Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey
-
FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
Ben balıklı baklava istiyorum :D
-
.....::Radya::.....
Ayh... Ölmekten gülcem şimdi yaa... "Alp uyursa şunu yapcam... Alp uyursa bunu yapcam... Ha birde Alp uyursa şunu yaparım... Sonra bir daha uyursa, bu seferde şunu yaparım..." Kısaca herşey Alp'in uyumasına bağlı. İnsanda "Uyku" denen ihtiyaç olmasaydı Halin ne olurdu hiç düşünemiyorum bile ablacım...
-
*N O S T A L J İ K Ö Ş E S İ *
Ciddi mi... Nasıl desem bilmiyorum ki! Yani duygularımı hissettirebilmek... Ve bunu duymak... Güzel bir şey yaa... Sağolun...
-
ENEL HAK..........
Yahu ben bir şeyler yazacağım ama eski yazdıklarımın tekrarı olacak... O yüzden yazmıyorum ve yakın zamanda eski iletilerimi yönlendirme ile alıntılayacağım ve düzenli olarak bu başlıkta toplayacağım... Saygılarımla...
-
*N O S T A L J İ K Ö Ş E S İ *
Haklı olabilirsin... Gerçi bizim umutlanacak bir şeyimiz yok artık... Olan sadece güzel bir anı, o kadar... Hatta çok güzel bir anı... Hala şaşırıyorum... Yıllar sonra ve aynı gece, aynı saatte... Ben böyle senkronize şeylere bayılırım biliyor musun? Yani "Bize ait bir zaman dilimi" " Bize ait bir gün" "Bize ait şeyler işte..." Ve bu hep sonsua kadar "Bize ait" olarak gidecek, Apayrı hayatlara sahip olsakta...
-
Doğum...
- *N O S T A L J İ K Ö Ş E S İ *
Nedir yani Diloş!? Zaten doluyken yeterince illa ki salya sümük mü olalım? Peki peki... Olmayacağınızı biliyorum ama başlayayım... "Hicri 2 sene önce..." Hiç unutmam o günü... Tam olarak hicri 2 sene önce... Artık herhangi bir kimse için dua etmemeye yemin ettiğim gece... Ertesi günü; Tam olarak hicri 2 sene öncesi, bugün... Önceki gecesi kadir gecesi... Ne çok sevmişim meğer, Ne çok işlemiş aslında içime... Herkeste onu aramışım, Onu unutmak için başkalarına aldanmışım... Ona adadığım şiirlerimi, Başkalarına saymışım... Unutmak mı? Unutmak için başkalarına bağlandıkça, Ben aslında hep ona yanmışım... Tam olarak Hicrisi 2 sene öncesi... Çocuktu aslında hep... Siz hiç gece gece kalkıp kek yaptınız mı uykunuz kaçtı diye? O yapardı... Seviyorsan susma, Yahu söyle işte... Seviyorsan durma... Haykırsana!? Yapsana yapamadığın herşeyi, Ve yapamayacağın... Nasılsa bir daha yapmaya fırsat bulamayacağın... Aslında bir gizdi içinde sevgim... Bir engel vardı söyleyemeyeceğim... On ay uzak durdum, oysa okulum bitmişti... Artık askere gidecektim, Veda günüm gelmişti... Niye geldi bilmiyorum, Geldi işte uğurlamaya... Nasıl oldu onu da bilmiyorum, Çekildik mutfağa... Ve sadece bakakaldık birbirimize... Ve ardından İzmir-İstanbul arasındaki yolculuklarımın En uzununu yapacaktım Yine İzmir-İstanbul arasında... Ne yolculuktu ama, Tüm yol çizgileri onu adını yazıyordu ilerledikçe... İlerdedikçe daha çok özlüyordum... Kilometre taşlarında hep onu görüyordum... Ve kimse beni her mola da ikişer kere aramamıştı hiç bir yolculumda... Ve hiç bir yolculuğumu "Günaydın" aramaları ile bitirmemiştim... Ve hiç kimse askere benimki gibi buruk bir eksiklikle gitmemişti... Siz hiç aşık olduğunuz gün ayrılmak zorunda kaldınız mı? Bir saatimiz vardı, zamanı belli... Gecenin bir buçuğu bizimdi... Hiç şaşmazdı, Ben aramazsam O mutlaka arardı... Sonra... Uzun... 2 buçuk ay... Her sabah eğitimden kaçıp onu aradım, uyandırırdım... Her sabah işine gitmeden önce beni arardı... İzine döndüm, İzmir'e... Evin üzerine kaçmıştık, Güya manzara seyredecektik... Beraber büyümüştük, alışkındık... Bilemezdik ki aslında Gözlerimizde dünyayı görecektik, Oradan seyredecektik... İşte o anlayamayacağım imkansızlıklar: Gitmek zorundaydı, Benimle kalamazdı... "Neden yanımda değildin ki!" Diye haykırmıştı... Biliyorsunuz işte, anlatmıştım... Bitti... Kıbrıs'taydım... Belki yeni bir hayat yaşayacaktım... Ama o duramayacaktı, Ve bende... Araşacaktık... Görmezden geliyor insan bazı şeyleri... Engel olamıyor sevgisine... Engel olamıyorduk... Tekrar izin aldım... Tam olarak hicrisi, 2 sene öncesi... Hayatımın en unutulmaz akşamlarını yaşadım... Ama sonunda gerçekler dikildi önüme, Set gibi... Aşamadım... Ve Hicri 2 sene önce, dün... Ne kadar dua ettim o gece bilmiyorum. Tek hatırladığım, Evet; Hıçkırıyordum... Yutkunamıyordum... Ve saatlerce dua ettim, Ne kadar bilmiyorum... Ve... Sabah gün ışıyordu... Bilirsiniz, Günün doğuşunu görmek insana bir huzur verir... Hele dualarının kabul edileceğini düşündüğü bir gecenin sabahı ise... Ve o gecenin, O umut dolu sabahında, Telefonuma bir mesaj geldi... Nereden bildi bilmiyorum, Nereden hissetti; Onun için dua edeceğimi... "Benim için dua etme artık lütfen, Gitmek zorundayım..." Artık dua etmiyorum uzun zamandır... Hiç kimse içinde etmeyeceğim... Ve hiç kimse için gün doğumunu beklemiyorum artık, Beklemedim... Beklemeyeceğim... Aradan tam 2 sene geçti, hicri... Dün yıldönümü; kadir gecesiydi... İnanmazsınız biliyorum... Bende inanamıyorum... Saat bir buçuğa geliyordu. Tam 2 sene öncesini düşünüyordum... Telefonum çaldı... Çaldı... Kaldırdım... "-Efendim!" "-Ahmet..." "-... ...!" O... Ne bu yaaa!? Neler yaşıyorum ben? Kim yapıyor bunu? Nereden biliyordum arayacağını? Nereden biliyordu beklediğimi? Ya neler oluyor? Tam olarak Hicri 2 sene önce, Gece saat bir buçuktu... Onun için dua etmeye başlamıştım... Bugün... Neler oluyor inanın bilmiyorum...- ENEL HAK..........
Aslında benim ilgili olduğum bir konudur açılan başlık. Ancak şu an için ğek bir yorum ya da açıklama gereği yapmak istemiyorum. Çünkü daha önce başka başka başlıklarda, konu ile ilgili çok açıklama yaptım. Bu söylediğinizi çok kez anlattım: Şirk nedir, ne değildir... Ancak kafalara yerleştirilmiş bazı kalıpları yıkmak imkansız ötesi... Ben sadece özet olarak tekrar etmek istiyorum: Varlık/Tanrı bir bütündür...- Sucu Çocuk - Enst.
Ve o unutulmaz reklam...- Örümcek Adamda Akşamcı...
- Forumda kimleri okuyorsun?
Bir tanı vardır, Her insanın egosu açtır her zaman ve her insan bunu tatmin için farklı yollar seçer... Çünkü edinimleri farklıdır... Ve savunma mekanizmaları da vardır bu yüzden... Edinimlerini ve egolarını doyurmak ve korumak için... Bu ikisi birbirini tamamlar... Bir insan kendisini savunma gereği hissettiğinde "Yansıtma" savunma mekanizmasını çalıştırır genelde. Kendisindeki olumsuz özellikleri, başkasına yansıtır... Ve buna koşut olarak kendisinde az bulunan bir özelliği de "Yüceltir"... Aydın insan ise kendisini övmez ve başkasını yermez... Başkaları Aydın'ı över ve başkaları onun farkını kavrar ve takdir eder... Saygılarımla...- Hayvanların bilinmeyen ilginç özellikleri
Çakallar hakkında bir bilgi yok mudur?- ENEL HAK..........
Öyle görünüyor Halkalıyıldız... Bakacağız artık...- 13 ŞEHİT VERDİK
Artık Şehit Haberleri sıradanlaştırılıyor arkadaşlar... Aynen "Iraklı Savaşçılar" için nasıl ki "Terörist Direnişçi" diye diye onları "Kötü" olarak bilinç altımıza kazıdılarsa, Şehit Haberlerini de bu şekilde vererek sıradanlaştırıyorlar... Yani yakında; "Aaa yine şehit vermişiz... Taş çalma be, ver şu zarı... Hüoup ordan iki çay kap!" şeklinde tepki vereceğiz... Belki de böyle olmamızı istiyorlar... Niye mi az veriyorlar Şehit haberlerini? Millet kan revan görüpte etkilenmesin diye değil, kimi kandırıyorlar? Millet ziyan olan çocuklarımızı görüp üzülmesin diye değil, kimi kandırıyorlar? Pkk'lılar bu haberleri görüp moral buluyor, aman bulmasın diye değil... Adamlar kaç kişiyi öldürdüklerini ve öldüreceklerini zaten biliyorlar arkadaşlar, haberlerden duymalarına gerek yok... Ya da millete psikolojik korku salmasından çekinildiği içinde değil... Bence Milletin hassasiyetini unutturmak içindir bunlar... Yani tepkisizleştirmek için... Bu kaybedişleri artık normalleştirmek istediklerinden... "Nasılsa kayıp vericez, bari tepki almayalım" niyeti var... Yani iktidarlara ve askeriyeye tepki vermememiz için... "Nerede kardeşim bu profesyonel askerler?" "Nerede bu vatanperver yöneticiler?" "Kimse niye birşey yapmıyor kardeşim yaa!" diye sormamamız için... Dikkat ederseniz böyle sormuyor artık kimse hiç... Haberlerde bile bu soruların esamesi okunmaz yahu... Adamlar toplum psikolojisini ezber etmişler ve çok güzel uyguluyorlar be... Uyuyoruz arkadaşlar, uyutuluyoruz... Bilirsiniz; Aynı soruyu devamlı sorarsanız, En sonunda hangi cevabı alırsanız alın umursamazsınız... Çünkü zamanla alacağınızı düşündüğünüz cevaplara ve sorduğunuz sorulara alışmışsınızdır... Psikolojiktir yani bu olay... Kardeşim şu an Hakkari'de. İki ay kadar önce Komutanı Binbaşı ve oğlu, Ve aynı kafilede arkadaşı yaralandı. O kafilede olmaması ise tamamen ufak bir geç kalma nedeniyledir... Bugün telefonum çaldı. Annem ağlayarak arıyordu... Telefonu nasıl kapatıp eve koştuğumu hatırlamıyorum. Koşarken düşündüm: "Yahu zaten beklemiyor muyduk?" 3-5-7-11-13-15-17... Yani alıştırıldık... Kardeşime bir şey olmamış şükür ki... Ama olsaydı benim canımdan büyük bir parça kopacaktı ve bilmiyorum ne olurdum ben... Ama o televizyon kanalları, hükümet ve askeriye için 3-5 dakikalık bir haberden fazlası olamayacaktı o büyük can... Ayrıca ben size söyleyeyim Askeriyeye hiç güvenmeyin. Laikliğin falan Asker korumasında olduğuna hiç inanmıyorum. Canımızı koruduklarına da hiç inanmıyorum. İlki: 2 yıl önce askerdim ve koskoca Tümgeneral çıkıp Tayyip ve Gül hakkında; "Bunlar hiç bir şey, yapacakları hiç birşey yok. Laiklik bizim güvencemizdedir. Onlardan kimse ne Türkiyenin başına geçebilir, ne de tekrar hükümet kurabilir..." 2 sene geçti, şimdi o Tümgeneral o adamlara selam duruyordur... Bunlar hep oyundur arkadaşlar. Gerçek vatanperverler "Aaa! bizi temsil eden bir güç var, partiye ihtiyamız yok!" desinler ve en azından rahatlasınlar ve aslında Askeriyenin gücünü arkalarında hissedip/sanıp sussunlar diye yapılan bir oyundur bu açık açık söyleyeyim... Çünkü Chp'nin falan hali ortadadır. Akp = Chp... Pek bir farkları yok... Askeriye gerçekten verdiği demeçlere sadık olsaydı, Abdullah Gül'ün sıkmabaşlı karısının ELİNİ SIKMAMAKTAN DAHA FAZLASINI yapardı, eğer yapacak olsaydı... Bence ortada çok büyük ve komik bir danışıklı dövüş var... Aynen televizyonlardaki "Nitro Dövüşleri" gibi... Kıyasıya dövüşüyorlar güya... Seyirciler kendinden geçiyor izlerken... Vatanı mı umursuyorlar? "Kan Uykusu" belgeselini izleyin... Hiç bir yöneticinin umrunda değil verilen şehitler... Hazır kıta operasyonları durduruyorlar tek bir emirle... Kardeşim anlatıyor yahu; "-Adamlar namlumuzun ucunda, gözlerini görüyoruz neredeyse. Bir türlü emir vermiyorlar, verdirmiyorlar." diye... Oyun, oyun oyun... Bakın size açıkça söyleyeyim mi? O verdiğimiz şehitler var ya? Ne tek bir yöneticinin umurunda, Ne askerin kendisinin umurunda, Ne o televizyon kanallarının ve arkasında aç canavarların umurunda... Birtek o canları kaybeden ailelerin ve onları anlayabilen vatanperverlerin umrunda. İster kabul edin ister rededin, gerçek budur... Bu akşam o kadar doluyum ki, sayfalar yazabilirim... Başımız sağolsun... Vatan sağolsun... Saygılarımla...- Kuran'dan bilime ışık
Çok doğru Sayın 4mevsim... Bu açıdan haklısınız sanırım...- ENEL HAK..........
Sayın HayHak... Açıklamanızı çok merak ediyorum doğrusu. Belki aynı telden çalacağız. Ve belki anlamlı bir konu olacak. Sizin açıklamanız doğrultusunda bende bir şeyler söylemek isterim doğrusu... Saygılarımla...- Halk Adamı Nasıl Olur?
Çünkü bir yarısını çok kolay satın alabilirler, Diğer yarısına ise ihtiyaç bile kalmaz... Çok tuhaf bir milletiz... Hainimiz tam bir hain oluyor, Vatanperverimiz de çok abartılı bir şekilde vatanperver... Bir türlü usturlabı tutturamıyoruz... Ahmet Taner Kışlalı söylemiş, Türkiye'nin her zaman yüzde 10luk bir ihanet şebekesi mutlaka vardır diye... Kafamızı o kadar az kullanıyoruz ki, Yabancı ülkelerdeki gurbetçileri "Alamancı" diye dışlıyoruz ve onları asimilasyona terk ediyoruz... Oysa onlar tam bir değerdir... Hiç mi düşünmüyorlar bir lobi oluşturmayı, Yoksa düşünüyolarda bilerek mi uygulamıyorlar... Hakikaten masa başı işlere kafası pek basmayan bir milletiz sanırım... Demişler ya; "Türkleri savaş alanında değil, masa başında yenebilirsiniz ancak..."- Tengeriin Boşig'ten Seçmeler
Gelin Türküsü - Ihlamurlar Altında Dizi Müziği Seyreyle Güzel - Erkan Oğur - Eşkiya Film Müziği Hey Gidi Karadeniz Tarkan - Sorma Gel Gör Beni Aşk Neyledi - Yunus Emre - Yedi Karanfil Dört Kitabın Manası - Hacivat ile Karagöz Neden Öldürüldü Film Müziği Bülbülüm Altın Kafeste - Erkan Oğur Dert Olur - Haluk Levent Sensiz Yaşayabilmirem - Haluk Levent Aşkın Mahpushane - Haluk Levent- redblack
Kızıl Saçlı Kız... Şarkılar değil de Hep kulaklar bitiyor, Onarmak zordur. Bir yürek üşümüş Kapamış kapılarını, Onarmak zordur. Bir şey yitirilmiş Hiç eskimeyecektir, Onarmak zordur. İnsanin içine düşen korku Özgürlüğünden olmuştur, Onarmak zordur Ölümü düşünmek yenilmek, Sevmek ölümü yenmektir, Onarmak zordur Özdemir Asaf- Kuran'dan bilime ışık
Öncelikle Yönetimsel ya da Toplumsal sistemleri tek başlarına "Kalıp" olarak görmemek lazım. Hiçbir sistem yoktur ki geçmişle bir bağıntısı olmasın, Geçmiş yönetimlerden deneyimlenmesin, Başlı başına ve tek başına durup dururken ortaya çıkmış olsun... İnsanlar "İlkel" toplumdan bugüne kadar çeşitli bağlarla toplumlar oluşturmuşlardır. Ve öyledir ki ilk toplumlar "olunamaz" denilen komünal yaşam sürüyorlardı. Ancak tek eksiklik insanların bugünkü bilinçte olmayışı ve "Hayvanlar" arasında geçerli olan "Güçlü olanın yaşaması" kuralının, tek tek insanlar içinde geçerli olmasıydı... Yani sizin avlandığınız ormana giren bir kimseyi ya da sizden daha zayıf bir kimseyi *************... Bugünki "Kapital Sistem" ile ne kadar benzeşiyor değil mi? İnsanın ürettiği "Doğal Yaşam Şartları"da böyle maalesef. Ama bu zinciri kıracak tek bir unsur var: "İnsan Aklı" ve "Bilimsel Ahlak"... Daha sonra toplumlar çeşitli bağlar kurarak evrilmiştir ki belki Sayın Maraba ile bu konuda ayrılabiliriz. Tabii ki kendisi söyleyeceğimin aksini savunuyorsa... Çünkü ben toplumların evrildiğine ve evrileceğine inanıyorum, Komünal yaşama Rus Devrimi gibi bir "Devrim" ile geçilebileceğine hiç ihtimal vermiyorum... Geçilse bile uyum çok zor olacaktır... Ve zamanla amacından sapacaktır... Neyse... Toplumlar bünyelerindeki Sosyal ve Ekonomik eksiklikleri, düzensizlikleri görerek, Bunları değiştirerek, düzenleyerek evrilirler... İşte Sosyalizm, bugün ve insan için en geçerli veriyi bize sunuyor: "Her İnsan Eşittir ve Eşit Yaşam Koşullarına Sahip Olmaları Gerekmektedir..." Bu "Sosyal Adalet"in sağlanacağı ya da toplumların evrileceği düzene "Sosyalizm" denmiştir... Yani ister karşı olun, ister yandaşı ve ateşli bir savunucusu... Tarihsel süreç içersinde toplumlar bu düzene kaçınılmaz olarak evrilecektir. Çünkü eytişimleri bunu gerektirmektedir, bu bilimsel bir öngörüdür... Mesela şunu sormak isterim: Tüm bireyleri Laikliği özümsemiş bir toplum, "Şer'i" bir yönetimi arzulayabilir mi? Tüm bireyleri Demokrasiyi özümsemiş bir toplum, "Meşrutiyet"i arzulayabilir mi? Tüm bireyleri Eşitliği özümsemiş bir toplum, "Fırsat Eşitsizliği"ni arzulayabilir mi? Toplumlar ilerlerler, Ve asla gereiye dönüş olmaz... Tüm bilişsel ve bilimsel veriler tümüyle ortadan kaldırılmadıkça Ve bu bilgilere sahip insanların zihinlerinden silinmedikçe... O yüzden Einstein: "Üçüncü dünya savaşı çıkar ve sonrasında elimizde taş ve sopadan başka bir şey kalmazsa, bizlerin çocukları da bizleri ilk insanlar gibi değerlendirip tarihlerini bu temeller üzerine mi kuracaklardır?" Toplumlar, çeşitli toplumsal yapıları deneyimsedikten sonra Sosyal Demokrasiye ulaşacaktır... Ha orada duracak mıdır? Hayır... Saygılarımla...- Dikkat: Yeni Fikirler - Yeni Düşünceler - Yeni Arayışlar
İlk defa! Neyse ama bu takdirinizi sanırım kursağınızda bırakacağım. Çünkü Sayın Muki, yabancı dil eğitimi için forumdaşlara yardımda bulunmak istediğini Admin'e danışacağını ve bir konu açacağını, Mümkünse Msn'de çoklu sohbet ile ihtiyacı olanlara ders vermek istediğini söyledi. Bence öyle daha yorucu olacağını ve en azından dersleri forumda yayınlamasının iyi olacağını söyledim. Yani fikrin asıl sahini Sayın Muki'dir... Ama benim şimdi yeni bi fikrim geldi... "Eğlence, Sanat, Spor ve Videolar" bölümündeki "Fıkralar, İlginç Olaylar, Resimler" bölümünün adını "Mizah" olarak değiştirip, Alt konularına "Mizahi Yazılar" ya da "Komik Yazılar"ı ekleyebilir miyiz? Çünkü benim eklemek istediğim komik ve güzel yazılar var ama uygun konu yok. Ayrıca bölüme "Mizah" başlığı konursa daha uygun gibime geldi... Çünkü orada genel anlamda Mizah paylaşımı yapılıyor tam olarak...- Kuran'dan bilime ışık
Arkadaşlar, forumda bulunduğum süre içersindeki en eğlenceli ve bence verimli tartışmayı yaşıyoruz... Hayırlı olsun... Sayın Demirefe, Sayın Maraba, Sayın Hoppa ve soruları için Sayın 4Mevsim ve SayınSarıgöl'e teşekküler... Gelelim... Sayın Demirefe haklısınız ama gitgide var olan gerçeklerden sıyrılmaya başladı kavramlar. Yani gerçekleri, insanların ürettikleri kavramlarla adlandırmak artık yetersiz kalmaya başladı. Herşey tek bir anlamıyla "Hiç" olursa belki daha anlamlı olur, ne dersiniz? Mesela Mükemmel'lik kavramı... Dedim ya "Doğa'nın Mükemmelliği"ne inanırdım ama artık Doğa'nın bu kavramla bir ilintisinin olmadığına, mükemmel olma ya da olmama gibi bir durumunun olmadığına kanaat getirdim. Çünkü Doğa için tek bir şey geçerli: Oluş ve Diyalektik... Bir sayısalcı olmadığım için kafam sayısal verilere pek basmaz aslında, sayısal verilerde ve teorilerde kötüyümdür. Sayın Sardunyam bilir "11+23"ün eşitliğini "44" diye hesaplayan birisinden *****************? Ama sosyal bilimlerde iyiyimdir diye düşünüyorum. O yüzden "Tarihsel Materyalizm"e inanmışımdır hep, bana hep mantıklı gelmiştir Toplumların siyasal ve kültürel olarak evriliyor olmaları... Ve aslında Toplumsal yapıların bir diyalektiğin/eytişimin sonucu olduğunu düşünürüm... Neyse geleceğim nokta bu açıdan Sayın hoppa'ya da cevap olacak nitelikte aslında... Bu kadar sert olmanıza gerek yok Sayın hoppa... Belki Komünizm gerçekleşmeyecek bir ütopyadır ancak "Gelecek" hakkındaki öngörülerden ya da düşüncelerden sadece birisidir. Yani illa ki "Komünizm" gelecek diye bir argüman yok ancak şu var ki Tarihsel Materyalizm'in bizi nereye götüreceğiniz kesinlikle bilmiyoruz. Sadece akıl yürütüyoruz. O yüzden kimsenin stabil/durağan bir doktrike sadık kalabileceğini, hatta "Diyalektik/Eytişim"i savunan kimsenin bunu ısrarla sürdüreceğini sanmıyorum. Belkide ileride değişim aracı olarak para ortadan kalkacak! Belki kalkmaya başladı bile... İş gücü olarak belki artık insan emeğide ortadan kalkacak! Yani "İş Gücü"nü satan insan artık tarih olacak belki ve yerine robotlar yer gelecek, nereden bilebiliriz ki? Belki insanlar ileride artık sadece "Yiyici" olarak yaşamlarını sürdürecekler ve proleterya iktidarı anlamsızlaşacak... Dolayısıyla herkes "doyum"da eşit olmuş olacak nereden bilebiliriz ki? Bakın bu da bir ütopya ama teknolojik gelişmelere bakılırsa olmaması için hiç bir neden yok... Bir çeşit farklı bir kominal yapı arzedebilir yani, neden olmasın! Saygılarımla...- Atatürk'ü sevmeyenler, onu ne zamanlar anlarlar
Öncelikle amacınız ulu Önder'i kötülemek değil(miş) ama pekte öyle görünmüyor... Ha keza sorularınıza bakınca belli de oluyor zira... Teker teker mi gidelim? Osmanlı devleti zaten işgal edilmiş ve yıkılmıştı. 13 Kasım 1918da İstanbul işgal edildi. Bu işgali M. Kemal yaptırmadıysa, Osmanlı'yı yıkanda o değildi... 15 Mayıs 1919da İzmir işgal ediliyor ve Milli bilinç uyanıyor. Bu işgali yapanda M. Kemal değil idiyse, Osmanlı'yı yıkanda o değildir. M. Kemal 16 Mayıs 1919da İstanbul'dan yola çıkıyor Samsun'a doğru. Ve oraya gönderiliş amacı asayişi sağlamak... 19 Mayıs 1919da iniyor Samsun'a... Asayişi kimler bozuyor peki? Mondros Mütarekesi Madde 7: "Galip devletler güvenliklerini tehdit edecek bir durum doğduğunda herhangi bir stratejik noktayı işgal edebilecekler." Siz Anadolu'yu işgal etmek için bir bahane arıyacaksınız... Ne yapardınız? Anadolu'da isyanlar başlatırdınız değil mi? Size yakın olan gurühlara yaptırırdınız bunu! İşte galip devletlerde Ermenileri, Rumları, Pontuslu olduğu iddia edilen Rumları ve çetecileri isyana teşvik etmişler ve; "İşte burada bizi tehlikeye sokan bir isyan var, sen durdurmazsan biz işgale başlarız 7. maddeye dayanarak!" demişlerdir. Çünkü Türkler, Rum ve Ermeni çetecilerin isyanlarına tepkisiz kalmıyordu... İşte Mustafa Kemal bu yüzden Asayişi sağlamak ama Türk Halkın elinden silahlarını toplamak için Samsun'a gönderilmiştir. Ancak kendisi aldığı emri uygulamamış ve hemen Havza Genelgesini yayınlamıştır... Neyse, ayrıntıları geçelim... Sonuçta Mustafa Kemal Samsun'a çıktığında, Niyeti "yıkmak" dahi olsa, ortada yıkacağı bir devlet kalmamıştı ki! Ayrıca "Ah aman, Osmanlı Mustafa Kemal'e güvendi ama o ne yaptı? Yıktı... vah vah vaaah dostlar!!!" gibi duygusal argümanlarla gerçeği değiştiremezsiniz. Ülke ********** dolmamıştır efendim... Bilakis okur yazar oranı artmıştır bu inkılapla... Duydum ama Harf İnkılabını bu şekilde eleştirene ilk defa rastlıyorum. Pes yani... İnsaf... Aşağıda savunduğunuz Abdülhamit bile zamanında (Niyazi Berkes, kitabında bundan bahseder) Latin Harflere geçmenin daha yararlı olacağını söylemiş ancak Arapça ve İslam Dünyası Önderliği hülyasından dolayı yapmamıştır. Önce "Tarihçe" hatanızı düzeltelim... Çanakkale Savaşları 18 Mart 1915te başlamıştır. Kurtuluş Savaşı 19 Mayıs 1919da başlamıştır. Çanakkale Savaşına söylediğiniz o okumuş efradı yollayan Mustafa Kemal değil, Osmanlıdır. Ayrıca o tıbbiyeli öğrenciler kendi öz iradeleri ile gönüllü olarak katılmışlardır. Mustafa Kemal o savaşlarda "19uncu Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal"dir... Yani asker seçip göndermek harbiye nezaretinin işidir, Mustafa Kemal'in değil... Mustafa Kemal 7 Ağustos 1921'deki Tekalif-i Milliye emirlerinde erklidir. Ancak orada da "Halkı Cahil Bırakmak" niyetinde dahi olsa savaşmaya gönderebileceği okumuş efrad çoktaaan şehit düşmüştür bile... Türk Tarih Kurumu insan yetiştirmek gibi bir görev üstlenmemektedir. İnsan yetiştirmek Üniversitelerin işidir. Türk Tarih Kurumu adı üzerinde Tarihi araştırmalar yapar... Ayrıca Türk Tarih Kurumu, bireylerin kendi neslinden nefret etmesine neden olacak yayınlarda yapmamaktadır. Örnek olaran kendimi gösterebilirim... Merak etmeyin amacınızın kötülemek olduğunu düşünmüyorum. Hatta herhangi bir amacınızın olduğunu da sanmıyorum açıkçası. Çünkü çok çelişkili ve yanlış bilgilere dayanan sorular sormuşsunuz. Saygılarımla...- Halk Adamı Nasıl Olur?
Sayın Maraba... Aslında yazım size tam bir cevap değildi. Sizin iletinizi genişletmek ve aslında kastettiğiniz "Aydın"lara sahip olamadığımızdan yakınmak istemiştim... Ama Gerçek Aydınların halka inmesi gerekmez mi? Nasıl desem, eylemlerde önde olmaları... Halkın yanında iseler eğer, halk için anlaşılır olmaları gerekmez mı? Ama halk kimleri anlıyor biliyor musunuz? Yalancıları... Ve halk bunlara kurban veriliyor... Tabii ki gerçek aydınlarda... Aydın olmak "***** Cesaretli Olmak" demek değil elbette ama ne yazık ki "Sözde Aydın"lar çok çok baskınlar ve halk onların elinde ne kadar karınları doysa da bilmezlik için can çekişiyor...- Kuran'dan bilime ışık
Tam anlamıyla öyledir Sayın 4mevsim... Valığı bir "Bütün" olarak ele almadıkça savunular hep sonuçsuz kalacaktır. Bilim, Felsefe ile birlikte "Tümel"den hareket etmiştir ve gittikçe büyük bir hızla "Tekil"leşmiştir. Artık tekilin en ince ayrıntıları bile ayrı ayrı bilim dalları olmuştur. Ancak şu kesinlikle yapılmamalıdır: Mesela başlı başına büyük bir uğraş olan "Atom Araştırmaları"nda bile "Atom" gibi ufacık bir şey ele alınırken, Onun doğanın bütünüyle olan ilişkisi kesinlikle göz ardı edilmemelidir. Bizim "Çelişki" olarak adlandırdığımız ve iki ayrı devinimin çakışması olayı bile aslında doğa bütüncül olarak ele alındığında bir anlam ifade eder bence. O çelişen iki unsur, kendi öz devinimleri neticesinde çelişmişlerdir. Ve bu devinimler doğanın ve o maddenin kendi kaçınılmazıdır. Bu da çelişmeyi kaçınılmaz kılar, ki doğanın en temel yasası böyle oluşur. Doğa için "Mükemmel" diye bir kavramın ya da nitelemenin anlamsız olduğunu düşünüyorum artık. Yani "Mükemmel" kavramı "Doğa"yı nitelemeyecek, insanların oluşturduğu bir kavramdır. Doğa bu kavramdan apayrıdır. Gidişatıma bakılırsa sonunda Nihilist olacağım galiba, bilemiyorum. Artık tüm kavramları da yadsımaya başladım ve daha anlamlı geliyor... Neyse... Doğa için "Mükemmeldir" ya da "Değildir" dediğimizde karşılaşacağımız sorunsalları yukarıda yazmıştım. Yani bir tarafta "Madde" Diğer tarafta da "Tanrı" vardır diyorsunuz öyle mi? Söyledikleriniz sadece Gazali mantığının basit bir örneği ve tekrarından başka bir şey değildir. - *N O S T A L J İ K Ö Ş E S İ *
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.