Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey
-
Sevdiğim Deniz...
Gloria, Ra_dya ve Yarasa ile dolu dolu tam 36 saat... Saniyesi saniyesine dicem ama o kadar ölçmedim... Zaten anın tadını çıkartmaktan aklıma da gelmedi saate bakmak... Sabahın köründe Ra_dya ile atladık gittik havaalanına... Ben karşımda gayet ciddi, gayet mesafeli bir zat-ı muhterem beklerken, Birde baktım ki meğersem lokum gibi (derken sıcaklığını kastediyorum) bir afeti devran çıkmış karşıma... Ya hu bu iki günü hiç unutmayacağım... Hele Alp'in bu sevgi selini... Adam Yarasa'yı ne kadar kısa sürede benimsedi, başından döktüğü çiçekler cabası... Hele Gloria gittikten sonra bana; "Dayı, sen bizde kalsana, eve gitme olur mu?" deyişi yok mu? Valla Ra_dya'ya yalvarcaktım "Beni evlatlık al da şu çocuğa teselli olalım!" diye... Ra_dya bizi teker teker bıraktıkça, Alp'in yüzü kademe kademe yere düştü... Neyse... Havaalanından ilk önce aldık Gloria'yı... Zaten dünyaya bedel, bir insan bu kadar mı sempatik olur!? Sabahın köründe, ki saat 10 benim için sabahın en kör vaktidir, karnım ağrıyıncaya kadar güldüm arabada... Bir taraftan da Ra_dya'ya kaza yapmaması için talimatlar veriyordum... Gloria'nın müthiş bir zekası var... Yıllarca tanıdığı insanların isimlerini unutabilirken, Anlatmaya başladığı bir şeyi, araya kim girip konuyu kaynatırsa kaynatsın unutmuyor... Farklı bir zeka işleyişi; anlayamadım, çözemedim... Bilmediği kitap yok... Kütüphanesi benim kütüphanemden geniş... Kıskanmadım değil... Kahvaltıdan sonra Yarasa'yı alıp kitap fuarına gittik... Çok güzel kitaplar vardı, alamadım, param yoktu... Sonra sonra sonra... Akşam ve gece müthişti... Anlattığım bir kaç efsane Gloria'nın diline düşmeme neden oldu... İçmişken iyi yazabildiğim gibi çok sağlamda hikayeler anlatabilirim... Yarasa'nın beni yattığım yerden bulup uyandırması gerçekten gecenin unutulmazlarındandı... Hey neyse... Müthiş iki gündü... Müthiş buluşmaydı... Müthiş anılardı... Bu kadar eğlenmişliğim çok azdır... Sağol Gloria geldiğin için... Yazın misafirinim, hiç anlamam... Eyv...
-
Bilim? Din? Ateizm? Hurafe?
Sayın BrainSlapper... Dediğim gibi, bakın haklı olduğunu konuda hatta örnek vererek bende hak veriyorum, buna birşey demiyorum. Ancak Ensest konusunda (Anne-Oğul, Baba-Kız) ne yazık ki katılamıyorum... Çünkü tatmin edici ne Tarihsel, ne Psikolojik, ne Biyolojik, ne Sosyolojik yani hiçbir şekilde Bilimsel bilgi yok... Yani bunu nasıl kabul edebilirim ki? Fetişizm yapanlar var diye her insana potansiyel fetişsist olarak bakamayız... Eşcinseller var diye her insana potansiyel eşcinsel olarak bakamayız... Ensest ilişkiye girenler var diye her insana o potansiyele sahiptir gözüyle bakamayız diye düşünüyorum. Başka birisini cevabını alıntılamak ve eklemeden koymak adetim değildir ancak Sayın Cyrano'nun şu cevabının uygun olduğunu düşünüyorum: Saygılarımla...
-
Bilim? Din? Ateizm? Hurafe?
Şimdi burada şöyle bir ayrıntı gözden kaçıyor: Mısırlılara Romalıların, kendi kanunlarını dikte ettikleri, zorla uyguladıkları, kabul ettirdikleri yorumu yapılmış. Ancak dikkat edilirse "Hem Romalılara, hem Romalı olmayanlara uygulanan ceza/yaptırım" ile "sadece Romalılara uygulana ceza/yaptırım" şeklinde iki uygulama var. Yani burada başka bir topluma, başka bir toplumun dayatmasından çok, iki toplumun yapılarına uygun farklı uygulamalar şekillenmiştir. Ama ne olursa olsun, ne Mısırda ve ne de Roma'da Ensest ilişki meşru görülmemiş ve gelenekselleştirilmemiş, uygulanmamıştır. Hayatlarında belki de hiç kadın yüzü görmeyen ve savaşlardan kafayı yemiş Gladyatörlerde Eşcinsel ilişkinin varlığını, eşcinselliğin de bir sapkınlık olmasına rağmen kabul ediyorum, çünkü kabul ettirebilecek kanıtlar var... Eski Helen dünyasında Eşcinselliğin kutsandığını da kabul ediyorum, çünkü adamlar Hermaphrodite diye Tanrı bile kabul etmişler... Yani bunu kabul etmemizi zorunlu kılan geçerli kanıtlar var... Lakin Yarasa'nın verdiği tercüme doğru ise hala Ensest'in kabul edildiği, uygulandığı bir toplum örneği yok... Mısırlılarda ensest uygulayan, yapan kimseler olmuş olabilir, ensest yapan kimseler bugünde var hala... Ama bu ensest'in toplumca kaul edildiği, kültür olarak ortaya konduğu anlamına gelmiyor ne yazık ki... Ben bu tartışmadan çok güzel şeyler öğrendim açıkçası ve çok güzel mantık yürüttüğümüze (her katılımcı için söylüyorum) inanıyorum. Sertleşmeye, birbirimiz kırmaya hiç gerek yok... Fakat bazı şeyleri, hatalarımızı kabul edebilmeliyiz, artık hatalı olan kimse... Kiminhatalı olduğu konusunda yorum yapma hakkımı gizli tutuyorum ve sadece bilinen ve kanıtlanabilir gerçekler üzerinden geçerli fikirler üretmeliyiz diyorum... Saygılarımla...
-
Sevdiğim Deniz...
Ya hu Gloria sen bilmiyon mu şarap, pardon, fiski bende gam yapar!? Sağlam içmişim, ki bazı saçmalamışlıklarımı hatırlıyor gibiyim... Fakat hatırlatmasan iyi edersin... Kimse bilmese de iyi edersin... Hatta unutsanda iyi edersin... Bu d0RA ve Yarasa içinde geçerli... Hatta hadi gelin unutalım güzelleşelim... Başım ağrıyo yaaaa! Kaplastiksin işte sen, alla alla...
-
Sevdiğim Deniz...
Abla sen şu an mutfakta Gloria ilesin... Alp'de Gloria'a asılmakta... Bende pilot olmuş kafa ile buradayım Gloria beni alaya almakta... Herşey gayet güzel... Etli pilav gayet tadında olmuş... Alp Mandolini kafamda parçalamakta... Elindeki çiçeği umarsızca sallamakta... 25cc.lik fiski damarlarımda... Hoş gör, Bu kafayla bu eleştiri, ancak bu kadar anlamlı olmakta...
-
YAYAMAZ KAYIMCA NIN YERI!
Yaaaa... Yayamaz Kayımca yaaa... Zekası hoş, güzel, ala... Beni tahlil etme teşebbüsünde bulundu nitekim... Çaktırmadım ama pekte yanlış değildin... Çaktırma... Dostuz değil mi?
-
.............!
Aynı yerde takılıp kalma Elif... Hani bana demiştin ya!. Aynı yerde kalma işte, Hayat devam ediyor... Hem de görmesini bilirsen, çok güzel şeylerle...
-
Bilim? Din? Ateizm? Hurafe?
Nasıl anlatayım bilmiyorum artık Sayın Tarafsız... Size diyorum ki: Eskiden Gladyatörlerin Eşcinsel ilişkiye girdiklerine dair buluntular var ve bu yüzden Eşcinsellik bugün Hormonal bir rahatsızlık olsa dahi doğal olarak ortaya çıkabildiği için, ortama göre de Gladyatörler "Gay/Eşcinsel" ilişkilere girmişlerdir. Bunun kanıtları vardır... Eskiden Sümer'de kadınların tapınaklarda ibadet için Tapınak Fahişeliği yaptıkları bilinmektedir, belgelerde vardır. Eskiden Greklerde Kadın ile Erkeğin Cinsel Orgazmlarının kişiyi Cennete taşıdığına inanılırdı ve Pagan ayinleri Cinsellik içerirdi bu ortaya çıkarılmış belgelerde, buluntularda mevcuttur. Araplar çok eşli yaşamı seçmişlerdir ve bu buluntularla sabittir. Türkler Tek eşli yaşamı seçmiştir ve bu buluntularla sabittir. Yunanistanda ve Japonyada Eşcinsellik (normal formdan farklı oldukları için farklı algılanıp Tanrısal sanılarak) kutsallaştırılmıştır, elimizde buna dair buluntular, bilgiler vardır... Ancak Anne-Oğul, Baba-Kız ilişkisine dair tek bir belge, bilgi, kalıntı yoktur... Hangi akla sığınarak benim öyle bir görüşü savunmamı isteyebilirsiniz? Öyle ki zerre kadar bilimsel olmayan bir yöntem ile iddia ederek! Eskiden yaşayan Amazon'ların "Lezbiyen" olduklarını iddia etmek kadar mantık dışı bir iddiadır sizin iddianız. Amazon'lar Savaşçı kadın topluluğu oldukları halde, çiftleşmek için erkekleri tercih ederlerdi, kanıtları var... Ancak sizin mantığınıza göre gidersek illa ki "Lezbiyen ilişkiye giriyorlardı mutlaka" dememiz gerekecek... Oysa ki bunun tek bir kanıtı yok? Dolayısı ile şeyimizden uydurmuş olacağız... Sizin için bir şey ifade etmemesinden ziyade, okuduğunuzu anlamadığınızı düşünüyorum ne yazık ki... Milyonlarca sitenin olması onların rahatsız olduklarını değiştirmez. Bir o kadar da dini site vardır ama sizin Müslümanlığa ya da başka bir dine inandığınızı sanmıyorum... Saygılarımla...
-
Bilim? Din? Ateizm? Hurafe?
Adı üzerinde, "Üreme Sistemleri Tamamen Değişik" bir kültür bulduğumuzda, bu da demektir ki onlar da doğaları gereği mutlaka farklı bir kültür oluşturmuşlardır. Mesela Deniz Yassa Solucanları vardır ve bunlar çift cinsiyetli yaratıklardır. İki solucan karşılaştığın mücadeleye başlarlar ve kazana solucan "Erkek" olmayı hakeder, yenilen solucanı döller ve ürerler... Onları doğaları bu şekilde, evrilişleri buna göre olmuş... Şimdi ben çıkıp "Yok efendim yassı solucanlar ahlaksızdır!" dedim mi? Ya da doğuştan eşcinsel olan, hormonal dengesizliği olan bir kimseye "Ahlaksızdır" dedim mi? Ben diyorum ki; Ensest sağlıklı bir insanın doğasında yoktur... Bakın işte önceki teziniz ne kadar mantıksızdıysa, bu teziniz de son derece geçerli (gerçek olduğu anlamına gelmiyor) bir tezdir. İşte böyle tartışılırsa, tartışma daha anlaşılır ve verimli olur... Teziniz üzerinden devam edersek: İlkel insanların Aile içi ilişki ile ürediğine dair bir kanıt yok. Hatta öyle bir iddia, sanıyorum ki Evrim'e ters düşüyor. Eğer İnsansılaşan ilk topluluklar ya da klanlar Ensest ilişki ile ürüyor olsalardı, Genler ve Üreme hakkındaki bilgilerden anladığım kadarıyla insanın bugüne gelmesi imkansız olurdu. Çünkü çoğunlukla sakat doğumlar gerçekleşirdi, seçilim verimli olamazdı. İnsanlar kişi kişi ya da üç-beş kişi olarak evrilmemiş, toplum olarak evrilmişlerdir. Bir tür, bir kaç kişiden oluşmaz... Bu neye benzedi biliyor musunuz? "Ben Soyut bir Tanrı'nın varlığına inanıyorum. Hadi sen olmadığını kanıtla!" diyen mantığa benzedi... O zaman bende şöyle bir tez ortaya koyarım: İlk insanlar bölünerek çoğalırlardı, hadi öyle olmadığını kanıtlayın! (gerçi sizinki kadar geçerli bir tez değil ama aklıma başkası gelmedi...) Biz mantık olarak şöyle bir şey izliyoruz: Genel olarak cinsellikten tutun her şeye dair bilgileri kalıntılardan elde ediyoruz. Mesela şu aslan gibi aslan, koç yiğit delikanlı Gladyatörlerin aslında "Gay" ilişkisi sürdürdüklerini, Onların resmedildiği tabakalardan anlıyoruz. Hintlilerin Ensest gibi ilişkilere girmediklerini, kaç bin yıllık Seks Kültürleri olan Kamasutra'dan anlıyoruz. Yani geçmiş toplumlar ipuçları bırakmışlardır ve şu ana kadar ortaya çıkan hiç bir toplum Ensest ile ürememiştir. Yunanlılar Ensest'i Ahlaksızlık olarak görmüyorlardı ancak her Yunanlı Ensest taraftarı değildir. Sanıyorum ki, inançları olan Pagan düşüncesinde Cinsel Haz onları Tanrısallığa ulaştırıyordu. Bir kısmı bu görüşü abartıp her türlü cinsel hazzı kutsamış olabilir. Ancak Ensest'in onlarda bile, ki Yunanlılar görebileceğiniz en bariz örnektir, kültür olarak yaşatılmamış ve devam ettirilmemiş. Aynı kalmadığını iyi bildiğim için zaten bir takım verileri ortaya koyabiliyorum sanırım. Siz kafanıza göre "Bilmem kaç milyon yıl önce insanlar Ensest ile ürüyorlardı" diye bir iddia atıp, aksini benim kanıtlamamı bekleyemezsiniz. Bu iddiayı atan olarak sizin kanıtlamanı gerekir. Ben size hangi toplumlar nasıl bir Cinsellik anlayışına sahiptir, yeri geldikçe veriyorum. Sapkınlık olarak niteleyenleri ya da normal karşılayanları da veriyorum. Faraziyelerle hareket edip, Bilimsel olma iddiasında olan sizsiniz... Adı üzerinde: -Üreme sonucu vermeyen bir ilişki türü, -Topluma zarar verici bir ilişki türü. Bunu "Cinsel Kimlik Bunalımı" olarak niteliyoruz. Gay'lik, Biseksüellik, Transeksüellik, Eşcinsellik, Lezbiyenlik vs. vs. vs. bir çok türü var ve tanım olarak birbirlerinden farklı değiller. Ben bu türlü ilişkilere sahip olanlara "Ahlaksız" ya da "Sapık" olarak bir niteleme yapmıyorum, sadece o kimselerin rahatsız, cinsel kimlik bunalımında/sapkınlığında olduklarını ve tedavi edilebileceklerini söylüyorum. Yaptıklarının aslında insan doğasında olmadığını söylüyorum. Psikoloji'nin yaklaşık 200 yıllık deneyimi de bize bunu gösteriyor. Değilse kimin kimle şeyettiği beni ilgilendirmez ama bu da onların sorunlu oldukları gerçeğini söylememe engel olamaz. Psikologlar da bu kimseleri normal karşılıyor ancak rahatsız olduklarını kabul ediyorlar. Şimdi de Çocuk İstismarını mı "tercih" olarak görelim yani, anlamadım ki? Ya yapmayın lütfen, onlar toplumun yansımasıysa biz herhangi bir yansıma değil miyiz? "Akıl hastanelerinde yeterince akıl hastası vardır, öyleyse tüm toplum delidir. Çünkü onlarda toplumun yansıması..." Tekrar söylüyorum, bulunan sonuç sayısı o kimseler sağlıklı olduğunu ve bu türlü ilişkilerin sağlıklı insanlarca yapıldığı gösteremez. İster yarısını Bilim olarak görün, ister onda birini... Ne yazık ki Psikoloji sizi referans almıyor... Ve ne güzel ki bu alanda uzmanlaşmış herkes Psikoloji'yi Bilim olarak kabul ediyor. Alın işte... Bunu söyleyecek hale geldiniz yani... Öyleyse devam edelim... Psikoloji'de tüm insanları inceleme olanağı yok ancak "Geçerlilik" diye bir kavram var. Siz denekler ya da gözlenecek bireyler üzerinde yeteri kadar gözlem yaparsınız, gerekli ve olması gereken aratırmaları yaparsınız, sonucunda da genel bir tespite varırsınız. Bu da size genel bir tanımlama getirir. Sonra bu genelleştirilerek incelenmemiş olan diğer 5 küsur milyar insan hakkında aynı yargıya varılır. Psikoloji Biliminin sistematiği genel olarak, kabaca bu şekildedir. Her şizofreni hastası aynı tepkileri göstererek o hastalığa yakalanır. Her eşcinselde aynı ya da yakın tepkileri gösterir... Doktor şizofreninin tüm belirtilerini gösteren bir hasta için: "Aman canım dünyada 6 milyar insan var, hepsini inceledik mi ki bu adam illa ki şizofren olsun? Belki midesi gaz yapmıştır!" diyemez... Size Sayın BrainSlapper'in bir tezini hatırlatırım bu açıdan: "Sara/Epilepsi" hastalığının belirtilerine bakarak, Hz. Muhammed'in "Sara/Epilepsi" hastası olduğunu iddia etmişti... Tespit ve kullanılan materyaller ve tez doğru ya da yanlış ama bu benzer ve bilimsel bir yöntemdir... "Dünyadaki 6 milyar insan didik didik incelendi mi?" önermesinin Bilimsel olmadığı kesin... Öyleyse Jeolojiyi falanda bilimden saymamak gerekir. Çünkü gün be gün yeni yeni bulguları ortaya çıkıyor ve henüz dünyanın her tarafını karış karış gezmiş, incelemiş değil... Tarih'i de Bilim saymamalıyız, çünkü yaşanmıi her olayı henüz ele almış değiliz... Biyoloji'yide saymamalıyız, çünkü henüz incelenmeyen, incelendiği halde sınıflandırılamayan, sınıflandırıldığı halde yanlış sınıflandırıldığı anlaşılan bir çok canlı türü var. Sizin iddialarınızın hiç bir Bilimsellik içermediği ortada... Başka bir söylemem gerekmiyor sanıyorum. Siz bana Ensest'in insan doğasında olduğunu iddia ettiğiniz halde insan doğasında olan (hormonal bozuklukda dahildir) tüm diğer cinsellikler gibi niçin hiç bir zaman gelenekselleştirilemediğini açıklayamayın, ilk insanlara dair mantıksız Ensest Üremesi tezinize dair örnekler veremeyin (eğer o teori doğru olsaydı, bugünki şekilde evrilemezdik sakat doğumlar yüzünden), Ensest'i yaşamış, uygulamış, kültür olarak ortaya koymuş tek bir toplum dahi gösteremeyin, üstüne üstlük Sosyal Bilimsel önerme sunabilmekten aciz olun, sonra gelin bana bu iletinizi dile getirin... Bende güleyim... "İlk İnsanlar Ensest İle Üremişlerdir" önermesine kanıt gösteremediğiniz halde inanıyorsunuz... Sizin Bilimselliğiniz, sizin işinize geldiği oranda gerçek ve inanılırdır... Söylediklerinizi ispata dair hiç bir önermenizi göremiyorum ne yazık ki... Saygılarımla...
-
Bilim? Din? Ateizm? Hurafe?
Bakın, açık açık söylüyorum ancak neden anlamıyorsunuz bilemiyorum... "Kan Davası"da Evrensel ahlaka ve bir çok kültüre aykırıdır ancak bir çok toplumca gelenekselleştirilmiş. "Çok Kadınla Evlilik"te bir çok kültüre göre Ahlaksızlık olmasına rağmen bir çok kültürde gelenekselleştirilmiş. "Kuzenle Evlilik" bazı kültüre göre ahlaksızcayken bazı kültürlerde gelenekselleştirilmiş. "Savaşta Kadın ve Çocukları Öldürmek" bir çok kültürde ahlaksızcayken bir çok kültürde gelenekselleştirilmiş. Kadını erkekten aşağı görmek ahlaksızca olduğu halde bir çok kültürde gelenekselleştirilmiş. Eski Türklerde kadınlar yarı çıplak dolaşırken, Araplarda bu ahlak dışı sayılmış... Bu gibi örneklerinizi anlıyorum, farkediyorum ve kabul ediyorum... Ama "Ensest" (Anne-Oğul, Baba-Kız) ilişkisi hiçbir toplumda niçin gelenekselleştirilmemiş? Ya hu bana sadece bunun cevabını verin? Bugün Ahlakdışı olarak kabul edilen bir çok uygulama kültür haline getirilmişti, uygulanmıştı... Çünkü herşeye rağmen insan doğasının parçasıydılar... Peki ama madem Ensest'te insan doğasının bir parçası, niçin kültür olarak uygulanmadı? En azından bir kültürde dahi olsa süregelmesi şart değil midir? Ya da şöyle ifade edeyim: Sosyal Bilimlerde gerçekten yorum yapabilecek kadar anlıyor musunuz? Gayet açık mı? Bunu başka hangi dilde yazayım? Bana gitmiş iki üç link vermişsiniz... Size daha önce de oğlunu eşcinsel yetiştiren baba örneğini verdim, niye görmezden geliyorsunuz? Sizde (sizi tenzih ederek) kızınızı yetiştirirken telkinler verin, küçükten tacize başlayın, ileride o da sizinle birlikte olur... Daha ileride sizden de kendisinden de nefret eder... Bana iki üç örnek verip düşüncenizi gerçekmiş gibi sunmayın lütfen... Ben size gayet açık ifade ediyorum: İnsanlar, kendi doğalarında bulunan her duyguyu Kültürel olarak dışa yansıtmışlar... Ancak hiçbir zaman Ensest'i kültür olarak göremiyoruz hiçbir millette... "Yaşadıkları Ortama Göre" diyorum, evet ama bu ifade sizi haklı çıkarmaz... Ya hu güleyim mi, ağlayayım mı? Ben Ahlaki hiçbir yargıya vardım mı? Ben Ahlaksızcadır ya da Sapıklıktır yorumu yapmıyorum. Sadece Psikoloji'nin "Sapkınlık" olarak nitelediğini söylüyorum, bana kendi düşüncemi dikte ettiğimi ima ediyorsunuz... O kadar link verdim, orada tanımları var: "Cinsel Sapkınlık" olarak niteliyor Bilim... Tanıdık geliyor mu "Bilim" kelimesi size? Ben sadece diyorum ki: Bugüne kadar insanlar, bugünün medeni insanlarının yadırgadığı bir çok geleneği, kendi doğalarının gereği olarak kültür olarak ortaya koymuştur... Ancak Ensest'i hiçbir toplumda kültür olarak göremiyoruz... Çünkü insanın doğasında yok... Doğasında olduğunu da bir iki sapığın haberini vererek kanıtlayamazsınız, çünkü Psikoloji Bilimi Ensest'i Sapıklık olarak niteliyor... Ya hu bunu "Bilim" yani o konuda uzman olan bir alan o şekilde tanımlıyor... Hala bana gelmiş "Normaldir, tercihtir, cart curt" diyorsunuz... Daha ne diyeyim ki size? Psikolojik ve Sosyolojik açıdan Ensest (Baba-Kız , Ana-Oğul ilişkisi) işinize gelse de gelmese de Sapkınlıktır. "Cinsel Kimlik Bozukluğu" olarak tanımlanır... Beni tanıyan tanır, uzun zamandır Psikoloji ile ve dahi Sosyal Bilimler ile ilgilenirim, aktif olarak içindeyim ama ilk defa bu türlü ilişkinin bu şekilde meşrulaştırmaya çalışıldığını gördüm. Sayın Tarafsız... Öyle ya da böyle... Ne derseniz değil, "Anne-Oğul, Baba-Kız" ilişkisi hiçbir şekilde "Tercih" ve "Özgür İrade" olarak önümüze çıkmamaktadır. Kadınlardaki "Electra Karmaşası" ve Erkeklerdeki "Oeidipus Karmaşası"nı Freud ortaya koymuştur ve buna göre kızlar babalarına, erkekler ise annelerine cinsel yakınlık duyarlar. Ancak bu cinsel yakınlık sizin anladığınız anlamdan çok farklıdır... Çocuk Cinselliği ile sizin bir kadından duyduğunuz cinsellik arasında dağlar kadar fark vardır. Siz dışkılama ihtiyacını giderirken haz duymazsınız ama 1-3 yaş arasındaki bir çocuk için bu haz verici cinsel bir olay olarak tanımlanır, anladınız mı aradaki farkı? Siz bir emziği emerken cinsel haz duymazsınız (Fetişist değilseniz) ama bir bebek duyar... O yüzden Oeidipus/Elektra Karmaşasını bile anladığınız anlamda "cinsellik" olarak ele alamayız, kaldı ki sağlık bir birey sadece ve sadece bu karmaşayı yaşadığı dönemde, 6 yaşına kadar ebeveynine yakınlık duyar. Bu dönemi sağlıklı atlatmazsa eğer, Cinsel Kimlik Bunalımı yaşar ve ileride ya ebeveynini arzulamaya devam eder ya da kızını/oğlunu arzular... Siz nereden edinip konuşuyorsunuz bilemem ama benim söylediklerim bir yerlerimden uydurduğum şeyler değildir. Ya hu bana iki üç sağlıksız insanın eylemini ispat olarak sunmayın... O kimseler bir psikoloğun karşısına çıktıkları vakit tedaviye alınacaklardır, emin olun... Ben sizden tek bir şey istiyorum, tek bir kanıt... Madem ahlak kurallarına göre uyduruyorum ben bir şeyleri, Bana Ensest'i uygulamış, gelenek haline getirmiş, kültür olarak benimsemiş tek bir toplum örneği verin... Bana "Anne-Oğul, Baba-Kız" Ensest ilişkisini yadsımamış ve süregetirmiş, uygulamış tek bir toplum örneği verin... Bu söylediğimi yapacağıma yemin ederim... Neyse, daha fazla bu konuda tartışmak istemiyorum. Söylediklerimin yeterince açık ve net olduğunu düşünüyorum. Aksinin ispat edilemediğini ve sadece küçük bir iki sapığın haber örnekleri ile çırpınıldığını da görüyorum... Sadece şunu ifade edeyim: Sayın BrainSlapper'ın bahsettiği, Kuzenler arası evliliğin (2nci derece akrabalık) Ensest sayılıp sayılmaması konusunun Tarihsel, Sosyolojik ve Psikolojik olarak göreceli olduğunu, daha önce de söylediğim gibi, kabul ediyorum... (Bu sizin ortaya koyduğunuz ve tutarlı gerekçeleri olarak, kabul ettiğim gerçekliktir.) Fakat "Anne-Oğul, Baba-Kız" ilişkisi (Ensest-1nci derece akrabalık) de yine aynı şekilde Tarihsel, Sosyolojik ve Psikolojik bir gerçeklik olarak Cinsel Sapkınlıktır, rahatsızlıktır, her iki taraf kendi rızası ile yapıyor bile olsa rahatsızlıktır, tercih değildir, koşullanmışlıktır... (Bu da benim ortaya koyduğum tutarlı gerekçeleri olan ama her nedense sizin sindiremediğiniz gerçekliktir.) İstediğiniz kadar faşizan düşündüğümü iddia edin ancak benim ikinci ve sizin kabul edemediğiniz önermemin aksini ispat edemezsiniz. Ne Sosyolojik olarak, ne Tarihsel olarak, ne Psikolojik olarak... Saygılarımla...
-
Bilim? Din? Ateizm? Hurafe?
Tartışmaz ilk başta güzeldi ama bazı şeyler görmezden gelindikçe ve karşılıksız bıraktıkça tartışmaz şevki kalmıyor ne yazı ki... Tabii ki boş konuşmuyorsunuz, akıl yürütmeler güzel gidiyor ama kimsenin bir adım dahi ilerlemediğini görmek... Ben kısa olarak: Anne-Oğul, Baba-Kız ilişkisini tanımlayan Ensest'in "Sapıkça" bir eylem olduğunu ve Sosyal Bilimsel olarak ta öyle tanımlandığını düşünüyorum ve biliyorum... Ancak; 2nci dereceden akrabalıklardaki ilişkilerin (Kuzen, Yeğen vs...) toplumlara göre göreceli olduğunu reddetmiyorum... Kanıtlarım ve dayanaklarım yukarıdaki iletilerimde yazılıdır... Saygılarımla...
-
Bilim? Din? Ateizm? Hurafe?
Sosyal Davranışlar, insanların doğalarında var olan davranışlardır... İnsanlar hiçbir zaman "Sosyal Davranışlar Kongresi" toplayıp, "Hooop baylar bayanlar, bundan sonra artık böyle davranacağız!" diye karar almamışlardır. Yaşadıkları ortama göre, doğaları gereği hareket etmişler ve kültürler oluşturmuşlardır... İnsanlarda "İçgüdü" yoktur... Karın Doyurmak "İçgüdüsel Davranış" değildir... İçgüdüler "Türe Özgü"dürler ve aynı türün her bireyinde görülürler... Bir türde görülen bir içgüdü, başka bir türde görülemez... İnsan "Kültür" oluşturabilen bir varlık olduğu için "İçgüdüleri" değil ama "İçgüdüsel Davranışları" olduğu düşünülür ve "Annelik" duygusuna "İçgüdüsel Davranış" denilir örnek olarak... Lakin Karın doyurmak veyahut cinsellik İçgüdüsel bir davranış değildir. Çünkü Cinsellik her canlıda vardır ve türe özgü değildir... Karın doyurmakta aynı şekildedir... Cinsellik, Saldırganlık, Açlık/Tokluk hisleri birer "Dürtü"dürler... İnsanlar bu dürtülere RAĞMEN kültür oluşturabilirler... Oysa canlılar "İçgüdülere" karşı koyamazlar... İnsanın beliğindeki Cinsel Dürtü "Herşeye Rağmen" prensibine göre işlemez... İnsan bilinci İd, Ego ve Super Ego'dan oluşur. Buna göre benliği parçası olan "İd" herşeyi sınırsız istemesine rağmen, "Super Ego" sosyal çevreye uyulmasını koşut görür... "Ego"da bu ikisini uzlaştırır... Yani sizin sandığınız gibi insan sadece "İd"den meydana gelmemektedir. Sosyal bir varlık olarak ve Super Ego'ya sahip olarak Anne-Oğul, Baba-Kız cinsel birlikteliğini sağlık bir birey reddetmektedir... Ve sağlıklı bireylere sahip toplumlar bugüne kadar bu türlü bir ilişkiyi kültür ve gelenek olarak ortaya koymamıştır... Bilim, öğrenilen davranışlar için "İyi-Kötü" tanımı yapmaz ancak bir nasıl ki Pozitif Bilimlerin yargılarına göre bir "Soyut Tanrının Varlığı" konusunda yargıya varabiliyorsak, bu konuda da yargıya varabiliriz... Vardığımız yargıyı yukarıdaki iletimde belirttim... Ensest "Öğrenilmiş" bir davranış değildir... Kimse Ensest'e dair bir öğreti veya kültür oluşturmamıştır... Hintlilerden tutun (Kamasutra), Yunanlılara kadar her kültürde "Sevişme Kültürü" vardır, Ancak hiçbirisinde "Ensest" (Ana-Oğul, Baba-Kız ilişkisi) türlü ilişki meşru görülmemiş ve buna dair bir kültür oluşturulmamıştır... "Ensest" (Ana-Oğul, Baba-Kız ilişkisi) in "Doğal" olabilmesi için buna dair bir kültürün oluşturulmuş olması gerekmektedir. "Ensest" (Ana-Oğul, Baba-Kız ilişkisi) i normal karşılayan, bunu gelenek olarak sürdüren tek bir toplum örneği verilmediği sürece söylenenler havada kalacaktır... Sayın Tarafsız'ın ütopyası tamamen Bilimdışıdır... Tamamen hayal ürünüdür... Tamamen bir bilinmeze dayanır... Deneyimlenemez, ölçülemez, tartılamaz, üzerine fikir yürütülemez, sınanamaz... Değişkenleri ya da standartları nelerdir ortaya konulamaz... Bilimsel bir teori, iddia ya da düşünce değildir... Önceki iletimde Bilim'in neye göre hareket edip, nasıl sonuçlara vardığını açıklamıştım... Yazdıklarım yeterince açık ve nettir... Saygılarımla...
-
Bilim? Din? Ateizm? Hurafe?
Sayın Maraba, zaten bu konu daha önce işlenmişti bir filmde... Su Dünyası adlı bir filmdi ve orada adamlar tek bir klan halinde, başka bir insan topluluğu yok... Kendi içlerinde onlarca yıl ürüyorlardı. Ancak zamanla insanları çirkinleşmiş ve sakatlaşmışlar... O klana yeni ve başka bir ırktan insan gelince, kızları ile çiftleşsin diye adamın peşine koşuyorlardı... Yani aklı başına gelen her insan aradaki farkı anlayabilir... Tabii ki Bilimden yeteri kadar haberdarsa... Çok akıl almaz bir tartışma oldu ve bazı şeyler sadece laf olsun diye söyleniyor gibime geliyor...
-
Bilim? Din? Ateizm? Hurafe?
Hayır, hayır, hayır... Kesinlikle doğal değildir, yani insan doğasına aykırıdır... Bu tamamen sizin kendi sanrınızdır... İddiam şudur: İnsanlar en ilkel toplumları oluşturduklarından beridir, zaten hep doğalarında olan şeyleri yaşam tarzı olarak ortaya koymuşlardır. -Güçlü olana tapınmak ya da ulu olanı yüceltmek insanın doğasında vardır ve iktidarları yaratmıştır. -Anlamlandıramadığı şeyleri soyuta atamak da insan doğasında vardır hep, özellikle ergenlerde görülür ve bu da dinleri yaratmıştır. -Cinsel olarak birden fazla kimse ile ilişkiye girmeyi arzulayabilirler ve bir takım toplumlar bu yüzden çok eşliliği meşru görmüşlerdir. (Araplar) -Ama sosyal olarak tek eşliliğe özenirler ve kimi toplumlarda bu yüzden tek eşliliği (Türkler) ortaya koymuşlardır. -Öç almak/Karşılık vermek te insanın doğasında vardır ve Kan Davalarını ortaya çıkarmıştır... -Güzeli aramak ve ortaya koymak ta insan doğasında vardır ve bu da Sanatı ortaya çıkarmıştır... -Kendini ispatlamak ve ortaya koymak ta insan doğasında vardır ve insanlar bu yüzden kapitalizm'i ortaya çıkarmışlardır ancak yine paylaşmak ve adil yaşam isteği de insan doğasında vardır... Her neyse... Sonuçta bugüne kadar her toplumda gelenekselleşmiş bir çok kabul insanların doğasında zaten var oldukları ama farklı yorumlandıkları için var kalmışlardır... Ancak 2nci dereceden Akraba ilişkilerinin "Ensest" olarak algılanması her toplumda farklı olsa da 1inci dereceden Akraba ilişkilerinin "Ensest" olarak algılanması her toplumda aynıdır... *Bazı toplumlar Kuzen evliliğini meşru görmüş olsa bile Anne-Oğlu ya da Baba-Kız ilişkisini meşru görmemiştir... *Bazı toplumlar 7 Kat uzak akraba evliliğinden daha aşağısını meşru görmemiş ve yine Anne-Oğlu ya da Baba-Kız ilişkisini meşru görmemiştir... *Eski Mısırlılarda kendisini Tanrı olarak gören Firavunlar, kanlarının kutsal olduğu düşüncesi ile yakın ilişkilere girerlerdi ancak görüldüğü gibi zaten en baştan "Tanrılık" iddiasında bulunan o kimselerin akıl sağlığı yerinde değildir muhtemelen... Ve buna rağmen "Mısır Toplumu Kültürü" yine Anne-Oğlu ya da Baba-Kız ilişkisini meşru görmemiştir... Yani hangi topluma bakarsanız bakın, söylediğiniz bu iddianın gerçekler ile uzaktan yakında zerre kadar alakası yoktur ve sonuna kadar uydurmacadır... Eğer "Ensest" insan doğasında var olan birşey olsaydı, mutlaka ama mutlaka en az bir toplumun tümünde, bir millete ait kültürün tümünde Anne-Oğlu ya da Baba-Kız ilişkisinin geleneksel olarak uygulandığı örneğine rastlamamız gerekirdi... Kültürler ve Gelenekler insanın doğasına ait şeylerden oluşur... Ve biz kültürlere bakarak neyin insan doğasında olup olmadığını anlayabiliriz... İnsanlar her hayvanla ve her hayvan topluluğu ile kıyasalanamaz ve her hayvan topluluğuna bakarak insan anlaşılamaz. Bazı hayvanların ensest ilişkisi insanı örnekleyemez, imkansız, imkansız ötesi... Kusura bakmayın ama bu kesinlikle ve kesinlike faraziye dayalıdır... Gerçeklikle ilgisi yoktur. Hiçbir Sosyal Bilim, şu sorduğunuz soruyu sormaz, soramaz... Çünkü Bilimler "Var Olan Gerçekler ile" ilgilenirler ve onu sorgularlar, araştırırlar... Sizin bu ütopyanıza koşut olarak Sosyal Bilimler şunu yapar: Geçmişte tespit edilmiş olan tüm toplumları incelerler, Hangisinde Ensest ilişki meşru, hangisinde meşru değilmiş ortaya koyar... Pozitif Bilimler ile de Pozitif Dayanaklar edindiği zaman, kuramını veri olarak önümüze sunar... Ve biz deriz ki: "Kültürler insan doğasının bir ürünüdür ve hiç bir toplum Anne-Oğul, Baba-Kız ilişkisini Gelenek ya da Kültür olarak yaşatmamıştır, barındırmamıştır... Bugünde toplumlar bu ilişki türünü yadsımaktadırlar... Öyleyse bu ilişki türü insan doğasına aykırıdır..." Şöyle kanıtlanmış bir örnekle açıklayayım: Hormonal bozukluktan kaynaklansa dahi eşcinselliğe aşağılayıcı olarak bakan toplumlar vardı. Fakt birgün Sosyal Bilimler yöntem bakımından sistemleşti ve geçmiş milletlerdeki Eşcinsellik anlayışını ortaya koydu... Bir baktı ki Yunanlılarda, Japonlarda eşcinsellik kutsanmış... Niye? Meğerse insanlar Kadın ve Erkek olarak Üçüncü ve kendilerinden farklı (her iki cinsiyet özelliğinde) bir cinsiyetin neliğini kavrayamamış ve onun Tanrısal olduğuna hükmetmiş... Aynen 5 ayaklı ineğin Hindistanda en kutsal inek olması gibi... Sonra Pozitif Bilim, Hormonal dengesizliğin kutsal birşey olmadığını ve tedavi edilebilir olduğunu ortaya koymuş... Evet, Eşcinsellik ister istemez insan doğasında var ancak bir tercih değil ve bir rahatsızlık... Her neyse... Ben daha fazla birşey yazmak istemiyorum... Çünkü önermeden ve örnekten anlaşılacağı üzere fazlasıyla Bilimsel değil ne yazık ki... Sosyal Bilimsel yöntemleri öğrenmeyi salık veririm haddim olmayarak... Saygılarımla...
-
Bilim? Din? Ateizm? Hurafe?
Arkadaşlar, Anladığım kadarıyla Ensest, yani yakın akraba ilişkisi, Pozitif Bilimlere göre oldukça zararlı... Ortaya sakat çocuk doğma ihtimali yüksek... Water World/Su Dünyası adlı filmde de buna benzer bir konu vardı. İnsanlara ait bir koloni vardı ve yabancı ve sağlıklı birisi geldiğinde (Kevin Costner), kızlarını onunla çiftleştirmek istemişlerdi... Çünkü hepsi ya sakat ya da çok çirkindiler... Yani burada işin Sosyal Bilimsel yönü ortaya çıkıyor... İnsanlar bugün dahi ve tabii ki geçmişte "Sağlıklı" olanın hayatta kaldığını günlük hayatta gayet tabii ki gözlemleyebiliyorlardı... Bu Sosyal Bilimsel bir veridir... Pozitif Bilimlerde bunu söyler: Güçlü olan ve uyum sağlayabilen bireyler varlıklarını sürdürürler... Gemişten beridir insanlar hep mücadele içersinde olmuşlar ve bu yüzden bireylerin sağlıklı doğmalarını çok önemsemişler... Savaşçılığa en çok önem veren toplumlar, sakat doğumlarda o kadar acımasız olmuşlar... Türkler Akrabalık ilişkilerini "7 Kat" olarak ifade etmiş... Sparta'lılar sakat doğan çocukları derhal öldürmüşler... Türkler savaşçı bir toplumdu ve onlar için sakat doğumlar mücadeleciliği zayıflatabilecek bir unsurdu. Dolayısı ile kültürleri, ister istemez Bilimsel bir gerçeği keşfetmelerine neden olmuştu: Gen havuzu genişledikçe, sakat kalma oranı o kadar azalıyor... İşte Sosyal Bilimlerde bu açıdan Pozitif Bilimsel gerçekleri ortaya koyabilir... Ben Pozitif Bilimlerden çok iyi anlamam ama Sosyal Bilimler konusunda birşeyler konuşabilecek kadar bir-iki şey biliyorum... Ve benim kavrayabildiğim kadarıyla, geçmişten bugüne kadar hiçbir toplum Ensest'i Kültür haline getirip kabullenmemiştir. Daha doğrusu; reddetmişler ve insan doğasına aykırılığı açısından içselleştirmişlerdir... Daha da doğrusu; Zaten Psikoloji Bilimine göre "Ensest" "Cinsel Sapkınlık"tır... Psikolojiyi ister "Tam Bilim" olarak kabul edin, ister "Tam Bilim" olmadığını düşünün, Psikoloji'den başka Ensest'i tanımlayabilecek yetkin bir Bilim alanı daha yoktur... Dolayısı ile kısa ve öz anladığım şudur: Siz ister "Özgürlük" adına ister başka birşey adına Meşru bir Tercih olarak görün, Sonuç itibarıyla bu türlü ilişkiler tarih içersinde yaşatılmamış ve kültür olarak ortaya konmamıştır. Eğer insan doğasına ait bir şey olsa idi, emin olun ki Ensest denilen ilişki türü mutlaka ve mutlaka bir kültür örneği olarak, bir gelenek olarak en az birkaç toplumda ortaya çıkardı. Tıpkı Kan Davası/Öç gibi... Tıpkı Çok Eşli evlilik gibi... Tıpkı Tek Eşli evlilik gibi... Ya da diğer Sosyal tabu ve gelenekleri düşünün işte... Bence yeterince açık... Saygılarımla...
-
Bilim? Din? Ateizm? Hurafe?
İnsan tek başına evrilmedi Sayın Tarafsız... Tüm insanlar ve insanın evrildiği ataları hep topluluklar oluşturmuşlardır. İnsan, yapısındaki "Sosyal Canlı" özelliğini bu yüzden almaktadır. Ne Homo-Sapiens önce oluştu, ne Toplumlar... İkisi bir arada evrildi, gelişti ve bugüne geldi. Bugüne gelirkende Bilinçli bir Sosyal Canlı olmanın gereği olarak, kendi doğasında bulunan bir takım gereklilikler ortaya koydu. Ensest'i onayabilmek için, Ensest'in kültür haline getirilebilmiş olması gerekmektedir. Tek tek tercihler belki genetik olarak zarar vermese bile psikolojik ve sosyolojik açıdan zarar veriyorsa yine sapıkçadır... Genetik Bilimi Ensest'in zararlı olduğunu söylüyormuş, olabilir ama ben Sosyal Bilimler'in de Ensest'in insan doğasına aykırı olduğunu ortaya koyduğunu düşünüyorum. Demediniz ama hayvanlarda toplumlar oluşturabiliyorlar. Topluluk halinde yaşıyorlar. İnsanların evrildikleri canlılarda bu şekildeydi. Bende o intiba oluştu, yanlış anladıysam özür dilerim... Ama: "İnsanları anlamak için hayvanlara bakınız" diyebiliyorsunuz öyle mi? Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!!! Bakın, O ilkel insanlar, ilk ilkel insanlar hakkında kesine yakın bilgiler verebilmektedirler. Çünkü aborijinler diğer toplumlarla, kendileri keşfedilene kadar bir münasebet kurmadıkları gibi En ilkel toplumsallaşma formlarını bu yüzden hala yaşatabilmişlerdir. Kısaca yapılan tespit geçerlidir, bunu ister kabul edin ister etmeyin... Bunu nasıl açıklayayım ki daha? İlk insanların ensest ile mi çoğaldıklarını düşünüyorsunuz? Hayvanlarda da toplumlaşma var bir nebze... Ancak diğer toplumlarla etkileşim anlamında bir sosyalleşme ne kadar var ve bunu ne kadar bir kültür haline getirebiliyorlar?... Diğer topluluklarla etkileşime giriyorlar ancak bu insan düzeyinde değil ve bunu kültür haline getiremiyorlar. Ancak yine de bazı örneklere bakarak bizim anlamadığımız şekilde kültür oluşturabilecekleri iddia ediliyor... Mesela sincaplar, bir yılan karşısında nasıl hareket edeceğini, onu nasıl kandırabileceğini çok iyi biliyor... Kuyruğunu bir şekilde sallayarak yılanı kandırıyor... Ve başka bir hayvan karşısında da farklı bir davranış sergiliyorlar... Ama henüz kanıtlanmadı... Yanlış tespit mi? Hiçbir yorum yapmıyorum... Ama sadece hayvanlara bakarak, çok daha karmaşık bir şekilde Sosyal Canlı olan insanı açıklayabiliriz öyle mi? Tuhaf... Saygılarımla...
-
Bilim? Din? Ateizm? Hurafe?
Öncelikle dine göre düşünüp cevap vermek zaten bilimsel değil... Daha sonra "İlk İnsanlar" dediğin topluluklar, klanlar hop diye bizim formumuzda evrilmediler... Toplumsal bir birliktelikle evrildiler. Yani Adem-Havva düşüncesindeki gibi bir yapı yok... Hayvanların tepkilerini, insan tepkilerini anlamak için inceliyor psikoloji, Ancak hayvanlar birebir insanları açıklayamıyor... Tek eşli hayvanlar olduğu gibi çok eşli hayvanlarda var. Oysa insanlar hayvanlardan farklı olarak aynı zamanda "Sosyal" bir yaratıktırda... Psikoloji ve Sosyoloji bilimi böyle tarif eder insanı... O yüzden insanı Sosyal Bilimsel olmadan sadace biyolojik olarak ve sadece hayvanlara bakarak inceleyemeyiz, bunu biliyor olmanız gerekirdi... Bence Psikolojinin bilim olup olmadığı konusuna biraz daha eğilin derim... Sosyal bilimlere bu kadar az önem vermeyin, rica ederim... Hayvanlardan ziyade bu Bilimin uğraşıcıları, insanın yaşayan en ilkel örneklerinin, günümüz insanının temel toplumsal yapılarının ilkel temellerini daha iyi açıklayacağını düşünmüşler ve örnek olarak Sigmund Freud "Totem ve Tabu" adlı eserini yazmıştır. Özellikle Avustralya yerlilerini konu edinmiş ve günümüzde (90yıl kadar önce) hala binlerce yıl önceki ilkel yaşantıları devam ettiren bu totemci kabilelerde "Enseset"in olmadığını ve hatta doğal olarak reddedildiğini belirtmiştir. Yani insanı açıklamak için alakalı ya da alakasız hayvan toplulukları değil, direkt olarak o kastettiğiniz ilkel insan toplulukları konu edinilmiş ve incelenmiştir. Yine Afrikalı ilkel kabilelerde de Ensest görülmemiştir. Ensest daha çok diğer toplumlarla sosyalleştikçe, medenileştikçe içine kapanan insanları barındıran toplumlarda görülmüştür. Ensest ile ilgili çok büyük ve önemli bir-iki hurafe var yüzlerce yıl süren: Alevilerin "Mum Söndü" denilen bir gelenekleri olduğu ve ensest ilişki yaşadıkları iddia edilirdi ki bu Osmanlı'nın bir takım ajanlarının karalama politikasından başka birşey değildi. Oysa ki Aleviler, akşam ibadetlerini karanlıkta yapmak zorunda bırakılıyorlardı... Diğer bir iddia ise Yahudilere yöneliktir. Onlarında aynı şekilde ışıkları kapatarak, karanlıkta eş değiştirmeye dayalı karışık bir cinsel ilişki sürdürdüklerine dair hurafeler, provakasyonlar vardır... Kısaca: Demirefe'nin belirttiği Gen Havuzu'ndan falan filan o kadar anlamam ama mantıklı geliyor... Benim anladığım şey Sosyal Bilimsel olarak yani Psikolojik, Sosyolojik ve Tarihsel olarak insanın Ensest'i bir kültür olarak hiçbir zaman uygulamadığıdır... Uygulamadığı gibi uygulayanları da hakir görmüşlerdir toplum olarak... Bunu sadece "Din" temelli yapmamışlardır... GökTanrı inancına sahip olan ve toplumsal yaşamlarını büyük oranda o inanca göre değilde, doğa ve doğal koşullara göre sürdüren Türklerde Ensest'i cezalandırmışlar ve reddetmişlerdir. Onların bu uygulamalarını nasıl ve hangi dinle bağdaştıracaksınız? Çünkü GökTanrı inancı günlük yaşama sanıldığı kadar karışmazdı... İnsanın oluşturduğu toplumda, "Doğasında" olan şeyleri ortaya koyduğunu düşünürsek, pek ala ortaya bir netice çıkmaktadır... Ha siz bunu ister kabullenebilirsiniz, ister kabullenemezsiniz ama bu böyledir... Hayvanlar her zaman doğru örnek teşkil etmeyebiliyor ne yazık ki. Hayvanlardan daha güvenilir bilgileri yaşayan örneklerde ve daha kesin bilgiler veren kalıntılardan elde edebiliyoruz... Saygılarımla...
-
Bilim? Din? Ateizm? Hurafe?
Bakın öncelikle Sosyal Bilimler ile içiçe olan ve ilgilenen birisi olarak şunu söylemek istiyorum ki; Bugüne kadar tüm kültürlerde edinilegelmiş kültürel yaşantılar insanın doğasında vardır ve bu Sosyal Bilimlerin konusudur... Ensest'i "Yakın Akraba"dan biraz daha indirgeyerek "Anne/Baba - Çocuk/Torun/Yeğen" ilişkisi olarak tanımlıyorum ve bunun ahlaki olmadığını söylüyorum... Öyle olsa idi bugüne kadar herhangi bir toplumda bu ilişki türünün Kültürel olarak hala sürdürülüyor olduğu örneğini görürdük, görmeli idik... Ya da en azından kabul edilebilir derece de bir kültürde yaşatılmış olması gerekirdi... Ancak Bilimsel açıdan geçmişe göreceli bir durum var: Hormonal açıdan doğuştan cinsel bozukluğu olanlar yani eşcinseller tedavi edilemediği için ve normal Kadın/Erkek formundan farklı oldukları için Yunan ve sanırım birde Japon toplumlarında kutsanmışlardır... Ancak bugün Bilim bunun bir Anormallik olduğunu söylüyor ve tedavi edebiliyor... Ensest ise tamamen farklı bir durum... Ama "Anne/Baba-Çocuk" akrabalığından daha uzağı için ise yorumlar konuşur... Amca, hala, teyze, dayı çocuklarının evlenmesi ensest sayılmayabilir ya da sayılabilir, bilemem... Ama bir dayının, kardeşinin çocuğuyla ilişkisi ensest sayılır... Bir dedenin torunu ile ilişkisi ensest sayılır... Baba/Annenin çocukları ile ilişkisi ensest sayılır... Hiçbir toplum bunları kültür haline getirmemiştir... Çünkü toplumları oluşturan insanın doğasına aykırı bulmuşlardır... Dinlerin yaptırımlarını reddetmek niyetiyle hareket edip, bu kabulleri de topyekün yıkmak ya da yıkmaya çalışmak ta hiç Sosyal Bilimsel değildir... (kimseyi itham etmiyorum) Ayrıca bir örnek vermek isterim: Yıllar önce A Takımı programına Eşcinsel bir İngilizce öğretmeni çıkmıştı... Adam öğrencilerini karşı cinslerinin kıyafetlerine büründürüp kamp yaptırıyordu... Bu adamın öğrencilerine bu yaptırımları bir yana, kendi oğlunu da eşcinsel olarak yetiştirmişti... Eşcinsellik genetik değil ve adamın öğrencilerine olan davranışlarına bakarsak, Oğluna "Eşcinselliği" telkin ettiği ve onu o şekilde yetiştirdiği anlaşılır... Burada da oğlunun eşcinsel olması, oğlunun tercihi değildir kesinlikle... Oğlu öyle olması gerektiğine inandırılmış ve cinsel kimliği ona yanlış benimsetilmiştir... Hormonal olmayan ve kastedilen "Tercih" olarak bakılan eşcinselliğe bu açıdan bakmak gerekir... Eşcinsellerin hemen çoğu mutlaka tacize uğramış ve cinsel kimlik bunalımı yaşamış insanlardır. Hatta Ankara, İstanbul ve İzmir'de kızlarla ilişkiye girmekten çekinen ya da giripte başarısız olan Veya kendilerine güvensiz olan ergen gençleri eşcinselliğe alıştıran bir çete çökertilmişti bir kaç sene önce... Yani bu olay sanıldığı gibi "Özgürlük" ve "Tercih" olayı değildir... Eşcinsel olan kimsenin eşcinsel olmasının mutlaka ve mutlaka tedavi edilebilir psikolojik bir nedeni vardır... Ve eşcinsellik "Cinsel Sapkınlık" olarak adlandırılır... Cinsel İstismar, tercih ya da diğer ilgili alt başlıklar ile ilgili daha ayrıntılı bilgiler verebilirim ama çok uzun bir yazı olurdu... Saygılarımla...
-
Terapiiiiiiiii
Ben zaten uçmaktayım kiiii! Eve geldim, bi uymuşum... Annem bir kaç dakika sonra uyandırdı, Ben bi kalktık, Baktım parmaklarımla "Pırrr, Ekiii, Uççç, Dürt, Baaaş" diye sayıyorum... Annem "O ne be, deli misin?" dedi, kendime geldim... Sonra, "Ya yok yaa, bir sürü iş var yapılcak, onları sayıyorum" diye kıvırdım... Ya hu en azından pasaport niyetinde bir kimliğimiz yok di mi?
-
Bilim? Din? Ateizm? Hurafe?
Psikoloji Bilimi yöntemlere dayanır... Yöntem olarak Bilimdir denilebilir. Yani herkes aynı nedenden deli olamaz ama delilik bir rahatsızlıktır ve nedenleri bir takım yöntemlerle ortaya çıkarılabilir. Herkes aynı şeye sinir olmaz ama Sinir olmak psikolojik bir eylemdir ve nedenleri anlaşılabilir, ortaya konulabilir. Tacize uğrayan herkes eşcinsel olmaz ama Eşcinsellik bir psikolojik rahatsızlıktır ve nedenleri ortaya konulabilir bir takım yöntemlerle... Taciz eden herkes aynı nedenden tacizci olmaz ama her tacizcinin niçin bir tacizci olduğunu Psikoloji Bilimi ortaya koyar ve tedavi edebilir. Yani Psikoloji'deki "Doğru Tektir" tanımı rahatsızlıkların nedenleri ve tedavi yöntemleri için değil, rahatsızlıkların tanımı içindir içindir: "Her davranışın bir nedeni vardır..." Psikoloji bir bilimdir ama konuyu tartışmamız gereken yer burası değildir... Saygılarımla...
-
Dikkat: Yeni Fikirler - Yeni Düşünceler - Yeni Arayışlar
Bence "Go" oyunu da eklenmeli...
-
Bilim? Din? Ateizm? Hurafe?
Psikonet.Com'daki "Ensest" tanımı... ___________________________ Cinsel Bilgiler.Org Sitesi Başlıklarıdır: Ayak Fetişizmi Fetişizm Transvestizm Teşhircilik Sadizm ve Mazoizm Deri Fetişizmi Pluralizm Sakatlık Fetişizmi Transseksüalizm Koku Fetişizmi Otik Erotik Erkek Organının Kıskanılması Gözle Uyarılma Homoseksüellik ___________________________ Psikolojik Danışma.Net'teki "Cinsel Sapıklık" tanımları... ___________________________ Terapistim.Com'daki "Cinsel Sapıklık" tanımı... ___________________________ Psikoterapi.Com'daki "Cinsel Bozukluklar ve Cinsel Kimlik Bozuklukları" tanımları... ___________________________ Sanırım Psikoloji'yi bir "Bilim" olarak kabul ediyor bu forumdaki herkes. İnsanları rahatsızlıklarından dolayı hakir görmek, aşağılamak ve dışlamak insani olmadığı gibi, Rahatsızlıklarını da "Normal Bir Tercih" olarak görmek Bilimsel bir tespit değildir. Çünkü Psikoloji Bilim'i bu türlü davranışlara bir isim bulmuştur çoktan: "Cinsel Davranış Sapmaları" ya da "Parafili" Bir çok tanımın içersinde "Sapma" terimi kullanılmaktadır. Sap-mak, Sap-tırmak, Sap-ıtmak, Sap-ık... Yukarıdaki kavramlar ve içeriklerindeki anlatıklar "Sapkınlık" ve "Rahatsızlık" olarak ortaya konmakta ve kabul edilmektedir. Dolayı ile birer tercih değildirler. İnsanlar "Şizofreni", "Paranoya", "Otistizm" vs. gibi akıl hastalıklarına "Tercihen" yakalanmadıkları gibi, Bu rahatsızlıklara da terrcihen yakalanmazlar. Ancak nihayetinde bunlar rahatsızlıktır ve tedavi edilebilirler. Saygılarımla...
-
Bilim? Din? Ateizm? Hurafe?
Bu özeleştiriyi yapabilen birisine katılmamak mümkün mü? Ama açıkçası gerçekten biraz sert geldi söylediğin şey... Sonuçta toplumun işleyişini bozan unsurları denetim altına almak, revize etmek, eğitmek gerekir. Buna birşey demiyorum... Saygılarımla...
-
Bilim? Din? Ateizm? Hurafe?
Ahha ha haa... Katılıyorum ya da katılmıyorum bu önemli değil ama Çok güzel bir yorumdu Sayın Demirefe...
-
Bilim? Din? Ateizm? Hurafe?
Sayın BrainSlapper... Dediğim gibi; Yapılan eylem kişinin kendisine, partnerine ve içinde bulunduğu topluma zarar verici nitelik taşıdığı zaman "Cinsi Sapıklık" olarak tanımlanıyor. Eşini zorla ilişkiye zorluyorsanız bu sapıkçadır... Grup seks topluma ve o bireylere, yaşantılarına, ailelerine zarar veriyorsa sapıkçadır... Aynen kumar gibi... Çayına kahvesine oynamayı eleştiremeyiz ama çocuğuna elbise almak yerine parasını kumara yatıran bir adama ahlaksız diyebiliriz... Eylemin zarar verici ve bozucu olması gerekmektedir Ahlaki olmaması için... Yakın akraba ilişkisine dair cinsel birleşmede ise Pozitif Bilim ne der ayrıntısı ile bilmiyorum. Ancak birleşme sonucunda doğabilecek bireyin sağlıksız olabileceğini biliyorum. Aynı şekilde Aile içi ilişkiye Psikoloji "Rahatsızlık" olarak bakıyor... Tedavi edilebiliyor psikanaliz vs. sayesinde... Saygılarımla...