Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Tengeriin boşig

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    4.554
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    21

Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey

  1. Sayın BrainSlapper... Gerçekten uzun zamandır yokluğunuzun farkındayım aslında... Siz belki benden pek haz etmiyorsunuz ama ben sizin bu nitelemenizi bile özlemiştim... Ve anlaşılan hiç bir şekilde fikrinizi değiştiremeyeceğim... Ama emin olun ki şu var; "Olmasını İstediğim Şeyleri İslam Olarak Adlandırmıyorum... İslam'dan (ve diğer inançlardan) Ne Anlıyorsam Onu Söylüyorum..." Ve nedense, gerçektende farklı bir şey görmüyorum hala... Saygılarımla Sayın BrainSlapper...
  2. Hayır Sayın BrainSlapper... Bu ayet "Kader'in Anlamını" vermemektedir... Bakın, açıkça söylüyorum ki şöyle bir anlamda ayet olacak: "Herşey bir kitapya yazıldır, insanların atacağı adım bile orada vardır ve bunları ben yazdım ve işte buna da Kader denir..." "Kader"in bu anlama geldiğini söyleyen, iddia eden tek bir ayet bulamazsınız Sayın BrainSlapper... Kader, Kur'an-da "Ölçü" anlamından başka bir anlamda kullanılmamıştır... Ya eğer ki kullanılmışsa getirin diyorum... Kimin neyi nasıl tartıştığı önemli değil... Hangi alimin ne dediği önemli değil... Kader'in iddia ettiğiniz anlama geldiğini söyleyen bir ayet getirin bana... oldukça açık... Yukarıda alıntıladığınız ayette "Kader" kelimesi geçmemektedir yada "Kader'in O Anlama Geldiği" ile ilgili tek bir ifade ve kelime dahi yoktur ki... Varsa siz anlamlandırın bana rica ederim, ben anlamadım bir türlü... Bakınız "Kuyuya atılan taş ve onu çıkaramayan kimseler" ile ilgili olay budur işte... Yönetimi "Sorgulanamaz" yapmak isteyen şeyhler, önderler, yöneticiler "Kader"i böyle bir anlama bürümüşler ve insanlar artık başlarına ne gelirse gelsin "kaderdendir" diyerek kabullenmişlerdir. Bugün o "Kader"i bu anlamıyla kabul eden kimseler, hala Hz. Muhammed'in torununu parçalayan Yezid'in babasına "Hazret-i" diyebilen kimselerdir (bkz: Muaviye/Emeviler)... İslam'ı olduğundan ayrı bir kefeye taşıyan kimseleri "İslam" olarak tanıyan kimselerdir onlar. Yani olay "Bozacı ve Şıracı" olayıdır... Yani "Kuyuya Atılan Taş" olayıdır... Oysa ben size açıkça söylüyorum; Tartıştığımız şey Kur'andaki "Kader" anlayışı ise eğer, "Kader"in iddia ettiğiniz manaya geldiğini söyleyen tek, yalnzca bir tek tane bile olsa ayet getiriniz... Belki gözümden kaçmıştır, belki görmemişimdir de ben yanlış anlıyorumdur... Siz getiriniz rica ederim... Bu benim için çok çok daha iyi olur, en azından eksik bir bilgimi tamamlamış olurum... Kader ile Zaman niye bağdaştırılıyor bunu da anlamış değilim... Zamanın, kaderle ilgili tek noktası, Zamanın belli bir Ölçüde/Kaderde var olmasıdır... Yani Zamanında kendi kaderi, kendi ölçüsüdür... Yani doğa ile ilgili zamana ait Yasalardır... İnsanın değiştiremeyeceği, hakim olamayacağı, gücünün yetmeyeceği yasalardır, ölçülerdir, kaderdir... Diğer şaşırdığım nokta da Tanrı nasıl açıklanmaya çalışılıyor İzafiyet Teorisi ile? Ne alaka yani? Tanrı Zamana hakimdir... Dışındadır, İçindedir... Ayrıdır, Bütündür... Allah'tır, Hakk'tır... Özdedir... Cennet ile Cehennem ise ayrı bir şey zaten... Bunlar birer nitelemedir. Siz sevgilinizden ayrıyken acı mı çekiyorsunuz, hatta cehennem azabı bile daha hafif kalır değil mi öyle bir zamanda? İşte Allah Aşkına ulaşamazsan bu kişinin Cehennemidir... Ulaşırsan Cennetindir... Bunu nasıl görmüyorlar anlamıyorum... "Ölmeden Ölmek" ne demek? Ölmeden önce Tanrı'yı anlayamazsan, öldükten sonra ilelebet O'na ulaşamazsın... Ve bu kişinin Cehennemi olur... Yine Tanrı'ya döner ama ulaşamamanın ızdırabıyla döner, Tanrı diyor: "Yine Bana Döndürüleceksiniz" diye... Ha ölmeden önce ölürseniz, yani Ölmeden önce Tanrı'yı anlarsanız, öldükten sonra yine Tanrı'ya döndüğünüzde, nereye döndüğünüzü bilerek, mutlu, mesut, bahtiyar bir şekilde dönersiniz ve bu da sizin Cennetinizdir... Yunus'un "Sen isteyene Cenneti ver, Bana seni gerek" deyişini çok seven adamlar, yazdırıp evine asan adamlar bir kere bile düşünmüyorlar "Ulan bu adam ne demiş yaa" diye... Kişinin Cennetide Cehennemide Tanrı'ya duyulan Aşk ile ilgilidir... Tüm inançlar ise Tanrı'ya giden yollardan başka bir şey değildir. Hz. Muhammed'e böyle malum olmuş, İsa'ya öyle, Musa'ya öyle, bilmem işte Buddha'ya öyle, Konfüçyus'a öyle, Bilge Kağan'a öyle, Dede Korkut'a öyle, Yunus'a-Mevlana'ya öyle falan filan fistan... Sizde nasıl anlıyorsanız Tanrı'yı, size de öyle malum oluyor demek ki... Yani Bilimsel Teorilerle, Madde ile falanla filanla Tanrı'nın varlığını yada yokluğunu tek bir insan oğlu bile ispat edemez... Tanrı ile ilgili ipuçları vardır insanın kendisindedir oda... Kendinize yönelirseniz görürsünüz ya da aksiyle görmezsiniz... Olay budur... Bu yüzden inanç bireyseldir, içseldir, özneldir... Ben bunu gördüm, bunu anladım... Siz ne anladınız hiç bilemem... Saygılarımla...
  3. O yönlendirdiğiniz tartışmanın tarafı zaten biziz... Yani biliyorum o tartışmayı... Orada da gerekli cevabı verdiğimi düşünüyorum... Sizin tartışma üslubuna bir şey demiyorum zaten Sayın BrainSlapper... Siz eksik yada fazlasıyla tam, kendi içinde tutarlı bir bilgiye ve dünya görüşüne sahipsiniz ve bu açıdan sizi eleştirmiyorum... Lakin "Tutarsızlığı" ayan beyan ortada olan Haksöz/Katakuta'yı savunabilmeniz beni ziyadesiyle şaşırtıyor... Size şöyle örneklendireyim: Siz diyorsunuz ki; Hz. Muhammed "Tanrı ile konuştuğunu" söylüyor ve O'nun var olduğunu, emirler verdiğini ve Kendi kafasından uydurduğu Tanrı'nın Kur'an-ı gönderdiğini ve O'nun gerçek olduğunu söylüyor... İspatlayamadığı için bunlar tamamen hurafedir... Ben diyorum ki; Haksöz/Katakuta Kur'an-ı ve İslam'ı, Hz. Muhammed'i yıllardır araştırdığını, anladığını, idrak ettiğini söylüyor... Bir anda 180 derece dönebiliyor... Ve kendi kafasından uydurduğu mesnedsiz ve eşi görülmemiş ilk ve tek bir yöntemle Kur'an-ın "Çelişkili" olduğunu iddia edebiliyor... Bu bilgiler uygun bir yöntemle elde edilmediği için tatmin edici ve doğru değildir... Arada pek te bir fark yok sanırım... "Uygun Yöntem"in ne olduğu ile ilgili yazılar yazmıştık sanırım ve yönlendirdiğiniz iletide de vardı... Hem bırakın, kişi kendi savunmasını yapsın... En azından bu hakkı tanıyın kendisine... Benden yaşça daha büyük ve ima ettiğine göre daha fazla bilgi birikimine sahip... Daha deneyimli olduğuna göre beni hiç zorlanmadan çürütebilmesi gerekmez mi? Ben hala ısrarla söylüyorum; Oynanan bir oyundur... Hemde basit bir oyundur... Saygılarımla...
  4. :clover: Tüm yazınız, benim anlatmak istediklerimi bir çırpıda özetleyivermiş Sayın Cyrano... Ve özellikle renkli işaretlediğim yeri söyleye söyleye dilimde tüy bitti... Saygılarımla...
  5. Sayın Kralx, "Tanrı Tarafından İndirilmemiş" manasında değil o tümce... "Domuz Yemeyin" derken o dönemde, döneme ait olarak "Gözleme" dayalı bilgiler verilmiş. Yani bugünkü manada Bilimsel Tetkiklerle tespit edilmesi ile domuz eti yasaklanmamıştır. Bunu demek istiyorum. İnsanların o gün için tatmin olabileceği en somut örnek; domuzların kendi pisliklerini yemeleridir. Bu açıdan belirtmek istemiştim... O günün bilgi olarak ne kadar geliştiği ile ilgili bir nitelemedir yaptığım... Sayın BrainSlapper, bence bunların hepsi Tanrı'ya ulaşan yollardır... Pek farklı değiller... Nitelemeleri farklı... Saygılarımla...
  6. Sizin yazınız olmadığı, alıntı olduğu belli ama ben konuyla bi ilgisi olduğunu düşünmemiştim ve açıklamasını yapmışsınız zaten, sağolun... Bundan başka, sanırım ki kendi fikirlerimi söylemem gerekli... Bir çok kere söylediğim gibi, Kur'an-daki bilgiler "Bilimsel Araştırmalar Sonucu" verilen bilgiler değil. Yani Domuz'un bedenindeki hastalıklar tespit edilipte verilmiş bilgiler değil... Ya da bugünkü gibi "Kültür Domuzlarının" yetiştirildiği bir dönem de değil o dönem... O dönemde görüldüğü üzere Domuzlar kendi pisliklerini yiyorlar... Bunun nedeni de öğrendiğim kadarıyla, domuzun pisliğinde bulunan bir maddenin domuları bir anlamda "Bağımlı" hale getirmesindenmiş... Birde hala alakasını çözemedim; kendi eşlerini kıskanmıyorlarmış... Bu neyse ama "Kendi Pisliğini Yiyen Bir Hayvan" olarak yenmeleri uygun görülmemiştir. Siz dışarıdan da baksanız, kendi pisliğini yiyen bir hayvanın bünyesinin hastalıklı ve sağlıksız olacağını anlayabilirsiniz zaten... Mesela aynı nedenden dolayı insanların eşleri ile "Arkadan Cinsel İlişkiye Girmeleri"de yasaklanmıştır. Pislik bulaşmaması için... Ha bu bugün "condom" var diye geçersiz midir? Bu konuda bir yorum yapamıyorum henüz... Çünkü ne domuz yeme gibi bir ihtiyacım ve hevesim var... ... :D Ama yine de bu açıdan araştırma yapmam iyi olacak gibime geliyor... Saygılarımla...
  7. Sayın Yumote, bende Fotoşopla uğraşıyorum, iyiyim bayağı ancak henüz Anime-Manga yapacak seviyeye ulaşamadım :( :( Bana yardım edebilir misiniz, en azında arkadaşlarınızdan nasıl yapıldığına dair kaynak yada bilgi yazarsanız buraya gerçekten çok sevindirirsiniz beni... :clover: Saygılarımla...
  8. Şu "İnanç" denen olgunun "Bireysel" olduğunu ve bunun eğitimini yeterli derecede verebildiğimiz yani insanları "Demokrasiye" layık bir şekilde eğitebildiğimiz gün "Evrensel" değerlere sahip çıkabiliriz... Ancak: "Kendi Devletine Küfreden" "Kendi Halkına Küfreden" "Kendi Cumhurbaşkanını Tanımayan/Sallamayan" "Kendi Genel Kurmay Başkanını Tanımayan/Sallamayan" "Kendi Kuyruğundakilere Çalışan/Kayırma Yapan" "Kendi Belediyelerine Kayırma Yapan" "Bölücülere ve Şeriatçilere Destekçi Olan" "Şeriatçi Olan" bir insanı "Başbakan Yapabilme İnsanüstü Cesaretini" (halk arasında -Akılsız/Caahil Cesareti- derler) gösterebilen %35lik kesim olduğu sürece ve bu kesimle hareket eden ve Ahmet Taner Kışlalı hocanın "Türkiye'de herzaman bulunduğunu" söylediği %10luk "Hain Kontenjanı" var olduğu sürece; "Evrensel İnsan Hakları"nın ve "Demokrasi"nin Türkiye Cumhuriyeti Halkına Benimsetilmesi son derece güç bir iştir... Öncelikle "Eğitim" ve bu "Gaflet, Dalalet ve Hatta Hıyanet İçersinde Bulunan Hain Kontenjanın Yok Edilmesi" Bila Kayd-ü Şart/Kayıtsız Şartsız Gereklidir. Yoksa demokrasi özlemi ile daha çok yanarız biz... Ve... Tayyip'in yaptıklarını, gözüne sokmanıza rağmen hala onu "Gözü Kapalı" savunabilen taraftarları var biliyor musunuz? Beni en çok bu şaşırtıyor... Ya nasıl oluyor bu? Nasıl görmüyorlar yada vicdanları nasıl onların görmemesine engel olamıyor? İnsanlar nasılda "Yönetimi Sorgulayamaz" hale getirilmişler, hemde 85yıl önce Yönetimi Kendi Eline Alabilecek Cesareti gösterebilen Türk Halkından bahsediyoruz... İsyan etmemek mümkün değil ve ben bunu gerçekten anlamıyorum, anlamak istemiyorum... Onurlu bir halk, nasıl onursuzlaştırılır? Biri bana anlatsın... Saygılarımla...
  9. Bu açıdan haklısınız Sayın yam_yam... İzmir Arkeoloji Müzesi, İzmir'de bulunanların gitmesi gereken bir müzedir gerçekten... H.Y.'nin mevzubahis yazısı için bir yazı yazmıştım ama, gördüm ki aslında bu konu ile alakalıymış aslında... O yüzden buraya alıntılamak istiyorum: İlgili İleti... Obsidyen hakkındaki bilgi şu: Bu taşın "Sertlik" derecesini bilmiyorum ama Granit bildiğim kadarıyla en sert taştır... Ve bir taş, kendisinden daha sert bir yontma aleti ile yontulabilir ancak... Ve şu da var ki, yer yüzünde depremlerle falan açığa çıkmış olan maden cevherleri bulunuyor olabilir o zamanlar. Ateşi kullanmayı öğrenmiş olan insan, sınırlı miktardaki bu cevheri en azından bir aleti yontabilecek başka bir alet yapabilecek kadar işlemiş olabilirler. Tabi buna "Demir-Çelik Teknolojisi" diyemeyiz elbette ancak böyle bir olasılık vardır. Ve o sert taşlara nasıl şekil verdikleri önemli bir noktadır... Ancak H.Y.nin abarttığı gibi bir Teknoloji elbette yoktu... Eğer var olsaydı, o insanlar niye "ok ucu" olarak taş yerine demir falan kullanmadılar, psikolpat mı bunlar? Yada o kadar aleti işleyebilecek teknolojileri vardı da "Taş'tan Balta"ya mı kaldılar? Ancak H.Y.'nin mantığı zorlama bir mantık olmuş... Ve bu çaba, nedense "Hıristiyanların"da bu yöndeki çabalarından hiç farklı değil. Zira "Dinozorlar" hakkındaki bu makaleyi okursanız HY. hakkında da biraz kafanızda bir fikir oluşturabilirsiniz belki... Bu sitede yazılanlar "Hıristiyan Çocuklara" yönelik bir yazıdır. H.Y.'de bunun İslami Kopyası bence... Bir İnanç böyle savunulmaz ve böyle ispat edilemez... Bu insanlara ve bilime zarardan başka bir şey veremez... Yine de "Tarih Bilimi"nin tespitlerinin "Sorgulanması" yada "Tespitlerinin İrdelenmesi" açısından, yanlış ta olsa böyle uçuk iddialara ihtiyaç olabilir belki... Yani düşünsenize; bunu araştıran bir insan merak edip bu bilime yönelip asıl yöntemi ve gerçeklikleri öğrenebilir... Tabi bu benim iyi niyetli yaklaşımım... Aksi de olabilir, kendini kaptırıp inananlarda olabilir... Saygılarımla...
  10. Sanıyorum ki sizin "Gap" projesinden hiç mi hiç haberiniz yok. Trt bu projenin adını taşıyan bir kanal bi açtı, bilmiyor musunuz? Ohooo ooo... Yıllar oldu hemde... Neyse, şu hatırlatmayı yapmak isterim: Güneydoğu Anadolu Projesi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihinin "En Büyük Ödeneğin Ayrıldığı" ilk ve tek projesidir... Hala da hiç bir proje bundan büyük bir ödenek yüzü görmemiştir ve göremeyecektir... Doğunun niçin "Geri Kaldığı"nın nedenini devletten ziyade birazda başka şeylerde aramak lazım... Mesela, durun ben size izleyeceğiniz yol üzerine bir ipucu vereyim; 1- Türkiye 1983'te Gap Projesinin 6ncı büyük barajı olan Atatürk Barajının temellerini Fırat Nehri üzerinde atmıştır. 2- Suriye buna tepki göstermiştir ve istememiştir. Fırat Nehri Suriye içinden akarak Irak'a geçer... 3- 1984'te pkk, ilk silahlı eylemini Şemdinli'de düzenlemiştir. 4- kkk'nın bu eylem için gerekli hazırlıklarda desteği Suriye'den aldığı tespit edilmiştir. vs... vs... vs... Diğer birşeyde, oraya giden Öğretmenler, Doktorlar, Yatırımcılar hep "Ölüm Korkusu" ile ama yine de göreve gitmektedirler... Şehit edilen onlarca öğretmen ve doktor, kamu görevlisi vardır... Saygılarımla...
  11. forsa harika ve çok geliştirilmiş ama öz bir soru hiç aklıma sorunun bu şekilde sorulacağı gelmemişti akıl akıldan üstündür tabi tebrikler ... Sevgili Tarafsız, sizde bu soruyu neden sorduğumu ve ne manaya geleceğini anladığınız için benden de zeki sayılırsınız. Fakat gördüğünüz gibi sayın kralx tades zokayı yutmamış nede olsa forumun eski kurtlarından kendisi, sorunun nereye gideceğini daha önceki tecrübelerinden dolayı anlamış ve cevap vermek yerine cevap veremicem demiş.saygı ve sevgilerimle Birbirinizi övmek yerine, bu sorunun ne manaya geleceğini yada geldiğini açıklar mısınız? Zira ben sizin kadar zeki olmadığım için anlayamadım... Lakin bu sorunun ve diğer soruların ne anlama geldiğini açıklamaya çalışırken, İslam'dan ne anladığınızı da ekleyiverin... Yani sorunuzun mantığını kendi mantığınız ve anladığınız çerçevede sorun ki çok daha kaliteli, anlaşılır ve mesnetli bir soru olsun... Ondan sonra şu naçizane zekamla size cevabımı vereyim... Saygılarımla...
  12. Sayın Lucas tek kelime ile "Muhteşem" bir tespit... Siz dine inanmıyorsunuz belki ama, diyorum ya; ben sizin inanan versiyonunuzum sanırım... Ve bu yüzden, emin olun ki sizin yazılarınızı özellikle takip ediyorum... Saygılarımla...
  13. Gerçekten de acınacak haldesiniz Sayın Forsa... O kadar ki hala yazdıklarımdan zerre kadar bir şey anlamadan tekrarlıyorsunuz aynı şeyleri... İşte size niye acıdığımı ve arkadaşlarında niye acıması gerektiğini kendiniz göreceksiniz, yine kendi alıntınızla: Ben böyle bir şeyden bahsettim mi Sayın Forsa? "İlansız Olsa da Olur" dedim mi? Ben "Şahit"e gerek yok demedim... "Şahit" dediğimiz olay "Hukuki" bir olaydır. "Dinde yeri yoktur" yada "Gereksizdir" demedim... Dediğim şartlarda Cinsel İlişki yaşayan çiftler "Karı-Koca"dırlar... Siz bunu siter "Evlilik" olarak adlandırın, ister adlandırmayın... Söylediklerim açık ve nettir ve talebiniz üzerine size gerçekten hakkıyla acıyorum ***********...
  14. Ahmet Nejdet Sezer bir "Hukukçu"dur... Milliyetçilik, Laiklik gibi kavramların yerlrini ve değerlerini çok iyi bilmektedir. Ancak kendiniz okursanız daha yararlı olur kanısındayım ve sizin fikirlerinizi bekliyorum: Sizce Tayyip bu bilincin farkında mı?
  15. Kimmiş o "Derin Devlet" kavramını ortaya atanlar Sayın Politika? Bildiğim kadarıyla, "Derin Devlet" kavramını ilk ortaya atan kişi "Mahir Kaynak"tı... Mit ajanıdır kendisi, mutlaka tanıyorsunuzdur... Yani bu kavram, bir "Kesim" tarafından uydurulmamıştır... Devletin İstihbarat teşkilatının içinden gelen ve devletçe deşifre edilen bir Eski Ajan tarafından ortaya atılmıştır. Kadrolaşma ise "Derin Devlet" olgusu değildir. "Devlet İçinde Devlet Yaratma" olgusudur. En güzel örneği "Polis" kurumudur. Tam bir "Devlet İçinde Devlet" örneğidir bence... Düşünsenize: bir "cinayet" ihbarı geliyor ve muhakkak... Devlet İçindeki Devlet "koruma" tahsis etmiyor!!! Niye? Şimdi bu olgu Bürokrasi bünyesinde yapılşıyor ve "İkinci Bir Devlet" daha yaratılıyor "Tayyip"çe... Ve bu şahıs o kadar zeki ki (bunu gerçekten söylüyorum), kendisine verilen rolü hakkıyla yerine getiriyor... Eksiksiz... Kadrolaşmanın en alasını yapıyor, ve bunu sanki yapan o değilde başka biriymiş gibi davranabiliyor... Atadığı bürokratların bir suikast karşısında aldığı tavırlar bile belli... Neyse; olay "Satranç" olayıdır... Tayyip bir piyondur, Türkiye ise Satranç Tahtası...
  16. Ya "Fantastik Manga"lara bayılırım zaten ve bu resimlerin hepsi çok güzel... Çok teşekkürler arkadaşlar... Birde nerden bulduğunuzu söyleseniz iyi olacak... Tebrikler... En güzeli de budur:
  17. Tabi derdine ortak olmanın karşılığı: AL ULAN ANANI DA GİT Çok güzel bir hiciv Sayın Gelincik... Ben yazarken bunu hiç düşünmemiştim doğrusu... Tebrikler... :clover:
  18. Konu "Domuz Eti"ne kadar geldiyse eğer, "Türkler" İslamiyetten önce de "Domuz Eti Yemezlerdi"... "Domuz Eti Yememek" sadece bir "İnanç Özelliği" değildir Türkler için... "Domuz Eti Kültürü" hiç olmamıştır Türklerde... Hiç beslememişlerdir ve yememişlerdir. Kültürünü oluşturmamışlardır. 12 hayvanlı takvimde "Ay" olarak yer almaktan başka bir özelliği olmamıştır domuzun Türkler için... Şimdi "Bunun ne alakası" var diyenler olacaktır, söyleyeyim: Domuz Eti'nin "Ömür Uzaması" ile ne kadar alakası varsa, bunun da konu ile o kadar alakası vardır... Ömrü uzatan şey domuz eti değil, yaşam tarzı ve bulunulan çevre gibi bir çok çevresel ve içsel etkidir... Türkiye'de 100yaşında fazla yaşayan insan çokça vardır, domuz eti yemediği halde... Saygılarımla...
  19. Bildiğinden şaşmayan biri değilim ancak, anlaşılan siz bildiklerinizin! "Doğru!" olduğundan bir an bile şüphe edemeyecek haldesiniz ne yazık ki. Uzun yazılmasından şikayetçi değilim ve uzun yazıları okumayı yeğlerim her zaman, çünkü çok daha bilgi içeriyorlar; en azından belli kişilerce ve gereğince yazılanları... Kısa yazılarda ise anlatmak istediklerim eksik kalıyor, uzun yazıları anlayamamanızın nedenini kendinize yorun isterseniz. Sizde ayrıntılayarak anlatmama rağmen anlamadığınıza göre, kısaca anlatırsam hiç anlamayacaksınızdır ama yine de ben özetleyeyim "Tekrar"... 1- Evliliği tamamlayan unsurun "Cinsel İlişki" olduğunu sizde kabul etmiştiniz: Bu açıdan "Cinsel İlişki" kişilerin "Eylemsel Olarak" yada "Yaşam Tarzı" olarak "Evli" olduklarını gösterir. Ya benim söylemek istediğim şey; Resmi ya da Dini nikah "Tarafların Haklarının Korunması" için toplumsal olarak kabul edilmiş hukuk kurallarıdır. Din bu açıdan bir yargıda bulunmamıştır. "-Bak şimdi; aha şunu!, şunu!, ahanda birde bunu yaptınızmıydı nikahlandınız gettiiii!!" dememiştir... Bu konuda anlaştığımızı söylüyorsunuz ama hala anlamıyorsunuz... 2- Bakınız Dini Nikah; ister kabullenilsin ister kabullenilmesin "Anayasal" topluma geçilmeden önceki "Dinsel Toplumlara" ait bir evlilik hukuk öğesidir. Yani "Tanrı'ya Verilen Söz" vardır... "Resmi Nikah" ise Anayasal süreçte, evlilik hukukunun yansımasıdır. Ve ben özellikle belirttim ki "Kurum Olarak Evlilik"ten bahsetmiyorum bu yüzden... Yani sizin kastettiğiniz "Nikah" (Resmi/Dini) sadece ve sadece "Hakların Korunması" için toplumlarca çıkarılmış hukuki bir uygulamadır. "Hakk-Hukuk" açısından yapılmış bir uygulamadır... Bunu daha nasıl anlatabilirim. Medeni hukukun gelişimini mi anlatayım size? İletinizin devamı, bu yüzden mesnedsizdir. 3- Evli Sayılmak demek istemiyorum aslında... Söylediğim şartlar altında Cinsel Birliktelik olursa, bunun dini açıdan bir sakıncası yoktur... Bunu anlamak o kadar zor mu? Dini yada Resmi nikah, tarafların "Toplum İçindeki Yerlerini, Haklarını Düzenlemek ve Belirlemek" amacıyla toplumca üretilmiştir... Kast ettiğim "Evlilik" ise "Kurum" olarak değildir... İslam'da "Kurum Olarak Evlilik"ten dem vurmamıştır. Dini Nikah yada Resmi Nikah gibi bir uygulama sunmamıştır. Sadece "Evli" çiftlerin nasıl olmaları gerektiğinden bahsetmiştir. Aksini iddia ediyorsanız kanıtınızı getirmelisiniz... Yine diyorum, ben "Tarafların Birbirleri İle olan İlişkileri Açısında; Evlilik"ten bahsediyorum... Ayrıca "Yazdıklarınızdan" bazı kelimeleri devasa bir şekilde büyütmezseniz memnun olurum, anlayabiliyorum çünkü normal yazıldığında da... Aksi başka bir imaya kaçıyor çünkü ve alınganımdır biraz... Bunu açıkladım size, çıkaramıyor musunuz? Bu iletimde de açıkladım... Cinsel İlişki; çiftleri "Birbirleri Açısından" "Evli Kılar"... Karı-koca olunmuştur yani, Evliliği tamamlayıcı olan şeydir... Zina'ya da örnekler verdim oysa bir sürü... Ne diyecekleri kendi takdirlerine kalmış... İsterseler "Resmiyeti" baz alıp "Evli Değiliz" derler, isterseler "Yaşam Tarzları"nı belirtirler... Bunu onlar belirler... Yada "Evleniyoruz, Mutluyuz, Mesuduz"da diyebilirler... Ve ya "Babam Sağolsun"da diyebilirler yani... Benim etrafımda, söylediğim durumda olanlar ise; "Karı-Koca"yız diyorlar... Bunu tercih ediyorlar; çünkü, Resmi olmasada yaşantıları onları "Evli" kılıyor... Şöyle de ifade edeyim, "Nişan" vakası ve hatta "Söz" dediğimiz "akitleşme" olduktan sonra bile "Cinsel İlişki"ye giren çoktur... Ancak bunu herkese hissettirme yada belirtme gibi bir ihtiyaçları yok... Çünkü "Cinsel Yaşamları" kendi aralarında... Ve bu "Zina" değildir. Zina'ya örnek olarak özellikle örnekler verdim... Hala anlatmak istediğimi anlamadığınız ortada... Lakin şu var; benim sizden öğrenmek istediklerim ise ortada kaldı ama önemli değil, olsun... Sıkmayın canınızı... Valla; kısa yazmak istiyorum ancak en fazla bu kadar oluyor... Tarz meselesi sanırım... Saygılarımla...
  20. Sözde Ermeni Soykırımı... Sözde Pontus Soykırımı... Sözde Kürt Soykırımı... Sözde Asur Sorkırımı... Sözde Sürayani Soykırımı... ... ... ... Sanırm "Soykırım Yaptığımız" iddia edilen toplumlardan ziyade, etmediklerimizi saysak liste daha kısa olacak gibime geliyor... Bugün çıkan ve aslında son bir kaç aydır gündemde olan bir haberin en yeni versiyonu şöyle: Benim öğrenmek istediğim ise şu; Devlet yada ilgililer bu konuda ne kadar duyarlı? Yada ne kadar değil? Türkiye'yi zayıf düşürmenin tek yolu bu iddialar mı, yoksa bu iddiaların artması sadece gündem yaratmak mı? Yani dikkatler mi dağıtılmaya çalışılıyor aslında bu iddialarla... Yani bir devletin, aradan 100yıl kadar bir zamandan sonra, böyle bir konuyu kabul etmeyeceği açıktır... Kaldı ki Tarihe gömüşmüş bir olay olarak "Kabul Edilecek" kesinlikte ispatlanamaz... Önemli bir zaman aşımı vardır. vs vs vs... Öyleyse ne bu iddialar? Amaç ne? Toprak alıp götürmek, böyle iddiaların ortaya atılması ile kolay hale mi geliyor, ki ben hiç sanmıyorum... Aksine çoğu zaman ters etki yapar genelde, bir milletin üzerine böyle gelindiği zaman... Öyleyse amaç ne? Saygılarımla...
  21. "Resmi Nikah"ın varlığı "Dini Nikah"ın kıyılmasını gereksiz kılmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığının bildirgesidir bu. Bundan başka "Dinsel Toplumlardan Modern Toplumlara Geçiş Süreci"ni mi anlatmak gerekiyor birde... Sadece "Cevap Vermek" için yazmışsınız Sayın Forsa... Zira bakınız; İletinizin bundan sonraki açıklamasını, benim söylediklerimi hiç bir şekilde nitelemediği için ele almamam gerek aslında belki de ama saygısızlık olur... Al bide burdan yak... Bu nedir Sayın Forsa? Kur'an-da Yoktur ama İslam'da vardır? Sayın Forsa; verdiği cevabın, iletimi hangi açıdan ve hangi amaçla nitelediği hiç mi hiç belli olmayan ilk forumdaşım olma özelliğini taşıyorsunuz, bilmem farkında mısınız? Ya bakınız "Cinsel İlişki" ne zamandan beri "Aleni" ve "Herkes Haberdar Edilerek" yapılıyor? Bir tek Anadolu'da şöyle bir şey vardır; Gerdek Gecesinin sonunda, kanlı çarşafı askıya asarlar, bir hafta durur o orada... Ve bunun kaynağı da "Din" değil "Töre"dir... Aksine Din, eşler arasındaki "Cinsel İlişki"yi gizli kılar... Çünkü eşlerin birbirlerine ait özel yaşamlarıdır bu. Ki zaten bu yanlış bir görüşte değildir. Ayrıca "Düğün" falan olması gerekmiyor. Ben eşimle "Düğünsüz" evlenmek istesem ne yapıcaz peki? Yada akrabalarımla küsüm belki veya kimsesizim, kimse haberdar olamıyor!!!... Dini Nikah'ta da ortada "Yazılı bir akit" yoktur ayrıca... Şahit meselesinde ise, zaten herkesin o çifti "Nişanlı" olarak addetmeleri ve Evlenecek olmalarını onamaları şahitliğin pek alasıdır... Yazılarımı "Dikkate Alarak Okumanız" gereken iletiyi yukarıda alıntıladım... Ona göre bir cevap yazarsanız sevinirim... Böyle alakasız olunca iletişim kopukluğu oluyor... Hayır, her inancı olmayan Evlilik için Resmi Nikahı öngörmüyor... Aynı evde yaşamak, aynı şeyleri paylaşmak, birbirlerini sahiplenmek... Kısacası Resmi Nikah olmadan "Evlilik" yaşanabiliyor. Resmi Nikah; "Dinsel Toplumdan" "Modern Topluma" geçişte yani "Liberal Felsefenin" Anayasalcılık/Yasallık anlayışıyla gelen bir Medeni Hukuk çerçevesinde olgudur... Hakların "Yasalaştırılmasından" ileri gelir. Artık Hakların verilmesinde ölçüt "Tanrıya Edilen Yemin" değil "Yasalara Olan Bağlılık"tır... Kendi ekonomik gücüne güvenen Kadın/Erkek "İnançlı" yada "İnançsız" Resmi Nikah olmadan Birlikte Yaşayabilmektedirler; Hukuki açıdan zararlı olsada... ... İnançsızlar için dini teşekküllerin önemi yoktur, İnançlılar için ise "Tanrı'nın Şahitliği/Tanrı Katındalık" veya "Toplumun Bilgisi" kafi olabilmektedir bazen(toplumun tepkisini önemsemeyenler açısından) , ancak tekrar söylüyorum, hukuki açıdan eksik yada hatalı bir davranış olabilir... "İnançlılar Yadırganır" diyecek olursanız pek tabiidir ki aynı tepkiye "İnançsızlar"da maruz kalacaktır... Resmi Nikah; bir ihtiyaçtır hakların korunması için... Sanırım görmüyorsunuz ancak "Toplumlar" buna çoktaaan evrilmeye başladı bile... Yani Hukuki açıdan "Tanrı'ya Verilen Söz" yerini "Yasalara Olan Bağlılığa" bırakalı yüzyılı aşkın bir zaman oluyor ve dahada kabullenecek zaten gün geçtikçe... Tekrar söylüyorum; Evlilik iki kişi arasında olan bir akittir... Ve bu ömür boyu da öyle sürecektir... Dinsel Toplumlarda "Hakların Korunması" için "Şahit" uygulaması uygulanmıştır, ki ben Kur'anda nikah için Şahit istendiği ile ilgili bir ayet okumadım, eğer varsa rica ederim siz getiriniz... Toplumun "Haberdar Edilmesi" kafidir zannımca... Bu bir yana, Şahit usulu "Toplumun Kabullerinden" ileri gelmiştir. İslam Alimler bulundukları toplumlara öyle açmışlardır... Bakınız; "Cinsel İlişki" Evlenmeyi Tamamlayan unsur olduğuna göre (ki sizde buna karşı çıkmadınız), Masumiyetle yani edinilmiş genel ve olgun bir ahlaki çerçeveye sahip olarak "Cinsel İlişkiye giren" eşler "Eylemsel Olarak" evlenmişlerdir diyorum size daha ne diyeyim... Evlenmek ile Nikah'ın Kur'an-da hangi şartlara bağlandığı ile ilgili bilgileri getirmek size düşüyor... Ben yeterli bilgiyi verdiğimi düşünüyorum... Zina başkadır ve size özellikle üç örnek verdim ve ekleyerek tekrar vereyim: Ekleyecek olursam: Evli bir kimsenin, isteyerek bile olsa Eşinden bir başka kimse ile birlikte olması Zina'dır. Bir kimsenin,diğer bir kimseyi "Zevk unsuru" olarak görüp ilişkiye girmesi veya iki kimsenin birbirlerini "seks Objesi" olarak niteleyip, sırf bu amaçla ilişkiye girmesi zinadır ve ahlaki değildir. Buna bağlı olarak jigololuk, hayat kadınlığı ve bu tür ilişkilere girmekte zinadır... Ya aslında örneklendirmeme gerek yok, çünkü söylediklerim son derece açık ve nettir... Buda çok ilginç olmuş. Bunu ilk defa sizden duydum. Mademki nişanlandığınız zaman evlenmiş sayılıyorsanız, öyleyse nikaha ne gerek var? Nişan evlilik öncesi insanların birbirlerini tanıma aşamasıdır. İslama görede birbirlerini tanıma aşamasında bile olsalar cinsel ilişki yasaktır. İlk defa benden duymayın Sayın Forsa, çıkıp bir de yadsısanız bile Müslüman ailelerin içine giriniz, tespit ediniz, tanımlayınız... Ayrıca... İletilerimi "Eksik" alıntılamayınız Sayın Forsa, zira "Alıntı Kuralları"na aykırı bir davranıştır bu... Ben aynen şu açıdan bakılması gerektiğini söyledim; Nişan ise bir gelenektir. Yani dedim ya; Dini açıdan toplumunda haberdar edilmesi gerekir diye... Onun "Şekil Bulmuş" halidir işte... Nikah'ı ise açıkladım yukarıda... Bakın bu konuda daha önce sanıyorum ki yeterli derecede yazılar yazdım... Hem önceki iletinizde benim yazılarımı okuduğunuzu söylemiştiniz ve bu benim kişilik tahlilimi yapabileceğiniz kadarda yeterli idi değil mi? E nasıl oldu da o yazılarımı gözden kaçırdınız? Bence tekrar dönüp okuyunuz... Zira konumuz bu değil ve tekrar yazmam uzun zaman alır... Malum uzun yazmayı seviyorum... Ve Sayın Forsa, özellikle rica edeceğim, lütfen iletilerimi daha açık bir şekilde eleştiriniz ve alıntılama yaparken, anlamı bozacak şekilde eksik alıntılamayınız. Yapıtğınız alıntıları da (kasıtlı olarak yaptığınızı düşünmüyorum gerçi ama...) yanlış anlamlara bürümeyiniz. Söylediklerimde konu bütünlüğü sağlamanız açısından da ilgili yazılarımı okumanızı tavsiye ederim... Yazımın uzunluğundan rahatsız olan herkesten Özür Dilerim... Saygılarımla...
  22. Gördüğüm "En Temel Hata"... Eğer bir dine aitse bir görü... "Yakın Gitsin"... Yani "Tarihi Bir Bilgi" olsa bile, içinde "Din" adı geçiyorsa hiiiç önemi yok... Yapmayın arkadaşlar... "Bilim" adına bunu yapmayın... Öyleyse, şunları da görmezden gelin; -İskenderiye Kütüphanesinin "Din Adına" yakılıp yıkılması... -Avrupada 100yıl kan döken ve "Din Adına" yapılan savaşlar. 30(32)yıl savaşları... -Yavuz Selim-Şah İsmail'in "(güya)Din Adına" verdikleri mücadele... -500bin Yahudinin "Hıristiyanlık Adına" İspanyadan Osmanlıya sürülmesi... -Hitlerin "Yahudileri" katletmesi... -Galileo'nun "(güya)Din Adına" yargılanması... -Yine Din Adına öldürülen "Bilim Adamları"... -"(güya)Din Adına" yapılan "Haçlı Seferleri"... -"(güya)Din Adına" yapılan Osmanlı Cihatları... -"(güya)Din Adına" yapılan afrikanın "İncil"ile sömürgeleştirilme süreci... -Salazar'ın 3F'sinden "Fatima" ile "Dini Kullanarak" insanları uyutması... -... -... -... Bunların hemen çoğu "Yerel Olaylar"dır... Yani demek istediğim; İşine gelindiği zaman "Yerel Dini Olayların" hesabı soruluyor, işine gelmediğinde "İlgilendirmiyor"... O bilgiler sizi "Kişisel Olarak" ilgilendirmiyor olabilir, kimsenin ilgi alanını belirleyemez hiç kimse... Ancak Toplumsal olarak "Alevi, Şii, Sünni" kimlikleri barındıran ve İçinde Yaşamak Durumunda olduğunuz toplumu ilgilendiriyor ne yazık ki... İster İstemez... Ha ilgilendirmese bile, kime ait olursa olsun "Bilim"in konusu içersine giriyor bu konu... Avrupa bile sizden daha uzak o coğrafyaya ancak o konuda "Bizi İlgilendirmiyor yav, araştırmayalım" demiyorlar... Çünkü "Bilim"in etiğine aykırı... Bundan başka şöyle bir açıklama yapmak isterim özetçe: Hz. Hüseyin'in "Katledilmesi" olayı; "Müslümanız" adı ile "Dinin" ne kadar değiştirildiğine kanıttır. "Müslümanız" diyen "Emevi Hanedanı", tabi olduklarını iddia ettikleri Hz. Muhammed'in Ailesini katletmişlerdir. Eski Arap geleneklerinden getirdikleri olmuştur ki en önemlisi; Suk-u Ukaz panayırları "Hacc" adı ile canlandırılmıştır. bugün "Genele Bakılarak" öyle olduğu iddia edilen "İslam Dini", Emevi Hanedanından sonra bu hale gelmiştir... Dolayısıyla bu süreç, pek bellidir ki Dünya tarihinde önemli/önemsiz yada büyük/küçük bir özelliğe her halükarda sahiptir... Saygılarımla...
  23. Cevap verme çabanızı anlıyorum ancak, anlattığımdan zerre anlamamışsınız Sayın Forsa... Zira: Evlenme İşi Nasıl Tamamlanır? Bunu cevaplar mısınız? Ne olurda tamamlanır? AHZAB SURESİ : 49 Ey iman edenler! Mümin kadınları nikâhlayıp da kendilerini, onlara dokunmadan boşarsanız, sizin belirleyeceğiniz bir iddet boyunca onları bekletme hakkınız yoktur. O halde, böyle durumlarda onları nimetlendirin ve kendilerini güzelce serbest bırakın. Yani Cinsel İlişki Olmadığı zaman, bir kimse, bir kimse ile tam olarak evlenmiş sayılmıyor… Kocaları, onların üzerlerinde süre belirleme hakkına bile sahip olmuyor… Yani, siz “Evlenme Kararlılığında” olduğunuz bir kadınla “Cinsel İlişki” kurduğunuz zaman, eylemsel olarak “Evlenmiş” oluyorsunuz… “Cinsel İlişkiden” başka “Evlenme İşinin Tamamlanması” diye bir şey aranır mı? Çocuğun doğmasını mı bekleyeceksiniz evliliğin tamamlanması için? Ayrıca, “İslam’dan önce nikah biliniyordu, o yüzden bahsetmemiştir”de ne demek? İslam, içinde barındırdığı birçok bilgilerin, daha önce de peygamberlerce bildirildiğini söylüyor. Madem önceki bilgileri barındırmamak gibi bir adeti var, onları niye almış? Nikah Töreninin ne olduğu ile ilgili bilgiler Kur’an-da yoktur. Yani nasıl yapılır, kim yapar, ne olursa insanlar nikahlanmış olur… Bunlar Toplumların kabullerine göre şekillenen unsurlardır. Tükiye’de “Nişan” taktığınız zaman “Evlenmiş” sayılırsınız. Yani şu açıdan; artık birbirine aittir o iki insan, bu anlayış vardır. Ya da kimi kimselerin yaşam tarzlarına göre “Yasal Evlilik”i gerçekleştirmeyen insanlar var. Ancak aynı evde yaşıyorlar. Evli kimselerden hiçbir farkları yok… “İmza” yok diye, “Evli Değillerdir” diyebilir misiniz? Evli insanların sahip oldukları her yaşantıya sahip bu insanlar, öyle değil mi? Ayrıca: Nasıl tamamlanıyor bu “Evlilik” ya hu!? Nikah İşlemi nasıl tamamlanıyor!? Ya planlar yapıyorsunuz, karar alıyorsunuz, evlilik için her şeyiniz yerinde, bir tek tören kalmış yapılmayan… Ne yani, o tören olmadıkça evlilik tamamlanmıyor mu? Bugün bile “Yasal Olarak” evlenmediği halde, yaşam biçimi olarak “Evli Hayatı” süren insanlar vardır dedik… Bir tek “İmza” ya da “Tören”mi belirliyor evlenmeyi tamamlamayı? Yapmayın rica ederim… Siz “her şeyi yaşadığınız bir insanla” daha ne kadar tamamlayacaksınız “Evlilik” denen şeyi? Nikah, iki insanın Evlenmek üzere ahitleşmesidir… Ee “Evliliğe” dair her şeyi yaşamış olan bir çift daha fazladan/ekstradan ne yapıp ta ahitleşecekler yaa!? “Hala Evli Olmadıklarını” savunabilir misiniz? Evli insanlar fazladan/ekstradan ne yaşıyorlar? Cinsel İlişkiden daha Tamamlayıcı bir “İmza” var mı Evliliği ya da Nikâhı… Ayrıca bakınız şu var ve söylediklerimi bu açıdan ele alınız rica ederim: — Taraflar karşılıklı olarak birbirlerinden razı… — Ana ve Babaların, ailelerin olurları alınmış… — Bulundukları toplum haberdar edilmiş, yani “Nişan” akdedilmiş… — Evlilik muhakkak… — Tüm hazırlıklar yapılmış… — Çeyiz dürülüp eve gönderilmiş… — Nikâh şekerlerinin tane hesabı yapılmaya başlanmış… — Nikâh memuru masada bekliyor, ya da imam vs işte… Neyse geyiğe gerek yok, anlamışsınızdır mutlaka… Yani diyorum ki; bir çift; “Gizli” “Art Niyetli” değillerse, “Kişilere, Aileye, Topluma Zarar Verecek” bir eylemde bulunmuyorlarsa, “Aileler ve taraflar ilişkinin Yasal Evliliğe taşınması gayretindeyseler ve bu olacaksa (en azında büyük ihtimalle”… Yaşanılanı Zina olarak kim yargılayacak? Ben şimdiye kadar bu şekilde birçok birlikteliğe rastladım, hepsi de son derece Müslüman ailelerdi, bir tane kimse bile çıkıp “Zinadır” demedi… Yani, bilmiyorum, söylediğimi mi anlamıyorsunuz ya da ben mi anlatamıyorum… Evliliğin Tamamlanması nasıl oluyor, bunu anlatın siz bana… Cinsellikten başka evliliği tamamlayan başka bir şey daha mı var? Tabi burada “Günübirlik Cinsel İlişki” yaşayan kimselerin yaşantılarından bahsetmiyorum… Ayırtına varabildiniz umarım… Ne söylediğim gayet nettir aslında… Ayrıca konunun iyi anlaşılması için, daha önceki konularda belirttiğim “Kur’an-ın Toplumsal Kuralları/Normları” ve “İnançsal Özellikleri” ile ilgili belirttiklerimi okursanız eğer; “Zina” yasasının bugün için neyi ifade ettiğini anlamamanız için hiçbir neden yoktur… Yada Zina’ı size şöyle ifade edeyim; Kur’an-da belirtilen “Toplumsal Normlar” o döneme hitap eder. Bunu birkaç kez açıkladım ve beni itham ettiğiniz yazıda yazdığınız gibi iletilerimi okumuş olsaydınız bunu zaten bilirdiniz… 100 değnek cezası, o dönem için uygun görülmüş bir cezadır. Bugün, eşiniz sizi “Aldattığında” yani “Zina” yaptığında; ispatlarsınız, mahkemeye verirsiniz. Yüz kızartıcı suç işlediği için çocuğunu elinden alırsınız, yine kendi işlediği suç mucibince ayrıldığınızdan nafaka vermezsiniz ve bir de tazminat davası açarsınız… 100 değnekten kat kat daha büyük acılar yaşatırsınız… Yani bugün için durum farklıdır… Ayrıca Zina’nın tanımını yapmakta lazım; “Evlilik”in temel olarak “Ne İle” meydana geldiğini ifade ettim… “Cinsel Birleşme”nin olması Evliliği Tamamlıyor… Çünkü sadece Karı-Koca arasında yaşanabilecek bir olaydır bu. Ondan sonra artık o kimse sizin “Karınız/Kadınınız”, sizde o kişinin “Kocası/Erkeği” olursunuz… Zina ise “Evlilik Dışı”, yani diyelim ki bir şahıs var ve Evli olduğunu bildiği bir Kadını/Erkeği ayartıyor… İşte bu zinadır, Evlilik Dışıdır. Aslına bakarsanız, bir kimsenin "Evli" yada "İlişkide" olduğunu "bildiği" bir insana, amiyane tabirle “ayarlamak/tavlamak/etkilemek” amacıyla yaklaşmaya çalışması bile “Ahlaksızlık”tır… Bundan başka; insanlarla günübirlik yaşantılarla cinsel ilişkiye girmek zaten ahlaki değildir ve zina budur. Ve en önemli nokta; Bir kimseye tecavüz edildiğinde, tecavüz eden taraf “Zani/Zina Eden”, tecavüz edilen taraf ise “Masum”dur… Not: Yazımdan "Evlilikte, Cinsel İlişki Olduğu Zaman, Yasal İmza'nın Gereksiz Olduğu"nu savunduğum gibi bir mana çıkmaz umarım... Çıkıyorsa eğer, bu benim anlatmak istediğimi anlatamamamdan kaynaklanıyordur mutlaka... Saygılarımla…
  24. Cinsellik konusunda kimin ne düşüncede olduğu beni ilgilendirmiyor. Zira "Günah" ve "Sevap" kavramları son derece bireyseldir. O yüzden herhangi bir kimsenin içide bizi ilgilendirmez. Ben ilişkilerde "Günah" ve "Sevap" kavramlarının yerini anlatmaya çalıştım... "Hangi İslam'a İnanıyorum" diye bir şey yok arkadaşım. Ben İslam'dan ne anlıyorsam ona inanıyorum... Ben söylediklerimi "İslam"a uydurma, ya da İslam'ı kendime uydurma gibi bir çabada değilim... Kur'andaki "Nikah" ve "Evlilik" ile ilgili ayetlere tekrar bakıp gözden geçirdim Sayın Forsa... Ve "Nikah"ın ne olduğu, nasıl yapıldığı, neye dair ve hangi törenle yapıldığı konusunda bir bilgi yok... Sadece "Nikahlanacağınız" kişiye ve size dair bilgiler veriyor... İrdelediğinizde de "Masumiyet" "İffet" vs gibi tanımlamalar çıkıyor... Ve buradan da "Birlikte hayat sürecek olan iki insan"ın bahsedildiği anlaşılıyor. Yani söylediklerimin "Karşıtı" tek bir ayet dahi bulamadım... Söylediklerimi destekleyip desteklemediğine inanmak ise size kalmış bir şey... Ben inanıyorum ki; Ömrünüzü beraber geçireceğiniz insanı seçmişseniz, geleceğe dair birlikte adımlar atmışsanız ve eşlerin yaşayabileceği şeyleri yaşamışsanız, ve tabi eğer önemsiyorsanız (ki İslam'da ailenin görüşlerine önem verilir) ailenizinde "Olur"u yani rızaları varsa, zaten siz "Evli"sinizdir, tek olmayan şey "Yasal bir imza"dır... Yasal İmza'dan önce bunun yerini "Dini Nikah" almıştır o kadar... Ve o da bir ritüeldir... İyi Niyet/Hüsn-ü Niyet'tir... Birbirinize aitsinizdir öyle değil mi? İsterseniz sizde tekrar bakıp, benim söylediklerimi yalanlayan ayetleri getirebilirsiniz eğer varsa... Olur ki belki benim gözümden kaçmıştır. Saygılarımla...
  25. hoh hoh hoooo... höh höh höööö... hih hih hiiiiiii... Ben bu daa gomükmüş diğerlerinden...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.