Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

GeceKuşu

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    3.724
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    30

GeceKuşu tarafından postalanan herşey

  1. GeceKuşu

    Güneşin batışında bırak yorgun düşlerini...

    Önemsediğin, okuduğun ve değerlendirdiğin için teşekkürler sevgili 'kumtanesi'... Sevgilerimle... *tna
  2. GeceKuşu

    Güneşin batışında bırak yorgun düşlerini...

    Sevgili "Birce"; Bahsettiğin o yan sokaklarda el yordamıyla yapmaya çalıştığım yürüyüşlerime yaptığın teşvik ve desteklerin için teşekkür ediyorum... Sevgiyle kal dost kardeş... *tna
  3. *** GÜNEŞİN BATIŞINDA BIRAK YORGUN DÜŞLERİNİ Bir akşam üzeri Güneşin batışında bırak Seni hırpalayan Yorgun düşlerini... Yine de kokla doyasıya İçine çek buram buram Sevgiyi, Sevgini, Sevdiklerini... Buz tutmuş yüreklerden Süzülmesin artık Hüzünlere değil, Sevinçlere, Sevgilere aksın gözyaşlarımız... Yaralı bir kuş gibi Çırpınıp duran sıcacık göğsüme Sokul da usulca Dindir artık Öfke dolu hasretini... Gel dolaş koynumda, Çiçek kokulu ürkek bedeninle... Kırık bırakma hayallerimizi Boynu bükük masum gecelerde... Bir akşam üzeri Güneşin batışında bırak Seni hırpalayan Yorgun düşlerini... *tna « : 18 Mart 2009 »
  4. SEVİYORUM SENİ SAÇIN SAKALIN BİR KARIŞ, O PEJMÜRDE HALLERİNDE BİLE GÖZLERİMİ ALAMAZDIM SENDEN YÜREĞİNDİ SIMSICAK BENİ SARAN BAKIŞLARINDI SARSAN BENLİĞİMİ ELA GÖZLERİNDİ YÜREĞİMİ DAĞLAYAN… SESSİZ HALLERİN, DELİ DOLULUKLARIN, ÇILGINLIKLARIN… BAKAKALIRDIM ÖYLECE ALAMAZDIM GÖZLERİMİ SENDEN ERİYİP GİDERDİM. BİLİRDİN SENDE BUNU BIYIK ALTINDAN GÜLERDİN… SAMAN ALEVİ GİBİ PARLAYIP SÖNEN ÖFKELERİN ANLAŞILMAZLIĞIN ZAMAN ZAMAN HİÇ NEDENİ YOKKEN KÜSMELERİN İÇİNE KAPANIŞLARIN, VE NEDENSİZ AFFEDİŞLERİN TİTRERDİ ELLERİM AVUÇLARINDA ERİYİP GİDERDİM, BENİ SIMSIKI SARAN KOLLARINDA.. BİLİR GİBİYDİ HANİ AFFET BENİ DERDİ GÖZLERİN BAK YİNE HİÇ NEDENSİZ ÜZDÜM SENİ GÜLÜMSERDİ GÖZLERİM HİÇ HÜZÜNSÜZ.. ÖPMEK İSTERDİN BENİ, BİR KUŞ GİBİ TİTRERDİ YÜREĞİM DUDAKLARIN DUDAKLARIMDA ATEŞ GİBİ YANARDI DİLİN İÇİNE ÇEKERDİN ILIK NEFESİMİ TÜKENSEDE NEFESLERİMİZ ANLARDIM DOYAMAZDIN, İSTEMEZDİM HİÇ BİTMESİN DOYAMAZDIM ÖPERKEN BENİ… BİLİRDİN NE ÇOK SEVDİĞİMİ, VE BİLİRDİM SENİNDE... NE KADAR ÇOK SEVDİĞİNİ ... # # # # # # # SEVİYORUM SENİ BİR KUŞ GİBİ TİTREYEN YÜREĞİNİ, AVUÇLARIMDA ELLERİ, ALEV ALEV YANAN SENİ... AŞKIMA... *tna -05 Mart 2009-
  5. BİR DAHA ... _______________________________________ Bu sabah şafak vakti Yağlı urganı geçirip boynuma, Asacaklar beni.. Çırılçıplak soyup kelimeleri, Anlamlarının ırzına geçtim diye.. Güneş yüzü göremeyecek Bir daha gözlerim, Kalem tutamayacak ellerim bir daha.. Çırılçıplak soyup tek tek, Her bir harfini kelimelerin Onlarla bir daha sevişemeyeceğim… _______________________________________ *tna « 18 Nisan 2009 02:15:00 »
  6. Evet.. Neresindeyiz..? Bence doğru ve yerinde bir soru... Ama kişisel duruş ve düşüncelerimizde doğru yanıtları verebiliyor muyuz..? Üzerinde durup düşünülmesi gereken önceliklerin neresindeyiz peki..? Sadaka kültürünün ardında durup her anlamda onun gelişmesine katkıda bulunurken, "Acıma duygusundan öteye gidemeyen" bir yaklaşım mıdır yoksa sergilediğimiz? *** Resimdeki çocukların gözlerinin içine bakarsanız eğer, "Sevinci, heyecanı, anlamaya çalışan meraklı bakışları" görebilmeniz gerekir aslında... "Güzel olmayan bir tablo, iç yakan bir duyguyu" değil... Yaşama, onlar adına hüzün ve melankolik duygularla değil, Yaşamlarını kendi adlarına, kendi ayakları üzerinde kurabilmeleri için, Yaşanası insani yaşam koşullarını yaratmaya yönelik akılcı bakış açılarının gelişmesine katkıda bulunma kararlığını göstememiz gerekir... Bunun ötesinde hiçbir duygu, inanış ve yaklaşım onların üşümelerinin ve çaresizliğin içine atılmalarının önüne geçemez... Yapılan ya da yaptıklarımız kendi ruhumuz ve inançlarımızın tatmininden öteye gidemez... Bence yaşamın doğal gerçeklerini göz ardı etmeden iyiniyetli insani olan gerçekçi yaklaşım... Sadece onların "Kendi Elleri ve Kafaları..." ile yaşamda "Kendilerini Güçlü Hissetmelerini" sağlayacak şartları oluşturmaktır... Sunay Akın dizelerinde "köprü olmak geçer hiç değilse içimden... " derken anlatmak istediği de budur zaten... Yoksulluğun ve çaresizliğin şiirini yazmamıştır "Sunay Akın"... *** "Sunay Akın" ın yapmaya çalıştığı ajitasyon da değildir... Evet duyduğu denildiği gibi sorumluluktur... Sanıldığı gibi "Acı duyarak bir şeyler verme" hissiyatı değil...
  7. Ne kadar insan olmak! "Yaşamda güçlü olmanın gerekli olmadığını... Ama kendini güçlü hissetmenin ne kadar doğru olduğunu biliyorum... Kendini doğru ölçebilmen için, En azından kendini bir defa antik insanın durumunda görmek, Körlükle yüzleşmek, Sağırlıkla tanışmak... Hiç yardım almadan ve sadece kendin, Ellerin ve kafan... " "I know how important it is in life not necessarily to be strong, but to feel strong, to measure yourself at least once, to find yourself at least once in the most ancient of human conditions, facing the blind, deaf stone alone with nothing to help you but your hands and your own head"
  8. Beğeni ve destekleriniz için teşekkürler... Sevgiye, içtenliğe, insani değerlere ve yaşamsal gerçeklere dair yararlı paylaşımlarımızın çoğalması... Hep birlikte elbirliğiyle çoğaltılması dileğiyle... Teşekkürler Sevgili 'ELiFLE'
  9. Teşekkür ediyorum...
  10. Hiç değişmeyenin değişim olduğunu biliriz de bir çoğumuz... Değişim için kendimizden başlamayı bir türlü beceremeyiz... Hep bekleriz önce karşımızdaki değişsin... sevgilerimle....
  11. DÜŞLEMELİSİN GELECEĞİ ÖNCE GEÇMİŞİ DEĞİŞTİREBİLİR MİSİN.? OYSA ... GELECEĞİ DEĞİŞTİRMEK SENİN ELLERİNDE. GEÇMİŞTE DEĞİL, GELECEKTE YAŞAMAYI… GELECEĞİ DÜŞLEMEYİ ÖĞRENMELİSİN ÖNCE. DÜŞLEMELİSİN ÜZERİNE NELER KOYABİLECEĞİNİ, GEÇMİŞTE YAŞADIĞIN GÜZELLİKLERİN… YAŞADIĞIN OLUMSUZLUKLARDAN, NASIL DERSLER ÇIKARILABİLİR ÖĞRENMELİSİN… YOK, VARSAYMADAN SANA VERİLEN DEĞERLERİ, HATTA ONLARIN ÜZERİNE SEVGİ ÇİÇEKLERİNİ EKEBİLMELİSİN… DÜŞLEMELİSİN GELECEĞİ ÖNCE, GEÇMİŞİN OLUMSUZLUKLARINDA DEĞİL, SAHİP OLDUĞUN KOŞULLARI UNUTMADAN, GELECEKLE YAŞAMAYI ÖĞRENEBİLMELİSİN… SÖYLE, DEĞİŞTİREBİLİRMİSİN GEÇMİŞİ.? GELECEĞİ DEĞİŞTİRMEKSE SENİN ELLERİNDE OYSA… SEN, SENİ DEĞİŞTİREBİLİRSİN.. *tna « : Şubat 23, 2009, 15:30:42 »
  12. SEN SADECE HAYAL ET... Hayal et… Cennetin olmadığını, Cehennem de yok altımızda Üstümüzde ise sadece gökyüzü Tertemiz, O tanıdık bildik Masmavi gökyüzü olduğunu Hayal et… Denersen kolaydır aslında Sadece hayal et… Hayal et… Tüm insanların Birbirlerinin huzuru, Mutluluğu için, Bugün için yaşadığını Hayal et… Denersen kolaydır aslında Sadece hayal et… Hayal et… Ülkelerin olmadığını O kadar zor değil bu Uğruna öldürecek ya da Ölecek bir şey yok Tüm insanların Barış içinde yaşadığını Hayal et… Denersen kolaydır aslında Sadece hayal et… Hayal et… Malın mülkün olmadığını Ne açlık var ne aç gözlülük İnsanların hepsi kardeş Tüm insanların Tüm dünyayı paylaştığını Hayal et… Hayalci diyebilirsin bana Oysa, Yalnız ben değilim ki hayal eden Umarım bir gün sen de Dalarsın bu hayallere Ve bir bütün olur dünya Denersen kolaydır aslında Sadece hayal et… Kendin için istediğin Her arzuyu, her isteği Her insan için istemeyi Her canlının yaşamı için İyi bir şeyler hayal etmeyi Bir insan olarak yapabilir misin? Denersen kolaydır aslında Sadece hayal et… Tüm hayaller bir gün Gerçek olmuştur sakın unutma..! Sen sadece hayal et… *tna « : Nisan 09, 2009, 23:38:32 »
  13. Sen sağol sevgili 'birce' ... Her "Siyah-Beyaz" düşüş sonrası ... Yaşama Sarı-Sıcak gülümseyişlerle sarılmak dileğiyle...
  14. Sadece yeni bir düş bu, Rengarenk bir gök kuşağı ile Yıkılmış hayallere ışık saçan... Sadece, Yeni bir düş bu... Duru ve serin akan pınarları ile Duygusal açlıkları sulayan.. Sadece yeni bir düş bu, Her göz kapanıp da düşlendiğinde Düşleyeni bambaşka yeni dünyalara salan... Sadece, Yeni bir düş bu... Sarı_Sıcak bir tebessümle Siyah_Beyaz renklerden Renkler dünyasına yelken açan... Sadece yeni bir düş bu, Güneşin paydos etmesinin ardından Tekrar siyah_beyaz renklere mahkum olan... Sadece, Yeni bir düş bu... Her kurulan yeni bir düş sonrası Baş ağırılarına açarak gözlerini, Düşünden... Düştüğünü... Kavrayan... sarı-sıcak tebessümlere *tna « : Mart 18, 2009, 21:33:15 » Her düş sonrası düşülen Siyah-Beyazlara.. "MaRaL"
  15. Akşamlar sarı ve sıcak olduğunda Hep bir hüzün sarıyor içimi ... Bir terkediliş ki bu öylesine sonsuz Ve ben hala hala aynı yerde bekliyorum seni... En uygun zamandır diye mi bilinmez? Satın almak için yeni düşlerimi O zalim satıcımı bekliyorum... Bir yanım hüzün, Bir yanım sevinç, İnatla, Sabırla, Hep gelmeni bekliyorum... *tna « : Mart 18, 2009, 14:10:47 »
  16. Güneşin batışında bırak yorgun düşlerini... Bir akşam üzeri Güneşin batışında bırak Seni hırpalayan Yorgun düşlerini... Yine de kokla doyasıya İçine çek buram buram Sevgiyi, Sevgini, Sevdiklerini... Buz tutmuş yüreklerden Süzülmesin artık Hüzünlere değil, Sevinçlere, Sevgilere aksın gözyaşlarımız... Yaralı bir kuş gibi Çırpınıp duran sıcacık göğsüme Sokul da usulca Dindir artık Öfke dolu hasretini... Gel dolaş koynumda, Çiçek kokulu ürkek bedeninle... Kırık bırakma hayallerimizi Boynu bükük masum gecelerde... Bir akşam üzeri Güneşin batışında bırak Seni hırpalayan Yorgun düşlerini... *tna « : Mart 18, 2009, 01:17:11 »
  17. Tanrı inancı, Atalardan Çocuklara Görenekle Geçerek Yerleşmiş Batıl Bir İnanıştır... Tanrılar insanı değil, yüzyıllarca geçmişten bu yana insan oğlu düşünceşlerinde Tanrılarını yaratmıştır... Aile mülkü, vergileriyle birlikte " Miras olarak atalardan evlatlara" geçtiği gibi, din ve tanrı inancı da atalardan evlatlara geçer... Eğer kendilerine bir Tanrı verilmiş olmasaydı, dünyada pek az kimsenin bir Allah'ı olurdu. Herkes anne ve babasından, öğretmeninden; bunların da kendi anne, baba ve öğretmenlerinden almış oldukları Allah'ı alır. Ancak herkes bu Tanrıyı kendi yaratılışına göre düzenler, değiştirir ve kendine göre renklendirir...
  18. Temel üniversite sınavına girmiş. Her soru için yazı-tura atarak cevapları vermiş. İki saat sonra ögrencilerin çogu sınav kağıdını verip salonu terk etmiş, temel hala yazı tura atıyor. Gözetmen gelmiş başına dikilmiş: - Temel hepsini yazı tura atıyorsun, hala bitiremedin mi? Temel: - Hocam bir saat önce bitirdum. şimdi de cevaplarımı kontrol edeyrum!
  19. Adamın biri sinemaya gider. Tam sinemada film baslarken önüne saçını kazıtmış biri oturur Ve sinemanın ışıkları bu saçını kazıtmış adamın kafasına vurur... Arkasındaki adam bir turlu filmi izleyemez. Adam içinden "sunun ensesine bi tane yapıştırayım" der sonra " Oğlum adam iriyarı...Ellese bile beni parçalar" diyip vazgeçerken yanına Temel oturur.. Adam Temel'e dönüp "Şu kafasını kazıtmış adamın ensesine bir tane vur sana 5 milyon vericem" der. Temel de dayanamaz adamın ensesine bi tane yapıştırır. ve devam eder "Ula Hasan sen purada miydun". Adam dönüp "Ne Hasanı kardeşim" der. Temel de "Pardon kardeşum karuşturdum" der ve adam önüne dönünce 5 milyonunu alır. Adam dayanamaz ve Temel'e donup "Kardeş bi tane daha yapıştır sana 10milyon verecem" der. Temel bi tane daha adamın ensesine vurur ve ilave eder "Ula Hasan sensun da yeme penu" Adam donup "Hasan değilim kardeşim be " diyip ön koltuklardan birine oturur. Temel'in yanındaki adam artik filmi bırakıp bu kafasını kazıtan adamı aramaya baslar ve bulur. Hemen Temel'e dönüp, "Bak kardeşim iste oraya oturmuş. Git ensesine bi tane daha vur sana cebimdeki tüm parayı verecem" der. Temel hemen kafasını kazıtmış adamın arkasına geçip ensesine bi tane yapıştırıp seslenir: "Ula Hasan purda miydun, ben da yarim saattur arkadaki adamu sen sanup ensesune vurayrum"
  20. Temel Dursuna arabasinin öyküsünü anlatiyordu : "Bir gün otostop yapiyordum ki önümde, bu arabayla, mini etekli güzel bir bayan durdu ve beni arabasina aldi. Bir süre gittikten sonra kadin arabayi kuytu bir köseye çekti. Mini etegini iyice yukari çekip, dudaklarini islatti ve..." _“Benden ne istersen alabilirsin” dedi, _" Ben de arabasini aldim." Dursun : "iyi etmissin Temel, zaten mini etek sana hiç yakismazdi."
  21. Bir kasabaya sirk gelmiş. ... Sirkin geldiği gün aslan terbiyecisi istifa etmiş gitmiş. Patron panik halinde "hemen yerel gazeteye ilan verin acele bir aslan terbiyecisi bulalım" demiş. İlan vermişler, iki kisi gelmiş. Biri uzun boylu, sarışın bir fıstık, diğeri bildiğimiz bizim Temel, kel kafalı, kısa boylu ve şişman olanı... Patron, "ikiniz de aslan terbiyecisi misiniz?" diye sormuş, "evet" demişler. Kıza, "önce sen gir bakalım kafese" demiş. Kız girmiş, arkasından kafesi kilitlemişler. Baba aslan kıza bakmış, ağır ağır yaklaşmaya başlamış, kız birden üzerindeki giysisini çıkarmış, çırılçıplak. Baba aslan önce afallamış, sonra kıza yaklaşmış ve ayak ucundan başlayarak kızı koklamaya başlamış ve yalamış. Sonra, gevşemiş ve sakin, mutlu bir şekilde kızın ayaklarının dibine uzanmış yatmış. Patron dönmüş Temel'e, "Sen de aynı şekilde yapabilir misin?" demiş. Temel, "Elbette yaparım ama önce aslanı kenara çekin"..!.
  22. Kadının Günlüğüne yazdıkları: Bugün üç yıl bitti. Onun karşısına gelinlikle çıktığım günkü kadar mutluyum. Tanrım, onu ne kadar seviyorum. Mükemmel bir erkek, cazibeli, yakışıklı, anlayışlı, sevecen, her şey var. Bugün Cumartesi, bıraktım arkadaşlarıyla eğlensin. En sevdiği yemek olan pastırmalı kuru fasulye ile pilav yapıyorum. Pişti, demleniyor. Banyo yaptım, en sevdiği kıyafeti giydim. Yemekten sonra, şöminenin karşısına bir şişe kırmızı şarapla uzanacağız... Eve geldi sonunda. Beni öpüşü biraz soğuktu, aklı başka yerde sanki. Arkadaşlarıyla ne yaptığını sordum, ağzında bir şeyler Geveledi. Yemekte biraz keyfi yerine gelir gibi oldu, ama hala dalgın, hala uzak, hala kabuğuna çekilmiş. Tüm cilvelerime rağmen, bana yanaşmadı. Aman Tanrım, yoksa? ... Herhalde ÖTEKİNİ düşünüyor. Benden genç mi acaba? İşyerindeki sarışın pazarlama temsilcisi olmasın? Şöminenin karşısında şarabımızı yudumlarken, artık dayanamadım 'neyin var?' diye sordum. Gülümsedi, zoraki bir gülümseme, acı dolu, uzaklık dolu.. 'Yok bir şeyim' diye geçiştirdi. O gürül gürül yanan aşkın bu kadar çabuk biteceğine inanamıyorum, Daha dün bana ebediyete kadar benimle olmak istediğini söylüyordu. Bugün aramızda iletişim kopukluğu başladı bile. Belki de kilo alıyorum. Çok mu vır vır yapıyorum? Elini tuttum. Elimi okşadı, ama eller hissiz, parmak uçları soğuk... Stepe başlasam? Çocuk istesem? Yalan, yalan, yalan. Kendimi kandırmaktan başka bir şey değil bunlar. Bitti...Bittti...Bitti. Tanrım, ölmek istiyorum. Kendimi son kez onun kollarına attım. Ağlaya ağlaya uykuya dalmışım. Kocanın Günlüğüne yazdıkları: Öff be, GALATASARAY yine yenildi. Ama kuru fasulye güzeldi.
  23. *** Neden 'TEHLİKELİ CEHALET' toplumların başına bela olur? Çünkü, toplumların bir bölümü bu durumdan büyük çıkarlar sağlar. Geri kalan bir bölümü de küçük çıkarlarla yetinir. Bir bölümü, ilerde kendisinin de çıkar sağlayacağını umar, bir bölümü durumu görür, toplumu uyarmaya çalışır, ama gücü yetmez. İşte böyle durumlarda da felaket kapınızı çalmıştır ve gelmektedir. *** Bu durumun en yaygın araçları kitle iletişim araçlarıdır. Televizyon en yaygın biçimde bu doğrultuda çalışmaktadır. En izlenen saatler 'toplumu gerçek bilgilerden uzak tutmak' amacıyla kullanılmaktadır. Ivır zıvır eğlencelikler, boş zevzeklikler, pırıltılı eğlencelikler hep bu amaçla hazırlanmaktadır. Düşünmeye alışmamış beyinler de böylece oyalanıp gitmektedir. Düşünen beyinlerin de bu durumu önlemeye gücü yetmemektedir. . 'TEHLİKELİ CEHALET', farkına varmadan bu tuzağın içine düşüp eğlenmektir. Bunu bilip de bilmezden gelen, görüp de çıkar sağlayanlar, sonra da 'işte özgürlük budur' diyenlerse toplumun asıl belalarıdır. Bilmemiz gereken budur ! Görmemiz gereken budur ! Anlamamız gereken budur ! Mücadelemiz de bu olmalıdır !... *** PROF. DR. ERDAL ATABEK
  24. Atatürk'ün büyük hedeflerinden birisi 'bilince yönelik çağdaş eğitim' idi. "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" sözü o'nundur.. Bugünün siyasal iktidarı için geçerli eğitim hedefi bütünüyle değişmiştir. Siyasal iktidarın eğitim hedefi, 'inanca yönelik sermayenin hizmetine uyarlı insan gücü yetiştirmek'tir. Din temelli toplumun eğitim amaçları her yolla devreye sokulmaktadır. Bunu görmemek, görüp de kabul etmemek, kabul edip de bu durumu 'demokrasi sanmak' 'TEHLİKELİ CEHALET'tir. Demokrasi, bütünüyle bir kurallar ve kurumlar politikasıdır. Demokrasinin temeli laikliktir. Laikliğin temeli dindar-dinsiz ayrımı yapmamaktır. Laiklik olmazsa yurttaş eşitliği olmaz. Yurttaş eşitliği olmazsa demokrasi olmaz. Bunu bilip de bilmezden gelmek, bunu bilip de görmezden gelmek, 'TEHLİKELİ CEHALET'tir.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.