Zıplanacak içerik

Tengeriin boşig

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey

  1. Tengeriin boşig şurada yorum gönderdi blog başlığına bir yorum içinde Radyanın günlüğü
    Vay bee... Hakkaten çok güzel bi hikayeymiş yav... Teşekkürler... :clover:
  2. Sayın BrainSlapper, "Kader" kelimesinde tutturmamın nedeni: -Konu başlığımız zaten "Kader" -"Kader"in ve "Kaza"nın ne olduğunu anlamadan, gerçek anlamlarını anlamadan "Tanrı Takdir Etmedikçe Hiç Bir Şey Olamaz" mantığını çözmemiz yada anlamamız mümkün değil... Ve bu yanlış "Adlandırmalar" yüzünden olmuyor ne yazık ki... Bakın, bir isim bulmuşsunuz ki; "Yazgı"... Buna dokunmuyorum... Öncelikle; Kur'an-da geçtiği söylenen "Tanrı İnsan Fiillerini Önceden Belirlemiştir" nitelemesinin "Kader" anlamına gelmediğini bilmemiz gerekiyor. Yani siz burada "Tanrı'nın İnsan Fiillerini Belirlemesi Kader"dir derken, aslında gerçek anlamda "Kader"i tartışmıyorsunuz... Uydurulmuş bir ismi tartışıyorsunuz... Kelime üzerinde niye takıldığımı söyledim. Koyulaştırılmış yerleri okudum ve diyorum ki, o söylenenler "Kader" denilen şey değildir. Bizim bildiğimiz manadaki Kader kelimesi uydurmadır. Ve ikisi birbirinden çok farklıdır. Somutlaştırırsak "Kuantum Kanunu" (Kader) terimi ile "Anı Defteri" (Levh-i Mahfuz) terimini aynı anlamda kullanmak gibi bir şeydir. Tanrı'nın bir Defterdar Dairesi yoktur ne yazık ki... Ya da Vergi Levhası falanda kullanmıyor... Herşeyi dosyalayacak olsa bence Bilgisayar kullanırdı... : İrade... (Sıfat) Biz "Kader" kelimesi "Kur'an-da nasıl geçtiyse, ne ile alakalı olarak geçtiyse o anlamda kullanmak zorundayız... Çünkü nitelediği tümceler hep o "Ölçü" anlamı üzerinde durmuş, başka bir anlamda kullanılışı yok... Ayrıca bizim anladığımız anlamdaki "Kader" kelimesinin uydurma olduğunu yine "Kader" kelimesinin türevi olan "Mikdar" (Türkçesi: Miktar) kelimesinden de anlayabilirsiniz... Sizce "Mikdar" kelimesinin anlamı nedir? Neyse, Karşımıza iki kelime çıktı: Yazgı ve İrade... "Kader" Kelimesinin anlamının anlaşıldığını düşünerek "Kaza" kelimesini kısaca açıklamak istiyorum. "Kaza" en basit anlamıyla bildiğimiz gibi "Kader"in meydana gelmesidir... Yani, belirlenmiş çeylerin, belirli bir ölçü dahilinde Meydana Gelmesi, oluşması, vukuu bulması "Kaza"dır... Yani bir taş attığınızda, taşın yere düşmesi... Öldürücü bir yara aldığınızda ölmeniz... Gözünüzü oyduğunuzda, artık işleyebilecek fonksiyonları kalmadığı için görememeniz... vs... vs... vs... "Kaza" kelimesinin öğrenildiğini düşünerek "İrade" konusunu tartışmak istiyorum... Şimdi şu iki soru var: "Tanrı İnsan Fiillerini Belirlemiş mi?" yoksa "Tanrı İnsan Fiillerini Biliyor mu?"
  3. İyi niyetiniz için teşekkür ederim Sayın BrainSlapper... Sayın Tarafsız biliyor; huyum kurusun, hiçte sevmiyorum bu huyumu ama, alınganımdır ben biraz... Özür dilerim Tanrı'nın "Takdir" etmesini, bir önceki iletimde yazdım Sayın BrainSlapper, okuyabilirsiniz... Buna bağlı olarak "Alın Yazısı" denen şeyin uydurma olduğu ortadadır... İslam'da aslında böyle bir şey yoktur... Tanrı "Ölüm" gerçeğini koymuştur... "Doğum" gerçeğini koymuştur... "Varlık" gerçeğini ve bunun yasalarını koymuştur... Yani "Tanrı" her şeyi bir "Kader/Ölçü" çerçevesinde yaratmıştır... Bakın, bilmiyorum iletilerimi ne kadar okuyorsunuz yada ne kadar değer veriyorsunuz ancak hala söylediğimin aksinin ispatlanamadığı görüşündeyim... Neyse, ben daha bir iletimi yazana kadar araya benimkiyle alakasız bir sürü ileti girdiğine göre pekte umursanmamış zaten söylediklerim... Ben gerekli görürsem cevaplarımı vereceğim ancak anlaşılan o ki aşamayacağız bu konuyu bu gidişle... Ben sadece sonuca götürmek istemiştim... Daha sırada "Kaza" var, ondan sonra Sayın Tarafsız'ın soruları var... Bakın görüyorsunuz; "Madde Düşünebilir mi?" adlı konuda da asıl konudan sapmamayı ve adım adım gitmeyi önermiştim ancak kabul görmemişti ve o konu hala yarıda kaldı, kimse bir fikir sağlayamadı... Göreceksiniz bu konuda da o olacak... Son Söz: Kader, ne Müslüman çoğunluğun ne de Müslümanlığı eleştirenlerin anladığı gibi "Tanrı'nın İnsanların Yaptıklarını Yazmış Olması" değildir... Bu "Kendilerini Eleştirilemez Kılmak" isteyen Simsarların uydurdukları bir anlayıştır... Kur'an-da bu anlamı içeren haliyle "Kader" kelimesini niteleyen tek bir ayet dahi yoktur... "İçerdiği" iddia edilerek verilen hiç bir ayette ve sure bütününde "Kader" kelimesi, belirtilen anlamıyla kullanılmamıştır, tek bir örneği bile yoktur... Söyleyeceklerim bu kadardır... Herkese Saygılarımla...
  4. Teşekkürler Sayın Bilimselci, en azından istediğim gibi bir cevap vermek istemişsiniz... Lakin bazı eksikleri tamamlamamız gerekecek: "Levh-i Mahfuz"da yazan şeylere "Kader" dendiği bilgisini nereden edindiniz? Kader'in tanımı Kur'an, kullanıldığı yerlerde açık açık geçmektedir... Örnekledim ve vereceğim de tekrar... BAKARA 225: Allah sizi, dil sürçmesi sonucu, lağv/lakırdı olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz; ama O sizi kalplerinizin kazandığınızdan hesaba çeker. Allah Gafûr'dur, çok affeder; Halîm'dir, çok yumuşak davranır. *Ayetin aslı alıntıladığım gibidir ve içinde ne "Kader" kelimesi, ne de türevleri geçmemektedir. AL-İ İMRAN 145: Allah'ın izni olmadıkça hiçbir kişi ölmez. Vakti belirlenmiş bir yazıdır o. Dünya çıkarını gözetene ondan veririz; âhiret yararını gözetene de ondan veririz. Şükredenleri ödüllendireceğiz biz. *Ayetin aslı budur ve içinde, ayette geçen nitelemenin "Kader" demek olduğu, "Kader" kelimesi ve bu kelimenin türevlerinden herhangi birisi geçmez. EN'AM 2: Sizi bir balçıktan yaratmış olan O'dur. Sonra hüküm verip bir süre belirlemiştir. Belirlenmiş başka bir süre de onun katındadır. Bütün bunlardan sonra siz hâlâ kuşkulanıp duruyorsunuz. *Ayetin aslı budur ve yine içinde nitelenen şeyin "Kader" demek olduğu geçmiyor. KAMER 52: Onların yapmış oldukları her şey defterlerdedir. KAMER 53: Küçük-büyük tümü, satır satır yazılmıştır. *Ayetin aslı budur ve yine "Kader" kelimesi ve türevi geçmiyor. ARAF 34 Her ümmet için belirlenmiş bir süre vardır. Süreleri dolunca ne bir saat geri kalırlar ne de öne geçerler. *Yine içinde ve ardıl surelerde, söylenenle ilgili olarak "Kader" anlamında bir niteleme yok... HUD 6: Yerde hiçbir debelenen yoktur ki, rızkı Allah'ın üzerinde olmasın. O, onun karar kıldığı noktayı da bilir, emanet edildiği yeri de. Herşey, apaçık bir Kitap'tadır. *Yine "Kader" anlamında kullanılmış bir niteleme yok. HADİD 22 Yeryüzünde ve kendi benliklerinizde meydana gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir Kitap'ta belirlenmiş olmasın. Bu, Allah için çok kolaydır. *Yine "Kader" yada onun türevi bir kelime yok... SEBE 3: Küfre sapanlar şöyle dediler: "Kıyamet saati bize gelmez!" De ki: "Hayır, öyle değil! Gaybı bilen Rabbime yemin olsun ki, o size mutlaka ve mutlaka gelecektir! Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey bile Rabbimden gizli kalmaz. Zerreden daha küçük veya daha büyük hiçbir istisna olmamak üzere, her şey apaçık bir Kitap'ta belirlenmiştir; *Elbette "Kader"i niteleyen bir anlam yada kelime burada da yok... FATIR 11: Allah sizi bir topraktan, sonra bir spermden yarattı; sonra sizi çiftler haline getirdi. O'nun ilmi dışında, bir dişi ne hamile olur ne de doğurur. Yaşayan bir varlığa daha çok ömür verilmesi de onun ömründen biraz azaltılması da mutlaka bir kitapta yazılıdır. Bu, Allah için gerçekten çok kolaydır. *Yine yok, yine yok... ------------------------------------- Geçelim "Kader" kelimesinin ve türevlerinin geçtiği bazı Ayetlere ve görelim hangi anlamlarda kullanılmışlar: MÜMİNUN SURESİ : 18 Gökten bir KADERle/belli ÖLÇÜde bir su indirdik de onu yeryüzünde durdurduk. Elbette ki biz, onu gidermeye de gücü yetenleriz. KAMER SURESI : 49 Şu bir gerçek ki, biz herşeyi bir ÖLÇÜye göre/bir KADERle yarattık. KEHF SURESİ : 45 Dünya hayatının şu su örneği gibi olduğunu onlara anlat: "O suyu gökten indirdik. Yerin bitkisi onunla karıştı. Derken o bitki, rüzgârların savurup döllediği parçacıklara dönüştü. Allah her şey üzerinde muKteDiR'dir, gücü her şeye yeter. YÛNUS SURESİ: 5 Güneş'i ısı ve ışık kaynağı; Ay'ı, hesabı ve yılların sayısını bilesiniz diye bir nur yapıp ona evreler taKDiR eden O'dur. Allah bütün bunları rastgele değil, şaşmaz ölçülere bağlı olarak yaratmıştır. Bilgiyle donanmış bir topluluk için ayetleri ayrıntılı kılıyor. FURKAN SURESI : 2 Göklerin ve yerin mülk ve saltanatı yalnız O'nundur. Çocuk edinmemiştir O. Mülk ve saltanatında ortak yoktur O'na. Herşeyi yaratmış ve herşeye bir ölçü ve oluş tarzı taKDiR etmiştir. VÂKIA SURESI : 60 Ölümü aranızda biz taKDiR ettik. Biz önüne geçilecekler değiliz. ------------------------------------- Durum Nedir? Kur'an-da "Tanrı"nın herşeyi belli bir ölçüde yaratması (Kader), kanun koyması (Muktedir), ve bunları tak "Yapıcı" olması (iktidar) nitelemelerini içeren ayetler bellidir... Açıktır... Ancak sizin verdiğiniz ayetlerde nitelediğiniz anlamların "Kader" olduğuna dair en ufak bir işaret, imge, ima dahi yoktur... Sizin anladığınız anlamdaki "Kader" uydurulmuş bir şeydir... Ve sizde bu uydurulmuş düşünceyi, herşey ortada iken bile savunabiliyorsunuz... Niye? Tekrar ve ısrarla soruyorum: "Kader" tanımının "Tanrı'nın İnsan Fiillerini Daha Önceden Yazmış Olması, Belirlemiş Olması, Tespit Etmiş Olması" anlamını nereden çıkardınız? "Kader"in İslam'da bu anlama geldiğini nereden öğrendiniz? "Kur'an-ın Kendisinden" diyemezsiniz, çünkü Kur'an-ın kendisinde yok böyle birşey... "İslamiyet'ten" de diyemezsiniz çünkü Kur'an-da geçmiyorsa "İslam"da nasıl olabiliyor? Kur'an "Kader"i o anlama getirmemiş ki? "Kader"i o anlamda nitelememiş ki? Ancak şöyle diyebilirsiniz; "Kuyuya Bakanlara Baktık, Ve Kuyuya Bakmadan Taşın Kuyuda Olmadığına Karar Verdik... Ve Kendi Halimize de Bakmada Kuyuya Bakanları Hafife Alıyoruz" Yapılan bundan başka bir şey değildir... Tekrar: "Bakmakla Görmek Arasında Fark Vardır" Yapmak istediğim şey ukalalık değil kesinlikle, ancak apaçık ortada işte... Yani bunu yapılabilecek en uygun şekilde yapmaya çalışıyorum ve yine en uygun şekilde anlatmaya çalışıyorum... Sorularım ve KENDİMCE kanıtlarım ortadadır... İzlediğim yol ve yöntem ortadadır... Mantık olarak şöyle görüyorum ben bu "Kader" adının nitelendirilmesini; Yani; Diyelim ki şöyle bir nitelememiz var elimizde ve belirtilen şeye bir isim koyacağız... Örneğin: Dört ayaklı, üzerine bir şeyler koyulabilen, gerektiğinde üzerine çıkılabilen ve ancak aslında üzerinde yemek yemek için yapılmış olan bir gereç... Üzerinde genelde bir örtü, vazo veya çeşitli gereçler konulmuş olarak ilkokul kitaplarında resmedilir... vs vs vs... İsim koyuyoruz: İskemle... Ve yine tanımı biz yaptığımız için ekliyoruz: "Aynı zamanda ona "Masa"da denir..." Halk: Masa ile İskemleyi aynı şey sanıyor artık... Ve İskemlenin üzerinde de yemek yemeye başlıyor... Oldu mu şimdi bu? Daha önce "Masa"yı görmemiş ve sadece İskemleyi görmüş bir insana bu şekilde anlattığınızda, size büyük ihtimalle tanımdaki bazı belirtilerden dolayı bu cevabı verebilir... Oysa bu cevap ne kadar doğrudur? Kader'in ne olduğunu "Kur'an-ı" kendi dilinde okuyamayan ve anlamayan halka (yani masayı hiç görmemiş olan halka), siz yönetimi sorgulanamaz hale getirmek için (yani masada değilde, iskemlenin üzerinde yemek yedirmek için) Kader'in tanımını yüzyıllarca farklı bir anlam vererek öğretirseniz (İskemleyi Masa diye tanıtırsanız); değil Müslüman, o dini eleştirmeyi görev edinmiş kimseler bile neyin ne olduğunun farkına varamaz (İskemleyi masa sanmayadevam eder). Çünkü yüzyılların oluşturduğu kavramların gerçek anlamlarını kabullenmek zordur... Hele birde işine böylesi geliyorsa... Uzun Yazımdan Rahatsız Olan Arkadaşlardan Özür Dilerim... Saygılarımla...
  5. Sayın Tarafsız, sizinle bu güne kadar hiç bir şekilde üslubu aşan bir tartışmamız olmadı... Çünkü iletişimimizin güzel olduğunu düşünüyorum... Ve bu yüzdende bundan sonra da olacağını hiç sanmıyorum, ancak hatam varsa kusuruma bakmayın rica ederim... Biliyorsunuz, bazen alıngan olabiliyorum, gençliğime verin... Lakin, konu "Kader" konusuydu... Sizin sorduğunuz sorulara cevap vermek istiyorum gerçekten ancak asıl konu anlaşılmadan o konuya geçmek içimi rahatlatmayacak... Ancak iyi niyetiniz için çokta müteşekkirim... Sorulara cevap vermememin bir diğer nedeni de konumuzun "Kader ve Kaza" olmasındandır. Çünkü bu sorduğunuz sorular "Kur'an-da Bahsedilen Kader ve Kaza" ile uzaktan yakından ilgili değildir... Ne için alakalı olmadıklarını ise anlatmaya çalıştım... Bu yüzden sorularınız konumuzla alakalı değildir... Şöyle bir örnek vereyim: Tanrı diyor ki: Ben Dünyayı Belli Bir Ölçüde/Kaderde (denge, yasa) Yarattım... Siz Soruyorsunuz: Allah Ahmetin ne şekilde yaşayacağını, genç yaşta nasıl olaylara karışacağını o olaylar karçısında nasıl davranacağını biliyormu? Sizce ikisi aynı anlamı mı niteliyor? Konu ile alakası bu yüzden yok işte... Ancak beni üzen şey şu oluyor: Ben Kur'an-a bakarak ve sizi tatmin ediyor mu bilmiyorum ancak kelimelerin anlamlarını dahi alıntılayarak, ele alınması gerektiği gibi ele alarak görüşümü ortaya koyuyorum her zaman... Her zaman alıntı yapmışsam kaynağını veriyorum, anlamlandırırken neye dayanarak o anlama geldiklerini açıklıyorum, temellendiriyorum... Ancak bunlar reddedilmesine rağmen çürütülmüyor yada çürütülemiyor ve sadece ben itham edilmekle kalıyorum... Hadi bu bir yana, uygun bir yöntemle çürütülmediği gibi ben "Kafama Göre Din Yaratmakla" itham ediliyorum... Ya kafama göre din yarattıysam eğer (ki din yaratmıyorum, anladığımı aktarıyorum), benim mesnedsizliğimin, haksızlığımın ispat edilmesini isterim, bu hakkımdır... Ancak takdir ettiğiniz ve beni niteleyen o önceki/geçmiş iletilerde dahi bu söylediklerim yapılmadı, sadece "Laf" olarak kaldı hepsi... Gerçi Sayın BrainSlapper sağolsun, cevapsız bırakmıyor beni, bu açıdan anlayışlı aslında kendisi, hakkını yemeyeyim... Gerçekten Kur'an-da geçenlerin, benim söylediğim gibi olmadığının ispatını isterim ben... Ama ne zaman konu buraya gelse, hep konu dağılıyor, cevapsız bırakılıyor, konuyu benim laf oyunu yaparak amacından uzaklaştırdığım iddia ediliyor... Bu iddia yetmezmiş gibi, araya giren arkadaşlar konu ile alakası olmayan ve hiç bir bilgi içermeyen, sadece "Laf"tan ibaret olan (ki hala anlamış değilim niye yapıldığını!!!) iletiler sokuşturuyorlar araya... İnanmazsanız, yukarıdaki araya giren iletilere de bakabilirsiniz... Neyse, ben göreceğimi görüyorum ve "Kader" konusu ile ilgili sorularımın cevaplanmasını ve "Kafama Göre Uydurduğum" o şeylerin çürütülmesini açık açık istiyorum ve büyük bir hevesle bekliyorum... Çünkü hatalı isem eğer, doğrsunu öğrenmek benim için bir görevdir... Sorularım cevaplandıktan ve "Kader" konusu anlaşıldıktan sonra "Kaza" konusuna geleceğiz ve konunun içeriğini tamamlayacağız. Ondan sonrada Sayın Tarafsız, sizin o sorularınızı cevaplamam için uygun ortam oluşacak... Saygılarımla...
  6. Ya Arkadaşlar, elbette ki insanlar inançları için öldürülmesin... Hele ki, yüzlerde yıl önce yaşanmış bir olay için hala ayrılıkların yaşanması zaten mantıksız... Lakin önemsiz de değildir... Eğer "Geçmişte Kalmıştır" diyerek araştırmamamız ve önemsemememiz gerekiyorsa, bugüne kadar etkisi gelen bir çok olay hep geömişte yaşanmıştır... Onları da araştırmayalım... Türkiye'nin "Demokratikleşme Süreci" bile anlatılırken bundan 200yıl öncesinden hatta 1789dan başlanılıyor... Fransız İhtilalinden... Bakın adı "Fransız"... Yani "Fransa"da olmuş... Onu'da ele almayalım, önemsemeyelim... Yada Türkiye 2nci Dünya Savaşına son anda girdi, girdiği zamana kadarki savaşımlarıda önemsemeyelim... Hatta Japonyaya atılan iki atom bombası bile bizi niye ilgilendiriyor ki? Avrupaın Hıristiyanlaşması, Türklerin Müslümanlaşması... Niye ilgilendiriyor ki? Geçmişte olmuş bitmiş olaylar bunlar... Ne gerek var araştırmaya... Bırakalım orda kalsın... Bakın, Hz. Hüseyin olayını "Propaganda" malzemesi olarak kullanmak ve bu amaçla gündeme getirmek elbette ki yanlış bir şey... Elbette ki bugün insanlar hala bu olayın davasını gütmemeli... Lakin önemsiz de denilemez... Saygılarımla...
  7. Evet... Sorunuza cevap vermek isterdim ancak, gördüğüm kadarıyla hala sorularımı falan kaynatmak ısrarındasınız... Önce şu "Kader" konusunu bir aşsaydık iyi olacaktı... Ondan sora bu sorularınıza sıra gelecekti... Neyse, böyle bir durumda, sadece başarılar dileyebiliyorum... Saygılarımla...
  8. "Yapanda Edende O" tanımlamamın "Eksik" olduğunu ve söylemek istediğimi anlatamadığımı söyledim ve size önceki iletimde gerekli açıklamayı yaptım... Öz olarak şöyle söyleyebilirim: Tanrı, Hakk olarak "Özgür İrade" ile yarattıklarının özündedir. Mevlana buna "Fih-i Ma-Fih" demiş ve kitabını yazmış... Yunus "Bir Ben var Bende Benden içeri" demiş... Hallac-ı mansur ve Nesimi; Ene'l Hakk demiş... Bunları söylerken "Özgür İrade" ile söylüyorlardı, ancak özlerinde Hakk vardı...
  9. Kimmiş bu Türklük lafından gocunanlar? Ben tüm iletilerini okuduğum bir kimse olarak Sayın Cyrano'nun, Milliyetçilik mevhumunu sizden daha iyi kavradığını düşünüyorum... Ha siz beni "Türklük" lafından gocunan biri olarak itham edecekseniz eğer, size öncelikle şunu söylemeliyim; benim seceremin "Türk" olduğu apaçıktır... Türklük'ten gocunmam diye bir şey olamaz, çünkü ailem hiç bir menşei ile karışmamıştır... Bir tek babaannem Laz'dır... Ancak bizim önemsediğimiz Türklük bu değil... Kan bağı değil... Ve bana "Türklük" şu şekilde dokunuyor, evet: Türklük adına cinayet işlendiğinde, Türklük adına devlet soyulduğunda, Türklük adına Türk Milleti sömürüldüğünde, Türklük adına devlet satıldıkça, Türklük adı kullanılarak çeteler oluşturuldukça, Türklük adı kullanılarak insanlar öldürüldükçe, Türklük adına her türlü pislik yapıldıkça, mafyalaştıkça, devlet içinde devletler kuruldukça, ve en acısı hala Türklük "Kan Bağına" indirgendikçe bırakın kanıma dokunmasını, onurum kırılıyor... Utanıyorum... Türklüğümden utanmıyorum, Türklüğün bu şekilde kullanılmasından utanıyorum... Ve sizde ne yazık ki benim utandığım şeyleri savunmaktan öteye gidemiyorsunuz. Anayasanın Türklük tanımı ortadadır... Bu tanım Türk Milletinin iradesinin yansımasıdır... Vatandaşlık Bağı olan herkes Türktür... Buna bir itirazınız varsa, gidin Anayasa Mahkemesine başvurun... İnatla ve Israrla söylüyorum; Nasıl ki "Türklüğe Hakaret" 301'inci maddeye karşı gelmekse, Türklüğü "Kan Bağı"na indirgemekte 66ncı Maddeye karşı gelmektir... Yani Orham Pamuk ne ise, Sizde O'sunuz... Anayasa karşısında hiç bir farkınız yoktur. İkinizde Anayasaya karşı gelmiş durumdasınız... Saygılarımla...
  10. Sayın Tarafsız, Sayın BrainSlapper ve Sayın Muki... İthamlarınız yerici mi, değil mi çözemedim ancak yine de sağolun... Bakın Arkadaşlar, ben hep söylüyorum ve inatla söylüyorum; Ben anladığım kadarıyla anlatıyorum... Size yada diğer Müslümanlara yanlış yada doğru gelebilir söylediklerim ancak şu var ki, sizde şu an ithamdan başka birşey yapmıyorsunuz... Hala sorularım ortada duruyor ve cevaplanmış değiller... Açık açık sordum ancak yinede bir cevap yok ve hala aynı ayeti gönderiyor Sayın BrainSlapper. Oysa o ayette ve herhangi bir ayette, nitelenen anlamın "Kader" demek olduğu hiç geçmemektedir... Yani bu bahsedilen nitelemeye verilen "Kader" anlamı uydurmadan başka bir şey değildir... Kader'in ne demek olduğunu söyledim ancak siz benim kişilik tahlilimi yapmaya yöneldiniz... Neyse, bunu görmezden gelerek ve aslında yine cevaplamayacağınızı bilerek soruyorum; -Kur'an-daki "Kader" kelimesinin geçtiği ayetler hangi anlamı nitelemektedir? "Ölçü" anlamını mı yoksa "Tanrı'nın İnsan Fiilerinin Yazmış Olması" anlamını mı niteliyorlar? -Sizin söylediğiniz anlamdaki bir anlayışın "Kader" demek olduğu Kur'an-ın neresinde geçmektedir? İlgili sureye gelince; umarım bu verdiğiniz sureyi baştan sona kadar okumuşsunuzdur... Ayette muKteDiR, iKtiDaR, taKDiR, KaDeR gibi "Kader" kelimesinin türevlerine rastlayamadım... Kader'in söylediğiniz şey demek olduğunu niteleyen tek bir şey dahi yoktur... Ben sadece ilgili ayetleri alacağım: Ele aldığınız ayette ve ardıllarında "Kader" kelimesi ve bu söylenenlerin "Kader" ile ilgili olduklarına dair tek bir anlam dahi geçmemektedir. 25inci ayette "Ölçü" kelimesi geçmektedir, ancak o da Hak/Hukuk ile ilgili bir tanım olarak kullanılmıştır... Şimdi; uzun uzadıya benim kişilik tahlilimi yapmak, Beni çeşitli hallerde itham etmek ve Geçmişteki iletilerimizi alıntılayarak konuyu değişirmek yerine, "Kader"in söylediğiniz anlama geldiğini ispat ediniz bana... Söylediğim son derece açık ve net... Beni itham etmeyi biliyorsunuz, söylediklerimin yanlış olduğunu ve İslam ile ilişkili olmadıklarını "Kesin Bir İfade" ile söyleyebiliyorsunuz ancak ben Kur'an-a dayalı olarak ispat edebilirken, siz aksini ispat edemiyorsunuz... Bakınız çok net: Kader'in, sizin söylediğiniz anlama geldiğini belirten tek bir ayet getirir misiniz bana? Açıkça söylüyorum tekrar, Bir ayet getireceksiniz ve şu özellikleri olacak; -Kader kelimesi "Tanrının İnsan Fiillerini Daha Önceden Yazmış Olması" anlamında kullanılmış olmalı... -Ya da Kader'in tanımlaması bu anlamda yapılmış olmalı... -Ya da "Kader" kelimesinin kullanıldığı ayet böyle bir anlamı niteliyor olmalı... -Ya da söylediğiniz anlamı ifade eden ayetler "Kader"in tanımını içeriyor olmalı... -vs... Bunu yapamıyorsanız, böyle bir ayet bulamıyorsanız eğer: -"Kader" kelimesini bu anlama nereden kaynakla bürüdüğünüzü açıklayınız... -"Söylediğiniz Nitelemenin" Kader demek olduğu yargısına vardıran tanımlamaları açıklayınız... -Ya da "Kur'an-ı Hakkıyla Okumadığınızı ve Anlamadığınızı" kabul ediniz... Cevap alamadığım sorularımla beraber ele alırsanız sevinirim... Bakınız, Sizin söylediğiniz anlamdaki bir "Niteleme" Kader kelimesinin karşılığı değildir... Kur'an-da geçen "Kader" kelimesinin anlamı "Ölçü"den başka bir şey değildir. Ayetler önünüzde. Bu kelimeden türetilen; Muktedir: "Bir şeyi yapmaya, başarmaya gücü yeten, erkli" demektir. Tanrı'nın adı olarak ise "Kanun(ölçü/yasa) Koyan/Yaratan" anlamına gelir. Ve "KDR" kökünden "Kader" kelimesinin türevidir... Takdir: "Tanrı'nın uygun görmesi, Tanrı'nın isteği, kader." Yine diğer türevlerine ve kök anlamından yola çıkarsak "Takdir" kelimesi de, konulan Kanun/Ölçü/Yasa'ların Tanrı tarafından uygun görülüpte konulmuş olması anlamını içerir... İktidar: "Bir işi yapabilme gücü, erk, °kudret" anlamına gelir... Yine kök kelimesinin anlamına bağlı olarak "Bir Kanun Koyucu Olarak" Tanrı'nın Yetkili olduğunu niteler. Yani "Kanunları/Ölçüleri/Yasaları Koyan Tanrı" anlamındadır... Ancak aynı kelimeden türemesine rağmen takısız olan kader kelimesi, nedense çok farklı bir anlama getirilmiş; Kader: Alınyazısı, yazgı. Oysa diğer türevlerinin geldikleri anlam ile bu anlamı arasında hiç bir bağıntı ve anlam ilişkisi yoktur. Hiçbir alakaları yoktur bile... O yüzden ya tüm diğer kelimelerin anlamları uydurmadır yada bu kelimenin anlamlandırılmasında bir sorun vardır. Tabii ki biz, en doğru ve apaçık ortada olan tercihi yaparak "Kader" kelimesinin tamamen farklı bir anlama büründürüldüğünü kabul edeceğiz... Diğer bir anlam olarak ise Mukadder kelimesinin anlamı ise esnekleştirilmiştir: "Yazgıda var olan, yazgı ile ilgili olan, alında yazılı olan." Oysa ki Mukadder kelimesi, aynı kökten hareketle; "Koyulmuş/Takdir edilmiş olan Kanun/Ölçü/Yasa" anlamına gelmektedir. Madem ben "İşime Geldiği Gibi" anlıyorum, sizde beni bu yönde çürütünüz... Sözlükler, Lügatler, Tarih Bilimi ve Kur'an önünüzde durmaktadır. Tek bir kimse dahi "Kader" kelimesinin "Tanrı'nın İnsan Fiillerini Önceden Yazmış Olması" anlamına geldiğini ispat edememektedir... Çünkü uydurmadır. Bu anlamdaki "Kader" kelimesinin nasıl ve niçin uydurulduğunu yazdım aık açık... Sizde "Kader"in söylediğiniz anlama geldiğini, istediğiniz ayeti getirin yine de ispat edemezsiniz... Çünkü Kur'an-da böyle bir tanımlama yoktur. Kader'in o anlama geldiğini söyleyen tek bir ayet bile yoktur... Varsa getirin diyorum işte size daha ne diyeyim... Bilmem kaç türlü sordum size aynı soruyu ama hala anlamadınız, anlamlandıramadınız... Ve bu bir kenara nedense bombardımana tuttunuz birlikçe ama yine de sağolun, "Taraftarlığın" ne olduğunu görmüş olduk... Her zaman söylüyorum, bu forumda hiç kimse "Haksızlığını Kabul Etmek" bir yana dursun, karşısındaki insan haklı ise "Haklı" dahi diyemiyor ve diyemez... Bundan başka aynı taraftaysanız, haksız dahi olsa hemen savunmaya geçiyorsunuz birbirinizi... Dürüst olunamıyor... Oysa ki şu beni niteleyen üç iletinin üçünde de hiç bir bilgi bulunmamaktadır... İstediğim hiç bir soru cevaplanmamıştır... Yine de teşekkür ederim nitelemeleriniz için... Beni İslam dışı olarak görüyorsunuz, ki canınız sağolsun, lakin varın siz Kur'an-dan bakarak ispat ediniz bana... Yanlışsam düzeltin şu yanlışımı ve size müteşekkir kalayım... Ve bu konuda çok ciddiyim... Yanlışımı beni çürüterek ispat edin ve bana gerçeği gösterin, bundan daha büyük bir yardımınız olamaz bana... Ha eğer siz yanlış anlamışsanız diğer bir çok müslüman gibi, e insaf, kabul edin... Ben her söylediğimin doğru olduğunu savunmuyorum... Ama kimse nedense çürütemiyor bu söylediklerimi... Kader'i ne olduğu anlaşıldıktan sonra, umarım ki "Tanrı'nın insan fiillerini yazmış olması" konusuna gelebiliriz... Gerçi bu gidişle bu pek mümkün görünmüyor... Saygılarımla...
  11. Evet, verdiğim örneklerle falan bunu ispatladığımı düşünüyorum... İsterseniz örnekler arasına sizi de koyabilirim... Kimseye sormam normalde ama sizin isteğinize bırakıyorum... sersem sersem bakmanıza gerek yok Sayın Tarafsız... Mezhebe ayrılmak falan zaten mantıksız bana göre... Ben mezheplere bölünmeleri kabul etmiyorum... Ancak şu da var; Din bir Vicdan meselesidir... İnsanlar nasıl yaşamak istiyorlarsa öyle yaşarlar; günahıyla, sevabıyla... İnanç; Tanrı ile İnsan arasındadır sadece; topluma mal edilmemelidir... Bir kimse diğerinin günahından, sevabından sorumlu tutulmamalıdır... Herkes Tanrı'yı aynı şekilde anlamaz... Mutlaka farklı idrakler vardır... Farklı kavrayışlar vardır... Tanrı hakkında "Tanrı'yı Bilme"nin bireysel olduğunu düşünüyorum; Ben size Tanrı'nın varlığını ispatlayamam, siz kendiniz bunu anlayabilirsiniz... Sizde bana yokluğunu ispatlayamazsınız, ben bunu kendim anlayabilirim... İşte bunu kavradıktan sonra, niçin "İnanç Bireyseldir" dediğimi anlamış olacaksınız... Saygılarımla...
  12. "Kader" terimi üzerindeki o anlaşmazlık nereden baksanız 1000yıldır var zaten Sayın BrainSlapper... Ve sizde bu anlam karmaşasına kurban gitmiş durumdasınız... Millete karşı kendisini "Sorgulanamaz" yapmak isteyen, "Güdülen Bir Toplum" yaratmak isteyenlerce uydurulmuş bir kavramdır sizin anladığınız "Kader" kavramı... Benim "Kader"den ne anladığım ortadadır... Kur'an-a göre "Kader" ne demek? "Kader" kavramının ne olduğu Kur'an-da bellidir. Hangi ayette, nasıl geçtiği bellidir... Ayetleri de verdim ve benim söylediğimi aynılığıyla niteliyor... Tanım olarak istiyorsanız bunu yaptım ama yine de yapayım: "Kader" kelimesi, Kur'an-da "Ölçü" anlamında kullanılmıştır... Yani "Tanrı'nın Koyduğu Doğa Yasaları" Doğa Yasalarından kastımı anlıyorsunuz sanırım; İnsanların değiştirmeye gücünün yetmeyeceği doğanın kanunları... Her zaman söylüyorum; Evren bir denge halindedir... İşleyişi "Denge"ye dayanır... Ölçülüdür... Bunu defalarca söyledim. Ve siz aksini kanıtlayamadınız... Eğer referansımız Kur'an ise, buyrun "Kader"in söylediğiniz manada kullanılmış olduğu bir ayet getirin... Tamam "... Buna Kader Denir" gibi bir ibare olmasın lakin "Kader" kelimesi benim söylediğim anlamda değilde sizin söylediğiniz anlamda kullanılmış olsun... Ben açıklamalarımı yaptım ve zaten sıra sizdeydi; "Sen şunu yap, bende bunu yapiim" dememeliydiniz... Sorularım, öğrenmek istediklerim, söylediklerim açık ve nettir... Dinin "Evrensel"liği "Robot" gibi insanlar meydana getirmek değildir Sayın Tarafsız... Dünyada 6milyar insan var ve sadece iki tanesi bile aynı şeyi aynı şekilde anlamaz... Tanrı "aynı"dır lakin O'nu nasıl idrak ettiğiniz farklıdır... Tanrı'ya giden yollar farklıdır... Ve bu "Yeni Bir Din Yaratmak" değildir... Dinlerin "Evrenselliği" ise aynı tip insan yaratmak amacı gütmesi gibi bir şey değildir. Evrensellikleri, herşeyin özünde olanı açıklama çabasından gelir... Sayın BrainSlapper, bakın çok çok açık olarak tekrar soruyorum: -İnsan fiillerinin, iradesinin önceden tespit edildiğinin/yazıldığının "Kader" demek olduğu anlamını Kur'an-ın neresinden çıkardınız? Bu tanımı "Kader" olarak niteleyen ayet hangisidir? (önceki sorularımla beraber yanıtlarsanız sevinirim) Yoksa bu anlamı siz çıkarmadınız da, sadece "Kuyuya Eğilenlere" bakıp "Orada Taş Yok" mu dediniz? Bunu yapmakla onlardan ne farkınız kaldı... Gidin bir bakın kuyuya ve görün bakalım gerçekten taş var mı, yok mu? Rica ederim, Kur'an-ı gerçekten okuyun... Bakmak ile Görmek arasında çok çok fark var; unutmayın... Saygılarımla...
  13. Aslında asıl mesele Yarım Saat olayı değil... Asıl konu sizin tartışma boyunca hiç bir bilgi verememiş olmanız, Söylediklerimi anlamamış olmanız, Hala aynı sularda yüzüyor olmanız, Ve buna rağmen hala basit bir hiciv peşinde koşuyor olmanız... Bence de hala birşey veremeyeceğinizi göz önünde bulundurursak, ileti yazmamanız yerinde olur... Saygılarımla...
  14. Yarım Saat Bekleyememekten mi bahsediyoruz Sayın Forsa? Yarım Saat Bekleyemememden/Bekleyemeyecek Olmamdan mı bahsediyoruz? Yarım Saat Bekleyemediğimi nereden biliyorsunuz? Diğer söylediklerinizin konu ile ne alakası var? Açıklıyoruz, anlamıyorsunuz... Toplumsal Hukuk açısından diyorum... Hakk ve Hukukun güven altına alınması açısından diyorum... "Kurum Olarak Evlilik"i kast etmiyorum diyorum... Size "Medeni Hukuk"un gelişimini mi anlatalım illa ki... İletinizde nitelediğiniz herşeyin cevabı var iletilerimde ancak siz hala aynı sulardasınız... Niye? Çünkü işinize gelmiyor... Tek bir bilgi verdiğiniz yok iletinizde... Gerçektende Tartışma Adabı açısından, en azından tartışmayı kesmeniz yerinde bir davranış olmuş... Yoksa ardı gelecek bir tartışmada beni daha ağır ithamlarla nitelemeniz kaçınılmaz olacaktır... Ve "Bu Özelliğini İnatla Sürdürebilen İlk Forumdaşım" olma özelliğine de sahipsiniz aynı zamanda... Çünkü hala ne demek istediğimi hiç anlamamışsınız... Ve "Cevap Verme" çırpınışı ile bişeyler karalamışsınız... Normaldir, anlıyorum sizi... Hakikaten geldiğiniz nokta bakımından sizinle tartışacak tek bir şeyimiz kalmadı bu konuda, zira iletinizden alıntıladığım ilk alıntımda da belli olduğu üzere, ithamlarınızla insanın tadını kaçırıyorsunuz etik açıdan... Saygılarımla...
  15. Aramızdaki fark şu: -Siz; var olup olmadığını bilmiyorsunuz ve bu yüzden ispatlanıp ispatlanamayacağını da bilmiyorsunuz... Ve bu yüzden kimseye varlığını yada yokluğunu ispatlama çabasına girmiyorsunuz... -Ben; Var olduğu biliyorum ama bunu sadece kendime ispatlayabileceğime, başkasına anladığım kadarıyla anlatamayacağıma inanıyorum... Bu yüzden kimin neye inandığıyla ilgilenmiyorum. Ve bu yüzden varlığını kimseye ispatlama çabasına girmiyorum. Hatta o kadar ki; kendi aileme bile... Sadece benim ne anladığımla ilgilenilirse, anladığımı anlatırım o kadar... Farkımız ve Benzerliğimiz bu sanırım... Tanrı bedende "Özgür İrade" kılmış diyorum... Öz'de O var... Sadece budur demek istediğim... Şöyle düşünün: farklı şekil ve boylardaki bardaklara su koyun... Bakın... Hespi "Su"... Ama farklı... Bardaklara göre; şekilleri, yükseklikleri ve miktarları, genişlikleri vs... Farklı... Bir de "Özgür İrade" ekleyin... Nitelediğim budur... Yazımın devamında: "Yapanda O'dur, Edende O'dur" derken anladığınız manada bir anlam yüklemek istemedim aslında, ki bu benim anlatamamamdan kaynaklandı sanırım... Yani demek istediğim "Öldüren ben değilim kardeşim, Tanrı öldürdü" demek değildi... Çünkü "Özgür İrade" ile var olmuş Tanrı insanlarda... Yani "Sen" olmuş Sayın BrainSlapper... Ama herşeyin özünde var olan O... "Ene'l Hakk"ı kavradığınızı ve bildiğinizi söylemiştiniz önceden... Benim söylediğimi bu anlama çekmeniz ilginç, kastettiğimi anlamış olmalıydınız eğer biliyorduysanız... Sanırım bunun cevabını almışsınızdır... Saygılarımla Sayın BrainSlapper...
  16. Sayın BrainSlapper, lutfedip renklendirmişsiniz ancak bu görüşün "Kader" denen görüş olduğunun ispatını istiyorum ben sizden... Yani renklendirdiğiniz ayetten çıkan anlamın "Kader" olduğunu neye dayanarak söylüyorsunuz? Hangi ithamdan o görüşün "Kader" olduğunu anladınız? Bu görüşü "Kader" olarak adlandıran durum nedir? Ya kaç şekilde sormalıyım bu soruyu ve kaç anlamda sormalıyım bilmiyorum ancak "Kader" dediğiniz şey bu değildir... Kur'an-da "Kader" kelimesinin geçtiği ayetleri inceleyin... Madem üşeniyorsunuz ben alıntılayım bir kaçını: Yaşar Nuri Öztürk'ü bir "Muhatap" olarak kabul ediyorsunuz sanırım... Sayın BrainSlapper, size sorumu daha açık olarak yeniden sunmak istiyorum: "Kader"in söylediğiniz manaya geldiğini nereden öğrendiniz? O manaya geldiği bilgisine nereden ulaştınız? Kur'an-daki hangi ayet size, söylediğiniz görüşün "Kader" olduğu izlenimini uyandırdı? Kur'an-da "Kader"i söylediğiniz anlamda niteleyen ayet hangisidir? Yukarıda söylediğiniz ayetlerin neresinde, ayette anlatılan şeyin "Kader" olduğu belirtilmektedir? Bu, "Kitap"ın ne olduğuyla ilgilidir. Yani ona bakarsanız; bir "Yaratılmış" olarak siz "Tanrı'nın Kelimesi"siniz... Ama bakın bir kendinize? Acaba "Söz"den mi ibaretsiniz yoksa Et ve Kemikten bir canlı mısınız? Umarım bu size "Kelime"nin anlamını çözdürmüştür... Gelelim "Yazılı Kitap" yada "Kur'an"a... Kur'an, herçeyde bulunan Öz'ü niteler. Yani Öz'de Tanrı olduğunu, Hakk olduğunu... Bu yönüyle o bir Kitaptır... Yani "Kelimeleri Anlatan Kitap", "Hakikati Anlatan Kitap"... Ama birde bu kelimelerin (yani bakın kendinize -yaratılmışlar) "Meydana Geldiği Kitap" vardır... Bu Evrendir... Yani herşeyi içine alan, barındıran... İçiçe geçmiş... Yasaları/Kaderi/Ölçüleri olan Evren... Evren Kitaptır... Musibet yada Mükafat Yaşamın kendisidir... Doğa'nın yasaları ile meydana gelenlerdir... Siz doğumunuzu "Mükafat" olarak mı adlandırıyorsunuz? Yada "Rastlantı"... Bir yasaya (üremeye) bağlı olarak doğmadınız mı? Engel olabildiniz mi kendi doğumunuza? Yerçekimine karşı koyabiliyor musunuz tek başınıza? Uzayın genişlemesini falan durdurabiliyor musunuz? Kaç tane doğa yasasını değiştirdiniz? Veya yeniden yazdınız/koydunuz? Mesela hiç zamanı yavaşlattınız mı yada tersine çevirdiniz mi, hızlandırdınız mı? Diyorum ya, birileri ortaya çıkmış ve inancı rayından çıkarmış... Yani kuyuya bir taş atmış ve çoğunluk bu taşı hala çıkaramıyor... O taşın orada olmadığını söyleyenlerde "Kuyuya" değil de taşı çıkarmaya çalışanlara bakıp karar veriyor, onlarda bilmiyor aslında içerde taş var mı, yok mu? Bakın, söylediğiniz bu anlamdaki bir "Kader İnancı Uydurması" hakkında yaptığınız bu yoruma aynılığıyla ve kesinlikle katılıyorum... Ve bu anlamdaki "Kader"in nasıl ve ne için uydurulduğunu anlatmaya çalışıyorum ve açık açık söylüyorum; bu anlama getirilen bir inanç zarardan başka bir şey vermemiştir, halkın yönetimleri, baştakileri, önderleri, şeyhleri... Yani "Tanrı'nın Gölgeleri"ni "Sorgulamamaları" için uydurulmuştur bu türlü bir "Kader" inancı... Bugün bile gidin Anadolu'ya, bir şeyhin önüne gidin, size ne kadar mürisid olduğunu söyleyip övünecektir... Yada bir müride gidin, size şeyhinin müridlerinin sayısını söyleyip öyle övecektir... Peki Niye? Tarih boyunca "Dini Bilgisini Mürid Sayısı ile Kıyaslayan" çıkarcı ve dini kullanan/istismar eden insanlar mı güvenilir? Onların tanımladığı "Sorgusuz Sualsiz Teslimiyet = Kader" inancı mı güvenilir ve doğru oluyor? Hasan Sabbah'ta müritlerine "Haşhaş" verip "Cennet Budur" diyordu... Diğerleri de halkı korkutmak, kendilerini "Sorgulatmamak" için "Kader Budur" demişler... Arkadaşlarda şimdi buna bakıp "Kader Budur" diyorlar... Yani "Haşhaş Kullanmak Cennettir" diyorlar bir anlamda... "Genele" bakıp "Ahanda İslam Budur" yanılgısına varmamak lazım... Yani kuyuya eğilenlere bakıp "Orada Taş Yok" dememeliyiz... Oysa kuyu herşeyiyle önümüzdedir... Sırf kendimizi o "Kuyuya Eğilenler" arasında "Görme Korkumuzdan" dolayı içeride ne var ne yok buna bakamazsak, daha çok "Ahanda Kader Budur, Cennet Budur" deriz ve yanılırız... Ve öyle ki "Kuyuya Eğilip" orada sabah akşam vakit harcayanlara bakıp eğlenmek ve yaptıklarının mantıksız olduğunu söylemek kolaydır... Ve işimize gelen budur çünkü... Oysa ki gerçek sizdedir, sizinledir... Kuyuya eğilip, şöyle bir bakmak zor değil... Ve tekrar söylüyorum; İnanç Bireyseldir... Kendiniz anlarsınız ve yaşarsınız... Ben nasıl anlıyorsam onu anlatıyorum... Saygılarımla...
  17. Peki Sayın Tarafsız... Öyleyse, ben her zamanki gibi nasıl anlıyorsam öyle cevaplayayım... Herşeyin özünde olan Tanrı'dır... Hakk'tır. Tanrı, sizin yapacağınız şeyleri "Kendi Tespit Ettiğini" söylerken, aslında şunu düşünmeniz lazım: Tanrı, Hakk olarak insanların benliğindedir... Yani sizin özünüzde ve tüm insanların özünde var olan O'dur... Ve bedende (Vahdet-i Vücut) "Özgür İrade" ile mevcut (Ene'l Hakk) olmuştur. O yüzden yapan da O'dur, Eden de O'dur... Yani "Siz" O'sunuz... "SİZ" şu an düşündüklerinizi kendi tercihlerinizce düşünüp yapıyorsunuz değil mi? Yani düşündüklerinizi, arzularınızı, yapacaklarınızı yada daha doğrusu elinizden gelipte yapacak olduklarını kendiniz tespit ediyorsunuz... Yani "Siz"... Özde Siz... Siz Yunus'un söylediklerini pek umursamıyordunuz ama onun ağzından şöyle demiş mesela: Ete Kemiğe Büründüm, Yunus Diye Göründüm... Ya da Ateizmin ağzından kendisini yadsımış... Yani insanların İslam anlayışındaki sorun Tanrı'yı "Ulaşılamaz" olarak anlamalarından kaynaklanmaktadır... Sorularınızın özü ve cevapları bu şekildedir anladığım kadarıyla...
  18. Sayın BrainSlapper... Gerçekten uzun zamandır yokluğunuzun farkındayım aslında... Siz belki benden pek haz etmiyorsunuz ama ben sizin bu nitelemenizi bile özlemiştim... Ve anlaşılan hiç bir şekilde fikrinizi değiştiremeyeceğim... Ama emin olun ki şu var; "Olmasını İstediğim Şeyleri İslam Olarak Adlandırmıyorum... İslam'dan (ve diğer inançlardan) Ne Anlıyorsam Onu Söylüyorum..." Ve nedense, gerçektende farklı bir şey görmüyorum hala... Saygılarımla Sayın BrainSlapper...
  19. Hayır Sayın BrainSlapper... Bu ayet "Kader'in Anlamını" vermemektedir... Bakın, açıkça söylüyorum ki şöyle bir anlamda ayet olacak: "Herşey bir kitapya yazıldır, insanların atacağı adım bile orada vardır ve bunları ben yazdım ve işte buna da Kader denir..." "Kader"in bu anlama geldiğini söyleyen, iddia eden tek bir ayet bulamazsınız Sayın BrainSlapper... Kader, Kur'an-da "Ölçü" anlamından başka bir anlamda kullanılmamıştır... Ya eğer ki kullanılmışsa getirin diyorum... Kimin neyi nasıl tartıştığı önemli değil... Hangi alimin ne dediği önemli değil... Kader'in iddia ettiğiniz anlama geldiğini söyleyen bir ayet getirin bana... oldukça açık... Yukarıda alıntıladığınız ayette "Kader" kelimesi geçmemektedir yada "Kader'in O Anlama Geldiği" ile ilgili tek bir ifade ve kelime dahi yoktur ki... Varsa siz anlamlandırın bana rica ederim, ben anlamadım bir türlü... Bakınız "Kuyuya atılan taş ve onu çıkaramayan kimseler" ile ilgili olay budur işte... Yönetimi "Sorgulanamaz" yapmak isteyen şeyhler, önderler, yöneticiler "Kader"i böyle bir anlama bürümüşler ve insanlar artık başlarına ne gelirse gelsin "kaderdendir" diyerek kabullenmişlerdir. Bugün o "Kader"i bu anlamıyla kabul eden kimseler, hala Hz. Muhammed'in torununu parçalayan Yezid'in babasına "Hazret-i" diyebilen kimselerdir (bkz: Muaviye/Emeviler)... İslam'ı olduğundan ayrı bir kefeye taşıyan kimseleri "İslam" olarak tanıyan kimselerdir onlar. Yani olay "Bozacı ve Şıracı" olayıdır... Yani "Kuyuya Atılan Taş" olayıdır... Oysa ben size açıkça söylüyorum; Tartıştığımız şey Kur'andaki "Kader" anlayışı ise eğer, "Kader"in iddia ettiğiniz manaya geldiğini söyleyen tek, yalnzca bir tek tane bile olsa ayet getiriniz... Belki gözümden kaçmıştır, belki görmemişimdir de ben yanlış anlıyorumdur... Siz getiriniz rica ederim... Bu benim için çok çok daha iyi olur, en azından eksik bir bilgimi tamamlamış olurum... Kader ile Zaman niye bağdaştırılıyor bunu da anlamış değilim... Zamanın, kaderle ilgili tek noktası, Zamanın belli bir Ölçüde/Kaderde var olmasıdır... Yani Zamanında kendi kaderi, kendi ölçüsüdür... Yani doğa ile ilgili zamana ait Yasalardır... İnsanın değiştiremeyeceği, hakim olamayacağı, gücünün yetmeyeceği yasalardır, ölçülerdir, kaderdir... Diğer şaşırdığım nokta da Tanrı nasıl açıklanmaya çalışılıyor İzafiyet Teorisi ile? Ne alaka yani? Tanrı Zamana hakimdir... Dışındadır, İçindedir... Ayrıdır, Bütündür... Allah'tır, Hakk'tır... Özdedir... Cennet ile Cehennem ise ayrı bir şey zaten... Bunlar birer nitelemedir. Siz sevgilinizden ayrıyken acı mı çekiyorsunuz, hatta cehennem azabı bile daha hafif kalır değil mi öyle bir zamanda? İşte Allah Aşkına ulaşamazsan bu kişinin Cehennemidir... Ulaşırsan Cennetindir... Bunu nasıl görmüyorlar anlamıyorum... "Ölmeden Ölmek" ne demek? Ölmeden önce Tanrı'yı anlayamazsan, öldükten sonra ilelebet O'na ulaşamazsın... Ve bu kişinin Cehennemi olur... Yine Tanrı'ya döner ama ulaşamamanın ızdırabıyla döner, Tanrı diyor: "Yine Bana Döndürüleceksiniz" diye... Ha ölmeden önce ölürseniz, yani Ölmeden önce Tanrı'yı anlarsanız, öldükten sonra yine Tanrı'ya döndüğünüzde, nereye döndüğünüzü bilerek, mutlu, mesut, bahtiyar bir şekilde dönersiniz ve bu da sizin Cennetinizdir... Yunus'un "Sen isteyene Cenneti ver, Bana seni gerek" deyişini çok seven adamlar, yazdırıp evine asan adamlar bir kere bile düşünmüyorlar "Ulan bu adam ne demiş yaa" diye... Kişinin Cennetide Cehennemide Tanrı'ya duyulan Aşk ile ilgilidir... Tüm inançlar ise Tanrı'ya giden yollardan başka bir şey değildir. Hz. Muhammed'e böyle malum olmuş, İsa'ya öyle, Musa'ya öyle, bilmem işte Buddha'ya öyle, Konfüçyus'a öyle, Bilge Kağan'a öyle, Dede Korkut'a öyle, Yunus'a-Mevlana'ya öyle falan filan fistan... Sizde nasıl anlıyorsanız Tanrı'yı, size de öyle malum oluyor demek ki... Yani Bilimsel Teorilerle, Madde ile falanla filanla Tanrı'nın varlığını yada yokluğunu tek bir insan oğlu bile ispat edemez... Tanrı ile ilgili ipuçları vardır insanın kendisindedir oda... Kendinize yönelirseniz görürsünüz ya da aksiyle görmezsiniz... Olay budur... Bu yüzden inanç bireyseldir, içseldir, özneldir... Ben bunu gördüm, bunu anladım... Siz ne anladınız hiç bilemem... Saygılarımla...
  20. O yönlendirdiğiniz tartışmanın tarafı zaten biziz... Yani biliyorum o tartışmayı... Orada da gerekli cevabı verdiğimi düşünüyorum... Sizin tartışma üslubuna bir şey demiyorum zaten Sayın BrainSlapper... Siz eksik yada fazlasıyla tam, kendi içinde tutarlı bir bilgiye ve dünya görüşüne sahipsiniz ve bu açıdan sizi eleştirmiyorum... Lakin "Tutarsızlığı" ayan beyan ortada olan Haksöz/Katakuta'yı savunabilmeniz beni ziyadesiyle şaşırtıyor... Size şöyle örneklendireyim: Siz diyorsunuz ki; Hz. Muhammed "Tanrı ile konuştuğunu" söylüyor ve O'nun var olduğunu, emirler verdiğini ve Kendi kafasından uydurduğu Tanrı'nın Kur'an-ı gönderdiğini ve O'nun gerçek olduğunu söylüyor... İspatlayamadığı için bunlar tamamen hurafedir... Ben diyorum ki; Haksöz/Katakuta Kur'an-ı ve İslam'ı, Hz. Muhammed'i yıllardır araştırdığını, anladığını, idrak ettiğini söylüyor... Bir anda 180 derece dönebiliyor... Ve kendi kafasından uydurduğu mesnedsiz ve eşi görülmemiş ilk ve tek bir yöntemle Kur'an-ın "Çelişkili" olduğunu iddia edebiliyor... Bu bilgiler uygun bir yöntemle elde edilmediği için tatmin edici ve doğru değildir... Arada pek te bir fark yok sanırım... "Uygun Yöntem"in ne olduğu ile ilgili yazılar yazmıştık sanırım ve yönlendirdiğiniz iletide de vardı... Hem bırakın, kişi kendi savunmasını yapsın... En azından bu hakkı tanıyın kendisine... Benden yaşça daha büyük ve ima ettiğine göre daha fazla bilgi birikimine sahip... Daha deneyimli olduğuna göre beni hiç zorlanmadan çürütebilmesi gerekmez mi? Ben hala ısrarla söylüyorum; Oynanan bir oyundur... Hemde basit bir oyundur... Saygılarımla...
  21. :clover: Tüm yazınız, benim anlatmak istediklerimi bir çırpıda özetleyivermiş Sayın Cyrano... Ve özellikle renkli işaretlediğim yeri söyleye söyleye dilimde tüy bitti... Saygılarımla...
  22. Sayın Kralx, "Tanrı Tarafından İndirilmemiş" manasında değil o tümce... "Domuz Yemeyin" derken o dönemde, döneme ait olarak "Gözleme" dayalı bilgiler verilmiş. Yani bugünkü manada Bilimsel Tetkiklerle tespit edilmesi ile domuz eti yasaklanmamıştır. Bunu demek istiyorum. İnsanların o gün için tatmin olabileceği en somut örnek; domuzların kendi pisliklerini yemeleridir. Bu açıdan belirtmek istemiştim... O günün bilgi olarak ne kadar geliştiği ile ilgili bir nitelemedir yaptığım... Sayın BrainSlapper, bence bunların hepsi Tanrı'ya ulaşan yollardır... Pek farklı değiller... Nitelemeleri farklı... Saygılarımla...
  23. Sizin yazınız olmadığı, alıntı olduğu belli ama ben konuyla bi ilgisi olduğunu düşünmemiştim ve açıklamasını yapmışsınız zaten, sağolun... Bundan başka, sanırım ki kendi fikirlerimi söylemem gerekli... Bir çok kere söylediğim gibi, Kur'an-daki bilgiler "Bilimsel Araştırmalar Sonucu" verilen bilgiler değil. Yani Domuz'un bedenindeki hastalıklar tespit edilipte verilmiş bilgiler değil... Ya da bugünkü gibi "Kültür Domuzlarının" yetiştirildiği bir dönem de değil o dönem... O dönemde görüldüğü üzere Domuzlar kendi pisliklerini yiyorlar... Bunun nedeni de öğrendiğim kadarıyla, domuzun pisliğinde bulunan bir maddenin domuları bir anlamda "Bağımlı" hale getirmesindenmiş... Birde hala alakasını çözemedim; kendi eşlerini kıskanmıyorlarmış... Bu neyse ama "Kendi Pisliğini Yiyen Bir Hayvan" olarak yenmeleri uygun görülmemiştir. Siz dışarıdan da baksanız, kendi pisliğini yiyen bir hayvanın bünyesinin hastalıklı ve sağlıksız olacağını anlayabilirsiniz zaten... Mesela aynı nedenden dolayı insanların eşleri ile "Arkadan Cinsel İlişkiye Girmeleri"de yasaklanmıştır. Pislik bulaşmaması için... Ha bu bugün "condom" var diye geçersiz midir? Bu konuda bir yorum yapamıyorum henüz... Çünkü ne domuz yeme gibi bir ihtiyacım ve hevesim var... ... :D Ama yine de bu açıdan araştırma yapmam iyi olacak gibime geliyor... Saygılarımla...
  24. Sayın Yumote, bende Fotoşopla uğraşıyorum, iyiyim bayağı ancak henüz Anime-Manga yapacak seviyeye ulaşamadım :( :( Bana yardım edebilir misiniz, en azında arkadaşlarınızdan nasıl yapıldığına dair kaynak yada bilgi yazarsanız buraya gerçekten çok sevindirirsiniz beni... :clover: Saygılarımla...
  25. Şu "İnanç" denen olgunun "Bireysel" olduğunu ve bunun eğitimini yeterli derecede verebildiğimiz yani insanları "Demokrasiye" layık bir şekilde eğitebildiğimiz gün "Evrensel" değerlere sahip çıkabiliriz... Ancak: "Kendi Devletine Küfreden" "Kendi Halkına Küfreden" "Kendi Cumhurbaşkanını Tanımayan/Sallamayan" "Kendi Genel Kurmay Başkanını Tanımayan/Sallamayan" "Kendi Kuyruğundakilere Çalışan/Kayırma Yapan" "Kendi Belediyelerine Kayırma Yapan" "Bölücülere ve Şeriatçilere Destekçi Olan" "Şeriatçi Olan" bir insanı "Başbakan Yapabilme İnsanüstü Cesaretini" (halk arasında -Akılsız/Caahil Cesareti- derler) gösterebilen %35lik kesim olduğu sürece ve bu kesimle hareket eden ve Ahmet Taner Kışlalı hocanın "Türkiye'de herzaman bulunduğunu" söylediği %10luk "Hain Kontenjanı" var olduğu sürece; "Evrensel İnsan Hakları"nın ve "Demokrasi"nin Türkiye Cumhuriyeti Halkına Benimsetilmesi son derece güç bir iştir... Öncelikle "Eğitim" ve bu "Gaflet, Dalalet ve Hatta Hıyanet İçersinde Bulunan Hain Kontenjanın Yok Edilmesi" Bila Kayd-ü Şart/Kayıtsız Şartsız Gereklidir. Yoksa demokrasi özlemi ile daha çok yanarız biz... Ve... Tayyip'in yaptıklarını, gözüne sokmanıza rağmen hala onu "Gözü Kapalı" savunabilen taraftarları var biliyor musunuz? Beni en çok bu şaşırtıyor... Ya nasıl oluyor bu? Nasıl görmüyorlar yada vicdanları nasıl onların görmemesine engel olamıyor? İnsanlar nasılda "Yönetimi Sorgulayamaz" hale getirilmişler, hemde 85yıl önce Yönetimi Kendi Eline Alabilecek Cesareti gösterebilen Türk Halkından bahsediyoruz... İsyan etmemek mümkün değil ve ben bunu gerçekten anlamıyorum, anlamak istemiyorum... Onurlu bir halk, nasıl onursuzlaştırılır? Biri bana anlatsın... Saygılarımla...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.