Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey
-
Dikkat: Yeni Fikirler - Yeni Düşünceler - Yeni Arayışlar
- Gogol Bordello - Baro Foro
"Birce"ye ithafen en sevdiğim, en neşeli, sevdiğim şarkılarımdan biri.- Philippe Morel
- Philippe Morel
- Lütfen uzun süre gelmeyecekler buraya yazsınlar
Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımGemi batması falan değil sorun. O kadar da önemli değil aslında sizin için sanıyorum... Ama benim Ailevi, Eğitimsel ve Yargı Mekanizması nedeniyle bir takım önemli sorunlarım var ve onlara odaklanmam buraya odaklanmamdan çok daha önemli... Saygılarımla...- Rahat uyu Ata'm... emanetine sahip cıkamıyorsa bu milletin sucudur... Sen elinden geleni yaptın... Hakediyorsa esareti bu milletin isteğidir....
"Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu. Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında, birdenbire beş adım sağında onu gördü. Paşalar onun arkasındaydılar. O, saatı sordu. Paşalar : «Üç,» dediler. Sarışın bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu. Bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlıyacaktı." Nazım Hikmet Ran "Milletin kaderini yine milletin azim ve kararı belirleyecektir.""Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben yapabilmek için mutlaka bağımksız bir milletin evladı olarak kalmalıyım. O halde ya istiklal ya ölüm." "Gerçekleri söylemekten asla korkmayınız." "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." "Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir." "Egemenlik ilim gereğidir diye verilmez, zorla ve güçle alınır." Kısaca Atatürk'ün hiç bir zaman "Ben yaptım, ben ettim" dediğine rastlamadım. Herşeyi Millet ile birlikte yapmıştır. Bu iradenin her önderde olmadığının farkındaysanız eğer Atatürk'çü olmak için başka bir neden aramaya gerek yoktur... Atatürkçü olmak demek kendini Bilime, Topluma ve Özgürlüğe adamak demektir... Ve şu an Milletin idaresini bu iradeden yoksun bilmezlere gümüş tepside "Biz" sunduğumuz için, "Rahat uyu Ata'm... emanetine sahip cıkamıyorsa bu milletin sucudur... Sen elinden geleni yaptın... Hakediyorsa esareti bu milletin isteğidir...., Lostsoul, doğru soyluyorsun arkadaşım..." ... Şeklindeki başlık ne kadar doğru ise de, AnıtKabrinden kalkıp bizi e-şek sudan gelinceye kadar dövmekte O'nun hakkı... Ama biz biliyoruz ki O yine de böyle bişey yapmazdı, şöyle söyler ve eyleme geçirirdi: "Egemenlik ve Özgürlük hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye; görüşme ile, münakaşa ile verilmez. Egemenlik, Özgürlük kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül yani Ak Parti iktidarı, Abd. gibi bir mandacı ile işbirlik içersine girerek, Türk milleti'nin egemenlik ve özgürlüğüne, Abd. ile danışıklı dövüşler yaparak milleti kandırmak sureti ile demokrasiyi gerçek anlamından uzaklaştırıp kendi çıkarlarına hizmet ettirecek şekilde kullanarak el koymuşlardır; bu musallat olmalarını bir kaç yıldan beridir beri devam ettirmişlerdir. Şimdi de, Türk Milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, egemenlik ve özgürlüğünü, isyan ederek kendi eline açıkça almış bulunuyor. Bu bir olupbittidir. Söz konusu olan; millete özgürlüğünü, egemenliğini bırakacak mıyız, bırakmıyacak mıyız? Meselesi değildir. Mesele zaten olupbitti haline gelmiş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, mutlaka olacaktır. Burada herkes meseleyi tabiî görürse uygun olur. Aksi takdirde, yine gerçek gerektiği şekilde ifade olunacaktır. ..........." ve beni Atatürk'e bağlayan en güzel nutku: "Türk genci, inkilapların ve rejimin sahibi ve bekçisidir. Bunların lüzumuna, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır; rejimi ve inkîlapları benimsemiştir. Bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı ve bir hareket duydu mu, "bu memleketin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adliyesi vardır" demeyecektir. Hemen müdahale edecektir. Elle, taşla, sopa ve silâhla, nesi varsa onunla kendi eserini koruyacaktır. Polis gelecektir; asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, "polis henüz inkilap ve cumhuriyetin polisi değildir" diye düşünecek, fakat asla yalvarmayacaktır. Mahkeme onu mahkum edecektir. Yine düşünecek: "Demek, adliyeyi de islah etmek, rejime göre düzenlemek lâzım!" Onu hapse atacaklar. Kanun yolundan itirazlarını yapmakla beraber; bana; İsmet Paşa''ya, Meclis''e telgraflar yağdırıp haksız ve suçsuz olduğu için tahliyesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki; "Ben inanç ve kanaatimin icabını yaptım. Müdahale ve hareketimde haklıyım. Eğer buraya haksız gelmişsem, bu haksızlığı meydana getiren sebep ve amilleri düzeltmek de benim vazifemdir!" İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!" Bu Nutkun uydurma olduğu iddia ediliyor ancak bildiğim kadarıyla Deniz Gezmiş'in mahkeme olunurken savunmasında bu nutku okumuştu ve yine bildiğim kadarıyla ve Süleyman Demirel bunu öğretim kitaplarından (ki var mıdı aslında ondan emin değilim) kaldırtmış, gerçekliğini şüpheli hele getirtecek yayınlar ve araştırmalarda desteklenmiştir. Kısaca millet olarak Ona ihanet ettik her cepheden... Kalkıp hesap sormak hakkıdır. Saygılarımla...- Madem Allah Bu Kadar Kudretli,Kuvvetli Herşeye Gücü Yeter , Kendi Gücünde Yeni Bir Allah Yaratabilir mi ?
Sayın DemirEfe... Aslında bu kadar basit değil... Ben hepsini birbirinin eşitinden ziyade varlığın birer özelliği Ve hemde yadsınamaz birer gerçekliği olarak görüyorum... Bunun neresi komik ya da yanlış? Güçlüdür deniliyor, Evet Varlığı "Enerji" olarak ele aldığımızda ondan büyük başka bir güç yok. Çünkü kendisinden başka bir alternatifi yok. Bilgilidir deniliyor, Evet Varlığı "Bilim" olarak ele aldığımızda ondan daha bilgilisi yok. Çünkü bizim bilgi diye hergün keşfettiğimiz yeni şeyler her zaman varlığın kendisinde zaten mevcut. Heryerde O vardır deniliyor, Evet nereye bakarsanız bakın, gördüğünüz şey Madde'den Varlıktan başkası değil. Kudret sahibidir deniliyor, bakıyorsunuz insan sadece mikro düzeyde kendi yaşayabildiği ortama hükmedebiliyor ama bütünde yine doğanın esiri. Yani varlığın kendisi yine en kudretli. İrade sahibidir deniliyor, bakıyorsunuz siz doğaya istediğiniz kadar zarar verin o yeni duruma ayak uydurabiliyor, uyum sağlayabiliyor. Raha bıraktığınızda kendisini uygun düzeyde yenileyebiliyor. Zeka bulunduğu ortama ayak uydurabilmekse eğer, Yaşam bunu çok iyi yapıyor ve mutlaka bir yolunu buluyor. Ha niye bu kadar kolay değil... Çünkü iş şudur ki; Varlığı anlama açabası eninde sonunda "Neden" sorusu ile karşı karşıya bırakır bizi her adımda. Ve Varlık bir devinim içersindedir. İşte bu şu anki ve gelecekteki oluşumların nedenleri sorguluyoruz hep. Bu sorgulama mecburen bizi, doğayı parça parça ele almaya götürüyor. Parçaladıkça yani mikroya indikçe iş dahada karmaşıklaşıyor, çünkü makro düzeyde ilişikilerini anlamak daha da zorlaşıyor. Bu yüzden Nedensellik Bilim ile Felsefe'yi birleştiriyor ve varlığı bir bütün olarak ele almama neden oluyor. Ve aslına bakarsanız bu noktadan sonra söylediklerimi doğruluğundan emin olarak söyleyebilmem benim için çok çaba gerektiriyor. Ve emin olmadığım hiç bir şeyi yazmıyorum. Kısaca; Söylediğiniz şey aslında hiç kolay değil... Helede varlığı bir bütün olarak ele alıp Nedensellikle açıklama çabasındaysanız. Tümelden hareket edilmek durumunda kalınıyor, O tümele etki eden bütün nedenlere inilmeye çalışılıyor. Tek bir sonucun birden fazla ve ayrı nedeni olduğunu unutmamak gerekir. "Yokluk diye bişey mi var ki?" demişsiniz. Normalde "Soğuk" diye birşey de yok aslında. Ya da "Karanlık" diye birşey de yok. Bu benzerliği tam temellendirmedim aslında, şu an aklıma geldi. Ama madem yokluk diye birşey var, Tanımlar mısınız? Ya da yokluğun varlığını ispat edebilir misiniz? Neyse, işlerime dönmem lazım... Saygılarımla...- Madem Allah Bu Kadar Kudretli,Kuvvetli Herşeye Gücü Yeter , Kendi Gücünde Yeni Bir Allah Yaratabilir mi ?
Aslında tek bir gerçek vardır o da yokluk diye bir şeyin olmadığıdır Sayın 16yıldız. Yokluğun olması başlıca bir çelişkidir zaten. Çünkü yokluğun "var olduğu" düşünülürse bu düşünce bile yokluğun olmadığının küçük bir kanıtı olur. Çünkü yok olmayı var etmiş oluyoruz. Bu nasıl bir sorunsal mı yaratır? Hep derim "Maddeden Ayrı Bir Tanrı" anlayışı bir kefeye Tanrı'yı, diğer kefeye Tanrı'yı koymamıza neden olur. Yani aslında şirk dediğimiz şeyde budur. Bir tarafta Tanrı, diğer tarafta madde... İşte Yoklukta böyledir. Bir tarafta "Hep Var Olan Tanrı" diğer tarafta "Hep Var Olan Yokluk"... Yani bir kefede Tanrı yani Varlık, diğer kefede Yokluk. Kısaca: Şirk. Daha da özetçe: Yokluk diye bir şey yoktur ve Var olan sadece Varlıktır. Aforizmalarıma ayaküstü bir üçüncüsünü daha eklemiş bulunuyorum, ne mutlu bana. Hem varlığın tanımı yapılabiliyor ve nasıl bişey olduğu bilimsel olarak ortaya konulabiliyor. Ancak yokluğun nasıl bişey olduğu bilinemiyor ve tanımı kesinlikle yapılamıyor. Sadece "Yok", o kadar. Aslında Yokluğun ne olduğı Varlık Felsefesinin Var'ı kavramak için ortaya attığı kavramlardan birisidir diye düşünüyorum. Çünkü felsefeden önce sadece var olanla muhatap olan insanoğlunun yok olanı hayal etmesi imkansız. Çünkü onlar için bile ölüm bir yokoluş değildi. Böylelikle ortaya çıkan şey Yokluk diye bişeyin olmadığı ve bu yüzden aslında yoktan var etme diye bir şeyin imkansız olduğu. Hz. Muhammed'in Kur'an-da bildirdiği "Herşey O'ndan Geldi" ve "Ol dedi Ol'du" ve "Yoktan var etti" tanımları ya bir çelişkidir ya da bir bütün olarak ele alındığın tek bir gerçeği ortaya koyuyor: Herşeyin Tanrı(sal) Olduğu. Böylelikle yokluk varlığında kendisi ile özdeş olmuş oluyor ve "Ol" kavramı da "Oluş"u tanımlamış oluyor. Herşeyin O'ndan gelmesi de pek bir ortada zaten. Ki burada Sayın Hoppa'yı tekrar tekrar yad ederek: "Ene'l Hakk" diye de özetleyebilirim konuyu, bu da ayrı bir tercihtir. "Sonsuz Bilgi" sorununu ele alırsak... Mesela 2+2=4 bizim için bir bilgidir. Bu doğada rastanılmayan ama doğanın dengesinde var olan bir denklemdir. Ama bunu ortaya çıkaran ve sistemleştiren insanoğlu olduğu için bu insan için bir "Bilgi" niteliğindedir. Yani bir şeyin "Bilgi" olabilmesi için sistemleştirilmiş olması gerekir. Böylelikle Epistemolojik bir sorun ortaya çıkıyor: Bilgi zaten var mıdır yoksa Tanrı'nın yarattıklarından mıdır? Sonsuz Bilgi'den bahsedebiliyorsak demektir ki Bilgi bir yaratılmış değildir. Hep vardır. Ya "Bilgi Sonsuzdur" diyeceğiz, Ya da "Bilgi sonlu ve Tanrıca yaratılmıştır" diyeceğiz. İşte burada yine Sayın hoppa'yı yad ederek benim görüşüme geliyoruz. Her şeyi ve varlığı Tanrı olarak benimsersek bu sorunsalda ortadan direk kalkıyor. Çünkü "Bilgi"de "Tüm Varlığın" bir niteliği yani İslam'daki gibi "Tanrı'nın bir sıfatı" olarak karşımıza çıkıyor. Yani "Bilgi" Varlıkla birlikte yani Tanrı ile birlikte, O'nun sıfatı olarak vardır. Not olarak: İnsanın edindiği tüm bilgiler doğa'da zaten var olan bilgilerdir. İnsan oğlu bir yerinde element uyduramadığı gibi aynı yerinden bilgi de üretemez. Ki bu da insanın bilgiyi bile yoktan var edemeyeceğinin kanıtıdır. Ben zaten "Yokluk" ve "Maddeden ayrı Tanrı anlayışı"nı reddeden birisi olarak tek var olan gerçek olarak Madde'den yani Varlık'tan hareket ediyorum. Böylelikle insan zekası varlığın bir ürünü olarak bizde bilinç ortaya çıkarabildiyse Yasaları ve Devinimi ile Varlığında, bizimkinden belki biraz farklı ve anlamı değişik Ama yine de bir aklının olabileceğini düşünüyorum. İşte bu yüzden bu Tüm Bilinç'e "Tanrı" diyorum. Ha Varlığın bilincinin olmadığı ispatlansaydı o zaman kabullerimin hepsi bir anda çürür Anladığım manada Tanrı yok olur Ve bir Ateist olurdum sanırım. Maddeyi işe Enerjinin dönüşmüş bir formu olarak kabul ediyorum, Ki Enerji'de zaten varlığın özü ve kendisidir. Böylelikle "Tanrı"nın sıfatlarından olan "Sonsuz Güç" nitelemesininde "Varlık"a ait bir kavram ve niteleme olduğu ortaya çıkyıor. Çünkü Enerji hep vardır ve sonsuzdur. Bilim'in bize verdiği bilgi budur. Bu arada Sayın Hoppa'yı söz konusu etmem kendisine bir arkadaş olarak değer vermemden var aramızdaki hş sohbeten kaynaklanmaktadır, yanlış anlaşılmasın. Şimdilik acil işlerim var ve çıkmak zorundayım. Alelacele girebildimdi. Forumdaşlarıma her zamanki gibi Saygılar benden... Saygılarımla...- Lütfen uzun süre gelmeyecekler buraya yazsınlar
Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımYahu ablacım ayın 18inde Ales sınavım var. Tabi birde kartlardan dolayı mahkemenin derdi var. Dil çalışıyorum birde. Kardeş askerde, onun dertleri bana kaldı hem. Yani hakikaten yoğunum ve pek sık giremiyorum, üzgünüm. Seni yalancı çıkartmadım, ne haddime... Bu arada kızınca ne kadar belalı olduğunu görmüş oldum bugün telefonda. Yoksa girip bişeyler yazacak halde değilim Sevgili Birce iligin için çok teşekkür ederim. Ayın 18ine kadar müsaade bana. Ondan sonra daha rahat olucam, daha rahat gelicem. Sardunyam'ın gitmesine de üzüldüm açıkçası, Umarım tekrar döner. Rua'da ayrılmış zaten, ona da üzüldüm. Yeniden gelmeli bence, burada olması gerekiyor. Gerçi biraz ağzı bozuk ama olsun- Lütfen uzun süre gelmeyecekler buraya yazsınlar
Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımE o zaman ben kaçıyorum be abla haberin ola... Selametle...- .....::Radya::.....
Abla... Bu aralar çok saçma şeyler yaşıyorum... Bayram desen, zehir oldu zaten... Senin bayramını bile kutlayamadım... Ee! hayat berbat işte, ne yapacaksın ki? Neyse, ben bugün İstanbul'a gidiyorum... İki şehir arasındaki en uzun yolculuğum olacak bu gece... Yarın kim bilir neler olur... Gidipte dönmemek var, Gelipte görmemeyi söz konusu bile yapmıyorum... Bak, karamsar dikenler var avuçlarımda... Al dinle şu iki parçayı... Çok güzeldirler... Haydi Eyvallah...- Guns'N Roses
Bak bu sensin... =><=- MUTLULUK, BİR KIZ ZARAFETİ ÖLÜM ve HERŞEY
Bu tatlı kız sen misin?- Ağırlama...
YouTube'da sorun mu var? Yahu bir türlü yükleyemiyorum yaa... Olmuyor... %66larda takılıp kalıyor... Uyuz oldum yaa... Sırf senin için hazırladım "Avni" resmini ve o şarkıyı da sırf senin için bulmuştum: "Gogol Bordello = Baro Foro" idi o şarkı... Resimde şuydu: Hem artık daha çok beklicen, şöyle bir hafta kadar... Çünkü yarın önce ilk otostop'umla birlikte okula gideceğim... Oradan arkadaşımın düğününe (ben evde kalıcam bu gidişle, tüm ark. evleniyor) gideceğim... Oradan da saat 23:30 otobüsü ile İstanbul'a gidiyorum selametle... Sonra kim öle, kim kala... Her neyse... Hadi eyv...- Allah aklımı ve imanımı muhafaza etsin...
Ne yani, Mehdi alelade bir forumda mı tebliğ yapıyor? Yapacak başka bir yer yok mu? Daha inandırıcı olabileceğiniz bir yer mesela! Ben sadece kendime inanırım...- Ağırlama...
Yahu şu youtube'a ekleyemiyorum ki... Deli olcam yaa... Belki başkası eklemiştir ekleyeceğim şarkıyı ama ben bir türlü yapamadım. Uzunca bir şarkı, acaba ondan mı almıyor? Sen ne diyeceksin ki? Çok merak ettim... Bu kadar esrarengiz olma yaf...- Ağırlama...
Bekle... Bir tane var ama Youtube'a yükleyemedim bir türlü... Çok hoşuna gidecek...- Ağırlama...
Birceeee... Birisi bana zamanında "Sabırlı Olma"yı öğretmişti bir şekilde... Şimdi de "Neşeli Olma"yı mı öğreniyorum acaba? Bir Yardım Meleği dolaşıyo etrafta, Hayırlısı...- Freyja
Merak etme Redblack... Senin yerinde ayrı...- Ağırlama...
Bulurum demiştim di mi? Avni benim kahramanım yahu... Sonraki benim favorim aslında- Ağırlama...
Ya sen söyle bana, ben bulurum merak etme... Hadi bakalım... O üç saçlının güleni bende var ama sen şarkıdan bahsediyorsun değil mi?- Tanrı'nın Psikolojik Kaynağı...
Sayın Demirefe... Cevabınız çok hoşuma gitti... Madem ki siz başlık açmıştınız, ilgili olarak orada devam edebiliriz... Boşa gitmesin... Ayrıca "Determinizm/Nedensellik" konusunda demek ki kafadarız... Ben de bu konuda biraz takıntılıyımdır... Orada "Nedensellik" açısından "Tanrı"yı ele alalım, Burada da "Psikolojik" ve "Toplum Psikolojisi" açısından "Soyut Tanrı"yı nasıl yarattık, bunu ele alalım... Kast Sistemi konusundaki yargınızı üzerime alınmıştım, kusuruma bakmayın... "Rüya" konusunda ise... Freud'un "Düş yorumu" adlı bir kitabı vardır. Orada "Rüya"lar hakkında bilimsel tespitler ve çıkarımlar mevcuttur...- Freyja
Ooooo... Havaya bak hele... "Gölgem yeter" diyo "Kendimi sevdirmem için"... Vay vay vay... "Tek rakibim Türk Hava Yolları..." E demek ki sıcaklığını hissettirebiliyorsun... Ne diyelim... Şaka bir yana, Sen olmasan kime takılcam ki ben böyle? Bilirsin, siz Aristokratlar biraz burnu havada olursunuz...- Freyja
Yahu bu nedir kardeşim yaa... Bu kadar soğuk bi Admin'e bu kadar ileti yazılır mı kardeşim? Protesto ediyorum ben bu durumu yav... Vallahi protesto ediyorum... Hayret birşey yaa... Ya nasıl sevdirdin kendini bu kadar Freyja? Ne yaptın? Şu hale bak yaa... Beni de Admin yapın yav, bu sayfayı silicem valla... Olmaz böyle şey kardeşim, alla alla... Uyuz oldum valla yaa...- ........Tengeriin boşig.......
Çok hoş şiir be RedBlack... Anı defterimde olman çok hoş... Sağol... - Gogol Bordello - Baro Foro
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.
Navigation
Configure browser push notifications
Chrome (Android)
- Tap the lock icon next to the address bar.
- Tap Permissions → Notifications.
- Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
- Click the padlock icon in the address bar.
- Select Site settings.
- Find Notifications and adjust your preference.
Safari (iOS 16.4+)
- Ensure the site is installed via Add to Home Screen.
- Open Settings App → Notifications.
- Find your app name and adjust your preference.
Safari (macOS)
- Go to Safari → Preferences.
- Click the Websites tab.
- Select Notifications in the sidebar.
- Find this website and adjust your preference.
Edge (Android)
- Tap the lock icon next to the address bar.
- Tap Permissions.
- Find Notifications and adjust your preference.
Edge (Desktop)
- Click the padlock icon in the address bar.
- Click Permissions for this site.
- Find Notifications and adjust your preference.
Firefox (Android)
- Go to Settings → Site permissions.
- Tap Notifications.
- Find this site in the list and adjust your preference.
Firefox (Desktop)
- Open Firefox Settings.
- Search for Notifications.
- Find this site in the list and adjust your preference.