Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Tengeriin boşig

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey

  1. İyi de, "Elohim" dediğiniz zaten "Allah"... Kur'an her zaman Tevrat ve İncil'i tasdik eder ve onları referans gösterir... İsim değişikliği farketmez, "Elohim", "Allah"ın ta kendisidir... Aynı kökene dayanan isimlerdir... Islah edilmesi gerekende zira O'dur demek ki...
  2. Sayın Sarıgöl... "Geç, geç" deyip duruyorsunuz ama zerre kadar bildiğiniz yok, bunu kesinlikle iddia ediyorum... Yunus Emre hakkında sizinle tartışmam bile... Yunus Emre'ye hayran olduğum kadar ve kendisiyle ilgilendiğim kadar başka bir kişiye daha hayran değilim... (Şebnem Ferah hariç ) Kısaca Yunus'tan alıntı yapıp kendi düşüncemi ispatlamaya çalışmam değil asıl konumuz... Ve tartışmayı buna aksettirip haklıymış iması yaratmaya çalışmayın... Yunus, Farabi gibi kimseler İslam'ı Gök-Tanrı inancı ile harmanlamışlardır... Sizin Arapçı/Nurcu geleneğinizle zerre kadar ilgili değillerdir... Özellikle Farabi inanç olarak Metafiziği tasdiklese de Felsefi olarak açık açık Maddecidir... Yani kimi desteklediğimi iyi biliyorum, merak etmeyin... Arkadaş "Çalap, Tengri gibi adları kullanmak yanlıştır, dinde yoktur" dedi mi? Dedi... "Yunus Emre" gibi bir alim bu adları "Allah" adı yerine kullanmış mı? Kullanmış... Olay budur... Siz ister "bir inançsızın kendisini ispat etmesi" deyin, ister başka birşey... Ayrıca bana "Tanrı" adını anlatan alıntılar getirmeyin, ben "Tanrı" adının kökenini ve kimlerce kullanıldığını çok iyi biliyorum... Neyi nitelediğini de çok iyi biliyorum... Hakim olmadığım hiçbir konu hakkında atıp tutmak, kopyalayıp yapıştırmak gibi bir huyum yoktur... Öyle bir iki siteden kopyalayıp harmanlamakla olmuyor bu işler... Ben size "Tanrılar" "Tanrıça" gibi adların olmadığı Filolojik olarak ispat ediyorum değil mi? Siz bana bunun aksini ispat edin bakalım, nasıl edeceksiniz... Adam çıkmış demiş ki: "Tanrı adı Mabud ve İlah'ın karşılığıdır..." Yok kardeşim böyle birşey? Bunu da her şekilde ispatladım... Ben zaten o alıntıladığınız adamların Arapçı olduklarını ve art niyetle "Tanrı" adını o anlama bürüdüklerini söylemeye çalışıyorum, Siz bana yine o mesnetsiz adamları kanıt olarak veriyorsunuz... Bu böyle olmaz, tartışma böyle olmaz... Ben diyorum ki: "Tanrı adını Mabud-İlah anlamında kullanmak yanlıştır." ve ispatlıyorum bir çok şekilde... Siz yine bana: "Ama birisi Tanrı adının Mabud-İlah anlamına geldiğini söylüyor!" diyorsunuz, alıntılıyorsunuz... Ya zaten ben size o düşüncenin yanlış olduğunu ispatlıyorum değil mi? Senin bu ispatımı çürütmen lazım Filolojik ve Tarihsel olarak, benim yaptığım gibi... Gelipte bana birisinin öyle düşündüğünü alıntılaman lazım değil, alakalı değil... Daha tartışma kültürünü mü öğreteceğiz yeniden ya hu? Alla allaaa... Ben size bir takım kanıtlar sunuyorum... ******** Hayret bir şey yaa... Geçiniz efendim geçiniz... Tartışmanın bir usulü vardır, geleneği vardır... Havanda su döverek olmaz bu iş... Benimle de Yunus'u tartışmaya kalkamayın bence... Önce bir kere okuyun Yunus'u, bir fikir edinin hakkında... Ondan sonra gelip benimle Yunus hakkında konuşun... Çünkü "Okudum" diyenlerin halini gördüm az önce...
  3. Ya hu değil sen Peygamber de gelse yine de "Tanrı" kelimesi "Tanrılar" "Tanrıçalar" şeklinde kullanılamaz... Türkçeden haberiniz yok be... Ders 1: Türkçe'de Adları "Dişileştiremezsiniz". Yani "ça" ekleyipte bir Adı "Dişi" haline sokamazsınız. Buna benzer bir kural Arapçada vardır. Kelimenin ve Adın sonuna "e (he)" getirirsiniz ve Dişileştirirsiniz: Ali -> Aliye Nuri -> Nuriye Cemil -> Cemile Ama Türkçede "-ça" ekinin eklenmesi ile Dişileştirme diye bir kural yoktur. Dolayısı ile "Tanrıça" adı büsbütün uydurma ve Türkçe kullanımına, gramerine aykırıdır... DilBilime aykırıdır... "Dolunay" adına "Dolunayca" deyip dişi adı yapamazsınız... "Yıldırım" adına "Yıldırımca" deyip dişi adı yapamazsınız... "Deniz" adına "Denizce" deyip dişi adı yapamazsınız... Türkçedeki "-çe" eki sadece "küçüklük, büyüklük" anlamı katar... "Bağ-çe" -> "Küçük bağ" (Bağ kelimesi Farsçadır) "Ortan-ca" "Büyük-çe" "İri-ce" "Küçük-çe" "Kız-çe" -> Trakya şivesinde "Küçük kız" anlamına gelir. Birde "ca" eki "dil, lisan" anlamı katar, aidiyet anlamı katar adlara: "Fars-ça" "Türk-çe" "Arap-ça" "Latin-ce" Bunlar "Dişilik" anlamı katmazlar... "-ça" ekinin "Dişilik" anlamı katma gibi bir görevi yoktur... Kısaca "Tanrıça" kelimesinin kullanılması başlı başına bir hezeyandır... ******* "Tanrıça" ile kastedilen şey "İlahe"lerdir... Ve yine "Bilmez Arapçılar" bunu da kendi kafalarına göre uydurmuşlardır... Ders 2: "Tanrı" adı "Allah" "Elohim" "Enki" "Zeus" gibi özel bir addır ve asla ve asla "Tanrılar" diye çoğaltılarak kullanılamaz... Bu türlü bir kullanım, bu adın tarihsel gerçekliğine aykırıdır... Nasıl ki "Allahlar" diyemiyorsak, bunu da diyemeyiz... "Putlar" "Tinler" diyebiliriz ya da "İlah" adının arapça çoğul halini kullanabiliriz... Ders 3: Birde "Okuduğunu Anlama" dersi verelim. Yukarıdaki Yunus'un şiirlerini oku bakalım hangisinde "Tanğrı"yı "İlah" anlamında kullanmış? Bir çok yerde "Hakk Çalap" olarak tamlama bile yapmış... Direkt olarak "Allah" adının karşılığı olarak kullanmış... Ben Araplaşacağımızdan korkarken, kimileri kendi dilinin kurallarını bile unutmuş... Yazıktır ya hu! Ders 4: "La ilahe İlallah"... "La" -> "Yok" ve "Olumsuzluk" anlamına gelmektedir, ön ektir... "La İlahe" -> "İlahlar yoktur." anlamı verir... "İlla" -> "Sadece, yalnızca" anlamı verir... "İllallah" -> "Sadece Allah (vardır)" anlamına getirir. Konuyu daha önce çok tartıştık lakin linklerini aradım ama eski bir tartışma olduğu için bulamadım... Yine de yazdıklarımı konuyu güzel bir şekilde açıklıyor... Hala sindiremeyenlerin kendi sorunudur bu... Konu bu açıdan kapanmıştır... Yazdıklarım açık ve nettir... Aksini ispatlayabileceğini iddia edebilen kimse için Türkçe Dilbilgisi kitapları ve Yunus Emre'nin şiirleri ulaşılmaz değildir... Arapça'dan biraz anlayabilen birisi bile bazı şeylerin farkına varabilir... ************ Özet olarak: "Tanrı" adının "Tanrıça" ve "Tanrılar" olarak kullanımı, Benimde "Allah" adını "Allahe(Dişi Allah)" ve "Allahlar" olarak kullanmamı meşrulaştırır... Dikkatinize... Saygılarımla...
  4. Sayın Mimoza, Soruya karşılık olarak birşeyler karalandığı zaman, ne yazık ki buna "Cevap" demiyoruz... Mesela: 2+2=? diye sorduğumuzda, bize; 2x2=4 denirse, bu cevap değildir öyle değil mi? Muhatab olduğumuz arkadaşlarımız bana bir kaç kere soru sordular: Varlığını sorguluyo musun? Niçin bu dünyaya geldin? Amacın nedir? kabilinden... Lakin bu ve bu gibi sorulara onların inançları doğrultusunda karşılık vermediğim için güya cevap verememişim... Ve asıl cevapları kendi inançları doğrultusunda verdiklerinde de kalkıp; "Ahanda bak seni çürüttük" diyebiliyorlar... Oysa cevap nasıl olur? Asıl cevap, konuyu ilgilendiren ve tatmin eden şekilde olur... Ve tabii ki herkesi ortak paydası üzerinden verilmiş cevaplar, en genel geçer ve kabul edilebilir cevaplardır... Yine de kendi inançlarına dair apaçık bir çelişkiyi ortaya koyduğumuzda dahi Buna verilen cevap: "Yok efendim, en iyisini Allah bilir." demekse eğer, Bu 2+2=? sorusuna 2x2=4'tür demek olur ve cevap değildir... Ve varoluş ile ilgili bir soru sorulduğunda: "Bakın işte Bilim şunu açıklayamıyor, demek ki Tanrı var!" demekte bir cevap değildir... Dolayısı ile "Cevap" ispatlanabilir ortak gerçeklikler üzerine inşa edilirse tam anlamı ile "Cevap" olur... Yoksa gerisi Laf kalabalığıdır... Arkadaşlarımızın ve benim iletilerime birde bu açıdan bakarsanız, Kimin cevap verip veremediğini daha rahat kavrarsınız diye düşünüyorum... Saygılarımla...
  5. Sayın Demirefe... Yani size daha ne denilebilir ki? Tam onikiden vurmuşsunuz gerçekten... Tebrikler... İbn-i Sina'dan daha geniş bahsetsek biraz, daha iyi olurdu gibime geliyor...
  6. İşte bende bundan bahsediyorum, Arapçılık o kadar çok işlemiş ve Arapçılar bu bahsettiğim şeyde o kadar çok başarılı olmuşlar ki, Siz bile "Tanrı" adının "Allah" adı gibi özel bir ad olduğunu bilmiyorsunuz.. Hayır arkadaşım, "Tanrı" adı aslında çoğul olarak nitelenemez... Gök-Tanrı (Tengri, Çalap) ayrı bir özel isimdir. Nasıl ki İlahlar için, Putlar için "Zeuslar", "Enkiler", "Ülgenler", "Allahlar", "Toralar", "Menatlar", "Uzzalar", "Elohimler", "Yahvehlar" denilemezse "Tanrılar", "Tengriler", "Çalaplar"da denilemez... "Tanrılar" şeklindeki kullanım kasıtlı ve anlamsızdır... "Tanrılar" şeklindeki bir kullanım aslında yoktur ve Cumhuriyet dönemine kadar da olmamıştır asla... "Tanrılar" yerine "Tinler/Ruhlar" denilse idi şayet, haklı olunabilirdi. Çünkü "Gök-Tanrı (Tengri, Çalap)" Göğün en yüce ruhudur ve o sizin yanlış bir adlandırma ile "Tanrılar" dediğiniz şeyler aslında "Ruhlar/Tinler"dir... Kur'an bunlara "İlah" adınu uygun görmüştür... Ve bu adlandırmayı bir tek Kur'an-da görürüz... Bu yüzden Kur'an-ın bu ayrımını referans alıyorsak "İlahlar" tanımını kullanmak gerekliliği kaçınılmazdır... Aksi halde "Ben Kur'an okudum ve mantığını anladım." diyen kimsenin bilgisinden şüphe ederim... En çok güldüğüm nokta ise Bana Türkçe Dil Bilgisinden örnek vermeye çalışmanız oldu... Sağolun ama Türkçe Dil Bilgisini yeterince biliyorum... Tarihsel olarak ta bu işin içersine giriyorum ve bu yüzden "Tanrı" adının "Tanrılar" olarak kullanılamayacağından eminim... Boşuna yormayınız kendinizi... Tanrı'dan yüzlerce yok yani anladın mı arkadaşım? "Tanrı" adı "İslam"dan önce tek bir yaratıcı için kullanılırdı: "Çalap/Kök-Tengri"nin adı idi... Aynen "Allah"a "Rab", "Hakk" dememiz gibi onun adlarından birisiydi... Türkler Müslüman olunca "Allah"a "Tengri, Tanğrı, Çalap" demeye başlamışlardır, o kadar... Arapçıların diktesini "Türkçe Dil Bilgisi" olarak satmaya kalkmayın...
  7. Sayın vesade2... Okuduğunuzu anlama yetisinde olsaydınız, yazdığım yazının bir eleştiri olduğunu anlardınız... Ayrıca sakatlıkları "Doğal Oluş" dahilinde gördüğümü özel olarak belirtmeme gerek yok... Yazımdan bu anlam çıkıyor zaten... Siz anlamadıysanız bu da sizin sorununuz... "Sakatlık" o kişi için bir eksikliktir, olumsuzluktur... Fakat sakatlar "Öteki" değildirler... Sakatları "Öteki" olarak gösteren inanç sizin inancınız... "Sakatlığı" "İbret Alınacak" bir şey olarak düşünmek, Başkasının sakatlığına bakıp "Rabbim iyi ki beni böyle yaratmadın!" düşüncesinde olmak, Sakatları "Öteki" olarak nitelemektir... Ayrımcılıktır... Bencilliktir... Çağın gerisindeki bir düşünce biçimidir... İnsan olmaya yakışmayan bir düşünce biçimidir... İlla ki "Dur yaf, illa ki bi cevap vereyim!" mantığıyla hareket ederseniz, Böyle anlamsız bir ileti yazmanız kaçınılmaz olur... Önce okuduğunuzu anlayın, ondan sonra bir ileti yazın... Zira eleştirdiğim şahıs bile karşılık veremedi henüz... Aynı zamanda "Öteki" kavramını da öğrenmenizi tavsiye ederim... Büyük ihtimalle bilmiyorsunuz... Saygılarımla...
  8. Böyle masum bir nedene dayandığını hiç sanmıyorum... Çünkü "Tanrı" adı, Türklerin Gök-Tanrısı için kullanılıyordu aynı zamanda... Arapçı zihniyet, kendi atalarımızın inancını "Putperest" olarak nitelememizi dikte etmek için "Tanrı" adı ile "İlah" adını aynı anlamda kullanıyor... Yani "Yaratan" adı ile bile bir alıp veremedikleri yok ama "Tanrı" adının kullanılmaz olduğunu akıllarınca ispat için ayetler, hadisler alıp uzun uzun yazılar yazıyorlar... Yani alıp veremedikleri şey "Tanrı" adı ile... Kendi atalarımıza yabancılaşmamız ile ilgili... Oysa bir çok İslam Alimi Tanrı ve Çalap adlarını kullanmış... Ama onlar Said Nursi'den öncesini adamdan saymadıkları için umurlarında değil... "La ilahe illallah"ı ele alalım: Derler ki; Kur'an yaratıcı için Allah adını özel olarak belirtmiştir... Hadi diyelim ki öyle... Ama aynı zamanda, yukarıdaki tevhid cümlesine bakarsak, Yaratıcı için nasıl özel olarak "Allah" adı seçilmişse, Yaratıcıya eş koşulanlar için de özel olarak "İlah" adı seçilmiştir... Yani tevhid cümlesinin tam çevirisi şöyle olabilir: "İlah yoktur, Allah vardır..." Fakat Arapçı zihniyet ne yapar? "Tanrı yoktur, Allah vardır.." der... Sonra da Türklerin "Tanrı"ya inandıklarını ve "Tanrı"nın ise bir put olduğunu dikte eder... Böylece de kendisine yabancılaşmış, arapça isimler kullanan bir millet inşa edersiniz... Sonra o milletin evladı çıkar: "Benim özümde Türk, sözümde Türk." der ama ekler: "Tanrı adı kullanılamaz..." Yabancılaşmıştır yani... Sonra bir şey daha ekler: "Editörün işi..." Bu kadar açık...
  9. O zaman işte daha 12 yaşında falandım... Okuldaki ilk günlerimizdi... Ders hocaları teker teker derse giriyorlardı... Hepsi orta yaşlı, kadın/erkek sıradan öğretmenlerdi... Fen Bilgisi hocamız da ilk iki hafta kadar gelmemişti ve o gün geleceği söylenmişti... Sıralara oturduk... Dışarıda erkete duran bir arkadaş koşa koşa geldi: "Fen hocası geliyoooo!"... Hoca geldi, Kapıyı açtı... Sınıfta muazzam bir sessizlik... Okul hayatımın hiçbir devresinde öyle bir sessizlik yaşamadım bugüne kadar... Kapıdan giren; En fazla 24-27 yaşlarında, Beyaz tenli, 1.70 - 1.75 boylarında (ya da ben o zamanlar çok kısa olduğum için bana öyle geliyordu), Kendisine yakışır derece de zayıf, "Ghost" filmindeki Demi Moore'un saç şeklindeki gibi kısa saçlı, Küpeleri, kolyeleri, bileklikleri ile "New Age" tarzını daha o zaman yakalamış olan, İnanılmaz güzel bir kadın... Sınıfa ilk girdiği elbisesi beyaz ve çok güzel ve eteğinin üzerine salık bir gömlek... Kahverengi tonlarda, üzerinde küçük küçük motifler olan uzun bir etek... "Babet" ayakkabılar o zaman var mıydı hatırlamıyorum ama ona benzer bir ayakkabı... Gömleğinin üzerinden sarkmış uzun kolyesi... Göz alıcıydı işte yaa... Nereden hatırlıyorum diye sormayın... Gördüğüm ve dikkat ettiğim hiç birşeyi kolay kolay unutmuyorum... Sınıfta çıt yok... Tüm erkeklerin ağzı açık... Kızlar "bizde böyle olabilir miyiz?" hayali ile yanıp tutuşmaktalar... Dilek Bayat'tı hocamızın ismi... Sanırım aşık olmuş bende ona, tüm diğer arkadaşlarımla birlikte... "D" şubesi sadece o sene Fen Bilgisi dersinde yüksek not alabilmişti... Dilek Bayat'ın gitmesi ile "D" şubesindeki her öğrenci diğer üst sınıflarda Fen dersinden dökülecekti ne yazık ki... Dilek hocanın "Aferim"ine mazhar olabilmek bizim için ulaşılabilecek en yüksek makamdı... Bir kaç sene önce, sanırım ben üni.ye giderken... Bir kazada öldüğü haberini aldım... Umarım yanlış bir haberdir diye çok dua ettim... Şu an yaşıyor mu bilmiyorum... Keşke yaşıyor olsa...
  10. O zaman Tanrı gibi kusursuz ve mükemmel bir şeyde belki bir amaç için yaratılmıştır? Niye olmasın? Sen Evren gibi mükemmel ve kusursuz bir şeyin belli bir amaç için yaratıldığına inan, Ama Tanrı'nın öyle olduğuna inanma! Hem hiç kimse tesadüflere dayandırmıyor varlığı... HY ve onu okuyanlar öyle sanıyor sadece...
  11. Ama öyle demeyin Sayın Cyrano... Pedofili'de belki bir tercih meselesidir? Belki toplumdan topluma değişen bir kültürdür?
  12. Sayın Cyrano, Ben "Editörün İşidir." dicem ama, neyse...
  13. Bu güzel esprinize, şurada gerekli cevabı verdim... Zahmet edip okuyunuz Sayın Muallim Ali...
  14. Umarım sonuna kadar okuyabilirsiniz... Sayın Muallim Ali'nin iletisi ile başlayalım söze: Sayın Muallim Ali'nin bu espri yüklü iletisinden anlaşılıyor ki Allah'a "Tanrı" ya da "Çalap" dersek "Şirk" edilmiş olur... Açık ve net... Peki Yunus Emre ne yapmıştır? Bakmak gerek... Neymiş efendim "Editör'ün İşi"ymiş... Yunus, Mevlana gibi yüzyıllar önce yaşamıi kişilerin eserlerinin yeni basımı yapılırken Hem eserin gerçek dizimi alınır, hemde günümüz Türkçesine çevrilerek alınır... Yani mesela yazılmış dörtlüğün hem gerçeğini/orjinalini görürsünüz, Hem de bugüne ait Türkçesini... Bu daha çok Mevlana'nın eserlerinde görülür. Çünkü Mevlana'nın dili ağırdır. Lakin Yunus'un dilini bugüne çevirmeye çok ihtiyaç görülmez. Zira Yunus, halk dilini kullanmıştır ve kullandığı kelimeler hep kullanılan kelimelerdir... Anlaşılırdır yani... Şimdi Muallim Ali'nin de okuduğunu iddia ettiği Yunus Emre'nin bir şiiri: "Geçip gitmek diler isen(ye) düşmeyeyim der isen Şol kazandığın malını Tanğrı için vermek gerek." (Abdülbaki Gölpınarlı. Hasan Ali Yücel Dizisi. Sf 95, XXXV) "Sorucu gelir yer yırtıp sorar Tanğrı'n kimdir diye İşbu canım onu duyup sünüklerim sızadurur." (Abdülbaki Gölpınarlı. Hasan Ali Yücel Dizisi. Sf 81, XXV) En son alıntıladığım şiirde, Yunus Emre, Arapça "Hakk" adı ile "Tanğrı" adını aynı anlamda kullanmıştır: "Ey Tanğrı'yı bilenler, Canı Hakk'a kurban kılanlar... Ölü değildir bu canlar, aşk gölünde yüzdedurur." (Abdülbaki Gölpınarlı. Hasan Ali Yücel Dizisi. Sf 81, XXV) Yani bizim koskoca Yunus Emre, Şirke bulanmış, batmış, bitmiş... Hakk'a, Allah'a şirk koşuyor... Apaçık işte, ortada... Yine "Hakk" ile "Çalap"ın birlikte geçtiği bir şiir'den alıntı: "El bağlamıştır kamusu, Hakk Çalap'tandır umusu, Nökerli kızdır kimisi, alınmadan çoklar yatar. Yunus bilmez kendi halin, Çalap'tır söyletir dilin. Bir nicesi yeni gelin, ak değirmi yüzler yatar. " (Abdülbaki Gölpınarlı. Hasan Ali Yücel Dizisi. Sf 59, III) "Gönül usanmadın sen bu seferden Çalab'ım saklasın seni hatardan. Yunus göğsün açıp dosta giderken Çalab'ım saklasın onu hatardan. " (Abdülbaki Gölpınarlı. Hasan Ali Yücel Dizisi. Sf 263, CLXX) Yine Tanğrı'ya dair bir şiiri: "Tanğrı için canım canı cefa ise tapdur yeter, Senin fırakından beter azap dahı var mı beter." (Abdülbaki Gölpınarlı. Hasan Ali Yücel Dizisi. Sf 115, L) Yine Yunus emre'nin "Hakk" ve "Çalap" adlarını bir arada kullanarak "Allah"a Şirk koştuğu bir şiiri: "Çalap Adem cismini topraktan var eyledi, Şeytan geldi Adem'e tapmağa ar eyledi. Adem'in göbeğinden Çalap yarattı atı, Vaf diye durugeldi atlar güzer eyledi. Musa gönüldü Tur'a Hakk'a münacat ede, Gördü kim bir akar su Musa nazar eyledi. Mürekkeb idim ben ol Hakk'ın dergahında bol Götürdü urdu yere candan bizar-eyledi. Çalap'tan erdi Nida, hani emanet dedi. Ol nidaya canını Musa nisar eyledi. Musa geldi laine dedi Hakk'ın buyruğun Secdeyi işitince döndü inkar eyledi. Adem İblis kim ola işi işleten Çalap Ay u günü yaratıp leyl ü nehar eyledi. " (Abdülbaki Gölpınarlı. Hasan Ali Yücel Dizisi. Sf 256-257, CLXIX) Hatta Yunus Emre, Şirk'te o kadar ileri gitmiş ki "Cehennem"e bile, Gök-Tanrı inancındaki "Tamu" adını layık görmüş. "Zebaniler çeke tuta ilete tamuya ata, Deri yana süğnük tüte katı ulu efgan ola. Malik çağıra tamuya çekip meydana getire, Tangrı korkusundan tamu zari kılıp nalan ola. Yunus aydur işbu sözü erenlere toprak yüzü, Diler Hakk'ı göre gözü inayet ger andan ola. " (Abdülbaki Gölpınarlı. Hasan Ali Yücel Dizisi. Sf 97, XXXVII) Hele hele, asıl ipin koptuğu Ve bizim koca Yunus'ın Şirk'ten başını kaldıramadığı nokta: "Müslüman diyen kişi şartı nedir bilse gerek, Tanğrı'nın buyruğun tutup beş vakit namaz kılsa gerek. Tanla durup başın kaldır ellerini suya daldır, Tamudan azadlı oldur kullar azad olsa gerek. Öğle namazın kılasın her ne dilersen bulasın, Tamudan azadlı oldur kullar azad olsa gerek. Ol ikindiyi kılanlar arı dirlik dirilenler, Oladır Hakk'a erenler daim Hakk'a erse gerek. " (Abdülbaki Gölpınarlı. Hasan Ali Yücel Dizisi. Sf 96, XXXVI) Ama nedense bizim Yunus, "Rab" adını da kullanmış kimi zaman... Eğer editör'ün işi olsaydı, editör niye diğer Rab adının geçtiği yerleri değiştirmesindi? Çünkü vezin olarak "Ya Rab" ile "Tanğrı" ya da "Çalap" örtüşüyor: "Ya-Rab bu ne derttir derman bulunmaz, Ya bu ne yaradır zahmı belirmez..." (Abdülbaki Gölpınarlı. Hasan Ali Yücel Dizisi. Sf 225, CXLIV) Ancak Sayın Muallim-i Ali'ye göre, Yunus'un bu alıntılarını yaptığım eserde, Abdülbaki Gölpınlarlı bilerek "Allah" adının olduğu yerlere "Çalap" ve "Tanğrı" adlarını koyuvermiş... Ama bakın bir çok yerde de "Allah" adını değiştirmemiş... Hemde ilgili bölümün ilk ve en önemli addedilen şiirinde... Gözünden kaçmış olmalı: Sensin kerim sensin rahim Allah sana sundum elim. Senden artık yoktur emim Allah sana sundum elim. Ecel geldi va'de erdi bu ömrüm kadehi doldu, Kimdir ki içmeden kaldı Allah sana sundum elim." (Abdülbaki Gölpınarlı. Hasan Ali Yücel Dizisi. Sf 89, XXX) Bu son alıntıladığım şiirin çok güzel bir yeri var ki, Yunus'taki Gök-Tanrı inancını yani Yunus'un nasıl Şirke bulanmış olduğunu açık açık ortaya koyuyor... "Yedi temu sekiz uçmak her birinin vardır yolu, Her bir yolda yüz bin çarsu, Allah sana sundum elim." (Abdülbaki Gölpınarlı. Hasan Ali Yücel Dizisi. Sf 89, XXX) Temu: Eski Türklerde, Gök-Tanrı inancında kötü insanların öldükten sonra gittiklerine inanılan yer. İslam'da Cehennem... Uçmağ: Eski Türklerde, Gök-Tanrı inancında iyi insanların öldükten sonra gittiklerine inanılan yer. İslam'da Cennet... "Uçmağa vardı" denilerek, kişinin ölmüş olduğu da kastedilirdi. Sayın Muallim Ali, Sanırım bu kastettiğini ücrete tabi olan kısım için Yunus Emre'nin öteki tarafta yüklü bir mablağ ödemesi Ve ancak o şekilde Cennete ya ni Uçmağa girmesi lazım... Yoksa işi çok zor görünüyor... Siz Yunus'u okuduğunuz halde böyle iseniz, Kim bilir okumuş olduğunuz diğer konularda nasılsınızdır... Gerçi görüyoruz hep... Ha bu arada; Çok ta espritüelsiniz maşallah... "Ücrete Tabidir" esprisi gayet kötüydü... Neyse: Ben yine ilgili alıntımı yapayım: Sayın Muallim Ali, boşuna çabalamayın... Zira söyleyebilecek birşeyiniz olduğunuz hiç sanmıyorum... Ne de olsa "Editörün İşi" deyip çıkacaksınız, Bir çok şeyde topu "Soyut Tanrı"ya attığınız gibi... Sırada başka bir arkadaş var, O da bekleyecek biraz... Kusura bakmasın... (Not: Ben Yunus Emre'nin Şirk'e düştüğünü sanmıyorum ama sanırım Muallim Ali'ye göre öyle olmalı...) Saygılarımla...
  15. Ya tamam bir iki tane bilimsel kelime öğrenmişsiniz, Kazım Mirşan falan, termodinamik... Ama bunları okuyan kişi en azından küçükte olsa pozitif bir yargıya varır... O da yok sizde... Neyse, biraz sabredin siz... Bu arada bana İslam'ı bilmiyor muşum muamelesi yapmayın... İster geçmiş iletilerimi okuyun, ister bir bilene sorun, Sizin müspetsizliğinizi ispat edecek kadar Bilimden ve İslamdan haberdarım... Sadece biraz sabır... Şu bilgisayarın formatını bitireyim, geliyorum...
  16. Ve şunu sorgulamak lazım: Niçin arapçılar "Allah" adını değiştirmezken, "İlah" adı yerine "Tanrı" adını kullanırlar? Çünkü alıp veremedikleri şey "İlahlar" ile değildir aslında... Alıp veremedikleri şey Türklerin "Tanrı" inancı iledir... O yüzden "İlah" ile "Tanrı" adlarını aynı anlamda kullanıp, Türkleri bu kültürden soğutma niyetini güderler... Yani yapılmak istenen: "Gök-Tanrı bir İlahtır, oysa İlah yoktur Allah vardır." Yani demek ki Yunus Emre falan müşrik'in önde gideniydiler... Yunus bi çok şiirinde "Çalap" ve "Tengri" adını kullanır... Ve bir iki şey bildiğini sanan adamlar da Kimsenin bir şey bilmediğini sanıp, burada habire atıp tutarlar... Sonra da "Benim özüm sözüm Türk" derler... Arapların İslam referansı ile Türklere yaptıklarını kaçımız biliyor acaba? Saygılarımla...
  17. "Madde" yarattı diyen yok ve siz bunu anlayamıyorsunuz işte... Her şey bir oluş dahilinde... Bir dönüşüm içersinde... Doğa'ya baktığın zaman bunu çok rahat görebilirsin... Herşey bir dönüşümün parçasıdır... Kendi kendine bir şey yapmaz, sadece dönüşür... Etki-Tepki... Neden-Sonuç... Ayrıca "Ne kadar akıllıymış bu madde!" derken Düşünen ve buraya yazı yazabilen şahsınızın da bir "Madde" olduğunu unutmayın...
  18. Anlaşılan Sayın Sarıgöl, sizinle uğraşımız devam edecek... Anlatamadık bir türlü... Ya hu sana Bilimsel veriler de sökmüyor ki? Sana Bilimsel veriler de koyduk ortaya zamanında Ama sen yine kestirip attın, sorgulamak yemedi çünkü... Hem bana Bilimsel olmaktan dem vurana bakar mısınız? Yok sineğin kanadını mı yapsaymışım, İncir çekirdeğini mi icat etseymişim... Bunu diyen bir insan benden Bilimsellik bekliyor, şaşarım... Ben kimim, neyim şeklindeki sorgulara cevap vermiştim yakın zamanda... Bulup okuyun, feyz alın... Arkadaşım ne alaka şimdi Beyaz Piramitler? Ha yani "Ne var kardeşim, beyaz piramitleri bende biliyorum" iması mı bu? Tamam tamam, bir iki başlık bulmuşsun google'dan, kabul ediyorum... Kazım Mirşan'ı da duymayacaktıysam bırakırdım Tarihçiliği... Ya siz bekleyin o başlığı hele... Kastettiğim şey plastik sanatlar, piramitler, ezoterizm ya da ***** değil, anlamadınız siz hala ne demek istediğimi... Normaldir, daha önce de hiç anlamadığınızı düşünürsek, bunu da anlamamanız gayet normal... Sabırsızlanmayım... Bekleyin biraz... Sizinle büyük iletişim sorunları yaşıyoruz farkındasınız değil mi? Mesnetsiz ve temelsiz iddialar ve buna rağmen bilimsel olma iddianız hala devam ediyor...
  19. Tengeriin boşig şurada yorum gönderdi Radya'nın blog başlığı içinde RA'NIN RUH SESİ
    Ogün yaşlandın demektir...
  20. Ya kainatı birisinin yarattığını düşünen sensin... Ben böyle bir yaratıcının varlığına inanmıyorum ki senin yaratıcını sorgulamayayım... Senin Çalap bencil... Yani ister yaratıcı olsun, ister başka birşey... Kur'an-daki ifadeler, bencil bir kişiliğe ait... Sen sorgulasanda böyle bu, Sorgulamasanda... Kabul etsende böyle, Hazmedemesende... Hahha ha haa... Sana birşey söyleyeyim mi? Türkler İslamiyet'i kabul etmeselerdi, İslamiyet, Arap yarımadasına sıkışmış yerel bir kültürden başka birşey olamayacaktı... Ve sen bu söylediklerini ya Hıristiyanlık adına bana söyleyecektin, Ya da Gök-Tanrı inancı adına... Türklerin imparatorluklar kurabilmelerinin nedeni İslamiyet değildir... İslamiyetin yayılabilmesinin nedeni Türklerdir... Türklerin bilinen 4000 yıllık devlet kurabilme yetenekleri ve gelenekler vardır. 4000yıldan bu yana her hangibir Türk Devletinin bulunmadığı tek bir zaman aralığı dahi yoktur... Biri yıkılmadan diğer kurulmuş ve güçlenmiştir... Dolayısı ile İslam inancı ortaya çıktığında, 2500 yıllık devlet tecrübesi olan Türkler, Devlet kurmayı ve yüceltmeyi Araplardan ve henüz 1-2 yüzyıllık bir inançtan öğrenecek değillerdir... Tarihte Yahudi olupta dönemin en güçlü üç devletinden biri olan Hazarlar vardır... Müslüman olmadığı halde hala varlıklarını bugün Araplaşan Türkiye Türklerinden daha Türk olarak devam ettiren Gagauz Türkleri vardır... Müslümalığın kabulü Türk varlığının devam etmesindeki en büyük olay değildir Türklerin Müslüman olması, İslamiyetin Arap yarımadasına sıkışıp kalmamasını sağlayan en büyük olaydır... Olgulara doğru açıdan yaklaşın, İşinize gelen açıdan değil... Belge kanıt istiyorsun ya hani? Yakında bir başlık açıcam ve diğer sorularıma cevap veremeyen o malum arkadaşlar gibi sende cevap veremeyeceksin arkadaşım... Laf...
  21. Yeter artık... Nedir bu sizdeki Arapçılık merakı? Nedir arkadaşım bu yaa! Bu kadar mı reddeder insan atalarının inançlarını! Bu kadar mı küçük görür! Ne demek "Eski Türklerin Tanrısı" demek yaa? Araplara ve inançlarına gelince "Bizim Müslüman Araplar" oluyor, Ama kendi atalarına ve inançlarına sıra gelince "Eski Türkler ve Tanrısı"na mı dönüyor iş? "Allah" adı bal gibi de Arapçadır... Evrensel değildir... İster senin Allahın olsun, ister başkasının... Mevlana, Ahmed Yesevi, Yunus Emre ve hatta Dede Korkut'ta bile "Allah" yerine "Tengri" ve "Çalap" adları kullanılmıştır... Okumuş olsaydınız, kafanızı Nur Risalelerinden kaldırıp, bir kere okumuş olsaydınız bilirdiniz... Belki bildiğinizi sanıyorsunuz ancak Osmanlılara kadar Müslüman Türkler "Allah" adını benimseyememişlerdir kesinlikle ve o döneme kadar ki hemen hemen tüm Türk İslam alimleri, Gök-Tengri'nin adı olan "Tengri" ve yine aynı şekilde "Çalap"ı Allah yerine kullanmışlardır... Bugün bile "Allah" adına küfreden insanların hiçbirisi "Tanrını bilmemnedeyim" diye küfretmezler, edemezler... Bir çok defa "Allah" adı yerine "Tanrı" adının kullanılır ve kullanılabilir olduğunu tartıştık ve açıkladım... Forumda bununla ilgili bir çok yazım vardır... "Tanrı"ya sadece "Allah" denilebileceğini iddia etmek "Arapçılık" ve "Vahhabicilik"ten başka birşey değildir... Kendi aslını unutmaktır... Nedemek ya hu "Gök Tanrısı veya bilmem ne Tanrısı deniliyor..." demek, ne demek? "Gök-Tanrısı" ya da "Bilmem ne Tanrısı" gibi bir ifade kullanılmıyor arkadaşım... Bildiğinizi sanıyorsunuz ama bilmiyorsunuz... "Kök-Tengri" diye bir özel isimdir bu... Ona buna "Tanrı" demek ise bu arapçıların, "Tanrı" adının kullanılmasını engellemek için yaptıkları uydurma bir şeydir... Bu arapçılar yüzünden bugün "Çalap" adını ve Tanrı'ya, Allah'a bir zamanlar "Çalap" diye seslenildiğini, hitap edildiğini, böyle anıldığını Türk Müslümanların hemen hiçbirisi bilmez... Unutturuldu çünkü... Ve bunu unutturan adamlar çıkıp, "Ben Türküm" diyebiliyorlar... "Tanrı" adı hiçbir zaman "İlah" adı yerine kullanılamaz... "İlah" adının kastettiği şeyi "Tanrı" adı karşılamaz... "La ilahe illallah" cümlesi; "İlah yoktur, Allah vardır." diye çevrilebilir. "İlah yoktur, Tanrı vardır." diye çevrilebilir. "İlah yoktur, Çalap vardır." diye çevrilebilir. Ancak "Tanrı yoktur, Allah vardır." şeklinde çevrilemez... Kur'an "Allah olmayan tapınılara" "İlah" adını vermiştir... Arapçaya sadık kalma hevesinde olan arapçılar "Allah"a "Allah"tan başka isim yakıştıramazken, Kur'an-ın belirlediği "İlah" adını "Tanrı" adı ile değiştirebilmektedirler, ne garip! Bunun nedeni de kendi geçmişlerini yadırgamalarından başka birşey değildir... Utanç verici... Yeter yani, anlatabiliyor muyum? Bir insan kendi geçmişini ve atalarının inancını ancak bu kadar küçük düşürebilir... Açıkça ifade etmem gerekirse; Siz Müslümansanız, ben kesinlikle Müslüman değilim... Benimsenecekse, Gök-Tanrı'yı benimsiyorum, Çalap'ı benimsiyorum... Bende kabul etmiyorum artık "Allah" ile "Tanrı"nın aynı şeyi nitelediğine... Nitekim Mevlana, Yunus Emre vs.'de "Çalap" ve "Tanrı" adını kullanıyorlardı nidalarında kimi zaman... Onlarda demek ki Müslüman değildi... Aradaki fark görülemeyecek kadar çok muymuş? Soruya bak birde! "Peeeh" diyorum ve külahımı koyuyorum önünüze... Buyrun ne anlatacaksınız, ona anlatın... İyiden iyiye arap olacağız yakında ya hu!
  22. Hayır Sayın ftoyd... Tanrı Kişiliği üzerine düşünmekte gerekiyor... Zira sonuçta insanlar üzerinde hüküm verecek olan o... Misal: Hep Tanrı'nın varlığı ispat edilecekken yapılan bir şey vardır. Bir binayı yapan Mimar örnek verilir... Bir pastayı yapan aşı örnek verilir... vs. vs. vs. Peki hiç akıl hastası bir hakim, muhakeme edebilir mi? İşimize gelince Tanrı'yı bu gibi örneklerle açıklamaya çalışacağız... İşimize gelmeyince "Onu sorgulamak bize düşmez!" diyeceğiz... Kime düşer peki? Olmaz bu, böyle olmaz... Tanrı bencildir... Kutsal metinlere yansıyan kişiliği bu şekildedir... Bahsettiğim o canımın içi atalarım Müslüman değillerdi... O bahsettiğim canımın içi atalarım, Selçuklulara kadar hatta Osmanlılara kadar Müslüman olmadılar... O canımın içi atalarım çoğu zaman zorla ve güçle, katledile katledile Müslümanlaştırıldılar, özellikle Emeviler döneminde... O canımın içi atalarım o kadar çok Müslüman olma heveslisi olsalardı, Gök-Tanrı inancını "Müslümanlıktır" diye yaşatmazlardı... Hem madem o canının içi atalarının kültürü, sizi bu kadar etkiledi, niçin Arap Kültürünü benimsiyorsunuz? "İslam'da, inandıklarını güzeliyle bulmak" ne demek? Ne yazık ki tarih, size öğretildiği gibi değil... Türkler "Ah canım biz zaten hidayet arıyoruz ve ne tesadüf ki İslam'da bulduk, haydin topyeküzn Müslüman olalım!" deyip Müslüman olmadılar ne yazık ki... Hep bu böyle yapılıyor... Arapların kültürleri nedense Hidayet kaynağı, Türklerin Gök-Tanrı inancı putperestlik olarak adlandırılıp, "Hidayet nuruna susamış Türkler"in İslamı seçtikleri uyduruluyor... Ne Araplar Hidayete ermiştir, Ne de Türkler bir hidayet arayışındaydılar... Onların Gök-Tanrı inancı, Araplardan daha medeni idi... İsterseniz bunu da ortaya koyabiliriz... Peki o zaman türban nedir? Ya da avret yerlerinin kapanması? Maden bakılmaya bakılabilir, niye kadınlar ve erkekler zoraki örtünmeye zorlanıyor? Sen hem nefsi terbiyeyi öğütleyeceksin, Hem de sıkı sıkıya kapattıracaksın... Kur'an-daki mantık şudur: "Sen avret yerlerini kapat ki, karşındaki insan senden şehvetlenmesin..." Yani karşısındaki insanın şehvetlenmesini, tahrik olmasının nedenini kişiye yükler... O yüzden daha en baştan "Bakmaya bakılabilir ama kötü niyet olmadan, nefsini terbiye etmekle..." düşüncesini reddeder... Yani bu ifadeniz kendi içersinde çelişir... Görebildiniz mi bilmiyorum... Uffff, çok abartmışsınız kusura bakmayın... Bunu kastetmemiştim ben, biliyorsunuz... Kısaca söyleyeyim, belki anlarsınız... A- Popüler Kültür, bugün cinselliği bir pazar aracı olarak kullanmakta ve pazarlamaktadır... Bu yüzden insanlar bugün karşı cinsi "Seks Objesi" olarak görmeye koşullanmaktadırlar... B- İslamiyette, bir kimsenin karşı cinsinin iradesizliğinin yükümlülüğü, kişinin kendisine yüklenmiştir... Cinsellik büyük baskı altına alınmıştır... Hayvanı karanlıkta ne kadar bağlı tutarsanız, o kadar hırçınlaşır, saldırganlaşır... Daha bugün Arap ülkelerinde Mühendis olarak çalışmış bir arkadaşımla konuştum, Arap Müslümanlar kadar cinselliğe düşkün başka bir milletin olmadığından bahsetti... İslamiyeti sadece Kur'an-la değerlendirmemiz mümkün değil. Çünkü onun ilk uygulayıcısı olan Hz. Muhammed bile Arap Kültürü ile birlikte uygulamış ve Kur'an-da Arap kültürünü içselleştirmiştir... Söylediniz şey anlamsızdır...
  23. Bunu yakalayabilen çok fazla insan yok biliyor musun kardeşim? Peki "Nereye kazandırma" mümkün olacaktır Sayın ftoyd... Yani o ateistler ya da inançsızlar zaten insanlık adına, söylediğiniz gibi yardımlarda bulunuyorlar? Bir tek Tanrı'ya inanmadıkları için o çok iyi diye göğe çıkardığınız insanlar Cehenneme ilelebet gidecek, biliyorsunuz değil mi? Ama onların yardımlarının zerresini yapmayan ve hatta kötülükten başını kaldırmayan insan cennete gidecek... Sence de Tanrı biraz bencil değil mi? Ya hu varsın insan onu tanımayıversin? Bak mesela Gök-Tanrı'yı ele alalım... Hiç "Beni sevmeyeni Tamu'ya atarım" dememiş... Sadece kötü insanları Tamu'ya atmış... Çünkü onun için, insanların onu sevip sevmemesinin bir önemi yok... İnsanların iyi olabilmelerinin bir önemi var... Evet, İslamâ girişte prensip olarak zorlama yoktur gerçektende... Ama Müslüman olduktan sonra toplum tarafından getirilen yaptırımlar var... Bu yaptırımların nedeni dinin kendisi mi yoksa insanların saplantıları mı, bunu ayırabilmek biraz zor oluyor bazen... Ama mesela size yine Eski Türklerden örnek vereyim: Eski Türklerde kadınlar ile erkekler aynı derede yıkanabilirlerdi... Kadınlar ve erkekler birbirlerine cinsel obje olarak bakmazlardı... Aynı otağıda her birey birbirinin kardeşi düşüncesi ile yetiştirildiği için, bir kadın/erkek diğer bir erkek/kadını çıplak/yarı çıplak gördüğü zaman, o kişiye karşı cinsel istek uyandırmazdı kendisinde... Bu ensest olarak algılanırdı... Bugün bile hala Yörük kadınları, çocuklarını akraba erkeklerin yanında "Acaba beni arzular mı? düşüncesi olmadan, açık açık emzirir... Ve o esnada hiçbir erkek "Ahanda göğsünü açtı!" diye aç aç bakmaz ya da ayıplamaz... Ama İslama kalırsa nikah düşen akrabaların yanında bunu yapmak günahtır... Yani demek istediğim, Demişsiniz... Bende diyorum ki, Eski Türklerde, karşısındaki kadınlar kabile kadınları gibi yarı çıplak dolaşırlardı ve onlar baktıkları halde kötü bir düşünce beslemezlerdi. Aynı derede yıkandıkları halde beslemezlerdi ve bu halleri ile bile Araplardan çok daha sağlam aile bağları oluşturabilmişlerdi... Aile kurumu bozulmamıştı... O gerçek Müminlerin başlarını çevirmelerinin nedeni, o kadınları, başlarını çevirmelerine rağmen cinsel obje olarak benimsemiş olmalarından kaynaklanıyor... Zaten cinsel obje olarak, baştan çıkarıcı olduğu önyargısını benimsedikleri için başlarını çeviriyorlar... Ama bakın bahsettiğim Türklere ya da sizin bahsettiğiniz İlkel Kabilelere? Kadın/Erkek karşısında çırılçıplak olduğu halde ve ona baktığı halde onu cinsel obje olarak görmüyor... Bu, zaten İslam Tasavvufunun da ulaşmak istediği "Nefsine Hakim İnsan" modeli değil midir? İnsan nefsine nasıl hakim olur? Tabuları yıkarak tabii ki... Mesela; Kadın ve erkeğin üreme bölgelerinin "Şehvet Verici" ve "Tahrik Edici" olarak benimsenmesi düşüncesinin yıkılması... Ama İslam'a göre bu düşüncenin yıkılması mümkün değildir... Sadece Müslümanlar değildir birbirlerine "Şehvet verici/Tahrik edici" gözü ile bakanlar... Yani bir çok inançsızda, ateistte insanlara bu gözle yaklaşıyor... Müslüman ya da Ateist her ikisinde de kendine hakim olan da var, kendisini alamayan da var... Çünkü her ikisinde de, cinselliğin bir erek olarak sunulması var... Birisi dinin tabularından alıyor gücünü, diğeri popüler kültürden... Saygılarımla...
  24. Sağol kardeşim... Ama ne yazık ki arkadaştan bir cevap alamıyoruz bununla ilgili...
  25. Sayın İ'tezele... Yahudilerin "Elohim"i Yahudilere gösterdiği şefkat ve koruyuculuk ile "Abba" olarak nitelendirilmesine karşılık, Aynı zamanda kindar ve kıskançtırda Elohim... İslamiyet'in "Allah" düşüncesi de aynı kökene dayanır... (Kıskançtır) Kendisinden başka bir ilahın Tanrı edinilmesini en büyük suç olarak niteler, kendisinden başkasının daha çok sevilmesini kaldıramaz... Tipik bir insan kişilik özelliği. Ne de olsa insanı da kendi suretinden yaratmıştı... En bencil, en kötü, en berbat insanın bile kendisini sevmesini ister... (Kindardır) Kendisinden başka Tanrı edinildiği zaman mutlaka ve mutlaka öç alır... Mutlaka kendi büyüklüğünü benimsetmek ister... İnsan onun karşısında aciz olduğunu dile getirirse ancak affeder ya da affetmez... En kötü kalpli bir insan onu severse, onu tanırsa, o insanı eninde sonunda cennetine alır... Ama en iyi kalpli insan onu sevmezse, tanımazsa, o insanı ilelebet cehennemde tutar... Başının insanlara yardım etmekten kaldırmayan bir ateistin sonu ilelebet cehennemdir. Hayatını suç işleyerek geçirmiş bir Müslüman, eninde sonunda cennete girecektir... (Bencildir) Astığı astık, kestiği kestiktir... Ya da alikıran başkesendir... Dilediğine verir, dilediğine vermez... Sadece onun dediği olur... Ancak bu formdaki bir Tanrı inancı, Türklerde yok... Kök-Tengri, kimin kendisini sevip sevmemesi ile ilgilenmemiş mesela... İnsanlar iyi ise Uçmağa varmış (Cennet), kötü ile Tamu'ya varmış (Cennet)... Saygılarımla...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.