var mı ? Evet, Pop yada Rock müziğe en yakışan dil İngilizcedir, çünkü kökeninde ABD ve İngiltere vardır, hatta Almanlar bile İngilizce şarkıyla katılır ama prozodi ( beste-güfte uyumu ) iyi olursa Türkçe ile de kazanılabilir. Hatırlarsınız Alman Nicole'un şarkısını Ein Bisschen Frieden 1. olmuştu. Yani, önemli olan ısmarlama şarkı olmaması, bestecinin kendi ilhamıyla yapması. Türkçe de başarılı olur. Ayrıca, Elvan yada Kazım kendi dillerinde mi koşuyor, benzetme pek uygun olmamış.
-
Türkiye'nin ETNİK HARİTASI
A.Çay, Tatarları Türk saymıyor mu ? Ayrıca, Harita, aslında Kürt olmayan Zazaları da Kürt saymış. Çeçen ve İnguşları da Çerkezlerin içine katmış anlaşılan. Dağıstan göçmeni Avarlar ve Kumuklar da atlanmış. Anlaşılan, ülkemizde yeni ayrılıklar çıkarmaya çalışıyorlar. Bu ara Çerkezlerin ihaneti diye bir yazı dolaşıyor maillerde. Bunu okuyan Türkçüler de abuk sabuk yorum yapıyorlar Nihal Atsızın tezlerini öne sürerek, bunlar da CIA oyunu.
-
Türkiye'nin ETNİK HARİTASI
Sn. Efendi Türkler, bu durum, Kürt olmanın tamamen siyasi bir tavır, bir tür muhalif olma 'kült' ü olduğunu gösteriyor,
-
Bizim adımıza özür size mi düştü ****? seçilmişer...!
Daha önce de açıkladım. Kürtler, emperyalistler tarafından, bir uluslaştırma sürecine tabi tutulmuşlardır. Bu süreç, PKK eliyle, yayın araçları yoluyla, ayrıca, emperyalist çıkarlarına hizmet eden basın ve yayın, hükümet vasıtasıyla devam etmektedir. Bu yayınlarda anlatılan, yazılan Kürt tarihi çarpıtmalarla doludur. Hepsini kanıtlayabilirim. Tabii yazılanların sizin hoşunuza gitmesi, gururunuzu okşaması normaldir. Ancak, gerçeklerin ortaya çıkması nesnel verilerle olur. Batı Atatürk ile bir şans bulan aramızdaki kardeşlik ve tek millet olmamız olasılığını baltalamak için elinden geleni ardına koymamaktadır.
-
Bizim adımıza özür size mi düştü ****? seçilmişer...!
Tekrar soruyorum, İttihat ve Terakki, sizce, tehcir yerine ne yapmalıydı ? Sorum net.
-
Bizim adımıza özür size mi düştü ****? seçilmişer...!
Anladım. Siz diyorsunuz ki, biz de ayrı milletiz, Irktan bağımsız bir Türk Milleti içinde yeralmayı kabul etmiyoruz. Dünyanın en ırktan, dinden bağımsız olan Türk vatandaşlığı tanımını ve milletini kabul etmiyoruz, bu bir dayatmadır. Türkiye iki Milletten mürekkep bir ülkedir. Hatta iki resmi dil olmalıdır. Bizim de Kawa destanımız var, bizim de kahramanlarımız var, bizim de derin bir kültürümüz var, biz de üniversite okuduk, biz de Nişantaşı çocuğuz
-
Bu Yilki Eurovizyon Sarki Yarismasi
Gördüğüm kadarıyla, Eurovizyon, yine tek kanal TRT dönemindeki gibi baş milli meselemiz olmuş. Bir kere, bu yarışma, POP Müzik yarışması, öyle tek bağlama ile olacak iş değil. Benim şarkıya itirazım, Orient-Pop tazı ve İngilizce seçilmiş olması. Dünyada örnekleri var, Shakira denebilir, bir kaç tane daha vardı bu tür, hatta bizim Ankara'nın Fidaydasının melodisini kullananlar da çıkmıştı. Ama biz yapamadık. Yani, her defasında göbek havası. Sanki, Türk Müziği göbek havasından ibaret, başka ritim yada mod yok. Bir kere yaparsın, iki kere yaparsın ama sürekli aynı terane...
-
Yılbaşı kutlamalarını eleştiren Vakit yazarı,
Hepsini mi ? Mesela, BOP'u ve Ilımlı İslam projesini de mi onaylıyorsun ?
-
Yılbaşı kutlamalarını eleştiren Vakit yazarı,
Kalın yazılmış yorum bana ait. Dediklerimin arkasındayım. O yorumu ben yaptım. Üstelik, sandığınız gibi, yorum yapmadan önce hiçbir köşe yazarı okumadım. Haber yorumsuz, dosdoğru verilmiş, bunda problem yok. Evet, bu yorum bana ait, ha, bu haber için yanlış olabilir de, olmayabilir de bu söylediklerim, önemli değil. Ama daha önce de söylediğim gibi, ben bu haber nezdinde bazı zihniyetleri eleştirdim. Benim bildiğim bir sürü olay var buna benzer. Oruç yiyenlere saldıranlar da mı uydurma ? Ayrıca, neden, A.Karakoç'a bir tepkiniz yok, neden Vakit'i eleştirmiyorsunuz, neden, ölen 7 gence yarı çıplaktılar diyen Veysel Karani'ye tepkiniz yok ? Bakarsınız, yarın bir gün bunu da Ergenekon'la ilişkilendirirler.
-
Yılbaşı kutlamalarını eleştiren Vakit yazarı,
Bu söylem bana Süleyman Demirel'in 'Meczup' tabirini hatırlattı. Din ile siyaseti birbirine karıştırdıklarından, bu arkadaşlar, hep böyle bir savunmaya geçme durumunda olurlar. Nedense yaşananlar hep 'Münferit'tir, sistematik bir dini saldırganlık taraftarlığını kabul etmezler. Meczup derler, deli derler geçerler. MFÖ'nün bir şarkısı vardı; Deli deli kulakları küpeli . . Deli diye kesip atmak işin kolay yolu, Bunun bir başı sonu yok mu ? Sebepsiz sonuç olur mu ? Bu da Başbakanımız Erdoğandan. Tamam konuşmayalım hiç, Gazze katliamını da konuşmayalım, İsrailliler de 'Meczup'! PKK'lı teröristleri de konuşmayalım, onlar da 'Meczup'! oruç tutmayanları bıçaklayanları da konuşmayalım, katiller nasıl olsa 'Meczup'! Neyse, Allah rahmet eylesin diyip geçelim.
-
Yılbaşı kutlamalarını eleştiren Vakit yazarı,
Katkı için, teşekkürler. Bir iki ekleme yapacağım. Bülent Ecevit'in, İsmet İnönü'den CHP genel başkanlığını ele geçirmesinin arkasında da bence ABD vardır. Ecevit'in, İsveç Sosyalizmin'den etkilenmiş olması, CHP'yi, Atatürkçülükten uzaklaştırmıştır. Bunun yanısıra, iç politikada Atatürk'ün, Köy Enstitüsü projesini, ismini değiştirip ( Köy-Kent )kendine mal etmesi de düşünülecek bir konudur. Bence, 1950'den sonra gelen iktidarların hiç birisi ABD iradesi dışında iktidara gelmemiştir. Türkiye o tarihten sonra hiçbir zaman tam bağımsız olamamıştır. Bülent Ecevit kliğini yaratan da ABD dir. O dönemde TİP'i de Sovyetler desteklemiştir. Hatta, daha ileri gideyim; 1998'deki, DSP-MHP iktidarı da, ABD iradesinden bağımsız değildi. Ancak, AKP dönemi dışında hiçbir dönemde, Türkiye'nin dış politikası bu kadar ABD çizgisini takip etmemiştir. Bu dönemde Türkiye'nin, geleneksel denge politikası, tamamen değişmiş, Kıbrıs meselesinde olsun, Ermeni meselesinde olsun, komşu ülkelerle ve özellikle Irak politikası tamamen ABD güdümlü hale gelmiştir.
-
Yılbaşı kutlamalarını eleştiren Vakit yazarı,
Yanlış cevap, doğrusu örneğin, Veli Küçük, Muzaffer Tekin olabilir. Yanlış cevap, doğrusu örneğin, Sinan Aygün, Tuncay Özkan, Hurşit Tolon, Şener Uygur, Doğu Perinçek. Bunların açıklamasını da Sn.Cryano yapmış. Okumuşsundur. Netice de, hiç bir soruyu bilememişsin, otur, 1 ( O da kanaatten ) bir daha sefere daha iyi çalış ama farklı kaynaklardan, sadece Vakitten değil.
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
Anadolu'da Türkler ve Kürtler Taha Akyol Milliyet 15 Ağustos 2005 "TARİHÇİ Prof. Osman Turan, bizde, hatta dünyada bir numaralı Selçuklu dönemi uzmanıdır ve eserleri Anadolu'nun Türkleşmesi, bu arada Güneydoğu'da Kürt nüfusunun gelişimi gibi konularda son derece aydınlatıcı niteliktedir. Bugün merhum Turan'ın bir eserinden, "Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi" adlı kitabından bahsedeceğim. (www.otuken.com.tr). Cemşid Bender gibi şoven Kürt milliyetçilerine göre, Kürtler beş bin yıldan beri bugün bulundukları topraklarda yaşıyorlar, Türkler sonradan gelmişlerdir, Kürtçe antikçağı aydınlatan bir dildir, insanlığı mağaradan kurtaran, matematiği icat eden Kürtlerdir! vs... (Kürt Tarihi ve Uygarlığı, Kaynak Yay., sf. 29-31, 46) Prof. Turan'dan öğreniyoruz ki, Türklerin Anadolu'ya girmesinden önce, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun pek çok yerinde, şehirden şehre değişmek üzere, Ermeniler ve Süryaniler çoğunluğu oluşturuyordu, hatırı sayılır bir Rum nüfusu da bulunuyordu. Mesela Malatya'da Ermeniler ve Süryaniler; o zaman adı Hısn-ı Mansur olan Adıyaman'da, Harput'ta, Muş, Bitlis ve Van'da Ermeniler; Urfa, Mardin, Hasankeyf, Silvan ve Diyarbekir'de Süryaniler, biraz da Yahudiler yaşıyordu. Prof. Turan, 1070 yılındaki Urfa nüfusunu örnek verir: "20 bin Süryani, 8 bin Ermeni, 6 bin Rum ve Frenk..." Frenkler Birinci Haçlı Seferi'nde Urfa ve çevresini içine alan bir "Haçlı Kontluğu" bile kurmuşlardır. (Sf. 250) * * * BİZANS hem sosyoekonomik bakımdan çöküntüye gidiyordu ve hem de mezhep farkı sebebiyle Doğu'daki Ermeni ve Süryanilere büyük baskı yapıyor, onları dağıtmak için şuraya buraya tehcir ediyordu. Malazgirt'ten sonra kurulan Türk beyliklerinin dinlere saygılı davranışı Ermenilerin, özellikle de Süryanilerin dostça duygularıyla karşılaşmış, hiç büyük Türk-Ermeni veya hele de Türk-Süryani savaşı yaşanmamıştır. (Sf. 252-253) Bölgenin Müslüman nüfusuna gelince... İslamlaşma, Hz. Ömer'in fetihleriyle 7. yüzyılda başladı. Bugün Diyarbakır ilini oluşturan topraklara o zaman Arap Bekir Bin Vâil aşireti yerleştiği için buraya "Diyar-ı Bekir" denildi. Müslüman nüfus, değişen oranlarda Türk, Kürt ve Araplardan oluşuyordu. Selçukluların Ortadoğu'ya girişi Anadolu'ya doğru büyük göçlere yol açtı: Biri Anadolu'yu Türkleştirecek Türk göçü... Öbürü, Kürtlerin de Doğu İran'daki orijinal dağlık yurtlarından kuzeye ve batıya, yani Anadolu'ya göçmeye başlaması... (Sf. 255) Bölgeye ikinci Kürt göçü, Eyyubiler zamanında oldu. (Sf. 134, 155) Yavuz Selim'le Şah İsmail'in kavgasında bazı Alevi Türkmen aşiretleri İran'a, İran'daki bazı Sünni Kürt aşiretleri Türkiye'ye göçecektir. * * * KÜRTLERİN Fırat'ın doğusuna yayılmasında, Selçukluların Bizans'ı geriletmesinin rolü çok büyüktür. Bölgede kurulmuş bulunan Türk beylikleri, Saltuklular, Sökmenliler ve Artuklular ile Türkleşmiş Kürt Mengücek hanedanları Kürtleri "cihat arkadaşı" olarak gördüler. (Sf. 252) Göçebe hayat tarzı Türkmenlerde de Kürtlerde de hâkimdi, bu yüzden ikisinin içinde geniş bir kesim eşkıyalık, yağmacılık yapıyor, birbirleriyle de çatışıyorlardı. (Sf. 133, 143, 212) Ama göçebe Türkmenlerin göçebe kesimleri daha Artuklular zamanında tarım ve ticarete, şehir hayatına yöneldiler. (Sf. 256-259) Tarihçi Claude Cahen, dağlık arazileri yüzünden Kürtlerde göçebeliğin çok uzun süre devam ettiğini belirtir. Aynı sosyal kulvarda rakip olmamaları ve dindaşlık faktörü, tarihte Türkmen ve Kürt birlikteliğini sağlamış, Gökalp'in belirttiği gibi, nüfus yoğunluğuna ve hayat tarzına göre bazı Türkmenler, mesela Siverek'te Karaçeli aşireti gibi Kürtleşmiş, buna karşılık tarım ve şehir hayatına geçen Kürtler Türkleşmiştir. Bu konularda Claude Cahen'in ve Mükremin Halil'in eserlerinde çok geniş bilgi vardır; onları başka yazılarımda tanıtacağım. Böylesine iç içe geçmiş bir tarihi, etnik milliyetçilik fanatizmiyle parçalamaya çalışmak, ancak kötü niyetle yapılabilecek bir 'tahrif'tir." ******************************************************************************** *************** Ben de bu yazıyı yapıştırayım dedim, tarihi bir de burdan okuyalım, bakalım.
-
Yılbaşı kutlamalarını eleştiren Vakit yazarı,
Ergenekon, öyle gösterilmeye çalışıldığı gibi basit bir olay değildir. Bu da emperyalizmin AKP eliyle oynadığı bir oyunudur. Türkiyedeki bir çok olay, karışıklık büyük çoğunlukla, döneminde devleti temsil eden, iktidarda yer almış olan ABD destekli sağ partilerin sorumluluğundadır. Bu partiler iktidara geldiğinde derin devleti de biçimlendirirler. Derin devlet her ülkede vardır. Önemli olan bu derin devletin milli olup olmadığıdır. Soğuk savaş öncesi Türkiye dahil özellikle Nato ülkelerinde CIA tarafından elegeçirilmiş olan derin devlet unsurları Süpernato-Kontrgerilla olarak adlandırılmıştır. Bunlar, bu ülkelerdeki komünist oluşumları sabote ederek, kargaşa çıkararak ABD çıkarlarına uygun antikomünist karakterde faili mechul cinayet ve toplumsal manipülasyonlar yapmıştır, darbelere zemin hazırlamışlardır. Kontrgerilla/Süpernato, soğuk savaş döneminden sonra bu Nato ülkelerinin Türkiye hariç tümünde deşifre olup, tasfiye edilip yargılanmışlardır. Türkiyede, maksatlı olarak ismi Ergenekon olarak seçilmiş davada ise hedef, derin devlet içerisindeki yine bu tür eylemlerde bulunmuş ancak aşırı milliyetçi ve aşırı yurtsever yani milli olan kesimdir. Asıl Ergenekon yani CIA yönlendirmeli derin devlet/Süpernato/Kontrgerilla görevine devam etmektedir. AKP bu davayı bahane ederek, çıkarılan karambolde siyasi karşıtlarını da hayali senaryolarla bertaraf etmek istemektedir. Daha fazla bilgi için" Ergenekon=?Susurluk=?Ulusalcılık" adlı başlıktaki yazılanları okuyabilirsiniz.
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
Sn.Mavi, alıntıladıklarımı okumuşsunuz ama hala Gandhinin bağımsız Pakistanı savunduğunu söylüyorsunuz. Gandhi birlik istemiş ama olmamış, ülke bölünmüş, yani felsefesi işe yaramamış. Hindistanın bağımsızlığında da tali bir rolü var. Ona Nobel veren Batılılar bunun için vermişler ödülü ve Gandi'yi bilinçli olarak şişiriyorlar. Böyle bir şey yok, evinize birisi zorla girecek, karınıza, kızınıza tecavüz edecek, siz de karşı koymayacaksınız, gel bana da tecavüz et diyeceksiniz. Siz bunu mu savunuyorsunuz. Savaş ancak savunma halinde meşrudur. 'Yurtta Sulh, Cihanda Sulh' Devlet, halkla kavgalı değil ki barışsın. Kavgalı olunan PKK'lılar ve onun propogandasını yapanlar. İnsan haklarını ayrı tartışırız. Devlet ile PKK aynı şekilde değerlendirilemez. Türkiyede Gandhi olsa hiç bir şey değişmezdi. Gandhi, Hint kültürü ile var, ancak orada etkin olabilir ama orada da yetmemiş, ülkenin bağımsızlığına ve kan dökülmesine, ülke bölünmüş. Türkiye için yeni bir Atatürk gerekir. Silahı kim sever ki Sn. Mavi, psikopatlardan başka.
-
Bizim adımıza özür size mi düştü ****? seçilmişer...!
Bakın, Batının siyasetine tabi olmak, emperyalist çıkarlarına hizmet etmek başka bir şeydir, Batının geldiği uygarlık düzeyini, bilimini, teknolojisini örnek alıp aşmaya çalışmak başka bir şeydir. Güzel ve iyi olan neredeyse alınır. Coğrafya önemli değil, bu Japonya da, Çin de olabilir. Saymamıştır. 1924 Anayasası’nda illerin özerkliği kaldırılmıştır! Bazı yazarlar 1924 Anayasası ile merkeziyetçi bir sistemin kurulmasını Kürt isyanlarına bağlıyor. Halbuki Koçgiri İsyanı 1921’de, Şeyh Sait İsyanı 1925’tedir. Kürtlük, aşiret düzeniyle kendini var etmektedir. Kürt isyanların tamamı bu düzenin kaymağını yiyen ağa, bey ve şeyhlerin önderliğinde çıkmıştır. Şeyh Sait ile Dersim?i, Ağrı isyanıyla Koçgiri?yi birleştiren bu ortak özelliktir. Bu isyanların ulusal isyanlar olduğu söylemek saçmadır. Çünkü ulusal hareketler hem gerici derebeylik sistemiyle mücadele eder, hem de emperyalizme karşı kendini ifade eder. Bu bakımdan Türk Ulusal Kurtuluş hareketi ve Türk Devrimi tam anlamıyla ulusal bir harekettir. Kendisini Türk Devleti ve Devrimiyle savaşarak var eden Kürt hareketi ise gerici ve işbirlikçidir. Kürt isyanlarına İngilizlerin, Fransızların ve Ermenilerin desteği ve hatta bizzat onlar tarafından organize edilmesi, Kürt hareketinin işbirlikçiliğini gösterir. Bugün ister sağ, ister sol görünümlü olsun Kürtçü hareketler bu isyanlara sahip çıkıyorlar ve bunları Kürt ulusal harketinin doğuşu olarak görüyorlar. Şeyh Sait anması yapan bir ?sol? harekete rastlamak artık şaşırtıcı değil. Çünkü bu hareketlerin ortak noktası Kürt olmalarıdır. Ne siyaset, ne de başka bir şey önemli değildir. İşte bu yüzden aynı zamanda ırkçıdırlar. Bu isyanlar Türk Devriminin emperyalizm ve onun desteklediği geri toplumsal yapıyla mücadelesinin önüne konmuş bir engeldir. Atatürk ve devrimci kadrolar bu meseleyi en sert şekilde çözdüler ve 1938?ten sonra bu isyanlar bitti. Ancak 1970?lerin sonunda kurulan PKK, bugün ABD ve AB?den aldığı destek ve Türk Devletinin zayıf düşmesi sonucu yeni bir isyan dalgası yaratmak üzeredir. Tehlike büyüktür. Bölgede 2000?lere kadar Kürt bölücülüğüne karşı en kararlı tavrı alan Türk devletinin, bugün vereceği en ufak tavizin bedeli Misak-ı Milli sınırlarının değiştirilmesi olacaktır. Cumhuriyet tarihi bu meselenin nasıl çözüldüğünü bize göstermektedir. Atatürk?ün isyanlara karşı sert tavrı ve Kürtçülüğün yeşerdiği toplumsal zemini yok ederek Türklüğü yüceltme politikası bize yol göstermelidir.
-
Bizim adımıza özür size mi düştü ****? seçilmişer...!
Hem etnik, hem değil diyoruz, Atatürk öyle demiş çünkü. Dayatma olarak gördükleriniz nedir ? Kusura bakmayın, yanlış anlamışsınız Kürt etnik kimliği için değil, Kürt ulusal kimliği olmadığı için demiştim. Türkiye’de hangi millet vardır ? Cevap: Türkiyeli milleti! Oldu mu ? Olmadı. Doğrusu Türk Milleti vardır. Türkiyeli demek coğrafi bir tanım olur. Milleti tanımlamaz. Alman vatandaşı olmak başka bir şey, Alman milletinden olmak başkadır. Bizim Alman vatandaşı Türkler, Almanyalıdır. Almanyada tarihsel olarak varolan Frizler, üst kimlik olarak Almandır.Fransa’daki Bretonların Fransız olması gibi… Evet, Türkiyelidir ve aynı zamanda Türktür, Türk milletindendir. Bu kadar basit. Doğru bulmuyorsanız, başka bir öneriniz var mı ? Varsa ortaya koyun ama dönemin şartlarını ve savaş durumunu göz önüne alarak lütfen ve Murat Bardakçı bu konuda ne demiş tekrar okuduktan sonra : 1915 tehciri öncesinde, Anadolu’nun doğusunda işte bunlar yaşanmış ve tehcir kararı, köylerdeki karşılıklı kıtalin üzerine Van’da Rus destekli müstakil bir Ermeni Devleti kurulmasına ramak kalmışken alınmıştır. Yani, devlet, meşru müdafaa hakkını kullanmak ve tehcir kanununu çıkartıp uygulamak zorunda kalmıştır. Bu yazdıkların aydın, entelektüel, düşünür, sivil toplumcu yahut barış aktivisti olduğuna inanan zevât tarafından “şovenist”, “ilkel”, “ucuz” veya “basit” olarak nitelense de, işin aslı böyledir. Ve, netice: 1915’te yaşananların bir facia olduğunu reddedilmesi ve Türkiye ile Ermenistan gibi iki sınır komşusunun, aralarında 80 küsur seneden buyana devam eden bu tuhaf soğukluğa artık bir nihayet vermelerinin zamanının çoktan gelmiş olduğuna karşı çıkılması tabii ki akıl kârı bir iş değildir. Ama, Ermenistan ile yakınlaşma ve dolayısıyla da Batı’dan prim sağlama uğruna bundan 93 sene önce kullanmak zorunda bırakıldığımız meşru müdafaa hakkını bir cinayetler zinciri olarak göstermeye ve böylelikle Türkiye’yi soykırım gibi aşağılık bir suçlamanın hedefi yapmaya da kimsenin hakkı yoktur. Sn.Mavi, PKK=Bazı Kürtler diyebiliriz, çünkü, Kürtler üzerinde PKK’nın müthiş bir propogandası var. Bu propoganda yapanlara bizim Taraf medyası da dahil. Bu propoganda yapılanlara siz de dahilsiniz. Ben bu cümlenize istinaden onu söyledim. Sizce, haksız mıyım ? Yine karıştırmışsınız. Ben evrilen düşüncelerden derken Atatürk’ün düşüncesinden bahsettim. Siz aldınız bu cümlemi günümüze getirdiniz. Atatürk Milliyetçiliğinin Atatürk’ün düşüncesindeki son nokta olduğunu söylemek istedim. Kafa karışıklığı Atatürk nedeniyle değil, kafa karıştıranlar yüzünden. Ülkemiz üzerindeki emperyalizmin oyunları yüzünden. Kürt tarihi diye, kendilerine, Türklere düşman tarih yazdırılan Rus, ABD, İngiliz araştırmacı-tarihçiler yüzünden, bizim kardeş olmamızı istemeyenler yüzünden. 1915’de, ne oldu da 600 yıl iç içe yaşadığımız Ermenilerle sorunumuz çıktı. Bunu bir düşünün derim.
-
Yılbaşı kutlamalarını eleştiren Vakit yazarı,
Sn.Sarıgöl, yok bir de öldürün mü, desin ? Daha ne diyecek küfür ve hakaretin bini bir para! Küfür etmek, hakaret etmek,şikayete bağlı bir suçtur. Parktaki katil gelmiş küfür etmiş, ondan sonra da vurmuş. Oysa, polise şikayet etseydi, rahatsız edici bir durum varsa, polis içki içen o gençleri oradan uzaklaştırırdı, ortada suç varsa gereğini yapardı. Uygar olan davranış budur. Medyanın da, A.Karakoç’a, direkt küfürle cevap vermeyip, suç duyurusu tarzında afişe etmesi doğru bir davranıştır. Mit olarak değil de sanki bir eğlence aracı olarak alınma durumu var. Doğrudur, tüketim çılgınlığı dersiniz, kapitalizmin bir buluşu dersiniz, kültür emperyalizminin bir aracı dersiniz, tamam. Nitekim Japonya’dan tutun dünyanın her yerinde Noel Baba var. Ha, bizdeki bayramlarda piyasa canlanmıyor mu, o bayramlarda da tüketim yok mu, kapitalizmle alakası yok mu ? O da ayrı konu. Bunlar da bizim gelenekler ama nedense Noel Baba gibi, çocuklara renkleriyle ve coşkusuyla bir bayram havası yaratacak bir sembolümüz yok. Malum, kültür emperyalizmine yenik düşmemek için ikame kültür üretmek gerek, üretemezsek bu kaçınılmaz olur. Dindeki, siyaset için kullanmak üzere yaptıkları çarpıtma ve eklemelerden de haberdar mısınız ? Düşmanımın düşmanının benim dostum olması şart değildir. Şimdi, burada Ergenekonu mu tartışacağız ? Ergenekon, öyle gösterilmeye çalışıldığı gibi basit bir olay değildir. Bu da emperyalizmin bir oyunudur. Bu konudaki görüşlerinizi ‘Ergenekon davasında garip bir iddia’ adlı başlıkta yazarsanız orada bakarız.
-
Agaclarin yok olusu...
Bu konu artık, milletler üstü, siyasetler üstü bir hale gelmiştir. Sadece, ülkemizde değil, tüm dünyada çevresel felaketler, geliyorum demektedir. Bu gidişi tersine çevirmek için, önümüzdeki 20 yıl içerisinde yapılacaklar çok önemli. Söyleniyor ki, bu gidişle 50 yıl sonra, hükümetlerin tüm derdi açlık ve susuzlukla savaş olacakmış. Çevre felaketlerinin önlenmesi için, bence, dünyanın tüm hükümetlerine dayatmacı bir şekilde KYOTO kararlarını uygulatan bir uluslararası kurum olmalı.
-
Yılbaşı kutlamalarını eleştiren Vakit yazarı,
Sen kabul etmeyebilirsin ama ben seni kardeşim olarak kabul ediyorum. Neyse, forumdaşım diyelim, gönlün olsun. Demokrat olmayan bir olayı eleştirmek demokrat bir insanın yapacağı bir şeydir. Mesela, insanları öldürün diyen bir adamı da mı eleştirmiyeceğiz ? Karakoç, bu yazıyı okunsun diye yazıyor heralde, okunmasın diye değil. Ama neden küfür ediyor ? Ben bile o yazıyı okuyunca gaza gelip içki içenlere sinirlendim. Olayla direkt ilgisi olmasa da, yani azmettirici olması için kuvvetli delil ve karineler olmasa da, katilin bu yazıyı yada benzerlerini okuyup gaza gelmiş olması düşünülebilir. Ben Karakoç'un şahsında bir zihniyeti eleştirdim. - " Peki müftülüğün hutbesi sizi ne ilgilendiriyor ****?.. Bunun cevabı şu olur, normalde : - " İlgilendirip, ilgilendirmemesi seni alakadar etmez. Ayrıca, ne küfür ediyorsun ***, ****! " Bu saydıklarının hiçbirini yapmadım, inanıyorum da, Müslümanım çok Allah'a şükür. Hem o camiye gelenlerin içinde de benim gibi kutlayanlar yok mu sanıyorsun ? TV seyredip, çekirdek çıtlatan vs. İçki de içebilirdim, sana ne ? Günahı boynuma, niye küfür ? 3 kere söyleyince doğru mu oluyor ? Karıştırılan mevzu şu : Bu inanç değil, bir gelenek. Üstelik herkesin sandığı gibi Hristiyan geleneği de değil, köken itibari ile. Gelenek ile din karıştırılmamalı. İşte bu yüzden, İslam ile Arap gelenekleri karıştırılmış. Eğer, Emperyalizme karşı isen, Emperyalizmin güdümündeki iktidarlara da karşı olman gerekir. Emevi emperyalizminin İslam üzerindeki tahrifatı az mı sence ? O senin sui zannın. İnşallah, hükümetin müdahalesi olmadan adil bir yargılama olur da ak koyun, kara koyun belli olur.
-
Gazze'de katliam
Rica ederim Siz. Vikipedi'yi tarafsız kabul ediyorsanız, buyrun, burdan beraber okuyalım ( İngilizcesine daha bakmadım ): I. Dünya Savaşı sonunda, 2 Kasım 1917’de İngiltere dışişleri bakanı Arthur Balfour'un girişimiyle Balfour Deklerasyonu, 1917 süreci başlatıldi. Birleşmiş Milletler Cemiyeti de 1920 yılında, Filistin üzerinde İngiliz mandasını tanıdı. Bundan sonra kurulan bir Yahudi bürosu İngiltere nezdinde Yahudi haklarını temsil etmeye başladı. Bundan sonraki yıllarda Nazi Almanyası'nın Yahudilere soykırım uygulamaya girişmeye başlamasıyla Filistin’e büyük bir Yahudi göçü başladı. Filistin’deki Araplar bu göçe karşı koyduklarından İngiltere, Yahudi göçlerinin durdurulmasına karar verdi. Bunun üzerine Sion’a bağlı Askeri Yahudi Teşkilatı Hagana, Filistin’e göç konusunda İngiltere’nin aldığı bu kısıtlayıcı kararı protesto amacıyla silahlı terör eylemlerine girişti. Filistin yonetimi Nazi liderligi ile isbirligine giristi. Bu amacla Kudus muftusu Almanya'ya bircok ziyarette bulundu. ( Vikipedi ) Filistin’deki Araplar bu göçe karşı koyduklarından yazıyor, bu ifade açık değil, acaba, nasıl karşı koymuşlar, silahla mı ? Sözle mi ? Karşı çıktıkları tam olarak ne ? Öte yandan, Siyonist Hagana, neden direkt şiddet içeren, silahlı terör eylemlerine başvurmuş ? Einstein'ın dediği gibi, İsrailin kurucu partisi ( ismi neydi hatırlamadım ) faşist miydi ? Filistin yönetiminin Naziler ile işbirliği iddiası doğru mu ? Çünkü, siz de çok iyi bilirsiniz şu sözü : 'Evet, şiddet şiddeti doğurur. Ama şiddetsiz devrim de mümkündür. Ben, devrimin evrimsel süreçle tamamlanmasını tercih ederim. Amarikadaki siyahlar bu aşamaya nasıl geldi?' ( ABD'li siyasi hareketi lideri Martin Luther King )
-
Yılbaşı kutlamalarını eleştiren Vakit yazarı,
Doğru söze ne denir ?
-
Gazze'de katliam
Evet, ben de sürekli bunu savunurum. Tarihi anlamak ve doğru değerlendirmenin yöntemi budur. Peki, Hamas'tan önce savaş yok muydu? Savaşın sebepleri ve ilk kim başlatmış ? Yaser Arafat dinci miydi ? Bu mantıktan bahsediyorum. Saygılar. Not: Bilgiçlik olarak algılamayın lütfen. Türkçede, 'bir yazılar' denmez, ingilizcedeki gibi değil. Türkçe'de, bir yazı, iki yazı.... denir. Yani, ismi niteleyen sıfatlar ( adjective ), çoğul ( Plural ) olsa bile, isim tekil ( single ) kalır. Malum dil anlaşma aracıdır. Tartışmalarda doğru kullanmak önemlidir, doğru anlamak ve anlatmak için. Hepimiz için geçerli...
-
Gazze'de katliam
Bu da mantıksız olmuş, Sn.Suheyla. Masumların ölmesini önlemenin mantıklı yolu, tam tersine, İsrail'in barış istemesi; sadece sınırlarını korumak için savunma yapmaya karar vermesi. İsrail, bunu istemediğini, kuruluşundan simdiye kadar olduğu gibi, son yapılan ateşkesten sonra yaptıkları ile de kanıtladı. Sorun bu.
-
Yılbaşı kutlamalarını eleştiren Vakit yazarı,
Kardeşim, dediğimiz şu; A.Karakoç, Yılbaşı kutlayanları eleştirebilir, kendisini ve Balıkesir müftüsünü eleştirenleri de eleştirebilir, bu gayet normal, demokratik haktır. Ancak, küfür ve hakaret etme hakkı yok. Üstelik, Balıkesir müftüsünü topa tutan yazarlar küfür mü etmiş, bunu gösterebilirmisin ? Hani kısasa kısas. Bu tavır müslümanlıkla ilgili değil. Baskıcı bir zihniyeti çağrıştırıyor. Tartışmanın konusu bu. Başka yönlere çekmeye de gerek yok. Katil yakalansın da hele, bakarız diyorsun. Peki, Ergenekon karara bağlandı mı da, kesin konuşuyorsun, Danıştay cinayeti ile ilgili ?