DİPNOT tarafından postalanan herşey
-
DİN VE ÖZGÜRLÜK.. [DİN ÜZERİNDEN ÖZGÜRLÜK YARATILAMAZ]; İnançlı olmak toplumsal yaşamın dayattığı zoraki bir tercihtir.. İNANÇ AKIL İLE AÇIKLANAMAZ...
Sevgili hayhak... Düzeyli ve güzel paylaşım ve azgari noklatalarda birleşmek gerçekten beni çok mutlu etti. İşlerim şu ara biraz yoğunluk yaşıyor ve cevaplarım konusundan gecikmeler yaşayabilirim... Bu nedenle beni anlayacağınıza şimdiden teşekkür ediyorum.. Yukarıda sormuş olduğunuz çok güzel ve konuyu bam telinden yakalamaya katkı sunacak sorunuzu en kısa zamanda nacizhane düşüncelerimle aktarmaya çalışacağım ama konuyu birlikte çözme ümidiyle... Fakat sorunuzun cevabı konusunda çıkış noktam şu olabilirmi... Düşünsel Egemenliğin olmadığı bir yerde bireysel özgürlükten bahsedilebilirmi.. (y) Görüşmek üzre.. Sevgi ve saygılar..
-
DİN VE ÖZGÜRLÜK.. [DİN ÜZERİNDEN ÖZGÜRLÜK YARATILAMAZ]; İnançlı olmak toplumsal yaşamın dayattığı zoraki bir tercihtir.. İNANÇ AKIL İLE AÇIKLANAMAZ...
Sayın hayhak... Sizi 180 derecelik bir düşünce paradoksuna iten şeyi tam olarak anlamış değilim... Düşüncenizi biraz daha açarsanız sevinirim... Şimdi burada belkide şu soruyu sormak doğru olur... Kuşkusuz burada bilimsel verinin ne olacağıda çok önemlidir. Şimdi burada Evreni temsil etme özelliği olan 10 bin insana şu soruyu sorduğunuzu varsayınız; -İnaç özgürlüğe engel değildir desek... Ve buna verilen yanıtın "10 bin evet" olduğunu kabul edelim. -Bu bilimsel bir veri mi olacaktır... Tabiki Hayır, Çünkü bu bilimsel veri olmaz. -Neden... Çünkü bunun Gerekçeleri olmalı. Neden sonuç ilişkisi kurulmalıdır. İnsanın farklı olmaması gerektiğini, benzer olduğunu ve neye benzemesi gerektiğini açıklamalıdır... (Burda anlaşabileceğimizi düşünüyorum...) -Peki bunu açıklayabilme yeterliliği tamamıyle olgunlaşmışmıdır? Hayır tabiki... Tüm bunların nedeni çok açık sayın hayhak... Farklı olduğunu ve değerli olduğunu algılayan hiçbir insan bu soruya, sanırım evet diyemez ve o zaman da inanç özgürlüğü köreltiri savunmak zorundayızdır. Umarım anlaşılmıştır... Dost sevgiler...
-
DİN VE ÖZGÜRLÜK.. [DİN ÜZERİNDEN ÖZGÜRLÜK YARATILAMAZ]; İnançlı olmak toplumsal yaşamın dayattığı zoraki bir tercihtir.. İNANÇ AKIL İLE AÇIKLANAMAZ...
ÖZGÜRLÜK VE LAİK EĞİTİM... Laik eğitim, demokratik olmalıdır... Demokratik olmak, saçmalama özgürlüğü değildir. Canım ne isterse onu düşünür onu yaparım diye ahkâm kesmek demek değildir... Demokratik olmak, ön koşulsuz olarak her düşünceyi selamlamak sonra da onu sosyal yaşamın kalitesini artıracak verilerle donatmak yani bilimselleştirmektir. Verilerle bilimselleştirilemeyen bir olgu, anlayış, düşünce laik eğitime zarar verir... Laik eğitime zarar veren, insana ve sosyal yaşamın çeşitliliğine zarar verir. Kuşkusuz burada bilimsel verinin ne olduğu önemlidir. Örneğin, evreni temsil etme özelliği olan 10 bin insana şu soruyu sorduğunuzu varsayınız; laik eğitim kaldırılmalı mıdır? Ve yine buna verilen yanıtın "10 bin evet" olduğunu kabul edin. Bu bilimsel veri mi olacaktır. Hayır, bu bilimsel veri olmaz. Gerekçeleri olmalı. Neden sonuç ilişkisi kurulmalıdır. İnsanın farklı olmaması gerektiğini, benzer olduğunu ve neye benzemesi gerektiğini açıklamalıdır. Peki bunu açıklayabilir mi? Fırlatılmışlığını keşfeden, farklı olduğunu ve değerli olduğunu algılayan hiçbir insan bu soruya, sanırım evet diyemez. O zaman laik eğitime inanmak ve savunmak zorundayız...
-
DİN SEÇME ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ SİZCE YOKMU?... Bilgi, teknoloji ve iletişim çağını iliklerine kadar yaşayan insanoğlu neden seçme hakkını kullanamaz?...
DİN SEÇME ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ OLAMAZMI?... İnsanlar neden din seçme özgürlüğünü kullanma yeteneğinden yoksun bırakılmış, Din seçiminde özgürmüyüz sizce... Ya da her zaman söylenen karşısından acaba nekadar özgürüz!! Kanımca özgür değiliz ve her nerede doğarsak oranın dilini, dinini ve kültürünü kullanmak zorun bırakılıyoruz sanki... Mesela günümüze bakarsak hıristiyan biri soradan müslüman olsa onu öldürürler yada müslüman biri hristiyan olsa çoğu müslüman onu dışlar gibi.. Dinini değiştirenlerin çoğu genellikle bunu gizli tutuyor nedense... Değiştirdik diyelim ve o değiştirdiimiz dini özgürce kullanabilme hakkımız varmı veya olabilirmi?.... Bunu günümüz teknolojisi ve bilgi akışı içinde kişi kendi düşünce ve doğrultusunda aklına ve mantığına yatkın bir dini seçebilme özgürlüğü veya bunu yapabilme cesareti varmı?... Yapabilirmiyiz... Saygılar...
-
DİN VE ÖZGÜRLÜK.. [DİN ÜZERİNDEN ÖZGÜRLÜK YARATILAMAZ]; İnançlı olmak toplumsal yaşamın dayattığı zoraki bir tercihtir.. İNANÇ AKIL İLE AÇIKLANAMAZ...
" Özgürlük ve kapitalizmi kabullenmek için kişinin mutlaka Tanrıya, bir dine veyahut aşkın mistisizme inanması gerekmez. Çünkü kapitalizm rasyonel bir zeminde savunmak mümkündür. Mantık ve akıl kapitalizmin tarafındadır, esir bir toplumla diktatörlükler rasyonel bir sistem olamaz ve insan mistik bir imanla özgürlüğe inanamaz . Kapitalizm mantıkla savunulup meşrulaştırılabilecek yegane sistemdir. Dünyada ve ülkemizde, yaşamakta olduğumuz sistem kapitalist bir ekonomi değildir. Çağımıza da damgasını vuran mevcut sistem karma ekonomidir. Özgürlük ve kısıtlamalarının bir karışımı olan ve diktatörlüğe doğru ilerleyen bir sistemdir bu." Ayn Rand.. Saygılar...
-
DİN VE ÖZGÜRLÜK.. [DİN ÜZERİNDEN ÖZGÜRLÜK YARATILAMAZ]; İnançlı olmak toplumsal yaşamın dayattığı zoraki bir tercihtir.. İNANÇ AKIL İLE AÇIKLANAMAZ...
Din üzerinden özgürlük yaratılamaz... Dinler; toplumsal hareketlerin zihne ve daha sonra da yaşama yansıtılmış biçimleridir. Tanrısal kavramlar; yeryüzünden gökyüzüne, oradan yeniden yeryüzüne aktarılırlar. Böylece topluma yeni bir şekil verilmek istenir. İslam dini ve Hıristiyanlık bu alanda başarılı olmuş akımlardır. Gel gör ki kaynağını Tanrısal düzene dayayan din sistemi; derhal değişmez kalıplar oluşturur. Bu katılaşmış ve şekli belirlenmiş kalıplar dışına çıkmak da dinin dışına çıkmak olarak algılanır ve çıkanlar da cezalandırılır. Önceleri akıldan yansımalar taşıyan dinler; kurumlaştıktan sonra aklı dışlar. Bunun yerine inancı oturtur... İnanç, akıl ile açıklanamaz. İnançlı olmak, toplumsal yaşamın dayattığı zoraki bir tercihtir. Bu tercihte, insanoğlunun bilinmeze duyduğu ilgi ve bilinmezden korkması da etkili olmaktadır. ÖZGÜRLÜK NEDİR? Özgürlük; insanoğlunun doğaya egemen olmasıdır. Bunun için aklını ve deneylerini kullanıp dünyanın efendisi haline gelmek gerekir. Böyle olmasa idi; insanlık; hayvanlar aleminin içgüdüyle davranan bir parçası olarak kalırdı; belki de yok olurdu. İnsanoğlunun bilinçli biçimde doğayı değiştirme ve ona hükmetme eylemi; onun özgürleşmesi olmuştur. Gelişen toplumsal yapılar içinde; devletler ortaya çıkmış; yönetici tabaka ile yönetilen geniş yığınlar oluşmuştur. Toplumsallaşma ile birlikte özgürlük; toplumsal alana daha fazla yakınlaştırılmıştır. Bugün de özgürlüğü; kişinin ekonomik ve sosyal alanda kısıtlamalardan kurtularak yaşaması gibi tanımlamak mümkündür. Gel gör ki her toplumsal sistem; bir düzen üzerinde yükselir. Bu yüzden özgürlükler ile kurulu düzen arasında otomatik bir bağ da vardır. İnsanoğlu; kurulu düzene bağlılığını azaltan gelişmeleri de özgürlük mücadelesi gibi görmektedir. DİNLER ENGELDİR... Dinler; kurumlaştıktan sonra katı şekillerden ibaret değişmez yapılar haline gelirler. Bu yüzden de düzenin devam ettirilmesinde birinci derecede araç olarak kullanılırlar. İslam dünyasında din; şeriat adı altında formüle edilmiştir. Şeriat; feodal yaşam biçiminde konulmuş hukuk kurallarıdır. Bu kurallar; Kuran'a ve hadise dayandırılırlar. İşin içine ortaklaşa oluşturulmuş toplumsal değerler (icma-yı ümmet) ve alimlerin yorumları (kıyas-ı fukaha) da sokulur ve böylece bir hukuk sistemi oluşturulur. Bu hukuk sistemi, kendisinin Tanrısal olduğunu kabul ettirir. Örneğin; toplumun en baş yöneticisi olan padişah; 'zıllullah' yani 'Allah'ın yeryüzündeki gölgesi' olduğunu söyler ve şeriat sistemi de bunu onaylayıp korur. Böyle olunca da toplumdaki özgürlük istekleri; Allah'ın iradesine karşı gelmek gibi olur. Osmanlı Devleti'nde düzene karşı çıkanların genellikle mülhid ilan edilerek yok edilmelerinin gerekçesi budur. Batı dünyasında egemen olan Hıristiyanlık'ta da papalar ve krallar, kendi egemenliklerini Allah'ın isteği ve iradesi gibi göstermişler; toplumu böylece boğmuşlardır. *** Sosyal tarihe biraz ilgi gösterenlerin bildiği gibi; insanlık tarihi; bir yerde dinlere ve dinleri kullanan egemenlere karşı verilen mücadelelerin tarihidir. Bugün; Türkiye'de yaşanan mücadele; aslında bu eski çatışmanın yeniden canlanmasından başka şey değildir. Geçmişin padişahları ve halifeleri nasıl kendi despot yönetimillerini Allah'ın isteği olarak göstermişlerse; günümüzün tutucu siyasetçileri de kendi isteklerini Allah'ın birinci emri gibi sunmaktadırlar. Türban meselesi; özünde budur. Türban gibi katılaştırılan bir sembolü; özgürlüklerin 1. maddesi yapmak; özgürlük alanını açıkça çürütmektir. Bu sembol veya katı giysi üstünden özgürlük yoluna çıkmak mümkün olamaz. *** İşin kötü tarafı belli olmuştur: Türkiye'de gazeteleri ve televizynları kapatan aydınlar; dinsel talepleri özgürlük alanının bir parçası ve hatta temeli saymaya başladılar. Bu yönelim; gerçek özgürlük açılımlarını yok etmek üzere tasarlanmıştır. Türbanlı kadınların, çalışma alanlarında insafsızca sömürüldüğü bir gerçektir. Bu insanlar; emeklerinin değil türbanlarının mücadelesini yapar hale getirilerek sömürülmeleri yolunda pasifleştiriliyorlar. Türban; sömürüyü örterek; özgürlük alanının bir parçası ve hatta temeli saymaya başladılar. Bu yönelim; gerçek özgürlük açılımlarını yok etmek üzere tasarlanmıştır. Türbanlı kadınların, çalışma alanlarında insafsızca sömürüldüğü bir gerçektir. Bu insanlar; emeklerinin değil türbanlarının mücadelesini yapar hale getirilerek sömürülmeleri yolunda pasifleştiriliyorlar. Türban; sömürüyü örterek; özgürlük alanının önüne set çekiyor. Bir kez daha hem akademisyenleri hem de sivil aydınları uyarıyorum: Din üzerinden özgürlük alanı açmaya kalkışmak; dinsel dogmaları topluma giydirmek ve yedirmek demektir. Bırakın din kendi yerinde kalsın; toplumu da akıl yönetsin... 21.02.08 Rıza Zelyut
-
KADINLAR TESLİM OLMAYIN..(Sizi eve kapatmak isteyn erkek egemenliği evvel eski, ama itiraf edelim, şimdi siyasal hedeflere kilitlenmiş büyük rüyasıdr)
Eğer "türban" bir kavram ise, metafor olarak işlevi ne?... Hangi, kavramın yerine kullanılıyor?... Sağda ve solda, liberal entelijansiyanın üzerinde iyice düşünmesi gereken bir soru bu... Aslında düşünmeye gerek de kalmıyor giderek; "bireysel özgürlüklerin" simgesi olarak türbanın giderek siyasal İslamın "hakikat rejimine" özgürlük istediklerini açıkça söylemek istemeyenlerin , sığındıkları bir metafor olduğu ortaya çıkıyor... Bir toplumda iki "hakikat rejimi" birden egemen olamayacağına ( "yaşam dünyasının" tümünü düzenlemeyi amaçlayan İslamın "relativist" veya postmodern olduğu da ileri sürülemeyeceğine ) göre, bu özgürlük talebi, diğer "hakikat rejimlerinin" özgürlüklerinin boğulmasından başka bir anlama gelmeyecek... Bu aşamada bunu açıkça talep etmekten - mahalle baskısı dışında- kaçınmak isteyenler, bir metafor olarak türban kavramına sığınıyorlar... Sonuç:... Türban, buraya dönmek isteyen, ama bunu açıkça savunmanın henüz, uygun olmadığı bir aşamada dile getirmeye cesaret edemeyenlerin başvurduğu bir metafor... Çünkü, bu amacı, bugünün Türkiyesinde açıkça dile getirmeye olanak verecek, psikolojik, siyasi, kültürel yıkım henüz yeterince gerçekleşemedi, "mahalle baskısı" , henüz "yaşam dünyasında" , "ekolojik egemenliğini" kuramadı. Ama yarın?... Böyle giderse mutlaka... .... http://www.cumhuriyet.com.tr/?xl=empopup&em=cumhuriyet/w/c0407.html
-
KADINLAR TESLİM OLMAYIN..(Sizi eve kapatmak isteyn erkek egemenliği evvel eski, ama itiraf edelim, şimdi siyasal hedeflere kilitlenmiş büyük rüyasıdr)
Bir yazarımızın dediği gibi.. Türkiye'de tartışılan ne türban, ne sıkmabaş, ne de başörtüsü... Türkiye İranlaşıyor... Ayetullah sivil darbe sonucunda Fransa'dan Tahran'a gelmişti... Fethullah şimdi Amerika'da, Türkiye'ye hareket gününü bekliyor... Göz göre göre Türkiye dincilik batağına gömülüyor... Görmemek için kör olmak gerek... Ama köz değiliz...
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Akıldan fikirden zerre kadar nasibi olan kişi, yapılan işin saçmalığını ilk bakışta görür... Türban... Çarşaf... Çador... Sıkmabaş... Başörtüsü... Tesettür açısından bunlar arasında bir fark varmı?... Yok... Eğer ki üniversitelere Türban ile girilecekse... Burda sormak gerekir... Çarşafın ne günahı var?...
-
ALLAH YOKTUR!
Maalesef ama gerçek... Allah; zor duruma dusunce siginilan ama durum iyilesince akillara bile getirilmiyen abarti inananlar oldugu gibi abarti yerden yere vuranlarin oldugu adam gibi inanlarin ise hic birini iplemedigi varolus... Hepsi o...
-
PAPAZDAN NASIL DOKTOR, YARGIÇ OLMAZ İSE; İMAMDANDA OLMAZ... (Dünyanın hangi ülkesinde, hangi eğitim sistemi papaz kökenli doktor, yargıç, siyasetçi..)
PAPAZDAN NASIL DOKTOR, YARGIÇ OLMAZ İSE; İMAMDAN DA OLMAZ... Dünyanın hangi ülkesinde, hangi eğitim sistemi ile papaz kökenli doktor, yargıç, siyasetçi yetiştirilmeye çalışılıyor? Papazlık eğitimi almak üzere yola çıkmış, sonra mesleğini, eğitim alanını değiştirmek isteyenler, birey olarak sil baştan üniversiteye öğrenci yetiştiren okullar, üniversiteye giriş koşullarından geçerek elbette söz konusu meslek alanlarını seçebilirler. Bu özel durum, bir istisna, bireyin özel çabası ile bedel ödeyerek seçimidir. Yoksa genel eğitim sisteminde, üniversitelere öğrenci yetiştiren eğitim kurumları, liseler ayrılmıştır. Meslek okullarında okuyanlar için ilke, eğitim aldıkları meslek dalında çalışabilecek ölçeklerde bilgi donanımıdır. Üst, yükseköğrenime geçiş bu çerçevede lise eğitimini aldıkları meslek dalarına yönelik olacaktır. Din üzerinden siyaset yapanlar Türkiye'de bir kez daha bir umacı eğitim düzeni dayatmasını, imamdan pozitif bilimlerin her alanına uzman yetiştirmek üzere üniversitelere daha çok öğrenci sokmayı, bugünkü YÖK gündemine katsayı düzenlemesi olarak getirdiler. Onlar "meslek okulu çıkışlıların üniversiteye girme hakları" diye takıyye yapıyorlar ama, aslında imam hatiplilerin önünü açmanın biricik amaçları olduğunu sağır sultan biliyor. AKP'li Cumhurbaşkanımızın çok kısa sürede atadığı kadrolarla, başkanı dahil yönetim çoğunluğu AKP yandaşlarından oluşturulmuş yeni YÖK Yönetim Kurulu bugün bu kangren olmuş konuyu gündemine taşıdı. Eğitim, insana yönelik en pahalı yatırım olduğu için en işlevsel sistemlere oturtulmaya çalışılır. Dünyanın en zengin ülkelerinde bile, üniversiteye hazırlamak üzere klasik lise eğitiminden geçirilmiş gençlerin hakları yenilerek meslek okulu çıkışlılara sistemin içinde eşitlik adına yol açmak gibi bir uygulama söz konusu değildir. Bizde din üzerinden siyaseti çok ucuz yollardan yapan siyasi partilerimiz, imam hatip okulları uygulamaları ile, devletin laiklik ilkesini de çiğnemiş olarak yarış içinde ödün üstüne ödün vermişler, bir umacı, kangren olmuş eğitim sorunu yaratmışlardır. Üretimin asıl gereksinimi olan gerçek meslek okulları hep güdük kalmış, üretimde ara kalifiye meslek elemanı açığı sorunu yaşanırken, fazla sayılarla meslek sahibi olamamış ama üniversiteye de girememiş klasik lise mezunu sorunu yetmezmiş gibi... *** Meslek okulu statüsünde açılan imam hatip okullarının açılış amacı, imam yetiştirme kavramı bir yana atılmış, siyasi rant, oy uğruna imam kadrolarını katlayacak yüksek sayılarda imam yetiştiren okullar açılmıştır. Hele de dinimizde kadın imam yokken, çok sınırlı sayıda ilahiyat eğitimi için, evlerde Kuran okuma ölçeklerinde dar tutulması gereken kız imam hatip okulları, kelimenin tam anlamı ile eğitimde çarpık, amip gelişme yaratma içeriklidir. En çarpık gelişme ise imam yetiştirmek için açılmış okulların programlarına klasik lise derslerinin eklenmesidir; klasik liselerin donanımı, gerçek meslek liselerinin sayılarının arttırılması yerine, imam hatip liselerinden mezun olanların da eş koşullarda üniversiteye girmelerinin hak olarak düzenlenmeye çalışılmasıdır. Din üzerinden siyaset, önce imamlık eğitimi almış insanların pozitif bilimlerde, siyasetçi, doktor, mühendis, yargıç olmalarını öngörmektedir. Demokrasilerde papaz yetiştiren okullar bile genelikle paralı, özel eğitim alanı içinde düzenlenirken, devlet okullarının imam eğitimi kökenli pozitif bilim alanlarına insan yönlendirmesi, örneği olmayan tehlikeli bir tuzaktır. Halkımızın, ailelerin, çocuklarını meslek sahibi olarak yetiştirirlerken din bilgisi edinmelerini de istedikleri tezine gelince; dünya, demokrasi örneklerinde genel din ahlak bilgisi verilmesi, bizdeki Cumhuriyet dönemi eğitim ilkeleri çerçevesindedir. Özel din bilgisi okullarda ancak paralı, seçmeli özel dersler, klasik eğitim programı dışında tutulmuş olarak gündeme gelmektedir. Şimdi bu gerçekler ışığında AKP güdümlü yeni YÖK yönetimi işbirliğinde bugün kotarılmak istenen projeye dönelim; türban Meclis'te görüşülürken geçen haftanın yönetim toplantısında görüşülmesi sakıncalı bulunan katsayı kararı, acele bu sınav dönemine yetiştirilebilmesi için, bugünün toplantı gündemine alınmıştır. Bir yandan da daha önceki yılların takvimine göre aslında hazır olması gereken sınav kılavuzlarının basımı da geciktirilmiştir. AKP iktidarı, Milli Eğitim Bakanlığı, imam hatiplileri klasik liseliler aleyhine eş konumda üniversiteye sokacak katsayı düzenlemesi kararının YÖK yönetiminden ivedi çıkarılmasını istemektedir. Karar alınıp kılavuza yetiştirilecektir ki, bu yıl liselerin mezun vermemesi bağlantılı çok daha yüksek sayılarla imam hatip çıkışlılar üniversitelere girebilsinler. AKP iktidarını, imam hatip kökenlileri imam kadrolarında kamuda görevlendirip sonra yatay geçişle diğer kamu kuruluşlarına doldurmak tatmin etmiyor. Siyasal İslamcı tırmanışı güçlendirmek üzere, üniversitelerin her alanında imam hatip kökenli öğrenci patlamasını yaratmak öngörülüyor... _____________________________________________ ____________________________________ _____________________________ _________________________ _____________________ _________________ _____________ _________ ______ ___ __ _ ___________________________________________ Cumhuriyet 14.02.08 Şükran Soner...
-
TEHLİKENİN FARKINDAMISINIZ?... (''Ülkemiz şu anda hiç görmediğimiz büyük bir tehlikeyle karşı karşıya. Bir taftan bölücü terör, diğer taraftan irtica)
- KADINLAR TESLİM OLMAYIN..(Sizi eve kapatmak isteyn erkek egemenliği evvel eski, ama itiraf edelim, şimdi siyasal hedeflere kilitlenmiş büyük rüyasıdr)
Tamam din “Allah’a İnancın Felsefesidir”... Burda anlaştık... Fakat allah’a inanç, bir takım vasıtaların yardımını gerektirirmelimi.... Yani diyeceğim o ki... Ne arabaya, Ne bisiklete Ne de beygire binip ancak takdirle karşılanacak ibadet yapabileceğiniz şartı olamaz/bağlanamaz diyorum... Bağlanmamalı... Bu kavramlardan yola çıkarak bunu uygun olarak örnekleri genişletebiliriz... Yani... Başa ille Fes, Şapka veya külah vb.. Başka bir nesneyi takmadan inancın tam olmayacağını iddia etmek ‘Din’ kavramını yozlaştırmaktır diye düşünüyorum... Kısacası bundan dolayı kadınların da şu veya bu vasıta olmaksızın imanlarının eksik kalacağına da inanmak istemiyorum... Ve inanamam... Ona keza, herhangi bir tarzda başı örttükten sonra dini inancın Tanrı huzurunda artı birkaç misli kabul göreceğini iddia edenlere veya edecek olanlara da vicdanlarının noksanlığı yönünde şüpheye düşer/düşmekteyimde.... Fakaaaaat... Giyim gericiliği ‘Taliban’ yobazlığına zorluyorsa / zorlu kılıyorsa... Bak ona karşıyım işte... Ve karşı olacağım...- İSLAM KARŞITLIĞININ BÖYLESİ!
Anladım.. Kadınların da temiz eşleri olacak... Pekala... Temiz eş nedir, nasıldır hiç düşündünüzmü... Size göre temiz eş kim/kimler olur... Eşlerimiz demeyin sakın... Çükü kuran'da eşleriniz olacak demiyor... Evet... Kur'ana göre temiz eş nasıl olunur sizce..- İSLAM KARŞITLIĞININ BÖYLESİ!
Hımmm... Demek öteyi düşünmek inananların işi... Peki benim inanmadığımı nerden biliyorsunuz... Ki bilseniz bile... Bunu neye dayandırıyorsunuz... Hadi diyelim dayandırdınız.. Hangi koşulda... ki koşullarınızda müsait olsun... Koşul dışı inanç olmazmı sizce... Olamazmı... Benim inanç şekliminde bir hakkı yokmu... Dediniz ki yok.. Eee iyide bu hak nereden geliyor... Diyorsunuz ki benden.. Peki... Kim veriyor size bu hakkı söylermisiniz...- İSLAM KARŞITLIĞININ BÖYLESİ!
Evet kurtuluş budur da.... Kadınların hurilerinden biraz bahsedermisiniz... Kimdir, nasıldır, boyu posu nicedir bunların... Daha açık cevaplar bekliyorum... Öyle kurtuluşlu olmasın ama... Açık ve net... Kadınlara düşen huriler... Evet bu hureleri açarmısın lütfen...- İSLAM KARŞITLIĞININ BÖYLESİ!
Ya sizin... Sizin huriler hakkında hiçbir müsbet bir bilgiye sahip olmadığınız bir konu hakkında akla yatkın, mantıklı bir cevabınız... Vardır tabiki... Ne bunlar?... Sureler... Haydi kolaylıklar...- İSLAM KARŞITLIĞININ BÖYLESİ!
Utanmam utanmam.... Siz merak etmeyin olurmu?... Cenneteki hurilere gelince... Bak orada durun işte... Nedenmi?... Çünkü onların cinsinden hala şüpheliyim... Öyleki cennette erkeklere verilen huriler var... Yani erkek egemen bir cennet... Eee ozaman kadınlar... İnanın Kadınları da düşünür dururum... Yanı onlara düşen huriler... Onları nasıl açıklarsınız çok merak ediyorum... Ben işin içinden çıkamadım... Merakımı hoş görün lütfen Bir bayan olarak/bayanların yerine kendinizi koyarak siz ne düşünüyorsunuz.. Cevap vermeden önce kurandan birkaç kaynak sunmak istiyorum.. Öncelikle huri kavramı geçen ayetleri okuyalım: -İşte böyle! Onları iri gözlü hurilerle de eşleştirmişizdir.(Duhan-54) -"Ve biz onları parlak,iri gözlü hurilerle eşleştirmişizdir.(Tur-20) -Cibinliklerde gizlenip duran huriler.. (Rahman-72) -İri gözlü huriler… Titizlikle korunan inciler misali;yaptıklarına karşılık olarak. (Vakıa-22-24) Evet cevabınız nedir.. Merak işte..- CENNET... Ya anlayamadığım; sekizyüzyetmişbeşkatrilyon çarpı on üzeri altıyüzseksenüç trilyon yıl geçti... ve daha yolun başındasın...
Günümüzde bile ben cennet icin bunu,sunu yapmiyorum diyor... Çok ozur dilerim ama bunlar **** soyluyor... Nedemi?.. Bakıyorsunuz bir intihar bombacilari bile bunu cennete gitmenin garantisi olarak goruyorlar... Düşünüyorum.... Cennet olmasaydı acaba bu insanlar boyle kendilerini parcalarlarmıydı... Sen git namaz kıl ve sonra bomba patlat... Tanrının verdiği canı al.. Ve bunu cennete gitmek için yap... İnanılmayacak kadar büyük bir saçmalık... Galiba bu özellik te sadece müslümanlıkta var.... Diğer dinlerin ortaçağda yaptıkları savaşlar hariç (ki bunu müslümanlar da yaptı) böyle bir olguyla karşılaşılmamış... Hakikaten... Müslümanlığa özgü olan bu davranış biçiminin temelinde hangi psikolojik ve sosyalojik yapı var.. Merak işte..- KADINLAR TESLİM OLMAYIN..(Sizi eve kapatmak isteyn erkek egemenliği evvel eski, ama itiraf edelim, şimdi siyasal hedeflere kilitlenmiş büyük rüyasıdr)
Sevgili sardunyam... Ben bu bahsedilen %99 veya %95'in içine girmek istemiyorum... Çünkü.. Bunlar müslümansa... Ben değilim... Sevgi ve saygılarımla...- İSLAM KARŞITLIĞININ BÖYLESİ!
Walla kardeşim... Size şunu söyliyeyim.. Geçen yıl Fransa Paristeydim... Ve fransız garsonun tavsiye ettiği şarap ile mükemmel soslu bir domuz eti yedim ki sorma... Burda bulsam yerimde... Yok dinen yasakmışta, şöyleymişte, falanmışta, filanmışta... Mış mış ta mış mış.. Ne oldu yani öldükmü şimdi.... Cehenneme mi gideceğim tanrının yarattığı bir hayvanı yediğim için... Yaratmasın o da.. Solumdaki şeytana uydum ve yedim.. Hep meleğe uymakta koyar insana be kardeşim... O da melek değilmi... Melek... Peki sonuç.. Cehenemlikim şimdi yani öylemi?... Eeee gideyim... Ne olacak.. Sende hurilerle urmalara orda olacaksın... E ben yanacağım.. Ne için.. Domuz eti yediğim için... Alan razı veren razı... Üstelik Ne yediğime kimseyi karışmasın... Siz değilmisiniz herşey insanlar için yaratılmıştır diyen... E bende bir tattım ve çok lezzetliydi... Hiç çekinmeden yerim ve hesabını veririmde... Aaa bu arada bahşiş tabiki... Üstü kalsın lütfen...- TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Bize tarihin güzel bir ikramı vardır.... Türkiye Cumhuriyeti, 54 İslam ülkesi içinde “laikliği esas alarak” çağdaşlaşmaya kapı açan tek ülke olmuştur. Şimdi bu değeri anlayamak istemiyor ve bu büyük oluşuma kapıyı kapatmaya çalışıyorlar... Sonuç... Kafesten çıkmış kadını, -Uzun vadede kafese geri tıkmaktan başka hiçbir sonuç getirmeyecek olan gerici adımlar atıyorlar ve Peçe, çarşaf ve burka giyerek de üniversiteye gidebilmenin yolunu açıyorlar... -Kadını ikinci sınıf vatandaş yapmanın yollarını açıyorlar... -Araba kullanırken kocadan izin alan kadınların yollarını açıyorlar... -Softa kafalı erkek yaratıp kadına kafese koymanın yollarını açıyorlar... Evet maalesef üzülerek belirtiyorum ki... Ben eskiden dinin bu kadar sofu üreten, yobaz geliştiren, gerici olabileceğine hiç ihtimal vermiyordum... Kısacası... Cevremde gördüklerimden ve burada dini savunan arkadaşlardan öğrendiğim tek birşey oldu... o da hemen tümüne yakınını bu benim anladığım din ve inanç olmayacağını öğrettiyorlar... Evet...Maalesef...- TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Arkadaş Nur Suresi 31'de sevgili maraba... Onu bitiremedi sanıyorum... Senin bahsettiğin değerlerin hiçbirisi kuranda yazmıyor ki bilinsin... Ve dikkat edin bütün ciddi ve önemli konuları kısır döngüler, vasat düzeye getirme çabaları, sığ bir eleştiri anlayışı... Hepsi o...- KADINLAR TESLİM OLMAYIN..(Sizi eve kapatmak isteyn erkek egemenliği evvel eski, ama itiraf edelim, şimdi siyasal hedeflere kilitlenmiş büyük rüyasıdr)
Sayın efendiTürkler... Paylaşımlarınız. Çabalarınızı anlıyor ve saygı duyuyorum.. Üstelik çokta faydalanıyorum... Fakat birilerinin iletilerine bakıyorum.... Sadece şu var.. Nur süresi 31 Nur süresi 31 Nur süresi 31 Nur süresi 31 Nur süresi 31 Nur süresi 31 ... .. . Bunu ben çok iyi anlıyorum... Peki sizin bu konuda bir düşünceniz varmı... Sevgi ve saygılarımla...- TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Türban ve Örtünme... Yıllardır önümüze yeni hedefler koymamıza set çeken gerici yobaz insanların dikteleriyle ısıtılıp bekletilen bir konu… Hatta konu olmadığı halde konulaştırılmış simge demek tabiri caizse… Bu tür saçmalıklar beni sürekli kaygılandırmıştır... Tekrar sormak istiyorum: “İslam dininde türban var mıdır?” Fakat ben İslam’da türbanın olmadığını savunuyorum, savunmaya devam edeceğim. Her zaman bu konuya hışımla türbanın savunucusu konumuna gelmiş olanlar Kuran’ı ne kadar bilmektesiniz? Elinizin altına alıyorsunuz Kuran’ı “hah işte bak burada yazıyor” diyerek yumurtlamaktasınız.... Kuran öyle hop diye yorumlanacak bir kitapmıdır sizce... Bence değildir... Örtünme/Türban bayanlarda ne zamandan beri kullanılmaya başlanmıştır?.. Evet hemen şunu belirtelim... İnsanlık tarihiyle eşdeğer demek yerinde olur. Tarihe baktığımızda Sümerler, Asurlular, Hintliler türban kullanımı olan uygarlıklar olmuştur... Üstelik örtünmeyi sadece bayanların değil erkeklerinde kullandığı bir giyim tarzı olmuştur... Daha derinlerini irdelemek istemiyorum. Yine tarihte sümerlilerde fahişeler örtünürken Asurlularda tam tersi bir uygulama mevcut olagelmiştir... Yahudilikte evlenen bayanların örtünmeleri koşulu vardır... Hıristiyanlarda da rahibelerin örtülü olduğunu bilmekteyiz... İslam diniyle birlikte örtünme konulmuş bir hüküm değildir... Evet iddia ediyorum... İddia sebebim ne... Açın bakın ve tarihi irdeleyin vahiyler 23 yılda tamamlanmış ve örtünmeyle ilgili olanlar son dönemlere rastlamaktadır... Sözün özü: Arap toplumunun yapısını bilmeyen insanların uydurmalarına kulak asacak değiliz… Ve bu gibi safsatalarla halkı galeyana getirip özgürlük nameleriyle yollara düşmek sadece bilgisizliktir. Örtünme dini bir hüküm olmadığı gibi her dönemde ayıcılık sağlanması amacıyla kullanılmıştır. Örneğin kralların ve vezirlerin kullandığını da göz önünde bulundurduğumuzda algılama daha kolay olacaktır. Türban dini simge değil siyasi bir semboldür... Bunu görmemek aymazlıktan başka birşey değildir... - KADINLAR TESLİM OLMAYIN..(Sizi eve kapatmak isteyn erkek egemenliği evvel eski, ama itiraf edelim, şimdi siyasal hedeflere kilitlenmiş büyük rüyasıdr)
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.