-
İçerik Sayısı
4.554 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
21
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey
-
Ruh Halinizi Rock Şarkılarla Anlatın!
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: cultural idea başlık Rock - Hard Rock - Heavy Metal
Bak ben sana Guns'N Roses'ın "Sweet Child O'mine"ını tavsiye ediim... ilk dinlediğim günden bu yana hala kopamamışımdır ve bıkmamışımdır dinlemekten... -
müziğin türkü yabancısı var mıdır sizce?
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: heyt be başlık Rock - Hard Rock - Heavy Metal
Müzik Evrenseldir arkadaşlar... Mesela ben Aikawa Nanase'yi severim, Japondur kendisi... Ya da Guns'n Roses dinlerim... Ama bi de dinlediğini anlamak var ki bu açıdan müziğin "Türklüğü" ve "Yabanclığı" önem kazanıyor... Anlamak istemiyosan ve sadece müziği seni tatmin ediyosa Yabancı iyidir. Türk olarak ta çok iyi müzik yapanlar var... Ama mesela Şebnem Ferah'ı kimseye değişmem... Ben böyle güzel söz yazan insan görmedim... Bu kadar anlamlı yazan yok... Doyuruyo adamı... Bide Pentagram var... Ve benim hayatımın dönüm noktasıdır yani Pentagram, değişimimdir... "Bir" albümünü şiddetle tavsiye ederim... Bende Türkçe Rock, Yabancı Rocktan önce gelir... Tabi bide eski üstadları kimseye değişmem... Erkin Koray, Barış Manço, Cem Karaca... Bu adamlardır birazda Rock'ı Türkiye'ye sevdiren... Şimdi belki biraz geçmişte kalıyolar ama iyidir be abi, dinlettiriyorlar her zaman kendilerini... -
en iyi rock grubu
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: silent8601 başlık Rock - Hard Rock - Heavy Metal
Türk: Pentagram, Şebnem Ferah... Yabancı: Skid Row, Guns'n Roses... -
System Of A Down
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: seytani_ölüm başlık Rock - Hard Rock - Heavy Metal
Yemişim abi müziğini... Güzel müzel ama adamlar "Türkler ve Köpekler Giremez" diyo yav... Adam bizim "Rocker Apti"ye "Köpek" diyo, bizim "Rocker Apti"; "Sen yeter ki de, ben köpekte olurum" diyo... Yok kardeşim, Müzik falan tamam da, bi yere kadar ama... Bence biraz duyarlı olunmalı. Ben dinlemiyorum... DAha adam gibi gruplar var kardeşim, S.O.A.D'a mı kaldı Rock? Ha benim dinlememem onların umrunda mı? Değil tabi... İstenmediğin yerde yüzsüzlük edipte durmıcaksın... Adamlar kliplerinde resmen Atatürk'e "Katil" diyorlar... Bizim Apti bunu dinliyo, biliyo ve hala "Yok abi müzik bu müzik" diyo... Bizde biri böyle "Irkçı" bir müzik yapsa ve klip çekse "Rock" adına ve de en güzel müziği yapsa, buradaki "en baba Rockçı" bile karşı çıkar. Niye? Çünkü bizden ya, o yüzden... Eziğiz ya biz, o yüzden... "Duyarlı" olunur hemen, denir ki "Rock'ı Irkçılığa Alet Etmeyin..."... Ama başkası bize karşı yapınca "Kaliteli Müzik" oluyor... Komik ötesi... Mantık dışı... Ezikliğin daniskası... "İnsan Olarak ta Kaliteli Olmak" lazım bence... Bazı şeyler Müzikten önce geliyo... O adamlar "Ermeni Irkçılığını" müzikten önce tutuyorlar ve "Türkleri Aşağılamayı" müzikten önce tutuyorlar ve bunu açık açık yapıyorlar ve bizim "Rockçı!!! Duyarlı Gençlik" hala "Yok abi müzik yapıyo adamlar" diyebiliyor... İlginç... Bu aynen şey oluyor, size küfreden birine "Yok abi adam sevgi gösterisinde bulunuyor, savaşma seviş demek istiyor" demek gibi bir şey oluyor... Dinlemem System of a Down'u ve sevmem... ve "Türk" olduğunu iddia edip dinleyeni de anlayamam, Türk'te diyemem, Atatürkçü de diyemem... Selametle... -
HAYATINIZ SEÇTİĞİNİZ KADINDIR!
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: diloş başlık Kadın Erkek İlişkileri
"Dünyayı Erkekler, Erkekleri Kadınlar Yönetir" demişler... Bu ne kadar doğru bilmiyorum ancak, Kadınların değerini en çok Atalarımız biliyor sanırım... Toprağa "Ana" demişler, Baba ise en fazla "Devlet" olabilmiş... Dile "Ana" demişler, Baba en fazla "Ata" olabilmiş... Ağlamanın nidası "Ana" olmuş, Baba sadece "Agulama"da kalmış... Yuvayı "Dişi Kuş"a layık görmüşler, Baba Gurbet olmuş... Gerçi Gurbette de özlenen yine Ana olmuş... Atasözlerinin çoğunluğu "Ana"ya yazılmış, Ana "Yar" olmuş... Ailenize hasret kaldığınızda en çok Ana'nızı özlersiniz. Önce Baba'nın eli öpülür ama en çok Ana'ya sarılınır... Sanırım 9ay bir karında taşınılmak değerli ki "Karındaş" olmuş aynı Anne'den doğanlar... Bence Dünya "Ana"lar eksenin yani "Dişilik" ekseninde dönüyor. Üremeden dünya var olmuyor çünkü... Baba'da üretkenliğe katkı sağlasa da, nedeni hep "Ana" olarak görülmüş... Toprağa "Ana" demişler... Tanrısını bile yapmışlar Eski Helenler... Kadın bence Ana'dır... -
Sevgili Sardunyam, "Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı" olupta, kendisini bu Millete ait görmeyenler açısından haklı olabilirsiniz, buna bir şey demiyorum... Ancak bu devletin Vatandaşlığını ve buna bağlı olarak Türklüğü KABUL ETMİŞ olan hiç kimseye; kanına bakarak, doğumuna bakarak, menşeisine bakarak "Türk Olamazlar/Değildirler" diyemeyiz, diyemezsiniz, diyelemezler... Forumda "Soyu" Türk Irkına tabi olmayıpta "Türklüğü" sizden ve benden daha çok benimsemiş insanlar var, farketmiyor musunuz? Saygılarımla...
- 383 cevap
-
- Hrant DİNK öldürüldü
- Hrant Dink
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Sevgili Sardunyam, isterseniz Ecdadımızın Kurduğu Türk Devletlerine hiç girmeyelim. Çünkü çoğunluğundaki Devlet anlayışı pek farklı değildir. İskitler (sakalar) halkın büyük çoğunluğu Soğdlu (farsi) idi lakin Türk Devleti idi... Osmanlı için türk Devleti demek bile zor aslında... Selçuluların hakimiyetindeki halklar Ermeniler, Rumlar, Farslar, Kürtler vs... idi... Ama Türk devleti idi, hemde Gerçek Oğuz Türklerine "Düşman" olduğu halde... Ve Oğuzlarca yıkılmıştır. Mısır Memlük Devletinin halkının çoğu yine Mısırlı idi, sadece yöneticiler Türk kökenli idi ancak o da yine o halktan evlilikleri olmuştu bildiğim kadarıyla... Yani "Ecdadımız" derken birazda neyin kastedildiğini bilmek gerekir. Atatürk'ün, Yunanlıları denize dökerken şöyle söylediğini rüvayet edilir: "Truva'nın öcünü aldık!". Yani kendisi de benim söylediğimden farklı bir "Türklük" tanımı yapmıyor, ki istediğiniz sözünü getirip koyun önümüze bu kesindir... Bakın, şunu ifade etmek istiyorum, Sevgili Cyrano'nun belirttiği gibi, Türkiye'de hiç bir kimse Saf Kan Türk olarak kalamamıştır. Kalanların sayısı azdır. Benim bile sadece Babaannem Laz... Ama sonuçta Kız alıp vermeler olmuş 1000yıldır... Karışılmış... Bir çok Alevi Oğuz Boyu Kürtleşmiştir ve Türk olduklarını bilmezler bile... Bir çok Rum ise Türkleşmiştir. Diğer eski halkları katmıyorum bile, zaten Türk olmuşlar... Kastamonulu arkadaşım vardı, dalga geçerdik "Sen Gaşka'sın" diye... Gaşkalar, binlerce yıl önce o bölgede yaşamış bir halk... Ve adam hiç bir haliyle o gerçek Türklere benzemiyordu gerçektende... Ama Türk'tü... Tüm halk öyle... ayıramazsınız kesinlikle... Ecdadımız da bundan farklı değildir... Türk devletlerini inceleyin, sadece Türklerden meydana gelmemişlerdir. Yönetim tabakası Türktür hep... Atatürk Anadolu Türklüğünü taa Etilere dayandırır, unutmayın... EtiBank, SümerBank adlarını bu yüzden verdirmiştir... Ayrıca dikkatinizi çekmek isterim; Türklüğü "Kan Bağına" indirgemeniz "Anayasaya Aykırı Bir Fiildir"... Anayasa Türklüğün "Vatandaşlık Bağı" olduğunu söyler çünkü... Özür Dileyerek size şunu ifade etmek istiyorum ki; Hırant Dink nasıl ki 301'e aykırı davranmakla suçlandıysa, sizde 66'ya aykırı davranmakla suçlanabilirsiniz... Forumdaşınız olarak sizin bunun farkına varmanızı isterim... Saygılarımla Sevgili Sardumyam...
- 383 cevap
-
- Hrant DİNK öldürüldü
- Hrant Dink
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
YARATANI ISPATLAYAN TESPİTLER..
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: kralx başlık Dini Konular - Din - Dinler
Bakın, Evrimle ilgilenirim ancak doğrusunu söylemek gerekirse bu teoriyi ilk defa duydum... Ve pek bir ihtimal veremedim; İki Canlının birleşrek bir yapı oluşturmasına. Ha ama ikinci bir olasılık sunmuşsunuz ve demişsiniz ki: "Tek bir yapı bölünürken" olmuş olabilir demek istemişsiniz sanırım, bunun üzerinden gidilirse daha doğru olur gibime geliyor... Lakin yine de doyurucu bir cevap değil... Diğer bir açıdan, ben beynin gelişimi ile ilgili olarak ise şöyle bir teori ile karşılaşmıştım ve genel gören kabul de budur ve içinde "iki canlı yapının birleşmesi" gibi bir bilgi yok. İlk canlıların "Tek hücreli" olduğunu biliyorsunuz. Buradan hareketle deniliyor ki (hatırladığım kadarıyla): tek hücreli canlı zamanla bölünerek/çoğalarak bir yapı oluşturmuş ancak oluştururkende bir taraflara doğru ilerleme yani yön bulma özelliğine ihtiyaç duymuş. Ve bu suretle yapının hassas kısımları (sinirler) evrimleşen yapının bir noktasında yoğunluk arzetmeye başlamış. Evrim ilerledikçe bu yoğunluk "hükmetme"ye dönüşmüş, yani bedeni kontrol eden bir organ haline gelmiş... Böylelikle Beyin oluşmu. Biliyorsunuz ki Beyin iki lop'tan oluşur ve bir lop, bedende ait olduğu tarafı değilde diğer tarafı kontrol eder. Mesela Deniz Anaları hala bu yapıya ulaşamamıştır milyonlarca yıldır... Göz ve Kulakları yoktur. Beyinleri de yok tabii ki bildiğim kadarıyla... Yani Beyin oluşumunda Gözlerin niçin çift olduğu yada kulakların niye daha fazla olmadığı konusunda doyurucu bir açıklama edinemedim ben. Çünkü yeni oluşan bir beyin henüz göremediği bir dünyayı nasıl algılaması gerektiğini (iki boyutlu mu, üç boyutlu mu) bilemez. Beyin açısından "İki Canlı Yapının Birleşmesi"ne koşut olarak şunu sormak isterim: Biliyorsunuz ki İnsan beyni iki loptan oluşuyor. Sol Lop, bedenin sağına (sağ kuılak, sağ göz, sağ el vs...) hükmediyor; Sağ Lop, bedenin soluna hükmediyor... Yani eğer bir birleşme olduysa Sağ tarafın işlevlerini gören "Lop" nasıl olduda "Sol" tarafa geçti? Ya da niye geçti? Saygılarımla... -
Bakın, aramızda Hukukçu bir arkadaş var ve bu konuda yapılabilecek en net açıklamayı yapmış, devamını iletinin aslından okuyabilirsiniz: Bundan başka Biko adlı arkadaşta o yazıyı vermiş, eğer Sayın Burble'nin yazısı yetersiz gelirse oradan kendiniz bir yargı çıkarabilirsiniz, iletinin devamını aslından okuyabilirsiniz: Bakın, Hukukçu arkadaşımız Sayın Burble varken belki benim tanımım eksik kalacak ancak "Hukuk" dediğimiz sistem "Kurum Olarak Bilim Yapan" bir yapıdır. Yani verdiği kararlar "Bilimsel Temellere" dayanır. Başka bir gerçeklik aranamaz bu açıdan... Hukuk gerekli kararı vermiştir... Irkçılık hakkındaki tanımınızı merak ediyorum doğrusu Sayın MINEU ve Sayın Gece Yağmuru... Demişsiniz Sayın Gece Yağmuru... Sonrada şu tanımı yapmışsınız: Ama Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Mustafa Kemal Atatürk hiçte öyle söylemiyor... M. Kemal Atatürk'ün Türk tanımı: "Türkiye Cumhuriyeti Devletini Kuran Türkiye Halkına Türk Denir." M. Kemal Atatürk'ün Millet tanımı: "Geçmişte birlikte yaşamış olan, bugün birlikte yaşayan ve gelecektede birlikte yaşama azminde olan topluluğa Millet denir." Bakalım Anayasamız ne diyor?: Mavi yazılı satır sizi yanıltmasın. İlk satırdaki "Vatandaşlık bağı ile Türk olan Ana-Baba"dan doğan çocuğu "Türk" olarak adlandırmaktadır... Dolayısıyla sizin "Milliyetçilik" tanımınızın ; Türk Milletinin İradesinin Şekillendiği Anayasamız'da yeri ve tanımı yoktur. Anayasamızın "Türk" tanımı gayet açıktır... Sizin tanımınız ise "Irkçılık"tır... Bunu ben değil, Anayasa söylüyor... Türk Milleti söylüyor... Musatafa Kemal Atatürk söylüyor... E bu yüzden tabii ki bende söylüyorum... Yalnız dikkatinizi çekerim, biz burada "Türk" kavramını ele alırken "Irk-Menşei" açısında ele almıyoruz... Elbette ki kimse hangi ırktan geleceğini seçemez, tıpkı anne ve babanızı seçemediği gibi... Ancak bizim Türk tanımımız ve buna bağlı olaak oluşturduğumuz "Milliyetçilik" anlayışı ile sizin "Türk" tanımınız farklılık gösteriyor... Kısaca Sayın Gece Yağmuru, Alıntıladığım iletinizde renklendirdiğim tanımınızdaki hatanız apaçık ortadadır... Yani bir kimsenin "Türk" olabilmesi için "Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı" olması, bu milletle birlikte yaşama azmine gönülden bağlı olması yeterlidir... Milli irade bu kararı vermiştir... Tek başına size danışmamıştır... Saygılarımla...
- 383 cevap
-
- Hrant DİNK öldürüldü
- Hrant Dink
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Daha önce düşündünüz mü bilmiyorum ama ben son anda duyulan bir kelime yada cümlenin yada görülen en son yüzün bile çok önemli olduğuna olabileceğine inanıyorum... Aslında "Aşk-Sevgi-Güzellik" bölümü ile ilgili mi pek bilmiyorum ama "Son Söz" olarak "Sevgi Sözcüğü" Duymak/Söylemek isteyenlerin çoğunlukta olabileceği için buraya yazdım bu konuyu... Evet, Siz Ölmeden önce, son nefesinizi verirken: -Ne duymak isterdiniz? -Ne söylemek isterdiniz? -Ne görmek isterdiniz?
-
Can Baba'nın en sevdiğim şiiridir bu yaa... Paylaşımınız için çok sağolun... Birde "Mare Nostrum"u vardır kendisinin, Deniz Gezmiş için yazmış... Bayılırım; MARE NOSTRUM En uzun koşuysa elbet Türkiyede de Devrim, O, onun en güzel yüz metresini koştu En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak... En hızlısıydı hepimizin, En önce göğüsledi ipi... Acıyorsam sana anam avradım olsun, Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun! Hayranıyımdır kendisinin... Saygılarımla...
-
YARATANI ISPATLAYAN TESPİTLER..
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: kralx başlık Dini Konular - Din - Dinler
Bakın, elbette ki "Denge"dir... Varoluş yada Yaratılış budur. Yani ister inançlı ister inançsız herkesin kabul edeceği bir gerçektir bu. Hiç bir canlı bulunduğu ortama uyum yapmadan yaşayamaz. İnsan hariç tüm canlılar büyük oranda bulundukları ortama uyarlar. İnsan biraz farklı olarak büyük oranda ortama uyarken aynı zamanda ortamı da kendisine uydurur. Uyum'un temelinde ise "Dengelenme" amacı vardır. Sizin yaşamınızdaki temel süreçtir bu. Zeka'nın tanımı da budur zaten. Siz ister Tasarım deyin, ister başka birşey bu kaçınılmaz bir gerçektir. Tarzanı düşünün ve ormandan kente çıkarılmış olsun. "Dengesi" bozulacaktır ve ya ormana geri kaçacaktır yada o ortama alışmaya, dengelenmeye çalışacaktır. İşte Organizma da böyle... Organizma girdiği ortama yada yaşantılarına bir "Denge" kazandırır. Etki-Tepki açısından yani... Ama bu sürecin "Türler Arası Farklılaşmaya" yol açacak bir Evrim olacağına hiç inanmıyorum... İşte benim bu noktada düşündüğüm şey bu Organizmadaki "Dengelenme" ihtiyacının kaynağı ne? Yani o mıknatıslara o çekme ve itme gücünü kazandıran ne? (tabi burada Mıknatıs olarak ele almayın). Canlı madde o yapıyı ve özelliği kendisi mi kazanıyor yoksa başkası mı kazandırıyor... Kendi kendine kazanabildiğine dair bir iddia yada teoriye rastlamadım ben,(kişisel olarak)... Yani Tasarım falan ben bu konuya takılmıyorum. Sonuçta var olan şeyler... Hepsine bir kulp bulabilirsiniz... Tasarlayıcı da dersiniz, Evrimde dersiniz... Her şekilde bunu açıklama çabasına girebilirsiniz. Ben birinin diğerini yalanlayabileceğini sanmıyorum. Zaten örneği ortada... Ama şu var ki, her uzuv sonuçta çok güzel bir şekilde bir işe yarıyor. Tamam Kaşın olmaması sorun değil belki ama varlığının gereksiz olmadığı ortada bence... Kel diye ölen bir insan görmedim şimdiye kadar, tabi aklı yerindeyse... Ama saçların işe yaradığı kesindir. Yada Tırnağı olmadığı için varlığı sona eren insanda yok ama tırnakların varlığı çok işe yaramaktadır. Varlıkları gereksiz değildir yani... Ben bu açıdan bakıyorum. Ama şu "Niye tek göz değilde çift göz?" sorusunu ilk defa bu forumda duydum doğrusu... Yani efsanelerde var ya Tek Gözlü İnsanlar... Ama şu da var Çift göz "Üç Boyutlu" bir görüntü sağlıyor ve tek gözünüzü kapattığınızda iğneden ipliği geçiremiyorsunuz... Ama ilk evrimleşen canlıların da dünyayı "Üç Boyutlu Görme" gibi bir ihtiyaçlarının/kaygılarının olduğunu hiç sanmıyorum. Çünkü evrim basamağında daha yeni gelişen bir organın ne amaçla geliştiği ve hangi amaca yöneldiği belli ise de sonuçta temel özelliklerin yanında hangi ayrıntılara sahip olacağı belli olamaz... Bunu şu açıdan söylüyorum. Diyelim ki El/Ayak uzuvu gelişmeye başladı... Ama parmaklarda tırnakların çıkması niye? Niye oluştu yani tırnaklar? Yani Elin/Ayağın evrilme amacı bir şeyleri tutmak yada üstünde durmak ama bir ayrıntı olarak tırnakta gelişmiş. Yada göz gelişmeye başladı "Temel Amacı" Görmektir... Ve bu amaçla evrilir değil mi? Ama tek gözlü olsa da görürdü ki... Yani oluşumunda daha hiç bir şey göremezken organizma niye "Çift Göze" doğru evrildi ki? "Üç Boyutlu Görme" yada "Görecek Olma" ihtiyacını nereden hissetti? Tek Göze doğru evrilmesi daha mantıklı bir de... Çünkü Işık tek bir yönden vuruyo di mi surata yada evrilecek olan organa... Ses için öyle diyemem... Ses her yerden geliyo... Ama niye o zaman iki kulakla yetindik? Üç kulak daha ideal olmaz mıydı? Yani Evrim var yada yok buna inanıp inanmamak insanların tercihi ama, bu "Dengelenme" sürecinin "Kaynağında" belirleyici bir yasa var bence... Kimileri buna "Doğanın Kendisi" diyor... Kimileri "O Doğaya Hükmeden Bir Yaratıcı" diyor... Ben ise "Herşeyin Özünde Var Olan Tanrı" diyorum... Saygılarımla... -
YARATANI ISPATLAYAN TESPİTLER..
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: kralx başlık Dini Konular - Din - Dinler
"Madde"nin "Akıllı" olduğunu düşünmüyorum.. "Akıl" farklı bir işleyiştir. Bunu "Madde Düşünebilir mi?" adlı konuda da yazmıştım. Söylediğiniz şey "Dengelenme"dir. Organizma Dış Dünya ile kendisini dengeler, ki bu da "Uyum"u sağlamadır. Ve bunu "Akıl" ile yapmaz... Sahip olduğu özelliklerin gerektirdiği oranda yapar. Mesela o Konuda "Mıknatıs, Demir Tozu, Kağıt" örneğim vardı. Tozları kağıdın üzerine koyun, alttan mıknatısı yaklaştırdıkçaa şekillenirler; dalga dalga... Güzel bir yapı meydana getirirler. Bu onları birbirinden ayrı özelliklerinin birlikte işleyişleri ile bir bütün oluşturmaları ile olur. Yani o şekil çok güzeldir anvak düşünerek olmamıştır. "Yapıları Gereği" olmuştur. Kan'ın Taşıdığı yada Taşıyabileceği "Protein" miktarı "Aklı" olmasında değil, yapısından kaynaklanır. Yada sizin mesela aç kaldığınızda vücudunuz depolamış olduğu yağları tüketmeniz... Saçlarınızın uzaması, Tırnaklarınızı kesmediğinzde kalınlaşması... Gözlerinizin her daim ıslak kalması... Bunlar hep o uzuvların yada hücrelerin "Akıl" etmesi ile olmuyor... "Yapıları Öyle Gerektirdiği" için oluyor... Mesela Hücre Duvarı denen bi şey var... Herşeyi almıyor içine. Bunu "Akıl" ettiği için yapmıyor. Özelliği o çünkü... Yapısı bunu gerektirdiği için almıyor içine. Tıpkı iki mıknatısın birbirini çekmesi gibi. Mıknatıslar "Akıl" ederek birbirini çekip itmezler... Yapıları gereği yaparlar bunu. Kısaca "Hücreler Düşünemez" diyorum ben kendimce... Saygılarımla... -
YARATANI ISPATLAYAN TESPİTLER..
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: kralx başlık Dini Konular - Din - Dinler
Hımm... Anladım... O iletinizi okumamıştım. -
Allahın varlığına deliller?
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: ahmetfuat başlık Dini Konular - Din - Dinler
Sen'i "Sen" yapan, yine "Sen"sin... -
YARATANI ISPATLAYAN TESPİTLER..
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: kralx başlık Dini Konular - Din - Dinler
Doğa yada Tanrı... İnsan vücudu sanki kendi kendisinin yedek parçasını üretiyor... Arkadaşım "Kulak" zarından ameliyat oldu, yeni zarı yine kulağın yan taraflarından doku alarak falan yaptılar. Mide Kanseri'nin ise en bilinen tedavisi "Mideyi Almaktır". Bide alınıp yerine 12 parmak bağırsağı konuluyor. Ve bu zamanla Midenin işlevlerinin büyük çoğunluğunu yapabilir hale geliyor, yani insan yaşayabiliyor. Bağırsaklarda da kısaltma yapılabiliyor ama yerine yenisi yapılabiliyor mu henüz bir bilgim yok. Bağırsak Kanserinde kanserli bölge atılıyor. Karaciğerin küçük bir parçası çok sağılıklı ise eğer, bildiğim kadarıyla insan yaşamına devam edebiliyor. Ve dikkat ettim, nedense "Organ Üretme" deneyleri hep öncelikle "Karaciğer" üzerinde yapılıyor. Ne özelliği var bilemem. Cinsel Organ kol veya ayak derisinden alınan parçalarla yeniden yapılabiliyor. Dokularınız uyduğu sürece başka birisinin eli size takılabilir. Böyle bir örnek vardı bi haberde okumuştum. Beyin nakli imkansız ancak geçenlerde bir haberde okumuştum (1ay oldu sanırım), boyunu büyük oranda kopan bir çocuğun kafası yerine dikilmiş ve çocuk yaşıyor. Sanırım 11 örnekten biriymiş. 9u ölmüş, 2si felçliymiş, bu çocuk bedensel faaliyetlerini yapabiliyormuş... Bu konuda Bilim çok şeylere gebe gibime geliyor. Benim en fantastik hayalim ise "İnsan Zihninin" dijital ortama aktarılması... "Bahçıvan" adlı bir film vardı bu konuda... Bence canlı bedenin en büyük ve üzerinde durulması gereken özelliği "Elektrik Sinyalleri" ile çalışıyor olması. Elektrik sinyallerini beyin anlamlandırarak bedene yönlendiriyor. Kendi elektriğini üreten bir makine gibi. İşlervlerini yapıyor, aynı işlevle yaşamını devam ettiriyor. Benim merak ettiğim bir diğer şeyde: Biliyoruz ki Yaşam'ın iki amacı var; 1- Var kalmak. 2- Üremek. Deniz Yassı Solucanları hariç her yaratık iki cins. Yassı solucanda kendi kendisini dölleyemiyor zaten. Mücadeleyi kim kazanırsa o erkeklik görevini üstleniyor. Evrimin "üremeye" dair dayandığı en temel nokta "Bölünme". Şimdi bizim temel tapımız olan Özdecikler/Hücreler "Eşleşmeden" çok daha kolay ve pratik bir yolla yani "Bölünerek" "Ürerken/Çoğalırken", Evrim sonucunda niye canlılar daha zor olan bir yolla üremeye doğru evrilmişler? Bence "Eşli Üreme", "Bölünerek Üreme"den çok daha zor... Bide niye daha uzun bir yaşa sahip değil her canlı. Kelebeklerin ömrü yüzlerce, milyonlarca yıl hep aynı uzunlukta. Yani Milyonlarca yıl ömürlerinin uzamaması "Varlığın" amacına ters. Kendi varlıklarını uzatacak şekilde uzatmalılardı... Evrim konusunda ise merak ettiğim en temel şeyde şu: 1-Deniz Kaplumbağaları ve Kara Kaplumbağaları (biri yüzgeçli, diğeri ayaklı) 2-Penguenler (Uçamayan tek kuş) ve Diğer Kuşlar (biri yüzgeçli, diğeri kanatlı) 3-Yılanlar ve Deniz Yılanları 4-Yarasalar (uçan tek memeli) ve Diğer Kuşlar... Niye? Mesela Deniz Kaplumbağalarının "Evrimi, Denizden Karaya Doğru" ise, niye sadece yüzgeçleri değişti de ayak oldu? Diğer uzuvları niye aynı? vs... vs... vs... Yani "Canlı Beden" dediğimiz "Form" hala bilemediğimiz bir çok sırrı barındırıyor. Kendi bedenimiz hakkında çok az bilgiye sahibiz yada hala herşeyi bilmiyoruz. Görebilirsek Öz'ü görebiliyoruz, ki o da son derece münferid... Konu ile pek alakası olmadı ama bence Kaş'tan Kıl'dan Tüy'den Yün'den falan daha önemli bunlar gibime geliyor... Konu ile ilgili olarak ise şunu sormak istiyorum: Ben düşündüm ama "Kipriksiz" bir hayvan bulamadım... Ya aklıma gelmedi yada Kipriksiz bir hayvan yok... Eğer yoksa, Kiprik bu kadar lazım değilse, niye tüm canlılarda var? Kaş her canlıda yok sanıyorum. Ama Kiprik var. Tabi böceklerde, solucanlarda falan yok, onları kastetmiyorum... Göz Kapağı olan canlıları kast ediyorum... Saygılarımla... -
YARATANI ISPATLAYAN TESPİTLER..
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: kralx başlık Dini Konular - Din - Dinler
Hatırlatma: Arkadaşlar ganırım "Kirpik" ile "Kaş" arasında bir fark var... Kirpikler: Göz kapaklarından bulunur. Kaşlar: Alın'da, Gözlerin üstlerinde bulunur. Kum fırtınasında falan kenetlendiği yada onlara gerek olmadığı söylenen uzuvlar kirpiklerdir diye düşünüyorum. -
YARATANI ISPATLAYAN TESPİTLER..
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: kralx başlık Dini Konular - Din - Dinler
Amacım, konuyu biraz daha ciddi bi konuda yoğunlaştırmaktı sadece... Kaşlarla ilgili olaraksa ben "Uyum"a bağlıyorum bu "Kıl" konusunu... Başka da bi açıklaması yok gibi görünüyor zaten. Gereksiz tüyler konusunda da haklısınız. -
YARATANI ISPATLAYAN TESPİTLER..
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: kralx başlık Dini Konular - Din - Dinler
Kıl tüy yün... Terle yada bilmem ne ile ne kadar alakalı tabi bu tartışılır ancak mesela kaştan ziyade Orta Asya bozkırında yaşayan Türkler "Köse" idiler yani sakalsızdılar. Kıllar sadece bıyık üstünce çok az ve ince çıkmakta ve çenede de az bir yoğğunlukta çıkmaktadır... Yanaklar kılsız ve tüysüzdür. Aynı şekilde Kızıl Derililerde hiç yoktur mesela... Bugün bile Anadoludaki Türkmenlerde (kendi ailmenden biliyorum) köselik mevcuttur. Zaman ilerledikçe diğer toplumlarla olan karışmadan dolayı sakallanmışlardır. Yani "yüzlerce yıl önce insanlar daha kıllıydı" gibi bir tanımı pek kabul edemiyorum. Ayrıca "Soğuk Bölgelerde" ter olmadığı için kaş'a ihtiyaç duyulmadığı gibi bir tanıma da katılmıyorum. Çünkü "Bozkır" yazları çok sıcak karasal iklime sahip olduğu halde Türklerin sakalları yoktur. Yada çok az vardır. Hatta bir kazıda eğer hafif bıyıklı ve çenede çok az kılları ile tasvir edilen bir heykelcik bulunduğunda bu büyük ihtimalle "Asyatik" yani Türk kökenli bir heykelciktir... Van'da bu tür heykeller bulundu mesela, 3000yıl öncesine ait... Ama tabii ki "Kıl" hayati bir önem taşımamaktadır... Ancak; madem ki "Gereksiz" niçin Evrim sürecinde yok olmamış? diye de soruyor insan. Malum, canlılar "İşe Yarayan" uzuvları idame ettiriyor. İşe yaramıyorsa niye hala varlar hemde insanlık var olduğundan beri? Yada ne bileyim Tırnaklar niye hala var? Benim ilk edindiğim izlenim "Parmak uçlarına destek sağlıyorlar" şeklinde oluyor. Ama Tırnaksız yada Kılsız insanlar da pek ala rahat yaşayabiliyor... Bu da var... Yine de insanlığın "Kılsızlığa" doğru gittiği söylenemez. Çünkü hava şartlarının "Sıcağa" doğru gittiği düşünülürse, Hürriyet gazetesindeki bir habere göre bir kaç çağ sonra insanların bedensel formları "Kanguru"ya benzeyebilecekmiş. Kıllı olacakmış güya... Bence Kıl Tüy Yün'den başka tartışılacak daha önemli şeyler var... Canlıların bir çok vücutsal değişimleri "Uyum" ile ilgilidir denilebilir ancak bunun "Türler Arası" bir değişime yada "Tür Değişimine" neden olacağını sanmıyorum. Mesela "Siyahi"lerin renklerinin siyah olmasının nedeni "Uyum"a bağlanabilir belki... Ancak o zamanda sorulması gerekir; Ne yani Beyaz insan doğurma ihtimalleri var mı? Evrim'e göre (bildiğim kadarıyla) "Beyaz İnsan"ın evrimi "Siyah İnsan"dan sonra olmuştur. Öyleyse "Siyah" gen, "Beyaz" geni taşıyamaz. Peki "Beyaz" gen "Siyah" gen'i taşıyabilir mi? Beyaz bir insanın "Siyah" doğurma ihtimali var mı? Sayın Tarafsız bunun için "Yok" demiş... İnsanlar "Maymunlarla" ortak bir atadan geliyor diye düşünülüyor. Ve bugün artık "Ters Evrim" tartışılıyor. Mesela bir Yunus Balığı bulundu ve yüzgeçleri sanki ayak gibi. Ya da insanlara dair örneklerde var; Kuyruk sokumu uzun olan "Kuyruklu İnsan"lar yada vücudunun "Her Yerinde" Kıllarla doğan insanlar... Veya Büyük Kulaklılık... Yada Türkiye de vardı bir ailenin çocukları hep Goril gibi elleri ve ayakları üzerinde yürüyordu. Sonra da yüzü sanki maymuna benzeyen bir çocuk doğru hatta ama öldü, yaşayamadı... Bir sürü örneği var. Yani insanlarda "Beyaz" bir çiftin "Siyahi" bir çocuk doğurma ihtimalleri vardır belki de... Ne de olsa genlerinde mevcut. Ha şimdiye kadar doğmamış olması "Doğmayacak olması" anlamına gelmez belki de... Nasıl ki "Cansız" bir ortamdan "Canlı" bir ortama geçiş "Rastlantısal" olarak milyonlarca yıl aldıysa, böyle bir şey de uzun bir zaman diliminde olabilir belki, bilemiyorum araştırmak lazım. Bide benim dikkatimi çeken en güzel örnek şudur: İnsanlarla Maymunlar arasındaki %3'lük fark Aynştaynları falan yaratabiliyor. Bu bir yana, İnsanlar "Bir eylemi zevk için yapma" yetisine sahip. Mesela "Cinsel İlişki" insanlarda "Zevk" için yapılır. Ama hayvanlarda sadece ve sadece "Yunus Balığı" zevk için "Cinsel İlişki" kurar. Yani insana en yakın olduğu düşünülen "Maymunlar" değil. Ancak buna rağmen "Maymunlar"ın çok çok "Sınırlı"da olsa "Kültür Ürettikleri" tespit edilmiştir. Çindeki bir maymun, bir çomağı "Balık Avlamada" kullanmayı "Kendiliğinden" öğrenmiş ve bunu kullanmayı tüm kabilede öğrenmiştir. Yani bunu bie Kültür haline getirmişlerdir. Ancak yine de insanlara benzetilemeyecek bir şekildedir. Yani insanlar bu aleti geliştirebilir, yenisini yapabilir. Ancak Maymun o balığı avladığında o çomağı atar ve unutur. Ve yine insanlarda "İçgüdü" denen bir şey yoktur ama hayvanların hepsi içgüdüleriyle hareket ederler. Maymunlar insanlara %97 oranında benzese de İnsanlar gibi davranışlar sergileyemezler, davranışları içgüdüseldir. Mesela bir anne ve yavru goril tabanı yavaş yavaş ısıtılan bir odaya konuyor ve anne goril ayakları dayanılamaz derecede yanmaya başlayınca yavrusunun üstüne oturuyor. Bir insanın ne yapacağını kestiremezsiniz. Yani bence kıldan tüyden yünden daha önemli şeyler var tartışılacak... Saygılarımla... -
Allahın varlığına deliller?
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: ahmetfuat başlık Dini Konular - Din - Dinler
Bakın, "Hadisler" Hz. Muhammed'in "Söylemleri Değil" diyen sizdiniz. Şimdi işinize mi geliyor "Sahih" olduklarını kabullenmek? Neyse, kendi çelişkinizi kişiselleştirmek istemiyorum... Ben sizi hiç bir konuda otorite mercii kabul etmiyorum ki... Kendi çelişkinizin farkına varmanızı ve gereğince hareket etmeniz gerektiğini göstermek istiyorum... Sıralayabilirim lakin konu kişiselleşmiş olur, mazur görün... Saygılarımla Sayın Haksöz/Katakuta... -
Bence "Türklük" tanımını en iyi yapan kimselerden birisi de Halikarnas Balıkçısıdır diye düşünüyorum. "Truva" filmi vizyona girdiğinde Truvalıların "Türk olup olmadığı" tartışma konusu olmuştu, hatırlarsınız. İşte böyle bir tartışmanın yaşandığı zamanlarda Halikarnas Balıkçısına sormuşlar "Truvalılar Türk müdür?" diye, cevap vermiş: "Truvalıları bilemem ama, bugün Türklerin kanında Truvalılarında kanının dolaştığını biliyorum."... "Yunanistan" dünyasına bakın, bir de Ege Rumlarına... Yada Eski Helen Uygarlığına... Alakaları yoktur aslında... O "Helen" dediğimiz kimseler, Bugünkü Anadolu Türkleri'nin de Atalarıdır... Truvalılar gibi... Karadeniz'de Gaşkalar... Doğuda Hititler... Mitanniler, Hattiler, İonlar, Lidyalılar... Ne kanından bahsediyoruz değil mi? Bu toplumlar nerede? Yok mu oldular, yoksa "Biz" mi? olduk... Türklüğü "Kan"da arayanlar eğer gerçekten damarlarındaki kan Türk Kanı ise en fazla evlerinin sınırlarına kadar varabilirler bu kafa ile... Eğer sorun "kan" ise, sanıyorum ki ben çok daha Türk'üm. Ailem Karakeçili Yörüğüdür. Bir tek Babaannem lazdır. E şimdi bu beni Türklük'ten mi çıkarıyor? Yada Türk olmak için kan bağı şartı mı var? Ermenileri sizin kadar tanıyamadım, bugün üzerlerinde ne kadar baskı var bilemem ancak abartılacak kadar olduğunu pek sanmıyorum. Yani geçmişte olabilir tabi, bunu bilemem... Belki toplumdan baskı görüyor olabilirler ancak Devletten gördüklerini pek sanmıyorum. Gerçi münferit bir şeydi ancak, yukarıda belirttiğim gibi mesela ordu "Yedek Subay" olarak "Asteğmen" celbinde "Ermeni-Türk-Kürt vs..." gibi bir ayrım yapmıyor. Asteğmen bir arkadaşım Ermeni idi ve hiç bir şekilde zorluk çekmedi, hatta bu halde bir sürü farklı menşeili insanda vardı... Okuduğu okul bakımından da zorluk çekmişliği yoktu bildiğim kadarıyla, Üniversite eğitimi vardı normal olarak... Ama öğrendiğim kadarıyla geçmişte, bundan sanıyorum 20 yıl kadar önce, askerlikte sorun olmasın diye soyadlarını değiştiren Ermeni sayısı fazlaymış. Ama yine de Ermenilerin bugün gördüklerin baskının açılımını öğrenmek isterdim. Ben pek abartılacak kadar olduğunu sanmıyorum. Hatta "Türkmenlerin" gördükleri baskılar Tarih boyunca çok daha fazla olmuştur bence... "Kendi Milletinden" tabirini biraz açmak lazımdır. Çünkü "Anayasa"mıza göre; "Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olan Herkes Türk'tür." Yani "Türk Milletinin Bir Ferdidir." Yani "Kendi Milletimizdendir". Bir Millet "Tümden İyi" veyahut "Tümden Kötü" değildir. Irki Menşei "Övünülecek" bir şey değildir. Çünkü dinimizi, dilimizi, kültürümüzü, benliğimizi bile değiştirebiliriz fakat hangi ırktan geleceğimize karar veremeyiz... Ana ve Babamızı ve onların soy kütüklerini tercih etme hakkımız yok. Başka bir "Milleti" elbette ki "Kendi Milletimden" daha çok sevmeyeceğim. Hatta benim Milletimin mensubu olan bir "Türk'ü, Kürt'ü, Laz'ı, Ermeni'yi, Çerkes'i" çok çok daha fazla seveceğim diğer Milletlerden... Çünkü bunlar "Bizi Biz Yapıyor.". Lakin bu deyişimden sakın "Anadolu bir Mozayiktir" mantıksız deyişinin anlamını çıkartmayın... Türkiye Bir Bütündür... Birini diğerinden ayıramazsınız. Burada bence "Biz" duygusu önemli. Ha "Türkiye Cumhuriyeti Kimliği"ni reddeden Aymaz'lar da olabilir tabi... Ancak tüm herkes aynı kefeye konulmamalı. İşte üzerinden gitmemiz gereken en güzel yol da bu... Saygılarımla...
- 383 cevap
-
- Hrant DİNK öldürüldü
- Hrant Dink
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Allahın varlığına deliller?
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: ahmetfuat başlık Dini Konular - Din - Dinler
1- O zaman adımı kullanmayacaksınız... 2- Kur'an-da olup olmadığını ayrı bir konu açarsanız tartışırız... 3- Hadislerin zaten Hz. Muhammed'e ait olmadığını Haksöz'ken söyleyen sizdiniz ve "Buhari Uydurmaları" olarak niteliyordunuz. O yüzden zaten Hadis açısından ele alamayız... 4- Bence de fikrinizin olmadığı meseleleri açmamalısınız... Saygılarımla Haksöz/Katakuta... -
Allahın varlığına deliller?
Tengeriin boşig şurada cevap verdi: ahmetfuat başlık Dini Konular - Din - Dinler
Arkadaşım, bana böyle gereksiz ve boş laflarla bulaşmamanızı rica edeceğim... Varsa bir iddianız çıkın karşıma, size açıklayayım Vahdet-i Vücut nedir ya da ne değildir... Öyle laf atıp kaçmayın... Ve yine hatırlatmak isterim; size sorduğum "gerekli" tüm sorularımı nedense cevapsız bırakıyorsunuz... Önce onları cevaplayıp ondan sonra çıkın karşıma lütfen... Ve tekrar söylüyorum; ben hiç bir şeyi İslama, İslamı da hiç bir şeye "Uydurmaya" çalışmıyorum... Anladığım haliyle anlatıyorum... Tıpkı sizin anlamadığınız halde anlatmaya çabaladığınız gibi... Yönteminizin ne kadar ispatsız, mesnedsiz ve tutarsız olduğunu çokça anlattım... Buna nazaran dokundurarak bir çok soru sordum... Ama nedense açıklamalarımı ve bunları görmezden geldiniz, yanıtlayamadınız... Şimdi de buradan taş atıp kaçar gibi laf atıp kaçıyorsunuz... Çocuk oyunu gibi... Ama alışkınsınız siz oynamaya, normaldir... Önce tutarlı olacaksınız, bildiklerinizi tutarlı bir şekilde ve yöntemince örgütleyeceksiniz zihninizde, sorulan sorulardan kaçamayacak kadar bileceksiniz, özümseyeceksiniz ve ondan sonra muhatap kabul edeceksiniz ve edileceksiniz... Ve tekrar söylüyorum: Vahdet-i Vücut hakkında ve İslam ile olan alakası bakımından bilmek istediğiniz en ufak bir soruda dahi beklerim... Hiç çekinmeyin... Forumda bu konuda yazdıklarım mevcuttur... Kim olursanız olun kapım açıktır... "Benlik"ten uzak olsun, dilim döndüğünce anlatmaya çalışırım anladığımı ve Tanrı'nın zevkettiğini... Ucuz oyunlara girişmemenizi ve mümkünse böyle basit ithamlarınızla değilde daha sağlıklı tespitleriniz dolayısıyla sizinle muhatap olmak isterim... Saygılarımla Haksöz/Katakuta Arkadaşım... -
Bakın, bu açıdan haklı olabilirsiniz... Nasıl ki "Şehit Cenazeleri"ni "Ülkücü Provakasyonu"na çevirenler oluyorsa, Hırant Dink'in cenazesinde de böyle yaklaşımlarda bulunanlar olmuş olabilir... Bunu bilemem... Çünkü törenlere katılmadım... Ama sanıyorum ki Türk Milleti bu tür provakasyonlara alıştı. Çünkü her cenaze töreni, ne yazık ki tören olmaktan çıkıp "Siyasi Bir Arena"ya dönüştürülüyor... Ölenlere bile saygı yok sanırım... O yüzden Hırant Dink'in cenazesinde de böyle şeylere rastlanmış olabilir... Bilemiyorum... Ve Televizyonlardan aktarılanlara da kesinlikle güvenemiyorum... Lakin ben diğer iletilerimdeki söylemlerimde son derece samimiyim... Saygılarımla..
- 383 cevap
-
- Hrant DİNK öldürüldü
- Hrant Dink
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
İzmir... Benim oturduğum Bayraklı semtinin en büyük özelliğini şöyle sıralayabilirim: *Ege bölgesinin 5000 yıllık en eski yerleşim yerlerinden birisidir. *Uzun yıllar "Pis kokusuyla" meşhurken artık kokusu tamamen geçmiş durumdadır. *Nazan Öncel buralıdır. *Prof. Dr. Ekrem Akurgal yaklaşık 15 yıl Bayraklı/Tepekule kazı çalışmaları ile tarihi önemini hatırlatmıştır. *Türkiye'deki bir çok "İl"den nüfusu çok daha fazla olmasına rağmen hala "İlçe" bile olamayan, bildiğim kadarıyla en büyük semttir. olamamasının nedenleri Belediye için gerekli masrafların çokluğu falan sanırım: ilçe Jand., Hast., Karakol, Belediye vs vs vs gibi gerekler çok gider gerektirmektedir. *Hala sınırları Karşıyaka ve Bornova Belediyesinin anlaşmazlıkları nedeniyle belirsiz olan bir büyük Semttir... *Çok güzel bir kıyı şeridine sahiptir. Tüm körfezi gören en güzel noktadır. *Geçmişte Amazonların yaşamış olduğu yerdir. Ayrıca kıral Tantalos'ta burada yaşamıştır. Adına açılmış bir küçük lokanta vardır. Altında Tantalos'un Mezarının olduğu düşünülen evin sahibi evi satamamaktadır. Uzaktan baktığınızda, Tantalos'un mezarının o evin altınd olduğunu anlayabilirsiniz, zira hakim bir yerdedir... (Tabi bu bir şehir efsanesi de olabilir. ) *Çok güzel bir kilisesi vardır semtin ve kilisenin 50-100 metre kadar yakınındada merkez camisi vardır. Her tarafta eski Rum ve Türk evlerine rastlanır... *Yamanlar dağına doğru gecekondulaşma vardır... *Yamanlar daği Manisa (magnesia) Spil (syplos) dağlarının bir uzantısıdır ve denize kadar sokulmuştur. *Babamlar 30küsur yıl önce Bayraklı'ya geldiklerinde, burada denize girildiğini söylüyor. Ama şimdi girdiğinizde çıkmanız pek mümkün gibi görünmüyor. *İzmir'de deprem olduğu zaman, Bayraklının aşağı kısımları beşik gibi sallanırken, tepeye çıkıldıkça etkisi azalır yada biz öyle zannederiz. Doğanın yapısı işte... vs... vs... vs... Daha bir çok ve güzel, kendisine has özellikleri var Bayraklı'nın...