Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Tengeriin boşig

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey

  1. Yapma lütfen İ'tezele... "3 Çocuk doğurun" "Katili affetme yetkisi devletin değil, maktülün ailesinindir" "Kadınlar çalışmasın" "Kadınlar erkeklerle bir arada durmasın" Diyebilen bir iktidara ve bu koşullanmışlıklarla, Kadının ikinci sınıf insan olduğunu kabullenmiş bir halka sahibiz... Ve bu "İkinci Sınıf"çılığın adına, yine Türbana "Özgürlük Simgesi" diyebildikleri gibi "Eşitlik" diyorlar... "Kömürle" ve "Parayla" oy satın almaya "Demokrasi" dedikleri gibi... "Ümmetçiliğe"de "Milliyetçilik" dedikleri gibi... "Takıyye"ciliğe "Atatürkçülük" dedikleri gibi... Öyle ki Kadınlardan "İmam" olamayacağı İslam Kültürünün birebir öğesidir... Bunu söylemek zor değil ki kadınlar bunu reddetsin. Farz olmadığı halde Tübanı bu kadar sahiplenen İslam Kadınlarına Yetkili bir ağızdan "İslamda Kadın İmam Yoktur" denildiği vakit, böyle bir haktan bahsetmeyecek kadar ikinci sınıf olmaya alışıktırlar... Çıkıpta bir fetva verip kadınların o söylediğin taleplerini engellemek, Din kisvesi ile bu talebin önüne geçmek çok mu zor sanıyorsun... Sanırım sende bunu biraz anlamamışsın arkadaşım...
  2. Hayır arkadaşım, örtünmek bir ibadet değildir... Amacı, erkeğin kadından şehvet duyacağının düşünülmesi Ve bunun engellenmek istenmesidir... Başörtüsü takan her kadın, Takmayana oranla kendisinin daha özel, daha namuslu olduğunu zanneder... İstedikleri kadar reddetsinler, bu böyledir... "Aaa bak ne güzel kendisini sergilemiyor!" düşüncesi hakimdir... Büyüklerinize, yaşlılarınıza sorunuz... Baş örtüsünü: "Evlenmiş, ev-bark kurmuş, dininde ve imanında, namuslu kimselerin taktığından" şüphe duymazlar... Bilinen gerçekleri kendinizce kılıflara sokmayınız bence... Kızcağızların açıkta olan omuzlarını ve bacakların "flu"layıp "Bakarken utandık, kızardık, kafamızı çevirdik." demek, O küçücük kızları "Seks Objesi" olarak teşhir etmektir... Asıl utanılacak şey budur... Asıl ahlaksızca olan şey budur... Asıl ahlaksız olan şey; Cinsellikle ve Arzulamakla alakası olmayan vücuda ait kısımları "Aman erkek arzular!" ve "Tanrı emridir!" diye kadınlara kapattırılması, Hapishane gibi onları denk altına almaktır... Erkeğin iradesizliğinin yükümlülüğünü kadına yüklemektir ahlaksızca olan... İlla ki insanı dille, sözle taciz etmek gerekmiyor... Dediğim gibi, kendisini ahlaklı olarak lanse etmek için Küçücük kızların Cinsel Olmayan uzuvlarını, cinsel objeymişçesine "Bakarken utandık, bu mu çağdaşlık!" diyerek teşhir etmek, Utanılacak en ahlaka mugayyir harekettir... En abes tacizdir bu... Vakit Gazetesi kim oluyorsa, kızcağızları bu şekilde lanse edebiliyor? Diyanet İşleri nasıl olurda Parfümü baştan çıkarıcı olarak lanse edebilir? Kaç erkek ya da kadın gördünüz, parfüm kokusu duyar duymaz mastürbasyon yapmış olsun ya da aklına cinsellik gelsin... Kaç erkek ya da kadın aynı ortamda olduğu her erkeği arzulamış ya da arzular, iç geçirir? Kendinizden pay biçin biraz... İradeli bir adam, ne kadar açık olursa olsun baştan çıkar mı? Ya da baştan çıkıyorsa, iradesizse, bunun sorumlusu kadın mıdır? Aynı ortamda bulunduğunda karşı cinsini arzulayacağını kim düşünür? Aynı ortamda bulunduğunda karşı cinsini arzulayan insan düşünür tabii ki... O fetvayı ya da Ayeti veren kimse de öyle düşünüyor mutlaka... Ama herkes o kadar fetişist ya da sapkın değil... Herkesin içi o kadar çürümedi daha... Herkesin içi o kadar fesat değil...
  3. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın örgütlenmesinin mantığını biliyorum ama benim eleştirim buna değil... Ha istenirse bu baksettiğiniz örgütlenmelere de bir eleştiri yöneltilir, sorun değil İ'tezele... Benim eleştirim, İnsanların kendi bakış açılarını meşrulaştırma adına kendi kusurlarının farkına varamamalarınadır... Ya da diğer insanları "Ahlak-sız" olarak niteleyenlerin, Asıl "Ahlak-sızlığı" yapmalarına rağmen Sütten çıkmış ak kaşık edasında olmalarınadır... Özellikle "Vakit Gazetesi" taifesinedir... Şu "Eğitim Hakkı" meselesini anlamış değilim... Bir kadın nasıl olurda "İmam-Hatip Eğitimi Hakkı" talep edebilir ki? İslam'da "Kadın İmam" diye birşey yok ki? İmam-Hatip bitirip atanmış kaç kadın var?
  4. Tengeriin boşig şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
  5. Evet, olsa olur ve de güzel olur aslında ama her üye kafasına göre bir sürü gerekli gereksiz grup oluşturursa ve aynı gruptan birden fazla açılırsa gibi sorunlar çıkar... Mesela Facebook'ta ya da benzeri yerlerde aynı gruplardan onlarca oluyor... Yani demek istediğim her grubun devamlılık arzetmesi için belirli bir üye kotası olmalı diye düşünüyorum... Böylelikle aynı gruptan tekrar tekrar açılmasını önlemiş oluruz belkide... Aynı gruptan birkaç tane olduğu zaman hoş olmuyor bence... Aynı zamanda bu grupların başka özellikleri ne olacak? Sadece grup üyelerinin yazabildiği, kendi konuları falan mı olacak? Kapsamı ne kadar yani... Yine de olabilir demekteyim...
  6. Aslında Kırım-Kongo Kenelerinin Akp iktidarı geldiğinden bu yana çoğalmasının nedeni, Akp iktidarı ile Kırım-Kongo Keneleri aynı popülasyona aitmişler. Hatta bazı bilim adamları aynı familyadan olduklarını bile iddia ediyor... Fakat Akp bunu reddediyor. Bu gerçeği ilk defa Tayyip Erdoğan'ı Kene şeklinde çizerek ortaya koydular ama Akp bunu hemen örtbas etmeye çalıştı. "Öz Kırım-Kongolular Sosyal Yardımlaşma Derneği"nin yaptığı açıklamaya bakılırsa, Tayyip Erdoğan arada sırada cemiyetin pişpirik turnuvalarına katılıyormuş. Son zamanlarda kendisini o kadar kaptırmış ki, güya gözünden rahatsızlanıp evine kapandı diye bildiğimiz gün, meğerse Kırım-Kongo Kenelerinin "Çekirge İşgalinden Kurtuluş Günü"ymüş ve Tayyip Erdoğan'da bu kutlamalara katılmış o gün... Kırım-Kongo Kenelerinin Türkiye'de Akp iktidarı ile bu kadar artmasının nedeni de Akp ile aralarındaki bu inanılmaz yakınlıktan kaynaklanıyor. Nasıl ki aslında Bira reklamları ve konserlere sponsor olmaları yasakken, Efes'in patronu Tayyip Erdoğan'a yakın diye her istediğini yapabiliyor! Kırım-Kongo Keneleri ile Tayyip Erdoğan'ın birlikte Abd ile imzaladıkları mutabakata göre de her ikisine de Türk Halkının kanını emme izni verilmiş... Böylece Akp yukarıdan ve özellikle kendisine oy vermeyenlerin kanını sömürürken, Kırım-Kongo Keneleri de ileride Akp'ye oy vermeme potansiyeli olan çocukların kanını emerek kalıcı bir çözüm oluşturuyorlar. Hatta size bir sır daha vereyim; Tayyip Erdoğan, bu Kırım-Kongo Kenelerinden bir danışmanlık kurulu bile edinmiş ve ortak çalışıyormuşlar... Cüneyt Zapsu'nun başında üç tane, Abdullah Gül'ün başında iki tane, Ve diğer Akp'lilerin başında da birer tane Kene bulunmaktaymış. Muhalefet Partisine de sızma girişimleri varmış ve Chp'deki dinleyicileri de Keneler yerleştirmiş meğerse... Görünüşe bakılırsa Türkiye'nin bu kara günlerinin arkasında ne Abd var, ne de Akp... Bütün iş Kırım-Kongo Kenelerinde bitiyor... Ama durun siz, Kenelerde kendi aralarında bölünmüş: "Türban" kavgası yüzünden... Bazı Keneler Türban'a karşı çıkmış... Ulu Kene bunları cezalandırmış ama neyse... Bana ne Kenelerden...
  7. Sayın Bilimselci... Çok sağolun... Ama beni düşündüren, bu kadar açık bir gerçeği Kimselerin kendilerine bile itiraf edememeleri... Kaldı ki buraya yazmaktan korkmasınlar... Zira günah!
  8. Yanlış olduğu böyle kanıtlanmaz canım kardeşim... Benim yaptığım gibi gayet açık ve net bir cevap verirsin, Bende senin yaptığın gibi, Bu iletinde yaptığın gibi kalakalırım... İşte yanlış bir mantık olduğu böyle kanıtlanır...
  9. İ'tezele... Birçok düşün akımında Yerel ve Evrensel ifadeler var... Konfüçyus'un diyaloglarının yer aldığı ve öğrencisi Lee'nin yazdığı "Konuşmalar"da ait olduğu kültürün siyasasına dair tavsiyeler olduğu kadar evrensel tavsiyelerde bulunur... Burada da biz insanlığa dair her iletimizde hem kendi kültürümüzü yansıtıyoruz, Hem de evrensel mesajlar veriyoruz kimi zaman... Yani şöyle tarayıp baktığında, Kur'an-ın Arapları revize etmek için içerdiği yasalardan daha çağdaş düşünceler sergiliyoruz, bu kesin... Peki onu Hz. Muhammed söylediği halde Tanrısal yapan, bizim söylediklerimizi ise Beşeri yapan nedir? Oysa ki ben 1500yıl daha ilerisinde yargılar ortaya koyabildiğimden eminim... Hz. Muhammed vefat ettiği günden bugüne kadar yaşanan gelişmeleri hiç bilemedi... Yani birşeyler geride kaldı anlatabiliyor muyum!
  10. Ya hu, içeriğindeki yasalarının 1500yıl öncesi Arapların yaşamlarını revize etmeye çalıştığı bir düşünce sisteminden bahsediyorsunuz... Kaldı ki Kur'an, Hz. Muhammed öldükten sonra halifeler döneminde bile Arapları, yani ortaya çıktığı toplumu bile artık revize edemez hale gelmiştir... Geride kalmıştır yüzyıllar geçtikçe 600lere ait bir düşünce sistemi ile 2000leri revize edemezsiniz... Elinden tutsanız, elinizde kalır... Hiç bir toplum yoktur ki Kur'an-a göre yaşayabilecek kadar 1500sene öncesinin kabulleri ile hala yaşıyor olsun...
  11. İyi de kimsenin örnek gösteremiyor olması Zaten ayetin hayatı revize edemediğinin en temel örneği değil midir? Ayetler geçmişe o kadar ait ki, Kimse hepsini uygulayamıyor... Ama illa ki inanca çamur sürmeyeceğiz ya! Diyoruz ki: "Hata bizde!" Hiç bir hata tek taraflı değildir... Hiç bir hata kaynağını tek bir taraftan almaz... Hata varsa, nedenleri iki tarafa da aittir... İnanca ve kişiye... Siz bu gerçeği istediğiniz kadar kabul edemeyebilirsiniz... Size kalmış...
  12. İ'tezele, yazdıklarına katılıyorum ancak özellikle son cümleni, "Bence" revize etmek istiyorum... "İslam" ortaya çıktığı çağın "Arap Dünyası" için, Arapların Hz. Muhammed olmadan gelebilecekleri düzeyin kat kat ilerisindedir belki de, bu doğru... Araplar, Kur'an sayesinde hayallerinde bile göremeyecekleri şekilde atılmışlar ve taa Endülüs'e kadar genişlemişlerdir... Kendilerinden önceki "Bilim Faaliyetleri"ni çok güzel değerlendirebilmişler ve muhafaza etmişlerdir... Dünyanın bugüne gelişi ele alınacaksa, İslam gözardı edilemez... Ama şu var: İslam, artık bugüne ne kadar uygundur? Toplumsal Yasalarını ele alıyorsak, bu açından ortaya çıktığı dönemden daha ilerisine ait değildir... "İnanç Hükümleri" ise zaten kişilerini vicdanını bağlar...
  13. Uzayda hayatın olması gayet normal... Zira dünyada hayat var... Eminim hayatın olduğu başka gezegenlerde de bizim gibi Başka gezegenlerde hayatın olup olmadığı tartışılıyordur...
  14. Ya bırak arkadaşım yaaa... Bana o kadar konuşmayla, telkinle ikna olmayıp, ikaz mahiyetinde dokunmayla aklı başına gelen tek bir kadın örneği ver yaaa! Tek bir tane... Yazdıklarım gayet açık ve nettir... Cevabınız yeterli bir karşılık değerinde değildir...
  15. Valla mendil ya da Misvak farketmiyor İ'tezele... Bence bu bir revize etme çabası... Ya sen düşünsene bir kere... Kim ne derse desin, bir düşün... Sen eşinle tartışıyorsun bir konu hakkında... Şöyle gayet güzel konuşuyorsunuz ama eşin seni ikna edemiyor... İkna olmuyorsun... Yani şöyle güzelce, medeni bir şekilde konuştuğunuz halde ikna olmuyorsun... O da ikna olmuyor... Sonra eşin kalktı ayağa ve sana mendille vurdu... Konuşmayla ikna olamamış olan sen, mendille ya da misvakla vurulunca ikna olur musun? Olursan eğer, sopa ile uslanan kölelerden farkın kalır mı? Onu bırak, kim düşünebilir ki Konuşmayla ikna edemediği kişinin Mendille vurulunca ikna olabileceğini? Ya da tek bir tane örneği var mıdır bunun, Lütfen söyler misiniz? Rica ediyorum... Tartışmanın en alevli anında mendille vurulan bir kadın, birden ikna olmuş olsun... İmkanı var mıdır bunun ya? Bu bir yana, ya o tartışmada haklı olan gerçekten sen isen, Kocan haksız olduğu halde sana ne ile olursa olsun vurma hakkına sahip midir? Şöyle güzelce bir düşün istersen... Ve mutlaka bir cevap verir misin?
  16. Alakanız için sağolun Sayın 3skiya... Olay nedir biliyor musunuz? Bugün bile Anadolu'da, bilmez halkta çok rastlanan birşey vardır... Şöyledir mesela: Kadının kocası bir hata yapmıştır, belki bu utanılacak bir hatadır... Ama ne olursa olsun kadına şu telkin verilir: "Ne olursa olsun, o senin kocandır... Onun tarafında olman lazım..." Ve kadınla koca tartıştığı zaman, yine kadına verilen telkin şudur: "Ne olursa olsun, o senin kocandır... Yeri geldiğinde susmasını bilmelisin..." Ve erkeğin düpedüz haksız olduğu bir durumda kadına vurması olayı gerçekleştiğinde, kadına verilen telkin şudur: "Ne olursa olsun, o senin kocandır... Döverde severde... Evinin direğidir, erindir..." Böyle bir durumda, kadının evi terketmesine bile göz yumulmaz... "Dön geri!" denilir... Çok iyi hatırlıyorum bir kız arkadaşım nişanlısı ile kavga yapmıştı. Hatta kızın nişanlısı, kız ile evlenmek konusunda emin olmadığını söylemiş... Kızda doğal olarak yüzüğü atmış... Ama olan yine kıza olmuştu ve iki tarafın da ailesi kıza yüklenmişti: "O erkektir, seni biraz alttan alacaktın... Konuşun, aranızı düzelt!" Yani kız, ne olursa olsun alttan alacaktır, susacaktır... Bu, bugün böyle ise 1500yıl önce, Hz. Muhammed'in dayağı tavsiye etmemiş olmasının imkanı yok ya hu! Çünkü o zaman da Araplarda, anladığımız kadarıyla "AtaErkil" bir aile yapısı var... Kadını "Kapının eşiği" olarak gören bir düşünce yapısı geliştirilmiş... Hz. Muhammed bu düşünce yapısının üzerinde düşünse bile bu zinciri o zaman kıramazdı... Ben o kadar okuduğum ve ailede o kadar sözüm geçtiği halde belirli bir AtaErkillik zincirini kıramıyorum... Kaldı ki Hz. Muhammed dayağı yasaklamamıştır... Yok efendim ikaz mahiyetinde uyarmakmış falan, bunların hepsi var olan ayeti bugüne uyarlama çabasıdır... Ayeti tümden kaldırsalar, tüm zamana hitap ettiğie inanılan evrenselliği bozulacak, çünkü oradaki "Vurmak" eyleminin tavsiye edilmesi de evrensellik içeriyor öyle ise... Yani bin yıl daha geçse bile erkek, kadınına vurabilir (ister ikaz mahiyetinde deyin, ister değil deyin... bu hüküm onlara göre her daim geçerli). O yüzden ayetin hükmünü: "Yok efendim, ikaz şeklinde hafifçe vurmak" olarak yeniden revize ediyorlar... Güya bugüne uyarlıyorlar... Oysa alakası bile yok... 1500yıl önceki bir adamın, çıkıpta ikaz şeklinde hafifçe vurmasının imkanı yok... Düpedüz dövüyormuş işte... Ama Hz. Muhammed revize etmiş ve en son çare olarak yine de koymuş dayağı... Bugün ise artık böyle bir hüküm geçersizdir, bunu itiraf etmek lazım... Artık AtaErkillik suyunu çekiyor, çekmeli... Değil kadının kocası, babası dahi gelse kadına bir sifke bile vurmaya hakkı yoktur... Kimse kimseye "Uyarı Mahiyetinde Vurmak" gibi birşey de gerçekleştiremez... Vurmak, vurmaktır... O kadar...
  17. Yapmayın rica ederim... "İkaz Mahiyetinde Vuruş"un şiddeti nedir, bunu söyler misiniz? "Recep İvedik" şiddetinde bir vuruş mu? Yoksa "Küçük İskender" şiddetinde bir vuruş mu? Düşünsenize, adam mahkemeye çıkıyor ve hakim niye boşadığını soruyor... Cevap: "İkaz mahiyetinde vurdum, pek bir hafifti, işe yaramadı... (ki gayet normal) Bizim hanımda uslanmadı... Bende dinin emri gereği boşuyorum!" Kim ne derse desin, "Vurmak" fiilinin ağırı yada hafifi olmaz... Bir tokat bile atsanız bu kadını inciticidir... Sonuçta kadına serçe parmağı ile dokunmayacaksınız... "İkaz" mahiyetinde dediğiniz şeyi onlarca kılıfa sokmayınız... Sonuçta o hamleyi yapacak olan adamın niyeti, kadını yola getirmektir... Kendi doğrusunu kabul ettirmektir... Kimse: "Yok efendim, o kadar da değil!" demesin... Sonucunda anlaşma olmazsa boşanmayı tavsiye eden bir düşünceden bahsediyoruz... Çok görüyoruz, yüzü gözü mosmor olduktan sonra boşanma davası açan adam/kadın! Olay boşanacak kadar ciddi bir olay ise Kimse öyle hafif bir dokunuşla kadını ikna edemez, uyaramaz... Kimse de böyle birşey tavsiye edecek kadar gerçeklerden uzaklaşmış olamaz... Kadın kendi doğrusundan vazgeçecek diye bir koşul yok... Eğer olay erkeğin kadını konuşarak ikna edebilmesi noktasından çıktıysa, "Hafifçe Vurmakla"mı ikna edecek kadını? Yapmayın ya hu, buna çocuklar bile güler... Herkes bilir ki, olay konuşmaktan çıktıysa ve anlaşılamamışsa... Ancak bir taraf doğrusunu kabul ettirmekte ısrarcı ise... Konuşmanın bittiği yerde dayak başlar... Bunu Hz. Muhammed'de bilir... Düşünsenize, şahitlikte iki kadının bir erkeğe eşit olduğu bir toplumda Ne kadar imkansıza yakında olsa bir kadın, bir konu hakkında kocası ile konuşuyor... Tartışıyor... Sonra o kadar konuşmalarına rağmen, garibim kadın, ataerkil kocasına söylediğini kabul ettiremiyor... Erkek'te kadına kabul ettiremiyor... Konuşmalara rağmen kabul ettiremediği düşüncesini erkek, Kadına hafifçe vurarak "İkaz Mahiyetinde" kabul ettireceğini düşünüyor... Kafanıza canlandırır mısınız lütfen... Adam elini kaldırıyor ve sanki kuş tutarmış gibi hafifçe kadına dokunuveriyor... Kadının canı yanmıyor... Ve mucize gerçekleşiyor... O kadar konuşmayla ikna olmayan kadın, bu ufak dokunuşla ikna oluveriyor... Kafada şimşekler çakıyor ve "Tamam kocacım, meğer sen haklıymışsın... Bu ikaz mahiyetindeki dokunuşun beni ayılttı... Gel şimdi yatağımıza dönelim!!!" Flaş flaş flaş... Bırakın arkadaşlar bunu ya... Ne hafifçe vurması, ne ikazı, ne mahiyeti yaa... Kadın ikna olmuyor ve adamın onu ikna etmesi gerekiyor... İnsan gibi konuşmayla akıllanmayan, İkaz mahiyetinde ufak bir dokunuşla mı ikna olacak? Bakın bundan 1500yıl öncesi bir toplumda ortaya çıkmış kurallardan bahsediyoruz... Bugün bile Türkiye'de kadın dövmek gayet normal karşılanıyor... Kaldı ki 1500yıl önce ortaya çıkan bir inanç bunu revize etmesin... Mevlana ve Yunus Emre dışındaki başka bir alimin, çocuk dövmeyi bile tavsiye etmediğini hatırlamıyorum... Eğitimin en sonunda bir ikna edici olarak "Döverek" gerçekleşeceğini savunmuşlardı alimlerin çoğu... Hz. Muhammed'de bu dayak atma işini revize etmiştir, son çare olarak yine dayağı uygun görmüştür... Son çare olarak düşünmüş, revize etmiş, hafifletmiş ancak dayak olayını kaldırmamıştır... Bu, bu kadar basittir... Bunun neyini irdeleyip çekiştiriyorsunuz... Neyini hangi kılıfa sokmaya çalışıyorsunuz anlamıyorum... Aynen "Kölelik" gibi... Uygulamanın kaldırılabileceğini o dönem için benimseyememiş ve rezive edip hafifletmiştir... En nihayetinde Köleliği de, Dayağı da kaldırmamıştır... Olay budur... Yok kelimenin arapça anlamıymış, yok bugünkü anlamıymış, yok bilmem neymiş... Hikaye bunlar... Bir yargıyı ve kanunu, ortaya çıktığı dönemin yapısına göre ele alırsınız ve gerçeği görürsünüz... Yazdıklarım açık ve nettir... Saygılarımla...
  18. Ya arkadaşım... Lütfen Laiklik ile ilgili sorduğum sorulara cevap verir misiniz? Ya bana olguları bağlamından koparmaktan bahsetmeyin... Laiklik Türkiye'ye, Anayasa'da kabul edildiği tarihle girmemiştir... Bunu iddia edipte olguların bağlamından koparılmaması gerektiğinden bahsediyorsunuz ya!? Pes doğrusu... Anadolu'da Şeyh Sait ayaklanması gibi bir çok ayaklanma çıktı Dini ve İngiliz/Sömürgeci kaynaklı... Laiklik köklerini elbette batıdan alır ancak onların dikteleri ile olmamıştır bu. Öyle olsaydı Arap devletlerinin hepsi laik olurlardı... Hayret birşey yaa... Ayrıca Güneş Dil Teorisi hakkında da pek bilginiz olmadığı aşikar... Şimdi: Rica ederim konuyu dağıtmayın ve önceki iletimde sorduğum sorulara net cevaplar verin... Değilse cevap dahi yazmayın...
  19. Hahha ha haah ha haa... Süper yaaa... Ya hadi tamam mesleği Tarihle alakalı olmayana belki Tarih dersi verebileceğinizi düşünebilirsiniz ama Tarihçi adama da mı vereceksiniz bu dersi, süper yaa! Kardeşim önce kavramların ne olduğu konusunda bir anlaşalım olur mu? Tek bir örnek vereyim: Üniversitedeyken yine sizin gibi bir İslamcı arkadaş, bir Müslümanın Demokrat olamayacağından bahsederdi... Demokrasi, ona göre İslamı yok etme araçlarından birisiydi... Avrupa'dan ithal birşeymiş... (Gerçi İslamiyette Türklere, Araplardan ithaldir ama neyse...) Ve bir Müslüman olarak, Demokrasiyi en fazla kullanabilirmiş... Amaç edinemezmiş... Bu düşüncenin aynısını Hüseyin Üzmez'de de görürüz mesela... O da Laikliğin ve Demokrasinin İslamiyeti yok etmek niyetinde olduğunu söyler... Şimdi şuna gelelim: Öncelikle Demokrasinin ve Laikliğin amacı herhangi bir dini yok etmek değildir... Fakat "Dini Yönetimi" yok etmektir... Halkı yönetenin "Din" olmasını engellemektir... Dinin etkisini, toplumsallaşmada en aza indirgemektir... Zira "Din" (Kurum olarak), tarihsel süreç içersinde, insanların Toplumsallaşmaları aşamasında Görevini tamamlamıştır ve en fazla inanç olarak (Kişisel tercih) vicdanlardaki yerini almalıdır... Öncelikle burada bize/bana Tarih dersi vereceğinize, Tarih bilgisi edinmeniz gerektiği kadar Kavramları da öğreniniz... Ha, diyelim ki Laiklik gerçekten bir dinin düşmanı... Ne açıdan düşmandır? Laikliğin bu açıdan tanımı sizce nedir? İlk zamanlardan bugüne kadar İslamiyet, Türkiye'de Laiklik yüzünden ne zararlar görmüştür? İslam ile yönetilen devletlerin "İnsanlık" ve "Demokrasi" anlayışlarından örnekler verir misiniz? Bize "İslam"ın uygulanacağı yani "Anti-Laik" düzeniniz hakkında bilgi verir misiniz? Tamam, bir iddia atıyorsunuz ortaya ama içini hiçbir şekilde doldurmuyorsunuz...
  20. Ya kadın ile erkeğin birbirlerine "Cinsel Obje" olarak baktıkları bir kültürden başka ne bekleyebilirsiniz ki? Şöyle anlatmak isterim: Sigara kullanıcıları çok iyi bilirler... Sigara kullanmamış bir insan, sigara gördüğü zaman içi gitmez... Çünkü sigarayı "İhtiyacı duyduğu" ya da "Ona aç olduğu" bir obje olarak görmez... Burada sigara bir "Tatmin Aracı"dır ve sigarayı "Tatmin aracı" olarak görmeyen kimse, O sigaraya karşı bir açlık duymadığı gibi, İçtiği zamanda bir doyuma ulaşamaz... Ancak zamanla bir kaç kere daha içerse Kendisi o sigaradan zevk almaya başlar... Sonra alışkanlık haline geldiğinde de, sigara onun için artık bir "Tatmin Objesi" oluvermiştir... Sigara gördüğünde canı çeker... İçmezse gerginleşir... İçmek istemediği ve bırakmak istediği zaman dumanı gelirse burnunu kapatır ya da dumanı çekmemeye çalışır... İçen birisini gördüğünde kafasını çevirir... İşte bu Ahlaklı! ve Muhafazakar kesim Bana sigara tiryakilerini anımsatıyor... Normal bir kadın/erkek, bir erkek/kadının yanında durduğunda baştan çıkmaz... Zinaya götürecek herhangi bir eyleme yönelmez... Ben günde bir sürü insanlar yan yana geliyorum ancak hiçbiriyle: "Uleyn kesin beni görünce tahrik olmuşsundur, hadi gel..." demiyorum... Bana diyen de olmuyor... Aynen sigara kullanmayan insana, sigara nasıl ki bir Tatmin Objesi olarak görünmüyorsa İnsanlarda aslında karşı cinse "Cinsel Obje" olarak bakmıyorlar... Çünkü o karşı cinsin görevi cinsel haz sağlamak değil karşı cinsine... O kişiye "Cinsel Obje" yerine "İnsan" olarak bakabilmek önemli... Oysa Ahlaklı! ve Muhafazakar kesime göre Saç bile bir Cinsel Obje... Hatta bir çoğuna göre eller bile öyle... Gerçi Üreme Bölgelerinden başka bir yere Cinsel Anlam yüklemek ve oradan tatmin olmak "Fetişizm" olarak adlandırılıyor ama neyse... Onlar "El"den, "Diz"den, "Omuz"dan, "Saç"tan, "Koku"dan ve hatta yan yana gelmekten bile tahrik olup, yüzleri kızarırken Fetişist olmuyorlar... Ama biz bu bölgelerden tahrik olmayıp, açık bırakılmalarını normal karşıladığımızda "Ahlak-sız" oluyoruz... Ne büyük bir kandırmaca... Ahlaklı! Muhafazakar kesim aynen Sigara Tiryakilerine benzerler... Sigara, tiryakiler için bir tahrik unsurudur, ihtiyaç duyup içmediklerinde içleri gider... Cinsel Obje olmadığı halde bedenimize ait bir çok bölge Ahlaklı kesim için Cinsellik arzulatıcı yerdir... Yani bu, dünyaya nereden baktığınızla ve "Ahlak" denen şeyi nasıl tanımladığınızla alakalıdır... Dünyaya "Şeyinizden" mi bakıyorsunuz, Yoksa "İnsanlık"tan mı? Mesele budur...
  21. Ben diyorum ya işte!İşlerinde gelmediği sürece, hiçbir temsili temsil olarak kabul etmeyeceklerdir... Kimin İslam'la alakası var peki? Soru: Talibanın var mı? Cevap: Yok, yok değil... Soru: Ya Saddam? Cevap: Aman efendim, olur mu hiç? Soru: İran? Cevap: Daha neler! Soru: Suriye, Mısır, Arabistan, Afganistan, Tunus, Fas? Cevap: Nayır, nolamaz! Soru: Akp mi yoksa, Erbakan geleneği? Cevap: Asla değil! Soru: Alla allaaaa... Ya hu iyi de bu adamların hepsi, bu saydıklarımın hepsi İslamı temsil ettiklerini, uyguladıklarını söylüyorlar? Cevap: Söylerler onlar, öyledirler... Ne yani şimdi bu bizim kuruntumuz mu?
  22. Canım kardeşim, AKP'ye oy verenleri bağlayan İslam'da zaten Kur'an-ın ve Sünnet'in İslamı... Yani senin tek farkın AKP'yi İslamın temsilcisi olarak görmüyorsun ama bu öyle olmadığı anlamına gelmez... Yaptıklarına bakarım ben... Alkolü serbest bırakıp bırakmaması değildir bunun göstergesi... Not; Türkiye'de Anti-Laiklik Araplaştırma, Çağdışılaştırma, Vahhabileştirme ameliyesidir... Türk Milletini, ait olmadığı ve üzerinde taşıyamadığı Arap Kültürünün Uydusu haline getirme ameliyesidir... Anti-Laiklik, Devlet idaresinde takip edilen prensiplerin gerçek hayattan değilde, gökten indiği sanılan kitaplardan, hurafelerden alındığını savunmaktır; yani devleti, insanların biryerlerinden uydurdukları ve "Kutsal" olarak tapındıkları akıl dışı mantıksız önermelerle yönetmektir...
  23. İyi de, ben hala anlamadım bu ne işe yarıyor!
  24. Ya hu nasıl yok İslam'la alakası yaa! Akp'ye oy verenlerin hepsi, Tayyip'i neredeyse İslam'ın direği olarak gördükleri için oy verdiler... Bana akrabalarım gelip "Akp'ye oy vermezsen cehennemliksin!" dediler ya hu, nasıl yok alakası İslam ile? Sen "Din" payesinin primini toplayarak başa gel, Dini propaganda olarak kullan ve o dindarları memnun edecek şeyler yap... Sonra birileri çıksın ve desin ki: "Yok efendim, bunların İslam ile alakası yok!" Ya Tayyip Erdoğan o kadar Müslüman ki, protokolde Cumhurbaşkanının eşinin elini sıkmıyor abdesti kaçar diye! Bazılarının işine gelmeyince de "İslamla alakaları yok!" oluyor... Niye? Çünkü bu adamlar zaten herşeyi ellerine yüzlerine bulaştırıyorlar ve iş dini rencide edecek şeyere geldiğinde de başka diyecek laf bulamıyorlar... Ya hu adamların dinle alakaları olmasa okullara vaiz gönderirler mi yaa? Adam Kur'an hükümlerini "Hukukidir" diye dikte eder mi? Akıl var mantık var... Mesela siz Laikliğin "Uyduculuk" olduğunu iddia ediyorsunuz ya? Bizde bas bas bağırıyoruz Türkiye'deki Laikliğin Laiklikle alakası yok diye ama dinlemiyorsunuz nitekim!
  25. Ne işe yaradığını bilmiyorum valla, ne desem yalan!

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.