-
İçerik Sayısı
4.554 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
21
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey
-
Keşke Tanrı Olsa İdi
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: Rastlantı başlık Dini Konular - Din - Dinler
Çünkü Kur'an Siyasi bir Manifesto, Hukuk Kitabı yada Anayasa değildir. Manevi bir dünyayı niteler... O kimselerin Zalimlikleri de "Kendilerine" yaptıkları zulümden dolayıdır. Bakın Şöyle bir tanımlama var: Ondan geldik ve O'na Döneceğiz... Her varlık "Tanrı"ya ulaşmayı amaçlar. Ulaşamayanlar yani kendilerine yönelmeyenler ise kendilerine zulmederler. İnsanın kendine zulmetmeye hakkı var mıdır peki? Onu insanın kendisi tespit eder... O yüzden insan kendi yaptıklarından sorumludur zaten... Ancak o taşıdığı "Hakk" aynı zamanda O... Yani kişi kendi kendisini hesaba çekecek gibi di mi?... Neyse derin mevzuu bu, tasavvufa giriyor... Ama öz olarak böyle... Saygılarımla... -
CENNETTEKİLER VE CEHENNEMDEKİLER...?
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: LUCAS başlık Dini Konular - Din - Dinler
İnkar etmenin manasını söyledim... O açıdan ele alıyorum ben... Sorunuz benim söylediğimi nitelemiyor... Saygılarımla... -
Benimde tek isteğim zaten dinin Hurafelerden arındırılması, tabi son aşama dediğiniz gibi olur mu bilemem. Sonuçta inanmak isteyen insan inanır... Yasaklanamaz... Ancak şu Televizyonlardaki Dini programlar, Siyaset hakkında falan belki biraz haksızsınız diye düşünüyorum. Çünkü zaten Siyaset Dini kullanır, din siyaseti değil... Televizyonlarki Programlara gelince, orada sorulan mantıksız soruları ve verilen Doğmatik vecapları tespit edin; insanlara Salazar'ın 3F'sinin uygulandığından başka bir şey göremeyeceksiniz... Yani onlar Din'den kaynaklanmıyor, bazı kimselerin güdümlerinden kaynaklanıyor... Saygılarımla...
-
Çelişkiler...
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: Tengeriin boşig başlık Dini Konular - Din - Dinler
Hımm... Konu bayağı bir ilerlemiş... Bana yöneltilen soruları cevaplamak isterim öncelikle: Öncelikle zaten "İnançlar"dan bahsediyoruz... Ve inançlar tartışılabilir... Siz benim Tanrı anlayışımı mutlaka ki sorgulaycaksınız, tabi eğer öyle bir ihtiyaç hissediyorsanız. Yada başkaları sizin inancınızı sorgular... Ben sadece diyorum ki; benim söylediğim şey benim "Kendi Gerçekliğim". Hissediyorum ama bunu size hissettiremem, gösteremem. Bu da inancı "Kişisel" kılıyor... Bir çok kişi hissettiğini söyleyince de ortak paydanız oluyor... Çok basit... Var oluşçu olmasına rağmen "İnsancıl Yaklaşım" bile "Kişisel Algı Farklılıkları"nın olduğunu kabul eder. Aynı zamanda "İnsancıl" da olarak, bu kişisel farklılıklara saygı duyabilirisiniz mesela... Bunlar Bilimsel Bilgiler değildir Sayın BrainSlapper... Görünenler nitelenmiş sadece... Görünmeyenlerde bunlara dayanılarak nitelenmiş... Uzun uzadıya anlatmaya gerek yok bunu... "Ene'l Hakk" görüşünü biliyorsunuz (bildiğinizi söylüyorsunuz en azından)... O gösterilen olayların yada günlük bilgilerin hepsinin nedeninin Tanrı'ya bağlanması, herşeyin özünde Tanrı'nın olduğu bilgisinden ileri gelir. Renkli Don giyilmesine dair bir ayet hatırlamıyorum ancak Kur'an-daki kimi bilgiler, yada kimileri yasa diyor, o günkü Arapları ıslah etmek için belirtilmiştir ve öğütlenmiştir. Siz bu öğütlerden daha ilerideyseniz, almamanız Müslüman olmanıza engel değildir. Mesela Kur'an-da geçiyor diye Köleliği almakla Türkler çok büyük hata yapmışlardır. Yada Türklerde Kadın-Erkek eşitken ve TekEşlilik varken Arapları Islah edici bilgileri "Müslümanlığın Olmazsa Olmazı" olarak kabul etmek mantıksızlıktır. Tanrı insanların kalplerindekinin önemli olduğunu söylüyor... İslam'ın "Evrensellik" iddiası da bu açıdandır. O yasaları almamakta Kur'an-ı reddetmek değildir. Ayrımını iyi yapabilmek gerekir... İnsanları 1400yıl öncesinin Arapları Islah edici yasalarına bağlamaya çalışmak ve İslam'ı bunlardan ibaret görmek mantıksızlık... Vahhabiler nasıl ki hala o kuralları aşamıyorlarsa, İslam'ı bunlardan ibaret gören Müslümanlar ve İnanmayanlarda hala aşamıyor bunları, 1400yıl öncesine takılıp kalınmış her iki tarafça... Asıl nokta ise hala Kur'an-ı okuduklarını ve buna izdüşümle anladıklarını iddia edebiliyorlar... Araplar Türkleri kendi güdümlerine sokabilmek ve Yönetimi Eleştirilemez Kılmak için bu tür dayatmaları sunmuşladır... İslam'ın amacı "Islah"tır ve öncelikle indiği toplum Islah edilmiştir. Daha iyi ve ileri düzeyde bir yapıya ve kurallara sahip toplumlara uygulanamaz... O zaman "Islah" olmaz... Bunun manasını açıklamaya çalışmıştım hatırlıyorsunuz. Ama belli ki hala bir yere varamayacağız bu konuda... Bilimsel olmayan bir kitapta "Bilimsel Bilgi" bulunamaz. Bilimsel Bilgi içeriyorsa o kitap Bilim Kitabıdır... Kur'an-ın verdiği bilgiler "Ölüçülüp-Tartılan" yada teorilere göre şekillenmiş veya deneylerle ispat edilmiş bilgiler değildir. O yüzden Bilim Kitabı değildir ve Bilimsel Bilgi içermez... Tanımlamalarınızı tam anlamlı olarak yapmanızı tavsiye ederim, yoksa yanlış anlaşılabilirsiniz Sayın Tarafsız Arkadaşım... Kur'andaki bilgiler Sezgiseldir, Manevidir... Maddi değildir... Bakın, bu yine Manevi bir anlamı niteliyor. Tanrı diyor ki: Her Canlı Şeyi Sudan Yarattık... Tasavvufta şöyle bir niteleme vardır: İnsan "Su"dur, Su "Nur"dur, Nur "Hakk"tır... O arşın yada kırallığın "Su Üstünde Olması" bunu nitelemektedir. Bilimsel yada Maddi bir tespit değil, Manevi bir betimlemedir. Soyut kavramlar bu çekilde anlatılmıştırlar, somutlaştırılmıştırlar. Yaşamın özü nitelenmiş, Özdeki "Hakk" nitelenmiş... Tebrikler... Bakın Nesnel olunca, tarafsız ve önyargısız bakınca ne kadar Gerçek tesbitlerde bulunabiliyoruz öyle değil mi? Keşke Haksöz'kenden beridir tüm tesbitleriniz böyle Nesnel olsaydı... Sanırım bu açıdan İlk ve Tek örnek olarak bu tesbitiniz Güncellenmeye layık hakkatende... Bence imzanıza koyun... Bu o İlahi Sistemi/Maneviyatı ne kadar anladığınıza bağlı... Değil mi? Tevrat "Elohim" der... "Tanrı'nın Ruhu'nun Suların Üzerinde Dalgalanması" Manevi bir tanımlamadır. Suya bakıldığında Tanrı'nın görülmesini ifade eder. Tanrı'nın Resminin yada kendisinin görünmesini ifade etmez bu anlayış... Gerçeği görebilmeyi ifade ediyor. Yani Siz suya bakıyorsunuz ancak Özünde "Tanrı"nın olduğunu biliyorsunuz. Herşey Tanrı'dan ibaret geliyor size... Matrix'te Neo herşeye bakıyordu ve herşey ona sayılardan yada programlama dillerinden ibaret görünüyordu... Bu anlamı niteliyor. Zaten Matrix, Kabbala'yı çok güzel bir şekilde anlatmıştır... Saygılarımla... -
Doğmatizmin, Metafiziğin, İnsanları Yönlendirmede neyin nasıl kılıf olup olmadığının (Vatandaşlık, Din, Millet Bağları), Hiç bir Metafizikçinin Bilimi kabullenemeyeceğini ve Metafiziği, Dinlerin yönlendirmesinin ne olup olmadığını daha önce tartıştık... Bu bir yana... "Emperyalizm'in Ekonomik Kavgalarını Haklı Kılmak İçin..." gibi bir cümle kurmuşsunuz, ilk defa duydum bunu sizden ve keşke daha önce anlamlı kılabilseydiniz bunu... Bende bunu diyorum işte; Dinler Kullanılmıştır... Ancak bir tek Din değil insanları bu şekilde yapan... Fransa'da Milliyetçilik "Aynı Dile Mensub Olmak" anlamında çıkmıştır ve bu örüntüde akım meydana gelmiştir. Öyleyse insanlar Dillerini de konuşmamalı, çünkü çok müsait... Almanya'nın Milliyetçiliği ise "Irki" olarak şekillenmiştir, menşei'ye dayanır. Öyleyse insanlar atalarını da reddetmeli, çünkü bu da müsait... ABD'nin Milliyetçiliği, sanki Pagan Avrupası gibi "Vatandaşlığa" ayanır, ancak haksızda olsa ABD Irak işgalinde halkı arkadaşında, öyleyse bu da reddedilmeli, çünkü bu da çok müsait... Türkiye Cumhuriyeti "Türkiyede Yaşayan Herkes Türk'tür" Felsefesi ile kuruldu ancak biliyorsunuz bugün üzerimizde oynanan oyunlar bellidir, yani halklar arasında Düşmanlık yaratıyor, öyleyse bu da terk edilmelidir. Çeçenlerin mücadeleleri bellidir, "Özgürlük" istiyorlar ve Ruslarla aralarında Savaş var, öyleyse bundan da vargeçilmelidir, çünkü insanları karşı karşıya getirmeye çok müsait... Kıbrıs'taki Türk Ordusu'na işgalci gözü ile bakılıyor, yani o da çok müsait demek ki, öyleyse geri çekilmeliyiz, orduyu topyekün geri çekmeliyiz... Gandhi "Pasif Direniş" yaptı ancak yine de İngilizlerler aralarındaki Mücadele bitmedi, İngilizler sonuna kadar sömürdüler, öyleyse Gandhi'de vazgeçmeliydi, çünkü İngilizlerle aralarında husumet yaratmaya müsaitti düşünceleri... vs vs vs... Ne derseniz deyin... Tarih bir Bilimdir ve tespitleri tamamen ortadadır... Bence biraz İbn-i Haldun'a bakın, kaç yüzyıl öncesinde tespit etmiş bunları, Sosyolojinin babasıdır. Yada Makyevel'in görüşlerine bakın... Hatta "Pragmatizm/Faydacılık" diye bir Felsefede var, son derece Bilimseldir... İnceleyin onuda bir... Dinler savaşa sürüklememiştir hiç bir zaman, tüm duygular gibi o da sömürülmüştür... Gayet Açık ve Net... Aksini iddia edemezsiniz... Bundan başka daha önceleri "Yaratıcıyı Bilimle Açıklamaya Çalışanlar Hatalıdır" derken, şimdi de "Mantıkla Açıklamaya Çalışanlar Hatalıdır" demişsiniz... Yani rüzgar nereden eserse oraya... Yani kim ne yaparsa yapsın tek "Meşru" sizsiniz... Bir Felsefeyi "Tek Doğru" addetmek "Doğmatik" bir görüştür... İstediği kadar Bilim'e dayansın o görüş... Diğerleri de Bilim'e dayanıyor çünkü, gösterdik... Siz "İnsanların Algılamadaki Farklılıklarını"da reddetmiştiniz, ancak yine Materyalist yada Varoluşçu bir Yaklaşım daha var "İnsancıl Yaklaşım". Son derece Bilimseldir ve ne hikmetse söylediklerimden farklı bir şey söylemez... Sizde Varoluşçuydunuz değil mi? Anlıyorum, çok çok iyi anlıyorum... Anlaşılan Materyalizm'den başka bir Felsefeye eğilmemişsiniz... Herneyse, uzatmaya gerek yok, görünen köy kılavuz istemiyor. Sadece son bir şeye daha değinmek istiyorum, tüm düşüncelerinizi bu sefer de "Bilim Felsefesi" olarak sunmuşsunuz. Yani "Materyalizm"in "Kalıplılığını" artık kavradınız ve artık buna yöneldiniz. Anlaşılan bunuda öğretmek gerekecek... En basitinden Vikipedi : Bilim Felsefesi'nden bir kaç alıntı ve linke giripte okuyabilirsiniz: Yani sizin yukardaki iletinizde "Bilimsel Felsefe" deyip deyip tutturduğunuz şey, aslında "Materyalizm"... Herşeyebu açıdan bakabiliyorsunuz ve herşeyi bu açıdan niteliyorsunuz. Oysa o bilgiler kendilerini ortaya koyabiliyor ve size gerek kalmıyor. Dolayısıyla iletiniz okuyan arkadaşlara "Bilgi Edinme" adına tavsiyemdir; "Bilim Felsefesi" yazılı yerleri "Materyalizm" diye okuyun. Zira arkadaşımız yanlış yordamış... "Bilim"in Felsefelerden ayrılmış olduğunu ve Matematiğe öykünerek dahada bağımsızlaştığını söylemiştim zaten... Ayrıca Felsefelerin ise "Bilim"e muhtaç olduğunu söylemiştim... Bu Bilimsel tespitleri sizin yapmanız gerekiyordu bir "Bilimselci" olarak, bir inançlı olarak benim değil... Ancak neyse ki İnançlı olmak, Bilim'e İnanmamayı ve Benimsememeyi gerektirmiyor... Ortaya tek bir sonuç çıkıyor: Bilim Felsefesi, Bilim'in yöntemini, amacını, eğilimini anlamaya çalışan ve diğer bir önceki iletilerimden birinde söylediğim gibi "Bilim'in bir adım ileri atmasını sağlayan" bir Felsefedir. Çünkü Bilim sadece ve sadece ortaya koyar... Bunları Felsefeler Anlamlandırır ve o da kendilerine göre yine... Yani Bilim'in verilerini anlamlı kılmakta Görecelidir... Bu yüzen Bilimden kaynağını alan hiç bir Felsefeyi "Tanrı ile bağ kurmaya çalışıyor" diyerek yadsıyamazsınız... Yine görülüyor ki, yukarıda "Bilim Felsefesi"ne ait olduğunu söylediğiniz şeyler "Materyalizm"in yordamlarıdır, Bilim Felsefesinin değil... Ayrıca "Bilim'in Felsefelerin bir ürünü" olduğunu ancak artık onlardan "Bağımsızlaştığını" açık açık söylemiştim... Ne kadar ironik değil mi? Materyalizm'in bir "Kalıp" olduğunu anladığınız gibi, "Bilim Felsefesi"nin ne olduğunu da anlayacaksınız Sevgili Bilimselci: Bilim Felsefesi 1 Bilim Felsefesi 2 Bilim Felsefesi 3 Gördüğünüz gibi, Matematik hakkındaki yargılarım son derece gerçekçi ve yerinde... Yani size şöyle anlamlandırayım madem ki: Konusuna giren yani Görebildiği, Tutabildiği, Dokunabildiği yani Algılayabildiği gerçekliğin yasalarını bulmak ve bu Maddi gerçeklikte meydana gelen olayları açıklamak Bilim'in görevidir der "Bilim Felsefesi" yani bir bakıma Agnostisttir. Çünkü Algılamadığı alan hakkında tek bir görüş ve bilgi dahi veremez. Çünk kaynaklardan göreceğiniz üzere "Bilim" değerlendirmez, sadece ölçer... Somut verileri ortaya koyar... Bundan fazlasını yapmaz... Değerlendiren, yordayan, yorumlayan, açıklamaya çalışan ve Bilim'e muhtaç olan Felsefelerdir... Yani olayları gerçekleşmeden önce tahminden bulunmak, yani Matematikleşmek... Kontrol altına almak... Kesin ve herhangi bir manaya çekilemez, açık ve net veriler sunmak... Yani var olan Maddi gerçekliği ortaya koymak... Yani Kontrole ulaşmak... Yani Felsefeden bağımsız olmak... Bir dile ihtiyaç duymamak, kendi kendini anlatabilmek... Metafizikle bu yüzden ayrıldığını size söylemiştim, ancak onu da yordayamayıp siz tamamen alakasız bir tespitte bulunmuştunuz... Ama göreceksiniz, merak etmeyin... Şimdiye kadar, biliyorsunuz ki bundan farklı bir şey söylemedim. İnançların Bilim'e karışamayacağını ve bu anlamda "Deist" olunması gerektiğini çok kez belirttim. Ve görüyorsunuz ki yanılmıyorum... İnançlı olmak "Bilim'i ve Verilerini" kabul etmeye, anlamlı kılmaya ve Tanrı'nın varlığına inanmaya kesinlikle engel değil. Buna yorum dahi yapmıyorum Sayın Bilimselci... Kimlerin Hoşgörülü olduğu yani Kimlerin "Evrensel ve Bilimsel Ahlaka" sahip oldukları çok açık bir şekilde ortada... Bilimselci; Bilimsel Ahlak Ne kadar ironik... Bir inançlı olarak benim olmam gerektiğini düşündüğünüz yerdesiniz şu an; Doğmatizmin, Önyargının, Kalıplaşmanın, Kendi olamamanın, Bilimsel olamamanın, Bilim olamamanın doruğundasınız bilmem farkında mısınız?... Oysa ben kendimim... Kimsenin kalıbında değilim... İçsel ve Dışsal gerçekliklerimi reddetmiyorum ve birbirleriyle anlamlı kılabiliyorum... Bundan sonra cevap vermenize gerek dahi yoktur Sayın Bilimselci... Makaleleri okurken, şunu göz önünde bulundurun derim; -Ön yargılarınızı, ön kabullerinizi ve içinde bulunduğunuz Kalıbı bir kenara atın... -Materyalizm ile İnanç'ın, Bilim ile Felsefe'nin (Materyalizm, Agnostisizm, Panteizm, Panenteizm, Deizm ve birde bugün öğrendik Pragmatizm) anlamlarını, farklarını, kavramlarının farklarını iyi öğrenin ve aklınızda tutun... -İlla ki bir Kalıba sığmak zorunda olmadığınızın, öncelikle Kendiniz olmanız gerektiğinin farkına varın... -Tek Meşru'nun siz olamayacağınızın farkına varın... Kalıcı bir etki bırakabildiysem ne mutlu bana... Saygılarımla Sayın Bilimselci... Saygılarımla...
- 170 cevap
-
- DÜNYA GÖRÜŞÜ NEDİR
- DÜNYA GÖRÜŞÜ
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Aman Yarabbim, başımıza taş yağacak :P ... peh peh peh... İlla ki "Depremleri Tanrı İnsanları Cezalandırmak İçin Yaratıyor" dediğimde beni meşru kabul etcekler... Yada illa ki senin olmadığını söylediğimde... Ne İsa'ya ne de Musa'ya yaranamıyoruz zaten... 99yaşınıza rağmen bu kadar mesnedsiz bir yazı mı yazabildiniz? Doğmatik olsaydım daha mı takdir toplayacaktım gözünüzde? Bu yazı yerine, tespitlerimi çürütseydiniz daha yerinde olurdu... İlla ki kafanızda yarattığınız bir kefeye uymak mı gerekiyor? İnsanlar inandıklarını söylememeli mi? "İnsanlar Birbirlerini Din Yüzünden Öldürürler" dendi, açıklamaya çalıştım bir Tarihçi olarak ve Tarih Biliminin tespitlerine uygun olarak... "Savaşların nedeni Ekonomik ve Sosyal nedenlerdir, çıkarlardır" dedim, bunu Bilim söylüyor, ispatladım... Ama kıramadınız bu önyargınızı, hemde Bilim'i savunduğunuzu iddia ederek... Kalıplaşmışsınız... "Din'in Bilimsel Olmadığını" söyledim, "Bilimsel veriler içermez" dedim... "İçerir" diyen Müslümanlara ve hatta ayetleri kanıtlamaya, yordamaya çalışan Müslümanlara karşı çıktığınız gibi, bu seferde bana karşı çıktınız... Niye? Çünkü işinize öyle geldi... "Yok yok Bilimde yapar, Fizikte yapar" dediniz... Yoksa bana da mı en baştan "Bu Adam Yanlış" diyerek yaklaşıyorsunuz? "Bilim'in; Dini Algılamadığını, İncelemediğini, Ele Almadığını; Dinin Soyut Kavramlarını Umursamadığını" söyledim, Allah'ı Bilim ile açıklamaya çalışan Müslümanlara karşı çıktığınız gibi, bu sefer yine bana karşı çıktınız, sadece gülüyorum... "İnanç Bireyseldir. Kerkes Tanrı'yı Farklı Algılar, Kimin Neye İnandığı Önemli Değil Bu Yüzden; Önemli Olan İnsan Olmak" dedim, Ümmetçilere, insanları İnançlı/İnançsız ayrımına tutan öğretilere karşı çıktığınız gibi bana da karşı çıktınız, tuhaftır... Tuhaftır ki "İnançlıları" "Ümmetçilikle" suçlarken, İnançsızlarda kendi arasında bir ümmet oluyor... Her iki tarafa ait olmayan da benim gibi oluyor... İkisinden biri olmak şart yani... İnsan olmak en sonlarda... Hemde bunu "Ahlak"ı savunduğunuzu söyleyerek sizler yapıyorsunuz... Ciddi olun, buradaki hiç bir inançlıya "İnsan" olarak yaklaştınız mı? Hayır... Oysa yukarıda söylediğin niteleme, psikolojideki "İnsancıl Yaklaşım"ın nitelemesidir... "İnsanlar Herşeyi Farklı Farklı Algılar"... Ve bu yaklaşım Varoluşçudur, Materyalisttir, Bilimseldir. Ancak buna rağmen arkadaşımız, diğer bir tartışmamızda benim bu söylediğimi "Yadsıdı", "Olamaz" dedi ve sonuna kadar da cebelleşti... Oysa ki bu da kendi inandığı Bilimsel değerin bir yargısıdır... İletileriniz her zaman sizi ele verir, unutmayın... "Bilim Tanrı'yı Açıklamaz, Açıklama Gayretine Girmez/Giremez Çünkü Algılamaz; Ayrı Dünyaların İnsanlarıdır" dedim, İkisini aynı dünyada niteleyenlere karşı çıktığınız gibi, buna da karşı çıktınız... "Din Sadece İnançtır, Kişinin Huzurlu Olmasıdır Önemli Olan, İnsan Ateistte Olabilir, İnançlı da... Normaldir" dedim, "Torpilci" olduğunu iddia ettiklerinize karşı çıktığınız gibi buna da karşı çıktınız, kendinize ve inançsızlara Torpil yaptınız... bilmem ki ne desem... "Bilimlerin, Materyalizm'den Doğduğunu Ancak Uzun Yıllar Önce Felsefelerden Bağımsız Olma Çabasına Girdiğini, Felsefelerden Bağımsızlaştığını, Kendi Yasalarını Koyduğunu, Feslefeler Bilim'i Kendilerine Mal Etselerde, İnançlar Bilim'i Kendilerine Mal Etselerde Bilim'in Onları Amaç Edinmediğini ve Bu Yönüyle Matematiğin Özgürlüğüne Öykündüğünü" -Bilimlerin Sınıflandırılmasına- dayanarak, ki bu sınıflandırmayı ne yazık ki ben yapmadım, açıkladım... Ama ne siz ne de arkadaşlarım kendi Materyalist Kalıbınızdan çıkamadınız... "Felsefe Bilimlerin Toplamıdır" dendi, aksini söylemedim, tek bir Fark olarak Felsefelerin bir "Tanrı" anlayışına değindiklerini (Var-Bilinemez-Yok) ortaya koydum, "Metafizik Hariç Diğer Felsefeler Bilimseldir" dendi, Bilimsel olan Felsefelerin (Agnostisizm, Panteizm, Deizm, Panenteizm) "Tanrı" (Var, Bilinemez, Maddenin Özüdür) anlayışlarını da ortaya koydum, bu sefer yine kabullenilmedi ve hatta bunlar geçiştirildi... Ama siz yine buna karşı çıktınız... Hemde Deizm'in Bilim'in Kilisenin hakimiyetinden özgürleşmesini sağladığını önceki yazılarımda ortaya koyduğum ve Deizm'in bu manada Bilim'e en çok katkısı olan Felsefe olduğunu belirttiğim halde... Deizm'de bir Tanrı mevcuttur, biliyorsunuz... Ama ne yazık ki, işinize geldiği gibi yani kalıbınıza sığdığı gibi algıladınız yine, sizden başka meşru görmediniz kimseyi... "Tanrı'yı Bilim İle Açıklamaya Çalışmak Mantıksızlık" dedim, açıklamaya çalışanları küçümsediniz ve nasıl bir tezattır ki beni de küçümsediniz... En önemlisi "Ben Hiç Bir Dini Savunamam, Dinler Ortadadır ve Savunulmaya İhtiyaçları Yoktur, Ben Sadece Ne Anlıyorsam Onu Savunabilirim Ancak" dedim ve "Doğmatiklere" karşı çıktığınız gibi buna da karşı çıktınız, e insaf yani... Bunlar bir yana "Kimsenin İnancı Beni İlgilendirmez, İnsandır Önemli Olan" dedim HER YAZIMDA... Ama siz Beni İnancıma göre yargıladınız... Söyleyin Sayın Evrensel o kadar sempatiksiniz, bu kadar da Dürüst müsünüz? Aksini mi söyleseydim Sayın Evrensel? Yanlış mı söylediklerim? İnanmadıklarımı mı savunsaydım? Başkalarının oluşturduğu kalıplara mı sığdırsaydım kendimi sizin gibi? İnandığım Tanrı "Benliğinizi Aşın" diyor, Kalıplarınızı kırın... Kendiniz olun diyor... Kendim olmasamıydım... İlla ki üzerimde bir etiket olması mı gerekiyor? Sizi siz yapan Ateizm yada Agnostisizm mi, yoksa kendiniz misiniz sizi siz yapan? Ateizm yada Agnostisizm sizi siz yaptıktan sonra "Ben Evrensel"im diyebiliyorsunuz öyle mi? Oysa ben Kendim olduktan sonra "Müslümanım" diyebildim. Başkasına öykünmedim, kendime yöneldim... Bencillik değil bu... Öz... Aksini söyledim mi hiç Sayın Evrensel? Bundan farklı bir şey söyledim mi? Hala neye yoruyorsunuz söylediklerimi? Bilim; Gördüğüne, Algıladığına, Araştırabildiğine inanır demedim mi hep? Hala neyi anlatmaya çalışıyorsunuz? Sırf yazmış olmak için mi yazdınız... Bunları ben defalarca anlatmadım mı? Bilim Algılamadığı, görmediği, bilmediği, hissetmediği için "İnançları Nitelemez, Niteleyemez..." demedim mi? "Tanrı"yı yok sayan "Materyalizm'dir... Ve tek Felsefe "Materyalizm" değildir... Diğer Felsefeler Bilim'i nasıl niteliyor ona bakın... Tanrı'yı nasıl niteliyor ona da bakın... Bilim'in sonuçlarını kullanarak "Tanrı Yoktur" yada "Vardır" diyen "Felsefeler"dir. Yani İnsanlardır... Kişilerdir... Bilgiyi Yorumlayan Kimselerdir... Yani Sizsiniz... Oysa Bilim'in amaçladığı şey, zaten maddece var olanı iyice açığa vurmaktır, yorumlamak Felsefenin işidir... Bilim Ölçer, Felsefeler Değerlendirir... Bunun özeti budur... Gidip zaten Materyalist olan kimseleri örnek vermemelisiniz... Kendiniz olmalısınız... Bilim'in Tanrı ile ilgili, Ruh ile ilgili tek bir araştırması dahi yoktur ve olamaz... Her Felsefeye "Bilimseldir" diyeceksiniz, Bilimsel Felsefelerin "Tanrı" anlayışlarını ortaya koyunca da "Onlar Tanrı İle Bağ Kurmaya Çalışıyor" diyeceksiniz ve reddeceksiniz, sonra da "Ahlakı" kendinize mal edip oturacaksınız... Ooldu... Başka? Daha ne kadar işinize geldiği gibi anlayacaksınız herşeyi? Oysa size Tanrı'yı ispatlamaya çalışmadım hiç bir zaman ve çalışamazdım... "Niye inanmıyorsunuz?" diye hesabını da sormadım ve soramazdım... İnançlarınızı yargılamadım hiç ve yargılayamazdım... Bilgilerinizi küçümsemedim ve küçümseyemezdim... Saygı duydum ve duymam gerekliydi... Siz ne yaptınız? Saygı duydunuz mu? Ben görmedim, göremedim... Yazık!!! Hala da göremiyorum... Kara Mizah... Türkçesi: "Gülerim Ağlanacak Halime..." diyorsun yani!!! Sayın Evrensel, bence siz kibiriniz bir yana bırakın... Ben Metafizikçi değilim... Metafizik Bilim'e inanmaz... Ben inanırım... Kur'an tek başına değildir... Dediğiniz gibi İnanç "Metafizik Değildir" zaten... Anlamlandıramıyorsunuz... Tek bir kelimemi dahi anlamamışsınız... Şu yazınız çok boş ve mesnedsiz olmuş... Sadece yazmışsınız, o kadar... Yalnızca konuşmuş olmak için... "Burda Evrensel Var, Bakın Bakın Ahanda Burada Ya İşte Bakın..." demek için... Ben Ateistliği çoktan geçtim... Yeniden Ateist olursam hiç şaşmayın ki, göstermekten de utanmam... Ne olduğumdan utanacak bir insan değilimdir... Başka insanlar gibi "Sahtecilik"te oynamam... Dindarlara yada Ateistlere yaranmak gibi bir kaygımda yoktur... Ben sadece nasıl anlıyorsam, onu söylüyorum... Çokta söyledim; belki aklım ermiyor, belki yanlış anlıyorum, belki kafayı bile sıyırdım ama hissettiğim şeylere hissetmiyorum diyemem... İçimden geliyor, yadsısa mıydım? Bunu psikolojik bir takım açıklamalarla yordayacaksınız, biliyorum ama merak etmeyin Psikoloji ile ilgiliyim ve kavramları gayet iyi bildiğimi düşünüyorum... Ayrıca ben Metanet göstermiyorum, yazmaktan sıkılmam ve bildiklerimi yazma hoşuma gidiyor... Entellektüellik zerre kadar umrumda değil... Sizden yada Ateist arkadaşlardan cevap almak gibi bir kaygımda yok, kuruntumda yok... İsterseniz hiç cevap yazmayın, sizin güzel tercihinize kalmış... Yazdıklarımın hiç bir değeri de olmayabilir, benim için değerliler ve bu bana yeterli... Başkasının ne dediği de umrumda değil, çünkü bana onlar anlamlı kılmıyor dünyayı, ben kendim anlamlandırıyorum... Ben sadece inandıklarımı yazıyorum, size batabilir, bilmiyorum... Hep söyledim, kimsenin inanmasını beklemiyorum, kimsenin ciddiye almasını beklemiyorum, kimsenin benimsemesini beklemiyorum, kim ne der umursamıyorum... Ben nasıl anlıyorsam, neyden ne anlıyorsam onu yazıyorum... Yalnız şunu söylemek isterim, keşke sizde biraz daha Kendiniz olabilseydiniz... "Siz" yani "Ateistler"... "Biz" yani "İnançlılar"... İşte ben bu ayrımdan nefret ediyorum Sayın Evrensel... Bizi Biz yapan İnsan olmamız... Yok böyle Siz/Biz ayrımı... İnsansınız, İnsanız... Gruplaşmak mı? İnsanları Ayırmak mı İnançlı İnançsız diye? İslam'ın bu ayrımı yaptığını söylediniz değil mi? Siz yukarıda ne yaptınız Sayın Evrensel? Aynı ayrımı yapmadınız mı? Ateist arkadaşlar sizden izin mi alıyor yoksa yazmak için? Kimsenin yazması umrumda değil ancak siz mi izin veriyorsunuz yazacakları zaman? İbareniz "Gruplaşmanın" dik alası değil mi? "ÖnGörü" meselesindeki tartışmamızı da "Kişiselleştirdiğimi" iddia edip orada bırakmıştınız, oysa ben sizin Müslümanlara yaptığınız ithamların aynısını yaptığınızı göstermek istemiştim... Burada da muhtemelen aynısını yapcaksınız, kestirip atacaksınız... Cevap vermeniz umrumda değil ve vermeyin de zaten... Hayat felsefesini bir yana bırakın, Dünya Görüşünü bir yana bırakın, İnançlı olup olmamayı bir yana bırakın ve bunların çelişkilerini bir yana bırakın... Kimlik olarak çelişkide iseniz verecek net bir cevabınız pekte yok zaten... Çelişkileriniz tüm iletilerinizde açıktır... Merak ediyorum Sayın Evrensel, bu "Yalnız Kalmak" korkusu, yazdıklarınızın desteklenip desteklenmediğini aratışmaya, sorup soruşturmaya itiyor mu sizi? Anladığım kadarıyla Kitle Psikolojisine sahipsiniz, onaylanmanız gerekiyor mu? Hala Kendiniz olmadınız mı? Oysa görüyorsunuz, demiştik iletilerimde; "Beni Müslüman Olarak Değil, İnsan Olarak Tanımlayın"... Sizin için birşeyler feda edebilecek kaç İnançlı arkadaşınız var Sayın Evrensel... Beenim için çok şeylerini feda edebilecek ve uğurlarına çok şeylerimi verebileceğim bir çok Atest arkadaşım var; çünkü onlar İnsan... Yazınızı ağırda yazabilirdiniz sanıyorum, zira okunuştaki gidişat onu gösteriyor ama unuttuğunuz birşey var Sayın Evrensel, bu yazıyı okuyanda bir İnsan... Ben kırıcı olmam Sayın Evrensel, size bile değer veriyorum çünkü... Size kızmıyorum Sayın Evrensel... Aksine bu yazınız bir şeyler göstermeme neden olduysa ve kalıcı bir etki yaratırsa ne mutlu bana... Umarım ileride sizin ve size öykünenlerin tüm Önyargılarınızı ve Doğmalarınızı bir konuda göstermek için vaktim olur... Zira o kadar çok ki... (ki kişiliğe saldırı olarak algılamazsanız eğer) Herşeyden önce bir İnsansınız ve beni ne kadar ki İnancımla yargılasanızda, ben yine de sizi İnsan olarak seviyorum... Ben inandıklarımı ve anlamlandırdıklarımı savunmaktan başka bir şey yapmıyorum... Hazır bir Felsefe ve Din/İnanç üzerine yerleşmedim... Gördüm ve gördüklerimi anlamlı kıldım, başkabir Felsefenin anlamlı kılmasına ihtiyaç duymadım... Saygılarımla Sayın Evrensel... İnsan Olabilmek Dileğiyle... Yazının uzunluğundan dolayı rahatsız olan tüm arkadaşlarım kusuruma bakmasın...
- 170 cevap
-
- DÜNYA GÖRÜŞÜ NEDİR
- DÜNYA GÖRÜŞÜ
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
CENNETTEKİLER VE CEHENNEMDEKİLER...?
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: LUCAS başlık Dini Konular - Din - Dinler
Ben yine kendi anladığım kadarıyla söylemek istiyorum her zamanki gibi. Uzun uzadıya bunun açıklamasını yapmayacağım, çünkü zaten kimse anlamaya çalışmıyor ve anlamak zorunda da değil zaten... Kur'anda hep şöyle bahsetmiş: ALİ İMRAN SURESİ : 70 Ey Ehlikitap! Gerçeğe tanık olup durduğunuz halde, Allah'ın ayetlerini neden inkâr ediyorsunuz/Allah'ın ayetlerine neden nankörlük ediyorsunuz?! A'RAF SURESI: 76 Kibre sapanlar şöyle konuştu: "Biz sizin inandığınızı inkâr edenleriz." vs... Bu şekilde gidiyor... Bence "İnkar etmek" kelimesi "Yadsımak" manasına geliyor. Yani "Bir Gerçeğin Doğru Olduğunu Bildiği Halde, Gerçek Olduğunu Reddetmek"... Bir suçu işleyipte işlememiş gibi yapmak, inkar etmek... Mesela Yahudilerin, Hz. İsa'ya karşı tavırları için şöyle denir genelde; "Hz. İsa'yı Yadsıdılar." Hıristiyanlığa göre; Hz. İsa, annesinin kucağındayken ve annesi susma orucundayken dile gelmiş, peygamber olduğunu söylemiş. Yahudilerde iman etmişler, sonra üç tane İranlı adam gelmiş, hediyeler sunmuşlar falan... ancak daha sonra inkar etmişler yani yadsımışlardır, reddetmişlerdir. AHZAB SURESİ : 15 Yemin olsun ki, onlar daha önce, geri dönüp kaçmayacaklarına ilişkin Allah'a söz vermişlerdi. Ve Allah'a verilen söz sorumluluk gerektirirdi. ZÜHRUF SURESI : 44 Gerçek şu: Bu Kur'an sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/bir düşündürücü/bir şeref/bir öğüttür. Bundan sorumlu tutulacaksınız. Bence İslam'dan haberi olmayan herhangi bir insan yani İslam dinini tanımamış, bilmemiş yada İslam tebliğ edilmemiş, bildirilmemiş hiç kimse İslam'dan sorumlu tutulamaz. En basitinden, sınavda hocanın size anlatmadığı, işlemediği yerden soru soramaması gibi... Yani Kur'an-da Ehl-i Kitaptan iyi amellerde bulunupta cennete gireceği ima edilenler var. Ve bu geçen sene kimi alimlerce! tartışma konusu edilmiştir. Bunlarda İslam'dan haberi olmayıpta iyi olan insanlardır... Yani İslam olupta, sonradan reddedenleri anlıyorum ben "İnkar Edenler" tümcesinden. Müslüman olmayan herkes anlamı çıkmıyor... Kafirler yada Müşrikler tümcelerinden de bunu anlamak gerekir. Gidipte Afrikada totemine bağlı iyi bir insanı Cennet ve Cehennemle mesul gösteremezsiniz. Mantıksızlık bu... Yok böyle bir şey... Bundan başka, kişi kendi yaptığından sorumludur zaten. Cennet konusunda da Cehennem konusunda da yada savaş konusunda da bu böyledir. Kur'an bir inanç kitabı olduğu için, bu sorumluluk inançtan öteye gidemez. Yani bu "Allah için savaşmak" "bir millet için savaşmak" ile aynı kefeye konulamaz ve aynı anlama gelemez... Bunlar bir yana, benim sizlerin anladığı manada bir Cennet ve Cehennem anlayışına sahip olmadığımı zaten bilenler biliyordur... Saygılarımla... -
Sevgili La_bohem... DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN... :)
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: DİPNOT başlık Doğum Günü Kutla
YAPRAKTI Bir başka yolculuk dalından düşmek yere, Yaşadığından uzun; Bir tatlı yolculuk dalından inmek yere. Ağacın yüksekliğince, Dalın yüksekliğince rüzgarda; Ve bir yeni ömür Vardığın çimen yeşilliğince... _______________________Can Yücel... :clover: Ve bir Yeni Ömür... Yani "la_bohéme" Kendisi "Bugün Benim Doğum Günüm" demedi... "Bugün Doğacağım" dedi... Annesini anlattı, babasını anlattı hatta... Her bir yaşında yeniden doğduğunu söyledi aslında... O yüzden her bir yeni yaşı, aslında onun için; onun yeni bir ömrü demekmiş... İyi ki yeniden doğdun la_bohéme... Not: Yeni Türkü, Can Yücel'in bu Şiiri'ni yine Can Yücel'in "Değişik" adlı diğer bir Şiiri ile birleştirip "Başka Türlü Birşey" adlı bir şarkı yapmışlardır. O Şarkıda sana gelsin işte... -
din saptırılıyor
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: gerçekyol islam başlık Dini Konular - Din - Dinler
Bunu sizinle tartışmıştık hatırlıyorsunuz ve siz o zamanda aynı soruyu tekrar tekrar sormuştunuz... Ancak benim kastettiğim şey hep farklı bir anlam taşıyordu ve siz hep bunu görmek istememiştiniz... Yine aynı soru... O tartışmamıza tekrar dönüp okuyabilirisiniz. Ama illa ki bir açıklama istiyorsanız, yaparım. Bu aralar sınavlarım var ve sık giremiyorum ve fazla duramıyorum. Ama mutlaka cevapsız bırakmayacağım sizi... Saygılarımla... -
Bu "Şeytan"ın "İsyan" etme olayını bu şekilde anlatan, bu anlama getiren ayetleri, hadisleri yada artık her neye dayanıyorsanız, getirseniz ve ispatlarsanız sevinirim...
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: cozunurluk başlık Politika Bilimi
Tebrikler... Gerçekten de "Biji Apo, Biji pkk" diyenler hapse atıldığında, yargılandığında, sanki "Kürtçe"ye ceza verilmiş gibi lanse ediliyor tabi insanlarda bu yemi yiyor... Ben Üniversiteye, güzergahım uygun olduğu için hep otostop çekerek gidiyorum ve zaten öğrencilerin önemli bir kısmı yol ücretinin yüksekliğinden dolayı bu şekilde ulaşımını sağlıyor. İzmirde oturuyorum ve Manisa'da okuyorum. Dikkat ettim de Manisalı yada İzmirli yerli insanların yada Türklerin arabaları genelde eski veya orta halli... İyi durumda olan az Türke rastlamışımdır... Ama bindiğim yüksek modelli ve pahalı arabaların büyük çoğunluğu Kürt'tü... Ve çoğu dericilik, pazarcılık, taşımacılık gibi işlerle ilgileniyorlardı. Ticaretle iki şehir arasında gidip gelen insanlardı. Kimileri tır sahibi ve son model araçları var gerçektende ve Manisa Vestel'in taşımacılığını falan yapıyorlar yada paravan olarak çalışıyorlar... Bunlar bir yana, adamların çaldığı kasetlerin içinde ""Kürdistan" adı geçmeyeni yok neredeyse... Rahatça Kürtçe konuşabilmekteler... Kürtçe dinlemesine kimse bir şey diyemez... Ancak olay hep bu ülkenin ekmeğini en yağlısıyla yiyip, en güzel ve pahalı arabaları alabilecek kadar zenginleşip hala "Kürdistan" diyebilmeleridir. Ve ilginç olan bir noktada, bu insanlar en ağır kimseleri "Çok İyi" Kürtçe bilmelerine rağmen, bir çoğu küçük yaşlarda İzmir'e yerleştikten sonra kendi memleketlerine ya hiç gitmemiş yada artık gitmeyeli uzuun yıllar olmuş. Peki öyleyse nasıl bu kadar iyi ve güzel Kürtçe konuşmayı öğrendiler? Hemde basın-yayın ve eğitim-öğretim Türkçe olduğu halde? Hemde Kürtçe'nn "Yasak" olduğu (iddia edilebildiği) halde... Ya bunlar "Vahiy" yada "Genetik" yolla Kürtçe biliyorlar yada Kürtçe konuşmak hiç bir zaman ve özellikle son 40yıl içersinde hiçbir kez bile yasaklanmamış... Hemde öncelikle (önceden) Türklerin yoğunlukta yaşadıkları Büyük Şehirlerde... Ya bunlar bir yana; bu adamlar bırakın doğu'ya geri dönmeyi düşünmeyi, oranın adını bile unutmuşlar... Çocukları zaten artık Kürtçeyi anlayamıyor ve Kürt-Türk ayrımına inanmıyor. Ana ve Babalarını çok iyi görüyorlar çünkü, yaşantıları malum, Türklerden hemen hemen daha iyi... Ha Türklerden iyi "Olmaması" mı gerekir? Tabii ki hayır... Zengin olup olmamanın Kürtlükle yada Türklükle bir alakası yok. Adam sonuçta çalışıyor ve kazanıyor, emek sarfediyor ve hakkıdır, kimse tek kelime bile söyleyemez... Fakir olan ve taşrada oturan Kürtler yok mu? Var tabii ki, ancak bu görünenlerde gerçektir... Bunlar basit bir tespit gibi görüyor ancak bence bazı güdümlü şirketlerin yada basın organlarının yaptıkları "Anket" denen oyunlardan, dalaverelerden çok daha sağlam ve gerçek bir tespittir. Aynı istikamette ulaşımını böyle sağlayan benim gibi tüm öğrencilere sorabilirsiniz, araştırma yapmamanız için hiç bir sebep yok, gerçek olduğunu göreceksiniz. Arabaya bakın, arabanın sahibi olan Kürt vatandaşın giyimine ve kendi aralarında konuştukları dile bakın ve sonra kasette çalan şarkılara bakın (Kürdistan diyenlere)... Ne demek oluyor bu? Sizce Kürtçe mi yasaklanıyor yoksa bir takım sloganlar mı? Adam elbette Kürtçe Müzik dinleyecek ama sen her Kürtçe albümün ve kitabın içine "Kürdistan" lafını sokarsan, bunun psikolojik yönlendirmesini yaparsan o adama, elbette ki bu millet rahatsız olacaktır. Sonra da sen çıkıp "Ahanda bakın Kürtçe yasaklanıyor" diyemezsin... Bu güdümlü bir yöntemdir. Önce bir insana karşı suç işleyip sonra o insanı tahrik edip, cinnet geçirttirip, saldırmaya teşvik edip; sonra da "Aha bakın işte bana vuruyor, saldırıyor" demektir. Türkçe de buna "Kaşınmak" yada "Aranmak" diyoruz... Ve bir Atasözü: Arayan Mevlasını da bulur, Belasını da... Saygılarımla...- 1.760 cevap
-
- Kürt Sorunu
- Türkiye
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Bana Bir Şeyhler Oluyor... Replikleri: ----------------------------------------------------- Anlatacaklarım var! Vaaz vermek değil niyetim, duyduğumu söylemek. Söylemeye değer şeyler duyuyorum zira. Belki hayatı daha yaşanır kılmak için ya da belki sade, ama sade anlatmak için... Sen anlat dedi Tanrı bana, anlaşılsın diye değil, hiçbir mükafat istemeden anlat... Çünkü bir mükafattır artık bir anlatıcıya doğru düzgün anlaşılmak! Sen anlat dedi... Sen sade anlat! Umudu hatırlatsın diye umutsuzluğu, çareye yol açsın diye çaresizliği anlat... Ders verme dedi kimseye, çünkü hoca denmez öğrenmesini bitirene. Çırakları olan bir çıraktır usta, olsa olsa... Sen anlat dedi bana Tanrı, sen sade anlat... ----------------------------------------------------- Küçükken herkes akıllı, ben aptalım sanırdım. Biraz büyüdüm; herkes aptal ben akıllıyım sandım. Uzun zaman önce; "herkes kör, bir ben mi görüyorum?" diye sordum. Akabinde; "bir ben görüyor, bir ben duyuyor olamam!" dedim, sorguladım. Şimdi ise; sayesinde, hakikatin neresinde durdugumun farkındayım. Hatırladım... ----------------------------------------------------- Hiç kitap okumayan bir adam niçin merak eder seneye yazılacak kıtapları? Bu dünyada bile yaşamayi beceremeyen niçin merak eder diğer gezegenlerdeki hayatı? Geçmiş ve bugün ne zaman bitirildi de gelecek sorgulanıyor? İşler hala kalleşçe hallediliyor ikili ve uluslararasi ilişkilerde... Her ülkenin sınır komşuları dost ve kardeş düşman ülkeler... Doğru düzgün top bile oynayamıyorlar kavgasız! Oyunları savaş gibi görenler savaşı da oyun gibi görüyor elbet... Aynı kadına sevdalananlar birbirini vuruyor, aynı şeyden nefret edenler can ciger arkadaş... Bir şeyi, bir kadını, bir erkeği ya da bir ülkeyi sevmenin cezası ölüm bile olabiliyor bazı... ----------------------------------------------------- Yalnızlık. Her kimliğe doğuştan yazılı tek uğraşıdır insanın bir yaşama sırasında... Tek sermayesi, sahip olduğu tek şeydir, Kıymetini bilmelidir, dedi. Yalnızdır insan; Hep kalabalıklara karışma telaşı bundandır. Kalabalık yalnızlıklar, yalnız kalabalıklar oluşur, şehir şehir ülke ülke. Kalabalık arttıkça artmaktadır yalnızlık da. İnsan bir ölümü istemez, bir de ondan beter bir yalnızlığı... Ama ikisi de muhakkak gelir başına bir yalnız yaşama sırasında. Ölümün değil ama yalnızlığın bir tek çaresi var, dedi. Tek çaresi aşktır bir yalnız yaşama sırasında nefes almanın... Aşk da zaten iki yalnızın ortak bir yalnızlıkta buluşmasıdır, dedi. Aşık olun! Gösterin birbirinize yalnızlıklarınızı... Nasılsa ayrılık insanın tek kişilik yalnızlığını özlemesi. Sade ölüm değil, ayrılık da yaşamın emri.. Evet söyledi... Ya da ben duydum... Duyduğuma göre elbet bir ses söyledi bu söylendikçe usulen söylenir olan sözleri. Evet duydum söyledi... Her duyduğumda ağladım... Pek çok ağlayışım sırasında duydum... Kalbim tutanak tuttu duyduklarıma... "Soruldu" dedi, cevap alındı. "Yaşamak" dedi, "tek marifetiniz -biraz özen gösteriniz." "Zulüm kimse zalimlik yapmayınca biter -mazlumlar dahil" dedi. "Ama yapmayın, o daha bir çocuk" dedi Tanrı.. Ya gördüm neyleyim?! İnsanlar vardı duvarın içinde. Ya ben hep duvara konuştum Ya da duvar değil konuştuğum, içinde insanlar var. Nedense beni anlasın istedim içinde insan olan duvarlar. Bilmiyorum, Belki de ben gerçekten delirdim... Onlar haklı belki de. İçinde değil duvarların insanlar... Sadece arasındalar... ----------------------------------------------------- ----------------------------------------------------- "Ene'l Hakk=Ben Gerçeğim/O'yum"u layıkıyla işlemiş... Çok güzel olmuş... "Altan Erkekli"nin varlığı zaten tek başına oyuna can katmış... ----------------------------------------------------- ----------------------------------------------------- en güzel yerlerden birini yakalamışsın arkadaşım Bende tebrik ederim... Çok güzel ve tüm oyunu özetleyen bir nokta olmuş bence bu dikkatiniz. Yunus Emre'de Mevlana'nın "Mesnevisi"ni böyle aynı bir ima ile ve tek bir tümce ile özetlemişti... Yunus'luk mu var yoksa sende? Mevlana'nın bir kitabının adı da "Fih-i Mafih"tir... Anlamı "O'nda O Var"dır... O Kadında da "O" var... Saygılarımla...
-
Çelişkiler...
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: Tengeriin boşig başlık Dini Konular - Din - Dinler
Orada koskoca bir "BENCE" ibaresi duruyor... Bakın yine Bence, Tanrı'nın kavranması bireyseldir. Yani bakın "Soyut" olan ve sezgilere dayalı bir şeyden bahsediyoruz... Diyorum hep, kimin neye inanıp inanmadığı umrumda değil. Size bunu kavratmak yada benimsetmek gibi bir kaygımda yok zaten... Tanrı'nın varlığını ne ben ispatlayabilirim size, ne de Bilim veyahut ne de berhangi bir başka insan... Eğer siz varlığını hissediyorsanız; Vardır... Hissetmiyorsanız ise; Yoktur... Bunun herhangi bir başka tanımı yok... Ve kendiniz yönelmediğiniz sürece benim bunu ispatlamaya çalışmamın bir değeri de yok... Yönelmiş olsanız yada inanıyor olsanız bile yine ben size varlığını kanıtlamaya yada O'na övgüler yağdırmaya çalışmazdım. Tanrı'nın "Bana Göre" doğru yerini mi soruyorsunuz? O zaman söyleyeyim; Demiş ki: Size Şah Damarınızdan daha yakınım... Bende diyorum ki: Bize Şah Damarımızdan daha yakın olan yine kendimiz değil miyiz? Ha bu lafı Hz. Muhammed'den duyduğunuz için ve O'nuda zaten Peygamber olarak bakmadığınız için "Hadi Canım" diyeceksiniz. Ama bir tek O'na bakarak söylemiyorum ben... Diğer inançlarında bunu nitelediğine inanıyorum... Yani kimin Tanrı'yı nasıl algılayıp algılamadığı, inanıp inanmadığı benim için zerre kadar önem taşımıyor. Çünkü Eğer insan "Huzurlu" ise sorun yok... Önemli olan bu uzurun kaynağı... Ben bunu Kendimde, yani herşeyin özündeki "Benlik"te, "Hakk"ta yada Türkçesi ile "Gerçek"te buldum... Konuya döneceksek eğer, sadece "Beni" huzurlu kılan bir inançla "Maddi" dünyayı açıklama gibi bir çabamın olamayacağı açıktır öyle değil mi? O yüzden bu işi "Bilim"in yapması gerektiğine inanıyorum... Ama İnançların Maddi Dünyayı Nitelediğini düşünen arkadaşlarında fikirlerini burada bir arada görmek istiyorum... -
Çelişkiler...
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: Tengeriin boşig başlık Dini Konular - Din - Dinler
Benimkisi bir varsayım değil... Anlayış... İsterseniz Felsefe deyin... Kimileri "Aydınma" diyor... Ayrıca ben kimsenin benim düşüncelerimi kabullenmesi gerektiğini söylemiyorum. Sadece görüşümü söyledim, yani insanlar Tanrı'yı bence yanlış yerde arıyorlar... Burada herkesin kabullenmesini beklediğim "Emir Kipi" nerede onu anlayamadım? Bakın, ben bir şeye inanıyorum, bunu hissediyorum... Kimsenin bunu umursamasını, kabullenmesini beklemiyorum... Ben sadece görüşümü söylüyorum... Sizde söyleyin, bu benim mutlu eder... Saygılarımla... -
Çelişkiler...
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: Tengeriin boşig başlık Dini Konular - Din - Dinler
Bundan ziyade, biraz kendilerine yönelmeliler. Uzaklarda aramamalılar... -
Çelişkiler...
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: Tengeriin boşig başlık Dini Konular - Din - Dinler
Bende Tanrı'nın Herşeyin Özünde olduğunu söylüyorum... Bence de insanlar Tanrı'yı yanlış yerde arıyorlar... -
Sizi hedef almamıştım demek istedim...
-
din saptırılıyor
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: gerçekyol islam başlık Dini Konular - Din - Dinler
Yalnızca bunları söylemeniz yeterli idi... Diğerleri zaten tartışılan konular. Aşağı yukarı o konularda ne düşündüğümü biliyorsunuz, tartışmıştık. Yalnız iletinizin devamında gördüm ki birbirimizden pek bir şey kapmamışız... Neyse, gelmek istediğim yere gelelim: Ben size "Din" yada "İnanç" tanımını bu açıdan sormamıştım... Bilim tanımınız doğru bir tanım ancak İnanç tanımınız eksik... İnanç: Temelde bireyseldir. Bundan öte, İnanç dediğimiz olgu, adı üstünde "Soyut" bir dünyayı ele alır. Gözle görülemeyen, dokunulamayan, ölçülüp tartılamayan bir dünyayı ele alır. Dünya hakkındaki nitelemeleri ise Bilimsel değildir. Sadece genelde gözleme dayalıdır. Çünkü Bilimsel veriler vermek gibi bir kaygısı yoktur. Bu dünyadaki yaşam ne kadar önemli olsada, asıl olarak diğer Soyut dünyayı tanımlamaya yönelmiştir. Ve ancak bu Manevi bir dünyadır. Maddi bir dünya değildir. Bu yüzden "Duygu"lara yoğunlaşmıştır. İnanç için "Duygu"lar "Kalp"tir. Bilim için ise Bilgiler "Beyinsel"dir. İnançlar diğer dünya ile ve soyut kavramlar (matematiğin soyut kavramları değil tabii ki) ile ilgili yargıları kalp ile değerlendirmeyi istemiştir. Peki sizin dediğiniz yanlış mı? Bakın Hz. Musa Mısırda, Osiris Rahiplerince eğitilmiş bir insandır. Yani bu Kalp ile Düşünme görüşü oradan gelir. Ve Musa'nın bu bilgisi Yahudilikte de vücut bulmuştuır. Oradan yine bir Yahudi olan İsa'ya geçmiştir bu bilgi ve Hıristiyanlıkta da vücut bulmuştur. Yine hem Yahudilikten, hem Hıristiyanlıktan Müslümanlığa geçmiştir bu bilgi. Bu açıdan bir ayrılığımız yok öyle değil mi? Ancak ben biliyorsunuz ki, tüm dinlerin aynı Tek Dini yada İnancı nitelediğini düşünüyorum... O yüzden bu geçişte herhangi bir sakınca görmüyorum. Burada neyin nasıl anlaşılması gerektiği önemli... Kalb'ten kasıt "Ameller" yani "Sezgi"... Yani "Vicdan" gibi şeyler işte... Bunu bir diğer konuda tartışmıştık hatırlarsanız... Tekrar etmeye gerek yok sanırım... -
Öncelike forumda rastladığım en tuhaf anlaşmazlık şudur ki: Kimi inançlılar Kur'an-ın "Bilim Kitabı" olduğunu, ve sanki bir nevi "Formüller ve Veriler" içerdiğini ima ediyorlar. Kur'an_dan bir takım ayetleri, bir takım anlamlara bürüyerek Maddesel Varlığı açıkladığını söylüyorlar. Bir Tanrı kavramına inansın inanmasın, herhangi bir Dine inanmayan arkadaşlarda, yine o ayetleri kullanarak "Nitelemediğini" ispata çalışıyorlar. Ama ne yazık ki, inançlı arkadaşları ikna edemiyorlar. Çünkü ne kadar anlamlarını irdeleselerde o ayetlerin, bir şekilde o "Nitelemediğini" söyledikleri anlama bürünebiliyor ayetler. Peki ne yapmak gerekir? Bence İnançlılar ile İnançsızlar kozlarını şöyle paylaşmalılar: Bir taraf öyle olduğunu iddia ettiği Ayetleri yazsın, diğer tarafta Bilim'in tespitlerini kullanarak, yani Kur'an öyle demişse bile gerçekte öyle olmadığını kanıtlasın. Yani çürütsün... Çürütülmediği sürece ikna olmayacak çünkü... Ben bunu gördüm... Not: Ben "Din"in Maddi Dünyayı Nitelemediğini, Bilim'in de Dini Nitelemediğini düşündüğüm için, muhtemelen bu tartışmanın dışında kalacağım... Bunlar bir yana, benim asıl söylemek istediğim diğer nokta da şu: Tanrı İnsanları Dünyaya hakim kılmış. Doğayı emrine vermiş... Ama ben görüyorum ki, insanlar diğe canlıların yaşamlarını çalıyor. Yollar, evler... Her yer beton... Yayılıyoruz... Yani hakim olmak buysa eğer, bu hakimiyet değil... Bu sömürü... Bundan başka bir şey daha var ki, belki biz dünyayı değiştiriyoruz ama, Doğa bize hakim aslında... Biz hakimiyetimizi kötüye kullandıkça, doğa'da bize hakim olmaya çalışıyo sanki. Öcünü alıyo... E biz değilde, doğa bize hakimse?... Ne demek bu?
-
Bir art niytetim yoktu, niye kızdınız ki? Sadece bir cevap verdim o kadar. Kötü bir şeyde söylemedim... En son ileti sizinkiydi ve söylediğim şey sizinkini niteliyordu o kadar. İlla kötü bir niyetle mi yaklaşmışım anlamına geliyor bu? Neyse konuyu kişiselleştirmeyelim. Madem bu kadar küçük detayların farkına varabiliyorsunuz, şu detayında farkına varmanızı isterdim: http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=451237 Saygılarımla...
-
din saptırılıyor
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: gerçekyol islam başlık Dini Konular - Din - Dinler
Sayın BrainSlapper: -İnanç neyi tanımlar, içeriği nedir. Nasıl Kavranır. İnançın kavramları hangi özelliktedir. -Bilim neyi tanımlar, içeriği nedir. Nasıl Kavranır. Bilimin kavramları hangi özelliktedir. Not: Soruyu cevaplarken "Bana göre" tanımını bir kenara bırakınız. Yukarıdan bakın ve ona göre tanımlayın. Size göre inançların yada dinlerin gerçek olup olmaması değil sormak istediğim. Eğer kastettiğim şekilde cevaplarsanız çok faydalı olacak. Saygılarımla... -
Hıristiyan değilim ama, bir nebzeye kadar cevap verebilirim diye düşünüyorum Tarih açısından...
-
Sayın yam_yam... Mevlana bazı kimselerce "İslam Misyoneri" olarak gösterilmektedir. Ancak bir çok kimselerde kendisini Panteist yada Panenteist olarak görmekte ve her nasılsa Müslüman olmadığını niteleyebilmektedir. Ancak benim gördüğüm kadarıyla Mevlana kimseye böyle bir yaptırımda yada yönlendirmede bulunmamış. Mevlana gibi mutasavvıfların şöyle bir anlayışı var ki: Kişi yolu kendi buluyor. Yani eğer bir insan Tanrı'ya yönelmişse, zaten kendisi gelecektir. O yüzden Misyonerliği yoktur diyebilirim. Lakin yukarıda sorduğunuz bir başka soru vardı: "Kitapta mı okumayalım...?" İnsanların düşüncelerii kitaplara aktarmasında bir sakınca yoktur. Yada insanların bunları okuyup bir şeylere yönelmesinde bir sakınca yoktur. Ben kişinin çevresinden söz etmek istemiştim. Yani arkadaşlar, öğretmenler, aile vs... Öncelikle bu çevre önemlidir Dünya Görüşünün oluşmasında. Bakın benim bir akrabamda bir şekilde bir kesime kurban oldu gitti. Yeğeni olan "ben"im bile elimi sıkmak günah gibi geliyor kendisine. İşte ben bu tür yönlendirmelere karşıyım. Beyin yıkamalara karşıyım. Bir çok Ateist arkadaşım var ve hepsini kazanmakta çok zorlandım. Öyle bir "Tabu" oluşturmuşlar ki kafalarında inançlı olduğunuzu öğrendiklerinde "öcü" gibi bakıyorlar. Nedenini sorguluyorsunuz, altından yine kendisi gibi düşünen insanların yönlendirmeleri çıkıyor. Tüm inançlılar aynı kefeye konmuş... Yine inançlılarda inanmayanlara aynı yaklaşıyorlar. Tabi buda insanlar arasına duvar örüyor. Ben kişinin Dünya Görüşlerinin şekillenmesinde bu faktörün karşısındayım. Yoksa kimsenin kitap yazmasına ve bunların okunmasına karşı değilim eğer Mevlana sorunuz bu açıdan ise... İnsaf diyesim geldi yani. İnançsızların düşünceleri "Bilimsel" ve buna bağlı olarak "Ahlaki" olarak nitelendirildi. Aksini söylemeden "Bilimsel" (Psikoloji) tespitlerde bulunduk... Bu seferde "Uyanık" olduk... Aşağı tükürsem... Doğmatik cevaplar verseydim çok mu hoşunuza gidecekti? Takdir Edemeyişinizi anlıyorum ama Önyargılarınızı anlayamıyorum... Ayrıca "Art Niyetli" nitelemesi yok bir tek orda. 4tane tespit var, hangisi sizin açınızdan uygunsa, onu alın... Ayrıca şu var ki, konu dağılıyorsa, bir yerlere gidiyorsa benim zoraki bir çabamdan değil. Eksik yada hatalı gördüğüm noktalara değiniyorum, sizde ordan yola çıkarak eksik ve hatalı noktalarıma değiniyorsunuz. Başkalarıda bu şekilde müdahil olarak laf lafı açıyor. Bunun "Konuyu Çekmekle" falan bir alakası yok. Bakın arkadaşım Dinlere karşı olmanızı anlıyorum ancak Bilimsel olduğunuzu iddia ediyorsanız eğer Sosyolji, Tarih ve Psikoloji Bilimlerinde de "Bilimsel" olmalısınız. Tarih Biliminin en temel tespitidir: Dünyadaki hiç bir savaş ve mücadele "Din" yüzünden yapılmamıştır. En temel nedenleri "Ekonomik" ve "Sosyal" nedenlerdir. Bunu İbn-i Haldun bile beilrtir... Şöyle ki: Eski Helen ve Roma (paganizm olduğu dönemlerde) dönemlerinde halk "Helenlilik" ve "Romalılık" bağı ile bağlıydılar devlete ve savaşları meşru kılan, halkı yönlendiren "Vatandaşlık" bağı idi. Ancak zaman içinde bu yapı bozulmuş ve "Vatandaşlık" bağının yerini "Hıristiyanlık" yani din bağı almış ve "Din" kullanılmıştır. Daha sonra ise "Milliyetçilik" akımı doğmuş ve Dinin yerini almıştır. Yani Tarih bize diyor ki; "Din" ve "Milliyetçilik" fikirleri yönetimlerin mücadelelerde insanları savaşlarda yönlendirmek, desteklerini alabilmek için kullandıkları mefhumlardır. Ne Galileo "Hıristiyanlık" için yargılanmıştır, ne Mezhep Savaşları, Yüzyıl Savaşları, Haçlı savaşları Din için olmuştur, ne Osmanlının Cihat anlayışı İslam'dan gelmektedir, ne de Yavuz Selim ile Şah İsmail'in yüzlerce (Alevi-Sünni) Türk'ü katlettiren mücadeleleri "Din" uğruna olmuştur. Ve ne de İspanya Yahudileri Katliamları ve Hitlerin Yahudi Katliamı Din yüzünden olmuştur... Bugün yine ABD'nin yada Hıristiyan devletlerinin "Doğu" politikası "Din" amaçlıdır... Hıristiyanlık bu konuda sadece bir Maşa'dır ve aksi "Komplo Teorileri" sadece gerçeği perdeleyip, dikkati başka yere çekmek içindir. Bilim adamlarının "Din" adına yargılanmaları ise "Din Adı Kullanılarak" yapılmıştır. Amaç yönetimin elinde bulunan "Din Bağı"nın sorgulanmasını önlemektir. Gerek Emeviler döneminde olsun, gerek Hıristiyan dünyası için olsun bir çok örneğini verdik. Bu konuda da Bilimsel olabilmenizi tavsiye ederim. Dinler, Milliyetçilik, Vatandaşlık Bağları sadece "Kullanılmışlardır". Napoleon ne kadar Fransız Milliyetçisiydi sizce? Yada Haçlı savaşları adını aldığı Haç'ı ne kadar temsil ediyordu? Bilim uğruna "Din" adına yargılamaların asıl amaçları ve niyetleri çok çok farklıdır. Bu benim değil, Tarih Bilim'inin bir tespitidir. Gerçi yine bu seferde "Uyanık" olarak nitelendirileceğim, çünkü Bilim'in ağızından konuştum. Oysa bir inançlı olarak Din Adına Katliamların Meşru olduğunu savunmam gerekirdi öyle değil mi? O zaman dürüst olacaktım... İlk yargınız hakkında yorum yapmıyorum, zira çok göreceli bir tespittir bu. Yani bu inanç olgusunun "Doğa karşısındaki yetersizlikten" mi kaynaklandığı, yoksa kişisel olarak Bireylerin içsel duygu ve hisleri mi olduğu hala tespit edilebilmiş değildir. Kişisel olarak İçten de gelmektedir bu. Ancak siz yine Materyalizm'e yakışan "Kalıbınızı" sunmuşsunuz ve tek nedenini "Doğa Karşısındaki Çaresizlik" olarak nitelemişsiniz... Şaşırmadım... Din elbette ki Bilisel değildir. Bilimsel olduğunu hiç bir zaman nitelemedim zaten. Bilim'in hedefi de değildir, Alternatifi de değildir. Bilim olmazsa Din, Din olmazsa Bilim olacak diye bir koşul yoktur. Birbirlerini Nitelemezler... Din asla ve asla Bilimsellik içermez... Kimse bunu savunamaz... Bilim'in tek amacı "Felsefelerden" soyutlanmaktır. Dili, kendi verileridir. Bilim'i anlatan ve niteleyen şey kendi bulgularıdır. Asla bir Felsefeye hizmet etmeyi yada bir felsefeyi kullanmayı amaçlamaz. Matematik ile ilişkisi açısında bunu açıkladık kaç kere. Sizin düşüncenizi tek niteleyen şey "Materyalist Felsefe"nin "Kalıpları"dır. Sadece kendisini Bilim'in Meşru Dili olarak olarak görür, ancak Bilim bunu umursamaz bile. Tarihsel olarak Felsefe Tarihi ve Bilim Tarihi açısından Bilim'i Materyalizm'in doğurduğu yadsınamaz ancak artık yolları ayrılmıştır. Panteizm, Paganizm (aynştayn), Panenteizm, Deizm, Agnostisizm gibi Bilimsel Felsefelerde Tanrı'yı ve Bilim'i nitelerler. "Bilimin Dili Materyalizm"dir sanrısı Materyalizm'in kuruntusudur. Bunları da açıklamıştık. Bilim ile Metafiziğin (Din değil) ayrımından söz edebiliriz ancak, çünkü dinler Bilimsellikle ilgili bir yargıda bulunmazlar, Metafizik Felsefe bir yargıda bulunur ancak... Bilim ile Metafizik ayrımının en temel nedeni de, Bil'in ulaşmak istediği "Kontrol" sürecidir. Metafizik ise hertürlü "Kontrolün" sadece bi Tanrı elinde olduğunu sanır ve Bilim'e karşı çıkar. Ayrımlarının temel nedeni budur. Bilimlerin sınıflandırılması, Metafizik Felsefenin Yapısı, bilim'in özelliği, Bilim Felsefesi hep bunu göstermektedir bize... Bir insan hem Materyalist (Materyalizm ile Bilimsel Dünya Görüşü aynı anlamda) hemde İnançlı elbette ki olamaz. Ancak bir insan hem inanabilir, hemde bilimsel kanıtları, verileri ,bulguları ve bilim'i kabul edebilir. Bilimsel olabilir. Bilimsel olmak, Dünyayı anlamlandırmada Bilim'i kullanmak İnançlı olmaya engel değildir. İnanç "Soyut" bir dünyayı niteler. Bilim ise "Somut" bir dünyayı. Bunları açıkladık hep, tekrara gerek yok... Önyargılardan ve Kalıplardan kurtulmak dileğiyle... Saygı Duyarım...
- 170 cevap
-
- DÜNYA GÖRÜŞÜ NEDİR
- DÜNYA GÖRÜŞÜ
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Arkadaşım, Özür Dilerim ama isim belirtmedim ben onu yazarken... Benim dinden imandan çıkmak gibi bir korkum yok Sayın Evrensel. Yalnız ben onu size ithafende yazmadım. Görülüyor ki bir çok kimse, inançlı olsun yada olmasın zaten İnançlara yada Felsefelere önyargı ile yaklaşıyor... Ben nasıl yaklaşmamaları gerektiğini örneklemek istedim. konuyu açan arkadaşı herhangi bir kimsenin yönlendirdiğini söylemedim. Sizin yönlendirdiğinizi de söylemedim. O kişiyi tanımıyorum, sizi de tanımıyorum, ilişkinizide bilmiyorum... Ben konu ile alakalı olduğunu düşündüğüm şeyleri yazdım. Eğer sizi hedef almak gibi bir niyetim olsaydı direkt olarak o konuyu buraya uzantılardım. Size de bir takıntım yok, olsaydı bu daha üçüncü yada dördüncü yazışmamız olmazdı, her iletinizin kuyruğunu yakalamaya çalışmam, peşinizden koşmam gerekirdi. Konu ile ilgili olduğunu düşüneek yazdım. Kırdıysam Özür Dilerim.
-
Can Baba çok sevdiğim bir şairdi yaa... Göçmesine çok üzülmüştüm. Ben bu kadar Kalender bir insan daha görmedim. Bir gün İzmirde, Kıbrıs Şehitleri Şehitleri caddesinde bir kaç elemanlar içmişler. Sonra yürürken Can Baba yere uzanmış. Tabi yanındakilerdende uzananlar olmuş. Birisi, Can Baba'dan çok ulvi bir cevap beklercesine "Ne oldu" diye sormuş, Can Baba'da "Ne olacak sarhoşum.... ..." diye basmış küfürü... DeliDolu bir adamdı işte öyle... Geldi geçti... İki şiiri çok güzeldir: "Mare Nostrum" ve "Götümser"...