FUZULİ tarafından postalanan herşey
-
Hayatımız nasıl da değişti birden
Hayatımızın bu kadar çabuk değişeceğini söyleyenlere inanmamakla hata ettiğim benim de 13 Eylül'le birlikte aniden değişen hayatımla bilffil teyit edildi.12 Eylül'de engin bilgi, öngörü, akıl sahibi, aklına fikrine akıl sır erdiremediğimiz muhterem yol göstericiler tarafından Cumhuriyet'in, demokrasinin, hukuk taraftarlığının, vatanın bütünlüğünün oylanacağını ''Evet'' çıkması halinde bütün bu değerlere ''Hayır'' anlamı taşıyacağını ve ertesi sabah Cumhuriyetsiz, laiksiz, demokrasisiz, parçalanmış topraklarda, hukuksuzluğun kol gezdiği bir sabaha uyanacağımız söylenmişti.O kadar uyarıya, gözü kamaştıracak derece de aydınlatmaya rağmen insanımız karanlığı tercih etti.Fazla ışık da hiç ışıksızlık gibi göze zarar verir ya öyle oldu galiba. Uyandık 13 Eylül sabahına, güneş ışığı terk etmiş topraklarımızı, küstürdük galiba.Allah'tan önceden bir sebeple elimizin altında bulunan el feneri karanlıkta yetişti imdadımıza.El feneri elimizde 12 Eylül'e kadar güneş akşam vakti terketse bile ışığıyla herkese yol gösteren değerlerimizi 13 Eylül sabahının karanlığında elimizdeki el fenerinin cılız ışığında nereye kaldırdılar, nereye sakladılar bu değerlerimizi diye yollara düştük, başladık yitirdiklerimizi aramaya. Ne çabuk değişiyordu hayat böyle?Daha dün 12 Eylül Cumhuriyet vardı, laiklik vardı, demokrasi vardı,hukuk vardı, bir gün içinde saklanması, gizlenmesi zor bu kadar değerleri kim toplayıp götürmüştü bu kadar kısa zamanda bilmediğimiz bir yere.Nasıl da dönüverilmişti 100 yıl öncesine hatta 100 de yetmez bunu anlatmaya bir sıfrın lafımı olur 1000 yıl öncesine?13 Eylül sabahı bir ses geliyordu sokaktan, davul eşliğinde.Duyduk duymadık demeyin, padişahın fermanıdır girizgahı eşliğinde.Ne padişahıydı, ne fermanıydı bu ne olmuştu bir gün içinde?Sonra anladık ki 12 Eylül'ü 13 Eylül'e bağlayan gece biz uyurken devletimizin adı, soyadı, doğum tarihi, kimlik numarası, aile sıra nosu, kütük nosu değiştirilmişti.1000 yıl önce yaşayan birinin kimliği vardı gözümüzün önünde. Hyatımızda çağımızın getirdiği ne varsa hepsi silindi bir anda.Televizyon, internet,cep telefonu,gazete, dergi ktaplar, MP3'ler, hukuk devleti, laiklik demokrasi, inanç özgürlüğü, seyahat özgürlüğü daha nicesi. Sayın Can Ataklı da yaşadı bunları ama söyleyemiyor gördüklerini açıkça, fikir özgürlüğü 13 Eylül'de rafa kaldırıldı ya ondandır. Allah bundan sonra Can Ataklı gibi bir padişah nasip eder inşallah, olacaksa bilgili, görgülü, aydın, esprili, herkese Mevlana penceresinden bakabilen engin hoşgörülü biri olsun, bunlar da ali Şehzade Can Ataklı gibi bir insanda var. Muhabbetle...
-
YETMEZ AMA EVET...DİYORUZ!
Gönül isterdi ki yargıyla ilgili bu meselede bütün partiler, siyaset üstü, evrensel hukuk zemininde, kendi çıkarlarını düşünmeden, samimice, ülkemizin geleceği için bir araya gelebilselerdi, ortak akıl üretebilselerdi de hiçkimse de kuşku kalmadan bu konuyu tartışıyor olsaydık, olmadı, olmuyor.Fikirlerimizin keskinliği, birbirimize olan güvensizliğimiz o dereceki kimse kimseye inanmıyor, herkes karşısındaki için zihninin arka yerinde başka bir planı var, dediği başka, yapacağı başka gözüyle bakıyor.Bu çarpık algının oluşması bugünkü mesele değil.Öteden gelen bir hal, güvensizlik.Zihinlerde aşikar bir ayrışma var, yeni değil, her meselede bu gün yüzüne çıkıyor, her fikir grubu sadece kendinin savunduğu değerlerin ülkemize hakim olmasını istiyor, karşı tarafı alt etmeye çalışıyor. Bu yapı tabandan tavana kadar böyle.Bizi ne bir araya getirecek onu bilmiyorum.Ülkemizin refaha, huzura ulaşması için seçtiğimiz yollar farklı olabilir;ama farklı değer gruplarının birbirine düşmanlık temelinde hissiyat beslemesi, mücadelesini savaş meydanındaymış gibi, siyaset meydanında yapması akla zarar, çok düşündürücü ve vahim bir hal. İşin özü buyken kim ne yapmaya çalışırsa çalışsın kimse kimseyi yine samimi bulmayacak, yapılacak olanı kendine karşı yapılıyormuş gibi algılayacak. Kim düzeltecek bu durumu bir parti mi, partili olmayan biri mi, sihirli bir değnek mi? Muhabbetle...
-
YETMEZ AMA EVET...DİYORUZ!
Gönül isterdi ki yargıyla ilgili bu meselede bütün partiler, siyaset üstü, evrensel hukuk zemininde, kendi çıkarlarını düşünmeden, samimice, ülkemizin geleceği için bir araya gelebilselerdi, ortak akıl üretebilselerdi de hiçkimse de kuşku kalmadan bu konuyu tartışıyor olsaydık, olmadı, olmuyor.Fikirlerimiz, birbirimize olan güvensizliğimiz o dereceki kimse kimseye inanmıyor, herkes karşısındaki için zihninin arka yerinde başka bir planı var, dediği başka, yapacağı başka gözüyle bakıyor.Bu çarpık algının oluşması bugünkü mesele değil.Öteden gelen bir hal, güvensizlik.Zihinlerde aşikar bir ayrışma var, yeni değil, her meselede bu gün yüzüne çıkıyor, her fikir grubu sadece kendinin savunduğu değerlerin ülkemize hakim olmasını istiyor, karşı tarafı alt etmeye çalışıyor. Bu yapı tabandan tavana kadar böyle.Bizi ne bir araya getirecek onu bilmiyorum.Ülkemizin refaha, huzura ulaşması için seçtiğimiz yollar farklı olabilir;ama farklı değer gruplarının birbirine düşmanlık temelinde hissiyat beslemesi, mücadelesini savaş meydanındaymış gibi, siyaset meydanında yapması akla zarar, çok düşündürücü ve vahim bir hal. İşin özü buyken kim ne yapmaya çalışırsa çalışsın kimse kimseyi yine samimi bulmayacak, yapılacak olanı kendine karşı yapılıyormuş gibi algılayacak. Kim düzeltecek bu durumu bir parti mi, partili olmayan biri mi, sihirli bir değnek mi? Muhabbetle...
-
YETMEZ AMA EVET...DİYORUZ!
Ben AKP'nin önümüzde duran paketi dışında, yargıyı bugünkü tartışılır yapısından uzaklaştıracak, yürütmenin bu yapıyı yönetmesini engelleyecek bunun yanında yargıçlar oligarşisinin de önünü kesecek bir yapı oluşturmak için gözle görülür,elle tutulur bir önerisi olan bir parti görmedim, belki ben duymadım, görmedim, siz şu parti mevcut yapı hakkında şunu düşünüyor, bu sorunları şu şekilde çözmek için önerisi şu şeklinde bir bilginiz varsa, bilgilenmek için merakla bekliyorum. Mevcut yapı sizce demokratik mi, sorunsuz çalışıyor mu, demokratik değil, sorunsuz çalışmıyor diyorsanız, hangi ülkenin uygulamasını önerirsiniz ya da sizce nasıl olmalı bu yapı? Muhabbetle...
-
YETMEZ AMA EVET...DİYORUZ!
Ben AKP'nin önümüzde duran paketi dışında, yargıyı bugünkü tartışılır yapısından uzaklaştıracak, yürütmenin bu yapıyı yönetmesini engelleyecek bunun yanında yargıçlar oligarşisinin de önünü kesecek bir yapı oluşturmak için gözle görülür,elle tutulur bir önerisi olan bir parti görmedim, belki ben duymadım, görmedim, siz şu parti mevcut yapı hakkında şunu düşünüyor, bu sorunları şu şekilde çözmek için önerisi şu şeklinde bir bilginiz varsa, bilgilenmek için merakla bekliyorum. Mevcut yapı sizce demokratik mi, sorunsuz çalışıyor mu, demokratik değil, sorunsuz çalışmıyor diyorsanız, hangi ülkenin uygulamasını önerirsiniz ya da sizce nasıl olmalı bu yapı? Muhabbetle...
-
YETMEZ AMA EVET...DİYORUZ!
Sayın politika refarandumla, genel seçim kavramlarını karıştıryorsunuz.Yaklaşımınıza göre her evetçi -bu prfosörler de olabilir- kesin AKP'lidir mantığının doğruluk payı sizin inancınızla alakalıdır.Bu mantıktan hareket edersek 2007 yılında AKP'nin getirdiği Cumhurbaşkanı seçimi yasa değişikliği %71'le evet oyu almıştır, dolayısıyla AKP oylarını %71'e yükseltmiştir, oy verenlerin hepsi de profösörler de dahil AKP'lidir, mantığı gerçekliği olan, kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. Bu pakete gelirsek yarın refarandum da evet %60 çıksa AKP'nin oyları %60 mı oldu diyeceğiz sizin mantığınıza göre.Bunun doğruluğunun dayanağı nedir?Bu oy oranının içinde profösörler de vardır.Şimdi biz pakete evet diyen bütün profösörlerin AKP'li olduğunu, genel seçimde de AKP'ye oy vereceğini hangi mesnetle söyleyebiliriz? Avrupa Ülkelerinde Anayasa Mahkemesi ve HSYK'nın yapısı AVRUPA ÜLKELERİNDE ANAYASA MAHKEMELERİ, ALMANYA: 16 üyenin 8'ini Federal Meclis, 8'ini Federal Konsey seçiyor. AVUSTURYA: 14 üyenin 6'sını Federal Hükümet ve 3'ünü Ulusal Konsey ve 3'ünü de Federal Konsey belirliyor. BELÇİKA: 12 üye Temsilciler Meclisi ve Senato tarafından seçiliyor... FRANSA: 9 üyeyi seçme yetkisi Devlet Başkanı, Meclis Başkanı ve Senato Başkanı'na ait... İSPANYA: 12 üye var. Kongre 4, Senato 4, Hükümet 2 ve Yargı Genel Kurulu 2 üye seçiyor. İTALYA: 15 üyenin 5'i Parlamento, 5'i Devlet Başkanı, 3'ü Temyiz Mahkemeleri 1'i Danıştay ve 1'i de Sayıştay tarafından belirleniyor. MACARİSTAN: 11 üyeyi Parlamentonun hukuk, idari ve yargı komiteleri seçiyor. POLONYA: 15 üyenin tamamını seçme yetkisi Parlamento'ya ait. PORTEKİZ: 13 üye var. 10 üyeyi Meclis Genel Kurulu belirliyor. 3 üye ise Anayasa Mehkemesi tarafından seçiliyor. ROMANYA: 9 üyeden 3'ü Bakanlar kurulu, 3'ü Senato ve 3'ü de Devlet Başkanı tarafından belirleniyor... AVRUPA ÜLKELERİNDE HSYK YAPISI FRANSA: Kurulun başkanlığını Cumhurbaşkanı başkan yardımcılığını ise Adalet Bakanı yapıyor... 18 üye var. 6 hakim ve 6 savcı meslektaşları tarafından seçiliyor. Danıştay Genel Kurulu 1 üye veriyor. Cumhurbaşkanı, Senato Başkanı ve Meclis Başkanı'nın da birer üye seçme hakkı var. İTALYA: 27 üyeli kurulun başkanı Cumhurbaşkanı... Yargıtay Başkanı ve Yargıtay Başsavcısı doğal üye. 16 hakim ve savcı meslektaşları arasından seçiliyor. Yüksek Yargı'dan 2, ilk derece mahkemelerden ise 14 üye kurulda yer alıyor. 8 üyeyi belirleme yetkisi ise Parlamento'nun... PORTEKİZ: 17 üye var. 2'si istinaf, 4'ü ilk derece mahkemelerden seçiliyor... 2 üyeyi Devlet Başkanı, 7 üyeyi de Parlamento belirliyor. POLONYA: 25 üyeli kurulda Adalet Bakanı doğal üye olarak görev yapıyor. 15 hakim ve savcı meslektaşları tarafından seçiliyor. Parlamento üyeleri arasından 4, Senato üyeleri arasından 2 üye kurulda görev yapıyor. 1 üyeyi seçme yetkisi ise Cumhurbaşkanı'na ait. HOLLANDA: 5 üye var. Tüm üyeler Adalet Bakanı'nın önerisi üzerine Kral tarafından atanıyor. İSVEÇ: 11 üyeli kurulun tüm üyeleri Hükümet tarafından atanıyor. DANİMARKA: Hakimlik mesleğine mensup üyeler dahil, kurulun tüm üyelerini belirleme yetkisi Hükümet'e ait. Yukarda alıntı yaptığım tabloya eger bakarsanız Adalet bakanının veya hükümetin bu yapıda evrensel hukuk gereğiyse gücünün, yetkisinin çok az olması gerekiyor.Tabloya bakıp yorumu siz yapın, adalet bakanının ve hükümetin yargı yapılanmasındaki gücünün şimdi önümüzdeki paketle karşılaştırdığımızda nasıl bir çelişki oluşuyorsa buyrun gösterin, evrensel hukuk ne diyormuş, hangi ülkenin yargı yapılanamsı evrensel hukuğu temsil ediyormuş söyleyin? Önümüzdeki paketi hangi ülkenin evrensel yargı yapılanmasıyla karşılaştırıp kıyasladığınızda evrensel hukuğa aykırı görüyorsunuz?Kesinlikle şu evrensel hukuğa aykırıdır, tartışmasız, dediğiniz durumu gerekçesiyle söyleyin biz de bilelim. Daha önce de dedim evrensel hukuğa aşikar aykırı bulunsaydı Anayasa mahkememiz- şu an bağımsız ya, hukuki kararlar veriyor ya-herhalde sizin gibi düşünür bu şekil bir değişiklik işte evrensel hukuğun şu maddesine aykırıdır der, iptal ederdi,etti mi?Peki siz hangi gerekçeyle getirilecek yapının, tamamıyla hukuk dışı, demokrasi dışı olduğunu savunuyor, hayır diyen hukukçuları hukuk çerçevesinde görüyor, hayır diyen bilimadamlarını AKP yandaşı olmakla suçluyorsunuz? Sayın Süheyl Batum bilimsel konuşuyor, hayırı bilimseldir, evet diyen profösörler bilim dışı konuşuyor, siyasi yandaşlık yapıyor düşüncenizin sizin düşünceniz olmadığını hukuki bilimsel bir kaynak göstererek çürütün. Hayır denirse hukuki, bilimsel oluyor; evet denirse hukuk dışı, bilim dışı oluyor neye göre? Muhabbetle...
-
YETMEZ AMA EVET...DİYORUZ!
Benim meselem Burhan Kuzu mu iyi bilimadamıdır, Süheyl Batum mu meselesi değil Sayın politika.Bir bilimadamı bir siyasi partili sıfatı taşıyorssa, taşımaya başlamışsa bilimin yanında siyaset de yapıyor demektir, yapabilir de kimse de bir şey demez.Sayın Süheyl Batum'un söyledikleri taşıdığı siyasi kimlikten soyutlanıp algılanamaz, hangi partinin profösörü konuşursa konuşsun, partisi adına konuşuyor demektir, temsil ettiği bir ideoloji vardır yani yandaştır. Benim profösörüm bilim adına konuşuyor seninki partizanlık yapıyor gibi komik tartışma baştan absürt, faydasız, sığ bir tartışma zaten. Sayın Süheyl Batum bilim adına konuşuyor deyip ''Hayır'ını bilimsel göstermeye çalışmak, Süheyl Batum dışında Akp'li olmayan ''Evet''çi profosörleri bilimdışılıkla suçlamak partizanlıktırk daha önce de dediğim gibi. Bu ülkede tek evrensel hukuğu doğru bilen, evrensel hukuk adına tek konuşmacı, sözü dikkate alınması gereken CHP'li Süheyl Batum mudur?Süheyl batum doğru, onun gibi düşünenler doğru, onun gibi düşünmeyenler profosörler bilim dışı, AKP yandaşı gibi bir mantığa fazla da söylenecek bir şey yok. Ben Süheyl Batum'un siyasi kimliği olduğu için sözüne itibar edilmez gibi bir mantık çıkarmadım.Süheyl Batum'un bir bilim adamı olması onun temsilcisi olduğu bir siyasi partinin görecelilik değeri taşıdığı, bu görecelilikten de kendisinin nasibini aldığı gerçeğini yalanlamaz. Ergenekon davasında ortaya çıkan hukuksuzluktan dem vuranlar, kendini hukuk savunucusu zannedenler daha tamamlanmamış bir davanın en başında kendi yargılarını ortaya koyup ''Bunlar vatanseverdir, bunlar şerefli insanlardır, bunlar darbeci olamaz...'' tarzında düşünceleri davaya karşı savunmanın da hukuki olmadığından işlerine gelmediği için haberleri yok galiba.Hem hukuğu savunacaksın, hem hukuk dışı davranacaksın sonra da senin söylediklerine herkes inanacak. Ergenekon davasında her iki taraf da hukuğu kendi için savunmaktadır bu kadarını söyleyim. Muhabbetle...
-
YETMEZ AMA EVET...DİYORUZ!
Benim meselem Burhan Kuzu mu iyi bilimadamıdır, Süheyl Batum mu meselesi değil Sayın politika.Bir bilimadamı bir siyasi partili sıfatı taşıyorssa, taşımaya başlamışsa bilimin yanında siyaset de yapıyor demektir, yapabilir de kimse de bir şey demez.Sayın Süheyl Batum'un söyledikleri taşıdığı siyasi kimlikten soyutlanıp algılanamaz, hangi partinin profösörü konuşursa konuşsun, partisi adına konuşuyor demektir, temsil ettiği bir ideoloji vardır yani yandaştır. Benim profösörüm bilim adına konuşuyor seninki partizanlık yapıyor gibi komik tartışma baştan absürt, faydasız, sığ bir tartışma zaten. Sayın Süheyl Batum bilim adına konuşuyor deyip ''Hayır'ını bilimsel göstermeye çalışmak, Süheyl Batum dışında Akp'li olmayan ''Evet''çi profosörleri bilimdışılıkla suçlamak partizanlıktırk daha önce de dediğim gibi. Bu ülkede tek evrensel hukuğu doğru bilen, evrensel hukuk adına tek konuşmacı, sözü dikkate alınması gereken CHP'li Süheyl Batum mudur?Süheyl batum doğru, onun gibi düşünenler doğru, onun gibi düşünmeyenler profosörler bilim dışı, AKP yandaşı gibi bir mantığa fazla da söylenecek bir şey yok. Ben Süheyl Batum'un siyasi kimliği olduğu için sözüne itibar edilmez gibi bir mantık çıkarmadım.Süheyl Batum'un bir bilim adamı olması onun temsilcisi olduğu bir siyasi partinin görecelilik değeri taşıdığı, bu görecelilikten de kendisinin nasibini aldığı gerçeğini yalanlamaz. Ergenekon davasında ortaya çıkan hukuksuzluktan dem vuranlar, kendini hukuk savunucusu zannedenler daha tamamlanmamış bir davanın en başında kendi yargılarını ortaya koyup ''Bunlar vatanseverdir, bunlar şerefli insanlardır, bunlar darbeci olamaz...'' tarzında düşünceleri davaya karşı savunmanın da hukuki olmadığından işlerine gelmediği için haberleri yok galiba.Hem hukuğu savunacaksın, hem hukuk dışı davranacaksın sonra da senin söylediklerine herkes inanacak. Ergenekon davasında her iki taraf da hukuğu kendi için savunmaktadır bu kadarını söyleyim. Muhabbetle...
-
YETMEZ AMA EVET...DİYORUZ!
Süheyl Batum bilgisine,birikimine saygı duyduğum bir bilimadamı.Gelin görünki siyaset pozitif bilimin ortaya koyduğu kanunlar kadar nesnel,genel geçer, tartışmasız doğrular alanı değil.Siyasetin de bilimi var tabiatıyla; ama hiçbir bilim şunu söylemiyor:''Şu siyasi ideoloji su götürmez bir gerçekliğe sahip ideolojidir.'' Sayın Süheyl Batum'un ''Hayır''ının evrensel hukukta tartışılmaz gerekçeleri var mıdır?Paket evrensel hukuğa aykırıysa Anayasa mahkemesindeki profösörler bunu nasıl görmemiştir, bu derece hukuğa aykırı olan bir paketi?Bugünkü Anayasa mahkememiz hala AKP'nin güdümüne girmemiş yapıdadır, diye biliyoruz, ki bundan sonrası için kuşkularımız var.Burdan Anyasamahkememizin verdiği her karar evrensel hukuğa uygundur kararı çıkmasın.Ama bugün bu yapısının bozulmaması için hayır denmesi gerekiyor deniyor.Bugünkü bozulmamış yapısının ortaya koyduğu karara değer vereceksek, Anayasa mahkemesi bugünkü haliyle bu pakete hayır dememiştir, refaranduma gidebilir demiştir, hukuğa uygundur demiştir. Şimdi bu noktada bir çelişki yok mu?Sayın Süheyl Batum bu paketi hukuki bulmuyor, gerekçelerini evrensel hukuk temelinde gerekçelendiriyor.Anayasa Mahkemesi bu durumda evrensel hukuğa aykırı bir karar ortaya koymuştur.Peki kime güveneceğiz şimdi?Mahkeme verdiği kararla bu paketi desteklemiş, hukuki bulmuş olmuyor mu? Muhabbetle...
-
YETMEZ AMA EVET...DİYORUZ!
Kafamızı taşlara vura vura ilerliyoruz Sayın yılmaz.Bütün insanları mutlu edebilmek tabiki mümkün değil.İnsanız kusurluyuz, hatalarımız çok yaşadıkça, tecrübe ettikçe anlıyoruz.Türkiye de demokratikleşme sürecinde çok sıkıntı çekti,çok badireler atlattı.Demokrasi bir değer, kültürel bir değer, zaman bu değerin en önemli harcı.Demokrasi sancılı bir gebelik, zor bir doğum.Bugün geldiğimiz 2010 yılında azımsanmayacak bir demokrasi tecrübemiz var.Bu zaman zarfında kırık dökük de olsa bu değer insanımız tarafından içselleştirilmeye başladı, demokrasiyi anlamaya, algılamaya başladık bu süreçte.Bu algılamada, demokrasiyi anlamada yanlışlarımız, demokrasiye uymayan değer yargılarımız yok mu var.Ama şurası bir gerçekki demokrasi tecrübemizi geldiği şu noktadan kimki demokrasiye ters bir yönde götürmeye çalışırsa bunu yapabilmek için arkasında büyük bir güç olarak halkı bulamayacak.Yani hiçbir iktidar halka rağmen, halkı saf dışı bırakarak bu noktadan sonra demokrasiyi bugünkü çıtasından geriye götürecek gücü elde edemez, desteği bulamaz.Halkımız geriye gidelim demiyor, daha demokratik, kendini daha değerli hissettiği, daha özgür bir sistemde yer almak, bunun çatısı altında birlikte yaşamak istiyor, istemeyen bir gürüh da var tabi. Toplumun genelinin bu isteğine partiler cevapsız kalamaz.AKP buna cevap veremezse, halkın sahip çıktığı mevcut sistemdeki kendine fayda getiren değerlerini mevcuttan daha geriye götürmeye kalkarsa AKP'ye verilen kredi de o noktada geri alınmaya başlar ve alınır.AKP'nin Anayasa değişikliği paketi şu an halka ne fayda sağlayacak tam manasıyla bilmiyoruz.Dediğiniz gibi bu paket mevcut yapıdan daha da geriye götürürse, halka fayda sağlamaz, milleti huzursuz edecek bir yapı ortaya çıkarsa yine cevabı halk verecek.Bir partinin kurduğu sistem halk tarafından desteklenmiyorsa o yapı ayakta kalamaz zaten.Yargı bu paket eğer geçerse daha kötü sonuçlar veren bir yapıya bürünürse herhalde halk, oh ne güzel yargısürekli sorun üretiyor,hukuk kalmadı, demokrasi törpülendi demeyecek . Bir yere kadar kandırabilirsin o da sonsuza dek değildir, kandırıyorsan eğer. Muhabbetle...
-
YETMEZ AMA EVET...DİYORUZ!
Kafamızı taşlara vura vura ilerliyoruz Sayın yılmaz.Bütün insanları mutlu edebilmek tabiki mümkün değil.İnsanız kusurluyuz, hatalarımız çok yaşadıkça, tecrübe ettikçe anlıyoruz.Türkiye de demokratikleşme sürecinde çok sıkıntı çekti,çok badireler atlattı.Demokrasi bir değer, kültürel bir değer, zaman bu değerin en önemli harcı.Demokrasi sancılı bir gebelik, zor bir doğum.Bugün geldiğimiz 2010 yılında azımsanmayacak bir demokrasi tecrübemiz var.Bu zaman zarfında kırık dökük de olsa bu değer insanımız tarafından içselleştirilmeye başladı, demokrasiyi anlamaya, algılamaya başladı.Bu algılamada, demokrasiyi anlamada yanlışlarımız, demokrasiye uymayan değer yargılarımız yok mu var.Ama şurası bir gerçekki demokrasi tecrübemizi geldiği şu noktadan kimki demokrasiye ters bir yönde götürmeye çalışırsa bunu yapabilmek için arkasında büyük bir güç olarak halkı bulamayacak.Yani hiçbir iktidar halka rağmen, halkı saf dışı bırakarak bu noktadan sonra demokrasiyi bugünkü çıtasından geriye götürecek gücü elde edemez, desteği bulamaz.Halkımız geriye gidelim demiyor, daha demokratik, kendini daha değerli hissettiği, daha özgür bir sistemde yer almak, bunun çatısı altında birlikte yaşamak istiyor, istemeyen bir gürüh da var tabi. Toplumun genelinin bu isteğine partiler cevapsız kalamaz.AKP buna cevap veremezse, halkın sahip çıktığı mevcut sistemdeki kendine fayda getiren değerlerini mevcuttan daha geriye götürmeye kalkarsa AKP'ye verilen kredi de o noktada geri alınmaya başlar ve alınır.AKP'nin Anayasa değişikliği paketi şu an halka ne fayda sağlayacak tam manasıyla bilmiyoruz.Dediğiniz gibi bu paket mevcut yapıdan daha da geriye götürürse, halka fayda sağlamaz, milleti huzursuz edecek bir yapı ortaya çıkarsa yine cevabı halk verecek.Bir partinin kurduğu sistem halk tarafından desteklenmiyorsa o yapı ayakta kalamaz zaten.Yargı bu paket eğer geçerse daha kötü sonuçlar veren bir yapıya bürünürse herhalde halk, oh ne güzel yargısürekli sorun üretiyor,hukuk kalmadı, demokrasi törpülendi demeyecek . Bir yere kadar kandırabilirsin o da sonsuza dek değildir, kandırıyorsan eğer. Muhabbetle...
-
YETMEZ AMA EVET...DİYORUZ!
Şimdi CHP'li Prof.Dr. Süheyl Batum Anayasa paketine hayır derken gerekçelerini hiçbir bilim adamının inkar edemeyeceği, nesnel, ideoloji üstü gerekçelere mi dayandırıyor, yani Sayın profösör konuşurken ben bilim adına mı konuşuyorum diyor, CHP'li bir bilim adamı olarak mı konuşuyor?Sayın profosör kimin yandaşlığını yapmış oluyor bilimin mi, CHP'nin parti görüşünün mü? Sayın profosörün siyaset üstü konuştuğunu mu düşünüyorsunuz?Burhan Kuzu ne kadar partizan ise Süheyl Batum da o derece partizandır, Burhan Kuzu ne kadar yandaş ise Süheyl Batum da o derece yandaştır, burda bir tarafın profösörünü yandaş, partizan göstermeye çalışmak, diğer tarafın profösörünü bilimsel, nesnel davranıyormuş gibi ifade etmek ancak partizanlıkla, yandaşlıkla açıklanır.Bilimadamı bir ideoiojinin savunucusu olmuşsa, bir siyasi parti kimliği taşımaya başlamışsa, bilimin siyaset felsefesini yapmaya başlamış demektir, yapablir en doğal hakkıdır ama o profosör artık bir ideolojinin(bilimin değil) savunucusudur ve bilimini siyasi ideolojisinin hizmetine verir. Anayasa mahkemesinin üye sayısı 11 mi olsun, 17 mi olsunun birbirine bilimsel kesinlik, doğruluk bağlamında üstünlüğü, yanlışlığı ispatlanamaz.17 üyenin üçünü meclis seçsin mi seçmesin minin bilimsel doğruluk bağlamında bilimsel değişmez bir ilkesini bulamazsınız.Bulursanız bunun siyaseti yapılmaz zaten. Batı ülkelerinin hepsinde bilimsel tek tip Anayasa mahkemesi yapılanması mı var?Orda da bilimadamları var bu işi bizden daha iyi biliyorlar, tecrübeli oldukları için.Tek tip sistem mi geliştirmişler bu mesele de?Anayasa paketinde getirilecek değişikliğin bilimsel yanlışlığını ispatlayacak biri varsa buyursun ispatlasın... Muhabbetle...
-
YETMEZ AMA EVET...DİYORUZ!
Mantığınız gerçekten çok komik Sayın politika.Profosörler AKP'li olamaz neden, neden başka bir partili olunca sorun olmuyor da AKP'li olunca sorun oluyor?Nasıl bir anlayışınız var anlamakta güçlük çekiyorum kusura bakmayın? Muhabbetle...
-
YETMEZ AMA EVET...DİYORUZ!
CHP'li olsaydı sorun olur muydu acaba? Muhabbetle...
-
YETMEZ AMA EVET...DİYORUZ!
Silivri'de yapılan hukuksuzluk, suçlarının uzun süre ne olduklarını bilmeden yatan insanların olması, tutukluk sürelerinin hukuk dışı uzamış olması türünden hukuksuzluklar.Evet bunlara hukuksuzluk diyeceğiz, bu durumun yandaşı olmayacağız, hukuk dağıtmayan bir sistemden bize de hukuk düşmez bunu bileceğiz, ama bu hukuksuzluklar var diye de Ergenekon davası baştan hukuk dışı bir davadır, toplanan delilleri görmezlikten gelip hukuki süreci işleyen bir davaya en başından bunlar suçsuzdur tavrını takınmak,sonra birilerinin kalkıp avukatlığını üstlenmesi ne kadar yanlışsa, birilerinin de kalkıp savcılığını üstlenmesi aynı derece yanlıştır.Ay ışığı, Sarıkız,İnternet Andıcı, AKP'yi bitirme planlarını, Danıştay saldırısını, Balyoz planlarını delil olarak algılamasın mahkeme, hepten çöpe atalım, baştan yalan diyelim o zaman baştan bunlar suçludur diyenler gibi.Bu mudur hukuki duruş, hukuktan yana olma.Kalksınlar ''Bunlar iyi çocuklardır, kağıt parçası...'' türünden açıklamalar yapılsın davaya en üst mevkiden yönlendirici bir üslupla sahip çıkılsın, Ferhat Sarıkaya bir iddianame hazırladı diye sorgusuz, sualsiz işinden atılsın bunlara hukuki diyelim bize dokununca ucu hukuksuzluk yapılıyor diye feryat edelim, sonra da sadece hukuğun yanında yer aldığımızı, kişilerin yanında olmadığımızı birbirimize inandırmaya çalışalım.Hukuksuzluk dün vardı bugün de var, devam ediyor. Birgün hepimiz sadece kendi düşüncemiz için değil herkes için hukuğu, hukuksuzluğu savunmaya başlarsak o zaman düzelir bu sistem.Anayasa Mahkemesi her aldığı kararda ortalığı biribirine katsın, içeri girdik, bundan sonra da ne olur bilmem desin, bir mahkemenin tutukladığı adamı nöbetçi savcı gelsin hemen bıraksın biz de hukuksuzluk var ama sadece bizim adamlara hukuksuzluk yapılıyor diyelim. Kimse yargımızın dün bağımsız olduğuna inanmıyordu bugün de inanmıyor.Ne olacak peki, dediğim gibi biz toplum olarak yukardakiler de bu ülkeyi yönetenler olarak hep birlikte kendi hukuğu değil de bütün insanlar için siyasi ideoloji üstü hukuğu savunma konusunda birleşirse biz de o zaman onun savcısını, bunun savcısını tartışmayız, Anayasa mahkemesini kalemiz gibi görmez, birileri kalemizi fethetmeye çalışıyor mantığıyla bu işi tartışmayız.Sadece ve sadece hukuğu tartışırız o zaman gelirse. Muhabbetle...
-
YETMEZ AMA EVET...DİYORUZ!
Evet demek yukarda yazdıklarınıza evet demek değildir.Hayır demek de demokrasiye, bağımsız hukuğa, ekonomik kalkınmaya, milli birliğe, vatanın bütünlüğüne evet demek değildir. Doğrudur paket, pakette olan maddelerin ötesinde bir anlam içeriyor.Siz bu anlamı, yolsuzlukların devamı, yargının bağımsızlığının(!) yok edilmesi, vatanın bölünmesi şeklinde algılayabilirsiniz.Büyük bir kitle de mevcut jakoben sistemin değişim adımı olarak görüyor... Muhabbetle...
-
YETMEZ AMA EVET...DİYORUZ!
Doğru evetçiler şunlara evet diyecek, pakette şunlar var yani:Daha fazla yolsuzluk yapılacak, ekonomi daha da kötüye götürülecek Atatürkçülükle mücadele edilecek, Türklükle mücedele edilecek, vatan bölünecek, Kürtlere bir kısmı tahsis edilecek,iktidar padişahlığını ilan edecek,kimse artık hiçbir fikrini söyleyemeyecek,demokrasiden uzaklaşılacak, hukuksuzluk hüküm sürecek, dini değerler kullanılacak v.s vs... Evet diyecekler paketteteki bu maddelerin çok faydalı olduğunu düşünüyorlar, bir bildikleri var galiba? Hayırcıların hayır dedikleri paket bu olsa gerek, evetçilerin evet dedikleri paket bu mu? Sanki insanlar demokrasiden uzaklaşmaya, birinin oruç tutmuyor diye dövülmesinin hükümet potikası haline gelmesi için, yargının bağımlı hale getirilip milletimize kan ağlatması için, yolsuzlukların devamı için evet diyecekler? Evetçilerin en çok ümit besledikleri nokta, bu paketle olanlar devrim niteliğinde asla değil, darbe Anayasasıyla hesaplaşama falan da değil ama bir kapı açılacak, bir hava oluşacak bu paketin geçmesiyle, niçin daha fazla değişim için, daha fazla demokratikleşme için, oluşacak bu hava AKP'ye sorumluluk yükleyecek, ülkeyi geriye götürmek için değil, demokratikleşme yolunda daha fazla adım atması için. Ergenekon davasındaki hukuksuzlukları, insan hakları ihlallerini hukuk adına, insanlık adına kimse tasvip edemez.Hukuk hepimize lazım; gelin görün ki bir dilim baklava hırsızlığı davasının yıllarca sürdüğü yargı sistemimizde Ergenekon gibi bir davada sistemimİzin hukuk dağıtmadaki yetersizliği yüzünden sayısız hukuk ihlalleri oluyor. Gerçekten hukuksuzluktan, hukuk ihlallerinden dem vuranlar bu davaya bakış açısı geliştirirken samimi iseler, hukuk taraftarı, ideolojik tavır üstü insan hakkı savunucusu iseler en başta hukuğa sahip çıkarlar, orda yargılanan insanların kimliğine değil.Daha düne kadar hiçbir hukusuzluktan dem vurmayanlar silahlaştırılmış hukukğun namlusu kendilerine dönünce hukuksuzluktan şikayet etmeye başladılar.Evet şikayet edilmeli hukuksuzluktan ama herkes için hukuktan. Muhabbetle...
-
YETMEZ AMA EVET...DİYORUZ!
Halk uyuyor, uyutuluyor argümanını CHP kimseye bırakmaz müsterih olun. BDP'nin aslında evetçi olduğu, belli olmasın diye AKP'nin siyasetine karşı durduğunu, desteklemediğini her fırsatta bangır bangır bağırarak söylüyor olması düşünceniz, BDP paketi boykot ediyor, dolayısıyla desteklemiyor, hayırcılara daha yakın düşüncesinden katbekat daha inandırıcı hakikaten. Yumurtaya gelince aşırıya kaçmamak şartıyla yemek de fayda var, yumurtlarken bağırmayan tavuk yoktur kanımca. Muhabbetle...
-
YETMEZ AMA EVET...DİYORUZ!
Halk uyuyor, uyutuluyor argümanını CHP kimseye bırakmaz müsterih olun. BDP'nin aslında evetçi olduğu, belli olmasın diye AKP'nin siyasetine karşı durduğunu, desteklemediğini her fırsatta bangır bangır bağırarak söylüyor olması düşünceniz, BDP paketi boykot ediyor, dolayısıyla desteklemiyor, hayırcılara daha yakın düşüncesinden katbekat daha inandırıcı hakikaten. Yumurtaya gelince aşırıya kaçmamak şartıyla yemek de fayda var, yumurtlarken bağırmayan tavuk yoktur kanımca. Muhabbetle...
-
YETMEZ AMA EVET...DİYORUZ!
O kadar uzağa gitmeye gerek yok, bizim ülkemizde örnek verebileceğimiz hem de birden fazla Randi var.Herkesin Randi'si kendine... Muhabbetle...
-
YETMEZ AMA EVET...DİYORUZ!
O kadar uzağa gitmeye gerek yok, bizim ülkemizde örnek verebileceğimiz hem de birden fazla Randi var.Herkesin Randi'si kendine... Muhabbetle...
-
YETMEZ AMA EVET...DİYORUZ!
Darbeyi olması gerekiyordu,oldu düsturuyla savunurken ilginç bir mantık geliştiriyorsunuz.Şimdi bu ülkenin ABD ya da Sovyetler tarafından işgal edilmesini engelleyen darbe mi oldu diyorsunuz?Ülkede karışıklık vardı ABD'ye ya da Sovyetlere müdahale etme hakkı doğmuştu buna engel olmak için darbe yapıldı değil mi?ABD'nin Irak'a müdahalesine engel olmak için Irak'ta darbe mi olmalıydı?Evet bir darbe olsa da ABD'nin kuklaları orda başa gelmiş olsaydı ABD suya sabuna dokunmadan bu işi halletmiş olacaktı. Eee ABD bazen ülkelelerde uzaktan kontrol yöntemini deniyor bazen de fiili müdahale için ortam hazırlayıp, bilffil kendi giriyor ülkeye. Yukarda 80 darbesi için savunduğunuz, darbe için geliştirdiğiniz olumlu fikri savunan bir siyasi görüş var mı?Ya da bunu halka bu şekilde analatabilecek,darbeye karşıyız ama 80 darbesi ülkemize faydalı olmuştur diyebilecek biri? Mesele de bu zaten?Birileri bu ülkenin ancak darbe tehditiyle, darbecilerin kurduğu baskıcı rejimle ayakta kalabileceğini, demokrasiyi bu anlayışla tesis edebileceğini savunuyor. Muhabbetle...
-
YETMEZ AMA EVET...DİYORUZ!
Bilimsel toplu hipnozo karşı etki altında kalmamanın bilimsel formülünü bulmuş olmalısınız ki hipnoz sizi etkisi altına alamamış, uyutmamış.Ne hikmetse CHP, MHP VE BDP de bu hipnozdan etkilenmemişler.BDP'ye bu formülü hangi parti verdi acaba merak ettim ve niçin verdiler o daha da bir merak konusu... Referandum sürecinde bugünkü tabloda AKP de dahil bütün partilerin üslubu bozulmuş vaziyette, bütün bu partiler kullandıkları ergümanların ağır sorumluluğu altında kalacaklar yarın referandumdan sonra.AKP de CHP de, MHP de, BDP de ve diğer bütün partiler de günü kurtarmanın peşinde.Evetin hayırın, boykotun bir anlamı olacak.Kim neyi savunuyorsa aldığı cevap karşısında halka bu cebavın kendi için ne anlama geldiğini anlatmak zorunda ve ona göre tavır almak zorunda. Halk ben uyanığım derse, hayır kardeşim sen uyuyorsunu savunmak, karşındakini anlamayan, aptal yerine koymaktır manasını taşıyacak, tabi bunu bile anlamayanlar çıkacak. Halk uyuyor bir biz uyanığız mantığı üzerinden yürütülen siyaset, ya da aydınlatma en basit doğruları bile karşındaki insana anlatmada iletişimin en temel unsuru karşındakine değer verme unsurunu tehlikeye atan sonucu baştan belli bir yaklaşım.Ben evet dedim diye biri bana sen uyuyorsun kardeşim gibi tavırla yaklaşacak ben de'' Abi ne kadar da doğru söyledin, büyüğümsün, benden daha derin bilgiye sahipsin anlat da şu cahili bu uykudan uyandır.'' diyeceğim.Senin benden üstünlüğün ne onu bir söyle hele, ya da ispatla da ab vallahi uyuyormuşum sağol, beni cahil görmekte haklıymışsın diyeyim. Bu nasıl bir mantık, hayırcıların gözü açık, evetçiler uyuyor.Böyle zannedenlerin uyanık olduğu konusunda bir bilimsel teori mi geliştirildi yoksa? Herkesin gerekçesi kendi mantığında doğru.Ben çayı severim, sen kolayı seversin. Muhabbetle...
-
YETMEZ AMA EVET...DİYORUZ!
Bilimsel toplu hipnozo karşı etki altında kalmamanın bilimsel formülünü bulmuş olmalısınız ki hipnoz sizi etkisi altına alamamış, uyutmamış.Ne hikmetse CHP, MHP VE BDP de bu hipnozdan etkilenmemişler.BDP'ye bu formülü hangi parti verdi acaba merak ettim ve niçin verdiler o daha da bir merak konusu... Referandum sürecinde bugünkü tabloda AKP de dahil bütün partilerin üslubu bozulmuş vaziyette, bütün bu partiler kullandıkları ergümanların ağır sorumluluğu altında kalacaklar yarın referandumdan sonra.AKP de CHP de, MHP de, BDP de ve diğer bütün partiler de günü kurtarmanın peşinde.Evetin hayırın, boykotun bir anlamı olacak.Kim neyi savunuyorsa aldığı cevap karşısında halka bu cebavın kendi için ne anlama geldiğini anlatmak zorunda ve ona göre tavır almak zorunda. Halk ben uyanığım derse, hayır kardeşim sen uyuyorsunu savunmak, karşındakini anlamayan, aptal yerine koymaktır manasını taşıyacak, tabi bunu bile anlamayanlar çıkacak. Halk uyuyor bir biz uyanığız mantığı üzerinden yürütülen siyaset, ya da aydınlatma en basit doğruları bile karşındaki insana anlatmada iletişimin en temel unsuru karşındakine değer verme unsurunu tehlikeye atan sonucu baştan belli bir yaklaşım.Ben evet dedim diye biri bana sen uyuyorsun kardeşim gibi tavırla yaklaşacak ben de'' Abi ne kadar da doğru söyledin, büyüğümsün, benden daha derin bilgiye sahipsin anlat da şu cahili bu uykudan uyandır.'' diyeceğim.Senin benden üstünlüğün ne onu bir söyle hele, ya da ispatla da ab vallahi uyuyormuşum sağol, beni cahil görmekte haklıymışsın diyeyim. Bu nasıl bir mantık, hayırcıların gözü açık, evetçiler uyuyor.Böyle zannedenlerin uyanık olduğu konusunda bir bilimsel teori mi geliştirildi yoksa? Herkesin gerekçesi kendi mantığında doğru.Ben çayı severim, sen kolayı seversin. Muhabbetle...
-
YETMEZ AMA EVET...DİYORUZ!
Saygı duymanıza saygı duyuyorum.Herhalde şunlara saygı duyuyorsunuzdur: 650.000 kişi göz altına alındı. 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı. 7 bin kişi için idam cezası istendi. 517 kişiye idam cezası verildi. Haklarında idam cezası verilenlerden 50'si asıldı (26 siyasi suçlu, 23 adli suçlu, 1'i Asala militanı). İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis'e gönderildi. 71 bin kişi TCK'nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı. 98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı. 388 bin kişiye pasaport verilmedi. 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı. 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı. 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti. 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü. 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi. 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı. 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu. 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi. 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi. Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi. 31 gazeteci cezaevine girdi. 300 gazeteci saldırıya uğradı. 3 gazeteci silahla öldürüldü. Gazeteler 300 gün yayın yapamadı. 13 büyük gazete için 303 dava açıldı. 39 ton gazete ve dergi imha edildi. Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi. 144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü. 14 kişi açlık grevinde öldü. 16 kişi -kaçarken- vuruldu. 95 kişi -çatışmada- öldü. 73 kişiye -doğal ölüm raporu- verildi. Üstün hizmet madalyası almak için fazlaca fiil var burda, saygı duymak için de. Muhabbetle...