Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Tengeriin boşig

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey

  1. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde New Age
    Loreena McKennitt, Kelt Müziği... Abi, biraz emeğe saygı ama di mi? Forumu kurcalayın biraz, aynı başlık açılmıştı. Oraya yazsaydınız daha iyi olurdu...
  2. Burada herkes aslında belki biraz "Öz Eleştiri" yapsın diye düşündüm. Geçmişte, hayatınızda yaşadığınız neleri yaşamasaydınız Bugünki halinizde olmazdınız. "Keşke Yaşamasaydım" ya da "İyi ki Yaşamışım" diyebildiğiniz yaşantılarınız nelerdir? Mesela ben küçükken köye gittiğimizde bir keresinde Traktör kasasından düşmüştüm. Ogünden önceki yaşantılarımı hatırlamıyorum. Acaba hafızam kayboldu da, yeni bildiklerim üzerine mi yazıldı? Tabii ki böyle bir şey değil aslında konuşmak istediğim. Orta okulu yeni bitirmiştim ve İzmir'in bir tatil yerinde, bir lokanta da çalışmaya başlamıştım komi olarak. Aldığım ücretimle anne ve babama ucuz da olsa saat almıştım. Eve geldim, tabi ayda bir geliyorum eve o zaman... Annem aslında kötü bir niyetle söylemedi belki de ama saati niye aldığımın hesabını sormuştu. Gereksizmiş. Yani küçücük bedenimle o kadar çalışmışım, kendi ihiyacımı karşılasaymışım... Haklıydı belkide, bilmiyorum. Ama ben ogün yanlış anladım ve yaptığımın kötü bir şey olduğunu düşündüm. Artık o günden beridir ne kimseden hediye alıyorum, Ne de kimseye hediye alıyorum... Taa ki içimden çok çok isteyinceye kadar. Engelleyemeyecek kadar çok isteyinceye kadar. O zamanda kendimi küçücükte olsa hediye almaktan alıkoyamıyorum. Sanıyorum ki o olay bende küçük bir sorun meydana getirmiş Ya hiç almıyorum içimden gelmedikçe, Ya da içimden gelince de ufacıkta olsa ya da gereksizde olsa almaktan alıkoyamıyorum kendimi. Neyse, Sizde var mı böyle şeyler? Tanımlayalım... Ama burası "İtirafhane" gibi olmasın. Tahlilimizi yapalım...
  3. Cemal Kutay, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin "10 Kasım 1938"de son bulduğunu söylerdi hep. Biraz iyimser bir niyetle bir Atatürk'ün "Türkiye Cumhuriyeti İlelebet Payidar Kalacaktır" sözüne dayanarak hep henüz yıkılmadığını düşündük... Oysa ki çok haklısın. Asıl şimdi görmek lazım. "Atatürk Ölmedi, Kalbimizde Yaşıyor" nidası artık son buldu. Hem Atatürk'ün, hemde Türkiye Cumhuriyetinin helvası artık kıvamına getirildi... RTE ve adamlığını yaptığı Gaflet, Dalalet ve Hatta Hıyanet içersindeki Dahili ve Harici bedhah güruha hayırlı olsun gerçekten...
  4. Şimdi laf mı bu yani... O'na ait olmayabileceğini söyleyen sizsiniz... Öyleyse bunu sizin irdeleyip ispatlamanız gerekmektedir. Bunu istemek benim hakkımdır. Şimdi rica ediyorum, ortaya attığınız bu iddiayı temellendiriniz...
  5. Beni gerçekten onure ettiniz Sayın BrainSlapper... Teşekkür ederim...
  6. O sözün kime ait olduğunu kanıtlar mısınız?
  7. Sayın BrainSlapper üstünüze alınmayın lütfen ancak ben, her iki taraf içinde, bundan sizin kadar emin değilim. Zamanında bu "Tarafgirlik/Guruplaşma" tartışmasını çok yaptık, sadece bir ayraç koymak istedim. Sizi itham etmiyorum, yanlış anlamayın. Saygılarımla...
  8. Peki Kur'an-ı yorumlama metodu neymiş, öğretiverin bana bir zahmet? Daha Hz. Muhammed'den 30 yıl sonra bile Kur'an-ın "Toplumsal Öğüt" değerindeki ayetleri reddedilmedi mi Emeviler tarafından, hemde Hz. Muhammed'in Vahiy Katibi "Muaviye" tarafından, bizzat... Ve oğlu da Hz. Hüseyin'i katletmedi mi? Osmanlı mesela? "Din-i İslam"dı değil mi İlk Anayasadaki hüküm... Ne diyor Kur'an "Yahudiyi, Hıristiyanı (dost anlamında değil) Veli edinmeyiniz". Yani "Önder"... "Efendi" kitabını okuyun bakalım, Osmanlı kaç tane Yahudi'yi önder edinmiş, baş edinmiş... Köprülüler'in Yahudi kökenli olduğu söyleniyor ve dahi Sabetaycıymışlar. Samsun'un "Vezirköprü" ilçesinin adı oradan gelir, eski adı "Köprü"dür, memleketimdir. Ya da mesela Sokullu, son gününe kadar bir Rahip olan öz kardeşi ile görüşmüştür, belki de Hıristiyan olabilirde, bilinemiyor, spekülasyonlar var. Ve bunlar bir yana hangi Türk Devleti, İslam'ın bu toplumsal kurallarına birebir bağlı kalmıştır. Ve hatta hangi Arap devleti? Sadece son yüzyıl kadardır bir geri dönüş var ki başını vahhabiler çekiyor. Vahhabiliği yaratanda yine Emperyalizm, İngilizler... Şunu demek istiyorum ki; Kur'an ortadadır ve nasıl ele alınması gerektiği ile ilgili, hangi kurallarının ne anlama geldiği ile ilgili, ne çeşit bir özelliğe sahip olduğu ile ilgili her anlamda tartışabilirim ve açın bir konu tartışalım. Eksiğim varsa eğer bana öğretirsiniz ve size minnettar kalırım. Lakin şu ana kadar pek çürütülmedim nedense. Hiç bir ayeti görmezden gelmiyorum ben. Sadece nereye ait olduklarını söyleyebiliyorum. "Kafirlerden Düşman Olarak Bahsettiyse" bu o gün içindir. Doğaya ait bilgiler verdiyse, bu o günün insanlarınında görebildiği şeylerden ibarettir. İslam'ı böyle ayetleri kasarak, güya Bilimsel anlamlara bürüyerek savunamazsınız ve savunmamalısınız. Foruma ilk geldiğimde Sayın BrainSlapper bana demişti ki: "Herkesin savunduğu şey İslam, Boşig; senin savunduğun değil..." Şimdi bazen bakıyorum Kur'an-a, hala bana Bilimsel bir veri sunan bir kitap gibi gelmiyor. Hala sadece inancı, manevi şeyleri niteliyor. Ama sizin gibi boş ve mantıksız şeyleri inatla savunanları gördükçe Sayın BrainSlapper'in bu lafını düşünmüyor değilim. Yine de söylüyorum: Kur'an-ın nasıl ele alınması gerektiğini gelin bir konu açın ve tartışalım ciddi ciddi... Mesela ben "Tarihi" olarak nasıl ele alınması gerektiği ile ilgili bir konu açtım. Pozitif Bilimsel olarak nasıl ele alınması gerektiğini tartışıyoruz zaten hep ve görüşümü belirtiyorum. Gelin birde sizin belirttiğiniz manada bir konu açın.
  9. Konu Mevlana ise bir iki şey söylemek isterim... Mevlana bildiğim kadarıyla bir Bilim Adamı değildi... Söylediği şeylerde "İnanç" bağlamındaydı... Ve şunu itiraf etmeliyim ki tek hareket noktası "Kur'an" değildi. En azından Kur'an-ın ne olduğunu iyi biliyordu. Şöyle bir örnek vereyim: Biz lise öğrencilerine İnkılap Tarihi dersinde, İzmir'i işgali ile ilgili şu dipnotu düşeriz: "İzmir'in işgali, meydanda çarpışılacak asıl düşmanın Yunanlılar olduğunu göstermiştir." Bu tanımlama; "Yunanlılar bugün hala meydanda çarpışılacak asıl düşmanımızdır." Anlamına gelmemektedir öyle değil mi? İşte Mevlana Kur'an-ın "İlelebed Manifesto" olmadığını çok iyi biliyordu. Artık "Kafir" denilen insanlar "Savaşılması Gereken" bir cephe değildi. Zaman değişmişti... "Sevilecek" bir cephe idi... Ve o yüzden Mevlana "Kur'an-ın Toplumsal Nüveleri"ni geride bırakmış Ve "İyi" yani O'na hitap eden, İyiliğine hitap eden "İnanç Nüveleri"ni almıştı. Hatta "Arap"ların anlayışından ziyade "Namaz"ı "Semazenlik" ile de karşılamıştı... Şunu da söylemeliyim ki, "Mevlana"nın bahsettiği "Sevgi"yi "Benimsemek" için illa ki inançlı olmak gerekmemektedir. Zaten Mevlana "İnanmaya" çağırmamaktadır. "Sevmeye" çağırmaktadır... Yani "İnsan Sevgisi"nin hareket noktası "Öznel" olarak belki "İnanç"tı ancak, "Toplumsal" olarak "Madde" idi... Çünkü "İnsanlar Arası Sevgi" anlayışı "İnanç"a dayanmamaktadır kesinlikle... Direkt olarak "İnsan"a dayanmaktadır. Bu Yunus'ta da vardır. "Yetmiş İki Millete Bir Göz İle Bakmayan, Halka Müderris Olsa, Hakikate Asidir..." Hallac-ı Mansur ise şöyle demiş diğer inançlar için: "Hepsi aynı şeyi söyler, fakat farklı yoldan gider." Ben her zaman söylüyorum; Bu insanların ne oldukları bellidir. "Müslümanlar mıydı?" "Değiller miydi?" Ne olduklarını kendileri söylüyor. Bizim ele almamız gereken tarafları bu değil. Ele almamız gereken tarafları; İnançlı ya da İnançsız olalım, Mevlana'nın, Yunus'un, Hallac'ın söylediklerinin En azından onda birini benimseyebiliyor muyuz? Onları azıcıkta olsa anlayabiliyor muyuz? Saygılarımla...
  10. Yeni doğmuş bir bebeğin kafatasının üst kısmı henüz yumuşaktır, Kıkırdak bir yapıdadır. Gelişimsel olarak doğumdan sonra Yani cenin anne karnından çıktıktan sonra kemikleşir. Kafatası "Tüm Kemik" bir yapıda değildir. Temel olarak üç bölümden oluşur. Sanıyorum ki bunun nedeni farklı dönemlerde kemikleşmiş olmalarından kaynaklanıyor olabilir, Tam olarak emin değilim. Yumuşak kısmın yumuşaklığının nedeni de beynin büyümesi için olabilir. Bu zaten bilinen bir bilgidir. En cahil bir adama bile sorsanız "Kemiğin" üzerinde "Et" olduğunu söyler. Bunu nasıl oluyorda Ceninin gelişimi ile bağdaştırıyorsunuz? Sizin itham ettiğiniz tanım "Bilimsel" bir veridir. Oysa Kur'an Bilim Kitabı değildir. Görünenleri "Manevi Ölçü"de nitelemiştir. Söylediğiniz şeyin "Bilimsel" olabilmesi için, bahsettiğiniz içeriğinden ciltlerce fazla açıklamasını içeriyor olması gerekmektedir. Oysa Kur'an-da böyle bir açıklama yapılmış olması bir yana Sizin söylediğiniz şey de kastedilmemektedir. Öyle olsaydı, Tıp Fakültelerinde Kur'an okutulurdu. Merak etmeyin Bilim adamları, Bilimsel verilerin farkına varabilecek kadar zekidirler. Oysa Kur'an sadece ve sadece inancı niteler. İnsanlığın varlığından beri görünen şey: "Yaralanmalarda, savaşlarda falan açılan yaralarda, kemiğin üzerinde etin olduğudur." Niteleme: "Tanrı kemiğin üzerinde et var etmiştir." Sadece gözlem var... Bu bir yana herşeyin özünde olan Hak ise eğer, Kemiğe Et giydirende, Ete kemiğe bürünen de zaten O'dur... Nitelediğin budur: Ene'l Hakk...
  11. Sayın Empedokles.. Bu söylediklerinizi çok tuttum... Saygılarımla...
  12. Güleyim mi, ağlayayım mı? Sayın OğuzSoydemir, Sanırım yazılanları okumadınız... "Müzik"ten bahasediyorsak eğer sadece "Tınısı" değildir söz konusu olan. Size verdiğidirde... "Yok efendim tınısı güzel, sözleri ne olursa olsun" diyorsanız, Hiç kusura bakmayın ama Müzikten zerre kadar anlamıyorsunuz demektir. Ya da Enstrümental parçaları dinliyorsunuzdur sadece. Yapılan bir eser Sözü ve Müziğiyle bir bütündür. Bir duygunun ifadesidir, dışavurumudur... Adamlar açık açık hakaret ve küfür ediyorlar. Yani duygularını dile getiriyorlar... Neyse yazdıklarım yukarıdadır... Saygılarımla...
  13. Eski Türk Geleneklerini, gerçi örnek verdiğiniz üzere aynı zamanda Yörüklerde yaşatmaktadır. Miras hukuku falan büyük orandan Türklerin kendi anlayışına göre kalmıştır. Göçebe yaşamın kuralları hala geçerlidir. Büyük çocuk evlenip gider ve küçük çocuk evlendiğinde Anne/Baba ile kalır. Kadın evde herşeyde söz hakkına sahiptir kaldı ki "Yuvayı dişi kuş yapar". Ben yörüğüm mesela ve benim gördüğüm kadarıyla büyük oranda hemen her ailede Ev ile ilgili bir çok işlerden kadın sorumlu. Hatta bizde bu biraz abartılmış, ekonomik işlerden bile annem sorumlu. Babam aylığını anneme verir, annem gideri kontrol ederdi . Anaçlık din eksenli değil, Kültür eksenli olmuştur. Ve bu ve bunun gibi kültürler/ekinler "Biz"im benliğimizi daha çok ifade ediyor. Bu yüzden diyorum ki hep: Din'in toplumsal kuralları, ortaya çıktığı dönemin şartları ile ilgilidir. Bugüne taşınamaz. Saygılarımla...
  14. Aaaa... Evet ya, "Sanat Tarihi" bölümü de olmalı... Çok güzel olur...
  15. **** **** **** Adamın ya kendisini ya da kendi kafasından birisini çıkaracaklar Çankaya'ya... Bu adamı başbakan yapan zihniyetten ne bekliyoruz? Hala bu adamı "Ama Müslüman!.." diyerek körü körüne savunanlar var. Daha bugün kuryelik yaptığım için posta götürdüğüm bir şirkette rastladım bir tartışmaya... Bir adam diyor ki; "Bu ***** birde cumhurbaşkanı olursa tamadır, Türkiye tamamen ölmüştür..." Diğer iyi giyimli, kalıplı ve dahi görünüşünden iyi bir mevkiye sahip olduğu anlaşılan diğer şahıs şöyle diyor: "**** adam müslüman değil mi? Başka kim gelecek ki? Tabi onu seçecekler! Sen nasıl müslümansın, dinini tebliğ etmek senin için farz değil mi?" Ne alakadır lafı buraya getirdi adam anlamadım... Tebliğcilikle ne alakası vardı diyeceğim lakin AKP'nin "Müslümanlık Çığırtkanlığı" yaptığı geldi birden aklıma... Bir teröristin dizi dibinde diz çöküp Atatürk'e ve Laik Cumhuriyete bıyık altından küfreden bir adam değil miydi bahsettiği? Her şey bir yana, Herkesin bir şekilde içi yanıyor... RTE'yi istemiyoruz, bunu daha nasıl dile getirebiliriz? Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarından "AKLI BAŞINDA OLAN" ve "TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞLIĞININ KIYMETİNİ BİLEN" hiç bir kimse bu şahsı Çankaya'da görmek bir yana, Çankaya'nın yanından geçerken bile görmek İS-TE-Mİ-YOR... Ne acıdır ki bir bilmeze (ki arapçasını yazmak hakarete girer) bir dahili bedhah'a Vatan emanet ediliyor. Ki Milli Bilinç ayaklarının tersiyle bir kenarı itilerek, Ve bir Millete rağmen... Son ana kadar saklayacakmışlar tercihlerini ya da adaylarını... Nedir bu? Kimden kimi saklıyorsun kardeşim sen? Milletten, başına geçecek olan Cumhurbaşkanı adayını saklıyorlar? Oysa Demokrasi değil miydi yaşadığımız? Yapılan "Tebliğcilik" olmuyor mu? O adamın niçin tebliğcilikten dem vurduğu açıktı işte... Tepeden inmecilik yapılmak istenen... Bir Cumhubaşkanı seçilecek ama Millet kimin seçileceğinden SON ANDA haberdar edilecek. Bir oldu bitti vukuu bulacak yani... "Bu bir oldu bittidir. Sözkonusu olan ulusa egemenliğini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız sorusu değildir. Sorun, gerçekleşmiş bir olayı yasa ile saptamaktan başka bir şey değildir. Bu, ne olursa olsun yapılacaktır. Burada toplananlar, meclis ve herkes sorunu doğal bulursa, sanırım ki uygun olur. Yoksa yine gerçek, yöntemine göre saptanacaktır ama, belki bir takım kafalar kesilecektir." Birileri haddini fazlasıyla aşarak M. Kemal Atatürk'e mi özeniyor acaba? Bu tümce şöyle değiştirilebilir mi acaba? "Bu bir oldu bittidir. Söz konusu şeriatı getirecek miyiz, getirmeyecek miyiz sorusu değildir. Sorun, devlet kadrosunda, polis teşkilatında ve dahi bir çok kamu ve iktisadi alanda gerçekleşmiş bir olayı Cumhurbaşkanlığı/Başkomutanlık makamı ile de sağlamlaştırmaktan başka bir şey değildir. Bu, ne olursa olsun yapılacaktır. Burada toplananlar, meclis ve herkes sorunu doğal bulursa, sanırım ki uygun olur. Yoksa yine gerçek, yöntemine göre; tehditlerle, adam satınalmalarla, takıyyecilikle, medya kalpazanlığıyla saptanacaktır ama, ABD'nin yardımıyla da belki bir takım kafalarda kesilecektir." RTE/AKP Çok ciddi söylüyorum ki, bazen gerçekten düşünüyorum: Biz bazı şeyler adına M. Kemal kadar cesur ve kararlı olamadığımız için mi kaybediyoruz? Sanıyorum ki evet... M. Kemal "Demokrasi"nin en sağlam savunucularındandır, ki hiç şüphem yok... Lakin Demokrasinin tesisi için, Demokrasiyi yok etmek isteyenler ve karşısında olanlar elbette ki var kalmamalıydı... Ki bu kimseler aynı mücadelede kimi zaman emek vermiş dahi olsalar... Önemli olan gelecekte çağdaş bir Millet tesis edebilmekti... Gerçekten düşünüyorum: Bence biz M. Kemal kadar cesur olamadığımız, Ve hatta korktuğumuz için bugün bunları yaşıyoruz... Bundan 80yıl önce kimsenin, işaret parmağıyla dahi hedef olarak gösteremediği Türkiye Cumhuriyeti bugün bölme oyunlarının artık ayan beyan yapıldığı ve hatta bu oyunun uşaklarının Cumhuriyetin en büyük mevkiine getirilmesine dahi tenezzül edilebildiği keşmekeş bir dönem yaşıyorsa eğer, bunun başka hiç bir açıklaması olamaz... Utanmalıyız... 80yıldır çocuklarımıza "Andımız"ı okutuyoruz: "Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe, hiç durmadan yürüyeceğime And İçerim..." 80yıldır çocuklarımıza Yalan Söyletiyoruz... Ne açtığı yolda kalabildik, Ne de saptığımız yolda bir adım ilerleyebildik... Sizi bilemem ama ben RTE'nin, Laik Cumhuriyette "Cumhurbaşkanı Adayı" olarak adının geçebildiği bir dönemde yaşamaktan utanç duyuyorum... M. Kemal "Gençliğe Hitabe"yi yazarken bu kadarını düşünmüş müydü bilmiyorum... Saygılarımla...
  16. Ama kimse bir fikir sürmüyor ki ortaya Aaa, Bakın aklıma ne geldi. Birde "Devrimler Tarihi" gibi bir bölüm koyun. Öncelikle "Türk İnkılabı" ve sonra diğer Devrimler bu bölümde işlensin: Çin Devrimi, Rus Derimi, Japon Restorasyonları, Rönesans ve Reform Hareketleri, Fransiz İhtilali, Küba Devrimi vs vs vs... Aklınıza bu konuda neler gelirse artık... Hatta benim aklımda güzel bir tartışma konusu var
  17. Ancak yeni açılan alt bölümlere, önceden açılmış konuları ilgili bölümlere taşımak falan sizin için bayağı bir uğraş gerektirecek. Lakin bence çok düzenli ve sistemli bir şey olacak...
  18. Tarih Forumu'nun bence düzenlenmeye ihtiyacı var. Zaten sanıyorum ki Sayın Admin'de böyle düşünüyor. Diğer arkadaşları da bu konuda fikir paylaşımına davetediyorum, Ancak önce kendi düşüncelerimi söylemek istiyorum. "Tarih" çok geniş bir yelpazeye sahip. Sadece Türk Tarihi bile çok geniş... Bence forum bu açıdan düzenlenmeli. Konular belli Alt Konularda tartışılmalı. Mesela şu şekilde alt dizinler olabilir: "Tarih Felsefesi" : Tarih'i anlayabilmek için hangi açıdan bakacağmızı bilmemiz gerekmektedir. Gerekli açılardan bakılmadığında yani Tarihi yazanlar, Tarihi yapanlara sadık kalmadıkça ortaya çıkan hakikatler şaşırtıcı bir hal alır. İşte "Tarih" karşısında nasıl bir tavır takınmamız gerektiği konusundaki bilgileri burada tartışabiliriz. Forumda sanıyorum ki bu konuda fikir verebilecek ve paylaşımlarda bulunabilecek yeterlilikte kimseler bulunmaktadır. "Türk Tarihi" : "Irk" olarak değil de, dünyanın ve özellikle yaşadığımız bölgenin bugünkü yapısına temel atmış olan Türk devletlerini ayrı olarak burada ele almak gerekir belkide. Aslına bakarsanız sadece Osmalılar bile belki ayrı bir bölüm ister ama burada olursa yine de yeterlidir. "Antik Çağ" : Helenlerden tutun, Roma'ya, Afrika'ya, İslam öncesi Arap yarımadası ve Mısır'a, Çin'e ve Amerika yerlilerine kadar tüm kalıntılar burada ele alınsın... Anadolu'da yaşamış Eski ve yok olmuş medeniyetler, ya da henüz yeni yeni ortaya çıkan varlıklarından yeni hberdare olunan milletler ya da medeniyetler burada irdelensin. Tabi adi "Antik Çağ" yerine başka bir şey de olabilir. Farklı bir görüş bekliyorum bu açıdan da... "Dinler Tarihi" : Siyasallaşmış dinler bilindiği gibi Tarih'te çok etkili bir şekillendirmenin görünen nedenleri olmuştur. Burada "Dinler yüzünden çıkan savaşlar"dan yada "Mücadeleler"den ziyade "Dinlerin" kendi tarihlerini incelemek gerekli. İlk Çok Tanrılı dinlerden, Tek Tanrılı Dinlere kadar süreç nasıldır ve nasıl olmuştur. Devamında nasıl bir sürece sahne olacaktır Tarih. İlk dinler kutsal kitaplardaki gibi Tek Tanrılı mıydı yoksa Çok Tanrılı mıydı? Put Perestlik nasıl ortaya çıkmıştır? Put Perest sanlan dinler gerçekten öyle midir? "Dinleri Tartışmak" yerine "Dinler Tarihi" tartışılmalı ve kutsal kitaplardan ya da inançlardan bağımsız olarak burada ele alınmalı. "Medeniyetler Tarihi" : Her devlet bir medeniyet yaratmıştır mutlaka. Roma, Helen, Osmanlı, Çin, Mısır, Selçuklu, Endülüs devletleri bu güne kadar gelebilen birer medeniyet oluşturmuşlardır. İşte bu medeniyetleri irdelemeli ve bugüne uzantılarını tartışmalıyız... Ayrıca Anadolu'daki geçmiş medeniyetleri de uygun bir başlık altında tartışmak iyi olacaktır. Ne me lazım La_Bohéme gibi "Hitit Torunu" kimselere de vardır belki forumda... Ayrıca foruma daha önce yazılmış olan tüm konular bence güzel bir şekilde uygun bölümlerde arşivlenmelidir. Belki biraz uzun ve yorucu olacak Admin için ancak bu şekilde bir sınıflandırma yararlı olur. Açılacak bölümler için yorumları bekliyorum... Saygılarımla...
  19. Öncelikle ilk cümlenize karşı olduğumu belirtmek isterim. "Teist Evrimci" diye bir tanımlama yoktur öncelikle... Şu da vardır ki aslına bakarsanız "Evrim" niçin "İnanç"a karşı olmak zorundadır onu da anlamış değilim. "Yaratılış" bir "Oluş"tur, süreçtir... "Ol" imgesi görecelidir. Ayrıntılamaya gerek yok, zamanında çokça yazdım... Bunlar bir yana, İlahi Dinlerin "Yaratılış" hakkındaki söylemleri "Bilimsel" değer taşır mı, yoksa "İnançsal" hükümler midir ve nitelememidirler? Hangi Bilimsel araştırmalardan almışlardır temellerini? Dinlerin kutsal kitapları Bilimsel Teoriler mi ortaya koyuyor ki "Yaratılış", "Evrim Teorisi"ne koşut olsun? "Evrim" kanıtlanmamış olsa bile "Bilimsel" bir düşünce ya da teoridir... Böyle bir teoriye ancak "Bilimsel Bir Teori" ile karşıt ya da alternatif olunabilir. "Akıllı Tasarım" düşüncesi de "Hıristiyanlarca" (özellikle Yehova Şahitleri'nce) bu yüzden ortaya atılmış bir teoridir. Ki aslen teori bile değildir çünkü kaynağını Maddeden almaz, Bilimsel değildir. Bu haliylede "Evrim Teorisi" karşısında Alternatif ya da diğer seçenek olamaz... Bu yüzdendir ki "İnançlar" ile "Bilim" birbirini nitelemez... "Bilim" ile Tanrı açıklanamaz... Sınanamaz, denenemez... Doğrulanamaz... Ele alınıp incelenemez... Hiç bir soyut varlık için bu yapılamaz... Özetle "İnançlar İnançtır..." İnanırsanız gerçek, inanmazsanız yalandır... Ve inançlar sadece ve sadece Bireysel bir duygudan öte bir şey değildir. İnandığınız Tanrı'nın varlığını, kendinizden başkasına ispatlayamazsınız. İnanmadığınız Tanrı içinde bu geçerlidir... Saygılarımla...
  20. Baban hakkındaki düşüncelerine üzüldüm... Ama bir şu taraftan bak, en azından baban sana şunuöğretti: "Nasıl bir ebeveyn olmaman gerektiğini..." Hımmm... Demek annenden hiç bir şeyi saklamıyorsun!
  21. Tamamdır Sayın Bilimselci... Konu gerçekten sizin açınızdan sonuca bağlandı... Kısaca şunu diyorsunuz ki: "Bir insan inançlı olduğu sürece, hiç bir eylemi ya da fikri inançtan bağımsız olamaz..." Bu açıdan kabul edip etmeme bir yana yorum yapmıyorum... Çünkü farkettim ki sizi bazen boğuyorum, sıkıyorum... Neyse, Ben konuya devam etmek istiyorum. Kur'an-ın "Anlaşılmaya Çalışılması", onun hakkında bilmem ne kadar sayfalık düzinelerce kitaplar yazılmasına neden olmuştur. Her dönem ile ilgili bir çok olay, sonuçta Tanrı'ya bağlanmış ve "Kader" olarak adlandırılmıştır. "Tanrı Öyle Takdir Etmiştir." "İslam Tarihçiliği" bugüne kadar hep bu bağlamda ele alınmıştır. İlk kaynak "Kur'an" diğer kaynaklar ise "Hadis" "Siyer" ve "Megazi"lerdir... Oysa bu sıralama bana hep hatalı gelmiştir. Ama ne yazık ki Üniversitelerde bile ele alınan "Tarih Bilimi" bu çekilde temellediriliyor. Öncelikle "Tarih Bilimi"ne iki özellik atfediliyor: Zaman ve Mekan. Kur'an-a baktığımızda ise "Zaman" olarak bir belirteçten ya da zaman aralığından yoksun. Mekan olarak ise son derece yüzeysel bir nitelemeye sahip. Yani daha en baştan "Tarih" biliminin en önemli iki özelliğinden yoksun. Lakin bu öğelere büyük oranda bağlı ve çoğunlukla/genellike rivayetlerden oluşan Siyer ve Megaziler, "Kaynak" olarak Kur'an-dan sonra gelebilmektedir. Ki o da ihtiyaç duyulursa... Bu şunu getirmiştir ki Tarihi olayların yorumu, yine Kur'an-a bağımlı olarak yani olaylar "Mistisize" edilerek ele alınmaya başlanmıştır. Mesela Osmanlı Harblerinde "Başsız Kahramanlar" ortalıklarda cirit atmaya başlamış, Çanakkale Savaşlarında görünmez mollalar, ruhlar falan Türk ordusuna yardım etmiştir... Belki de öyle ki özel muharip ruhlar sınıfı bile teşkil edilmişti... İşte bu gibi Varyasyonlar "Metafizik Tarihçilik"in ürünüdürler. Oysa Tarih "Diyalektik"tir. "Tekerrürden İbaret" değildir... Aslında amacım bunları diğer arkadaşlara söyletmekti ama yine bana kalıyor... Neyse, Konunun ilerleyişine göre düşüncelerimi paylaşacağım... Saygılarımla...
  22. Anlaması çok güç bir film... Bir çok kere tekrar tekrar sarıp izledim... Bir çok repliğini bu yüzden ezberlemiştim. Çok karışık ama çok güzel bir film...
  23. Tengeriin boşig şurada cevap verdi: Admin başlık Yabancı Sinema
    Hakikatende beni asıl çeken şey Amelié'nin o muzır bakışları olmuştu... Çok tatlıydı yaa... Afişine baktım ve kendimi salonda buldum... Amelié'ye benzediğin tek nokta bunlar mı sanıyorsun... O muzır bakışlar nolcak?
  24. Platonik Dikenler... Platonik Aşk, yaşanılan en heyecanlı Aşktır... Zaten bu yüzden adı Aşktır... Ulaşılmaz değildir sevdiğin, Yakındır... Bir nefes kadar belkide, Ama dokunamazsın ona sevgi sözcükleriyle... Belki de o'da sen'de layıksınızdır bu sözcükleri birbirinize fısıldamaya... Ama işte adı "Platonik"tir... "Yarım Yaşamak"ın İngilizcesi... Yakınınızdadır tamam mı! Görürsünüz... Belki o kadar ki yakındır size, Herşeyini sizinle paylaşır... Anlatır... Siz daha fazlasını beklemezsiniz. Çünkü yetiyordur size bu kadarı, yetiniyorsunuzdur. Çünkü başkası da yoktur hayatında onun... Sanki "Sizin" gibidir... Ve birgün biri alır onu... Sizde birden fırtınalar kopar. Gidersiniz... Gerisi mi? Gerisi yok ki?
  25. Sonuçta ikisi de aldatma değil mi? Birisine "Seviyorum" deyip, yine de diğer bir alternatif arayışında olmak ta aldatmaktır, Birisine aitken, bedenini bir başkasıyla paylaşabilmek te aldatmaktır... En sevdiğiniz bedenin, sevgilinize ait olan beden olduğunu söylerken, diğer bedenlere sahip olmak için tutuşmakta aldatmadır...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.