Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey
-
ASKER AİLESİNE SALDIRI
Bu düşünceyi, Sözde Ergenekon Terör Örgütü üyeleri için de besliyor musun Biji? Yoksa onların etnik kökenleri farklı diye mi bu kadar rahatsın ifadelerinde?
-
3 Fidan Düştü Toprağa
Her toplumunki kadar temiz, her toplumunki kadar kirli bir tarihimiz var. Başbakanını bile idam etmiş bir ülkeyiz; Kendi Devrimine yabancılaştırılmış, Kendi Devrimine sahip çıkmayan tek toplumuz belki de... Verilecek çok hesap var... Fakat hesap soruyor olmak, Bizi bu yapılanların ya da yaşananların sorumluluğundan kurtarmaz... Bu yaşananların bir parçası değilmişiz gibi sadece "Hesap verin" demek yetmez... Kuram üretmek lazım; Çıkış yolu aramak lazım... Bir daha tekrarlanmasının önüne geçebilmek lazım... "Hesap verin!" demekle, sorunların önüne geçilmez... Geçilmiyor nihayetinde... Darbecilerden, darbeye çanak tutanlardan nefret etmeyin sadece; Kendi gerçekliklerinizden de nefret edin... Çok basit bir örnek vereyim: Bu ülkede 30 yıldır terör var... Gerek terörle, gerek devlet müdahalesi ile yaşamını yitiren halkımız var... Bunun yanında yaşamını kaybeden Askerler var... Bunun yanında yaşamını yitiren ve yine de bu ülkenin insanı olan Teröristler var... Şimdi çıkıp sisteme; "O teröristler de bu ülkenin insanı, bizim insanımız; Beri tarafta ölen askerin ailesinin canı yanıyor da, Öteki tarafta ölen teröristin ailesinin canı yanmıyor mu? O gençleri dağa çıkaran sistem hesap versin!" diye hesap soruluyor... Elbette ki sorulmalı. Belli ki bu ülkede ters giden birşeyler var... Ters giden birşeyler olmalı ki; Bu ülkenin iki vatandaşından biri asker, diğer terörist olarak birbirlerine kurşun sıkıyorsa, Mantıklı bir açıklaması olsun, Ve giderilmesi gereken kusurlar ortaya çıkabilsin... Fakat şimdi şöyle bir tezat ortaya çıkıyor: Beri tarafta, bu ülkenin askerine kurşun sıkan teröristin öldürülmesi konusunda, "Onlar da bu ülkenin insanı değil mi?" diye hesap soranlar; Hırant Dink'i katleden 17 yaşındaki Ogün Samast için, Rahip Santoro'nun 16 yaşındaki katili için, 21 yaşındayken İpekçi'yi katlederken Ağca için, Yine sistemin suça ittiği, yaşamlarına sahip olduğu daha niceleri için çıkıpta; "Ya hu bunlar da bu ülkenin gencecik evlatları, Onlara bunu yaptıran sisteme lanet olsun, O çocuklara da yazık!" demedi... Diyemez... Demez... Onların da ailelerinin canı yandı oysa! Onların da hayatları karardı aslında! Ağca mesela; Kendini "Mesih" ilan eden birisi ne kadar sağlıklıdır? Bence acınasıdır; O halde olmak istemezdim açıkçası... Adamın hayatı karartılmış, o kurşun sıktırılarak! 21 yaşından sonrasını silin atın o adamın; İşe yaramaz, boşa harcanmış... Yazık değil mi? İş terörizme kendini adayanlara gelince, onların gençliklerinin hesapları soruldu; Terörist olmadıkları halde beyinleri yıkanıp, bu ülkenin en değerli insanlarını katledenlere gelince, Henüz 16 yaşında da olsalar lanetlendiler... Ahmet Türk'e yumruk atan kişi için; "O da bu ülkenin evladıydı, Hayatı karartıldı." Denilmedi... Onu yetiştiren sistem, onunla birlikte lanetlendi... Fakat hiç teröristler, terörizm ile birlikte lanetlenmedi arkadaşlarımız tarafından! Oysa o teröristler de bu sistemin bir parçası... Aynı eşitliğin öteki tarafındalar... Bu ülkede genç yaşta suça itilmişseniz, Genç yaşta katil yapılmışsanız, Genç yaşta hayatınız elinizden alınmışsa, Size "Yazık" olabilmesi ve sizin hesabınızın başkalarına sorulabilmesi için Terörist olmanız gerekiyor sanırıım! Buradan ne Ağca'yı, ne Samast'ı, Ne de Ahmet Türk'e yumruk atan elemanı onayladığım gibi bir yargıyı çıkartmayın sakın... Hatta o yapılanları olabildiğince kınıyorum ve lanetliyorum... Sistemle birlikte kınıyorum... Fakat derdim şudur ki; Değişimi gerçekten istiyorsak, yenilenmeyi gerçekten istiyorsak; Hümanist ayaklarına yatacaksak eğer, Azıcık samimi ve tutarlı olalım... Azıcık taraf tutmaktan cayalım... Deniz Gezmişleri sadece Demirel asmadı demek istiyorum; Hem darbeye çanak tutanlar astı, Hem de bugün darbe karşıtı olduğunu iddia edip de Sadece olayları provake etmekten öte gidemeyen, "Hesap verin" deyip, "Hesap verme" sorumluluğunu üzerine alamayanlar astı... Evet bizim ülkemiz katletti bizim insanlarımızı... "Sistem, sistem" diye eleştirdiğiniz, Herhangi başka bir coğrafyada teşekkül etmiş başka bir devlet değil; Sizsiniz, sizin devletiniz, sizin toplumunuz... Gerçekten hesap soracaksanız eğer; Dağdaki teröristi de vatandaşınız kabul edeceksiniz, Ogün Samast'ı da, "Benim ülkemin insanı birbirine kırdırılıyor!" diyerek içiniz yanacak, Öyle hesap soracaksınız... Tarafsız olacaksınız; Taraf değil...
-
Allah Bizi Sınava Sokarken Sordu mu?
İslam'a göre Allah, Adem'i yarattıktan sonra onun neslinden gelecek olan tüm insanların da ruhlarını yaratmış ve huzuruna çağırmış. Orada "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye sormuş. Biz o zaman yanıtlamışız: "Bilakis, sen bizim rabbimizsin" O anda Rabbimizi de tanımışız, sınavımızla ilgili olarak da bilgilendirilmişiz. Fakat dünyaya doğarken, ruhumuz bu anlaşmanın bilinciyle Allah'a ulaşmak ve kirlenmemek istese de, Nefsimiz Şeytan'a uymak eğilimi ile o anlaşmayı unutturur bize... Yani İslam'a göre şöyle bir mantık var: Evet, Allah bizi bu dünyaya yollamadan önce sınav hakkında bilgilendirmiş... Biz de bu anlaşmaya riayet etmişiz, kabul etmişiz... İnanırsınız ya da inanmazsınız Ama İslam'ın kendi içerisinde tutarlı bir algısıdır bu...
-
3 Fidan Düştü Toprağa
Asıl sen bana söyle bunlarla ilgili ne düşündüğünü; Ben sana diyeyim ne kadar yanlış düşünüp düşünmediğini... Çünkü konu ile doğrudan bir bağlantısını kuramadığım gibi, O kadar geniş çerçevede sormuşsun ki; Nereden başlasam onu da bilemedim... Ancak kısaca şöyle söyleyebilirim: Mustafa Kemal'in Turancılıktan ayrı olduğu, Fakat yine de Ulusçu ve Cumhuriyetçi bir anlayışta olduğu, Yollarını İttihat ve Terakki'den ayırdığından, 1908den beri bilinmektedir. 22 Haziran 1919 Amasya Genelgesi'ne Ve ardından Erzurum ve Sivah Kongrelerinin kararlarına baktığında da Ulusal Egemenlik/İrade-i Milliye ve Ulusal Güç/Kuvva-i Milliye'den bahsettiğini açık ve net olarak görebilirsin. Laiklik konusunda ise; O dönemin, bugünün 80 yıl gerisinde olduğunu hatırlamanı öneririm. O dönemin kafa yapısını bir sorgulamalısın. İstanbul, dine dayanarak, Mustafa Kemal hakkında idam fetvası verirken; Mustafa Kemal'in çıkıp "Halifeliği kaldıracağız, laikliği ilan edeceğiz!" diyecek kadar çiğ olmasını ummuyorsundur umarım... Ayrıca kızları başörtülü olarak okula almayan kişi Mustafa Kemal değildir. Türkiye'de başörtüsünün okullara alınmaması ile ilgili ilk kadın eylemi 1980lerde gerçekleşmiştir. Eğer 1980lere kadar böyle bir sorun olsaydı, heralde bu eylem 1980den önce, Atatürk yaşamdayken yapılırdı. Atatürk kadınlar konusunda böyle katı bir yaptırıma gitmemiş, Zamana ve sürece bırakmıştır kadınların giyim-kuşamını. İsim değiştirme konusunda ise; Bunu sadece Mustafa Kemal yapmamıştır. Osmanlılar da sürekli olarak yerleşim yerlerinin adlarını değiştirmişler, Yeni adlandırmalar getirmişlerdir. Bunu döneme ait nizamnamelere, salnamelere bakarak da görebilirsiniz. Bunu her devlet yapmaktadır. Kendi devlet geleneği ve anlayışı çerçevesinde adlandırmalar yapmışlardır. Bu sadece Doğu'da değil, Batı'da da olmuştur. Sadece İzmir'de ya da Samsun'da değiştirilen köy, kasaba ve il adlarını saysam şaşar kalırsınız. Çok basit bir örnek: İzmir'de "Hilal" diye bir semt vardır, bilen bilir. Burada Osmalı döneminde Alsancak'tan Aydın'a giden tren hattı ile Basmane'den Gediz'e giden tren hattı Tam bu semtte birleşirler ve bir "Haç" meydana getirirler. Bu yüzden İzmir'de bu bölgenin adı "Haç" anlamına gelen "Stavros" idi. Bu ad daha sonra değiştirilip, İslam'ın simgesi olan "Hilal" yapıldı 1922'de... Burada hemen düz mantığımızı kuruyoruz ve şöyle diyoruz size göre: "Öyleyse Türkiye, bir İslam Devletidir!" Sadece o değil: Eski adı "Saruhan/Saruhanlı" olan şimdiki Manisa'nın adı da Yunanca'daki "Magneshia"dan gelmiştir. Eskiden orası "Saruhan Sancağı" idi... Yunanca bir ad konulduğuna göre, Demek ki devletimiz bir "Yunan Devleti"... Bunun yanında mesela Manisa'nın Gördes ilçesinin adı da "Gordias"tan gelir! Doğu'da da bazı yerleşim yerlerinin adlarını Türkçe yaptığına göre; O zaman da Türkiye, Irkçı bir devlettir! Öyle mi? Hayır yani, isim değiştirmeleri neye bağlayacağını çok merak ediyorum! Kürtlüğü yok etmeye mi bağlayacaksın? İyi de adamlar Arapça, Farsça, Rusça yerleşim adlarını değiştirdikleri kanısındalar? Belki yanlış ya da eksik biliyorumdur! Ama şundan eminim ki; Bu tüm ülkede gerçekleştirilen bir uygulama! Doğu'ya has değil yani... Ayrıca her yerin de adı değiştirilmiyor; Değiştirilmeyen bir sürü yerleşim adı var ve emin ol ki çoğunluktadır. Şimdi de siz yanıtlayın bakalım: Laiklikten, Ulusçuluktan anladığınız nedir?
-
"Hıdırellez" Kutlu Olsun...
O hazzı paylaşıyoruz zaten, elbette bilmek çok önemli... Aslına bakarsan, bu konuyu açarken yazdığım asıl yazı, Konuyu açarkenkinden çok daha uzundu. Gılgamış ile Enlil'in buluşmasından, Nuh ile o adı bilinmeyen kişinin buluşmasına kadar kendimce bir tahlil yapmıştım... Ama sonra sıradan bir kutlama olsa, daha iyi olur dedim...
-
3 Fidan Düştü Toprağa
DemirEfe; "Çabuk Vazgeçmek"ten ziyade, Şöyle birşey var... Bu forumda çoğu kez "Kürt Sorunu"nda tartışırken, Birçok insan Atatürk'ün söylemlerinden zorlama anlamlar çıkarıyorlar Ya da çıkaranların söylemlerini dillendiriyorlar... Yani Atatürk'ün söylediği şeyleri cımbızlayıp, Kendi kafalarındaki anlamlara bürüyorlar... Bunu "Ne mutlu Türk'üm diyene" ifadesinden tut "Damarlarındaki Asil Kan" ifadesine kadar Her söyleminde yapıyorlar... Şimdi bir an için düşündüm de, "Acaba aynı haksızlığı, bende, Deniz Gezmişler için yapmış olabilir miyim?" Açıkçası: Atatürk'ün söylemlerini kendi kafalarınca şekilden şekile soktukları için eleştirdiğim insanların konumuna düşmekten Ve böylelikle bir haksızlık yapmaktan çekindim. Bu yüzden iki gündür konu üzerine düşünüyorum Ve kesin bir yargı vermektense, konu ile ilgili derin bir tartışmaya girmemeyi tercih ederim şimdilik... Tarih Bilimi'nin en sevdiğim yanı budur: Bir bilgi/veri, yeni bir belge/veri ile yanlışlanana kadar doğru kabul edilir... O yüzden tarihsel yargılar değişken olmak durumundadır...
-
"Hıdırellez" Kutlu Olsun...
DemirEfe, elbette efsaneler birbirlerine karışmış ve birbirlerini etkilemişler; Mesela Nuh ile Gılgamış konusuna girersek hiç çıkamayız! Ama ben dinlerden bağımsız olarak bu gibi bayramların, değerli kültür mirası olduklarını düşünürüm. Örneğin Kurban Bayramı tartışılır, bilemem ama Ramazan/Şeker Bayramı çok güzel ve ilgi çekici bir bayram bence... Veya aynen Hıdırellez; kutlanmasında sakınca yok... Avrupa'da belki çoğu kişi Noel Baba'ya inanmıyorlar ya da Cadılar Bayramı'na; Ama kutlamak hoş birşey olabilir...
-
"Hıdırellez" Kutlu Olsun...
Biz deniz kıyısında, bir ağacın yanında buluşuyorlar diye öğreniyorduk. Ateş yakıp, üzerinden atlıyorduk. O dilek dileme olayını da biliyorduk ama dileğimizi taşlarla simgelememiz gerekiyordu kabul olması için. Ya da biz öyle sanıyorduk... Taşlardan ev, araba yapmak gibi...
-
3 Fidan Düştü Toprağa
Özür... Birkaç gün önce, bu ifadeyi de içeren bir ileti yazmıştım. Ardından Cyrano'nun eleştirisi geldi ve bu konuda birşeyleri yanlış anlamlandırdığımı düşündüm. Cyrano'nun yazısını okuduğumdan beridir yeniden sorguluyorum ve bu iletimdeki ifadelerimin yanlış, İzlenimlerimin hatalı olduğunun farkına vardım. Yazımdaki yanlış ifadeler için özür diler, Buna dikkati çeken Cyrano'ya teşekkür ederim... İletiyi sildirmektense, düzeltmeyi diledim... Ee her insan hatalı düşünebilir ne de olsa... Hak veriyorum Karhan Marcal... Cyrano'nun da dediği gibi, zorlama bir anlam çıkarmışım. Gerçekten bu açıdan mahcup oldum, kusura bakmayın. Ne yazık ki bu insan bünyesi dediğimiz organizma, Yanlış saptamalara da kayabiliyor. Uyarabilen ve doğrusunu gösterebilenler var ne mutlu ki. Teşekkür ederim...
-
3 Fidan Düştü Toprağa
Cyrano, Atatürk'ün, "Ulusal Kimlik" oluşmadan önce bu tür söylemlerde bulunduğunu biliyorum; Fakat daha sonrasında, Ulusal Kimlik oluştuktan sonra dile getirilen böyle bir yaklaşımın da çok gereksiz olduğunu düşünüyorum. Baktığımız zaman Türkiye'de sadece Türk etnisitesi yok... Yalnızca Kürt etnisitesi de yok... Fakat sadece bu iki etnisite üzerinden bir savununun gerçekleştirilmesini, en azından gereksiz buluyorum. Deniz Gezmiş, iki halkın kardeş olduğunu ifade edebilir; Bende Türkiye'de bunlardan başka halkların da var olduğundan hareket ederek, Gereksiz bir yaklaşım olarak tanımlıyorum bunu. Çünkü büyük bir kavram karmaşasına yol açıyor gibi geliyor bana; Senin söylemek istediğini ben kavrıyorum, Fakat Kürt Etnik Milliyetçisi birisi, bunun karşısında şöyle bir ifade sergiliyor: "Bak görüyor musun, Deniz Gezmiş bile ne söylemiş! Kürtler ayrı millet, Türkler ayrı millet!" Buradan senin ifade ettiğin gibi bir anlamı algılamıyor işte. Bu açıdan rahatsız edici bir tanımlama olarak düşünüyorum. Ama o zaman şöyle bir algıyı yeniden irdelemem lazım sanırım: Mustafa Kemal'in, örneğin Kürtler ile ilgili söylemleri de bugün kimi kesimlerce yanlış anlamlandırılarak "O bize otokrasi tanıyacaktı" biçiminde yorumlanıyor... Ben de özeleştiri yapacaksam eğer; Öyle görünüyor ki Deniz Gezmiş'in bu ifadesini yanlış anlamlandırmış olmalıyım onlar gibi! Olabilir... Dur bir yeniden düşüneyim ben bunu... Uyarın için teşekkürler dostum...
-
"Hıdırellez" Kutlu Olsun...
Bence Çingenelerin sahip çıkması çok güzel birşey; Onların özgün kültürlerindeki izlerini takip etmek açısından ilgi çekici olabilir. Hem ne mutlu ki onlar, ortak bir değer olarak kutluyorlar... Bazı etnik kitleler gibi, ırkçı bir yaklaşımla, sanki Tanrı onları kutsamış da Onlara bayram hediye etmiş edasıyla provake edip Siyasete de bulaştırmıyorlar... Her Nevruz'da, güya kardeşlik bayramı diye olaylar çıkıyor, Bu ülke de kan akıtmış örgütler adına sloganlar atılıyor... Hıdırellez de böyle birşey göremezsiniz... Aynı zamanda Hıdırellez, sadece Türkmen etnik kökenli insanların değil, Hıdırellez gibi geniş bir coğrafya da kabul edilmiş bir bayram haline gelmiştir. Sadece aynen dediğin gibi; Nasıl ki Nevruz'u kutlamamaya başladık, Hıdırellez'de aynı aklıbete uğruyor yavaş yavaş... Oysa aynen Nevruz'da olduğu gibi hatırlarım: 10 yıl öncesine kadar mahallede büyük büyük ateşler yakae, Üzerlerinden atlardık... Gündüzleri de pikniklere giderdik... Zamanla daha az yapmaya başladık... Şimdi ise neredeyse hiç...
-
"Hıdırellez" Kutlu Olsun...
Bilgiler için teşekkür ederim MonDieu... Hıdırellez, nedense, çingeneler arasında çok daha yaygın gibi görünüyor. Örneğin bugün İzmir Fuarı'na gittim; Hıdırellez'i kutlamak için belki de yüzlerce insan vardı... Koskoca Fuar tıklım tıkıştı... Ve çoğunluğu çingeneydi, Tabii ki çingene olmayanlar da vardı elbette... Ancak neden onlar arasında bu kadar çok bağlılıkla kutlanıyor, onu bilemedim bir türlü... "Çingeneler Zamanı"nda da onlara atıfta bulunuluyor bu açıdan... Çok güzeldi Fuar bugün; Herkes mangallarını yakmış, eğleniyordu... Her kitleden insan vardı neredeyse; Bir tek dinci/tutucu olduğu izlenimi veren kimse yok denecek kadar azdı... Hatta yoktu diyebilirim... Oysa Hıdırellez, Hızır Peygamber ile İlyas Peygamber'e ithaf edilen bir gün... En çok onların sahiplenmesi gerekmez mi? Hem de kasar halde 23 Nisan'a denk getirilen Kutlu Doğum Haftası ertesinde! Sanırım provake edebilecekleri birşey olmadığı için sahiplenir halde değiller! Bilemem, bir sorgulamak; Bilinçaltlarına bir inmek lazım...
-
Serefli Kumandan ISMET INÖNÜ
Öyle deme Biji; Başbakana kalırsa, Türkiye'de ondan daha Atatürkçü kimse yok! Baksana, İsmet İnönü'nün, dönemin paralarından Atatürk Resimlerini kaldırmasına dayanarak, ne iddialarda bulunuyor! Sanki bugünün paralarında Atatürk ve Devrim Düşmanı bir Edebiyatçı Kadının resminin koyduran kendisi değilmiş gibi! Sanki o kadından başka kadın edebiyatçı-yazar yokmuş gibi! Aynaya bakmaz, Millete, "yüzünde kara var" der... Veya Tencere dibin kara, Seninki benden kara... O değil de; Çok merak ediyorum: Kendi demeçlerini hazırlamaktan aciz olan Ve her demecini, noktasına virgülüne danışmanlarına hazırlatan Tayyip Erdoğan Atatürk'ün neyini eleştirebilecek kapasitedir? Gerçekten bunu çok merak ediyorum... Ya hu bir kere de çıksa da, dese ya "Atatürk'ün şusu busu yanlıştır!" diye... Ben eleştirebilirim; Fakat çıkıp da "şunu kesinlikle yanlış yapmıştır" diye kesin bir yargıya varamam... Çünkü benim, öyle olmasını öngördüğüm şeyi yaptığında nasıl bir süreç karşımıza çıkardı, bunu kesinlikle bilemeyiz... Tarih Biliminin disiplinini almış hiçkimse de böyle bir yargıda bulunamaz zaten; Bu yargılarda, tarihten ve bilgiden nasibini almamış siyasetçiler bulunur... Fakat Tayyip Erdoğan, çıkıp da İnönü'yü, İnönü'nün çağdaşı olan Hitler'e benzetecek kadar bilgi sahibi değildir... Öncelikle bu türlü benzetmeler, çağdaşlar arasında yapılacaksa, uygulamalara bakılır: Hitler, Yahudi Bilim insanlarını ülkeden sürmüştür... Türkiye o bilim insanlarına kapısını açmıştır... Hitler, bir dünya savaşı başlatmıştır; İnönü, bu savaştan başarı ile uzak durmuştur. Hitler, binlerce Yahudiyi katletmiştir; İnönü, Yahudi kurtaran Büyükelçiye sahiptir. Hitler, Faşisttir; İnönü, bugün parsasını topladığınız Çok Partili Düzeni, Kendi iktidarına mal olmasına rağmen bu ülkede uygulayan, Hem de karşı çıkışlara, sancılara, kaygılara rağmen uygulayan kişidir... Mustafa Kemal Atatürk dahi, çok partili düzene geçişte başarılı olamamış, Kamuoyunu istediği gibi arkasına alamamıştı. Her ne kadar arada 20 yıl kadar bir fark olsa da... İnönü'nün elbette eleştirilecek, yargılanacak yanları var: Fakat Hitler'e benzetecek kadar da bilgisiz olmamak gerekiyor. Prof. Dr. Şerafettin Turan'ın çok güzel bir sözü var: "Ancak bir bilgisiz bu benzetmeyi yapabilir!"
-
3 Fidan Düştü Toprağa
Sinsiliğin en iyi yapabildiği şey; Doğru argümanları kullanarak, güdümlü ve art niyetli savunuları gerçekleştirmesidir... Örneğin; İktidarımızda gördüğümüz üzere, masumu oynayıp, faşist bir yönetim gerçekleştirmek gibi... Faşizmin kötü bir eğilim olduğu doğru önermesini kullanarak, Faşizm yapılması gibi... Ya da Irkçılığın kötü olduğu söylemini kullanarak, Irkçılık yapmak ve bunu hümanizmanın gereği gibi lanse etmek gibi... Deniz Gezmişleri severim; Hele hele öldürülmeleri, yapılabilecek en olumsuz kararlardan biriydi. Fakat haksız yere asılmış olmaları, Veya bu ülkenin bağımsızlığını savunduklarına inandıkları değerler uğruna ölmüş olmaları, Onların her söylediklerini haklı ve doğru kılmaz. Nasıl ki yeri gelince Mustafa Kemal'in algılarını ve tanımlarını da eleştiriyoruz; Deniz Gezmişleri, O'nun yanında hayli hayli eleştiririm... Deniz Gezmişlerin "Türk ve Kürt Halkları" tanımları, Türklük ve Kürtlük üzerine yapılabilecek en hatalı, en hasarlı, en temelsiz, en geçersiz; Gerçeklikten en uzak bir karşılaştırma ve tümcedir... Velev ki aynı ifadeyi Ülkücüler de kullanır; "Türk - Kürt kardeştir, ayıran kalleştir" diyerek... Aynı derece saçma bir söylemdir... Birisi "Ulusal", diğer "Etnik" birer adlandırma olan iki tanım Birbirine eşdeğer kabul edilemez. Kavramların mantığı, böyle bir saçmalığa izin vermez. Deniz Gezmişlerin asılmış olmaları bir yana; Eğer bu kavramların ayrımlarını farkedemedilerse, Çok da gözümüzde büyüttüğümüz kadar bilgi birikimleri olduğunu söylemeye vicdanım elvermez...
-
ASKER AİLESİNE SALDIRI
Dominik, senin, söylediğin gibi net bir düşünceye rastlanılmıyor ki iletilerinde? Evet, iletilerin ortada ve hepsine baktığımızda, hepsini incelediğimizde Büyük bilgi eksiklikleri ve birbiriyle çelişen mantık hataları buluyorum sadece... Ya çok şey bilip, bunların hiçbirisini yansıtamıyorsun; Ya da hiçbir şey bilmiyorsun ve çok şey biliyormuş gibi yapıyorsun! Ve iletilerindeki çelişkilerini de her fırsatta açık ve net olarak ortaya koyuyorum. Kaldı ki bunların karşısında kendini savunamıyorsun bile... Son iki aydır senin iletilerin, benim için özel bir araştırma konusu oldu neredeyse; Çünkü bu kadar çelişkili bilgiye nasıl sahip olunur da savunulur, Gerçekten merak ediyorum. Birkaç ipucu yakalamadım da değil tabii ki bu konuda... Hem de çelişkilerinin ortaya konulmasına karşın, onları inadına da savunuyorsun. Gerçekten çok ilginç ve çözmem gereken bir vak'a... O yüzden yazdığın üç iletide de lafı dolandırmak yerine; Yapılan eylemi doğrudan kınarsan, Belki ilk defa net davranmış olursun dostum...
-
"Hıdırellez" Kutlu Olsun...
5-6 Mayıs Gecesi, Hıdır ile İlyas'ın deniz kıyısında buluştukları gece... Aslına bakarsanız, Kış'ın bittiği ve Yaz'ın başladığı kabul edilen gece... Kutlu olsun... Hıdırellez ile ilgili doyurucu bilgiye sahip olan var mı acaba? "Çingeneler Zamanı" filminin soundtrack'inin adı (ederlesi) olmasından başka!
-
3 Mayıs Türkçülük Bayramı kutlu olsun
Hakikaten yaa; Biz, Nevruz tek bir etnisitenin boyunduruğuna girmesin diye savunurken, Bir de karşımıza "Türkçülük" diye bir bayram çıkarıyorlar, Ki Kürtlerin Nevruz'u kendilerine mal etmeleri kadar tehlikelidir bu... Zaten sağolsun AKP'li milletvekilinin bile yanlış telaffuz edip "Ulusal gençlik ve spor ve bayramı 23 Nisan" diye gaf ötesi bir biçimde tanımladığı, "Kutlu Doğum Haftası" uydurması ile unutturmaya çalıştıkları "Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı: 23 Nisan"ımız var... Kaplan; Bak 23 Nisan unutturulmaya ve boğuılmaya çalışılırken, Türkçülük Bayramı gibi bir yanılsamayı bayram diye kutlamanın alemi ve anlamı yok. Gel sen Nevruz'umuzu, 23 Nisan'ımızı YENİDEN sahiplenelim. Ne me lazım; Bakarsın BDP'liler bu sefer 23 Nisan'ı, Şeyh Sait'in falan ilan ettiğini söylemeye dururlar! Hiç gereği yok şimdi değil mi?
-
ASKER AİLESİNE SALDIRI
Bakın konu; Bir askerin, ailesi ile birlikte silahlı saldırıya uğraması Ve masum bir vatandaşın katledilmesi... Bu konu hakkındaki düşünceleriniz nedir, onu alalım biz... Bu söylediklerinizi zaten hep dinliyoruz! Tamam, hırsız size göre masum! O değil! Bu asker ailesinin taranması konusundaki duruşunuz nedir? Onu sorduyduk biz! Yani diyosun ki: Bir terör örgütü üyesi silahlı ve ölüm/kalımlı bir saldırı düzenlediğinde, Gidelim onu mahkemeye verelim. He mi? Ve o terör örgütü üyesi de, gerçekleştirdiği bu silahlı saldırıya, Terörle/Silahla mücadeleyi görev edinmiş Ordu/Silah ile karşılık vermemiz yerine Kendisini mahkemeye vermemizden duygusal olarak etkilenerek, hemencecik teslim olacak! Ve cezası neyse, yaptıklarından pişman olarak gözyaşları içerisinde yargılanıp Cezası neyse çekecek! Çünkü neden? Dominik'in dediği gibi; Terörist yani masum halka silahlı saldırı düzenleyen birisi bile olsa Hukuk Devleti'nin görevi sadece dava açmaktır! Dava açar ve gerisi teröristin vicdanına kalmıştır. Gelir teslim olursa amenna; Olmazsa, gece uyku uyuyamaz, en büyük cezası da o olur... Hakikaten yaaa; Biz niye daha önce düşünemedik bunu! Dur bakayım, Ben yarın hemen bir kaç dava açayım, Bakalım kaç teröristin uykularını kaçıracağım! Çok merak ediyorum! Nasıl da akıl edememişiz daha önce yaaa! Hayret! Boşu boşuna 30 yıl çatışmışız meğer! Ya hu arkadaşım, Ordu'nun eylemleri ve yasal yükümlülükleri Her ülkede olduğu gibi Türkiye'de de "Hukuki Hak ve Görev Paylaşımı" arasında yer alır... Yani Ordu'nun müdahaleleri ya da yaptırımları Ordu'nun yasal yükümlülükleri ve hakları çerçevesinde gerçekleşir. Yani zaten hukukidir... O yükümlülükleri meclis tarafından değiştirirsin; Yeni yükümlülükler verir ya da eskileri alırsın... Ordu da ona göre davranır ama bu sefer yine hukuki davranmış olur! Sanki bu konuda evrensel hukuk diye bir şey varmış gibi!
-
Yine şehit cenazeleri yine kan ve gözyaşı
"Hırsızın hiç suçu yok" diyorsun yani... O da farklı bir bakış açısı tabi!
-
Yine şehit cenazeleri yine kan ve gözyaşı
Ya hu hani bildiğin, güzel bir yanıt işte yaa... Ama iğneleme var yani aslında burada; Yani orada hiçi hiçine ölen PKK'lılar için de o kadar bayram seyran ettiğini hiç sanmıyorum senin, Eğer yazın üzerine kişisel bir yorum yapmak haddim ise eğer... Terörle Mücadele'de aktif görev alan insanlar bile kin gütmüyor biliyor musun? Yani o "Nefes" filmindeki yüzbaşı gibi olanı çok azdır belki de... Geneli, o filmin sonundaki Astsubay gibi... Çok güzel bir örnektir, bu türlü bir görevde bulunmuş biri ile konuşmuştum. Aşağı yukarı şunları demişti: "Adamlarla bir çarpışıyoruz, operasyon tamamlanıyor, gidiyoruz cesetleri toplamaya. Biz de kayıp vermişiz. Ama adamlar yaralı olsa bile bırakıp kaçmışlar arkadaşlarını. Yaralı ama fazla dayanamıyor, sonuçta ölüyor. Ama bakıyorsun, daha 18inde 20sinde gençler. Ne için kime kurşun sıktıklarını bilmedikleri yaşlarda çekilmişler dağa. Sadece silah sıkmayı öğrenmişler. O zaman insanın içi sızlıyor, yazık bu çocuklara Kendi canlarına da, aldıkları canlara da yazık. Ama mecburen öldürmek zorunda kalıyorsun, yoksa onlar seni öldürüyor..." Ya hu bizzat, öldürmek zorunda kaldığı PKK'lı için üzülen muvazzaf asker tanıdım yaa. Adam gitmiş, bakmış ki daha çocuk yaşta, kahretmiş resmen. Yemin ederim pişmanlıkla anlatıyor oradaki çatışmayı. Kayıp verdiği arkadaşı için oldukça kızgın; Ama öteki de aslında bu ülkenin kandırılmış çocuğu, ona da yazık bir açıdan. Burada bazı arkadaşlar "Kürtçülük Davası" diyerek bu süreci idealize edebilirler; Ve hatta onları özgürlük savaşçısı ilan edebilirler... Fakat hani önder konumunda, üniversiteden dağa çıkanları hariç, Çoğunluğu kandırılmış, neden kurşun sıktığını bilmeyen insanlar... Değil Kürtçülük, dava nedir onun farkında değiller... Ya hu İstihbaratta görev yapan askerler ile konuşmalısınız bir; İtirafçılar öyle çapraz sorgulamalara tutuluyor ki, Kafalarında yaratılan o "Türkiye" yok aslında! Hep şu eleştiri var kimi arkadaşlarda: "O çocukları dağa gönderen sistemi eleştirelim!" Elbette ki eleştirelim, eleştirmeyelim demiyoruz... Fakat eksiklikleri şuradadır ki; "O çocukları dağa çeken o sistemi eleştirmek"ten yoksunlar... "Yoksun" demek yanlış aslında; O çocukları dağa çeken sisteminde oldukça farkındalar, Fakat eleştirmek işlerine gelmiyor olabilir... !
-
ASKER AİLESİNE SALDIRI
Küçük Ceylan öldürüldüğünde, daha sorumluların kim ve ne olup olmadığı bilinmeden çığırtkanlık yapan Emine Ayna ve saz arkadaşları şimdi neden susuyorlar acaba, çok merak ediyorum! Ceylan katledildiğinde, hemen neredeyse aynı gün gidip kin kusanlar, şimdi yok! Neden? Çünkü kimin yaptığı apaçık belli bir olay! O değil de, Yine aynı şekilde dram estiren arkadaşlardan da ses seda yok! Hayırdır!? Çok ilginç değil mi? (Bu arada: "Ceylan katledildiğinde" demeyi tercih ediyorum, çünkü kim yaparsa yapsın, o küçücük bir kızcağızın katledilmesi olayıdır.)
-
3 Mayıs Türkçülük Bayramı kutlu olsun
Sanırım aslında Türk Devrim Tarihi'ne bakınca belki de "Ulusçuluk" ile "Milliyetçilik" arasında bile ayrım yapmak gerekiyor! Hatta ayrıca bir "Millilik"i bile tanımlamak gerekiyor... Saadet Partisi geleneğinin düşünce yapısını kastediyorum bununla... "Ulusçuluk" ise daha çok "Misak-ı Milli" ve "Kuva-i Milliye" ile anılıyor... "Milliyetçilik" dediğimizde ise daha çok "Turancılık" gibi bir algı ortaya çıkıyor... Yani aslına bakarsanız kavramlar ve tanımları çok esnek ve karmaşık. Fakat ayrımlarını yapmak zor ya da imkansız değil. Mustafa Kemal, yine İttihat ve Terakki geleneğine girmiş bir ara; Fakat özellikle Türkçülük ve Ordu/Siyaset ilişkilerine bakışta kesin ayrımlar yaşamış ve yollarını ayırmış. Misak-ı Milli'yi benimsemiş.
-
Tengeriin boşig ile röportaj yayında !
Hahha ha; Gerçekten de, niye hemen "Tartışma" deyivermişim ki? Cyrano çok sağduyulu ve gerilim anında kendine de sahip çıkabiliyor. Ben o kadar sakin değilim açıkçası. O yüzden bazen daha da keskinleşebiliyorum. Ki keskin sirke de küpüne zarar... Ama Ramiz Dayı moduna gireceğini de sanmam; Deli Yürek'teki "Kuşçu" olabilir belki! .
-
Avatar (2009)
Cyrano, eleştirilerinde haklısın; Hiç işlenmemiş bir konu değil elbette... Ama güzel işlemiş bence. Yani ben zevk aldım filmden açıkçası... Hemen ertesinde film müziklerini indirdim, onlar da çok güzeldi bana sorarsanız...
-
Forum ve site olarak aldığımız İlginç Mesajları Sizinle paylaşacağız...
Yok artık!