
FUZULİ
Φ Üyeler-
İçerik Sayısı
1.980 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
5
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
FUZULİ tarafından postalanan herşey
-
Yargıyla ilgili ne yapmalı ki iyileştirme yapmış olsun Sayın demirefe?Yargının iş yükünü azaltmak için donanımlı adalet sarayları yaptırıyor,bilgisayar sayısını çoğaltıyor, hakim sayısını da artırdılar bildiğim kadarıyla.Herkes yargıda ciddi bir reformun yapılması noktasında hemfikir.Bugüne AKP'nin yaptıklarını iyi adım olarak gören hatta az deyip eleştiren azımsanmayacak sayıda insan var, bunun yanında AKP'yi önceki durumdan daha kötüye götürdü şeklinde düşünüp, yargıyı kendine bağımlı hale getiriyor diyen de... Hizbullahçıların serbest bırakılmasına gelince sadece sizin gibi düşünen yok çok farklı bakış açıları var bu konuda da.Hangisi doğru acaba.Bu konunun tartışılmayacak olan yanı ise cinayet işlemiş suçluların yargılama sonuçlandırılmadan ödül gibi serbest bırakılmış olmaları ve vicdanların sızlaması, adalete olan güvenin acı bir şekilde tekrar sarsılması.Farklı bakış açıları var demiştim oradan devam edeyim.Sizin algınıza göre AKP bunlar için özel yasa hazırladı, bilinçli olarak bu adamları saldı, dolayısıyla AKP yaptığı yasa değişikliğiyle yargıyı iyileştirmemiş oldu, kötüye götürmüş oldu.Hizbullaçıları bu konuya bulaştırmadan yorum yapacak olursak tutukluluk süresinin 10 yıl olması bu sürenin hukuki, vicdani olmadığı yönünde büyük oranda fikir birliği var ki bu süre AİHM'e göre iki yılmış.Yapılan değişiklikle bu 10 yıl olan süre iki yıla indirilmiş,davanın durumuna göre bazı unsurlara göre de en fazla 5 yıl yapılmış veya 6 yıl her neyse, yani süre kısaltılmış.Bu şimdi doğru mudur yanlış mıdır hukuk açısından, ileri bir adım mıdır geri bir adım mıdır anlamı size kalmış. Devam edecek olursak şu yorumu yapan da var:Bu yasa değişikliği 2005'ten beri biliniyordu 2011 öncesinde uygulamaya konulacaktı lakin sarktı üstünden beş yıl geçti bugün uygulamaya konuldu.Yargıtay bunu biliyordu, bunu bilmesine rağmen Hizbullahçılarla ilgili davayı öne almadı, önlemini almadı bugünlerin yaşanmasında üstüne düşeni yapmadı.Niçin böyle davrandığı konusunda da şöyle bir yorum var.Bu durum AKP'nin halk nazarında itibarini kaybetmesine sebep olacak bir durum olduğu için,AKP'ye karşı ciddi bir eleştiri alanı açtığı için bilinçli davranıldı. Şimdi Sayın demirefe sizin yorumunuzla bu yorum arasında doğruluğu ağır basan hangisi nasıl anlayacağız?Hislerimizle hareket edersek kendi fikrimize delil bulmak gördüğünüz gibi hiç de zor değil. Kendi pencerenizden gördüğünüzü tek doğru zannına kapılma yanılgısına düşüyorsunuz Sayın demirefe.Determinizmin kesinleşmemiş kesinlik algısının etkisinden olabilir, kesin değil... Muhabbetle...
-
Haşim Kılıç İBDA-C üyesidir, hangi mahkemenin kararı Sayın politika neye dayanarak bunu kesin bir dille ifade ettiniz açıklanması gereken önemli bir konu. CHP milleti sokağa dökülmeye davet etti bunu demokratik bir hakkı kullanmaya çağrıdır şeklinde iyi niyetle değerlendirebiliriz; lakin Atatürk2ün Bursa Nutuk'uğuna(!) atıfta bulunarak yani aşikarca herkesi hükümete karşı darbe yapmaya teşvik etmek Anayasa'mızca suç bildiğim kadarıyla.Siz Erdoğan'ın cuma namazından ''Bakın ben Müslümanım bana oy verin.'' anlamını çıkartıyorsanız bir başkası da sizin gibi düşünüp CHP için ''Bakın ben darbeciyim, darbe yapılmasını istiyorum, buyrun darbeye.'' anlamını çıkarabilir. Muhabbetle...
-
Kendiniz yazıyorsunuz kendiniz oynuyorsunuz Sayın demirefe.Said Nursi'nin pek sevdiğim üstat olduğunu hangi ileri görüşünüzle algıladınız pek bir merak ettim.Said Nursi'den alıntı yaptığınız cümlenin anlamını biliyorum, bilmeme ihtimalini düşünecek kadar düşünceli olduğunuz için ayrıca hatırlatmanızın zararı yok.''Determiniz''min gelecekte kesin doğruluğunun umudu içinde olduğunuzu söylemek yalan olmasa gerek.Yalansa bugün determinizm kesinliği kabul edilmiş bir bilimsel savdır, yasadır ne bileyim felsefedir diyebilmemiz lazım.Lablace'nin cini gelecekten haber verdi de biz mi duymadık?Eee ne deyim daha! Muhabbetle...
-
Yasal düzenlemeyle ilgili geriye götürdüğünü savunduğunuz örnek madde ya da yasa değişikliğine örnek vermemişsiniz Sayın demirefe.Benim benimseyemediğim nokta yapılan eleştirideki tek taraflı bakış açısı Sayın demirefe.Ben diyorum ki AKP de CHP gibi oynuyor oyunu.Sizin anlattıklarınızdan anladığım şu.AKP gelene kadar her şey güzeldi AKP her şeyi berbat etti.Yargı bağımsızdı, bağımlı oldu, demokrasi vardı geriye gitti, hukuk vardı çiğnendi.Benim de benimsemediğim bu tek taraflı bakış açısı.Ben böyle gelmiş böyle gider demiyorum gitmez de zaten.Amacımız siyaset üstü ülkemiz için demokrasi, ülkemiz için hukuk olursa sadece AKP'den başlamak eleştireye sığ kalır eleştiri ve inandırıcı olmaz Sayın demirefe.Prof. Dr. Doğu Erbil'i, Mehmet Barlas'ı,Mehmet Altan'ı,Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan'ı vb. AKP'ye karşı yaptıkları eleştiri de samimi bulurum siyaset üstü eleştirirler çünkü, dertleri bir siyasi görüşün doğruluğunu ıspatlamak, bir siyasi görüşü kabul ettirmeye çalışmak değildir, ilkeler üzerinden konuşurlar ben de anlamlı bulurum konuşmalarını. AKP'nin herkes tarafından ilkesel bağlamdaki yanlışlarına alkış tutmayacağız tabi, yanlışı varsa eleştireceğiz ama sırf AKP'yi beğenmediğimizden hiçbir yanlış yokmuş da AKP bu ülkede yanlış yapan tek partiymiş gibi konuşmak hiç de etkileyici olmuyor vallaha. Muhabbetle...
-
Bu anlattığınız durumu yargı bağımsızlığını yok eden AKP adımı olarak nitelemiştiniz yazınızda bu yapılan hangi yasal düzenlemenin maddesi, AKP bu değişikliği ne zaman yaptı söyler misiniz lütfen? Bu soruların eskiden de sorulduğunu anlatan hikayecilerimiz var, aynı sorula r hala soruluyor demek ki eskiden evet diyene ''hayır'' diyorlarmış şimdi evet diyene '' evet' demeye mi başlamışlar.Bu geriye gitmek, yargı bağımsızlığını yok etmek midir Sayın demirefe, ne değişmiş ki? Muhabbetle...
-
Yazdıklarımı bağlamından koparıp yorumlama yolunu seçtiğiniz için bambaşka anlamlar çıkarıyorsunuz Sayın demirefe.Kemalist kesim diye adlandırılan kesim YÖK'e AKP gelene kadar sahip çıkmış mıdır çıkmamış mıdır mesele bu?Bugün AKP YÖK'ün yönetiminde söz sahibi olduğu için, CHP'ye ters gelen iş yaptığı için ve AKP kaldıracağını söylediği için basit bir karşı siyasetle YÖK niçin kaldırılmıyorun siyaseti yapılıyor.AKP gelene kadar CHP sahip çıkıyordu yanılıyor muyum yüksek perdeden YÖK'e eleştiri getirdiklerini duymadım ben AKP gelene kadar.AKP'de iktidara gelene kadar yüksek perdeden YÖK'e karşı olduğunu dillendiriyordu, kaldıracağını söyledi, lakin iktidar oldu bu sefer de kendi sahiplendi, CHP'de tam tersi kaldırılması yönünde tavır belirledi.İnsan ne diyeceğini şaşıyor tabi tablo karşısında. Anlatmak istediğim CHP'nin her zaman YÖK karşıtıymış gibi siyaset belirlemediği, tutarsızlığı, taraflılığı.AKP de aynı... Muhabbetle...
-
Ben'' E muhtırayı beğendiğini söylüyor şu.'', şeklinde bir tabir kullanmadım yazımdan bu yorumu çıkaran sizsiniz, sorunuz anlamsız.CHP destek verdi dedim, siz destek vermediğini, beğenmediğini birinci ağızdan açıklayan birini bana söylerseniz yanıldığımı anlamama yardımcı olmuş olursunuz, kendi sorunuza da cevap vermiş olursunuz. Çarşafla ilgili olarak da soru sormadım cümleme bakarsanız soru cümlesi olmadığını görürsünüz. Osman Pamukoğlu'na ben de saygı duyarım, saygı duyarım ama Osman Pamukoğlu iktidar olursa YÖK'ü kesinlikle kaldıracak gibi bir yargının hissiyattan öte bir kesinlik içermediğini bilir bunu böyle söylemem. Yargının bağımsızlığı meselesi çok çok tartışma götürür mesele ki sürekli tartışılıyor zaten.Ne yaptılar ki bütün savcıları, hakimleri, mahkeme başkanlarını kendileri mi atamaya başladılar?Bağımlı yargıyı tekrar bağımlı mı yapmaya çalışıyorlar yoksa? Muhabbetle...
-
YÖK eleştirilirken kulak tıkayanların bugün kulakları açıldı, belki o zaman doktora gidecek paraları yoktu , duymuyorlardı bugün söylenileni duymaya başladılar eee buna kızılmaz tabi algılarından biri çalışmaya başladı geç de olsa...Yandaş medya tabiri benim hoşuma giden esprilerden biri, kullanan bütün ciddiyetiyle kullandığını söyledi mi daha bir komik oluyor bu espri.Beğenmediğin fikre yandaş medyadan okuduğunuz için böyle düşünüyorsunuz savunması komik olması yanıyla gerçekçi, savunma zayıflığı yanıyla da afaki. Doğrudur Büyükanıt'ı savunmadılar E Muhtıra'ya sahip çıktılar bu da Büyükanıt'ı desteklememektir değil mi, herhalde bu da espiri?AKP kızarken Büyükanıt'a CHP yer alıyordu tabi yanında.Çarşaf da ayrı komedi zaten çarşafa dolandılar buyrun siz çözün. İyi niyetli değişiklikten kastınız ne örneğin?Kim yaparsa iyi niyetli olur buyrun örnek verin?Osman Pamukoğlu mu diyeceksiniz?Ve bir de kesin YÖK'ü kaldırır diyorsunuz determinizmle mi hesapladınız bunu, nereden geliyor bu kesinlik, bilimsel mi duygusal mı? AKP kötüye doğru düzenleme yapıyormuş kanıtınız ne, siz misiniz sizin gibi düşünenler mi?Bir siyasetin doğruluğunun yanlışlığının mihenk taşı sizin düşünceniz olmasa gerek... Muhabbetle...
-
Siyasetimizde işine geldiğinde, senden olduğunda iyi; işine gelmediğinde,hoşuna gitmediğinde kötü anlayışının ortaya koyduğu komik, tutarsız tavırları çokça görüyoruz.Bunu herkes yapıyor bu ülkede ve daha komik olanı sergilenen tavrın farkında olunmayışı.AKP gelene kadar YÖK sorunsuz çalışan bir kurum bir güruh için AKP'yle birlikte değiştirilmesi gereken, kadrolaşmaya elverişli bir kurum olduğu anlaşıldı yine aynı grup için.E Muhtıra'ya imzasını atan Yaşar Büyükanıt büyük bir iş yapmış gibi sahiplenilirken bir de baktık ki sahiplenen aynı kişiler bir anda günah keçisi ilan ettiler.AKP başörtüsü meselesini sahiplenince laiklik karşıtı oldu CHP güya sahiplenmeye çalıştı bu konuyu rozet taktı, açıklama yaptı ama hiç de laiklik karşıtı olmadı niye olsun ki laikliğin terazisi kendi elinde, ondan sorulur(!) laiklik.AKP orduyla ilgili açıklama yaparken ordu yıpratılıyor oldu CHP orduyu eleştiriken ordu yıpratılmıyor oluyor ne ala.Ben eleştirim sen eleştiremezsin kimden aldıysa bu hakkı ya da nasıl bir haksa bu. AKP CHP'den farklı mı davranıyor hayır.Gelmeden önce YÖK kaldırılması, yeniden yapılandırılması gereken bir konuydu kendi geldi sorun bitti kendi açısından.E Muhtıra'da Yaşar Büyükanıt sert bir dille eleştirildi sonra ne hikmetse sahiplenildi.Orduyu kendileri de eleştirdiler şimdi sahiplenme tavrını sergiliyorlar.Al birini vur ötekine yani.Roller nasıl da değişti öyle! Niye değişmesin ki!Kurumlar sanki fethedilmiş, bir grubun sahiplendiği, tek bir düşüncenin kalesi gibi yapılandırılırsa o düşüncenin elindeyken her şey güllük gülistanlık olur oralar elinden çıktığında da basarsın yaygarayı yok efendim hukuk çiğneniyor yok efendim demokrasi de bu olmaz yok efendim kadrolaşma var.Eeee var tabi eee demokrasi yok tabi eee hukuk yok tabi.Kendin için hukuk, kendin için demokrasi dersen, benim adamım, benim kurumum dersen elinden gittiğinde de şikayet etmen çocuksu ve komik olur tabi. Bu sistemi AKP kurmadı kurulu sistemin içinde yer aldı ve bugün bu sistemin verdiği gücü kullanıyor.Bütün bugün duyduğumuz bu feryatlar demokrasi yokluğundan, hukuğun tesis edilemeyiş olmasından değil sahip olunan gücün elden gitmişolmasından.Bu gücü yine eline geçirse bu zatı muhteremler yine her güllük gülistanlık olur, her tarafta demokrasi olur, hukuksuzluktan bahsedilmez, kadrolaşma tartışması raflara kaldırılır.Kimse inanmıyor bunlara.CHP oyunu nasıl oynadıysa AKP'de aynı oynuyor.CHP samimi olsa kendi için değil bütün ülkenin faydası için demokrasiyi, hukuğu savunuyor olsaydı tutarlı olsaydı söyledikleri inandırıcı olurdu, Yok yine aynı CHP benim demokrasim, benim hukuğum, benim askerim, benim devletim.CHP bu mantıkla hareket ettiği için CHP'nin yaptığının aynısını farklı bir düşünceyle yapan AKP'yi eleştirmesi havada kalıyor, inandırıcı olmuyor.AKP CHP aynı kurallarla farklı düşünce zemininnde aynı oyunu oynuyorlar. Bu sisteme herkes alıştı ülkemizde.Birgn herkes kendi içn değil de herkes için demokrasi, hukuk,herkes için vatan, devlet diyebilirse o zaman değişmek zorunda kalır sistem ve kimse de kalkıp böyle garip tavırlar sergileyemez o zaman, benim ordum senin ordun, benim mahkemem, benim savcım, senin mahkemen komiklikleri yaşanmaz o zaman... Muhabbetle...
-
Bir partinin laik olması demek her türlü inanca eşit mesafede durması, bir inanç taşımaması demek değil herhalde!AKP seçmenine Allah'ın adıyla sizden oy istiyorum ve Müslüman olandan istiyorum diye mi sesleniyor?Bize oy veren Müslümandır oy vermeyen Müslüman değil midir, bize oy veren Cennet'e vermeyen Cehennem'e mi gidecek diyor?Bu ülkede İslam'ı savunan inançlı tek parti biz miyiz diyor?Nedir dini siyasete alet etmek önce bunun kesin bir tanımını yapmak lazım ki neyi neye göre tartıştığımızı bilelim.Başörtüsü meselesini AKP sahiplenince dini siyasete alet etmek oluyor kapatma davasına delil teşkil ediyor,başörtüsü yasa değişikliğine destek veren MHP dini siyasete alet etmemiş oluyor hiç de yadırganmıyor.Kara çarşaflı insanlara rozet takan CHP dini siyasete alet etmemiş oluyor- bir arada başörtüsü dağıtmıştı-AKP bunu yapsa suç unsuru olur, oluyor da.AKP inanç ayrımcılığı mı yapıyor yaptığı hizmette ya da siyasetinde, ama hareket ederken inanç değerlerine önem verdiğini gösteriyor. İstenen ne AKP'den laik olsun denirken gerçekten merak ediyorum. Bir siyasetçinin dürüst olup olmaması, eleştirilere tahammül edip edememesi,yolsuzluk yapıp yapmaması laiklikle ne kadar alakalı?Bu başka konu.İkisi de ayrı ayrı değerlendirilir tabi. Ölçü dediğiniz konularda herkes aynı sonuca varmıyor işte Sayın demirefe.Siyaset ülkemizde aşk derecesinde hissedilen, duygusal yanı ağır basan bir konudur insanımız için.İnsan sevdiğinin kusurunu aşkından görmez ya bir kere sevdin mi bir düşünceyi kör oluyor gözün.Kusur musur hak getire.Aynı durum sevmeyen içinde geçerli.Nefret ettin mi bir kere ağzıyla kuş tutsa nafile şeytan görünür gözüne. Bu ülke ilerleyecekse bir kere bizim zihniyetimizle ilerlemez onu biliyorum.Bizim zihniyetimiz mi ne?Farklı düşünen birçok kesim olsa da bu ülkede anlaştıkları tek nokta var.Sen hep yanlışsın ben hep doğruyum ya da benim doğrumdan başka doğru yok.Bu da sisayete her yönüyle yansıyor.Ayrımcılığın alası var bu düşüncede. Muhabbetle...
-
AKP inanç değerlerine değer veren parti kisvesi altında gerçekte inançsız olan inancı kullanan bir parti değil benim nazarımda.Siyasetinde inandığı dinin doğrularıyla uyuşmayan yanları yok mu var.Dört dörtlük Müslüman bir parti değil, komik bir tabir oldu ama böyle.İnanç olarak duruşları değişti.Eski Refah partisi gibi katı,bağnaz düşünmüyorlar inanç bağlamında.Muhafazakar yanlarını hep vurguluyorlar zaten siyasetleri bu yönde. Halkı aldatmaya gelince bu halkı aldatmayan bir siyasi düşünce gösterin bana?AKP aldattıysa akıllı biri çıksın AKP'den daha akıllı davransın da halka aldatıldığını anlatsın.Bunu anlatacak kendini inandıracak bir parti de bulamazsınız ülkemizde.Bir kere AKP'nin dinle aldattığını CHP anlatırsa kimse inanmaz buna zaten inanmıyor kimse de.Önce CHP bu konuda samimi olduğunu anlatmalı, anlatmamalı daha doğrusu samimi olmalı.CHP alay ettiği kesime kendi doğrularını anlatmak istiyorsa önce kendi dışındaki herkesin yanlış düşündüğü, kendi düşünceleri dışındaki düşüncelerin değersiz olduğu algısından vazgeçmeli.Size karşı yazı yazarken nedense hep CHP üzerinden cevap yazma ihtiyacı duyuyorum farkında olsam da olmasam da.AKP'nin yaptığı yanlışları göstermek için AKP'den az yanlış yapan, sözüne güvenilir olan, dinlenebilir, kendini dinlettiren bir parti lazım karşısında.Bunu anlatabilecek bir parti bir üslup,güvenilir ağız yok bugün ortada. Muhabbetle...
-
Herkesin umudu kendine tabi.Birileri bilim yapacak birileri de televolesini.Gelecekte bir gün determinizmin kaçınılmaz doğruluğunun olduğu kabullenileceği umuduyla da yaşayan var, determinizmin tarih olacağı umuduyla yaşayan da.Bilim ilerliyor zaten bu arada kendi yolunda...Güzeldir umut etmek, umutla çalışmak...Ne demiş Yahya Kemal'İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar.'' Muhabbetle...
-
Kuantum fiziği determinizmin ipini çekti.Bildiğim kadarıyla kuantum düzeyinde hiçbir fiziki kanunun gerçekliği belirlenemiyor, hesaplanamıyor.Çok fazla bilgi sahibi değilim bu konuda ama izlediğim belgesellerde okuduğum birkaç kitapta anladığım kuantum düzeyine indiğinizde karşılaşılan en büyük değer belirnemezlik.Lablace Kuantum Fiziğinin ilerlediği bu çağa yetişseydi o söylediği olayların evrendeki bütün olaylar nedenleri bütünüyle hesaplandığında gelecekte ne olabileceği bilinebilirdi sözünde ısrar eder miydi acaba? Muhabbetle...
-
Yolsuzluğun, yalanın dolanın , talanın hiçbir geçerli kılıfı olamaz tabiatıyla.Kimse kalkıp da yaptığı talanı, yolsuzluğu, emek dışı kazancı inanca atıfta bulunarak açıklayamaz buna da kimse inanmaz olsun yapsın, varsın soysun demez herhalde?Bu ülkede insanlar şuna alıştı, alıştırıldı bir şekilde.Bu ülkeyi yöneten parti mutlaka yolsuzluk yapar, yandaşını kayırır, zenginleştirir bu normal karşılanmaya başlandı.Bu güvensizlik bütün partiler için ortak nokta ve bu ortak noktadan her vatandaş kendi partisi içinde ön kabulden sonra kendine yakın gördüğü partiyi veya aynı yelpazedeki bir başka partiyi başka nedenlerle, ümitlerle veya çıkarlarla destekliyor.AKP'ye oy verenler arasında dahi şu ön kabul haline gelmiştir.Biliyorum bunlar da yolsuzluk yapıyor, bundan kaçış yok ama biraz da olsa milleti için yaptıkları diğerlerine nazaran daha fazla şeklinde düşünüyor.Durum bu buna alıştık, hiçkimse, ben iktidara gelirsem yolsuzluk yapmayacağım, yandaşımı kayırmayacağım lafını ciddiye almıyor bu milleti etkilemiyor artık haklı olarak. Bu durum uyuma hali değil, gerçeklerin farkında olma ondan sonra tavır belirleme hali.Öyle bir hale geldik ki bir partinin ortaya çıkardığı yolsuzluğa dahi insanlar önce söyleyene bakarak bazen gülüp geçiyor.Dinime söven Müslüman olsa diyerek.Bu güvensizlik bir anda ortaya çıkmadı.Herkesi bu konuda AKP'ye karşı yolsuzluk yapmayacağına inandıracak bir parti de hala ortada yok. Muhebbetle...
-
Dini siyasete alet etmek... Atatürk'ü siyasete alet etmek, milliyetini siyasete alet etmek...Bu değerler insanların hayatında yer edinmiş,insanın siyasi tavrını belirleyen çok önemli değerler...Partiler bu değerler üzerinden, bu değerlerden birine birkaçına bina ettikleri siyasi düşüncelerini savunabilirler, siyaset yapabilirler kanunlar çerçevesinde herhalde.Her siyasi parti kendi siyasi görüşü içinde belli bir değerler bütünü üzerinden siyaset yapmıyor mu?AKP dini değerler üzerinden insanlara hitap etmiyor mu, CHP Atatürk üzerinden seçmenleriyle bağ kurmuyor mu, MHP-BDP milliyetçilik üzerinden siyaset geliştirmiyor mu?Ne olmalı bu değerler siyasi bir partinin bel kemiğini oluşturan, seçmeniyle arasında köprü görevini kuran siyasete alet olan değerler olmamalı mı?İlke ne olmalı?Din siyasete alet olmamalı Atatürk olmalı milliyetçilik olmamalı mı?Ya da sorun şu mu partilerin savundukları değerleri kendi çıkarları için siyasete riyakar bir şekilde alet ediyor olmaları mı?Siyasette kanunlar ölçüsünde bu değerler bir siyasi partinin düşünce temelini oluşturabilir ama savundukları değerlerle yaptıklarının çelişiyor olması mı sorun, samimiyetsizlik mi, kandırmaları mı? Amaç kandırmak, dolandırmak, kendi değirmenine su taşımaksa her insanı inandığı bir değer üzerinden kandırabilir, kendinize çıkar sağlayabilirsiniz değil mi?Atatürk'ü kullanırsınız, inancı kullanırsınız, milliyetçiliği kullanırsınız kullanırsınız da kullanırsınız.Bunu partiler mi kullanıyor sadece toplum da kullanıyor güzelce.Ayçiçeği gibi iktidara göre yön değiştirenler, rozetin birini çıkartıp birini takanlar ne ararsan var.İş ver şu kadar oy sana, bu partiye destek verirsem onlardan görünürsem çok iyi olur benim için diyenler.Bunu yapan da çok... Kim kandırıyor, kim dolandırıyor sizce?İnsan değil mi?Dini siyasete alet etme Aatürk'ü siyasete alet etme, milli değerleri alet etme! Ne olmalı ki? Muhabbetle...
-
Allah'ın varlığını yokluğunu insan hakları bağlamında değerlendirmek misal bir teraziyle bir yerin uzunluğunu ölçmeye benziyor.İnsan hakları bildirgesi bir varlığın varlığını yokluğunu ölçebilecek, Allah'ın varlığı ya da yokluğuyla ilgili mantıki çıkarımlarda ölçü olabilecek bir ölçüt müdür, kanun mudur, teori midir?İnsan hakları bildirgesinin böyle bir iddiası yoktur zaten böyle bir iddiası olsaydı komik olurdu zaten.İnsan hakları bildirgesi Allah'ın var olduğuna söyleyen inançlara ya da diğer dini inançlara alternatif kendi tezi olan bu bağlamda inanç düzeyinde değerlendirilebilecek bir değerler bütünü değildir. İnsan hakları bildirgesi ne Allah vardır der ne de Allah yoktur der.Şunu da demez ayrıca İnsanlar Allah'a inanıp onun dediği gibi giyiniyorlarsa inandıkları dinin Tanrısı insan haklarına göre suç işlemektedir.Demesi yine komik olurdu.İnsan hakları din bağlamında ne diyor.Kaçıncı madde olduğu önemli değil merak edenler baksın, insanların inanma özgürlüğü vardır, inandıkları dini yaşama hakları vardır der.Şimdi inanmayı bir hak olarak gören İnsan Hakları Bildirgesini ölçüt alarak Allah'ın varlığını yokluğunu yargılamak, daha öte gidip Allah da İnsan Haklarına Bildirgesine uymalıdır demek hiçbir mantığa sığmayacak, ciddiye alınamayacak kadar mantıksızdır.Bu şekilde bir inanç geliştirebilirsiniz.İnsan Hakları Bildirgesi'ni dini inanç düzeyinde görüp kendinizce bir inanç geliştirip kendi dünyanızda inanabilirsiniz.Allah da benim düşündüğüm gibi düşünmeli benim inancıma inanmalıdır düşüncesi de inancınızın bir ilkesi olabilir.Bu inançtan hareketle Allah'ı suçlamak bir kere bu inancın kendisine ters.Allah'a inanıyorsan bu inancı benimsemezsin inanmıyorsan yok olduğunu düşünürsün Allah suç işlemektedir gibi bir tezin anlamı olmaz o zaman.Bunun tartışılabilir hiçbir yanı yoktur. Allah İnsan Hakları Bildirgesine uymak zorundadır uymazsa suçludur şeklindeki bir yargı dediğim gibi mantık dışıdır, hiçbir mantıki tutarlılığı yoktur.Bu düşünceden hareketle Allah'ı inkar etmek de aynı derecede mantıksızdır.Bu, ben Allah'a inanmıyorum o zaman Allah yok demek mantığıdır, bu da mantık değildir, inançtır hem de inancın en mantıksızı.Ateizm'in bile kendi içinde yabana atılmayacak mantığı vardır, ,bir yaratıcının olduğunu söyleyen inançla,inançlarla karşılaştırılabilir,tartışılabilir bir düzeyi vardır. Muhabbetle...
-
Türk'üyle, Kürt'üyle, Alevi'siyle, Sünni'siyle bu toğrağın milleti çok acılar çekti, hala da çekiyor.Bu ülkeye kendi insanının yaptığını başka bir millet,devlet açık açık yapmaya cesaret edemezdi, yapamazdı da.Bir devlet kendi milletine nasıl acı çektirir çok güzel gördük yaşadıklarımızla.Bir devlet vatandaşını kendine nasıl düşman eder çok acı yaşadık sayesinde.Kim suçlu gerçekten bilmiyorum.Hepimizin suçu var onu çok iyi biliyorum.Bu yaşadıklarımız karşısında bizde oluşan algı bu topraklara, bu toprağın insanına yani kendimize ne kadar büyük zarar veriyor, bize değil başkasına hizmet ediyor en başta bunun farkında değiliz ve bunun ister istemez parçası olduk, düşmanlaştırıldık, birbirmizden uzaklaştırıldık, aklımızı ipotek altına aldırdık, zihinlerimizi kendi kendimize zarar veren kılıçlara dönüştürdük, bizim yerimize düşünenlerin oyuncağı olduk, onların düşündürtmek istediği gibi düşünmeyi başardık. Yaşanan acıları, yüreğimizde,zihnimizde açılan uçurumları, kanayan yaralarımızı bir çırpıda silmek, hiçbir şey olmamış gibi yeniden başlamak mümkün değil tabi.Mümkün olan bir şey varsa ortak bir yanlışımızın, daha doğrusu ortada gerçekten herkesi acıya boğan bir durumun olduğunun bundan herkesin payına düşeni aldığının farkında olmak.Sadece kendimiz, kendimiz gibi düşünen için değil, karşımızdaki için de.Bu sorunu sadece bir tarafı suçlayarak, sadece kendi acımızı ciddiye alarak sadece kendi mutluluğumuzu düşünerek çözmeyi düşünüyorsak çok yanılırız ve bu yöntem başında özünde çözüm üretecek bir yöntem değildir. AKP ''Demokratik Açılım''la ortaya çıktı ve yine olanlar oldu.İlk defa yaşananları konuşmaya başladık ve herkes eteğindeki taşı döktü, keşke herkes eteğindeki taşı dökseydi BDP eteğindeki taşı dökmekle kalmadı, bunu fırsat bildi kafamıza kafamıza fırlattı.Bu sorunda kendini tek haklı gören, devletin hiçbir yanlışı olduğunu düşünmeyen,çektirdiği acıları görmezlikten gelen aşırı milliyetçi Türklerle, ne dediğini bilmeyen, karşı tarafı acısını anlamamakla, ırkçılıkla suçlayıp, anlayışsızlığın, ırkçılığın alasını ortaya koyan BDP bu sorunda olacaksa bir çözüm, çözümü ortadan kaldıran, baltalayan ne yaptığının farkında olmayan ya da gerçekten çözümsüzlüğe bile bile hizmet eden aktörlerdir.Bu aktörler ki AKP de eline yüzüne bulaştırdı, kontrol edemedi gerçekten insani duygularla, herkesi ayırt etmeden bu ülkede mutlu yaşanması taraftarı olan, bu yönde düşünce geliştiren insanların düşüncelerini dahi törpülemekte, yok etmektedir, nefrete dönüştürmektedir. Nasıl mı çözülür?Çok zor önce insan olmalı herkes, önce insan.En önemli ortak noktamız insan olmamız.Bu noktadan sonra nasıl farkına varırız bilmiyorum.Daha çok acı çekmemiz gerekiyor galiba.Aklı başında insanlardan oluşuyor olsaydık zaten bu noktaya gelmezdi.İnsanımız mı değişti, maalesef ki ne maalesef!Bu kadar akılsızlığın içinde ille de bir yerde durmak gerekiyorsa iyi niyet gördüğüm, iyi olacağına inandığım her adımın yanındayım, yeter ki içinde insan olsun. Bu sorunun çözümü için çok zaman gerekli ama önce durumun farkına varmalıyız, ne yapıyoruz biz, kime hizmet ediyoruz, taraflar olarak birbirimizi anlıyor muyuz, anlamak istiyor muyuz önce buradan başlamalıyız.Felsefi, düşünce temelinde oldu ama yaşadıklarımız da zaten birilerinin düşüncelerinin yansıması... Muhabbetle...
-
''Sınırsız özgürlük'' var mıdır?İnsan kendince aklına gelen, kendince doğru bulduğu, zevk aldığı her fiili yapabiliyor mu dünya sisteminde?İnsan bir kere özgürdür derken gerçekten özgür müdür özünde?İnsan bulunduğu toplumun bireyi olarak onun kurallarına tabi olarak farkında olmadan o toplumun kölesi değil midir?Hangi devletin vatandaşıysa o devletin kurallarını kabul etmek zorunda değil midir, kendine ters gelen, uymak istemediği kurallar olsa bile?Ben şuna uyarım şuna uymam gibi sınırsız bir özgürlüğü mü vardır?Toplumun yazısız kurallarına ve devletin yazılı kurallarına uymakla yükümlüdür en başta insan.İnsana en fazla değer veren demokrasi sistemi bile kendine zarar gelmesini istemeyecek, kendisini yok etme isteği düşüncesinde olanlara karşı egoistçe bir tavır takınmaz mı, kendini düşünmez mi, kendini korumak için kendine karşı geleni düşman ilan etmez mi?Ben demokrasiye karşı gelip, demokrasiyi yok edecek kadar yine demokrasinin vermesi gereken bir özgürlüğe sahip miyim?Demokrasiye bir düşmanlığım yok tabi bunları söylerken.Devlet kendini ayakta tutmak için kendi değerlerini savunan, kendi vatandaşını oluşturan bir sistemle insanını yetiştirmez mi?Bu bulunduğun devletin kendi egosu için seni kölesi olarak yetiştirmesi değil midir?Bulunduğun devlet hangi devlet olursa olsun kendi sitemine karşı fikri mücadeleyi hoş görecek, kendisini fikri mücadelelerle yıkacak olana egoistçe davranmayıp senin mutluluğun önemlidir, ben bencil değilim sen ne dersen o mu demektedir? İnsan sadece kendi isteklerini düşünerek her istediğini yapacak bir özgürlüğe sahip değildir.İnsan kendisi egoistçe davrandığında bulunduğu sistemin egoistliğine çarpar.İnsan dünyaya zarar verdiğine dünya kendi egositliğiyle kendine zarar vereni zarara uğratır.Sen ne kadar egoistçe davranırsan evrendeki düzen de sana o kadar egoistçe davranır, işkence eder.Sistemle işkence eder, insanla işkence eder, hayatla işkence eder. Tanrı egoist midir?Kime karşı egoist midir?Tanrıyı neye karşı yargılayacağız, kime karşı suçlayacağız ki egoisttir değildir diyebilelim?Eeeeee benim istediğim sistemi kurmamış, kendince bir sistem kurmuş şunu yapacaksın yapmazsan cezanlandıracağım seni diyor.Ne diyeceksin sen kendini düşünüyorsun yarattığın sistemin sözünü dinle bak ne diyor, beni özgür bırak o özgürlüğü de sen verdin ya hiç dokunma bana mı diyeceksin?Eeeee de bakalım nolacaksa?Tanrıyı geçtim velev ki tanrısız düşünelim evreni insansın, dünyadasın, evrende bir sistemin parçasısın ve istediğin her şey olmuyor, bel ki dünyaya gelmek istemiyordun, dünyaya geldin ölmek istemiyorsun, evrendeki sistemin parçası olmak istemiyorsun, evrene, sisteme karşı geliyorsun nasıl karşı geliyorsun egositçe kimin için karşı geliyorsun, hareket noktan kendin eee bu egoistlik değil mi?Senin egoistliğin doğru da evrenin egoistliği mi suçlu?Nolacak şimdi kim egoist, kendin değilsin sistem kendisi için seni kullanıyor, sistem egoist, evrendeki bütün kanunlara kaçamayacak kadar tabisin nolacak şimdi? Sistem egoist, eee yok mu oldu şimdi sistem, mahkemeye mi verelim siste mi, ben senin bir parçan olmuyorum deyip sistemin bize vermediği hangi fiille tepki gösterelim, nasıl kaçalım bundan? Tanrı kime karşı suçlu sisteme karşı mı?Komik oldu ya!Tanrıya inanmıyorsan, Tanrı bana işkence yapamaz diyorsan sistem, istediği gibi davranmazsan sistem sana işkence yapıyor zaten, yakıyor seni farkında değilsin. Velev ki Tanrı yok, evren isteminin içindesin evren de sana egoist geliyor ki baktığın açıya göre gerçekten de öyledir haydi insan hakları mahkemesine verelim sistemi, yargılayalım,karşı koyalım sisteme bu sistemi alt edecek kendi egoistliğimizi tatmin eden bir sistemle cevap verelim.Kim egoist? Muhebbetle...
-
Hayatımız nasıl da değişti birden
FUZULİ şurada cevap verdi: y.yılmaz başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
Yazınızda demokrasiyle ilgili ifade ettiğiniz demokratik olmayan eylemleri eleştiri konusunda hemfikiriz.Demokrasiyi içine sindirememiş, demokratik olgunluğa erişmemiş güç odaklarının demokrasi adı altında baskısına, zulmüne, hukuku çiğnemesine, yalanına, dolanına elbette sonuna kadar hayır.Bunu AKP zihniyeti yapmış, CHP zihniyeti yapmış adı Ahmet olmuş, Mehmet olmuş, dini İslam olmuş, Hıristiyan olmuş insanların haklarını yiyorlarsa,demokrasi adı altında kendi anlayışlarını dayatıyorlarsa, kendi çevrelerini kolluyorlarsa şu anlayış beni temsil ediyor diye yapılan yanlışları hoş görmek kimseye fayda getirmez, bu ülkeyi ileri götürmez, bizi de iflah etmez. İktidara demokratik yollardan gelemeyince askere sığınan, darbeleri rejmi korumak için araç olarak gören, daha da alçakçası olmadı darbe zeminini hazırlamaktan çekinmeyen zihniyete de hayır, küçük bir davanın yıllarca sürmesine sebep olan adalet dağıtamayan adalet sistemini kuranlara da hayır, bugün sistemi kullanıp insanları gerçekten kendi siyasetlerine ters düşüyor diye suçsuz yere yargılıyorlarsa, yargılama da hukuksuzluk yapıyorlarsa(tutuklama sürelerinin çok uzun olması bu aşikar bir mağduriyet oluşturuyor Ergenekon davasında, bir türlü davanın netleştirilememesi, kuşkuların olması, hukuku zedelemesi v.b durumlar....) onlara da hayır. Dini inancını baskı unsuru kullanarak diğer insanlara dayatmaya çalışan, kendi inancı dışındaki inançlara saygı duymayan zihniyete de hayır;inançlı insanlara tahammül edemeyen, kendini modern onları alay unsuru olarak gören sözde ilerici, modern beynine örtü takmış zatı muhteremlere de, bu zihniyeti taşıyanlara da, savunanlara da hayır. Görsel, yazılı basında kendine yapılan ahlak ölçüleri içindeki eleştirilere tahammül edemeyenlere, demokrasiyi bu sığlıkta anlayanlara; tek derdi eleştirmek olan, dozunu kaçıran, ağzına geleni savuran, beğenmediği siyasi görüşün gücünü kırmak için her türlü yalan dolan, hakarete başvuran bunu da demokrasi sanan aydınlara da hayır.İktidardan nemalanan, cebini düşünen, fikrini gücün yoluna çıkarı için harcayan ayçiçeği yazarlara da hayır. Bütün bunları yapmayan, yapmayacak olan, demokrasi anlayışı farklılık gözetmeden bütün insanları kapsayan,herkes için hukuku savunan, kendine göre hukuku eğip bükmemiş, demokrasiyi yüreğinde yaşatan, hareket noktası özünde insan olan, beyin takımıyla bu ülkeyi ileriye götüreceğine inanacağım bir zihniyet söyleyin ben de bütün Türkiye de buna ''EVET'' desin sayın politika. Muhabbetle...- 24 cevap
-
- 1
-
-
Hayatımız nasıl da değişti birden
FUZULİ şurada cevap verdi: y.yılmaz başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
Sayın yılmaz refarandumun meşru zemini yok, hukuk dışı mı diyorsunuz?Hele ki bu durumu bir nevi de olsa yolsuzluk, görevi kötüye kullanmak gibi hukuki çerçevesi belli olan kavramlarla hangi hukuki gerekçelere dayanarak açıklıyorsunuz?Ahlaki bağlamda hoş olmayan bir anlayışla referandumu önümüze getirdiler diyebilirsiniz; lakin bu durumu bir nevi yolsuzluk, görevi kötüye kullanma gibi ciddi hukuki kavramlarla açıklarsanız hukuki bağlamda temellendirmeniz gerekir?Anayasa mahkemesi hiç bu açıdan bakmadı olaya, bir de bu açıdan bakıp tümüyle iptal etseydi gerekçesi de hukuki olmayan sizin söylediğiniz seçime bir yıl kala hiçbir şekilde herhangi bir konuyla alakalı referandum yapılamaz, milletin parası bu şekilde harcanamaz deseydi tarihe geçerdi. AKP de diğer partiler gibi kendi siyasi hedefleri için demokrasiyi kullanıyor başka hangi yolu kullanmalı ki?Demokrasiyi kendi fikirlerinin tesisi için asıl eğip bükenleri nasıl görmezlikten gelebiliriz?Darbeleri demokrasinin içinde göstermeye çalışanlar, gerektiğinde bu yola başvurmaktan çekinmeyenler, 367 garabetini yaşatanlar, 27 Nisan muhtırasına önce alkış tutup sonra karşısında demokrasi kaplanı kesilip demokrasi şövalyesi kesilenler AKP'den daha mı az her yol mübah mantığını güdüyorlar?Bu ülkede kimsenin derdi herkes için demokrasi, herkes için hukuk, kendi gibi düşünmeyen insanların da mutluluğu, özgürlüğü yönünde değil.Herkes kendi demokrasisini en doğru demokrasi görüp onu görünür kılmak için demokrasiyi, hukuğu eğip büküp kendisi için her yol mübah zihniyetini sergiliyor. Hangi demokrasi, hukuk, herkes benim demokrasim, benim hukuğum deyince ülkemizde senin savcın, senin mahkemen tartışması yapılabiliyor, birilerinin kaleleri fethedilebiliyor, sonra alınması gerekiyor, savaştayız ya. YÖK kaleydi, Cumhurbaşkanlığı makamı kaleydi, meclisin hareketini kontrol eden ordu kaleydi, ne oldu, kale olarak kurgulanan yerler kaybedildi, neyle demokrasiyle.Savaş şartlarında mı oldu bu, hayır demokrasinin şartlarında, demokrasi aracılığıyla.Bu açıdan bakarsak ki bakanları biliyoruz demokrasi bunun aracı olduğu için çok tehlikeli.Demokrasiyi demokrasi dışı bir zeminde yükseltmeye çalışırsanız, sistemi benim kontrolüm altındaki demokrasi şeklinde kurarsanız o kontrol yine demokrasiyle elinizden gidiyor, kaleleriniz kendi silahınızla zaptediliyor olan bu. AKP oyunu daha önce kuralları belirlenmiş kurallarıyla oynuyor.Daha önce kuralları belirlenmiş oyunu oynamak istemeyenler, AKP'de yer buluyor kendine.Muhafazakar kesim sistemin kendini potansiyel tehlike olarak görmesine karşılık kendini AKP'yle ifade ediyor.Muhafazakar olmayan aşırı liberaller, sistemin baskıcı anlayışına karşı AKP'nin değişim anlayışına dayanarak, AKP'ye fırsat vererek AKP'ye yakın duruyor.Kürt kökenli vatandaşlarımızın bir kısmı da AKP'nin kendi sorunlarına yönelik çalışmalarını olumlu bularak destekliyor. AKP bu temeller üzerinde siyaset yürütmeye çalışıyor.MHP-CHP-BDP gibi partilerin seslendiği kesimler kesin çizgileriyle belli, o çerçevenin dışına taşmak istemiyorlar kendi bilecekleri iş tabi.AKP'ye alternatif olmak istiyorlarsa AKP'den daha iyi siyaset yapmak zorundalar.ABD bugün AKP'ye destek vermeseydi, mevcut sistemin arkasında dursaydı, mevcut yapıyı destekleseydi ne Ergenekon'u görebilirdik bugün ne de AKP'yi bir de bu tarafı var mevzunun kanımca.Seçimle iktidara gelmiş olsa bile darbeyle indirilirdi aşağıya.İzin vermiyor birileri galiba.Tek yönlü bir tablo değil karşımızda duran. Söylenecek çok şey var daha ama ne sayfa yeter buna ne de zaman... Muhabbetle... -
Hayatımız nasıl da değişti birden
FUZULİ şurada cevap verdi: y.yılmaz başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
Bu sistemde sistemin içinde hareket etmek, düşüncelerinizi icraate dökmek istiyorsanız mevcut sistemin size sağladığı hareket alanı ölçüsünde davranabilirsiniz.Bu refarandum bundan sonra Anayasa'da yapılabilecek köklü bir değişiklik için dediğim gibi halkın ne düşündüğünü, eğilimini görmek adına önemli bir başlangıç noktasıdır.Ha bu yapılmadan 2011'de yeni bir anayasa için çalışmalara başlama fikri savunulsa daha faydalı, daha gerçekçi olur muydu, olabilirdi.Ama bu refarandumla görüldü ki Anayasa içinde yapılan kısmi değişiklikte dahi çok keskin ayrışmalar oldu,buna mukabil halkın çoğunluğu buna destek yönünde fikir beyan etti sonuçları AKP'nin asıl Anayasa değişikliğinde nasıl hareket etmesi noktasında yol haritasını çizmede hareket noktası oluşturmaktadır.AKP %42'yi görmezden gelemez, hiçbir parti bunu görmezden gelemez; %58 de önemli bir yönlendirici güce sahiptir burası da gözardı edilemez. Anayasa'yı tümden değiştirme fikrimiz var ama durun bakalım önce kısmi değişiklik yapabiliyor muyuz, halk ne tepki gösteriyor ön çalışma olarak bunu yapmak istedi.Buna gerek var mıydı, görüldü ki gerek varmış.Bu açıdan referandum sonuçları herkes için çok önemli anlamlar içeriyor. Başarı ve başarısızlık konusunda siyasi arenada siyaseti yönlendirme bağlamında duygusal tesellilerin hiçbir manası bu şekilde düşünen siyasi partilere hiçbir güç kazandırmaz.Söylemek istediğim şu %42'yi bu şartlarda bu kadar olur şeklinde algılamak ve bunun ötesinde hiçbir algıya, çabaya yer vermemek %58'in siyaseten yönlendirme gücünü yok etmez, yani %42'nin dediği olmamıştır demektir bu. %42 siyaseti yönlendirme açısından önemli bir değerdir ama burası da ayrı konu.AKP ya da başka bir siyasi figür bunu görmezlikten gelip çok rahat siyaset üretemez.Bu da siyasetin gerçekliği. Muhabbetle... -
Hayatımız nasıl da değişti birden
FUZULİ şurada cevap verdi: y.yılmaz başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
AKP de CHP de MHP de diğer siyasi partiler de aynı siyasi arenada mücadele eden aynı halka hitap eden siyasi partiler.AKP bu siyasi partilerle rekabet ederken bu partilerden farklı olarak kanun, demokrasi dışı haksız rekabete yol açan hukuğa aykırı hangi yöntemi kullanıyor da başarılı oluyor?Halk neden destek veriyor AKP'ye.Mercimekle, bulgurla, dini kullanmakla oluyor diyorsanız ya bu araçları onun kullanmaması için bunları araç olmaktan çıkaracak yöntem geliştirecek, halka bunu anlatacaksınız.Bu bağlamda AKP'yle mücadele edenlerin insan psikolojisinden, iletişimden ne kadar anladıkları daha doğrusu anlamadıkları ortaya çıkıyor. AKP'nin mercimek, kömür dağıtmasını eleştirenler, dini kullandığından dem vuranlar hakikaten mizah konusu gülünç bir bakış açısıyla bu durumları eleştiriyorlar ki eleştirilerinin kime hizmet ettiinden, ne anlama geldiğinden bihaberler.Bu noktada geliştireln eleştiri dilenci toplumu oluşturmak, kömürle, mercimekle oy satın almak üzerinden yürüyor.Halkımızın büyük kısmı gerçekten fakir mercimeğe, kömüre ihtiyacı var.Bu şartlardan siyasi rant sağlayanlarla mücadele etmek için mercimeğe, kömüre ihtiyacı olan insanlara mercimek, kömür vermekten öte bir çözümle gideceksiniz, o insanlara oyunuzu satıyorsunuz demeyeceksiniz ki hitap ettiğiniz kesim sisin söylediklerinizi değerli, anlamlı bulsun destek versin.Mantık bu kadar basit.Ama böyle olmuyor AKP'yi eleştirdiğini zanneden lafının nereye vardığını göremeyecek kadar önünü göremeyenler oylarını mercimee, kömüre satıyorlar edebiyatıyla bu kitleyle alay ettiklerinin, onurlarını zedelediklerinin farkına varamıyorlar.Sonra kalkıp hakaret ettiği insanlardan destek istiyorlar.Hangi mantıkla kalkıp da adam kendiyle alay eden adama helal olsun sana ne güzel hakaret ediyorsun deyip aklını kaybedip oy verir? Türban meselesine gelince türban işini AKP'ye bırakmazsın sen sahiplenirsin, anlatırsın derdini, türban bağıyla AKP'ye oy verenleri safına çekersin, olur biter, yanılıyor muyum? CHP- MHP bildiğimiz CHP-MHP.Ülkemizde o kadar sorun varken bu sorunlara karşı kulağa hoş gelen afaki çözüm önerileri dışında ciddi bir felsefesi olan, bu sorunlara gerçekten çözüm önerisi üretebilecek yapıda olan, buna insanları inandırabilecek yapıda, anlayışta değiller bana göre.En basiti yukarda verdiim örnekte geliştirdikelri bakış açısı siyaseti ne kadar sığ yaptıklarını, söylediklerini sadece kendilerinin duyduğu ortada.Bu partilerin derdi salt kendi kemikleşmiş kitllelerini memnun etmek, çerçeveleri belli.MHP MHP salt MHP tabanına hitap ediyor, CHP salt kendi tabanına, BDP kendi tabanına.Kendi tabanları dışında olan insanları nasıl yanımıza çekebiliriz, siyasetimizin bu ülkeye fayda getireceğini nasıl anlalatabilirizin derdinde değiller.Benim kitlem söylediklerimi desteklesin, doğru bulsun, beni alkışlasın beni destekleyenlerin oranı bana yeter mantığını gütmekteler.CHP de bu bağlamda küçük de olsa değişim gözlemleniyor ama istikrarlı, temeli olan bir değişim değil.Başörtüsü meselesini sahiplenmeye çalışarak, muhafazakar kesime seslenmeye çalışarak siyaset alanını genişletmeye çalışıyor ama kendi içinde bile bu yaklaşım sert tepkilere, yol sapmalarına sebep oluyor. MHP'nin yaslandığı en önemli temel düşünce Türk milliyetçiliği.Sadece milliyetçiliğe dayanarak, milliyetçi duygularla milliyetçilik dışında başka bir fikri ön plana çıkmayan, Türkiye'yi yukarlara çıkaracak, sorunlarını çözecek kabul görür, gerçekçi hangi çözüm önerisi var ki MHP'ye milliyetçiliği dışında destek verilebilsin, Türkiye'nin sorunlarını sadece milliyetçilikle mi çözecek? MHP'nin CHP'nin bu yapısı AKP'nin gerçekçi politikasını alt edebilecek, AKP'nin yanlışlarını gösterebilecek, AKP'ye desteği kırabilecek yeterlilikte, inandırıcılıkta, Türkiye'nin dünyanın gerçekleriyle örtüşecek paralellikte değil.Vatanımızı, milletimizi sevelim, bütünlüğünün korunması için elimizden geleni yapalım, Cumhuriyet'imizin değerlerine sahip çıkalım ya gerçekte yaşanan diğer sorunları nasıl çözelim, çözüm nerde? MHP,CHP ABD'ye karşı duruyor da var mı bir dış politikası, emperyalist düşmanlar tanımı yapıp bütün ülkeleri düşman ülke ilan etmekten başka?Kömüre, mercimeğe kızıyorlar da Türkiye'nin ekonomisini güçlendirecek, refah seviyeseni yükseltecek,demokrasiyi geliştirecek, bütün insanlara hitap edecek anlayışları nerde, hani ben göremiyorum.AKP kötü tamam, CHP'nin MHP'nin projeleri ne?CHP'nin MHP'nin sloganvari söylemleri, hiç değişmeyen anlayışları AKP'ye geniş bir siyaset alanı bırakıyor AKP'de bu alanı kullanıyor, kullanmaya da devem edecek gibi görünüyor. Muhabbetle... -
Hayatımız nasıl da değişti birden
FUZULİ şurada cevap verdi: y.yılmaz başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
Zaman vermemişsiniz ama 3 gün mü desem beş gün mü desem tabirini kullanmış olsaydınız üç aşağı beş yukarı yakın bir zaman kestirebilirdim ifade ettiklerinizden.Kaygılarınızı anlıyorum da ifade ediş şekliniz kaygılarınızın etkileme değerini düşürmüş onu söyleyeyim. İfade ettiğiniz tehlikelerde din başrol oynuyorsa, başörtüsü bunun en büyük ayağıysa gelecekteki olası tehlikelere sebep olacak bu araçsal gerçeklikler hakkında ne yapılmalı, fikriniz var mı?Türkiye'nin büyük bir oranının Müslüman oluşu, başörtüsü meselesinde hassasiyet göstermesi gerçekliğini nasıl değiştireceksiniz? O kitabın içini maymunlar anlamıyor olabilir, siz insan olarak ne anlaşılması gerekeni anlamış olmalısınız, ne anladınız aydınlatın lütfen de maymun gözünü açsın insan olsun. Açık ve basit bir soru sorabilir miyim? İfade ettiğiniz tehlikeleri yaşamamak için yapılacak mücadele nedir, hangi parti bu mücadeleyi üstlenmeli -varsa bunu yapan onu söyleyin-halka adını koyduğunuz tehlike nasıl anlatılmalı, halk nasıl inandırılmalı da halk bunu yapmak isteyenlerin parçası, destekçisi olmasın? Muhabbetle... -
Hayatımız nasıl da değişti birden
FUZULİ şurada cevap verdi: y.yılmaz başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
Bu refarandum hükümetin salt halk bana ne kadar destek veriyormuş bir göreyim mantığıyla laf olsun diye yaptığı maddeleri göstermelik, işlevsiz olan, kamuoyu yoklaması için yapılan bir refarandum değildi.Bu kadar basit bir amaç için bu süreç yaşandıysa koparılan kavga gürültü neyin nesi? AKP kısmi anayasa değişikliğiyle Anayasayı tümden değiştirip değiştiremeyeceği konusunda halkın düşüncesine başvurdu.Dediğim gibi hayır çıksaydı yeni anayasa değişikliğinin adını bile ağzına alamazdı.%58 bu bağlamda bir hareket noktası.Şimdi bu sonuçtan sonra muhalefet %42'ye sığınarak halk yeni anayasa değişikliğine hayır demiştir, yeni bir anayasaya ihtiyaç yoktur düşüncesini savunabilir durumda mı?Yeni bir anayasa konusunda herkes hem fikir ama ben yaparımın peşinde ayrıma yol açan nokta burası. Refarandum sürecinde iktidarıyla, muhalefetiyle el ele oluşturulan tablo içler acısıydı benim açımdan.Şu refarandum artık ne sonuçla biterse bitsin de kurtulalım bu çocuksu atışmalardan, içi boş laflardan, basit savunmalardan diye sürecin bitmesini beklemiştim açıkçası.Siyasetimiz, demokrasimiz olması gereken ilkeler üzerine bina edilmiş, siyaset siyaset gibi yapılıyor, siyasi aktörlerimiz demokrasinin olgunluğunu taşıyor olsaydı bu tuhaf süreci normal bir refarandum gibi yaşardık, olmadı. Refarandum bitmiş kurallarına göre %50'yi geçtiği için evet kabul edilmiş olmasına rağmen %42'yi %58'den büyük göstermeye çalışanları da ben anlamıyorum.Benim açımdan biz kazandık siz kazandınız tartışması çok da anlamlı değil; ama %42 %58 karşısında büyük bir başarıdır mantığını gütmeye devam edenler, bu düşüncenin üstüne biz nerde hata yaptık,yanlışımız, eksiğimiz neydi yerine hata yapan %58'dir gibi anlaşılmaz bir mantıkla kendi hatalarını görmemeyi tercih edenler daha çok bu sonuçlarla karşılaşırlar. Evet seçimlerde çok para harcanıyor doğru, refarandumlar da demokrasinin içinde yer alan bir değer.Kimse durup dururken canım sıkıldı dur bir refarandum yapayım da hareket olsun, can sıkıntım geçsin diye bu işe kalkışmaz herhalde.Şartlar oluştuğunda refarandum oluyor,zamanı geldiğinde seçim yapılıyor.Sırf çok para gidiyor diye vazgeçeceksek bu işten bütün seçimlerden vazgeçmek daha doğrusu demokrasinin işlemesi için gereken faaliyetlerden, demokrasiden kurtulduğumuzda demokrasinin giderlerinden de kurtulmuş oluruz bu da bir çözüm. Şimdi AKP 2011 seçimi için yav kardeşim bu seçimlerde de ne kadar gereksiz para harcanıyor, gelin bu işten vazgeçelim haryacağımız parayı ekonomimizi canlandırmak için kullanalım dese derin bir hassasiyet gösterse ne deriz? Peki refarandumdan hayır çıksaydı siz burda hayırı önemsiz görüp harcanan para üzerinde yoğunlaşıp bunu eleştiren bir yazı mı yazacaktınız?Ya da %42 evet dedi bu büyük bir başarıdır düşüncesini savunacak mıydınız? Sayın yılmaz bu son söylediğimi hayırcı bakış açısıyla yapabiliyorsanız evetçilerin %90'ından daha fazla demokrasiyle haşır neşir olmuş, hukuğu ideoloijik kalıplarının üstünde değerli gören, benimsediği ideolojinin üstünde devleti, milleti için kaygıları olan, gerçekten demokrat, vatan sevdalısı birisisiniz demektir bence.Bunu ülkemiz şartlarında yapabilen çok az insan var da o açıdan çok önemli... Dediğim gibi refarandum da evet çıkmış da olsa yaşadığımız süreç beni yeterince rahatsız etti. Muhabbetle... -
Hayatımız nasıl da değişti birden
FUZULİ şurada cevap verdi: y.yılmaz başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
İddia ediyorum yazdıklarım Sayın Can Ataklı'nın yazdıkları kadar ciddi ve derin analizler içeriyor.Vatanın bütünlüğü, demokrasinin, hukuğun korunması, Cumhuriyet'in sahiplenilmesi gibi ciddi değerleri savunan, hayırı savunmasına karşılık evet çıkmasına karşı bu değerlerin yok edilme kaygısını yüreğinde derin acılarla hisseden, tek derdi devletin, milletin bekası, hayır diyenler yanında evet diyenleri aydınlatma kaygısını taşıyan onların mutluluğunu kendi mutluluğu kadar savunan birinin o derece gayri ciddi, alaycı, sığ bir yazıyı kaleme alması bana da o yazının ciddiyeti kadar bir yazı yazmaya sevk etti. 26 maddelik bir Anayasa değişikliğinde bile kıymamet koparılmış, vatanın parçalanması, rejimin tehlikede oluşu, demokrasinin, hukuğun sahiplenilmesi üzerinden hayır cephesi oluşturulmuşken Anayasa'nın içinde bir değişikliğe bu derece sert bakış geliştirilirken 2011'de yeni bir Anayasa değişikliği için çalışmaya başlanacağını hangi hükümet hangi güce dayanarak söyleyebilirdi?Bu referandum gelecek seçim için nabız yoklaması oldu.Eğer ki hayır çıksaydı hükümet 2011'de yeni bir anayasa yapacağız diyebilir miydi milletin iradesi ortadayken?Yeni bir Anayasa değişikliği için refarandumdan çıkan evet AKP için bir dayanak oldu. Ayrıca şu da benim açımdan aşikar ki yeni bir anayasa yapabilecek ne bir demokratik olgunluğumuz, kültürümüz var ne de uzlaşacak,uzlaşma taraftarı anlayışımız var.Yeni bir anayasanın yapılabileceğini düşünmüyorum, bunu AKP değil başka bir partide yapamaz şu ortamda, yakın gelecekte.Kimsenin kimseye güvenmediği herkesin birbirini vatana ihanetle suçladığı, birbiri için ağzına geleni söylediği, birilerinin PKK'yla tehdit ettiği ortamda yeni bir anayasayı kim nasıl yapacak? Millet refarandumda vatanın parçalanmasına, demokrasinin, hukuğun, Cumhuriyetin yok edilmesine, yolsuzluklara, ekonomik sıkıntılara evet demedi.Bu kurgunun absürtlüğü ortada, bu bakış açısının neresinden tutarsanız tutun elinizde kalır.Bu bakış kendini o derece aşmıştır ki %58'e vatan haini,cahil bile diyebilmiştir.Bu bakış %58'i vatan haini, cahil diye nitelendirdikten sonra kendi söyleyeceklerini, doğrularını bu kitleye nasıl anlatmayı düşünüyor, bu kitleyi uykusundan nasıl uyandıracak?Alay ederek mi, vatan haini ilan ederek mi? İşte tam da bu anlayış her seferinde asıl oylanması gereken, asıl değerlendirilmesi gereken siyasi icraatleri kendisine cahil dendiği için, sürekli kendisiyle alay edildiği için tepki zemininde değerlendiriyor, icraatlere değil karşı tarafın kendisine bakışına göre tavır alıp tercihini duygusal yoğunluğu olan bir tercihe dönüştürüyor. Muhalefet niçin şunu düşünmüyor anlamak mümkün değil.AKP milleti kandırıyor, ey millet siz kandırılıyorsunuz diyorum, bak vatan elden gidiyor, demokrasi elden gidiyor diyorum siz buna karşılık bana inanmıyor bu tehlikeleri oluşturan anlayışa destek oluyorsunuz, yaklaşımından hareketle acaba millet bu anlayışı savunan insanları niçin samimi bulmuyor, söylediği o kadar ciddi tehlikelere gözünü yumuyor? Bu güvensizliğin kendini inandıramamanın en büyük nedeni yukarda bahsettiğim derdini anlatmak istediği kesime karşı oluşturduğu alaycı, cahil nitelemeli, bak beni kandıramıyorlar sen küçüksün kandırılıyorsun şeklindeki anlayış. Bu yaklaşımın iletşimde iletişimi koparan, kendinden uzaklaştıran, kıran, yıkan, yaralayan sonuçlarını göremeyecek kadar ileri zekalı olan bir anlayış bu ülkeyi bırak yukarlara taşımayı başka birilerinin bir şey yapmasına gerek kalmadan bulunduğu yerden de aşağı indirir.İnsanları kazanmanın gerçekten inandığın doğruları onlara anlatmanın yolu önce karşındakini kendin gibi değerli görmekten, bunu ona hissettirmekten geçer.Doğru vardır inanmadığın insanın ağzından çıksa doğruluğundan şüphe duyarsın; eğri vardır inandığın, güvendiğin insandan duysan doğru kabul edersin. AKP milleti kandırıyorsa, yanlışlarına inandırıyorsa bu güveni nasıl sağladı, muhalefet doğrularına milleti inandıramıyorsa bu güvensizliğin sebebi ne, birazcık düşünmek lazım değil mi?Karşındaki akıllıysa sen ondan akıllı ol da alt et onu.Biz de inanalım değil mi? Muhabbetle... Muhabbetle...