Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

FUZULİ

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.980
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    5

FUZULİ tarafından postalanan herşey

  1. Sayın politika ben siyasi inanç bağlamında siyasi tercihte takip edeceğim bir ilkemi ve CHP'nin inanç bağlamında gördüğüm kadarıyla dindar kesimdeki algısı hususunda kendimce bir tesbitimi dile getirdim.Ben CHP inanç düşmanıdır gibi bir düşüncenin savunusunu yapmadım.Fakat şunu da söyledim.CHP'nin inançla bağlantılı konularda izlemiş olduğu siyaset, ortaya koyduğu düşünce CHP'nin inanç düşmanı algısına yol açmaktadır.CHP bu algının oluşmasında tamamıyla etkisiz değildir.CHP'nin laiklik anlayışını tam olarak anlayan yoktur kanımca.Bunu da geçtim CHP'nin inancı ilerlemeye yönelik yolda engelmiş gibi gösterme çabası, bir parti üzerinden örneğin AKP üzerinden bütün seçmenleri gericiymiş,şeriatçiymiş gibi görme düşüncesi CHP'ye karşı geçmişteki olanları geçtim şimdi dahi inanç bağlamında karşı tavır oluşmasına zemin hazırlamaktadır.Bunu AKP veya başka birileri kullanıyor mu evet kullanıyor, kullanır da tabiatıyla.CHP bu bağlamda kendini iyi ifade ederse ortada kullanılacak, yanlış algılanacak bir durum kalmaz bu durum da siyaset malzemesi olmaktan çıkar. Fakat Önder Sav'ın peygamber efnedimizle ilgili açıklamaları, Canan Arıtman'ın türban açıklamaları ve CHP'nin ortaya konan bu düşünce karşısında net bir fikir belirmemesi dahi en basitinden bu algıların oluşmasında örnek olaylardır.Bir de o yazımda dediğim gibi ateist arkadaşların inanç karşıtlığını sert bir dille ifade etmeleri, inançlı olanları kendisinden daha aşağı seviyede akıl sahibiymiş gibi gösterme çabaları ve bunu CHP'nin düşünce anlayışı içinde yer alıyormuş gibi bir görüntü vermeleri hem görsel hem yazılı medyada bu tarz insanların açıklamaları bu algının desteklenmesine sebep olmaktadır.Bunlar benim kendi çevremde farklı yerlerde gördüğüm insanların algılarına dair kendi tesbitlerim. Muhabbetle...
  2. Bunun nasıl yapılacağını dinlemek isterdim.Bu bağlamda işsiz sayısının nasıl azaltılacağını, asgari ücretin nasıl yukarı çekileceğini işsiz üniversite mezunlarına nasıl iş imkanı sağlanacağı konusunda da açıklamalar varsa ve bunun kaynağının nasıl bulunacağı, oluşturulacağı husunda tatminkar açıklamalar olursa millet herkesi dinlediği gibi bunu da dinler, ben de dinlerim... Muhabbetle...
  3. Sayın demirefe ben etik bilimi ahlak kurallarından şunu inceler bunu incelemez demedim ki böyle bir yaklaşım sergilemişim gibi yanıt olarak ''Öyledir.Bırakın giyimi kuşamı,insanın parmağını kıpırdatması bile bilim tarafından incelenir...' şeklinde konudan bağımsız başka bir konuyla alakalı cevap vermişsiniz.Sizin cevabınız ''Bilimin inceleme alanı, konu kapsamı nedir? sorusunun cevabı.Benim soruyla anlatmaya çalıştığım ne:''Örnek verdiğim ahlaki davranışların kaynağı etik bilimi midir?'' diyerek etik biliminin ahlak kurallarının kaynağı olmayacağı.Siz şunu yapıyorsunuz.Etik bilimi davranışları inceler düşüncesinden hareketle davranışlara kaynak olan etik bilimidir diyorsunuz.Etik biliminin davranışları inceleyip davranışlar hakkında yargıya varması etik bilimin ahlaka kaynaklık ettiğini göstermez diyorum açık olarak.Ayrıca etiğin ahlaki davranışların kaynağını da araştıran felsefi yanı vardır.Ahlaki davranışlara kaynaklık eden nedir, sorusunun cevabını bulmaya çalışır. Size göre etik aynı zamanda ahlaki davranışların da kaynağıdır.Bunu söyleyen bir felsefeci, bunu ortaya koyan bir etik bilimi yok ben göremedim.Tekrar söylüyorum davranışların etik biliminin konusu olması ahlakın kaynağının etik bilimi olduğunu göstermez.Ahlakın kaynağının ne olabileceğiyle ilgili felsefi yelpazede Sokrates'ten, Aristo,Kant, E. durkheim.Oguest Comte gibi felsefeciler dinden tutun da akla, topluma,bilgiye kadar farklı kaynak olması yönünde farklı fikirler öne sürmüşlerdir. Muhabbetle...
  4. O arkadaş ben değilim öncelikle bunu söyleyeyim. Ateist arkadaşların din karşıtlığı üzerinden siyasi tavır belirlemeleri inançlı insanların da inancına karşı olan bir siyasi düşünce varsa, bu şekilde algılanıyorsa, algılatıyorsa inancı üzerinden karşı tavır alması olağan bir durum.Tersi de doğru.İnançlı birilerinin inanç üzerinden ateist karşıtlığı üzerine siyasi tavrı ateist olanın da buna göre siyasi tavır belirlemesine sebep oluyor.Ben o kadar da garipsemiyorum bunu.Bir siyasi görüş benim inancıma, inancım doğmatik olsun olmasın saygı duymuyorsa o siyasi görüşün içinde benim yerim yoksa doğal olarak ben de ona destek olmam, olmak mantığa ters olur. Bu noktadan siyasete girecek olursak ülkemizde inanç her tür konuda çok ama çok belirleyici bir unsurdur siyasi taraf belirlemede de çok önemli bir yeri var bu yadırganamaz.Sağ görüşlü insanlar dediğimiz kişiler inanç ve milli değerler bağlamında siyasi tavır sergileyerek sağ cenahtaki AKP,MHP,DP(!)SP vb. partiler çerçevesinde siyasi fikir benimseme tercihine sahiptirler bana göre.Sol görüşlü kişiler de laiklik odaklı inanç ve modern(!) milli değerler(artık bu neyse) temelinde taraf belirler özünde kanımca.Bu insanlar da CHP, DSP vb. partler çerçevesinde tercih yapıyorlar büyük ihtimalle.Araştırma yapıldı mı bu konuda bilmiyorum ama yaşadıklarım gördüklerim en temelde bu tarz bir siyasi taraf belirleme anlayışının olduğunu gösteriyor. CHP dine ne kadar yüklenirse insanlar AKP'ye o kadar yaklaşıyor.CHP'nin inançla ilgili kendinin yerini net koyamamış olması, yaptığı siyasetle inanç karşıtıymış gibi oluşturduğu algı insanları AKP'nin yaptığı siyasetin yanlışlığını, doğruluğunu sorgulamasına fırsat vermeden CHP'nin iktidar olmasına karşı inanç kaygısı üzerinden AKP'ye destek oluşturuyor.Ha insanlar bu bağlamda AKP'ye destek vermese de CHP'ye karşı yine sağdan MHP gibi bir parti bulur onu destekler. Dini değerler tabanı üzerinden siyaset yapan partilere karşı da ülkeye şeriat gelmesi tehlikesine,kendi yaşam alanlarının,yaşam değerlerinin tehlikeye girme kaygısı dolayısıyla laik dediğimiz kesim de tam tersi düşünüp din eksenli hiçbir partiye güvenmiyor. En başa dönersek ateist arkadaşların bu ülkedeki inanca, inançlı insanlara çok sert bakışları, eleştirilerine amenna lakin din, inanç düşmanı algısı oluşturan söylemleri ve bunu da AKP'ye karşılık CHP anlayışıyla bir şekilde ilişkilendirme durumları, dolaylı olsun doğrudan olsun, CHP'nin inanç karşıtı parti olarak algılanmasına sebep oluyor ki tamamıyla yanlış bir algı değil ve insan diyor ki AKP'yi sırf bu yüzden yine desteklerim CHP'ye ya da bu anlayıştaki partilere karşı diyor.Tam tersi durum da var.Böyle yani bana göre eksik fazla...Siyasete girdim ama inanç bağlamında oldu... Muhabbetle...
  5. Sayın politika acaba ilk defa mı ABD AKP'yle üstümüzde oyun oynamaya başladı gerçekten merak ediyorum.ABD'nin 2002 yılına kadar bizimle alakalı hiçbir planı yoktu, 2002'ye kadar bağımsız,etkisiz kendi gücüyle siyasetini yapan bir ülke miydik acaba beni çok düşündürüyor.O kadar darbe geçirdi bu ülke ABD acaba hiç mi müdahale etmedi, 2002 yılına kadar?80 Darbesi'nde ABD Başkanı'nın ''Bizim çocuklar işi bitirdi' cümlesi ABD'nin ülkemiz üzerinde hiç de etkisinin olmadığını düşündürtmüyor.Ya da şu açıdan bakalım.ABD bu ülke de 2002 yılına kadar İslami hareketlerin bu kadar güçlü devlet yönetiminde hareket etmesine niçin izin vermedi acaba?Ülkemizde şeriate dayalı bir sistemin kurulmasını istemiş olsaydı darbelerin olmasına sessiz kalmazdı herhalde?Ülkemizde 2002'le birlikte yeni bir dönem başladı aşikar.O ana kadar ülkemizde Atatürkçü dediğimiz kesimin devletin yönetiminde ne denli söz sahibi oldğunu biliyoruz,Ordumuz Atatürkçü düşünceyi temsilen siyasetin yönlendirilmesinde etkin rol oynamış İslam'i tabanlı hareketlerin sisatette seçimle söz sahibi olsa bile etkin olmasının önüne geçmiştir.Bu nasıl sağlanmıştır, ordu kendini ben bu devletin teminatıyım anlamında açıklamalarıyla, 28 Şubat müdahalesiyle gücünü her zaman hissettirmiştir yanılıyor muyum, yani Sayın Süheyl Batum'un ifadesiyle ABD'nin içini oymadığı, kağıttan kaplan olmadığı zamanlardan bahsediyorum.Bu bağlamda ABD ya ülkemizde çok güçlü olduğumuzdan dolayı(!) oyun kuramamış bütün bunlar iç dinamik gücümüzle sağlanmış ya ABD ülkemizin bu yapısını desteklemiş, desteğini Atatürkçü güçlerin ülkeye hakim olması, İslami partilerin gücünün kırılması yönünde vermiş ya da bizim ülkemizde olup bitenle hiç ilgilenmemiş bu arada BOP diye ilk defa ülkemizi de kapsayan bir plan üretmiş yönetmenliğini kendi yaptığı başrolünü bizim ülkemize reva gördüğü bir oyunu sahneye koymuştur ve bu süreç başlatılmıştır.Şimdi BOP kısmının netliği var,planı üç aşağı beş yukarı biliyoruz. Planın adı BOP olsun başka bilmediğimiz adı her neyse bir plan olsun, planları olsun bu kadar basit,kolay oyun oynayabiliyorsa üstümüzde nerede kaldı bizim bağımsızlığımız.Madem bu zamana kadar ordumuz ABD'nin etkisinden uzak, kendi gücüyle bu ülkenin yönetiminde söz sahibi olabildiyse birden bire noldu da sahneden çekildi?Gerçekten ABD izin verdiği için mi ülke yönetiminde bu kadar etkili olabiliyordu da bir anda ABD başka yönde bir plan devreye sokmasıyla gücünü kaybetti gel de bu acı, vahim durumu düşünme?Bu cümleleri yazıyor olmaktan gerçekten utanıyorum, böyle olmamasını temenni ediyorum; ama gel gör ki tabloya bakınca hiç de öyle görünmüyor. Eğer AKP'nin iktidar oluşuyla anlattıklarınızın hatasız gerçekliği varsa tersinden baktığımızda duruma eeeee biz zaten bağımsız değilmişiz kardeşim demekten başka hiçbir düşünce oluşmuyor beynimde.ABD istediği gibi at koşturuyor o zaman ülkemizde.İstediğini darbe yaptırıyor, orduyu güçlü kılıyor istemediğinde taraf değiştiriyor başka bir anlayışla yola devam ediyor, güçlü olanların elinden gücünü alıyor ne bu şimdi ya? Biz neyi tartışıyoruz ki bu tabloda Sayın politika?AKP ABD'nin planının oyuncusu olsun, bu planda da ülkemizi bölmek, parçalamak, kendi kontrolünde bir anlayışla istediklerini yaptırma amacı güdüyor olsun bu oyun nasıl bozulacak peki söyler misiniz?Ordumuz yine göreve mi çağrılacak?Peki ordumuz sizin ve sizin gibi gerçeklerin farkında olanların düşündüğü gibi neden düşünmüyor, düşünüyor da gücü mü yetmiyor bu gidişi değiştirmeye?Koca orduyu güçlü kılanlar içeri atılan 166 ya da kaç kişiyse bu kara mıydı?Bu sorulara nasıl cevap vereceğiz şimdi, siz cevaplayın buyrun? Yani ne yapalım şimdi, kim ne yapsın, kimden ne bekliyorsunuz Sayın politika?CHP iktidara ABD'ye rağmen mi gelecek o zaman?CHP'nin iktidara gelemiyor oluşu karşısında ABD'nin olması halkın da CHP'ye sahip çıkmaması mı nedir yani?Bu bağlamda CHP iktidara gelse ne yapacak?Gücünü nereden alıp da ABD'nin oyununa karşı koyacak söyleyin lütfen?Güvendiği ordumuz Süheyl Batum'un dediği durumdaysa CHP'yi kim güçlü kılacak? Öyle bir tablo koydunuz ki ortaya Sayın politika tesbitlerinizi geçtim bu şartlarda neyi salık veriyorysunuz siz onu söyleyin?Madem bağımsız mağımsız değiliz hangi güçle çıkacağız bu işin içinden söyleyin?Sizin anlattıklarınızdan hareketle yönetmenle uğraşacağınıza, bu yönetmenle nasıl başa çıkılacağını söyleyeceğinize sizin düşüncenize göre oyuncuyla uğraşıyor, her şeyin çözümünü bu şartlar altında gücü olmayan gücünü başka yerden alan oyuncu üzerinden yapıyorsunuz.Ülkenin kanser olduğunu söylüyor, pansumanla tedavi öneriyorsunuz bir nevi... Muhabbetle...
  6. Hakikaten bu işin çivisi çıkmaya başladı.Ben Ergenekon davasını uydurma bir dava, iktidarın ordudaki, medyadaki karşıt görüşlü,ulusalcı, Atatürkçü insanları yıldırmak için uygulamaya koyduğu hukuğu buna araç ettiği yapay bir dava olarak görenlerden değildim.Buna mukabil davanın hukuksal sürecinde tutukluluk süresi,gözaltı yöntemleri gibi durumlar bağlamında hukuğa riayet edilmediği hukuksuzlukların olduğu kanısındaydım ayrıca.Lakin bu dava iyice karmaşık hale geldi benim nazarımda da sürece baktığımda.Ne yapılmaya çalışılıyor tam manasıyla anlamış değilim.O kadar ses kaydı, belge tamam da Odatv'nin yayınladığı vidyolara bakıldığında bu davanın uydurma olduğu fikri davanın inanırlılığını gerçekten zedeliyor.Adalete güvenmek istiyorum.Bu davanın bütün açıklığıyla vicdanları tatmin edecek bir süreç dahilinde şüphelere yer bırakmadan adaletin tecellisi yönünde kimseyi mağdur etmeden sonuçlanması temennim.Eğer ki bu dava bir oyunun sahneye konulmasıysa ve yalansa AKP kesinlikle bunun altında kalır ve bir şekilde bu davanın gerçek yüzü ortaya çıkacaktır.AKP için bu dava büyük bir sınav niteliğindedir ve AKP'nin desteğini olumlu ya da olumsuz yönde etkileyecek çok önemli bir konudur.Çünkü dava bu şekilde şüphelerle ilerlerse AKP aleyhine sonuçlar doğuracaktır.Bu bağlamda AKP de bunun farkındadır herhalde? Neden bu durumları sürekli yaşıyoruz aklım almıyor!Ülkemizdeki adalet sistemine şüpheyle bakan, adalete güvenmeyen kesim tek bir kesim değil.Her kesimden insan adalete şimdi değil bunlardan önce de güvenmiyordu, şimdi de büyük oranda güvenmiyor,çünkü güven vermiyor.Yazıktır ya kim,kimler herkesin güvendiği bir adalet sistemi kuracak gerçekten büyük bir muamma... Muhabbetle...
  7. Kız kardeşin erkek kardeşten daha az miras alması tek başına düşünüldüğünde eşitlik olmadığı için ahlaki görünmüyor; lakin İslam Fıkıh'ıyla ilgili çok fazla bilgim olmasa da miras paylaştırmayla ilgili okuduğum yazılara baktığımda bir sistem dahilinde bu uygulamanın mantığı var.Genel itibariyle erkeğe verilen iki kat payın getirdiği kıza verilen paydan daha fazla bir sorumluluk var.Erkek evi geçindiren rolünde kurgulandığı için sistemde erkek aldığı payı bu yönde ailesi için kullanmak zorunda.Kıza verilen bir payın dışında ayrıca kızın mehir hakkı var ve sadece kendi tasarrufunda bunu kullanmak.Kızın evi geçindirme gibi bir sorumluluğu yok bu bağlamda verilen paylarda bir sosyal aile düzeni bağlamında bir eşitlik kurulmaya çalışılmış.Ha bugünkü şartlarda kadının da çalıştığı,aile bütçesine katkıda bulunduğu sosyal bağlamda eşit durumda olduğu düzende direkt olarak bu miras paylaştırma ilkesini uygularsanız hakikaten adaletsizlik olur. El kesme meselesine gelince de uygulamalarla ilgili okuduğum yazılarda şunlara rastladım.Bu ilke tek başına sadece hırsızlık suçunun işlenmiş olup olmamasına bağlı olarak uygulanmıyormuş.Bu ilkenin uygulanması için önce hırsızlığa sebep olacak bütün şartların ortadan kaldırılması gerekiyormuş, yani öyle bir sistem kuracaksınız ki hırsızlığa meyil etmeyecek insan, aç kalmayacak.Bu suç işlendiğinde suçun hangi şartlar dahilinde işlendiğine bakılıyormuş önce, suçu işleyen hangi sebeple işledi, zaruretten mi keyfiyetten mi?Açlık dolayısıyla bu suça meyil etmişse bu uygulanmıyormuş, ayrıca suça maruz kalanın af etme meslesi de var galiba, kaynak veremeyeceğim şimdi aklımda kalan bu.Hz. Ömer kıtlık zamanında bu kuralı hiç uygulamamış.Osmanlı zamanında bilgi doğruysa bu kuralın uygulandığı insan sayısı iki elin parmağını geçmemiş. Bu kuralla ilgili yorumlarda şu var.Bu kuralın bu kadar katı konulması ve uygulamasının birçok şarta bağlanarak zorlaştırılması, suçun işlenmesinde caydırıcılığı ön plana çıkartmak anlayışıyla açıklanıyor. Bu kuralları direkt okuduğumuzda ilk aklımıza gelen anlamıyla katı bir şekilde uygulayanlar yok mu var görüyoruz... Ahlak(etik) kurallarına gelince bildiğim kadarıyla ahlak kurallarının kaynağı bilim değildir.Toplumlar ahlak kurallarını oluştururken oturup önce bilimsel yanı var mıdır yok mudur diye düşünüp etik bilimi şunları ortaya koydu haydi bunları yazısız kurallar olarak uygulayalım dememişlerdir herhalde?Hırsızlığın ahlak dışı olduğunu insanlar etik biliminin araştırmaları sayesinde ortaya konan bir bilimsel yargı olarak ''Hı hıırsızlık ahlaki değilmiş.'' bilim böyle diyor deyip bu bağlamda ahlak kuralı haline getirmemişlerdir herhalde.Yok bu böyle değil bunu etik bilimi söylediği için insanlar ahlak dışı olarak algılamaya başladılar diyorsanız öğrenmeye açığım, buyrun açıklayın.Ha etik gider toplumlarda nasıl bir ahlak anlayışı vardır,ahlak kuralları vardır neye göre bunlar değişiyor bunları araştırır herhalde? Yoksa gidip, efendime söyleyim yere tükürmek etik bilimine göre bilimsel değildir,toplu taşıma araçlarında yaşlılara, hamilelere yer vermemek,insanı aşağılayıcı bir üslup kullanmak, hakaret etmek,bir dostun zor durumdayken borç istediğinde varken vermemek bilimsel değildir yargısına varamaz, insanlar etik bilimi böyle diyor yahu haydi dediği gibi davranalım diyerek davranış, ahlak anlayışı geliştirmez.Dolayısıyla etik kurallarının kaynağı etik biliminin üretmediği yargılar değildir?Bir örnek daha plajda bikiniyle denize giren bir ünlü bir televizyon proğramına stütyoda deniz, göl, gölet yoksa bikiniyle çıkmanın ahlaka uymadığını bilir ve herkes bu ahlak anlayışında ortak anlayışa sahiptir, hadi herkes demeyelim de büyük kısım diyelim.Şimdi bu davranış şeklinin kaynağı etik bilimi midir, etik bilimi bu örnek olayda şu bilimseldir bu değildir diyebilir mi, yani bu davranışı insandan soyutlayıp herkesin kabul etmek zorunda olduğu bir kural ortaya koyabilir mi dayanağı etik bilimi olarak?Bu davranışa kaynaklık eden etik bilimi midir, başka sebepler midir? Muhabbetle...
  8. Kuvvetler ayrılığından kastınız 80 darbesi zihniyetinin Cumhurbaşkanlığını, Anayasa mahkemesini belli bir düşüncenin emniyet sübabı olarak yapılandırmasıysa, hangi düşünceyle buraların güçlü kılındığı asıl iktidarın bu yerler olmasıysa ve gerektiğinde orduyu da siyasete dahil eden bir güç anlayışıysa evet gerçekten bunlardan önce yargı bağımsızlığı vardı, bunlar da yargı bağımsızlığını yok etmeye çalışıyorlar.Kuvvetler ayrılığının demokratik işlemesi için önce demokrasinin olması lazım.Demokrasinin olması için de herkesin demokratik kültüre sahip olması lazım ki demokrasiyi ideolojilere kurban etmenin gayreti olmasın. Biz ne kadar zekiysek onlar da o kadar zeki, biz ne kadar demokratiksek onlar da o kadar demokratik.En büyük sorun şu ülkemizde demokrasi talebi yukardan değil de alttan, halktan geliyor olsaydı, halk demokrasinin gerçek sahibi, gerçek savunucusu olabilseydi tepedekiler de alttan ona göre gelirler, halka göre iş yaparlardı.Demokrasi kültürümüz çok zayıf en büyük sıkıntımız bu siyaset bağlamında. Muhabbetle...
  9. Ya cumhuriyetçisiniz ya gericisiniz, ya darbecisiniz ya da değilsiniz değil bana göre.Özü tartışılmalıydı,anlatılmalıydı derken maddeler tartışılmalıydı kastım.Cumhuriyetçi-gerici,darbeci-değilci temellendirmesi üstünü örttü... Muhabbetle...
  10. İstediklerinize canı gönülden katılıyorum, bunu yapabilecek birini nasıl yapacağı konusunda doyurucu bir açıklama yaparak anlatın ben de utanayım AKP kötünün iyisi değilmiş, daha iyisi de varmış gözümden kaçmış diyeyim, hatalı düşüncemi düzeltip doğru düşünmeyi öğreneyim, buna göre düşünce belirliyeyim Sayın yılmaz... Muhabbetle...
  11. Buradaki verilere bakıp da tam tersine ekonomi çok iyi demek zorlama bir savunma olur ve inandırıcı da olmaz bu aşikar.Şunu merak ettim bu verileri aldığınız kaynağı da yazarsanız yazdıklarınız daha inandırıcı olur, biz de araştırma duygumuzu tatmin etmiş oluruz sayenizde. Buradaki verilerden hareketle yorum yaptığımda bu tabloya göre biz basbayağı dibe vurmuşuz kimse de belli etmiyor bunu, kimse de farkında değil bunun çok ilginç.Bakıyorum da şöyle bir etrafıma lüks araçların sayısında gözle görülür derecede artış var, millet cayır cayır ev almanın peşinde, lüks bir hayat sürüyor bayağı bir kesimimiz, örneğin benim aldığım maaş 8 yıl öncesine göre iki katı arttı,benzine de iyi zam yaptılar bu arada bu da en kötüsü.Bu tabloya göre şekere, sakıza,una şuna buna günübirlik zam yapılması lazım ki 10 yıl önce olduğu gibi biz de battığımızın farkına varalım, iyi gizliyorlar vallaha krizde olduğumuzu millet boyuna para harcıyor farkında olmadan.Bir de kişi başına düşen milli gelirimiz 10 bin dolar olmuş diyorlar bu tabloya göre 1500 dolara falan denk gelmesi lazım kim kandırıyor bizi anlamadım.Bu şartlada dahi IMF'yle anlaşma da yapmadılar nereden geliyor bu değirmenin suyu garip. Özelleştiremelerden sağlanan kaynakla, piyasada dolaşan sıcak paranın oluşturduğu kaynakla maaşlarda istenilen düzeyde olmasa da artış var,yolllar bununla yapılıyor, bedava kitap, kömür bununla dağıtılıyor galiba.Yunanistan'ın düştüğü duruma düşmedik yanlış mı biliyorum,bankaların hepsi batmadı, dolar bir gecede iki katına çıkıp cebimizdeki para yarı yarıya düşmedi yanılmıyorsam. Evet kişi başına düşen milli gelirimiz 40-50 bin dolar olmalı, dış borcumuz bu kadar olmamalı, işsizimiz azalmalı, hatta hiç kalmamalı, gelir adaleti sağlanmalı, vergi adaleti sağlanmalı, rüşvet alınmamalı verilmemeli, alanlar da verenler de kınanmalı, Türkiye Dünya'nın bir değilse de en azından iki numaralı güçlü ekonomisi olmalı, peki bu nasıl yapılmalı bilen var mı?Eğer bu bu kadar kolaysa bu zamana kadar niçin kimse yapmadı bunu yahu? Muhabbetle...
  12. Bakacağız,düşüneceğiz tabi,ne söyleniyor, ne vaat ediliyor, nasıl bir düşünce yapısı sergileniyor değerlendireceğiz, karşılaştıracağız.... Muhabbetle...
  13. Sayın yılmaz siz sistemi siyasetçilere bırakılmayacak şekilde kurar, bunu da sağlamlaştırmanın gayreti içinde olursanız ne cumhuriyetin ne de demokrasinin anlamı kalır.Demokratik bir sistemden bahsediyorsak demokrasinin kuralları işlemeli, ki bu sistemi yönlendiren güçler demokrasiyi yerleştirmenin çabasını gütmeli, kimse artık onlar.Demokrasilerde ülkeyi kim yönetir, iktidar nasıl belirlenir, kurumların demokratik olarak yerleri nedir bellidir Sayın yılmaz.Ama hiçbir demokraside iktidarın dışında bir ordu iktidarı vardır veya yargıçlar iktidarı vardır, ordu demokratik olarak, hukuki olarak bu gücü paylaşır demokratik hakkını kullanarak iktidarı gerekirse siyasetçilere bırakmaz şeklinde ne bir demokrasi ilkesi vardır ne de böyle bir anlayış. Siz felsefi temelde bir soru sormuşsunuz Sayın yılmaz.Şu anki siyasi sistem de ülke yönetiminde nasıl bir sistem değişikliği olmasını istiyorsunuz ki?Ülke yönetimini siyasetçilere bırakmamak derken olmasını istediğiniz ne?Bu sistemde ülke yönetimi siyasetçilere bırakılmamalı dediğimiz anda başka bir sistemden bahsediyoruz demektir, bu sistem ne olmalı? Muhabbetle...
  14. Kutuplaştırarak, düşman ilan ederek kutuplar üzerinden yapılan siyaset çok zararlar verdi bu ülkeye farkındayım.Bu yöntemi AKP de kullanıyor bunun da farkındayım.Siyasetimizin demokrasiyle bağdaşmayan, eksik, hatalı yönleri var derken bunu da kastetmiştim, bütün siyasi partilerimiz için geçerli bu durum.Referandum konusunda yine kutuplaşma oluşturuldu.CHP refarandumu Cumhuriyet'i oylayacaksınız temelinde kurguladı ve ya Cumhuriyet'ten yanasınız ya da karşısındasınız seçeneğiyle anlattı;buna karşılık AKP de ya darbe, darbeci taraftarısınız dedi bu seçenekler üzerinden referandum siyaseti yaptı.Beni bu söylemler etkilemedi referandum maddelerine baktım, hukukçuların, gazetecilerin yorumlarını dinledim ve kendi kararımı verdim.Referandum da sergilenen evet-hayır siyasetinin referandumun özüyle fazla ilgisi yoktu zaten.Siyasetin normal olmadığının göstergesi bu zaten. Hani siz CHP'yi mezar ziyaretine kadar destekliyordunuz ya bir olay bakışınızı değiştirdi, CHP anlayışında olanlardan sık sık duyduğumuz AKP'ye oy verenleri akıl yönünden aşağılama düşüncesi bir partiye karşı bir bakış oluşturmak için temel bir nedendir benim için, ben bu bakış tarzını daha sağlıksız, daha kötü görüyorum tercih etme bağlamında.AKP'nin demokrasi anlayışı eksikse, hatalıysa ki buna ben de inanıyorum CHP AKP'den daha da geride benim nazarımda.Siyasi liderlerin televizyonlara çıkıp karşılıklı konuşmaları demokrasinin bir ilkesi değildir bildiğim kadarıyla, eğer ki bir yasa çıkarılıp siyasiler televizyonlarda konuşmayacaktır şeklinde bir yasak varsa ya da bizim partiden olanlar konuşur ancak gibi bir anlayış hakim kılınmaya çalışılıyorsa uygulamalarla bakın buna demokrasiye aykırı derim.Fakat AKP'nin CHP'yle televizyon programlarında tartışmaya katılmıyor olması demokratik bir tercihtir, demokrasiye aykırı bir yönü de yoktur bence.Buna mukabil CHP temsilcileri televizyon programlarında siyasetlerini rahatça anlatabilmektedirler karşılarında AKP milletvekili olmasa bile bu da normaldir.Sadece muhalif yazı yazdı diye sırf yazıya dayanarak kimi Ergenekon'dan içeri aldılar örnek verirseniz bilgilenmiş olurum.Fikirlerini korkmadan, rahatça, özgürce dile getiren bir medya olmasını ben de isterim ki demokrasiden bahsediyorsak olması gereken bu, bu partinin de hala eleştiri konusunda demokratik olgunluğa tam erişmediğini görmek mümkün.İktidar-medya ilişikisi de ayrı bir sıkıntı zaten ülkemizde.Mısır'dan farkımız şudur herhalde, tepemizde otuz yıldır oturan kendinden başka adaylara seçime katılma hakkını baskıyla, türlü oyunlarla elinden alan bir kral yok iktidarda.İktidar da padişahlık edası varsa daha demokratik olan dursun karşısında, AKP'den daha demokratik olduğuna inandırsın, ülkeyi daha iyiye götüreceğine dair projeleriyle, inandırıcı anlayışıyla çıksın ortaya nasıl geldiyse bu iktidar öyle gider seçimle...Kuru demokrasi, özgürlük, zenginlik laflarına sadece bu laflarla yapılan siyasete halkımız artık inanmıyor.AKP'nin zayıf demokrasi anlayışına karşı daha iyi demokrasi anlayışı olan bir parti varsa,AKP'nin yanlışlarını kendi doğrularıyla inandıracak biri varsa yapılan siyasetler ortada.Daha iyiyi görene kadar kötünün iyisi daha kötüye göre daha iyi siyasetle daha inandırıcı olur, tercih edilmede de daha önde gelir. Muhabbetle...
  15. Amenna herkesin kendi fikirlerinin, kendi umutlarının, kendi inançlarının olması bu bağlamda tartışılacak bir şey yok.Tartıştığım şu, Determinizm'le ilgili umut ve inanç düzeyinde duygular taşıyıp bunu bilimsel bir durummuş gibi anlatmaya çalışma çabanız.Bu noktada bu tesbiti yapıyor olmam anlaşılmaz, mantıksız,konudan bağımsız değil kanımca Sayın demirefe.Hafife alma konusunda sergilediğim tavrı eleştirmede haklısınız, kullandığım üslubu ben de beğenmedim farkına vardırdınız teşekkürler.Determinizm'i bilimsel kesinlik düzeyinde ve inanç bağlamında aldığınız için inanç düzeyinde eleştirilebilir yanınının olduğunu ortaya koymaktı niyetim. Determinizm bilimsel olarak inanç konusunda ne diyor ki ben inanç düzeyinde hayır, bilimsel bir savı var inanç konusunda doğmatikçe inanmam diyeyim?Ben inançlıyım ama bilimsel bağlamda Determinizm'e de yok canım demem.İki dinli mi oldum şimdi noldu, garip bir durum oldu... Said Nursi meselesine gelince benim için kullandığınız tabire bakmanızı tavsiye ederim, ''Pek sevdiğiniz üstat...'' tabirinizde, tahminimce, yanılmıyorsam gibi tahmin olduğunu anımsatacak kelimelerden uzak kesin bildiğiniz bir durumu ifade ediyormuşsunuz havasında yazdığınız anlaşılır yazınız.Ben şimdi buna karşılık o malum cümleleri yazdıysam haksız sayılmam herhalde?Tabi ki tahmin hakkınız var bu hakkı da ben verecek değilim; ama tahmin olduğunu kesin dille yazdıktan sonra değil de yazarken belli ederseniz daha anlaşılır olur yazınız okuyanlar tarafından. Said Nursi'yi hiç sevmem demiyorum sizin dediğiniz gibi de ''pek'' seviyor değilim. Umarım bu yazdıklarımı görüş olarak kabul eder, cevap niteliğinde değerlendirirsiniz.... Muhabbetle...
  16. AKP'den ordumuza eleştiriler gelirken ordu yıpratılıyor diyen, bu anlayışta olan biri eleştirince masum bir düşüncenin açıklaması düşüncesini güden ve tam dersi AKP eleştirirken eleştirilebilir mantığını güdüp karşı düşünceden biri eleştirdiğinde orduya sahip çıkma görüntüsü veren anlayışların ortaya koyduğu tutarsız tavır görülmeyecek gibi değil öncelikle bunu söyleyeyim. Bana göre ordu da dahil söz söyleme adabı, eleştiri sınırları dahilinde her kurum eleştirilebilir, eleştirilebilir olmalı.AKP eleştirebilir, CHP eleştirimez; CHP eleştirebilir, AKP eleştiremez tavrı mantıkla açıklanabilecek tavır değil.Sorun şurada.Her iki partide orduyu farklı anlayışlarda, farklı bir yapıda görmek istiyor bundan dolayı da garipsenecek durumlar ortaya çıkıyor.AKP niçin eleştiriyordu, ordumuz darbeci bir zihniyette olmasın, darbe yapma heveslisi varsa bunlardan arındırılsın, siyasete karışmasın,müdahale etmesin şeklinde.Bugün Süheyl Batum niçin eleştirdi?Ergenekon davasıyla içeri alınan komutanlara ,içinde darbeci oluşum barındırması ithamına karşılık ordunun kendisinden beklenen o bilindik karşı çıkma, bunlara izin vermeme refleksini göstermediği için. Sayın Batum'un üslubu,savunduğu düşünce doğru mu?Eleştirmesi doğru mu demiyorum, eleştiri hakkı var bana göre.Lakin Sayın Batum'dan soyutlanarak ordumuz için ''Kağıttan kaplanlarmış...'' lafını herhangi bir siyaset adamının söylediğini düşünelim.Üslubun doğru olup olmadığını size bırakıyorum. Sayın Batum'un savunduğu düşünceye katılmadığımı söyleyeyim.İfade ettiği ne?Ordu Ergenekon davasında komutanlarına sahip çıkmalıydı, buna izin vermemeliydi anlayışı, yanlış anlamıyorsam ki bir televizyon proğramında bunu destekleyecek yorumlar yaptı.Ordudan beklenen bu tavrın hukukla ne kadar ilişkisi var, hukuğun hangi ilkesiyle örtüşüyor onun yorumunu da yapmıyorum.Ergenekon davası ne kadar hukuki işliyor orası da ayrı çıkmaz zaten... Ayrıca üslup bağlamında her konuda Sayın Bülent Arınç da Sayın Süheyl Batum da çok sivri dilli bu da ayrı konu tabi. Ha bu arada Sayın Süheyl Batum'un yaptığı açıklama darbe çığırtkanlığı mı?Darbeye davet ediyorum demiyor, kağıttan kaplan olmayın Ergenekon davasında davaya müdahale edin diyor herhalde bu ne anlama geliyor bilmiyorum... Muhabbetle...
  17. Sayın yılmaz ülkemizdeki birçok kurum gibi siyaset kurumunun, siyasi aktörlerin hali ortada.Hatta buna milletimizi de katayım ben de dahil.Ben neden tamamiyle AKP karşıtı değilim.Siyasi arenamızda kaba tabirle kötünün iyisi diyorum ben buna.8 yılda olumlu yanlarıyla olumsuz yanlarıyla nazarımda genel itibariyle daha kötüye gitmedi kötünün birazcık iyisi oldu.Bunu anlatmaya sayfalar yetmez tabi.AKP'nin siyaseti için yanlış olduğuna dair yüzlerce delil bulabileceğimiz gibi iyi yaptıkları için de yine yüzlerce delil bulabiliriz.Genel itibariyle AKP'nin Cumhuriyet'i yıkıp Türkiye'yi 1800'lü yıllara götüren bir sistemin peşinde olduğuna inanmıyorum istese de yapamaz hem Türkiye şartlarında hem dünya şartları göz önünde bulundurulduğunda Türkiye yönetim sistemi olarak geriye dönemeyecek bir noktada kanımca.AKP Türkiye'yi bölmek istiyor dağdaki teröristin yapmak istediğini yapıyor niyeti bu şeklindeki görüşlere de katılmıyorum.AKP Kürt meselesiyle ilgili bu zamana kadarki görmezden gelme,yok sayma, baskıyla, sadece askerle bu işi halletme yönteminden vazgeçti iki tarafı keskin bıçak demokrasi yoluyla bu işi halledebiliriz yöntemini seçti gördüğüm.Bu yöntem Demokratik Açılım adımı içimize sindiremeyeceğimiz tablolarla karşı karşıya bıraktı bunun farkındayım.Ama dediğim gibi AKP bu ülkeyi bölme niyetinde gibi bir bakış benim için inandırıcı değil.AKP Türkiye'yi kendi anladığı demokrasi sistemi içinde şekillendirebilmek için güç odaklarını sahiplenme savaşı içinde mi evet içinde,çünkü sistem böyle kuruldu 80 sonrasında.AKP'nin anladığı demokrasi bizim bildiğimizi zannettiğimiz ideolojik kaygıdan uzak, sadece insanadan hareket eden her türlü fikre saygı duyan, bu yönde uygulamalar getiren demokrasi mi, hayır.AKP'nin demokrasisi de 80 yıllık demokrasi tarihindeki ağır aksak yürüyen,ideolojik kaygılarla hareket ettiğinden dolayı yanlış olan, eksik olan demokrasi.Zaten demokrasi bir kültür meselesi, demokratik yaşamayla, demokrasiyi özümsemeyle alakalı.Ülkemizin demokrAsiyle sınavı, tecrübesi ortada.Siyasilerimiz de siyasetimiz de halkımız da ancak yaşanılan kadar demokrasi kültürüne sahip.Hepimiz demokrasinin çocuğuyuz yani. AKP'ye gelecek olursak AKP'nin karşısında AKP'den daha etkili daha inandırıcı, daha çok halka ulaşacak bir siyaseti figür yok bugün ortada.Ben CHP'yi nasıl destekleyim.Bugün kafası öyle bir karışık ki nasıl bir siyasi düşünce üzerine kendini bina edeceğini şaşırmış vaziyette, ümit vermiyor.Bunu da geçtim CHP kendisine oy vermeyenlere hakaret edecek kadar kendini akıllı gören ve sonra onlardan oy isteyen bir siyasi parti en basitinde ve bu bile bir partinin benim nazarımda ne derece siyasetini akıllı yapıp yapamadığı, demokratik duruş, tavır olarak nerede durduğu konusunda tavır almama sebep olan bir vaka.Daha CHP'nin demokrasiden ne anladığı hususunda bu zamana kadar verdiği görüntüden benim anladığımı anlatmak çok uzun sürer.CHP'ye göre bu ülkenin tek sahibi var o da kendileri, savunulacak tek fikir o da kendi fikirleri daha ne deyim.MHP de AKP karşısında gerçekçi, inandırıcı, doğru siyaset üretemeyen bir parti.AKP üzerinden sadece AKP'nin yaptıklarını eleştiren ve CHP'yle aynı çizgiye yaklaşan kendiyle çelişen bir parti.Kuru günübirlik söylemlerden öte gitmeyen bir siyaset. Bu partilerin sığ siyasetleri AKP'nin yanlışlarınıın da doğruymuş gibi algılanmasına sebep olduğu için siyaset kendi doğruları zemininde yapılmıyor ve sürekli etki tepki oyları oluşuyor.İnsan yapılan bu siyasette kötü olanın içinde birini tercih etmek zorunda kalıyor.Ben de tercihimi kendi gördüğüm açıdan daha az kusurlu, en azından faydalı olacağını düşündüğüm yönde kullanıyorum mesele bu.Hatalı gördüklerimi savunuyor muyum hayır, hataların düzeltilmesi daha iyinin yapılması için ben de eleştiriyorum,en azından eleştirilmesi gerektiğinin farkındayım... Muhabbetle...
  18. Siyasi fikirler, uygulanan siyasetler için bu siyaset en doğru olanıdır bu siyaset en yanlış olanıdır diyemiyoruz tabi.Bu durum karpuz değil ki iddiaya girip karpuzu keselim sonra olgun muymuş değil miymiş bakalım.Ben taş gibi görmediğim gibi hepten çürük gibi de görmüyorum.Tabi bendeki göz sizde yok, sizdeki göz de ben de.Bu algı farklılığına sebep olan sayısız neden var. Muhabbetle...
  19. Çok güzel kurgulanmış bilimsel belgesel havası verilmiş iyi ellerden çıkmış, mesajını iyi kamufle etmiş videolar haklarını teslim etmek lazım.Şimdi ben bu videodan şunu mu anlamalıyım:Dini inançlar doğruluğu bilinmeyen düşüncelerden oluşur, insan aklının ürünüdür,ticari araç olarak kullanılmaktadır,dini inanç bilimle ters düşer dolayısıyla dini inancın yerine bilimi inanç olarak kabul etmeliyim, Evrim'e inanmalıyım inandığım anda şunu demeliyim bir yaratıcı yok... Ben inancımla bilimi buluşturmuş biriyim, bilimin dediklerine de inanan biriyim.Dini inancın insanın beynini kalıplara sokan, eleştirel düşünceye kapatan bir gücü vardır, hem de çok etkili, dini inancı afyon gibi kullanabilirsiniz bu bağlamda, inanç üstünden para kazanabilir, makam mevkii sahibi olabilirsiniz.Bu inancın ne derece etkileyici, büyük bir duygu olduğunu gösterir.Bir inanç akla, bilime önem vermiyorsa o inanç nazarımda değeri olmayan inançtır. Aklı dışlayan, bilime yer vermeyen bağnaz inanç sahipleriyle; tek derdi inanç düşmanlığı olup,dini inanca karşı bilimi inanç yerine koymaya çalışan dini inançla bilimi karıştıran bunu bilimsel zanneden insanların nazarımda değeri aynıdır. Bilim dini inanç boşluğunu dolduracak bir değerler bütünü değildir.Bilimin iddiası da bu değildir dedi de bilim kendi yolunda kendi işini yapar, birileri de hem dini hem bilimi kendi inanç değerleri için kullanır.Farklı farklı insan tipi var tabi....Olacak o kadar...
  20. İnsan önce kendini bilmeli ki ne dediğinin, nasıl söylediğinin farkında olsun.Öyle diller vardır ki en doğru, güzel sözleri dahi çirkinleştirir...
  21. , Kul hakkı yemem, yedirmem diyorsa biri hele ki bir siyasi parti güzel espri derim.Kul hakkını yemeyecek, kul hakkını yedirmeyecek bir düzen kurabilecek varsa bugün önce siyaseti bırakmalı, kapitalist sistemi yıkmalı sonra.Bırakın AKP'yi bu ülkede fabrikası olan devlete az vergi vermemek için türlü yollara başvuran, kendini büyütmek için işçisini köle gibi kullanan bu sistemde bilerek veya bilmeden bunu yapan yüzlerce Müslüman işverenimiz var kanımca.İhaleleri almak için türlü renge boyanan nice insan...Buyrun buradan yakın.Hz. Ömer adaletini bu devirde kim görmak istemez ki.Komşusu açken tok yatan biz, çeşit çeşit ebiselerle, ayakkabılarla donatılmış dolaplarımız, lüks araba sevdamız, elimizde en şık cep telafonumuz önce biz önce biz diyen aklımız, buna uydurduğumuz gönlümüz ve sonra ya insanların haline bak bu nasıl Müslümanlık, bu nasıl insanlık diyen yine biz.Tepedekiler de aşağıdakiler kadar Müslüman, tepeye çıkanlar alttan gelmediler mi bir zaman?Bu kötü tabloyu kabulleniş ve hoş görme değildir benim ki!Sadece kandırıyoruz kendimizi... Al birimizi vur ötekine, al birini vur ötekine felsefi temelde maalesef böyle... Muhabbetle...
  22. Kasadaki elmaların hepsi çürümüş Sayın yılmaz.Ben çürümüş elmaların içinde kendimce az çürümüş olanı bulmaya çalışıyorum.Elmaların hepsi çürümüş diyene eyvallah doğrusun diyorum.Hayır canım hepsi değil bana göre biri sağlam o da benim sağlam dediğim, diyene de gülüp geçiyorum. Muhabbetle...
  23. Torba Yasa'yla ilgili bazı köşe yazılarına, bazı yorumlara baktım, maddelere şöyle bir göz gezdirdim.Torba Yasa'nın iyi yönleri olmakla birlikte kötü yönleri olduğu konusunda fikirler var.Bu konuyla alakalı bilgisi olan yorumuna değer verdiğim biri olan Ali Tezel de aynı şekilde yasanın iyi ve kötü yönlerinin olduğunu söylüyor.SSK'yla alakalı borçların yapılandırılması, affı konusundaki değişikliklerin yararlı olduğu yönünde fikir beyan etmiş.Çalışanlar ve işverenler hususunda özellikle stajerlikle ilgili maddenin çalışanlar için çok olumsuz sonuçlar doğruracağı kanısında.Zorunlu stajyerlik tabirindeki zorunlu kelimesi kaldırılmış ve bu şekilde olursa işverenlerin stajyer adı altında işçileri bu kapsamda istedikleri süre çalıştırabileceklerinden bahsediyor ve hakları az olduğu için bu durumun olumsuz olduğunu vurguluyor ki katılmamak elde değil. Ben de yasaya baktığımda şunu söyleyebilirim.Bu haliyle yasa çok sıkıntılar içeriyor, dilinden midir doğuracağı sonuçlar hesap edilmediğinden midir yoksa bilinçli midir bilmiyorum eksiklikleri,çalışanları olumsuz etkileyecek yanları göze batıyor.AKP bu yasayı tekrar gözden geçirmeli, eleştirilere daha fazla önem vermeli,herkesi dinlemeli bu konuda.Muhalefet de bu yasanın getirdiklerini iyi anlatmalı halka muhalefetin de sorumluluğu bu. Muhabbetle...
  24. Siz de aşkla yazın güzel olmaz mı Sayın y.yılmaz?Şaka bir yana bir partiyi aşkla savunduğum konusunda yanıldığınızı affınıza sığınarak söylemek zorundayım.Yazılarımda AKP severliği hissediliyor doğrudur, ne yalan söyleyim ben de hissediyorum.Sizde de bütünüyle AKP karşıtlığı, güvensizliği ön planda bu da gün gibi aşikar Sayın y.yılmaz.Sizin karşıt fikirleriniz sayesinde AKP'ye karşı algımı sizin fikirlerinizle karşılaştırıp varsa benim de bir önyargım ki herkezin var siyasi düşünce konusunda, önyargılarımı kırmaya çalışıyorum, körü körüne ne karşı çıkmaktır düsturum ne de körü körüne sevmektir bir siyasi fikri.Gelin görün ki önyargılarımız var ya sevmişsek bir kere hataları görmemek için, güvenimizin sarsılmaması için hep iyi yönde düşünmeye çalışıyoruz; tam tersi sevmemişsek bir kere, sarsılmışsa güvenimiz güvenmemek için, sevmeye fırsat vermemek için de aynı şekilde karşı yönde fikirler üretmek için de aklımız, gönlümüz elinden geleni yapıyor,duygusallığımız yine ağır basıyor yine görmek istediğimiz gibi görmenin çabasına giriyoruz.Siyaset de inanç gibidir, öyle bir inanca dönüşür ki sevdiğiniz, doğru bildiğiniz siyasi düşünce her yönüyle doğrudur, güzeldir, iyidir sizin siyasi fikriniz dışındaki bütün fikirler, sorunludur,güvenilmezdir,yanlıştır algısı oluşur ki Türkiye'mizde maalesef öyle, duygusal milletiz ya siyasetimiz de fanatiklik derecesinde ve bağnazca, siyasete en tarafsız bakanımızda, siyaset üstü değerler üzerinden konuşanımızda dahi vardır bu duygu bir parça.Sonuçta siyaset de özünde fikir mücadelesi bunların tadında olması normal olan. Normalleşiriz inşallah gün gelir bir zaman.... Muhabbetle...
  25. FUZULİ

    Erdogan ve TSK

    Size göre sizin gibi düşünmeyen herkes Türkiye Cumhuriyeti düşmanı, bu algının mantıkla, sağduyuyla,tarafsızlıkla,demokratik düşünce tavrıyla uzaktan yakından alakası yok Sayın politika.Ben düşman diyorsam düşmandır, iyi vallaha.Sonra da başkalarını taraflı davranmakla, ayrım yapmakla, demokrasi kültüründen uzak olmakla,tahammülsüzlükle suçlayın ne ala.Benim eleştirdiğim algı türü bu işte Sayın politika.Türkiye Cumhuriyeti'ni bir ben bir de benim gibi düşünenler sever gerisi düşmandır anlayışı.Buyrun savunabiliyosanız savunun istediğiniz kadar kelime oyunu yapabilirsiniz ne çıkacak bakalım ortaya! Bir de asil eleştirenler tabiri, aynı algının bir başka yansıması değil de nedir şimdi bu?Bir eleştirmenin asil olup olmaması Erdoğan'ı sert eleştirip eleştirmediğine bağlı olarak mı ölçülüyor?Asil eleştirenler sizin fikrinizi savunan yazarlar mı Sayın politika?Buyrun bunu da açıklayın lütfen? Muhabbetle...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.