Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey
-
HOUSE M.D.
SuperNatural'ı arada sırada izliyorum ama tüm sezonları kuzenimden alıp izleyeceğim... Ama öncelikli değil sanırım şu an benim için...
-
Hangi Üyelerle Röportaj Yapılsın İstersiniz?
Niye? Yoksa onlar kardeş mi?
-
Hangi Üyelerle Röportaj Yapılsın İstersiniz?
Bunlar Üye ile Üye röportajından bahsediyorlar Cyrano...
-
HOUSE M.D.
Arkadaşlarımın "İzle izle" diye direttikleri ve sonunda da izlettikleri; Bu güne kadar neden izlememiş olduğumu sorgulattıran dizi... Son iki-üç haftamı, Dr. House izleyerek geçirdim Ve son sezonu kaydettiğim harici harddick'im bozulmasaydı eğer Dizi ile aynı periyotta olacaktım bugün. Dr. House'tan nefret edemezsiniz; Sadece gıcık olabilirsiniz, o kadar... Ama seversiniz... Çok akıllıca esprileri ve mükemmel mimikleri var. Oyunculuk süper. İnanılmaz zeki birisi. Bir bölümde Chase'in ağızını taklit ederek eviriyordu çocuk gibi. Gülmekten yerlere yattım, tekrar tekrar izledim o sahneyi. Herkese laf sokması, Sawyer'ı hatırlatmıyor değil. Şimdi sırada Dexter var; O nasıl bir dizi acaba... İzlemeye değer mi?
-
Hangi Üyelerle Röportaj Yapılsın İstersiniz?
Benim aklımda "Cyrano" ile ya da "Hangisi Kullanılmıyo" ile bir röportaj var ama ne bilem... "Cyrano" sanırım çok sıcak bakmıyor ama "Hangisi Kullanılmıyo" kaza geçirdiği için uğrayamıyor... Geçmiş olsun diyorum tekrar... Aslına bakarsanız Dominik ile şöyle sağlam bir röportaj isterim ben. Hahha ha, çok kızıyor bana, Eminim daha da sinir edebilirdim...
-
Eyy Türk Medyası neredesin?
Bu konuya daha önce değinmiştik aslında bu açıdan DemirEfe... Ben askerdeyken M72-Law, RPG-7, T-40 Bomba Atar, M-79 Bomba Atar ile tanıştım. M72-Law ve RPG-7 ile aktif atış yaptım. Diğerleri ile ise yapılan atışlarda bulundum. M-79 dediğimiz, hani Terminatör 2'de T-800'ün kullandığı alettir işte. Filmdeki sahnelerden de görürsünüz ne kadar uzaktan-yakından ve nasıl kullanılabildiğini. Bu Bomba Atarlar ile Ceylan'ın öldüğü yer ile en yakın birlik arasındaki mesafeden nokta atışı yapmanız imkansızdır. Zaten ya Zırhlı Hedeflere veya Toplu Personel'e karşı kullanılırlar. Rpg-7'yi mesela, durağan hedeflere en fazla 400-500 metreden kullanırsanız; bu, olası etkili menzilidir. Hareketli hedeflerde ise en fazla 250-300 metre için geçerlidir, tutturabilmeniz için. Diğer Bomba Atarları saymıyorum bile; Çünkü RPG-7 ile isabet edemediğiniz mesafede, Diğerleri ile isabet ettirmeniz imkansızdır... Gelelim Havan Topu ile vurma olayına. Havan Topu, görünmeyen hedefler için kullanılır genelde. Yani Havan menzili içerisindedir, ama görmüyorsunuzdur. Düşman ya örtülüdür ya mevziidedir, siper almıştır. Atarsınız ve düştüğü yerde 25 metre yarıçapında bir bölgeyi etkiler Ve o bölgede bulunan her insanı, en azından şarapnelleri ile öldürür. Ceylan'ın bedenine bunu isabet ettirirseniz; Değil ağaçtan ciğerlerini toplamak, Kemiklerini bulursanız, kendinizi şanslı saymalısınız; "En azından gömebileceğimiz parçaları elimize geçti" diyerek... Kaldı ki, Ceylan'ın bedeninin büyük bölümü de duruyordu... Havan ile ya da mayın ile öldürülen asker ailelerine, İçi, şehit olan kişinin bedeninden başka, ağırlık yapsın diye ne varsa doldurulmuş tabutların gönderildiği olaylar hikaye değil; Gerçek... Kimi havan mermileri de güdümlüdür. Yani mesela ayarını yaparsınız ve yere, diyelim ki, 7 metre kala, havada patlar. Teröristler, önceleri güdümlü olduklarını kavrayamadıkları için ve yere değmeden havada patladığı için Bu Havan Mermilerine "Bozuk" derlermiş ve yakalananlar "Biz sağlamından değil, bozuğundan korkarız havanın!" derlermiş. Çünkü taşın arkasına saklansanız bile, havada patladığı için, şarapnelleri sizi yine de vurur... Yani Ceylan'ı böyle bir havan ile de vuramazsınız; Vurursanız, en azından yanındaki koyunların yarısı kadarı da ölürdü zaten... Yani Ceylan'ı bu saydığımız silahlardan bir tanesi ile bile vurmanız mümkün değildir. Vurduğunuzda da bedeninin büyük bölümünü sağlam bulmanız mümkün değildir. Dolayısı ile Ceylan'ın bilinçli ve güdümlü olarak vurulmadığı kesinlikle ortadadır. O kızcağızı PKK'da vurmamıştır. Fakat bir sorumsuzluğun kurbanı olduğu da gerçektir. Asıl hesabı sorulması gereken ise; Kızcağızı yerinde tespit etmeyen doktor ve savcıdır diye düşünüyorum. Bundan daha fazlasının hesabını sormak için geçerli bir neden yoktur. Hatta size Ceylan'ın öldüğü yer ile; En yakın birliğin fotoğrafını vereyim... Mesafe tahminini siz yapın...
-
3 Fidan Düştü Toprağa
Politika; Şimdi bak "Vatansever"liğe oynayarak, olayı dramatize etmemelisin. Kimsenin vatan sevgisini, kimseninkiyle kıyaslayamam, haddim değil; Fakat emin ol ki bu vatanı ve Atatürkçülüğü, en az senin sevdiğin kadar seviyorum, Bunu eleştiri konusu yapmam bile... Yazdığın bu yazı bana şunu hatırlattı: Ülkemizde ne yazık ki gerek devlet kanalı ile olsun, gerek provakasyonlar sonucu olsun İnsana yönelik olumsuz olayla gerçekleşiyor. Bunun karşısında, bu forumda da görebileceğin üzere, sürekli devlete çamur atan; Devletten başka kimsede sorumluluk ve suçluluk arayamayan bir zihniyet ortaya çıkıyor... Ve bu zihniyet bunu, Hümanizme, demokrasiye, çağdaşlığa sığınarak yapıyor. Olayları romantize ve dramatize ediyorlar, biliyorsunuz, okuyorsunuz işte forumda... Onların reklamını yapıyorlar... Biz ise çıkıp, tek sorumlunun devlet olmadığını söylediğimizde, O insanlar çıkıp bizi "Faşist" ve "Irkçı" olmakla suçluyorlar birden bire... Neden? Çünkü; Onların kafasındaki "Tek suçlu devlettir" karabasanını yok ediyoruz. Onların sindiremedikleri gerçeklikleri koyuyoruz ortaya. Onların kavrayamadıkları ve kavrayamadıklarını farkettiklerinde itiraf edemedikleri bilgileri veriyoruz. Toplumsal gerçeklikleri kafalarına çakıyoruz; Sindiremiyorlar. Olumsuzluklarını yazdığımızda "Irkçı / Faşist" oluyoruz... Onlar savunduklarında "Demokrat" oluyorlar... Yani birden bire mahkum ediliyoruz... Anlaşılmadan... Şimdi senin yaptığında buna benziyor. Atatürk'ü eleştirmek demek, Atatürk'e saldırmak demek değildir. Merak etme, bu ülkede henüz kimse Atatürk'ü yıkabilecek kadar edinime ve gelişmişliğe sahip değil. Henüz Atatürk'ü yıkabilecek gelişmişlik düzeyinde de değiliz ne yazık ki: O düzey sanırım en azından bir yüzyıl sonra ortaya çıkabilecek, bilemiyorum... Sen hiç, bu forumda bile Atatürk'e yönelik ciddi, şöyle ele avuca gelir, dayanağı olan, "Ya hu, bu, hakikaten bir eleştiri!" dedirten tek bir ifadeye rastladın mı Atatürk'ü yargılamak kaygısında olanlarda? Topluma bakalım: Toplumda rastladın mı? Hayır... Bugün de Atatürk'ü eleştirmek O'na zarar vermez. Çünkü eleştiri dediğimiz şey, her zaman "Yapıcı" niteliktedir. Eğer bir söylem yapıcı değilse, eleştiri değildir; Yargılamaktır... Yine çevremize dikkat edersen, İnsanlar temelde ikiye ayrılıyor; 1- Provakatif tavır sergileyenler 2- Yapıcı olanlar Provakatif tavır sergileyenler: Ortaya hiçbir kuram, bilgi, veri ortaya koymadan, eleştirmek adı altına doğrudan yargılayan ve "Ahanda bak bu yanlış" demekten öteye gidemeyen; yani yapıcı olamayan, yanlışladığı şeyin doğrusunu tanımlayamayan, doğrusunun nasıl olması gerektiğini kendisi bile bilmeyen ve söylemek istediklerini sürekli provake eden, sürekli dramatize ve romantize eden bir tavır halindeler... İşte bak onları, Atatürkçülüğü Yargılamakla ve Yıkmaya Çalışmakla suçlayabilirsin. Çünkü zaten yapıcı değillerdir. Sadece Atatürkçülüğü değil, habire dillendirdikleri insani değerleri de yıkıcı niteliktedirler; Çünkü o değerleri sömürerek yaşarlar... Fakat Yapıcı Olanlar var birde: Eleştirdiği şeyi haksız yere yargılamazlar. Yanlşı varsa, bunu ortaya koymak ve doğrusunu tanımlamakla yükümlüdürler. Kendi eksiklerini farketmek ve gidermekle yükümlüdürler. Örneğin Atatürkçülüğün bir öğesini olumsuzluyorlarsa, doğrusunu-doğrusunun nasıl olması gerektiğini söylemekle yükümlüdürler ve öyle de yaparlar zaten. Bu gibi insanlardan Atatürkçülüğe zarar gelmez, aksine yarar gelir. Çünkü Atatürk'ün bıraktığı değerlerin üzerine, yeni değerler koyabilen insanlardırlar. Atatürk'ü Statüko haline getirmeyen, olduğu yerde bırakmayan insanlardırlar. Atatürk'ün gösterdiği hedefe yürümekle görevlendirdiyse Atatürk Gençleri, Şunu bilmelisin ki bunun yolu Atatürk'ü bile eleştirmekten geçer. Burada "Yapıcı Olmak" ile "Yargılamak" arasındaki farkı iyi bilmek lazım. Atatürk'ü Yargılamaktan söz etmiyorum; Eleştirmekten söz ediyorum... Şimdi sen istediğin kadar Atatürk'ü Eleştirmeyi, iktidarın ekmeğine yağ sürmekle denk tutabilirsin; Fakat istediğin kadar kötüle, zerre umrumda olmaz. Biz Atatürk'ü ve Atatürk'ü eleştirmeyi-değerlendirmeyi Uğur Mumcular'dan, Ahmet Taner Kışlalı'lardan öğrendik... Onlara bakınca, sanırım sizi ne kadar ciddiye alacağım konusunda bir değerlendirme yapabilirsiniz... Hatırlatmak isterim ki; Bu konudaki söylemleriniz gerçekten ciddileşmeye başladı, Ve birer itham halini almaya başladı... Benim, sizi yanlış anlıyor olabileceğime vererek, kesin bir karşılık vermiyorum... Yeryüzünde, eleştirilemeyecek hiçbir değer yoktur... Saygılarımla...
-
3 Fidan Düştü Toprağa
Politika; Atatürk'ün öngördüğü ilkeleri ve sistemi çürütmek için eleştirmiyoruz... O ilkeleri ve sistemi geliştirmek için, yapıcı olmak için eleştiriyoruz... Hiçbir sistem, durağan hali ile sorunsuz bir özellik gösteremez. Eninde sonunda sorunlar, çıkmazlar ortaya çıkar. Ve bunlar, o sistemi düzenleyerek, eleştirerek halledilir. Bunu Mustafa Kemal Atatürk bile yapmıştır. Tek Parti iktidarıyken, iki kere, başarısız olduğu halde Çok Partili Düzen denemesi yapmıştır. Fakat toplum henüz hazır olmadığı için ister istemez Tek Parti iktidarını sürdürmüştür. Ne yapalım şimdi; Tek Parti iktidarına mı oynayalım? Biz Atatürkçülüğü yıkmak için uğraşmıyoruz; Zira Atatürkçülük, yıkılabilecek bir düşünce dizgesi değildir. Evrensel değerler ile ortaya çıkmış, yoğrulmuştur; Gerçeklikler ile yoğrulmuştur; Değişime açıktır... Ayrıca bizi, iktidarın kafa yapısı ile bir tuttuğun için teessüf ederim...
-
3 Fidan Düştü Toprağa
Söylediklerin konusunda farklı düşünmüyoruz dostum. Teşekkürler katkıların için...
-
3 Fidan Düştü Toprağa
Yok DemirEfe alınmadım, merak etme. Hatta bence zevkli bir tartışma; Çünkü Atatürkçülüğü bu forumda ilk defa böyle ciddi tartışıyoruz Cyrano'nun ve senin sayende. Bir gerginlik var mı bilemem ama ben en azından bu konuda düşündüğüm şeyi hem ifade etmek olanağı buldum, Hem de bu ifade ettiğim şey doğrultusunda Cyrano'dan da bir eleştiri gelirse Yanlışlamak veya doğrulamak olanağı bulacağım. Ve bunun ne kadar önemli olduğunu anlatamam bile... Evet, bende yaklaşık olarak böyle tanımlıyorum Atatürkçülüğü... Özellikle "Çağdaş Medeniyetler Seviyesi" tümcesi, Atatürkçülüğün şifresi gibidir... Çağdaş olan, ideal olan, uygulanabilir olan, gerçekçi ve bilimsel olan ne ise o...
-
CHP Lideri Deniz Baykal İstifa Etti
Komplo Teorisi bu ya; O görüntüleri Fethullah Gülen tayfası yapıp da, Belki de daha kötü görüntüler için "Bak dahası da var, eğer istifa etmezsen!" demiş olabilir. Tabii ki istifa ederken Baykal'ın da Fethullah'ı aklaması koşulu ile elini-kolunu bağlamış olabilirler... Olur mu olur... Bana çok da mantıksız gelmiyor...
-
3 Fidan Düştü Toprağa
Cyrano, benim bu konu ile ilgili olarak savunduğum birşey vardır; Fakat hani "Rejim Karşıtı" olarak mimlenmemek için çok da dile getiremiyorum... Çünkü birden "Atatürkçülük Düşmanı" ilan edilebilirsiniz... Şu var ki, eğer 20nci yüzyılın en olağan, en çağdaş ve Türkiye'de en uygulanabilir siyasi ve toplumsal modeli (diyelim ki) gerçekten Monarşi ya da Meşruti Monarşi olsaydı Kanımca Mustafa Kemal, Ulusalcı bir ilke edinmezdi. Yani çağon gerçekliğine yönelirdi. Bunu şu biçimde de yorumlayabiliriz: Diyelim ki 100 yıl sonra çağın en uygulanabilir, en çağdaş modeli Sosyalizm benzeri bir model olacaksa Ve toplumlar artık ona yönelmişlerse; Mustafa Kemal eğer o dönemde yaşıyor olsaydı, o yapıya yönelirdi. Bunun yanında, dediğin gibi, "Atatürk İlkeleri" dediğimiz ilkeler ne Mustafa Kemal'in ortaya attığı ilkelerdir, Ne de ideolojik bir yanları vardır... Ahmet Taner Kışlalı bu konuda; Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran 'Müdafaa-i Hukuk' örgütlenmesinin, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonraki siyasal yönü ve yine bu partinin devamı niteliğinde CHF'nin programı olması bakımından ideolojik bir yönü olduğunu kabul eder. Fakat bana kalırsa, her ne kadar Kışlalı'nın söz üzerine söz söylemek haddim değilse de (ki söylediğini yanlış ifade etmiş de olabilirim), Atatürkçülük dediğimiz şey "İdeoloji" olmaktan öte bir "İlkeler Bütünü" ya da bir "Duruş"tur... Hem kendisinden önceki felsefi, siyasi ve toplumsal fikirlerden ve süreçlerden etkilenmiş bir kimsenin Türkiye'de ortaya koyduğu, Hem de Türk Toplumu'nun Kurtuluş Mücadelesi sürecinde kendi olgunlaştırdığı ilkelerdir. İzmir'in İşgali'nin ardından Lozan'a kadarki süreçte, bu ilkelerin temellerini, toplumun direnişinde ve mücadelesinde görebilirsiniz. O yüzden "Atatürk İlkeleri" dediğimiz ilkeler, sadece Atatürk'e de mal edilemez. Zaten Atatürk bile kendisine mal etmemiştir hiçbir zaman. Her söylevinde "Biz" diyerek ifade etmiştir, millere mal etmiştir. Ayrıca Atatürk İlkeleri dediğimiz ilkeler; Doktrinler ya da Dogmalar gibi değişime tamamen kapalı veya İdeolojiler gibi kısmen kapalı olarak tanımlayabileceğim yapıda değildir. Mesela "Devrimcilik" ilkesi, bütünüyle değişime açık ve değişimi benimseyen bir ilkedir. "Cumhuriyetçilik" ilkesi de aynı biçimdedir; Toplumun iradesini yansıtır... Diğer ilkelerde aynı biçimde, değişime kapalı ilkeler değillerdir... Değişim ile uyumlu ilkelerdir... O yüzden kesinlikle statükocu/muhafazakar/durağan bir yapısı da yoktur. Bence bunlardan da öte Atatürk İlkeleri dediğimiz ilkeler "Gerçekçi"dir. Romantik ya da Fantastik değildir. Çok farklı bir örnek vereyim: Diyelim ki bir yüzyıl sonra, Anadolu'da yaşayan bu Ulus'un gerçekleştirebileceği toplumsal yapı ve siyasal gerçeklik, Kaçınılmaz ve Çağdaş bir biçimde "Başkanlık" sistemi olacaktır. Faraza diyorum bunu elbette ki, örnek olarak söylüyorum. Mustafa Kemal eğer o dönemde yaşasaydı, bir Önder olarak toplum için en uygun ve en gerçekçi yapı bu olacak ise O yapıya karar verirdi. Burada şöyle bir şey ortaya çıkıyor: Tamam, ölmüş-gitmiş kişiler ve çokta olmuş olaylar için Tarih Bilimi'nde "Ya şöyle olsaydı, ya böyle olsaydı!" denilemez ama Şunu düşünmemiz gerekiyor: "Eğer Mustafa Kemal yüz yıl sonra, o örnek verdiğim başkanlık sisteminin çağın siyasi ve toplumsal kaçınılmaz gerçekliği olarak ortaya çıktığı dönemde yaşıyor olsaydı, Ve başkanlık sistemini ideal görseydi; Biz, Atatürkçülüğü ideoloji veya doktrin olarak gören kimseler olarak nasıl algılardık? Atatürk'e rağmen Atatürkçü olup, statükoya mı yönelirdik?" Şuna benziyor bu: Hani bugün sokaklarda cübbeli, cebinde misvaklı insanlar görüyoruz. Ve Muhammed Peygamber'i 1500 yıl öncesi Arabistan'ının Devrimci/Yenilikçi bir kişiliği olarak tanımlayan kişiler olarak şu yorumu yapıyoruz; "Bu adamlar güya Muhammed Peygamber gibi yaşamaya çalışıyorlar ama Muhammed Peygamber bugün yaşasaydı, takım elbise giyer ve diş fırçası kullanırdı." Çünkü çağın gereği budur... Atatürk de böyledir bana göre. Çağın gerçekliklerine göre hareket etmiş. Ve bir sürü kitap yazmış olmasına ve hatta Türk Devrimi'nin sürecini anlatan Nutuk'u kaleme almış olmasına karşın Bir tane bile "İdeolojik" bir kitap yazmamıştır. "Medeni Bilgiler Kitabı" bile ideolojik bir kitap olmaktan öte, Kavramları tanıtmayı amaçlayan bir kitap özelliğindedir mesela... O yüzden Atatürk'ü eleştiremeyeceğimizi düşünen insanlara-kişilere, Kusura bakmasınlar ama katıla katıla gülüyorum. Çünkü Atatürk, belki de eleştiriye en açık insanlardan birisidir bu konuda. Çünkü eleştirilemeyecek hiçbir ifade bırakmamıştır geride. "Gerçekleri söylemekten korkmayın" demiştir... "En gerçek yol gösterici Bilimdir" demiştir... Daha ne desin?
-
EVRİMCİLER BURAYA!
Sanırım Cyrano'nun bir önceki iletide yazdıklarını bir on kere daha okuyup, her kelimesini sorgulamalısın. Evrim dediğin süreç hakkında elle tutulur bir bilgi edinmen için, şöyle rahat bir 14.000 yıl kadar yaşaman gerekiyor. Neden 14.000 yıl peki? Çünkü geçen gün "Dünyalı/A Man From Erath" diye bir film izledim ve çok güzel bir filmdi. Adam 14.000 yıldır yaşıyor ve evrimin 14.000 yıllık sürecini gözlemliyor. Dolayısı ile elle tutulu bir bilgiye sahip oluyor Ama kendi çerçevesinde... Bizim için ise en elle tutulu bilgi, Senin, benim ya da diğer tüm canlıların var olmasıdır zaten... Hiç de alakası yok! İki bilim insanı çıkıp, dini saplantılarından dolayı Evrim'i benimsemiyor diye, Evrim geçersiz sayılacak değildir... Ya da şöyle düşün: Sen bir inançlısın Ve inancın çerçevesinde düşün, Ki ben şöyle bir mantık yürütsem, senin için geçerli olur muydu: "Allah diye birşey yoktur, çünkü Allah diye birşeyin olabilmesi için, yeryüzündeki tüm inanç uzmanlarının, din tarihçilerinin 'Allah var' demeleri lazım!" Bak gördün mü? Çok saçma bir önerme oldu bu değil mi? Şimdi de bunu kendi önermen için düşün bakalım! Sen merak etme, zaten biliminsanların Evrimi bir gerçeklik olarak kabul ediyorlar. Evrim, insanların kabullerinden bağımsız olarak zaten var. İnsanlar algılayamıyorlar diye yok olacak değil ya! Biliminsanlarının kafalarındaki sorular artık "Evrim var mı? yok mu?" soruları değil. Onlar "Evrim var ama nasıl gerçekleşti?" sorusunu yanıtlamaya çalışıyorlar. Bu soruyu yanıtlamak için, zaten ön koşul olarak evrimi bir gerçeklik olarak tanımlamak gerekiyor Ve tanımlanmış durumda... Sanıyorum Evrim konusunda kafasında soru işareti olan Bilim! insanları sadece Türkiye'de ve Amerika'da var... Geçende konuşuyorum CBÜ'de okuyan bir Biyolog ile; Hocası profesör ünvanında birisi... Ama Koskoca! Biyolog! olan bu Profesör! çıkıp: "Ne yani ben süngerden mi geldim!" diye sorabiliyor! Bu da kafa yapısını ve evrimi nasıl algılayamadığını, Türkiye'deki bilimsellik anlayışını ortaya koyuyor... Bilimsel düşünmekten uzak olan İlahiyatçılara bile "Profesör" ünvanı veriyoruz yani daha ne olsun...
-
CHP Lideri Deniz Baykal İstifa Etti
Ya hu birisi de çıkıp, Baykal'ın istifasının Fethullah ile olan ilgisini şöyle enine boyuna anlatırsa Çok süper olacak yaa... Nedir bu, gerçekten anlamadım! Yani Fethullah ile ne alakası var kardeşim? Baykal niye çıkıp Pensilvanya'yı direk söyledi! Ondan icazet mi alıyor istifa etmek için! Nedir, ne değildir! Ya herşeyi bir kenarıya bırakın: Sırf Fethullah üzerinden prim yapmak gibi bir amacı varmış gibi geldi bana... Yani "Bakın, onun bile desteğini alıyorum!" demeye getiriyor belki... Baykal'a zaten öyle çok güvenim yoktur ama şimdi iyice kıllandım ben bu işten! Bir işler dönüyor kesin ama dur bakalım...
-
3 Fidan Düştü Toprağa
Kaplan, önce bir dinleseydik kendisini... Belki bizde yeni fikirler uyandırır, neden olmasın...
-
CHP Lideri Deniz Baykal İstifa Etti
Ben Baykal'ın dönmesini istemiyorum, Fakat böyle de görevden ayrılmasını istemezdim... İyi ya da kötü, şu an siyaseten en deneyimli kişilerden birisi Baykal'dır o mecliste. Onun yerine Kemal Kılıçdaroğlu'nu öneriyorlar belki ama Kılıçdaroğlu'nun, Baykal'ın yerini doldurabileceğine inanmıyorum ben. Umarım Baykal'dan daha keskin bir muhalef önderi geçer...
-
EVRİMCİLER BURAYA!
Ee sen şimdi akıllı ve okur-yazarsın; Sen tüylerini nasıl döküyorsun? Ya da döküyor musun? Mesela saçların dökülürken, akıllı olman dökülmesine engel olabiliyor mu? Ya da bak mesela akıllısın, avuçlarının içinde ya da ayağının ayasında kıl çıkarır mısın lütfen iki güne kadar? Mümkünse tırnaklarının üzerinde de kıl çıkar; Ne de olsa okur-yazar ve akıllısın... Biraz uğraşsan en fazla üç günün alır sanırım... Evrim "şuramda şu çıkıversin de evrileyim" diye olmuyor ne yazık ki... Milyonlarca yıl içerisinde değişimler gerçekleşiyor... İnsanın gözlemlemesi mümkün olmayan değişimler bunlar! Acı olan şudur ki; En gereksiz, en ciddiye alınmayacak bir söylemle çürütmeye çalışmışsınız evrimi.
-
LOST
-Spoiler- Said'in son bölümlerde Dark Vader gibi karanlık tarafa geçme aşamasında olmasına rağmen umudumu kesmemiştim biliyor musun kendisinden? Desmond'u vurmaya gittiğinde, vurmayacağından adım gibi emindim. Said başkaydı be abi, bizden gibiydi sanki. Belki Arap olması, neden bilmem, böyle bir yakınlık hissettiriyordu ama iyi adamdı. Ve hep aklıma, Hurley'e ilk defa "Cumhuriyet Muhafızıydım!" dediği an gelir. O an Hurluy'in yüz ifadesi o kadar hissettirir ki şaşkınlığını... Hakikaten çok sağlam bir oyunculuktur. Ben'i ilk dövüşünde nasıl da emindi onun yalan söylediğinden Said. Zaten Ben'in kaderi oldu ondan sonra dayak yemek; Önüne gelen dövdü garibimi. -Spoiler- -Spoiler- Kate hakikaten dediğin gibi Jack yine ondan çok daha iyidir yaa... Çaresiz kaldığında gerçekten iyi veriyor o hissi Jack ama kasıntı olduğu da doğru tabi. Ama kim ne derse desin, son bölümde Hugo'nun ağlamasına kayıtsız kalan az insan vardır; Az insan olmalı! Dağ gibi adam nasıl ağladı yaaa öyle... Bak orada Jack'in ağlaması da iyiydi... Sawyer'in bir filmini izlemiştim de, orada kasıntı gibiydi Ama dizide gerçekten diğerlerinden kat kat iyi. Hele kızdığında ve kur yaptığında... Ana-Lucia'yı birlikte olduğunda demiştim; "Adada kim varsa gider buna" diye... Ya zeten Juliet ile çıktı aldı bütün bonusları, daha ne olsun... Ama yine tekrar etmiş olucam gerçi; Juliet'in o kendinden emin duruşunu, bu dizide kimse verebilmiş değildir şimdiye kadar. Bak o ölmeseydi daha kimleri muma çevirirdi gör sen. -Spoiler- Ya Freyja şimdi bir de Admin olmuş; Kesin o da bize spoiler kondurur... Okumasın boşver... -Spoiler- Ya öyle tabi ama Shannon'u öldürmese belki o kadar antipati kazanmazdı. Gerçi Shannon'da daha ilk andan beri ölmeyi de hakediyordu yaaa; Bu kadar mı pasif, bu kadar mı edilgen, bu kadar mı zayıf biri olur! Boone'a üzülmüştüm ben, O gereksiz yere öldü... Hala bir anlam veremedim ben onun ölmesine... -Spoiler- -Spoiler- Ya dizide bütün kadınlar güldüğünde hemen hepsinin bademciğini, ağızlarındaki sakızın markasını gördük neredeyse; Bir tek Juliet en komik anlarda bile sağlam bir tebessümle karşılık veriyordu. Hele o bir kaşını kaldırıp bakması yok mudur!? Ben en son Iliana'yı iyi buluyordum, Arntz gibi patladı yaa kadın... Gerçi oyunculuğu öyle çok büyük değildi ya neyse... Yanlış anlaşılmasın da: Diziye iki tane köfte dudak geldi zaten şimdiye kadar; Biri, Ana-Lucia, Diğeri de, Iliana... -Spoiler-
-
LOST
Ya yok da, onun bu "Ben herşeyi bilirim" ifadesi var ya hani... Bende onu kastetmiştim aslında Juliet'ti abi o dizinin kadını... Gerçi Ana-Lucia'da beni etkilemişti; Rodriquez zaten hangi filmde, nerede oynarsa hep ölüyor sonunda ama o Anti-Kahraman Kadın rolünü en iyi yapan oyunculardan birisidir sanırım. Abi o ne agresifliktir, o ne hırçınlıktır, o ne dengesizliktir öyle... Ama tabi Juliet başkadır yaa; 5nci sezonun son sahnesinde "Come on, son of a b...h" deyişini çevirip çevirip izlerim hala... -spoiler- Juliet ölünce, Sawyer ikinci bi atom bombasını Jack'in bünyesinde patlatır diyordum ben ama yapmadı. Yapsaydı, Jack'i sevmeme rağmen, üzülmezdim valla. -spoiler-
-
Tengeriin boşig ile röportaj yayında !
Abi o meseleye hiç girmesek?
-
3 Fidan Düştü Toprağa
Kürtçü kesimin kurmak istedikleri Üniter Devlet, bu ülkenin topraklarından toprak alarak kurulacaksa; Ee müsaade edin de rahatsız olalım değil mi? Eğer kastettiğiniz bu ise tabi... Fakat şu vardır, ki her zaman söylerim: Irak artık belirli bir sürece girmiştir ve orada bir Kürt Devleti örgütlenmesi, ABD'nin boyunduruğunda da olsa vardır. Türkiye'de, o ülkede yaşayanlardan çok daha fazla Kürt Etnik Kökenli Türk bulunmaktadır. Dolayısı ile Türkiye, eskiden yapması gereken şeyi en azından şimdi yapıp, Orta Asya'daki Türklere, Balkanlardaki Boşnaklara/Arnavutlara/Makedonlara, Kafkasyadaki Çerkezlere/Çeçenlere "Kardeş" gözü ile Ya da "Soydaş" gözü ile bakıyorduysa, Artık Irak'taki Kürtlere de o gözle bakmalıdır... Ha oradaki Kürtler buna nasıl karşılık verirler bilemem; Olumsuz olursa eğer yine de, "Denemedik" demeyiz... Fakat yararsız olacağı kanısında değilim ben bu politikanın ve algının... Ama dediğim gibi bir Kürt Devleti, Üniter olmak pahasına bu ülkenin topraklarından almak isterse; O almakta gördüğü haklılığı, karşı taraf vermemekte görecektir... Ve pek kaçınılmazdır ki kıyamet kopacaktır... Ee alalım öyleyse eleştirilerinizi? Fakat şimdiden hatırlatayım: Eleştiri dediğimiz şey "Yargılayıcı" değil "Yapıcı" olmak zorundadır. Yani eleştirdiğiniz şeyin yerine yenisini koymak zorundasınızdır. Örneğin: Laikliği eleştirirken, yerine "nasıl olması gerektiğini" ve "neyin nasıl olabileceğini" tanımlamak zorundasınız. Yoksa "Laiklik kötüdür" demek, eleştirmek olmuyor. Şimdi: Atatürk'ün hangi ilkesi sizi rahatsız ediyor? Ve yerine ne olmalıydı?
-
ASKER AİLESİNE SALDIRI
Politika; Ergenekon adlı bir terör örgütü olmasa bile (ki ben varlığına inanmıyorum), Yine de bu ülkede belirli bir oluşumun var olduğu muhakkak diye düşünüyorum... Ha ama olmaya bilir de... Fakat var ise eğer, Darbe zihniyetinde olanların, Ordu'yu siyasete ve toplumsal yaşama dahil etmek peşinde olanların; Ya da Ordu'yu Ordu Karşıtlığı veya Ordu Taraftarlığı yaparak bu alanlara çekmek isteyenlerin Pasivize edilmeleri, Eğer örgütlü iseler, cezalandırılmaları gerektiği kanısındayım. Ordu'nun işi Ulusal Güvenlik olmalıdır; Ne siyaset, ne de toplumsal yaşama girmelidir... Fakat AKP ve Fethullah Gülen gibi Ordu'yu ele geçirilmesi gereken hedef olarak gören, Toplumsal ve Siyasi gücün Ordu'ya müdahalesini amaçlayan kesimlerin de Kesinlikle aynı akıbete uğratılmaları gerekir... Çünkü Ordunun Siyasete karışmaması/girmemesi ile Siyasetin Orduya karışmaması/girmemesi karşılıklı bir ilkedir. İhlal eden kesim cezalandırılmalıdır. Biji'nin ifadesine bu açıdan baktığımda, olumsuz bir tavır göremedim. Daha önce Ergenekon ile ilgili ifadelerini hatırlıyorum; Fakat bu ifadesi bana olumlu geldi. O yüzden de takdir ettim... Umarım bu düzlemde de sürdürür bu tavrını... Gerçi sürdürüp sürdürmemesi konusunda bana da danışacak değil elbette! Öyle de algılanmasın... Ben sadece yargımı belirttim...
-
Bigbang'e Bir Soru
Ona bakarsan, hedefe attığın bir okun, matematiksel olarak hedefine hiç varamaması lazım. Çünkü hedef ile oku attığın yer arasındaki mesafe, sonsuza kadar ikiye bölünebilir. Yani ok, sonsuza kadar ikiye bölünebilen bir mesafede sürekli gider ve o mesafe sonsuza kadar bölünebildiği için ok hedefe ulaşamaz! Ama ulaşır... Big-bang'de öyle işte... Ya da ben eksik biliyorum...
-
LOST
Cyrano, Kate'e hakkaten bende uyuz oluyordum. -spoiler- Juliet'in ölüp de onun ölmemesi iyi de gıcık etmişti beni. Hele birde bir Jack'e, bir Sawyer'e yanaşması yok mu? İlk iki sezon "Acaba Kate kime varacak!" diye sorgulayarak geçti neredeyse yaaa! Ama Juliet hiç beklenmeyen bir biçimde Sawyer'ı muma çevirmişti, Kate'de geldi berbat etti ya; İşte o zaman dedim "Atın artık şunu diziden!" -spolier- Neyse ki son sezon geldi Ve ne olursa olsun izlediğim en güzel dizidir Lost... İzleyecek olanlara tavsiyem, Dizinin bitmesine bir ay yani 4 bölüm kadar kaldı. Bir ay daha sabredin ve çekin tüm bölümlerini, Bir anda seyredin. Ben iki senedir her hafta bir bölümü beklemekten sıkıldım; Keşke ilk dört sezonu yaptığım gibi hepsini bir arada izleseydim...
-
ASKER AİLESİNE SALDIRI
Eyvallah Biji... Açıkça söylemem gerekirse, daha önce Ergenekon'dan tutuklananlar hakkında böyle düşündüğün ile ilgili bir izlenim edinmemiştim. Fakat şu yazdıklarına bakarak söylüyorum ki; Takdir ettim şimdi seni... Umarım böyle düşünmeye devam edersin. Tayyip konusunda söylediklerine de katılıyorum...