Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Tengeriin boşig

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey

  1. Ateizm bir din değildir arkadaşım... Bir yaşam biçimidir, bir duruştur, anlayştır... Şimdi birde kavramları öğretmeyelim durup dururken... Din bir yaşam biçimidir ancak her yaşam biçimi, hayat anlayışı, dünya görüşü "Din" değildir... Zira he görüş "Doğmatik" değildir... Zira her görüş, kaynağını "Kutsal" olarak atfettiği bilinmezlerden, idealardan almaz... Zira her görüş motamot bir şekilde yaşanır değildir ve eleştirilmez olarak lanse etmez kendisini... Saydığınız şeyler Din değildir... Bunlara "Din" diyebilen birisi ile ne konuşup paylaşabilirim ki? Daha temel kavramları bilmiyoruz ne yazık ki? Ee o zaman o deryadan uzak kalmak isteyen, batmak boğulmak istemeyen adamı niçin o deryaya sokup "Yüzemezsen cehenneme atarım!" diyen bir düşünceye sahipsiniz? Bu bir çelişki değil midir? Boğulacağını bile bile adamı denize atıyorsun... Bence inancınızı bu kadar abartmayın... Diğer inançlar ve hatta felsefeler gibi normal bir düşünce yapısı işte o kadar... Bence boşuna böyle söylemler kullanmayınız... Zira siz inancınızdan ne olursa olsun vazgeçmezsiniz. Hz. Muhammed gelse "Ya hu ben ne söyledim, sen neye inanıyorsun!" dese Yine de vazgeçmezsiniz bu doğmalarınızdan... Ayrıca demişsiniz ki: Düşünsenize, dünyada 1buçuk milyar civarında Müslüman var... Ve size göre bu insanların hepsi, Kur'an-ı anlamakta yetersiz... Çünkü Kur'an o kadar eşsiz ki... Tanrı sözü bir kere... Eşi benzeri yok... İnsan idrakinin kat kat üzerinde... Şimdi madem ki insanların idrakinin üzerinde, niçin Kur'an-ın kendisinde "Kur'an-ın apaçık ve anlaşılır olduğu yazıyor sorunsalına girmiyorum... Hele hele, Tanrı madem kiğ buyruklarını insanlara bildirecekti, niçin insanların kavrayabileceklerinin çok çok üzerinde bir kitap gönderdiği sorunsalına da hiç girmiyorum. Sadece şunu söylemek istiyorum: Madem ki Kur'an bu kadar derya deniz ve insan idrakinin üzerinde... Siz nereden biliyorsunuz Kur'an-ı doğru anladığınızı? Bakın ben daha orta okula gidiyordum ya da liseye yeni başlamıştım. O zamanlar ters birisiydim... İnsanlarla pek anlaşamazdım... Ve hep derdim ki: "İnsanlar beni anlamıyor, hiçbirisinin kapasitesi beni anlamaya yetmiyor. Hiçbirisi bilmiyor... Kafaları azıcık benimki kadar çalışsa hiçbir sorun kalmayacak!" Birgün kuzenim geldi yanıma, ben tabii ki yine isyanlardayım böyle: "Kimsenin zekası (siz idrak diyorsunuz) beni anlamaya yetmiyor." dedim... O da beni değiştiren tek bir cümle söyledi: "Eğer bir kaç kişi ile anlaşamıyor olsaydın, derdim ki -O adamlar sorunlu...-. Ancak sen kimseyle anlaşamıyorsun ve herkes seni ters anlıyorsa niye aksilik sende olmuş olmasın?" Ondan sonra kendim sorguladım devamlı... Şu an çevremde kavgalı olduğum ve anlaşamadığım kimse yok... Öyle ki kimsenin beni yanlış anladığını düşünmeme neden olacak bariz bir olay yaşamadığım gibi kendimi çok iyi ifade edebildiğimi düşünüyorum... Şimdi gelmek istediğim nokta şu: Eğer dünyaki 1buçuk milyardan fazla insandan her birisi Kur'an-ı her ele alışında, A kişisi çıkıp "Yok efendim, bak senin idrakin yetmiyor yanlış anladın" diyorsa... Sonra bununla kalmayan A kişisi, Kur'an-la ilgili bir durum olduğunda, yani diyelim ki B kişisi ona bir çelişkisini gösterdiğinde "Yok efendim benimde idrakim yetmiyor demek ki, Allah'a sığınırım." diyorsa... Sonra bu A ile B kişileri aslında Kur'an-ın çelişkili olmadığını, çelişkinin insanların tümünde ve doğasında olduğunu, yanlış anlama varsa bunun kaynağının Kur'an olmadığını ve insan olduğunu düşünüyorsa... O kişi Kur'an-ın neden yanlış anlaşıldığını sorgulaması gerekir... Bu sorgulama sonunda: "Ya hu tüm insanlar yanlış anlıyorsa, inanan bile okuduğu halde bir çok kez çelişkiye düşüp yine de okuduğunun çelişkisinin bizzat kendisinden kaynaklandığını düşünüyorsa ya da o okuduğu kitap illa ki bunu düşündürecek şekilde yazılmışsa, bunda bir bit yeniği var!" demesi gerekir... Ve en sonunda benim ergenliğimde yaşadığım problemin çözümüne burada kadarşılaşacaktır o kişi... "Eğer birkaç kişi değilde herkes beni yanlış anlıyorsa, belki de ben, bizzat kendim, kendimi yanlış anlatıyorumdur?" Eğer birkaç kişi değilde herkes kur'an-ı yanlış anlamlandırıyorsa, eğer herkes Kur'anı okuduğu halde ve bir takım çıkmazlara ve çelişkilere rastladığı halde her ne çıkmaz ve çelişki ortaya koyuyorsa, belki de ..." Sesinizi duyar gibiyim... Vereceğiniz cevabı tahmin edebiliyorum...
  2. Yani o zaman kimse Peygamberler kadar günahsız olamadığı için bundan sorumlu değil... Sonuçta Tanrı beni peygamber seçmediği ve seçilebileceğim derecede şirk ve küfür bataklığına bulaşmamış bir insan olarak yaratamadığı için Peygamber seçilmiyorum... Ve şu var; Demek ki Peygamberler kayırılmış kimseler, öyle mi? Ya tamam "Temiz Kullardırlar" ama neye göre temiz? Ne yapmamışlardır da temiz kalmışlardır? Ve bu ne yapmadıklarını nereden biliyoruz? Ona bakarsanız benim babam da temizdir peygamberler kadar... Adamın tek bir sevmeyeni olmadığı gibi, Tek bir kötülük yaptığı kimse de yoktur hayatında...
  3. Ahha hah ha... Süper yaa... Kur'an-da genelde şöyle bir ibare geçiyor: "Onlar bildikleri halde inkar ederler!" Şimdi bir Ateist diyor ki: "Ya kardeşim, ben Tanrı'nın var olmadığını BİLİYORUM... Yok öyle bir şey. Var olduğunu bilsem inanırdım, niye inanmayayım!?" Adam diyor ki: "Hayır kardeşim, var olduğunu sende biliyorsun ama kabul etmek istemiyorsun. Kendini Tanrı'dan yüksek görmek istiyorsun, çünkü bencilliğin var. Var olduğunu bildiğin halde reddediyorsun Tanrı'yı?" Ateist cevaplıyor: "Yaa diyelim ki var ve ben var olduğunu bildiğim halde reddediyorum... Var olduğunu bildiğim halde reddettiğimi nereden biliyorsun peki, ben Var olmadığını bildiğimi söylerek reddettiğimi belirttiğim halde?" İnançlı arkadaş yine cevaplıyor: "Çünkü Allah Kur'an-da, sizin bildiğiniz halde inkar ettiğinizi bildiriyor... Onun her dediği doğrudur. Mutlaka öyle diyorsa, öylesinizdir..." Ateist "-hık!" deyip kalıyor tabii ki... Çünkü Öyle bir şey var ki karşısında, kendi kendisini meşrulaştırıyor... "Ben öyle diyorsam öylesindir, buna sen bile karşı çıkamazsın!" "Niye?" "Çünkü ben öyle diyorum..." Komikçeymiş... Ateist değilim ama Ateistlerin Tabiatı İlah edindiklerini söyleyen birisine ilk defa rastlıyorum... Hemde Ateist olmadığı halde... Tabiatı "İlah" ya da "Tanrı/Çalap/Allah" olarak kabul edenler Benim gibi Panteist düşünceye yakın olanlardır arkadaşım... Ateistler her türlü "İlahlaştırmaya" karşıdırlar... Ateist kelimesinin anlamı da zaten TanrıTanımaz/TanrıKarşıtı demektir... Bunu siz şöyle algılıyorsunuz: "Bu adamlar bir Tanrı'nın var olduğunu kabul ediyorlar ama ona karşı çıkıyorlar, inadına ona şirk koşuyorlar... Çünkü bunlar kötü adamlar... İyi olsalardı Allah'a iman ederlerdi..." Oysa o adamlar "Tanrı"nın var olduğunu zaten düşünmedikleri gibi TanrıKarşıtlıkları da Tanrı'yı var kabul ederek, Tanrı'ya karşı çıkmak şeklinde değildir... Ateistler, "Tanrı" kavramına ve Tanrısallaştırılan herşeye karşıdırlar... Tanrı diye bir şeyin var olMAdığını düşünürler... Yani akıl var mantık var... "Tanrı"nın var olmadığını düşünürken, aynı zamanda Tanrı'ya nasıl karşı çıkabilirler ki? Bence siz daha Ateizmin ne olduğunu bilmiyorsunuz... Ama korkmayın, Ateist olduğunu söyleyipte Ateizmin ne olduğunu bilmeyenlere de çok rastladığım için sizi yadırgamıyorum... Ayrıca; TanrıTanımaz birisi nasıl olurda doğayı Tanrı olarak edinebilir söyler misiniz? Yoksa bu da "Ben öyledir diyorsam diye öylelerdir..." mantığıyla mı ortaya konmuş bir düşünceniz? İnsan Tanrıcılık iddia etmiyor. Ateistlerde "Var olduğunu sandığınız Tanrı'nın yaptığını düşündüğünüz herşeyi yapabiliriz." demiyorlar. Yani artık şu: "Hadi deve kulağı yapta görelim... Hadi sinek kanadı yapta görelim... Hadi sek sek sekerek mahmure de göreyim!" demeyi bıraksalar çok iyi olacak... Çünkü adamlar, sinek kanadıymış, bitmiş pireymiş falan... Bunların doğada var olduğunu, doğanın dinamikleri sonucu var olan yaratıklar olduklarını düşünüyorlar... Bu canlıların evrimle oluştuklarını düşünüyorlar... Yani onların kıyas alabilecekleri güç "Tanrı gibi olmak" değildir... Onların kıyas alabilecekleri güç "Doğa kadar güçlü ve yetkin olabilmek"tir... Yani: "Ya Tanrı'yı reddediyoruz, bari gelin sinek kanadı yapalım, bit pire yapalım!" demezler... "Yahu madem ki Maddeyi salt gerçeklik olarak kabul ediyoruz, gelin Maddenin devinimini örnek alalım ve en azından taklit edelim!" derler... Sonra bakmışsın ki uçaklar falan yapılmış... BiyoMühendislikte çığırlar açılmış... Yazdıklarım açık ve nettir... Saygılarımla...
  4. Sayın Notamatik genel olarak haklısınız. Yani anlıyorum, yöneticilik zor iş tabii ki, onlarca üye ile uğraşmak falan... İletilerini kontrol edip kimseyi kırmamaya çalışmaz vs... Ben kelimelerimin yıldızlanmasından ya da uyarı almaktan rahatsız değilim aslında. Daha önce çok kelimem yıldızlandı mesela... Hepsini de görüyorum ama haklı olarak yıldızlanmış, ses çıkarmıyorum. Ama bazen öyle oluyor ki, onlarca kere kullandığım halde yıldızlanmayan kelime, kimseye hakaret olarak kullanmadığım halde yıldızlanmış falan... Herneyse, bunu tartışmak istemiyorum... Sonuçta forum ve tartışma ortamı güzel. Bu kadar rahat yazabildiğim başka bir forum yok... Ama şu var: Artık bir iletiyi yazmak için kırk takla atıyorum. Daha önce uzun bir iletiyi, bir kerede ve kontrol etmeden çıkarırdım... Ne yıldızlama olurdu ne uyarı falan... Kimsede kişiselleştirmeye girmezdi, hakaret olarak algılamazdı... Çünkü uzun yazsamda tarzım ve kullandığım kelimeler aynı ya da benzerdir... Şimdi o alışkanlık sürdüğü ve daha önce uyarı alınmadığı halde Tekrar aynı şeyi yapıp uyarı alındığında, Bu sefer insanın kafası karışıyor... Bu yüzden bazen yazıp yazıp siliyorum, en sonunda kuşa dönüyor yazı... Bu arada Sayın ChatMaster... Söyleyeceğiniz herhangibir şeyi karşıtlık olarak algılamam Ama yönetimi bu denli eleştirilmez kılmanız... Yani nasıl desem, tuhaf... Çünkü insanlar burada ve gerçek hayatta tabulrı yıkıyorlar, dinleri eleştiriyorlar, devletleri ve askerleri eleştiriyorlar... Yani belirli bir "Kuşatılmışlık" zincirini kırmaya, yenilemeye çalışıyolar... Şimdi şunu sormak istiyorum; Biliyorum ki yönetim her halükarda eleştiriye açık ama ne kadar açık? Bu iletiniz bana pek esnek değil gibi geldi de... Eleştirmemeliyim gibi anladım...
  5. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Öneri ve Eleştirileriniz
    Aslında bu konuyu tartışmalı mı bilmiyorum ama Bir sözün iki türlü söylemi ile karşılaşıyoruz: - Birisini/Karşımızdaki kişiyi nitelemek için bir sıfat olarak... - Bir düşünceyi tanımlamak için bir kavram olarak... Mesela: "- Sen aşağı-lık birisin!" denildiğinde, bı yıldızlanabilir, gereklidir... Peki: "- Ama Kur'an-da "Aşağı-lık maymunlar olunuz" şeklinde ibare var" dersek bu yıldızlanmalı mı? Çünkü burada bir açıklama yapılıyor, var olan birşey ifade ediliyor... Kimseye hitap edilmiyor... Sanırım yeterince açıktır. Mesela geçende küçük bir sorun yaratan kelime vardı ama buraya taşımak istemiyorum.
  6. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Öneri ve Eleştirileriniz
    Sanırım o ayetlerdeki yıldızlanan ibareler, forum yöneticileri tarafından değil, otomatik olarak yıldızlanıyor... Mesela "Aşağı-lık" kelimesini bir çok üye birbirine itham için kullanabilir... Bunu engellemenin en kolay yolu, bu kelimeyi otomatik olarak yasaklı olarak kodlamaktır. Ancak Kur'an-da da bu kelimenin geçtiği ayet alıntılandığında, otomatik olarak yıldızlanıyor... Yoksa bu gibi kelimeleri kontrol edip teker teker yıldızlamak çok uğraş gerektirir... Yakın zamanda bu konuda aydınlatıldım, oradan biliyorum...
  7. Benim imanlı olup olmadığımı dile getirmek sizin üzerinize vazife değil diye düşünüyorum Sayın vesade2... Ya hu tamam, Hakk'ın zat ve sıfatlarının, insan idrakinin üzerinde olduğunu söylüyor şeriat... Ama neye göre insan idrakinin üzerinde bu zat ve sıfatlar? Ya da bunun insan idrakinin üzerinde olduğunu bildiren kişi, madem ki insan idrakinin üzerinde bu zat ve sıfatlar, nasıl kavramış ta anlatmış? Madem insan idrakinin üzerinde, o kavrayışa ulaşan insanlar nasıl ulaşmışlar? Dedelerden, ermişlerden falanlardan bahsediyoruz hep! Bu adamlar o insan idrakinin üzerindeki bilgilere nasıl ulaşmışlarda bize tarif etmişler? Ha eğer bu "Tanrı"nın lütfu olarak gerçekleşmişse, Tanrı o lütufu bana niye göstermiyor Ve göstermediği gibi niye ben o idrake ulaşamıyorum diye cezalandırılıyorum? İnancınızı kavrayışınızda çelişki var diye düşünüyorum... "İspat İdrakinin Üzerinde Olması" diye birşey yoktur... O zaman bende size derim ki: "Gök-Tanrı'nın var olduğu gerçeği İspat idrakinin üzerindedir. O yüzden var olduğuna inanmak zorundasın!" Kısaca şöyle diyebiliriz: İspatlayamacağınız birşeye inanmaya koşullanmışsınız... Bunun anlamı "İspatlayamadığımdan dolayı lafı eveleyip geveliyorum!" demektir diye düşünüyorum. Kısaca: "Nasıl olduğunu bende bilmiyorum ama var olduğunu sanıyorum, mesele budur!" diyorsunuz yani... Vicdan denilen şey, dediğim gibi insan kişiliğinin oluşturduğu bir kişilik örüntüsüdür. Her Vicdan sahibi pek doğal olarak Ateistte olabilir, inançlıda olabilir, Hıristiyanda olabilir... Eğer Vicdan, sizin Tanrı'nıza koşullanmış olsaydı, her vicdanlı insanın Müslüman olması lazımdı... Ha ama size göre Müslüman olmayan kimse "Vicdanlı olamaz" değil mi? Çok güzel bir "Kendine mal etme" düşüncesi... Bu düşünce Ütopyadan farklı değildir... Ütopik bir düşünce örüntüsüdür... Belki kendi içersinde tutarlıdır ancak gerçeklerle değil...
  8. Tarihsel Materyalizm'in ne ile çeliştiğini biliyorum Sayın BrainSlapper... "Vahiy" denilen şeyin Soyut bir Tanrı'dan alındığını düşünmüyorum... Hz. Muhammed'in, varlığı tanımlamaya çalışan her filozof gibi "Var Olandan" yani "Somut Gerçeklikten" hareket edip bir takım bilgiler vermeye çalıştığını düşünüyorum. "Vahiy" anlayışınında zamanla günümüzde anladığımız hali ile Soyut bir Tanrı'dan alınan esinlenmeler anlamına büründüğünü düşünüyorum. Ayrıca yazıklarımda kimseye bir itiraz yoktu. Sadece konuya başka bir bakış açısını sunmak istedim. Köleliği kaldırmayışının nedeninin dediğim gibi, Tarihsel bir gerçeklik olarak o dönemde kaldırılamayacak ya da kaldırılması düşünelemeyecek bir sistem olarak benimsenmesinden kaynaklanmaktadır. Hz. Muhammeed'de o dönemde doğmuş bir Arap olarak "Köle" olarak büyümemesine rağmen, doğduğunda bu sistem vardı ve bu sistemi bir "Gerçeklik" olarak, insanın doğasında var olan olarak kabul etmişti... Kaldırılması mümkün bir yapı olarak görmedi ve göremezdi... O yüzden sadece revize edebilmeyi düşünebildi... Bugün ise kölelik ne olursa ve hangi kutsala dayanırsa dayansın (ki Kutsallık görecelidir) çağdışıdır. Köleliğin bugün için Revize edilmesi ya da uygulanması ya da nasıl olursa olsun var olarak benimsenmesi insanlık dışıdır... Olayı birde şu açıdan bakalım: İsmet İnönü'nün İkinci Dünya Savaşı yıllarında uyguladığı "Varlık Vergisi" bugün bile hala çok tartışılan bir meseledir. İsmet İnönü İkinci Dünya Savaşının zorlukları, bir takım kesimin karaborsacılık ile rant elde etmesi ve sermayenin Türk Olmayanlardan el değiştirmesi amacıyla bu vergiyi uygulamıştır, uygulamayı bir zaruret olarak uygulamıştır... Her iki uygulamada bugün için çağdışıdır... Çağdışı ise Evrensel değildir... Hz. Muhammed'de köleliği kaçınılmaz bir sistem olarak kabul etmiş ve uygulamıştır ancak revize etmiştir... Köleliği kaldırılabilecek bir yapı olarak kavrasaydı, kaldırırdı... Ancak o dönemde köleliğin "İnsanlık Dışı" bir uygulama olduğuna dair düşünce sistemleri hiçkimse de yoktur. Demokrasinin ilkel şeklini uygulayan Helenlerde de kölelik vardı... Kölelik uygulamasının olmadığı Türkler bile kölelik sistemi ile tanıştıklarında, bunu bir gerçeklik olarak kabul etmek zorunda kalmışlardır... Ama kimse köleliğin olmaması gerektiğine dair bir düşünce sergilediği toplum yoktur... O yüzden Hz. Muhammed'de kaldırmayı akıl edememiştir... Olay budur... Saygılarımla...
  9. Bu düşünceyi savunan birisi, Varlıktan ayrı bir Tanrı'nın varlığına inanamaz... Vicdan bir duyu ya da duyu organı değildir. Vicdan, insanların yaşamları ve deneyimleri sonucu beyinlerinde oluşan bir değer yargısıdır. Standart bir özelliği yoktur... Dünyanın en şefkatli insanı Tanrıtanımaz olabileceği gibi Dünyanın en acımasız insanı koyu bir dindar da olabilir... Vicdan İmanlı olmak için nirengi noktası sayılamaz ve olamaz... Çünkü İnsanın direkt olarak kendi deneyimlerinin sonucu olarak ortaya çıkar... Gökten zembille inemez... Peki siz hangi duyunuzla ispat edebiliyorsunuz inancınızı? Ve şu var ki, madem ispat edebiliyorsunuz... Niçin karşınızdakileri ikna edemiyorsunuz? Sonuçta somut ispatlar gösterebilseniz, Kimse inkar edemezdi değil mi?
  10. Bu ifadeler çok katı bir teslimiyetçiliği ifade ediyor... Kusura bakmayın ama ben değil Tanrı'ya, hiç birşeye kölevari bir şekilde boyunduruk altında kalamam... Kırmızıladığım iletiler, Tanrı'nın ne kadar bencil olduğunu ifade etmeye yeter... Ee tamam, herşey onun, biliyoruz diyelim... Zaten bilmemize gerek yok, bunu gözümüze sokuyor... Amma v lakin birde diyorsunuz ki "Tanrı cömerttir..." Ya hu her adımda, herşeyin sahibinin o olduğunu ve herşeyin onun için ve onun adına verilmesini emreden bir Tanrı, nasıl olurda cömert olabilir? Nasıl olurda Bencil olmaz? Ya hu bana deyin ki: "Tamam, Tanrı'm bunları bunları emrediyor. Bencil bir Tanrı ama ben ona böyle iman ediyorum. Sonuçta Bencil'de olsa benim Tanrı'm" deyin, o zaman size zerre kadar eleştiri getirmem... Ama yukarıdaki ifadeleri söyleyip, birde: "Yok efendim, Tanrı bencil değildir." derseniz, bu komik olur...
  11. Öncelikle bir Tarihçi olarak ya da en azından o meslek üzerinde yürüyerek "Tarih" ya da "Geçmiş" için "Çöplük" deyişini kullanamam... Mesleki açıdann Etik olmaz... İkinci olarak: Geçmişteki tüm toplumsal olay ve olguların yine toplumsal ve ekonomik nedenlerden kaynakladığını yani Tarihsel Materyalizm'i beinmsediğimi daha önce belirtmiştim... Aynı zamanda "Tanrı" ve "İnanç"ı algılayışım Soyuta dayanmadığı için "Vahiy"i de farklı anlamlandırıyorum... Lakin şimdi bu konuya girersek (ki girmek benim için sorun değil), yazacağım ileti uzun olacak ve aynı zamanda asıl konuyu dağıtacaktır... O yüzden cevabımı kısa ve öz tutuyorum. Saygılarımla...
  12. Sayın BrainSlapper... Daha önceki tartışmalarımızdan hatırlıyor olmanız lazımdı... Dinlerin, bugünkü toplumsal yapıya evrilişimizin birer basamağı olarak görüyorum... Yani "Zaman" açısından ortaya çıktıkları çağa uygunluk sergilerler... Aynı zamanda ortaya çıktıkları topluma da uygunluk sergilerler, Ki Kur'an-daki bir takım toplumsal yasalar, Türklere farklı ve uygunsuz gelmiş olabilir... Bu konuda ne düşündüğümüz aslında biliyorsunuz diye düşünüyorum, sık sık dile getiriyoruz çünkü. Ve yazıda bunun cevabı gayet açık ve net... Saygılarımla...
  13. Aaa! Beeen!... Masal Perisi... Nereden buldun bunu yaf?
  14. Sayın ChatMaster... Belki konuyla alakası yokmuş gibi görünebilir tabi, bilemem... Ama ben "Başkasının yazısında yıldızlanmamış, benimki niye yıldızlanıyor/uyarılıyor!" gibi bir düşüncede olmam hiç. Sonuçta yaptığınız iş zorluklar içeriyor ve dikkat gerektiriyor... Başka bir üyenin ifadesini daha önce gözden kaçırmış olabilirsiniz, normaldir... Ben sadece çoğunlukla kullandığım halde yıldızlanmayıp ta sonra tekrar kullandığımda yıldızlanan ifadelerim için soruyorum. Başka kimseyi yıldızlayıp yıldızlamamanızla ilgilenmiyorum. Ayrıca, tamam kurallara uyacağız ama kurallar katı bir yaptırıma dönüşmez umarım... Ziya ben yönetildiğim hissinden hiç hoşlanmam... Neyse, Umarım konuyu dağıtmamışımdır...
  15. Bende bunu diyorum işte... Adamın onca iyiliğinin hiç önemi yok... Çünkü Tanrı Bencil... Yarattıklarının iyi olup olmadığını önemsemiyor... Tek önemsediği, kimin onu ne kadar sevip sevmediği... Cennete ya da Cehenneme atmak için ilk ve asıl kriteri bu... Tipik insan davranışı... Tanrı, İnsandan daha büyük değil... Belki de bu yüzdendir; Ene'l Hakk...
  16. Valla bana farketmez... Ben her isimle de anılırım, hiçbir isime de ait olmam... Siz bana göre değil, kendinize ve beni anladığınız ölçüde cevap verin... "Mahiyetini Bilmediğiniz" bir şeyin var olduğunu nasıl biliyorsunuz peki? "Neliğini" zerre kadar bilmediğiniz bir şeyin sıfatlarından zerre kadar şüphe duymuyorsunuz, tuhaf değil mi sizce de bu! İnanırsınız da, bende buna boşa inanırsınız diyorum... Çünkü o "Ulaşılmaz" dediğiniz şeyin "Ne olduğunu" "Mahiyetini" bilmiyorsunuz ki? Ne olduğu ve Mahiyeti hakkında ele avuca gelir bir bilgiye sahipsinizdir ve bana dersiniz ki "Ulaşılmazdır O"... Anlarım... Ama Mahiyetini bilmediğiniz bir şeye ulaşıp ulaşamayacağınızı nereden biliyorsunuz? Evet, Panteizmi benimsiyorum... Çünkü Maddenin somut ve salt gerçekliği olduğundan eminim... Maddenin "Olmadığını" iddia edenlerin ise hayal dünyasında yaşadığını düşünüyorum... Maddeyi var kabul edip, bir de Tanrı'yı ayrı kabul etmek Şirk'tir... Tek Varlık O'dur çünkü... Soyutluğun diğer soyutluklardan farklı olması diye birşey yoktur... Daha önce dediğim gibi... -İlk insanlar Doğa Güçlerine/Maddeye tapındı... -Maddeyi kavrayan ve hükmeden insan Tanrı'yı Soyuta atadı... -Soyut Tanrı'nın, Madde ile birlikte varlığının çelişki olduğunu kavrayan insan, Tanrı'yı Soyut ve Somut ötesine atadı... Ama bu sefer de henüz Mahiyetini bilmiyor... Çünkü henüz şekillendiremedi bu tasavvuru... Tanrı için ne aşkınlık ne de içkinlik söz konusudur... Zira zaten yalnızca o vardır... Bu yüzden neye ve kime göre, Neyden ve kimden aşkın ya da içkin olacak? Bak! Hiç karmaşık ve uzun açıklamalara gerek yok Vahdet-i Vücutta...
  17. Ya tamam, kuralların olmasına ve uygulanmasına kimsenin birşey dediğini sanmıyorum...En azından ben birşey demiyorum... Benim anlamadığım şey şu: Diyelim ki bir sıfatı/kelimeyi daha önce birçok kere kullanıyorum/kullanıyoruz ve o kelime ne yıldızlanıyor ne de uyarı alıyor... Bende bunu deneyimliyorum ve aklımda tutuyorum... Sonra tekrar sıra, o kelimeyi tekrar kullanacağım başka bir konuya geliyor... "Kullansam uyarı alır mıyım?" diye düşünüyorum... Bakıyorum ki o kelimeden dolayı daha önce uyarı almamışım, hatırlıyorum... Ve buna güvenerek aynı kullanımı tekrar yapıyorum... Ama bir bakıyorum, bu sefer ya uyarı almışız ya da o kelime yıldızlanmış... Aynı şekilde ve anlamda daha önce kullanılıp yıldızlanmamasına ve uyarı almamasına rağmen... Bunu görünce de insan geriliyor... Bu sorunu nasıl gidereceğiz peki? Bunu öğrenmek istiyorum ben daha çok...
  18. İnandığın Tanrı'nın pek adil olmadığını bir arkadaşımız ifade etmişti... Zira tüm insani ve iyi davranışlar Tanrı nezdinde Sıfır/0'a eşitti... Ve sadece Tanrı sevgisi Bir/1'e eşitti... Ömrünü adil, iyiliksever, yardımsever, şefkatli bir insan olarak geçirmiş ama Tanrı'ya inanmayan kimsenin bu iyiliklerinin, yardımlarının, şefkatinin mükafatı: Sonsuza kadar Cehennem... Ömrünü kötülükler yaparak geçirmiş ama Tanrı'ya inanan kimsenin yaptığı kötülüklerin cezası ise bir süre Cehennemde kalıp yine de Sonsuza kadar Cennete gitmek... Tanrı'nızın Adalet anlayışını bana açıklar mısınız?
  19. Bu şekilde bir ceza düşüncesi Hz. Muhammed ile birlikte doğmamıştır ki? Eğr bu türlü bir ceza için birileri cezalandırılacaksa tüm Helenliler ve hatta Kafkas halkları, Çerkesler falanda topyekün doktorlara görünmeli... Çünkü Helenlerdeki Prometeus insanlara ateşi verdiği için sonsuza kadar ciğeri her sabah bir kartal tarafından yenecek ve ertesi gün tekrar yerine gelecektir o ciğer... Kafkaslardaki ve Çerkeslerdeki Nart Destanlarında da Sosrıkua yine insanlara ateşi verdiği için yer yüzünde insanları ürediği ve kamışlar uzadığı sürece aynı şekilde bir cezaya çarptırılmıştır... Yani şunu anlamıyorum: Bugün için tamam bu tür nitelemeler ağır gelebilir ancak büyük bir hataya düşüyorsunuz... Ki o da, Kur'an-da geçen bu türlü düşüncelerin, Kur'an-ın ortaya çıktığı dönemde normal kabul edilmesi ve hatta bir çok toplumda uygulanır olduğu gibi birde efsaneleşmiş ve benimsenmiştir... Şöyle diyebilirsiniz: "Hz. Muhammed bir önder olarak, öğretisinde çok acımasız davranmamış mıdır?" Ancak şunu diyemeyiz: "Hz. Muhammed Kur'an-daki bu türlü düşünceleri kendisi uydurmuştur, düşünmüştür!" Kur'an-da geçen bu ibareler, o dönem için uygulanır ve normal düşüncelerdi... Kur'an-daki o korkutmaları da Hz. Muhammed uydurmamıştır... Diğer dinlerin ve putperetst/totem inancından kaynaklanan (Cinlere dair) bu tür korkular zaten vardır. Hz. Muhammed bu korkuları birde İslamiyet açısından incelemiştir ancak kendisi uydurmamıştır diye düşünüyorum... Belki Kur'an-dan bir kaç yüzyıl sonra oldu ancak Cengiz Han'ın Kur'an-dan bi-haber olarak yaptıklarını bilseniz... Saygılarımla...
  20. Bugün mesela Japonlardaki "Geyşa" kültürü, onlar için onurlu bir kültürdür. Geyşa'lar 12 yaşından itibaren özel olarak yetiştirilirler ve çok kültürlü zeki insanlardırlar... Ve bir erkeğe her açıdan hizmet ederler... Bunu bugünün Türk Toplumunda uygulamak isteseniz, Geyşa'lar ne olursa olsun "Ahlak"sız, "Onur"suz ve hatta ******* olarak adlandırılacaklardır. Yine de İçAnadolu bölgesinin bazı yerel kesiminde "Eğreti Gelinlik" denilen bir geleneğin olduğu söylenir ve hatta bununla ilgili bir film yapılmıştı. Yine de böyle bir geleneğin olduğu tartışması bayağı bir sürmüştü, kimse kabul etmemişti böyle bir geleneğin sürdürüldüğünü... Yani demek istediğim: Hz. Muhammed döneminin Arap kültürü, kabulleri ve düşünceleri arasından, gerçekten de belkide yüzlerce yıl ileri düşünmüştür. Kabileci bir kültürü "Millet" yapmıştır... Sözlü kuralları yazıya döktürmüştür... Çok ilahlılığı, Tek Tanrıcılığa devşirebilmiştir... Onun devlet yapılandırması üzerinden hareket eden Araplar, Endülüs'e kadar ilerleyebilmişlerdir... Eğer Hz. Muhammed olmasaydı, Araplar Habeş, Bizans, Moğol arasında sıkışıp, belki de yok olacaklardı... Ya da bu milletlere tabi kabileler olarak kalacaklardı... Nitekim İslam düşüncesini kendi anlayışları ile kotaran Türklerin hakimiyetlerinde yaşamışlardır yine de... Bunlara rağmen, elbette ki Hz. Muhammed'in bugünün İnsan Hakları anlayışı çerçevesinde düşünebileceğini iddia edemeyeceğimiz gibi, Var olan bir yapıyı, yapabileceği ve kaldırabileceği ya da düşünebildiği en ileri şekilde yeniden yapılandırmıştır... Hz. Muhammed'in Köleliği ve Cariyeliği tümden kaldırmamasının nedeni, 1500yıl sonrası düşünce yapısını sergileyen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ni kavrayacak düzeyde olmamasındandır... Ki o dönemde zaten kimse bu yapıda değildir... Aynı zamanda bu iki kültür belki de bir "Gereklilik" olarak kabul edilmiş ve kaldırılması gerekliliği düşünülmemişti... Sadece Revize etmekle yetinilmişti... Şöyle düşünün: Bugün "Hapishanecilik" anlayışı, suç işleyen insanın "Cezalandırılması"na dayanmaktadır... Yani "Kişinin Topluma Yeniden Kazandırılacak Hale Getirilmesi" amaçlanmamaktadır... Bu yüzden hapishaneden çıkan hemen herkes, tekrar ve tekrar suç işlemektedir... Bugün bu "Hapishanecilik" sistemi kaldırılmadığı gibi Küçük ya da büyük eklemelerle revize edilmektedir... Mesela Avrupalılar zamanında buna kendilerince çok güzel ve geçerli bir çare buldular ve Hapishanelerdeki tüm suçluları, Yeni sömürgeleri olan Amerika kıtasına yolladılar... Bu da bir çeşit revize etmektir... Ya da Çin'de hapishaneler doldukça, idam cezaları artmaktadır... Bu da bir çeşit revizedir... Lakin hiç birisinde mahkumlar, topluma kazandırılamamaktadır... Yani demek istediğim şu: "Hz. Muhammed niçin Cariyeliği ve Köleliği kaldırmadı?" sorusunun cevabı "Çünkü kaldırılması gereken kurumlar oldukları düşünülmüyordu ya da bugünün anlayışına sahip değildi!" Eğer kaldırılması gerekli olan kurumlar olarak görse idi ya da bugünün insan hakları anlayışına sahip olsa idi Emin olun ki o kurumları kaldırabilecek güçte idi... Bu "Hz. Muhammed kölecilik ve cariyecilik taraftarıdır." demek değildir... Bu, şu demektir: Hz. Muhammed, Arapların toplumsal ve hukuksal ihtiyaçlarını, kavrayabildiği ve tanımlayabildiği en iyi şekilde revize etmeye çalışmıştır... Mesela bana kalsa Hapishaneler aynı zamanda bir eğitim, mesleki eğitim, rehabilitasyon ve üretim kurumu olarak yapılandırılmalı ve mahkumlara "Suçlu" gözü ile değil de "Topluma kazandırılması gereken bireyler" gözü ile bakılmalıdır... Fakat bugün yöneticilerin bu kavrayışa sahip olamamalarının nedeni onların suçu değildir... Zira kavrayışları ve kabulleri henüz bu düşünceyi uygulayabilecek düzeyde ve çağda değildir... Yazdıklarım açık ve nettir... Saygılarımla...
  21. Bir daha inceleme falan yazmak yok sana... Rekorumu kıracak resmen yaaa... Alla alla... Zaten kimse yazmıyo inceleme
  22. Tengeriin boşig şurada yorum gönderdi deniz_kizi'nın blog başlığı içinde deniz_kizi's Blog
    Evet, bende büyü diyorum o çocuğa ama dinlemiyor... Hem Yaren'den bile küçük kalma hevesinde... Bende ise öyle bir çocuk yok... Uzun bir süre önce öldürdüm sanırsam...
  23. Niye İslam'a hayret etmiyorsun da, ben aynı şeyi söyleyince hayret ediyorsun? Benim de hitabım evrenseldir... Benim de hitabım tüm insanlaradır... Ya islamiyet kaynaklı demiyorsun ama başka toplumların inançlarının, Tanrı'nın o toplumlara güya gönderdiği peygamberlerle ilettiği inançların bozulmuş formları olduğunu söylemiyor musun? Ne farkı var bunun? Ben "Etkilememişlerdir" demiyorum... Ancak sizin inancınıza göre her toplumun inançları, o toplumlara zaten gönderilmiş olan peygamberlerin tebliğlerinden temelini almıyor mu? Söylediğimi anlamamışsınız... "Etkilemiştir" düşüncesini kabul ediyorsanız, Hz. Muhammed'in Kur'an-da bildirdiklerinin de önceki bilgilerin kotarılması ile ortaya çıktığını yani etkilendiğini kabul etmelisiniz... "Etkilememiştir" diyorsanız, Hz. Muhammed'den önce var olupta Kur'an ile benzeşen ifadeler için "Tanrı her topluma zaten peygaber göndermiştir" düşüncesini savunmak zorunda kalırsınız, ki o zamanda başka toplumların edinimlerini kendi inancınıza mal etmiş olursunuz... Anlamanızı sağlamak için gözünüze mi sokmak lazım illa! Muazzez İlmiye Çığ, Kur'an, Tevrat hakkında Sümer tabletleri ve inancı ile karşılaştırma yapacak ve konu ile ilgili konferanslar verecek, kabul edilecek ve kitaplar yazacak kadar konuya hakimdir. Konu direkt olarak onun sahasıdır zaten...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.