-
İçerik Sayısı
3.258 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
9
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
DİPNOT tarafından postalanan herşey
-
AKP KAPATILACAK... Evet evet iddialıyım, bu partı kapatılacak...
DİPNOT şurada cevap verdi: DİPNOT başlık Güncel Konular
Bütün amaçları, okları, hedefleri, son bir haftadır kopardıkları yaygaraya bakılacak olursa, Anayasa Mahkemesi’ydi! Hukuktu, yargıydı! AKP, devleti bütünüyle kendisileştirdi! Sivil toplum örgütlerini hemen hemen kendisileştirdi! Medya’yı büyük ölçüde kendisileştirdi! Cumhurbaşkanlığı’nı kendisileştirdi! Kendisileştiremidiği en büyük sivil, anayasal güç olarak, yargı, hukuk, Anayasa Mahkemesi vb. kalmıştı! Verdiği karar değil tartışılan, Anayasa Mahkemesi’nin henüz yeterince AKP’leştirilememiş, kendisileştirilmişler kervanına katılamamış olması! Anlıyorsunuz, değil mi! Büyük, yıkıcı, yok edici kampanyanın amacını! Ondan sonrasi Allah kerim! Çevrilmiş ve tecrit edilmiş bir ordunun da artık Arınç’a, Fetullah Gülen’ya, maltanlara ve dışarıdaki alçaklara teslim olmaktan başka çaresi mi kalır?! Ama kalmayacak... Çünkü AKP kapatılacaktır... Kaldı ki... ANAYASA MAHKEMESİNİN TÜRBANLA İLGİLİ HUKUKİ KARARI AKP'Yİ SİYASETEN KAPATMIŞTIR. -
ZEKİ İNSANLARIN TANRI'YA İNANMA İHTİMALİ DAHA AZ!... Bu araştırma çok tartışılır!... Bilim ve ilahiyat dünyası karışacak...Yapılan bir araştırmada zeki insanların Tanrı'ya inanma ihtimalinin daha az olduğu ortaya çıktı... Aydın elitin içerisinde ateistlerin oranı toplumun geri kalanına göre daima daha yüksek. 20'inci yüzyılda 137 gelişmiş ülkede yapılan araştırmalarda zeka seviyesinin yükseldiği, ancak buna paralel olarak tanrıya inancın da zayıfladığı görüldü. Kuzey İrlanda'daki Ulster Üniversitesi'nden Profesör Richard Lynn'in araştırmasına göre dine bağlılık insanlığın zeka düzeyindeki yükselmeyle ters orantılı olarak değişiyor. Toplumların aydın eliti içinde ateistlerin oranı da daima toplumun geri kalanına göre daha yüksek. İngiltere'de yapılan bir araştırma, akademisyenlerin yalnızca yüzde 3,3'ünün Tanrı'ya inandığını gösterirken, aynı dönemde toplumun tümünde tanrıya inananların oranı yüzde 70'e yaklaşıyor. Amerika Birleşik Devletlerinde 1990'larda yapılan bir araştırma da Amerikan Bilimler Akademisi üyelerinin yalnızca yüzde 7'sinin tanrıya inancı olduğunu saptadı. Profesör Lynn'e göre, akademisyenlerin toplumun genelinden daha zeki olmaları tanrıya inançlarının daha zayıf olmasının da göstergesi. Profesör aynı şekilde, çocukların çoğunun, ilkokula başladıklarında tanrıya inandığını ama yaşları büyüdükçe ve zekaları geliştikçe, bir çoğunun tanrının varlığından kuşkulanmaya başladığını belirtti. 20. yüzyılda 137 gelişmiş ülkede insanların tanrıya inancının zayıflamasını da genel zeka düzeyindeki gelişme ile açıkladı.
-
Burada aklıma ister istemez bazı sorular takılıyor. Acaba Kasımpaşalı hemşerim bu serveti ne zaman ve nasıl kazandı. Belediye Başkanlığı, Parti Başkanlığı, Başbakanlık yaparken aynı zamanda ticarette mi yapıyordu? Eğer servetini bu yolda kazanmışsa acaba bu işi makam ve memuriyet nüfuzunu ihlal etmeden nasıl başardı. Daha 5-6 ay önce emekli bir Kuvvet Komutanımız bırakın 2 Milyar Doları, sahip olduğu iki evin kaynağını açıklayamadığı için her şeyini hatta rütbesi ve emekli maaşını bile kaybetti. Şimdi demokratik düzen içersinde Sayın Başbakanımızdan bu konuda bir açıklama bekleme hakkına sahip değimliyiz? Ne dersiniz... Bunların namazı kıyılırmı sizce...
-
-
Sevgili arkadaşım... Evet hukuk devleti meclisi gayet güzel fesh edebilir... Nedenmi?... Hiç kimse, milletvekilinin Meclis'te yaptığı konuşmadan ötürü sorumlu olması ve cezalandırılması gerektiğini söyleyemez, isteyemez. Dünyanın her yerinde ''kürsü dokunulmazlığı'' diye bir kavram vardır ve bu kavram öncelikle uygar dünyada uygulama alanına getirilmiştir. Bu nedenle ''TBMM üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Meclis'te ileri sürdükleri düşüncelerden.. bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar'' . (Anayasa m. 83/1) Bu, demokrasinin altın kuralıdır. Böyle bir kural olmasaydı, milletvekilinin söz ve düşünce özgürlüğüne sahip olduğu söylenemezdi. Meclis kürsüsünde sözü kesilebilir, düşüncesi engellenebilir, apar topar mahkeme önüne çıkarılabilirdi. Ne var ki ''seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen milletvekili, Meclis'in kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz'' uygulaması, (Anayasa m. 83/2) demokrasiyi de, adaleti de, hukuku da ortadan kaldıracak niteliktedir. Bu, çağdaş dünyanın tanımadığı, anlamadığı bir uygulamadır. Ne yazık ki bugün Meclis'te böyle suçlular vardır ve bu suçlular hiçbir zaman yargı önüne çıkarılamamaktadır. Bu nedenle de adalet ayaklar altında, hukuk ayaklar altında, eşitlik ayaklar altındadır. Bunun adına ''yasama dokunulmazlığı'' değil, olsa olsa ''yasama maskaralığı ve yasama rezaleti'' denebilir. Ne yazık ki bu maskaralığı bugüne değin hiçbir iktidar, düzeltmeyi ve değiştirmeyi başaramamıştır. Tayyip Erdoğan, seçimlerden önce televizyon ekranından böyle bir söz verdiği halde, kendisini ve yakın arkadaşlarını da tehlikeye atacağı düşüncesiyle, ülkemiz için ölümcül hale gelmiş olan bu konuya üç yıldan beri neşter vurmaktan çekinmiş ve onu bir türlü gündeme getirememiştir. Bu yüzden milletvekilleri, dokunulmazlık zırhına sığınarak istedikleri suçu işlemekte, diledikleri oyunu oynamaktadırlar. Oysa bu komediye ve rezalete son vermek, TBMM'nin en önemli görevlerinden biri değil midir? Bu görevini yerine getirmeyen bir Meclis, Türk ulusunu yönetme hakkına sahip olabilir mi? Söyleyebilirmisiniz...
-
KİMLERİN CENAZE NAMAZI KILINMAZ... ALLAH’ı, Kuran’ı, İslamı, Peygamber’i kimselere bırakmazlar.... Peki, Hazreti Muhammed’in kamu haklarına, mallarına el uzatanların cenaze namazını kılmadığını bilir miyiz? Ya da daha açık yazalım, şöyle bir cümle: “Hz. Peygamber, kamunun haklarına, mallarına musallat olanların Kuransal deyimle, gulul (kamu malı talanı) suçu işleyenlerin cenaze namazlarını kılmaz. Bu muhammedi tavır, Türkiye’yi yönetenlere, siyasetçilerimize, kamu mevkilerinin su başlarında bulunanlara, ibadetleri şov aracı yapanlara ithaf olunur.” Kim söylüyor bunu? Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk... Yedi yıl önce bunu yazıyor... Başbakan’ın sık sık “Onlara sormalı” dediği ulemanın buna tavrı, tepkisi ne? En azından çekimserlik, “acaba” diye kuşku... * * * OYSA Yaşar Nuri Öztürk, sağlam, ciddi, bilimsel kaynaklar gösteriyor ve örnekleri sıralıyor. “Hz. Peygamber, kamu malından iki dirhemlik bir miktarı çalan Eşcalı sahabisinin cenaze namazını kılmamıştır.” (.............) “Bir harp sırasında Hz. Peygamber’e filanca falanca şehit oldu diye tekmil verdiler. O bunlardan biri için şöyle dedi: Hayır! İşte o dediğiniz kişi şehit olmamıştır. Ben onu cehennemin içinde görüyorum. Sebebi de kamu mallarından çaldığı bir giysidir.” (.......) “Hayber seferi sırasında ölen birinden söz ettiklerinde Hz. Peygamber şöyle buyurdu: Arkadaşınızın cenaze namazını siz kılın. Bu sözü duyan sahabilerin yüzü renkten renge girdi. Bunu gören Hz. Peygamber dedi ki: O arkadaşınız kamu mallarından bir miktar aşırmıştı. Sebep işte budur. Bunun üzerine sahabiler ölen adamın eşyasını karıştırıp baktılar; bir de ne görsünler, Yahudilerden ganimet olarak ele geçmiş, bir deri pabucu aşırmış.” Bu örneklerin kaynaklarını Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün “Allah ile Aldatmak” kitabında bulabilirsiniz. (x) * * * DEVLETİ soyanların cenaze namazını kılmamak... Ne dersiniz, mezarlıklar, son namazı kılınmamış mevtalarla dolar mı? Yaşar Nuri Öztürk yedi yıl önce bunları yazınca mırın kırın edip, lafı eveleyip geveleyenler acaba şimdi ne derler? Ya da “Yağma Sofrası”nın doymak bilmeyen oburları... “Bütün bu nazlı beylerin, ne varsa ortalıkta say/Hasep, nesep, şeref, şataf, oyun, düğün, konak, saray/Bütün sizin efendiler konak, saray, gelin alay,/Bütün sizin bütün sizin hazır hazır kolay kolay. Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin/Doyuncaya, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin.” * * * BU sofrayı bırakıp cenaze namazını kim düşünür? _______________________________ Sevgili Hasan Pulur'a sevgi ve saygılarımızla...
- 14 cevap
-
- 1
-
-
Evet hukukun üstüğünlüğü demek herşeyden önce BİR ULUSUN YAŞAYAN HAK ANLAYIŞIDIR ve bu nedenle hukukun üstünlüğü isimli bir organ tabiki vardır... Sevgili FUZULİ Arkadaş... Anayasalar, devletin yönetim biçimini, yurttaşların hak ve özgürlüklerini düzenleyen özgün ve üstün hukuk kurallarını içerir. Yasama, yürütme ve yargı organları, tüm gerçek ve tüzelkişiler, anayasaya uymak zorundadırlar. Anayasamızın 2. maddesine göre ''Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir.'' Hiç kimse hukukun dışına çıkamaz, hukuka aykırı davranışlarda bulunamaz. Anayasanın hiçbir yerinde devletin ve devlet adamının üstünlüğünden söz edilmemiş, hukukun üstünlüğü gündeme getirilmiştir. Çünkü devlet hukukun üstünde değildir. Bu nedenle devletin hukuk kurallarına göre yönetilmesi, demokrasinin ana kuralıdır. Anayasa Mahkemesi’ne karşı gösterilen ölçüsüz ve sert tepkiler ise, insanlığın 20. yüzyılda Almanya’da ve İran’da yaşanan trajedilerini anımsatmaktadır... Anayasa Mahkemesi’nin son kararı, sadece Anayasa Hukuku-Siyaset ilişkilerini değil, Türkiye’nin kuruluş ve var oluş felsefesini de kapsayan bir karardır... Yani hukukun ideolojisi olmaz, olamaz... Yoksa AKP zihniyetinin hukuka mudaale etmeye kalkması sonucunda düşeceğin durum yukarıda bahsettiğim gibi 20. yüzyıl Almanya ve günümüz İran'ıdır... Umarım anlaşılmıştır... Saygılar...
-
KADIN VE PARFÜM... Burnumuzun dibindeki ... kokular...
DİPNOT şurada cevap verdi: DİPNOT başlık Dini Konular - Din - Dinler
Mesele ben Türk - İslam kültürüne karşıyım... Walla bana göre Türk - İslam düşüncesi tamamen tasviye edilmeli ve çağaş, demokrat, laik, bilimi felsefe edinmiş, ülke değerlerine ve dini düşünceleri kirli politikalara bulaştırmayan, geleceği düşünen ve gelecekte sağlıklı, bilgili, gelişmeye açık, araştıran, sorgulayan kişilerle gerçekten çok mutlu oluruz inanın... Ama doğmalar ve doğma zincirine bağlanmışlarla asla çünkü bu düşüncelere bürünmüş toplumların ilkelliği, geriliği ve ortada... -
Sizlerin özlediği düzende bırakın demokrasiyi zerre kadar insan hakları bile yok... ******* Burası Türkiye Cumhuriyeti ve asla İslam Cumhuriyeti olamayacak.... Demokrasi diyorsunuzda... Demokrasiyi en çok kullanan dinci kesim ülkeyi karanlık bir doğmaya doğru adım adım götürmeye çalışıyor... Peki onndan sonra ne olacak... Ne mi olacak?... Kara kara çarşaflı insanlar, cüpheli bilmem ne dine sahip kişiler, papazlar, erkek eğitimciye soru bile sormayı günah sayan kadınlar... Eee sonra... Bu mu olmalı peki... ***** Sen demokratik hak olarak dinini yaşa tabiki... Ama asla devletin tepesine bir bez parçasını geçirmeye çalışma, ona dini yönetim anlayışı bekleme... Bu olamaz, olamayacak, olmamalıda... Birkere bunu bileceğiz... Saygılar..
-
Demek ki bundan sonra, hele bu karardan sonra tekrar türbanı serbest bırakacak yasa, anayasa değişikliklerini gündeme getirmek dahi, artık kesinlikle parti kapatma nedenidir. Bu hangi parti olursa olsun.
-
AKP KAPATILACAK... Evet evet iddialıyım, bu partı kapatılacak...
DİPNOT şurada cevap verdi: DİPNOT başlık Güncel Konular
Bugün Batı; Bugünkü kökten dinciliği İslam'ın bir iç meselesi olarak görmekte, sorunun gene İslam'ın kendi içinde çözülmesi için 'radikal İslam'ın karşısında 'ılımlı İslam'ın güçlenmesini savunmaktadır. Ancak yine bugün gelinen noktada, ılımlılar ve radikaller olarak gruplamanın beklenen sonucu sağlamadığı, tam tersine radikallerin bu yaklaşımdan cesaret ve yürek kazanarak ılımlılardan bazılarını saflarına katarak daha da güçlenmesine yol açtığı görülmektedir... ***, al anayasayı eline, istediğin gibi ör! Oldumu şimdi... AKP bütün bu olumsuz gidişe çanak tutmuştur ve bundan vazgeçmeyecek görünmektedir... İşte bu nedenle AKP kapatılacaktır ve kapanmalıdır da... Saygılar.. -
KADIN VE PARFÜM... Burnumuzun dibindeki ... kokular...
DİPNOT şurada cevap verdi: DİPNOT başlık Dini Konular - Din - Dinler
Teşekkürler sevgili bilimselci... Saygılar... -
Görünen o ki maalesef şu anda ortalık toz duman. Fakat geleceği okumak mümkün görünmüyor. Yakın vade açısından bakıldığında doğru gibi görünen bu saptama uzun vadede yerini ister istemez gerçeğe bırakacaktır. Peki nedir bu gerçek: Bu gerçek Türkiye’deki askeri darbeyle kurulmuş anayasal otoriter rejim değişecektir. İslamcı, Kürtçü, Türkçü, Alevici siyasi ve sosyal oluşumlar demok-ratlaşacaktır. Hep birlikte farklılıklarımızla bir arada yaşamak dışında bir çıkış olmadığını sürecin sonunda anlayacağız. Ben, bu sürecin sonunda demokratik bir uzlaşma dışında bir olanağın bulunmadığını göreceğimize inanıyorum. Müslümanların çoğunlukta olduğu bir ülkede demokratik laik sistemi yeni baştan kurmamız gerektiğini, bunun alttan alta oluştuğunu görüyorum. Bu nedenle öfkelerin havalarda uçuştuğu şu günlerde sakin sakin geleceğe umutla bakabileceğimizi düşünüyorum. her zaman olduğu gibi bu geleşmeler karşısında umudu ve iyimserliğimi koruyorum... Hepimiz için önemli bir karar verdi Mahkeme... Sonuçta hukuk devleti kavramında önemli bir yol daha kaydedildi... Atatürk Cumhuriyetinin öyle ulemalara, şıhlara, dervişlere, tahrikatlara yaka bırakacak lüksü yoktor, olmayacakta... Saygılar...
-
AKP KAPATILACAK... Evet evet iddialıyım, bu partı kapatılacak...
DİPNOT şurada cevap verdi: DİPNOT başlık Güncel Konular
'AKP dün kapatıldı!' Anayasa mahkemesi'nin başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılmasına ilişkin anayasa değişikliğini iptal etmesi kapatma davasını nasıl etkileyecek? İşte yazarlarının yorumları http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=AKP_dun_kapatildi__182563_1&tarih=06.06.2008&Newsid=182563&Categoryid=1 -
Düşüncelerine katılıyorum sevgili bilimselci... İnanılmaz mutluluk duydum... Bendende Anayasa Mahmekesine yürekten teşekkürler...
-
KADIN VE PARFÜM... Burnumuzun dibindeki ... kokular...
DİPNOT şurada cevap verdi: DİPNOT başlık Dini Konular - Din - Dinler
Evet ama sizde anlamış olamazmısınız.... Eski Tahran Büyükelçisi Korkmaz Haktanır'ın eşi Handan Haktanır'dan uyarı var: "İran'da örtü okula sinsice girdi; 3 yılda herkes örtündü" Önceki gece NTV'de akademisyenlerle türbanı tartışıyorduk, ki internet adresimize bir mektup düştü. Tahran'da yaşamış, "adının açıklanmasını istemeyen" bir diplomat eşi, İran'daki örtünme konusundaki deneyimini aktarıyor, Türk kadınlarını uyanık olmaya çağırıyordu. İsmi kontrol ettik; doğruydu. Mektup, 1991-94 yılları arasında Türkiye'nin Tahran Büyükelçiliği'ni yapan Korkmaz Haktanır'ın eşi Handan Haktanır'dan geliyordu.Yayında isim vermeden, mektuptan bölümler okudum. Yayından sonra da kendisine ulaşıp mektubun tamamına bu köşede yer vermek için iznini istedim. İşte Handan Haktanır'ın "türban uyarısı": "Ruj süreni sopaladılar" "Tahran'da görev yapmış bir diplomatın eşi olarak, türban konusunda düşündüklerimi bir iki cümleyle ifade etmek isterim: Tayin yerimiz olan Tahran'a uçağımız inerken 'hicab'ımı başıma geçirdiğimde kendimi şöyle teselli ediyordum: 'Nasıl olsa burası benim ülkem değil. Birkaç yıl dişimi sıkar katlanırım. Çok şükür ki biz Atatürk kızlarıyız ve böyle şeyler bizim başımıza gelmez.' Tahran'daki görev süremiz boyunca (gayrimüslimler de dahil olmak üzere) 'hicab'sız dolaşan tek bir kadın görmedim. Bir yabancı diplomatın eşi, şapka takarak bu yasağı delmeyi denedi, ancak devrim polisleri kendisini derhal ikaz ettiler. Bir başkasının eşi ruj sürdüğü için karakola alındı ve ellerine sopalarla vuruldu. Bu hanım bir keresinde 'Eğer Müslümanlık buysa, Hıristiyan olduğum için çok şanslıyım' demişti. "Süreç 3 yılda tamamlandı" "Tayinimizin ilk günlerinde İranlı hanım dostlarım bana sürekli olarak Türk kadınlarının dikkatli olmalarını ve erkeklerin bilinçaltındaki güvensizlik duygularından ve endişelerden kaynaklanan bu uygulamanın, sinsice ve adım adım geldiğini söylüyorlardı. Bir gün okullarına gittiklerinde kapıda 'Bundan böyle hicabsız derslere giremeyeceklerine' dair bir kâğıt bulmuşlardı. Dedikleri kadarıyla, sürecin tamamlanması üç yıl almıştı. Ondan sonra ise çok geç olmuştu. İtiraz edenlerin sayısı giderek azalmış, sonuçta yıllar sonra bu ortam içine doğan kızlar için 'hicab'lı olmak son derece doğal ve yerine getirilmesi gereken bir şart olarak algılanmaya başlanmıştı. Bu uyarıları ben o zaman masal dinler gibi dinlemiştim. Evet, ben de onlar gibi giyiniyordum, ama bu benim değil onların sorunuydu. Bizim ülkemizde böyle şeyler olmazdı. "Rüyamda korkuyordum" Ancak, bir süre sonra vestiyerden 'hicab'ımı alıp taktığımı, ancak sokağa çıktıktan sonra fark ettiğimin ayırdına vardım. 'Hicab', benim için de artık bir refleks haline gelmişti. Öyle ki, bazen rüyalarımda bile kendimi başı açık olarak gördüğümde korkuyla uyanıyor 'Devrim polisleri geliyor, ben ise hicabımı takmamışım' diye paniğe kapılıyordum. İşte o zaman, 'hicab'ın aslında buzdağının görünen parçası olduğunu; asıl amacın, kadının ezilmesi, kontrol altına alınması ve korku altında yaşayan, ikinci sınıf insanlar olduklarına inandırılması olduğunu anladım. O nedenle Türk kadınlarının çok dikkatli olması ve son derece masumane bir şekilde, özgürlük adı altında gelen bazı uygulamaların, ileride çok daha baskıcı bir rejimin ayak sesleri olabileceğini asla akıllarından çıkarmamaları gerekmektedir. En içten saygılarımla..." Kaynak... http://www.candundar.com.tr/index.php?Did=6096 -
KADIN VE PARFÜM... Burnumuzun dibindeki ... kokular...
DİPNOT şurada cevap verdi: DİPNOT başlık Dini Konular - Din - Dinler
Yüreğine ve kalemine sağlık sevgili dostum... Biliyormusunuz... 100 yıl önce bugünlerde, İttihatçıların en büyük korkusu neydi biliyor musunuz: Ayrılıkçı hareketlerin imparatorluğu bölmesi... Avrupa'nın dayattığı reformların Osmanlı'yı parçalaması... Sarık saran yobazlarla gericiliğin patlaması... Tanıdık geliyor değil mi? 100 yıldır aynı korkuları gezdiriyoruz zihnimizde... Tabii 4 milyon kilometrekarelik toprağın 3 milyon 200 binini, 1460 günde kaybetmiş olmanın, kolektif hafızada yarattığı tahribatı da... Bu dinci zihniyetin topluma sunduğu reçetelerin bir kanserden farkı hiçbirzaman bu kadar öldürücü olmadı... Ama şurasıda bir gerçek... Sorunu küçümsemeden, hafife almadan bu tırmanışı anlamak, ulusal marşın neden "Korkma" diye başladığını hatırlamak lazım. Sonra kitlelerde güven yaratacak, yaşam riskini azaltacak sosyal politikalar oluşturmak... Birşekliyle Kaygıları yatıştırmak ve Yaraları sarmak... Biz tehlikenin ve ... kokuların farkındayız... Ve tüm bu gerici, çağdışı ve anlamsız olup bitenler karşısında ses olmanızın, yürek olmanızın inanılmaz gücünüzünde... Sevgi ve saygılar... -
’Dünya sahnesinde bir köylü çocuğu’ başlıklı haberinde The Economist Dergisi, Fethullah Gülen için şu ifadeyi kullandı: Kendi ülkesinde şerefle ve biraz da şüpheyle karşılanan ’peygamber’. THE Economist Dergisi, "Dünya sahnesinde bir köylü çocuğu" başlığıyla haber yaptığı Fethullah Gülen için tırnak içinde "peygamber" nitelemesini kullandı. Dergi, "Kendi ülkesinde şerefle ve biraz da şüpheyle karşılanan ’peygamber’" şeklindeki girişle başlayan yazı için, muhabirini Gülen’in memleketi olan Erzurum’un Korucuk köyüne gönderdi. Türbanlı kadınlardan oluşan "Gülenist kardeşliğin" köyde kapı kapı dolaştığını ve harem-selamlık toplantılar düzenlediğini yazan dergi, kuzen Necdet Gülen’in "Allah’a şükür köyümüzün tamamı Müslüman ve ’habis’ internet burada yok" şeklindeki sözlerini aktardı. Yazıda, yeni bir camisi olan, ancak evleri kerpiçten yapılan 600 nüfuslu köy, "dindarlığın mükafatının hala beklendiği bir yer" olarak tanımlandı. Umarım anlaşılmıştır sevgili i'tezele... Saygılar günaydın...
-
Eğer Fethullah dindarsa, peygamber gibi ise, neden Amerikada yaşıyor? Anlatın; neden Mekkede Kabe yakınlarında bir malikanede değilde Amerika da FBI çiftliğinde. Söyleyin bu zat değilmiydi, 25 yıl o cami senin bu cami benim **** ağlayarak FAİZ haram diyen? Sorun kapıcınıza; peki BANK ASYA nedir? Uyumayın, uyuyanları da uyandırın korkmayın heryerde konuşun, konuyu siz açın takside, taksiciye konuşun apartmanda, kapıcıya konuşun sakallı gazete bayinize konuşun eve gelen gündelikçiye konuşun. Önce alıştırmanız gerekir. Görüntüye. Seslere. Hareketlere. Sessizliğe. Çevrenizde olup bitenlere. Yavaş yavaş alıştırırsınız. Alışırlar. Türbana. Çarşafa, peçeye. Taşyapıya. Oğulların gemilerinin olmasına. Çocukların televizyon kurmasına. Yakınların yolsuzluklarına. Sevgililere alınan evlere. Çokeşliliğe. Erkeklerin, kadınların ayrı ayrı oturmasına. Ramazanda öğle yemeği verilmemesine. Beyaz takkeyle gezenlere. Hem de öyle alışırsınız ki size çok doğal gelmeye başlar. Bizde böyle deyip geçmeye başlarsınız. 'Galiba demokrasi bu da biz mi anlamıyoruz?' diye kuşkulanırsınız. Sonra da uyuşursunuz. Yavaş yavaş uyuşursunuz. İçinizden bile tepki duymaz olursunuz. 'En az üç çocuk yapın' derler, dinler geçersiniz. 'Bizi azaltmaya çalışıyorlar' derler, gülme duygunuz bile kaybolmuştur. 'Batı'nın ahlaksızlığını aldık' derler, öyle dinler durursunuz. Uyuşturmuşlardır sizi. Bir yandan Çanakkale zaferini kutlarsınız. Öte yandan Çanakkale savaşını yıllar sonra kaybettiğinizi bile fark etmezsiniz. Başbakanınız planlarını Amerika'ya açıklar. Siz burdan dinlersiniz. Amerika Ankara'yı işgal etmektedir. Siz İngilizce öğrenmeye çalışırken durumu göremezsiniz. *** Alışırsınız ve uyuşursunuz. Geçmişe dalıp gitmişken, geleceği kaybetmekte olduğunuzu fark edemezsiniz. Plan da bunun için yapılmıştır. Önce alıştırma. Sonra uyuşturma. Yüzünüze demokrasi derler, arkanızdan gülerler. Yüzünüze çokkültürlülük derler, arkanızdan bölerler. Yüzünüze değişim derler, arkanızdan soyarlar. Yüzünüze gelişim derler, arkanızdan bakarlar. Alışırsınız. Uyuşursunuz. zzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzz _________________Sevgili Erdal Atabek'e sevgi ve saygılarımızla...
-
AKP KAPATILACAK... Evet evet iddialıyım, bu partı kapatılacak...
DİPNOT şurada cevap verdi: DİPNOT başlık Güncel Konular
"AKP şeriat devleti amaçlıyor" Başsavcı "AKP’nin gizli programı" olduğunu savundu. İşte mütalaanın tam metni... Kapatmada ve 71 isme siyasi yasakta ısrar eden Başsavcı Yalçınkaya mütalaasında AKP’nin savunmasına, bazı aydınlara ve AB’ye tek tek yanıt verdi, ABD’ye ise sert çıktı. Mütalaada kapatmanın uluslararası anlaşmalara uygun olduğu da ileri sürüldü. Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, AKP’ye açılan kapatma davasında, esas hakkındaki görüşünü Anayasa Mahkemesi’ne gönderdi. Mütaalada, AKP’nin kapatılması ve aralarında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da olduğu 71 isme yönelik “siyaset yasağı” talebi tekrarlandı. AKP’nin savunmalarına yanıt verilen mütaalada, Venedik Komisyonu ilkeleri ile Avrupa ülkelerindeki laiklik uygulamalarına yönelik tartışmalar yer aldı. Yargı çevrelerinde oldukça sert bulunan iddianamedeki iddiaların aynı sertlikle tekrarlandığı mütaalada sadece AKP’nin savunmalarına yanıt verilmekle kalınmayarak aydınlara, AB’ye ve ABD’ye yönelik sert eleştirilerin de olması dikkat çekti. 45 sayfalık mütaalada yer alan önemli konular şöyle: AKP’YE “TOTOLOJİ” YANITI: (AKP’nin savunmasında iddianamenin ’totoloji’ olduğuna iliştin görüşe karşılık olarak) Cumhuriyetin temel karakteristiği laikliktir. Çünkü ulusal egemenliğin kaynağı ilahi kudret değil, bizzat ulusun kendisidir. ’Totoloji’ kaygısı, varlığını Cumhuriyete ve onun devrimlerine borçlu olanları bu gerçeği defalarca ve ısrarla vurgulamaktan alıkoyamayacaktır. SÖZDE AYDINLAR: Emperyalizm, günümüzde de sürdürdüğü yayılmacı politikasında temel güç olarak yerelden devşirdiği işbirlikçileri kullanmıştır. Yakın tarihimizde ’mandacılık’ olarak anımsadığımız bu işbirliği şebekesinin kaynaklarını, yüzyıllardır halkın din duygularını sömüren din tacirleri ile ekonomik ve siyasi çıkarlarını ’müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit’eden işbirlikçi sözde aydın bir kesim oluşturmuştur. Kurtuluş Savaşı yıllarında işgalcilerin en büyük destekçisi ’sivil toplum kuruluşu’ İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin kurucusu, Sait Molla isimli bir mürtecidir. Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliyeci’lerin idamına fetva veren bir mürteci de Dürrizade Abdullah Efendi isimli şeyhlülislamdır. Her ikisi de Osmanlı’nın ulema (!) sınıfındadır. MARAŞ VE SİVAS KATLİAMLARI: Yakın tarihimizde de din ve mezhep kışkırtmalarıyla gerçekleştirilen Malatya, Kahramanmaraş, Çorum ve Sivas katliamları hatırlandığında; irtica tehlikesinin mevcudiyeti ve yakınlığı ile laiklik ilkesinin Türkiye için önemini daha iyi anlaşılacaktır. 1946’DAN SONRA İRTİCA: Kurtuluş Savaşı sadece işgalcilere karşı değil, işbirlikçi irticaya, din istismarcılarına karşı da verilmiştir. Cumhuriyet’in temel karakteristiği laikliktir. İrtica, 1946’da çok partili rejime geçilmesiyle bazı partilere sızarak faaliyetlerini sürdürmüştür. 1960’a kadar farklı partilerde yuvalanan irtica, ilk defa 1970’te MNP adıyla siyaset sahnesine çıkmıştır. MNP ve devamı niteliğindeki RP ve FP kapatılmışlardır. AKP’NİN ÖRTÜLÜ PROGRAMI VAR: AKP’yi FP’de liderlik mücadelesini kaybedince ayrılan bir ekip kurmuştur. Bu ekip laiklik karşıtı partilerin geçmiş siyasi deneyimlerinden ders çıkarmış, örtülü bir programla hedeflerine birkaç aşamada ulaşmayı planlamışlardır. Bunu yaparken olası tepkileri bertaraf etmek için demokrasi, insan hakları, din ve vicdan özgürlüğü gibi evrensel değerleri kullanmaya başlamışlardır. AKP ÇOĞUNLUK DİKTASI PEŞİNDE: Şeriatın tüm toplumu İslami bir düzene kavuşturmayı esas alan ’cihat’ boyutu gözetildiğinde, laik rejimi dönüştürmek için güç kullanılması ve bu tehlikenin uzak olmadığı gerçektir. AKP’nin ’Milli irade’ kavramından anladığı sınırsız siyasi iktidar algısı, olası çoğunluk diktasının açık işaretidir. AKP’YE AYRICALIK İSTENİYOR: İktidar partisine kapatma davası açılamayacağı görüşü, AKP’ye ayrımcılık yapılması istemidir. RP davasında, RP’nin koalisyonun büyük ortağı olması AİHM tarafından amaçladığı projeyi yürürlüğe koyma olanağına sahip olması nedeniyle ’demokrasiye yönelin tehdidi artırdığı’na vurgu yapılmıştır. AVRUPA İLE FARK: Batıda parti kapatmalara sık rastlanmadığı doğrudur. Çünkü bu ülkelerde rejimin niteliği ve değişmezliği konusunda bir uzlaşı vardır. Bazı Avrupa ülkelerinin anayasalarında laiklik ilkesi bile yoktur. Çünkü bu ülkelerde laiklik siyasi bir tartışma konusu olamayacak kadar içselleştirilmiştir. Ülkemizde ise laiklik sürekli din istismarcılarının saldırılarına maruz kalmıştır. -
AKP KAPATILACAK... Evet evet iddialıyım, bu partı kapatılacak...
DİPNOT şurada cevap verdi: DİPNOT başlık Güncel Konular
Kılıç: Mütaalayı AKP'ye gönderdik AKP'ye kapatma davasında yeni perde. Yargıtay Başsavcılığı, AKP'nin kapatma davası hakkındaki mütalaasını Anayasa Mahkemesi'ne verdi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, AK Parti hakkındaki kapatma davasıyla ilgili esas hakkındaki görüşünü Anayasa Mahkemesi'ne gönderdi. BAŞSAVCI YALÇINKAYA 'AKP KAPATILSIN' DEDİ Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Yalçınkaya, Anayasa Mahkemesi’ne sunduğu esas hakkındaki mütalaasında, AKP’nin kapatılması yönündeki talebini yineledi. Başsavcının mütalaası Anayasa Mahkemesi tarafından AKP’ye gönderilecek. Başsavcısı Yalçınkaya’nın mütalaasında AKP’nin kapatılması talebini yinelediği öğrenildi. Alınan bilgiye göre, AK Parti'nin sunduğu ön savunmanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmesinin ardından 1 ay içinde esas hakkındaki görüşünü sunması gereken Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, yasal sürenin son gününde esas hakkındaki görüşünü yüksek mahkemeye bildirdi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının esas hakkındaki görüşü AK Parti'ye gönderilecek, AK Parti de 1 ay içinde esas hakkındaki savunmasını yapacak. Daha sonra belirlenecek bir tarihte Yalçınkaya sözlü açıklama, AK Parti yetkilileri de sözlü savunma yapacak. Bütün bu aşamalarda istenebilecek ek süre taleplerini Anayasa Mahkemesi değerlendirecek. Bu sürecin ardından, davaya ilişkin bilgi, belgeleri toplayacak Anayasa Mahkemesi raportörü, esas hakkındaki raporunu hazırlayacak. Bu işlemler sürerken, gerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı gerekse davalı AK Parti ek delil veya yazılı ek savunma verebilecek. EN AZ 7 ÜYENİN OYU GEREKLİ Raporun, Anayasa Mahkemesi'nin 11 üyesine dağıtılmasının ardından, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç toplantı günü belirleyecek. Üyeler, belirlenen günde bir araya gelerek kapatma istemini esastan görüşmeye başlayacak.AK Parti hakkındaki kapatma davasını 11 kişiden oluşan Anayasa Mahkemesi Heyeti karara bağlayacak. Asıl üyelerden herhangi birinin bulunmaması veya emekliye ayrılması durumunda 4 yedek üyeden en kıdemlileri heyete katılacak.Anayasa'ya göre bir siyasi partinin kapatılmasına karar verilebilmesi için nitelikli çoğunluğun oyu aranacak. Buna göre, kapatma kararı için Anayasa Mahkemesi'nin 11 asıl üyesinin en az 7'sinin oyu gerekecek. ________________ Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/9058130....29&sz=79002 -
AKP KAPATILACAK... Evet evet iddialıyım, bu partı kapatılacak...
DİPNOT şurada cevap verdi: DİPNOT başlık Güncel Konular
Bir bakan ülkesini şikayet etmez... Muhalefet partileri ve ilahiyatçılar “Türkiye’de sadece gayrimüslim azınlıklar değil, Müslüman çoğunluk da dini özgürlüklerle ilgili sorunlar yaşıyor” diyerek Türkiye’yi AB’ye şikâyet eden Dışişleri Bakanı Ali Babacan'a sorular... Hükümetlerimizin baskısıyla bizlerin yaşayamadığı dini vecibelerimiz nelerdir? Ülkemizde böyle bir sorun yokken varmış gibi dış ülkelerde anlatmakla ne yapmak istiyorsunuz? Bugüne kadar kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinden hangisi yüce dinimizin emirlerinden olan ‘İslamın şartları’nın yerine getirilmesinde müminlere yasak uygulamıştır? Hacca mı gidemiyoruz? Oruç mu tutamıyoruz? Namaz mı kılamıyoruz? Sizden başka şikâyeti olan var mıdır? Üstelik bu ülkenin dış işleri bakanı olarak tüm bunları açıklayabilirmisiniz?... -
KADIN VE PARFÜM... Burnumuzun dibindeki ... kokular...
DİPNOT şurada bir başlık gönderdi: Dini Konular - Din - Dinler
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın sitesinde neler var neler... Bir kadının, tanımadığı bir erkekle konuşması günah... Dışarı çıkarken parfüm sürmek günah... Sevgililerin el ele tutuşarak yürümeleri, birbirlerine sarılmaları günah... Sitedeki görüşleri sürdürelim: “Erkek ve kadın bir diğeri için cinsi uyarıcıdır. Bu sebeple yabancı (aralarında evlilik bağı veya devamlı evlenme engeli bulunmayan) erkek ve kadınların birbirlerine karşı mesafeli davranmaları gereklidir. Yine, yabancı bir kadının yabancı erkekle baş başa kalması da doğurabileceği sakıncalı sonuçlar dolayısıyla yasaklanmıştır. Hadislerde, aralarında nikâh bağı veya devamlı evlenme engeli bulunmayan bir erkek ile bir kadının, başkalarının görüşüne açık olmayan kapalı bir mekânda baş başa kalmaları yasaklanmıştır. Bir hadiste Hz. Peygamber ‘Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa, yanında mahremi olmayan bir kadınla yalnız kalmasın; çünkü böyle bir durumda üçüncüleri şeytandır’ buyurmuştur. Böyle bir durum karşı cins için tahrik edicidir, zinaya veya dedikoduya ve tarafların iffetlerinin zedelenmesine yol açabilir.” “Kuran’da zina ve fuhuş büyük günahlar arasında sayıldığı, zinanın dünyevi ve uhrevi cezasından söz edildiği gibi, erkek ve kadınların gözlerini haramdan korumaları, avdet yerlerini örtmeleri emredilmiş, böylece zinaya giden yolun bir yönüyle kapanmış olacağına işaret edilmiştir. Bir hadiste Hz. Peygamber dil, ağız, el, ayak, göz gibi organların zinasından söz ederek zinaya zemin hazırlayıcı her türlü gayrimeşru ilişkinin, flört ve beraberliğin de bu nevi zina olduğunu belirtmiş, bunlardan da sakındırmıştır. Çünkü iffet ve namus bir bütün olup, o ancak onu lekeleyecek her türlü kötülük ve yanlışlıktan uzak kalınarak korunabilir.” Ne diyelim... Eh ilahi yani... -
İslami kıyafet kullanan ilk Cumhurbaşkanı eşi Times'dan türban yorumu... The Times gazetesi geziyle ilgili şu notlara yer verdi: “Kraliçe ve Edinburgh Dükü, 37 yıl önce Türkiye’ye ilk resmi ziyaretlerini yaptıkları zaman, halk adeta kendinden geçmiş bir biçimde karşıladı. Binlerce kişi, polis kordonlarını aşarak, İngiliz bayraklarıyla Kraliçe’nin olduğu üstü açık arabaya hücum etti. Hipodrom ziyareti ve Türk aşk şarkılarını içeren program bir hayli eski tarz idi. Ama bugün modern Türkiye Cumhuriyeti yaşlı Avrupa’yı AB üyeliğine layık bir ülkenin olgun yüzüyle karşılıyor. Ancak 1971 yılındaki ziyaret sırasında Kraliçe’yi karşılayan çoşkulu kalabalık bu kez yoktu. Kraliçe ve Prens Philip, Batılı Avrupai giyim tarzını teşvik etmekle tanınan Atatürk’ün mezarını ziyaret ettikten sonra, karısı bu tarzdan yoksun olan ve tartışmalı türban takan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüştü.” Hayrünnisa Gül’ün, ‘İslami giysi kullanan ilk fist lady’ olduğuna dikkat çeken gazete, “Türban, ülke laik gururunu İslami kökleriyle barıştırmaya çalışırken Türk siyasetinde en çok tartışılan konulardan biri olmayı sürdürüyor” yorumunu yaptı.