-
İçerik Sayısı
3.258 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
9
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
DİPNOT tarafından postalanan herşey
-
Sevgili nyx-fallen angel... Öncelikle şu ilk sorunuzu cevaplayacağım... Tabiki sırasıyla devamı gelecek... TÜRKİYE POLİTİĞİ VE TÜRKİYE GERÇEKLERİ.... Türkiye Cumhuriyeti, yürürlükteki anayasaya göre 'laik, demokratik, sosyal hukuk devletidir'. Bu çağdaş tanım demokratik cumhuriyetlerde 'yasama' , 'yürütme' ve 'yargı' güçlerinin ayrılığını/bağımsızlığını önkoşul kılar. Şimdi soralım: Bu önkoşul Türkiye'de mevcut mudur, yargı yürütmeden bağımsız mıdır? Bu sorunun yanıtı bellidir: Türkiye'de yargının bağımsızlığı kısıtlıdır. Baştaki siyasal iktidarın, TBMM'deki sandalye çoğunluğunu fırsat bilerek çıkardığı/çıkaracağı kadrolaşma hareketi hızlanarak sürdükçe bir süre sonra yargının bağımsızlığından söz etmek tümüyle olanaksız olacaktır. Güvenilen dağlara kar serpiştirmeye başlamıştır. Gelişmeler, orta erimde Yargıtay'ın da, Danıştay'ın da, Anayasa Mahkemesi'nin de siyasal iktidarın buyruk alanına gireceğini göstermektedir. 1960'larda, 1970'lerde solun bir kesimi, o zamanlar yeni palazlanmakta olan kapitalistlere 'milli/ulusal' tanımını yakıştırıp bu sınıfı ülkenin demokratikleştirilmesinde olumlu rol oynayacak bir güç olarak değerlendirdiğinde Türkiye'deki demokratik sosyalist hareketin unutulmaz önderi Mehmet Ali Aybar , buna şu sözlerle karşı çıkmıştı: "Milli burjuvazimiz, ufuksuz, kültürsüz, kısa görüşlü yakın çıkarlarına yönelmiş bir kurnazlıktan başka hiçbir hasleti olmayan bir sınıftır. Bu tarihsel gelişmesini tam yapamamış ithalatçı, tüccar merhalesinde kalmış olmasının sonucudur. Ne dünya, ne yurdumuz gerçeklerini, hatta kendi öz çıkarı açısından bile, gereği gibi değerlendirecek durumda değildir." Aradan kırk yıl geçmiştir, bu süre içinde burjuvazi ithal ikameci yapısını önemli ölçüde koruyarak büyümüş, büyüdükçe de 'milli/ulusal' niteliğini aynı ölçüde yitirmiştir. Bugün Türkiye burjuvazisinin metropol kesimi ağırlıklı olarak laik, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin payandası olan Anadolu kesimi ise ağırlıklı olarak dincidir, her iki kesim de emperyalizme bağımlı, dolayısıyla 'gayri milli' dir. İşbirlikçi burjuvazi, çok küçük bir bölümü dışında ufuksuzlukta, kültürsüzlükte, kısa görüşlülükte, dünya ve Türkiye gerçeklerini değerlendirecek durumda olmamakta Mehmet Ali Aybar'ın 40 yıl önceki sözlerini yanlış çıkartacak hiç yol almamış, yalnızca zenginleşmiştir. Metropol burjuvazisinin, demokrasinin olmazsa olmazı olan laiklik anlayışının ise bağımlı oldukları emperyalist odakların icazetleriyle sınırlı olduğunu buraya bir not olarak düşelim. Burjuvazinin demokratlığının ölçütü, istihdam ettiği emekçilerin sendikalaşmalarına gösterdiği yaklaşımdır. Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de kapitalist üretim biçiminin yarattığı bir sosyal sınıf olan burjuvazinin de, bu burjuvazinin egemenliğindeki devletin de sendikal örgütlenmelere yaklaşımı olumsuzdur. Özellikle emperyalist ABD'nin 'bizim oğlanlar' diye adlandırdığı, işbirlikçi 12 Eylül darbecilerinin hazırladıkları, bugün de yürürlükteki anayasanın süngü zoruyla topluma dayatılmasından sonra sendikalaşma hareketinde önemli gerilemeler gerçekleşmiştir. Anayasanın, 'bireylere ve sivil örgütlenmelere karşı devleti koruyan' maddelerini ve sendika içi demokrasi yerine otoriter, profesyonel-merkezi sendikacılığı gözeten yasaları fırsat bilen işverenler, işyerlerindeki sendikaları çeşitli yöntemlerle büyük ölçüde budamışlar ya da 'sarılaştırmışlardır' . Türkiye-Avrupa Birliği Karma İstişare Komitesi'nin 25.01.2006 sayılarına göre Türk-İş 33 sendika ve 2.092.694 üyeye, DİSK 18 sendika ve 403.152 üyeye, Hak-İş 8 sendika ve 378.095 üyeye, Kamu-Sen de 11 sendika ve 400 bin üyeye sahiptir. 3 milyon 273 bin 941 sendikalı sayısı, 'dünyanın 18. büyük ekonomisi' olduğu söylenen ve devlet verilerinde Eylül 2007 itibarıyla istihdam edilen çalışan sayısının 23 milyon 361 olduğu bir ülkede gerek burjuvazi, gerek onun temsil ettiği kapitalizm, gerekse demokrasi adına utanç verici bir durumdur. Medyanın tekelleşmesi de burjuvazinin antidemokratik yaklaşımlarından biridir. 1990'lardan bu yana görsel ve yazılı basın, burjuvazinin 'laik' ve 'dinci' olmak üzere 'sözde karşıt' kanatlarında yer alan büyük sermaye gruplarının elinde tekelleşmektedir. Bankacılıktan petrolcülüğe, müteahhitlikten iletişim operatörlüğüne kadar ekonominin en fazla kâr getiren alanlarında at koşturan dev holdingler ellerindeki gazete, televizyon, radyo ve internet sitelerini yerine göre ya iktidara karşı 'şantaj aracı' ya da iktidardan yana 'alkış efekti' olarak kullanmaktadırlar. Tüm bunlar Türkiye gerçekleridir. Özetle söylemek gerekirse Türkiye'de devlet, devlet kurumları, yarı-köle köylülük gibi burjuvazi de evrensel kabul gören anlamıyla 'demokrat' değildir. Umudu gerçeklerimizle yüzleşerek, içinde yaşadığımız koşulları bilerek arayacağız... __________ Aramalıyız... Görüyorsunuz.... Türkiye politiği 60 yıl öncesi neyse şimdiki durumumuz da aynı... Saygılar.... DİPNOT... ____________ Sevgili Deniz Kavukçuoğluna sevgi ve saygılarımızla...
-
Haydi o zaman şu saydıklarımı da dua ile çözün... Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) “Türkiye 2008 İnsani Gelişme Raporu”na göre, yüzde 20’lere ulaşan genç işsiz oranıyla 177 ülke arasında 10’uncu sıradayız. Gençlerin yüzde 40’lık bölümünü oluşturan, “ne çalışan ne de okuyan 5 milyon genç ise atıl durumda”. Rapor, bunların 3 milyonunu da “görünmez gençlik” olarak niteliyor. Atıl gençliğin, 2.2 milyonunu kadınlar oluşturuyor.... Cari açığın 40 milyor dolar sınırına dayanmış olması, yeni doğan bir çocuğun 5.500 doların üzerinde bir borç ile yaşama merhaba demesi (2007 verileri ile... ve unutmayalım ki 2002 yılında bu rakam 3.195 dolar idi)... Esnafımızın her gün yüzlercesi kepenk kapatmak ya da toptan kapatmak zorunda kalıyor... İşçimizin, memurumuzun, köylümüzün durumu ortada... Kürt sorunu, güneydoğu sorunu her gün hız kazanarak büyüyür... Açlık sınırının altında 20 milyon insanımız can çekişiyor... Ekmek kuyruklarıyla hastane kuyrukları (ki çoğu doktora bile gidememesine rağmen) at başı gidiyor... Kapitalis devletler karşısında dinci bir partı ülkeyi parsel parsel satıyor. Enerji, İletişim ve finans kurumları yabancıların eline geçmiş durumda... Eğitim kurumlarımız iki başlı edilmiş, bir tarafta çağdaş, modern bilim yolununda ilerlerken, aynı oranda dini eğitim verem kurumlar karşısında toplumumuz iki başlı bir kültürel girdaba sokulmakla kalmamış bugüngü tepemizdeki kavga züccaciye dükkanına giren fili andırıyor ve burada dincisi ile laiki ile olan biz vatandaşlara oluyor... vs. vs. vs... Bütün bunlarının dua ile çözülebileceğimi düşünüyoruz... Vah bize ki vah vah...
-
Sevgili arkadaşlar... İnanç sahibi olanları çok iyi anlıyabiliyorum... Fakat bizlerinde anlaşılabilir taraflararımızın olduğunu unutmayın... Örneğin; İnancımı bıraktığımdan beri, organize dinler ve kendine olan sevgi ve inanç konusunda aşırı talepkar görünen bir Tanrı fikri konusundaki kuşkularımı duyurmaktan çekinmedim... Mesela şu anda içinde yetiştiğim bir dininin bana öğrettiği Tanrısal ceza ve sonsuz korku ve acı fikirlerinden kurtulmuş olarak, özgür biçimde gayet güzel yaşayabiliyorum... Hayrıca bir gün bu dünyayı terk etmeye hazırım ve bu konuda bilinmeyenlerden kaynaklanan bir korkum hiç yok artık. Yine sadece kendi vicdanımın sesini dinliyorum ve hala insanın başkalarına yardım etmesi gerektiğini düşünüyorum... Hille de dinde bulunması düşünülen, iyilik, hoşgörü, sevgi, hak, adalet, kişisel ve çevresel anlamda mutluluk duyduğum/verdiğin birçok özelliğimin bendede var olduğunu biliyorum... Yani bunun için tek gerekçem ilahi emirler değil, hayatta en değerli bulduğum şey olan 'kendime olan ögüven ve saygı'dır... Bundan ötesini düşünmem biraz kendime haksızlık olur... Hepinize saygılar...
-
FORUMDA 3000. İLETİM... Evet 3000 oldu ve bunu size borçluyum... :)
DİPNOT şurada bir başlık gönderdi: Havadan Sudan Konular
Bugüne kadar FORUMDA bu“3000’inci’ iletim... Evet 3000 oldu... Fakat çoğu defa en önemli soruyu da kendime sordum hep: Niçin yazmalı? Her defasında ne yazacağını, neyi, nasıl, niçin bir daha, bir daha savunacağını, düşünmek... Üstelik yazdıklarını yeniden okuyucularla paylaşmak zorunda kalmasının acısı! "Yazdın da ne oldu DİPNOT?" Bilmem ama bildiğim bir şey var; Öyle de olsa, yine yazmak, yine konuşmak, yine uyandırmak, yine direnmeye, düşünmeye çağırmak!.. Hem kendini, hem çevreni, hem okurlarını, sonsuza kadar!.. Ve devam da edecek tabiki... Ama okuyuculara, forumdaşlara söyleyebileceğim tek birşey var... Hepinize teşekkürler... Hepinizi seviyorum... Hepiniz harikasınız... Hepiniz iyi ki varsınız... Varsınız çünkü milyarlaca, belkide rakamları buraya sığdıramayacağım kadar çoooook uzun bir zaman diliminin çok kısa bir anınıh sürecini hep birlikte yaşıyor olduğumuzun farkındayım... Bu süreç başka bir zaman diliminde hiçbir zaman olmayacak ve geri gelmeyecek, o nedenle her birinizin değerinin benim için büyüklüğünün farkındayım... Bu arada yazılarıma, eleştirilerime, görüşlerime ve düşüncelerime ilgi gösteren, katkı sunan, eleştirilerini esirgemeyen ve hayrıca burada bana bu fırsatı veren forum yöneticilerine, kuruculurana yürekten teşekkürlerimi sunuyorum... Çünkü bana kazandırdığınız o kadar çok şey olduki.... Bunu asla inkar edemem... Sizi sevmek, bağlı kalmak ve iletişimde olmak için o kadar çok sebep varki... Bu nedenle hepinizi tek tek yüreklerinizden öpüyorum... Hep birlikte nice 3000. iletilere diliyorum... Hepinize sevgi ve saygılar... DİPNOT... -
Bahsettiğiniz konu başlıklı yazınızı okudum... Fakat benim anlattığım konu başlığı ile hiçbir alakası olmadığını belirtmek istiyorum... Tekrar okumanızda fayda var diye düşünüyorum... Ama sizin konu başlığında yolculuk yapan İki arkadaş ile bağlantılı olabilecek kişiler varsa bugüngü dinci zihniyetin cemaat ve arkadaşça yaptıklarını gayet güzel tertip, düzen ve tüm kontrol memurluklarını bunlarda görebilirsin... DİPNOT...
-
Nereden biliyorsun... Haydi senin dediğin olsun var?... Haydi şimdi Allah'ın gerçekten varolduğuna ve Kur'an'da ve öbür kitaplarda yazılan özelliklere sahip olduğunu varsayalım. Buraya kadar tamam... Peki ama inananlar o zalim, inanmayanları sırf kendine kulluk etmedi diye, hiçbir insanın hayal dahi edemeyeceği kadar korkunç bir şekilde cezalandırırken, kendilerinin güvencede olduğundan nasıl emin olabilirler? Sen nasıl emin olabilirsin?... Kendisine hiçbir kötülük edemeyecek kadar aciz yaratıkları inanmıyorlar diye sonsuza kadar sonsuz acılarla cezalandırabilecek kadar acımasız bir varlığın, müminlere verdiği sözü tutacağına kim güvence verebilir? Söylermisin...
-
BURADA HER SORUYA CEVAP VERİLİR
DİPNOT şurada cevap verdi: birvarmışhiçyokmuş başlık Dini Konular - Din - Dinler
Bismillahirrahmanirrahiiiiiiiiiim... Ya arkadaşım... Ne düşünceni, ne yazdığını, ne söylemek istediğini gerçekten birtürlü anlayamıyorum... Belkide şu şöylenebilir.... Buradan o fransız la fonten var ya la fonten... Ona şunu söylemek istiyorum... Sakın bana birdaha cırcır böceği ve karınca hikayesini anlatmaya kalkma tamammı.. Çünkü anladığım kadarıyla artık çalışarak kazanılmıyor... Arapça ve vetfa iyi para bırakıyoooo ... DİPNOT..- 703 cevap
-
- Her soruya cevap verilir
- İslam
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
tanrı herkezı esıt sartlardamı dunyaya getırıyo
DİPNOT şurada cevap verdi: jeune başlık Dini Konular - Din - Dinler
Gördüğüm kadarıyla eşitsizlik ve adaletten bahsediyorsunuz... Size bir soru.... Hz. Muhammedin karılarının çokluğu (30'un üzerinde olduğu biliniyor) hakkındaki görüşünüz nedir... Yukarıda verdiğiniz örnekteki hakem eyeti bu duruma ne der di acaba ve nasıl bir parkur uzunluğu tecelli ettirirdi çok merak ediyorum... Eğer sayacağım şu eşitsizlikler (tabirinizle)... Eğer bir kimsenin bir kimseye secde etmesini emretseydim, erkeklerin kadınlar üzerinde olan haklarından dolayı kadınların erkeklere secde etmelerini emrederdim. Tirmizi, Rada, 10/1159; Ebu Davud, Nikah 40/2140 Ahmed b. Hanbel, Müsned VI, 76; İbn Mace, Nikah 4/1852 Kocanın vücudu irin ile kaplı dahi olsa ve karısı onu yalayarak temizlese yine de kocasının hakkını ödemiş olmaz. İbni Hacer El Heytemi 2/121 Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 239 Ey kadınlar! Eğer kocalarınızın size olan haklarını bilseydiniz, ayaklarının tozunu yüzlerinizle silerdiniz. Hafız Zehebi-Büyük Günahlar- Sayfa 187 Kadınların dinleri ve akılları eksiktir. Sahihi Buhari Çok lanet ediyor ve kocalarınıza karşı nankörlük ediyorsunuz. Aklı başında bir erkeğin aklını sizin kadar çelebilen aklı ve dini eksik başka bir varlık görmedim. Müslim, İman, 34/132 İbn Mace, Fiten 19/4003 Kadınlar arasında iyi kadın, yüz tane karga arasında alaca bir karga gibidir. Sahihi Buhari Ey kadınlar topluluğu! Sadaka veriniz ve çok istiğfar ediniz. Çünkü ben Cehennem halkının çoğunun sizler olduğunu gördüm. Müslim, İman, 34/132 İbn Mace, Fiten 19/4003 Bütün bunlar adaleti tecelli ettirecek öylemi... Hiç ettirmesin daha iyi... Benim için böyle bir adalet ancak mezbaha kültüründe geçerlidir... DİPNOT... -
..... ABD’nin ünlü gazetelerinden Wall Street Journal’de çıkan bir yazının özeti dünkü Cumhuriyet’te yayımlandı... Yazının başlığı: “Türkiye Türkiye’ye karşı...” ‘Teşhis’ yerindedir... Nasıl bu duruma düştük?.. Yanıt kesin ve açık: Türkiye’de öğretim düzeni uzun yıllardan beri birbirine düşman sayılabilecek iki tür insan yetiştiriyor... Şimdi bu iki insan karşı karşıya... Harp Okulu ile imam okulu çıkışlı iki yurttaş, birbirine karşıt... Peki, ne olacak?.. Wall Street Journal’de yazıldığına göre “...Türkiye laik, liberal, demokrat İtalya gibi değil, daha çok otoriter yarı laik Ürdün gibi olacak...” Karmaşık gibi görünen kavganın, kafaları karıştıran keşmekeşin basit özü bu... Ne yazık ki Cumhuriyet gazetesi yine haklı çıktı... Cumhuriyet, yıllardan beri bu tehlikeyi açıklamaya çalışıyordu... Öylesine ki, bu yolda bir de slogan oluşturmuş, uyarıyı manşetten çarpıcı bir grafik düzen içinde vermiştik: “Tehlikenin farkında mısınız?” Keşke tehlike olmasaydı... Keşke biz yanılmış olsaydık... Keşke haksız çıksaydık... Evet, ne yazık ki geleceğimizi geçmişimizde görmüşüz... Bugün Amerika’nın Wall Street Journal’ında çıkan yazı ne anlam taşıyor?.. Bu yayın, çok gecikmiş bir teşhisin iş işten geçtikten sonra açıklanması mı?.. ...... _________________________________________ İlhan Selçuk / Cumhuriyet
- 200 cevap
-
- TEHLİKENİN FARKINDAMISINIZ
- bölücü terör
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Sevgili arkadaşım... Seni çok iyi anlıyabiliyorum... Fakat bizlerinde anlaşılabilir taraflararımızın olduğunu unutmayın... Örneğin; İnancımı bıraktığımdan beri, organize dinler ve kendine olan sevgi ve inanç konusunda aşırı talepkar görünen bir Tanrı fikri konusundaki kuşkularımı duyurmaktan çekinmedim... Mesela şu anda içinde yetiştiğim bir dininin bana öğrettiği Tanrısal ceza ve sonsuz korku ve acı fikirlerinden kurtulmuş olarak, özgür biçimde gayet güzel yaşayabiliyorum... Hayrıca bir gün bu dünyayı terk etmeye hazırım ve bu konuda bilinmeyenlerden kaynaklanan bir korkum hiç yok artık. Yine sadece kendi vicdanımın sesini dinliyorum ve hala insanın başkalarına yardım etmesi gerektiğini düşünüyorum... Hille de dinde bulunması düşünülen, iyilik, hoşgörü, sevgi, hak, adalet, kişisel ve çevresel anlamda mutluluk duyduğum/verdiğin birçok özelliğimin bendede var olduğunu biliyorum... Yani bunun için tek gerekçem ilahi emirler değil, hayatta en değerli bulduğum şey olan 'kendime olan ögüven ve saygı'dır. Bundan ötesini düşünmem biraz kendime haksızlık olur... Saygılar...
-
Forumdan bir arkadaşım geçenlerde konu başlığı ve Anket ile ilgili çok güzel bir soru sordu. Soru 'Tehlikenin hala devam edip etmediği yönündeydi'... Çok değerli ve saygın hanfendinin (nyx-fallen angel) sorduğu bu sorunun konuya derinlik katacak türden ve gerici ve dinci tehdidin dışında bu tehdide maruz kalabilecek kesimlerin neler olabileceği konusunu öne çıkardı.... Bu nedenle konuya hassasiyeti ve ilgisi açısından ve bizlerin dikkatini olumlu bir bilince doğru sürkleyen düşünsel katkılarından dolayı kendisine buradan yürekten teşekkürlerimi bir borç biliyorum... Evet dinci ve gerici bir tehlike var... Fakat bu tehlike karşısında tehlikeye maruz kalacak kesimler kimler... Onları şimdilik kısaca belirtmekte fayda var.. - Sömürgeciliğe karşı çıkanlar, Atatürk devrimlerini savunanlar, Cumhuriyetçiler hedefte… - Büyük Ortadoğu Projesi’ne hayır diyenler, Irak’ta insanları, Müslümanları öldürmeyin diyenler hedefte… - Hukuktan, halktan, gerçek demokrasiden yana olanlar hedefte… - İnsanlıktan, aydınlıktan, çağdaşlıktan yana olanlar hedefte… - Halkımız, insanımız, Türkiyemiz, 70 milyonumuz hedefte, bölgemiz hedefte… Evet sevgili arkadaşlar tehlikenin boyutları gün ve gün artmakta ve çanlar hepimiz için çalmakta... TEHLİKENİN FARKINDAMISINIZ!...
- 200 cevap
-
- TEHLİKENİN FARKINDAMISINIZ
- bölücü terör
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Sevgili arkadaşım... Dini inancımı ne olduğunu öğrenmek istiyorsunuz... Kısaca anlatıyorum... Üç büyük dini araştıran biri olarak (tam olarak olmasada) şunu söyleyebilirim... Bir dine inananlar (erhangibiri olabilir farketmez) bunlarda gözle görülen bir gerçek var ve hemen hemen tümü delil, gözlem, bilimsel doğrulama yöntemleri, vs. gibi yönlerini maalesef görmezler/görebilme isteği bile yoktur. Diğer bir geçek ise bir dine inananlar genelde bilimi ve bilimsel yöntemleri bilmemekten kaynaklanır. Bunun da nedeni bilmezler ki, bilimde teoriler tercihe göre kabul veya red edilmez, bilimde karşıt görüşlüleri bile ikna edecek düzeyde somut kanıt ortaya çıkmadan bir fikir benimsenmez olduğudur ki bu da benim yöntemimdir... (yani labaratuara girerken önlüğümü giyer dini kapının dışında tutarım...) Saygılar...
-
İşte en büyük yanılgılarınızdan biri de bu... Bizleri okuyaman, bilmeyen, araştırmayan biri sanıyorsunuz... Fakat işin garip tarafı.. Bende şunu söylemeden edemeyeceğim.. Sevgili arkadaşım Kuran'da gerçekten mucize olsa, bunun insanlığın dikkatinden kaçmayacağını, dünya üzerinde çeşitli konulara kafa yoran çok zeki insanlar olduğunu ve bu kişilerin kolay kolay kül yutmayacağını bir türlü anlayamıyorsunuz. Her nasılsa, kurandaki bu mucizelerin dikkatlerden kaçtığını ve ancak kendileri bahsederse insanların göreceğini sanıyorsunuz. Bakın bir örnek vermek gerekirse yabancı uzmanlar arasında da kuranı veya diğer dinlerin kutsal metinlerini okuyup inceleyen uzmanlar olabileceğini ve bu kitaplarda olağanüstü bir durum olsa, bunun bugüne dek keşfedilmeden kalamayacağını neden bir türlü göremiyorsunuz. Fakat bence bu Müslüman inançlıların en saf yanılgılarından biri olsa gerek... Saygılar..
-
Sevgili arkadaşım... Anladığım kadarıyla Kuran’ın gerçekten elle tutulur ve kendi içinde tutarlı bir kitap olduğunu sanıyorsunuz... Bu ise aslında sizin inandığınız kitabi okumamaktan ve bilmemekten kaynaklandığını düşünüyorum... Sanıyorsun ki, kuran iyi bir kitaptır da, inanmayanlar sadece delil eksikliğinden inanmaz. Oysa kuran ilkel bir kitaptır. Öyle elle tutulur fazlaca bir yani yoktur yani... Keşke önyargısız, korkusuz, baskısız ve psikolojik anlamda özgür bir mantıkla objektif bir gözle okusanız, hatta bırakın objektif gözü, açıp okusalar, pek çok saçmalığı ve ilkelliğin farkına varacaksınız... Fakat biliyorum ki günümüzde çoğu inançlı elbette cesaretle yaklaşıp bunun bilincine daha erişememiştir... Saygılar..
-
Yazınızı okuyorumda... Hayrete düşüyorum... Bakın şimdi... Diyorsunuz ki... 'çatır çatır cızbız olup olmayacağın kararını Allah verecektir... Yahu nereden biliyorsunuz böyle olacağını. tam bir ******** bir şekilde ne de güzel teorize ediyorsunuz olmayacak şeyleri... Diyorsunuz ki... 'Allah seçerse ve kurtarırsa ne mutlu size'... Olacak şey değil... Düşünün bir kere Allah birilerin seçiyor ve onu ödüllendiriyor veya cezalandırıyor... Yani birilerini kayırabiliyor... Olabilirmi böyle birşey arkadaşlar... Hayrıca bir insanın kötü olmasına bile Allah belirliyor ve bizde ona dua etmekten başka birşey düşmüyormuş... Olmaz böyle bir mantık... yok artık.. Arkadaşım Allah'ın bu dünyada ceza öngörmediği kimi günahlar için olur olmadık cezalar kesmek, hele de "ölüm" gibi telafisi mümkün olmayan "ağır cezalar" ihdas etmek, hem insan haklarına aykırıdır hem de "imtihanın sırrı"na.. Yeryüzünü cehenneme dönüştüren bu tür anlayışlar ve uygulamalar, İslamiyetin pak alnına sürülen kara bir lekedir ve dediğim gibi anlamsızlığı ve mantıksızlığı teorize edip inanmamızı beklemeniz ise kusura bakmayın söylenebilecek birşey bulamıyorum... Saygılar...
-
BURADA HER SORUYA CEVAP VERİLİR
DİPNOT şurada cevap verdi: birvarmışhiçyokmuş başlık Dini Konular - Din - Dinler
Bakın... Bende diyorum ki... Her zaman olduğu gibi, Müslümanlar arasında, Kuran ayetlerinde mucizeler arama çabası olağanüstü yaygın. Bir çok müslüman, bugünün bilimine ait bulguların ayetlerde bulunduğunu öne sürüyorlar. Bunu yaparken de, ayetlerin anlamlarını eğip bükmekten, sözcüklere yeni anlamlar yüklemekten yani çarpıtmaktan kaçınmıyorlar ve bunu yaparken de sevap işlediklerini sanıyorlar. Peki çarpıtma ve tahrifat bir yana, söylermisiniz böyle bir sav ve çaba İslam'ın bizzat kendisiyle ne kadar tutarlı olabilir ki?.. Bu arada başından beri sizin düşüncelerinizde gördüğüm birşey var.. Sanki hayatın her alanına dini reabilite etme gibi bir iddianız var... Ki bu günümüz şartlarında, koşullarında, farklı inançlara sahip bir dünyada ne kadar dayatmacı bir tutum olacağı gerçeğini gözler önüne seriyor... Bu durumda ortaya çıkan sonuç ise dini enstrümanlaştırılmasını amaçlayan ve farkında olmadan tam da emperyal kurgulara hizmet eden bir inanç bütünlüğü oluşturuloyor... Sözlerimi bitirirken şunu değinmeden edemeyceğim... Ana ilkeleri düzeyinde sorgulamaya kapalı bir din ile, her şeyi sonuna kadar sorgulamaya yazgılı algılama sistemi olan bilim ile toplumsal düşünceler arasında somut bir şekilde hangi noktalarda birleşilebilir ki?... Bence öncelikle bu gerçeği bilmek ve bunlarda yola çıkarak birşeyleri ispat etmeye çalışmak, iddialarda bulunmak gerekir... Yoksa fasit dairenin içinde uydulaşmış birer bireyler olarak maalesef döner dururuz... Saygılar..- 703 cevap
-
- Her soruya cevap verilir
- İslam
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Sevgili arkadaşım... “Türbancılık altında tarikatçılık, Kürt şovenciliği, ordu düşmanlığı; Türk düşmanlığı. Kadro ve zihniyet tarikatçıların güdümünde bir dinci parti; Amerikan kucağında büyütülen finansözlüğünü CIA tarafından yürütülen Fethullahçılık vb.. Bir zümre ülkeyi kangrene çevirirken... Tüm bunların dışında olan yaşar hoca gibi din ile yoğrulmuş birinin; dinin anlamsızlığnı, yetersiziliğini, eksikliğini, yanlış yorumlarını bir bir önümüze koyan birinide her vatandaş gibi biraz olsun kulak vermek görevdir diye düşünüyorum... Saygılar..
-
PİR SULTANLAR YAKMAKLA TÜKENMEZ!Sivas katliamı 15.yılında..
DİPNOT şurada cevap verdi: Yayamaz Kayımca başlık Güncel Konular
MİT'çi bile olsa dinen insan yakmak olurmu arkadaşım... Haydi o MİT' çiydi de yakıldı diyelim... (ki böyle bir ***** düşünceyi kabul etmek mümkün değil) O zaman.. Menemen'de şehit edilen Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay , Abdi İpekçi , Onat Kutlar , Prof. Dr. Bahriye Üçok , Ahmet Taner Kışlalı , Necip Hablemitoğlu , Muammer Aksoy , Turan Dursun ve Çetin Emeç Bunları öldüren ********katiller için ne kılıf bulacaksınız... Bunu da geçelim... Bugün o laikti... yakıldı mı diyeceğiz.. Bugün o demokrattı... yakıldı mı diyeceğiz... Bugün o Atatürkçüydü... yakıldı mı diyeceğiz... Bugün o Ateisti... yakıldı mı diyeceğiz.. Bugün o ecnebiydi... yakıldı mı diyeceğiz... Bugün o başını örtmüyordu... yakıldı mı diyeceğiz... İnsanın aklı ve mantığı kabul etmiyor... Dininiz ******* Ne diyebilirim ki... -
Sevgili arkadaşım.. Bugün heretik sapkın küreselci çeteler, neoliberal faşistler, evanjelik, Yahudi ve Müslüman Mesihçi-mehdici sapkınlar bir safta, geri kalan Müslümanlar, Hıristiyanlar ve diğer din mensupları bir saftadır. Aramızdaki temel ölçü ise, emperyalizme direnmek ya da işbirliği yapmaktır. Bu eksende bir saflaşma, tabii ki din savaşı değil, insanlığın varolma savaşı, uygarlıkla barbarlığın savaşıdır. Ve karşı safta Yahudi veya Hıristiyan olabileceği gibi, Müslüman görünümlü münafıklar da olabilir. Aynı şekilde bizim safımızda insan kalabilmiş gerçek dindar Hıristiyanlar da olabilir. Önemli olan, insanlık çapındaki saflaşmada kimin nerede durduğudur, neye inanıyor göründüğü değil… Gerçek iman, aslında seçilen bu saftan bellidir. Şeytanın safını seçenlerin adı Müslüman olsa dahi bizden değildir. İşte bu çerçevede, batılı barbarların içimizdeki ajanlarını tasfiye etmekle işe başlayıp, bütün batıyı tarih dışına çıkartacak en az yüz yıllık bir mücadeleye girişmek, hepimizin görevidir. Bu defa da uygarlık ve insanlık kazanacaktır.,, Önce bunu bileceğiz.. Saygılar...
- 200 cevap
-
- TEHLİKENİN FARKINDAMISINIZ
- bölücü terör
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler: