GeceKuşu tarafından postalanan herşey
-
"GÜLER ZERE ÖLÜRSE TÜRKİYE EKSİK KALIR"
Ben inatla beklentilerin devam edilmesinden yanayım... Bireysel olarak geniş çerçeveden bakmayı ve işimize gelsin ya da gelmesin, Gerçekçi ve tarafsız değerlendirmeleri yapabilme becerisini kazanabildiğimiz ölçüde, Toplumsal olarak el birliğiyle ve hep birlikte çağdaş, birbirini anlayan insanlar olarak olumlu bir noktaya ulaşmanın onurunu kazanacağımız için... Ancak belirtmek isterim ki; Önceki iletimde ifade edilenler arasında tek bir bakış açısını değil kendim dahil hepimizi kasteden bir ifade var... Tam olarak kastının anlaşılması için bir kez daha alıntılamak istiyorum hoşgörünüzle... Özetle; Birileri daha çok yapıyor ve istismar ediyor olsa da, "Forum yazarlarından" kastım sadece bir görüşü savunanlar değil... sevgilerimle
-
"GÜLER ZERE ÖLÜRSE TÜRKİYE EKSİK KALIR"
Taraf olduğumuz, şekillenmesi için destek olduğumuz, yaşamsal ihtiyaçlarımıza yanıt verdiğine inandığımız siyasi düşüncelerimizi karşılıklı olarak dillendirirken inandırıcı ve tutarlı olmak elbetteki kendimize yapılmasını istemediğimiz her şeyi bir diğerine yapıldığında onun da arkasında durabilmeyi becerebilmektir... O nedenle 'demirefe' nin parmak bastığı noktayı görmemezlikten gelip geçiştirmemeleri gerekiyor bu başlık altında yazan forum yazarlarının... Ve ben merakla bekliyorum kimlerin tutarlı davranışlar içerisinde yaklaşım göstereceğini...
-
KURBAN KESİLMELİ Mİ?
Ben bu yaşananların "Bayram" olarak adlandırılıp kutlanmasının, ne kadar etik ve kabul edilebilir bir toplumsal davranış olduğunun tekrar değerlendirilerek sorgulanması gerektiğine inanıyorum... Bu düşünceyle kendi içimde kendi sorgulamamı yaptığımdan beri hiç bir arkadaşımın bu bayramını kutlamıyorum... Ve bunun bir bayram olduğu fikrine de katılmıyorum... Sorgulamaya başlamadan önce toplu katliama uğrayan aşağıdaki resimdeki şu canlının içinde bulunduğu durumu gözlerinin içine bakarak anlamak gerekiyor sanırım... Karşı görüş ve gerekçeleriniz ne olursa olsun, kişisel amaç ve çıkarımların neden olduğu "Bayram" adı altında toplumsal olarak yapılan bu “toplu katliamın” sorgulamasını kendi içinizde yapmayı bir deneyin lütfen... Bir kez de "O kurban ettiklerinizin" kendi inanç, günah ve adakları adına sizi ya da sizin sevimli ve değeri hiç bir şeyle ölçülemeyecek olan yavrularınızı, kendi tanrılarına kurban ettiklerini ve bu durumun sizi nasıl etkileyeceğini bir kez olsun düşünün lütfen...
-
DERSİM-iz Öymen
Başkalarının kendileri ve düşünceleri hakkında söylediği şeyleri, onların kast ettiği biçimde anlamak bir "Kültür" meselesidir de... Sizin bu yaklaşım ve ifadelerinizin ortaya serdiği sonuçlar bunun da çok ötesinde... Bırakın kastedileni kavramayı, anlamak gibi bir derdiniz de yok... Söylemin bütününü bir kenara atıp cımbızlama yaparak neden saptırma geyretleri içerisine giriyorsunuz... Birazdan neden bu yaklaşım içinde olduğunuzu anlayacağız... Ama... Öncelikle Öymenin ne dediğine bir bakalım... Onur Öymen TBMM kayıtlarına göre ne diyor: Peki ne anlatmak istiyor "Onur Öymen", Düşüncelerini ifade ederken kasteddiği ne? “Analar ağlayacak diye mücadele verilmeyecek mi” diyor Onur Öymen. Peki... Siz neden Çanakkale Savaşını, Kurtuluş Savaşını, Kıbrıs savaşını, ifade ettiği bölümleri es geçip, Görmemezlikten gelip tek “Dersim Meselesi” üzerinden konuşup cımbızlama yaparak tartışma yapmaya çalışıyorsunuz? Sözlerine katılırsınız ya da karşı çıkabilirsiniz... Elbette bu anlaşılır birşeydir... Anlaşılabilir bir şeydir de... Peki… Bu sözler neden tek “Dersim Meselesi” üzerinden konuşulup tartışılıyor? Niye Şeyh Said meselesinde daha düne kadar eylem yapan "Sivil Toplumcu" kesimlerden hiç ses çıkmıyor? Onlara "şimdi siz susun" mu dedi birileri? Yandaş yayın organları kamuoyunun dikkatini neden sadece Dersim ile ilgili sözlere çekmek istiyor? Burada bir gizli niyet yok mu? Oyun belli değil mi? “Kürt Açılımı”na karşı çıkan CHP’ ile Alevileri karşı karşıya getirip... Bu karşı çıkışı etkisiz hale getirme çabaları yok mu?... Yaratılmaya çalışılan bu suni gündemin başka nasıl bir açıklaması olabilir? Sabah Gazetesi, "Dersimli kimsesiz kızların hikayelerini" manşete taşıyıp, Dersim konusunu gündeme getirmeye çalışmıştı. O olmadı. Başaramadılar. Bu psikolojik savaşın maksadı ne olabilir? Okuyan, Araştıran, Soru soran, Kavramaya çalışan bir bireyin buna vereceği yanıt ne olabilir? Alevileri "CHP, Atatürk, TSK" karşıtı haline getirmek. Gizli niyet belli değil mi? Kürtler Şeyh Said İsyanına ağlatılacak... Aleviler Dersim Ayaklanmasına ağlatılacak... Ve sonuçta birileri çıkıp Atatürk’ü suçlayıp " Bu rejim değişmelidir " deyiverecekler. Yaşasın Ilımlı İslam Devleti! Öyle ya.., Okumayan, Araştırmayan, Soru sormayan, Kavramaya çalışmayan bir toplumu ancak duygularıyla etkileyebilirsiniz? Size bir anlam ifade eder mi bilemiyorum ama yine de dikkatinizi çekmek gerektiğini düşünüyorum... Feodalite var olduğu sürece Cumhuriyetin kazanımlarının yaşayamayacağını bilmiyor musunuz? Ağalara, şeyhlere yaslanarak Cumhuriyet değerlerini korumanız mümkün mü? Her kim olursanız olun "Kürt, Türk, Alevi, Sünni" olmanız şu gerçeği asla değiştiremez..! "Şeyh Said isyanı da Dersim ayaklanması da gerici bir harekettir." Kürt'ü Türk'ü, Alevi'yi, Sünni'yi kardeş yapacak olan duygular değil... "Ortak Akıldır." Cumhuriyetin değerlerini yok etmeye çalışan "Dogmatizmin" olduğu yerde barış olmaz. Özetle; TBMM kayıtlarında kayıtlı olduğu halde, söylemin bütününü bir kenara atıp cımbızlama yaparak, Kastedilenleri saptırma geyretleri içerisindesiniz aslında... Gerici ayaklanmaların savunuculuğunu yaparak, Ya... Cumhuriyetin kaznımlarını inkar ediyor ve " Bu rejim değişmelidir " diyorsunuz... Ya da bunu diyenlerin sizi kullandıklarının farkında bile değilsiniz...
-
DERSİM-iz Öymen
Bırakın Demagoji Yapmayı... "Üstünüze alınmayın" yaklaşımlarıyla kaçak güreşip, içinizden değil dışınızdan konuşun... "Bunlarınki Ben yaptım oldu mantığıdır...." söylemleriyle "Monolog muhabbetler" yapmayın... "Bir şeyi eğip büktüğümüz yok" deyip aşağıdaki alıntıdakileri görmezlikten gelmeyin... Yazdıklarınızın bir anlamı olmasını istiyorsanız, "Kör gözüne parnağım" deyip, size ifede edilenleri saptırmayın... Yazdıklarınızdaki tutarlı taraflarınızın, bu davranışlarınızla hepsinin havada kalmasına neden oluyorsunuz... Çünkü demagoji yapıp anlamsız ve tutarsız duruma düşüyorsunuz...
-
Kendi çocuğuna istediğin ismi verememek.....
Öne sürdüğünüz gerekçenin tek başına geçerli olmadığının farkında bile değilsiniz "Biji" kardeş... Öne sürdüğünüz gerekçe geçerli ise eğer diğer ülkelerde de bize örneklediğiniz bu isimleri almanız söz konusu olamaz... Neden mi? çünkü örneklerde verilen isimlerde kullanılan bir çok harf o ülke alfabelerinde de yok... Örneğin büyük"İ", örneğin Küçük " ı ", " î ", " ğ ", " ç ", "ö ", " ş "," û "," ü ", " â "... Türküye Cumhuriyeti alfebesinde ise tek eksik kalan W ve Q... Eğer iki eksik harfe karşın ulusal alfabemize göre isim kullanamıyorsanız eğer diğerlerinde dahada zorlanacaksınız demektir... Ama perde arkasındaki tartışmanız aslında isim koyamamak değil, Gerçekte yaşadığın ülkede dahil bu isimlerin hepsini her yerde kullanabilirsin... Ama ulusal alfabelerde kullanılan harfleri kullanmak zorunda kalınacağı için yazılımında sorunlar ortaya çıkacaktır... AB, ABD, Rus, Yunan, Çin, Japon ülke vatandaşı olunduğunda ya da olarak doğduğunda... Bu isimleri kullanırken onların ulusal alfabelerinin değişmesi gerektiğini öne sürebilir misin? Elbetteki hayır, ya vatandaşlığını kabul ettiğin ülkenin yasal ve ulusal değerlerine uygun bir ismi tercih edeceksin ya da eksik yazılıp eksik telafuz etmesine katlanacaksın... Ve bunun böyle olduğunu sevgili "demirefe" örneklemiş yazısında... Perde arkasındaki niyetin ne olduğunu da vurgulamış Özetle ülkemizde dahil, hiç bir yerde bu isimleri kullanmakta bir engel yok Çevremizde örneklediğin isimlerle andığımız ve seslendiğimiz bir çok insanımız, tanıdığımız, dostumuz ve akrabamız dolu çevremizde... Öyle değil mi sevgili "Biji" Kardeşim, arkadaşım, can yoldaşım, yurttaşım... Ben seni bu sıfatlarla anmaktan hiç bir sıkıntı duymuyorum.. Ve anlamlarını yanında verdiğin o isimleri, kullanılan bazı arapça ve farsça isimlere göre daha anlamlı ve güzel buluyorum... Umuyor ve inanıyorum ki ayrışmak ve kazanılmış ortak değerlerimizi yadırgamak yerine, sende yurttaşların için aynı duyguları ve ortak değerlerimiz için aynı kaygıları hissediyorsundur...
-
Kimse ölsün diye midir haykırışımız?
'SideSwipe' nin anlatmak istediklerini bir başka deyişle kendi penceremden ifade etmek istiyorum kısa ve öz... Sorunlarımız ortak ve her bir yurttaşı ilgilendiren ulusal sorunlardır. Sorunlarımızı o veya bu etnik kökenin sorunu olarak ele almamız çözümü değil çözümsüzlüğü getirecektir... *** Şimdi de 'BamTeli' nin önerdiği yoldan ilerleyerek sorunun kökenine inelim ve üzerinde yaşadığımız çoğrafyadan çıkıp, Ulusal ve sosyal sorunlarımıza tüm ulusları içine alan galobal gerçekleri de göz önünde tutarak irdelemeye çalışalım... *** Her ne kadar hakim sınıflar okullarda bizlere kendi istedikleri ve kurguladıkları tarihi dikte ettilerse de... Şimdiye kadar ki bütün toplumların tarihi etnik savaşlardan çok, sınıf savaşımlarının tarihidir. Tarih önceki çağlarında,hemen hemen her yerde toplumun ayrı ayrı katmanlara bölünerek düzenlenişini görüyoruz. Eski Roma'da patrisyenleri,şövalyeleri,plepleri,köleleri. Orta çağda feodal beyleri, vasalları, lonca ustalarını, kalfaları, çırakları ve serfleri görüyoruz. İçinde bulunduğumuz çağımızın, burjuvazinin hakim olduğu çağın farklı özelliği ise sınıf karşıtlıklarını basitleştirmiş olmasıdır. Artık toplumlar giderek daha çok iki büyük kampa doğru ayrışıp, birbirlerinin karşısına dikikilen iki sınıfa bölünmüş durumda. Burjuvazi ve Emekçiler... Yöneten ve yönetilenler... Sömüren ve sömürülenler... Birinci sırada yer alanlar, yani burjuvazi, yani yönetenler, yani sömürenler, modern sanayinin ve dünya pazarının kurulmasından bu yana Modern temsili devlette siyasal egemenliği yani yönetim erkini, gücünü tamamen ele geçirdi. Modern devletin yönetimi güncel global politikalarıyla, Artık tüm burjuvazinin ortak işlerini yöneten bir komite olarak işlevini sürdüren bir meknizmaya dönüştü. Burjuvazi, şimdiye dek saygı duyulan ve saygılı bir korkuyla bakılan bütün mesleklerin kutsallıklarını ve geleneklerini söküp attı. Tıbbın, Hukukun, dinsel kurumların,edebiyatın,bilimin bütün üretken kurum ve kişilerini kendi üçretli işçisi haline getirdi. Bedelsiz köşe dönmeciliği, "her koyun kendi bacağından aslırcılığı" daha çok karlılığa dayalı rekabetin Ve sömürünün olması gereken değer olduğunu toplumun beynine kazıyıp, İnsan ile insan arasında çıplak çıkardan, nakit ödemeden başka bir bağ bırakmadı. Karşılıklı parasal çıkara dayalı ilişkileri insani tüm değerlerin önüne geçirdi. Global insani değerleri "Global değişim" adı altında kişsel çıkarlar değerine dönüştürdü. Ve sayısız yok edilemez özgürlüklerin yerine, o tek acımasız özgürlüğü, ticaret özgürlüğünü koydu. Özetle, Siyasal ve dinsel yanılsamalarla gizlenmiş sömürünün yerine açık, utanmaz, ve vahşi sömürüyü koydu. Bizlere sunulan özgürlük ile kastedilen, burjuva üretim koşulları altında serbest ticaret, serbest alım ve satımdan başka bir şey değil. Burjuvazinin asgari üçretli köleleri olan bizlere ürettirdikleri ürenleri için sürekli genişleyen bir pazar ihtiyacı, Globalleşme adı altında burjuvaziyi yeryüzünün dörtbir yanına sürüklüyor. Her yerde barınmak, her yere yerleşmek, her yerde bağlantılar kurmak zorundalar. Ve bunu sağlamak ve etkinliklerini devam ettirebilmek için bütün ulusal sanayileri yıkıyorlar. Ulusların sanayileri, onların işbirlikcileri eliyle globalleşme, liberal ekonomi, özelleştirme adı altında gobal burjuvazinin egemenliğine teslim ediliyor. Ulusal sanayiler, yerlerini tüm uluslar için ölüm kalım sorunu durumuna gelen sahipleri global burjuvazi olan sanayileşmeye dönüşüyor. Ulusal sanayilerin yerini sömürülen diğer ulusların ham maddelerini işleyen, Ürünleri yalnızca ülke içinde değil yeryüzünün her kesiminde tüketilen "uluslar ötesi" global burjuvazinin sahiplendiği sanayilere dönüşüyor. O ülkenin üretimiyle karşılanan gereksinimlerin yerini, Global burjuvazinin eline geçen diğer uzak ülkelerin ürünlerine bağımlılık gerektiren yeni gereksinimler alıyor. Burjuvazi, bütün ulusları yok etme tehdidiyle burjuva üretim biçimini benimsemeye zorluyor. Onların uygarlık dedikleri şeyi, tüketim ekonomisiyle kuşatılmış bireyleri burjuvazinin çıkarlarını benimsemeye zorluyor. Kısacası, Üretim araçlarının ve mülkiyetinin uluslar arası azınlık bir sınıfın elinde toplanmasını sağlayarak, Uluslararası burjuvazinin sermayesine bağımlı, onların üretim ilişkilerini benimsemeye zorlanan uluslar yaratarak, Karşı çıkan ulusların egemenlik haklarına askeri güçleriyle el koyarak, Burjuvazinin gobal çıkarlarına hizmet etmesini istedikleri bir dünya yaratmaya çalışıyorlar. Yani özetle sevgili 'BamTeli', senin ABD olarak dillendirdiğin sorunu yaratanlar aslında "Uluslar arası Global Sermaye", Her ulusun kendi sosyalojik yapısına uygun sorunları devşirerek, Kendi işbirlikcisi "Ulusal Burjivazilerin" iktidar olmasını destekliyerek, "Finans kaleleri olan Bankaları" eliyle ulusal ekonomileri borçlandırarak, Olmadı "silahlı gücü Nato'ya üye ülkelerin orduları" eliyle zor kullanarak global iktidarını ve sömürüsünü devem ettirmek için gereğini yapıyor... 'SideSwipe' nin anlatmak istediği gibi, "Sorunlarımız ortak ve her bir yurttaşı ilgilendiren ulusal sorunlar" Sorunlarımızı galobal gerçekleri de göz önünde tutarak irdelemeden, Şu veya bu etnik kökenin sorunu olarak ele almamız ulusal çıkarlarımıza değil, "Uluslar arası Global Sermaye" hizmet edecektir...
-
BURADA HER SORUYA CEVAP VERİLİR
Yani bir ömürsün Demirefe...
-
*tna 2008
Şu albümden: tna
© *tna
-
Sarı Sıcak Bir Akşam Üzeri...
Sarı sıcak bir akşam üzeri, bekliyorum bu terk ediş için.. Yeni düşler satın almak için, en uygun zaman bu olsa gerek... Akşamlar sarı ve sıcak olduğunda Hep bir hüzün sarıyor içimi ... Bir terk ediliş ki bu öylesine sonsuz Ve ben hala hala aynı yerde bekliyorum seni... En uygun zamandır diye mi bilinmez? Satın almak için yeni düşlerimi, O zalim satıcımı bekliyorum... Bir yanım hüzün, Bir yanım sevinç, İnatla, Sabırla, Hep gelmeni bekliyorum... *tna « : Mart 18, 2009, 14:10:47 »
-
BURADA HER SORUYA CEVAP VERİLİR
Sevgili Dayı; "Soru bu" da... Bu soruya yanıt bulmak adama kafayı yedirir... Zor da laf mı yani... Yanıtını bulmak için önce "idrak eğitimi" gerekmez mi?... "Ölmeden evvel ÖLMEK sırrına" erişmek gerekli değil mi?... Çok uzun iş "Fena mertebelerini idrak" için bir ömür yeter mi sence?... Yanıtını acele isteyip haksızlık etmiyor musun arkadaşımıza?...
-
SONSUZA DEK ...
SONSUZA DEK ... Sorsaydım eğer, Benimle gelir miydin? Koşar mıydın benimle, Hiç ardına bakmadan? Ağladığımı görseydin, Ağlar mıydın sende? Titrer miydin? Eğer dudaklarına dokunabilseydim... Yemin eder miydin? Ya da yalan mı söylerdin? Koşup saklanır mıydın ya da? Âşık olduğun için... Aklımı mı kaybettim? Umurumda bile değil, Gözbebeklerindeyim ya senin.. Al beni kollarına, Nefesimi de al istersen. Umurumda bile değil, Sarılmanı istiyorum sadece... Sarılmak istiyorum, Sonsuza dek... *tna « : Nisan 08, 2009, 00:55:08 »
-
Güneşin batışında bırak yorgun düşlerini...
Sevgili Gülbudak; Yaşamda karşılaştığımız gerçekler karşısında hissettiklerimiz üç aşağı beş yukarı aynı aslında her birimiz için... Farklılıklarımızı yaratan ise, yaşadıklarımız ve gelişmeler karşısında verdiğimiz tepkiler... Birer erkek olarak aşklarımız ve sevgilerimiz adına yaşadığımız çoşkuyu, hüznü ve yılgınlıklarımızı... Onları aşmaya çabalarken içimizde yaşattığımız açmazlarımızı dile getirmişsin... Erkek yada dişi ayrımı yapmanın doğru olmadını biliyorum... Ama sanıldığının aksine kadınların duygusal ve hassas, erkeklerin ise görsel ve duyarsız olduğu görüşlerine katılmıyorum.. Kadın ya da erkek beğenisini, sevgisini, vazgeçemezliğini ve devamında Aşkını benliğinde nasıl taşıdığıyla ilişkili olduğunu düşünüyorum... Sahiplenme duygusunun elde etme duygusuyla yer değiştirdiği zaman yaşanıyor gerçekte hayal kırıklıkları ve anlaşılmazlıklar... Şu an için foruma asmak için erken olduğunu düşündüğüm, sıralamasını kafamda tamam budur diyebildiğim anda, " BİR ANLAMI OLMALI SEVDALARIN" başlığına asacağım diğer şiirlerimi fırsat bulur okuyabilirsen ne demek istediğimin daha iyi anlaşılacağını düşünüyorum... Sevgiyle kal "Doğan" kardeşim... *tna
-
Güneşin batışında bırak yorgun düşlerini...
Önemsediğin, okuduğun ve değerlendirdiğin için teşekkürler sevgili 'kumtanesi'... Sevgilerimle... *tna
-
Güneşin batışında bırak yorgun düşlerini...
Sevgili "Birce"; Bahsettiğin o yan sokaklarda el yordamıyla yapmaya çalıştığım yürüyüşlerime yaptığın teşvik ve desteklerin için teşekkür ediyorum... Sevgiyle kal dost kardeş... *tna
-
Güneşin batışında bırak yorgun düşlerini...
*** GÜNEŞİN BATIŞINDA BIRAK YORGUN DÜŞLERİNİ Bir akşam üzeri Güneşin batışında bırak Seni hırpalayan Yorgun düşlerini... Yine de kokla doyasıya İçine çek buram buram Sevgiyi, Sevgini, Sevdiklerini... Buz tutmuş yüreklerden Süzülmesin artık Hüzünlere değil, Sevinçlere, Sevgilere aksın gözyaşlarımız... Yaralı bir kuş gibi Çırpınıp duran sıcacık göğsüme Sokul da usulca Dindir artık Öfke dolu hasretini... Gel dolaş koynumda, Çiçek kokulu ürkek bedeninle... Kırık bırakma hayallerimizi Boynu bükük masum gecelerde... Bir akşam üzeri Güneşin batışında bırak Seni hırpalayan Yorgun düşlerini... *tna « : 18 Mart 2009 »
-
SEVİYORUM SENİ ...
SEVİYORUM SENİ SAÇIN SAKALIN BİR KARIŞ, O PEJMÜRDE HALLERİNDE BİLE GÖZLERİMİ ALAMAZDIM SENDEN YÜREĞİNDİ SIMSICAK BENİ SARAN BAKIŞLARINDI SARSAN BENLİĞİMİ ELA GÖZLERİNDİ YÜREĞİMİ DAĞLAYAN… SESSİZ HALLERİN, DELİ DOLULUKLARIN, ÇILGINLIKLARIN… BAKAKALIRDIM ÖYLECE ALAMAZDIM GÖZLERİMİ SENDEN ERİYİP GİDERDİM. BİLİRDİN SENDE BUNU BIYIK ALTINDAN GÜLERDİN… SAMAN ALEVİ GİBİ PARLAYIP SÖNEN ÖFKELERİN ANLAŞILMAZLIĞIN ZAMAN ZAMAN HİÇ NEDENİ YOKKEN KÜSMELERİN İÇİNE KAPANIŞLARIN, VE NEDENSİZ AFFEDİŞLERİN TİTRERDİ ELLERİM AVUÇLARINDA ERİYİP GİDERDİM, BENİ SIMSIKI SARAN KOLLARINDA.. BİLİR GİBİYDİ HANİ AFFET BENİ DERDİ GÖZLERİN BAK YİNE HİÇ NEDENSİZ ÜZDÜM SENİ GÜLÜMSERDİ GÖZLERİM HİÇ HÜZÜNSÜZ.. ÖPMEK İSTERDİN BENİ, BİR KUŞ GİBİ TİTRERDİ YÜREĞİM DUDAKLARIN DUDAKLARIMDA ATEŞ GİBİ YANARDI DİLİN İÇİNE ÇEKERDİN ILIK NEFESİMİ TÜKENSEDE NEFESLERİMİZ ANLARDIM DOYAMAZDIN, İSTEMEZDİM HİÇ BİTMESİN DOYAMAZDIM ÖPERKEN BENİ… BİLİRDİN NE ÇOK SEVDİĞİMİ, VE BİLİRDİM SENİNDE... NE KADAR ÇOK SEVDİĞİNİ ... # # # # # # # SEVİYORUM SENİ BİR KUŞ GİBİ TİTREYEN YÜREĞİNİ, AVUÇLARIMDA ELLERİ, ALEV ALEV YANAN SENİ... AŞKIMA... *tna -05 Mart 2009-
-
BİR DAHA ...
BİR DAHA ... _______________________________________ Bu sabah şafak vakti Yağlı urganı geçirip boynuma, Asacaklar beni.. Çırılçıplak soyup kelimeleri, Anlamlarının ırzına geçtim diye.. Güneş yüzü göremeyecek Bir daha gözlerim, Kalem tutamayacak ellerim bir daha.. Çırılçıplak soyup tek tek, Her bir harfini kelimelerin Onlarla bir daha sevişemeyeceğim… _______________________________________ *tna « 18 Nisan 2009 02:15:00 »
-
Karanlık Şeyler Söylüyorum
Evet.. Neresindeyiz..? Bence doğru ve yerinde bir soru... Ama kişisel duruş ve düşüncelerimizde doğru yanıtları verebiliyor muyuz..? Üzerinde durup düşünülmesi gereken önceliklerin neresindeyiz peki..? Sadaka kültürünün ardında durup her anlamda onun gelişmesine katkıda bulunurken, "Acıma duygusundan öteye gidemeyen" bir yaklaşım mıdır yoksa sergilediğimiz? *** Resimdeki çocukların gözlerinin içine bakarsanız eğer, "Sevinci, heyecanı, anlamaya çalışan meraklı bakışları" görebilmeniz gerekir aslında... "Güzel olmayan bir tablo, iç yakan bir duyguyu" değil... Yaşama, onlar adına hüzün ve melankolik duygularla değil, Yaşamlarını kendi adlarına, kendi ayakları üzerinde kurabilmeleri için, Yaşanası insani yaşam koşullarını yaratmaya yönelik akılcı bakış açılarının gelişmesine katkıda bulunma kararlığını göstememiz gerekir... Bunun ötesinde hiçbir duygu, inanış ve yaklaşım onların üşümelerinin ve çaresizliğin içine atılmalarının önüne geçemez... Yapılan ya da yaptıklarımız kendi ruhumuz ve inançlarımızın tatmininden öteye gidemez... Bence yaşamın doğal gerçeklerini göz ardı etmeden iyiniyetli insani olan gerçekçi yaklaşım... Sadece onların "Kendi Elleri ve Kafaları..." ile yaşamda "Kendilerini Güçlü Hissetmelerini" sağlayacak şartları oluşturmaktır... Sunay Akın dizelerinde "köprü olmak geçer hiç değilse içimden... " derken anlatmak istediği de budur zaten... Yoksulluğun ve çaresizliğin şiirini yazmamıştır "Sunay Akın"... *** "Sunay Akın" ın yapmaya çalıştığı ajitasyon da değildir... Evet duyduğu denildiği gibi sorumluluktur... Sanıldığı gibi "Acı duyarak bir şeyler verme" hissiyatı değil...
-
" Güneşin batışında bırak yorgun düşlerini... "
Ne kadar insan olmak! "Yaşamda güçlü olmanın gerekli olmadığını... Ama kendini güçlü hissetmenin ne kadar doğru olduğunu biliyorum... Kendini doğru ölçebilmen için, En azından kendini bir defa antik insanın durumunda görmek, Körlükle yüzleşmek, Sağırlıkla tanışmak... Hiç yardım almadan ve sadece kendin, Ellerin ve kafan... " "I know how important it is in life not necessarily to be strong, but to feel strong, to measure yourself at least once, to find yourself at least once in the most ancient of human conditions, facing the blind, deaf stone alone with nothing to help you but your hands and your own head"
-
DÜŞLEMELİSİN GELECEĞİ ÖNCE ...
Beğeni ve destekleriniz için teşekkürler... Sevgiye, içtenliğe, insani değerlere ve yaşamsal gerçeklere dair yararlı paylaşımlarımızın çoğalması... Hep birlikte elbirliğiyle çoğaltılması dileğiyle... Teşekkürler Sevgili 'ELiFLE'
-
DÜŞLEMELİSİN GELECEĞİ ÖNCE ...
Teşekkür ediyorum...
-
" Güneşin batışında bırak yorgun düşlerini... "
Teşekkür ediyorum...
-
DÜŞLEMELİSİN GELECEĞİ ÖNCE ...
Hiç değişmeyenin değişim olduğunu biliriz de bir çoğumuz... Değişim için kendimizden başlamayı bir türlü beceremeyiz... Hep bekleriz önce karşımızdaki değişsin... sevgilerimle....
-
DÜŞLEMELİSİN GELECEĞİ ÖNCE ...
DÜŞLEMELİSİN GELECEĞİ ÖNCE GEÇMİŞİ DEĞİŞTİREBİLİR MİSİN.? OYSA ... GELECEĞİ DEĞİŞTİRMEK SENİN ELLERİNDE. GEÇMİŞTE DEĞİL, GELECEKTE YAŞAMAYI… GELECEĞİ DÜŞLEMEYİ ÖĞRENMELİSİN ÖNCE. DÜŞLEMELİSİN ÜZERİNE NELER KOYABİLECEĞİNİ, GEÇMİŞTE YAŞADIĞIN GÜZELLİKLERİN… YAŞADIĞIN OLUMSUZLUKLARDAN, NASIL DERSLER ÇIKARILABİLİR ÖĞRENMELİSİN… YOK, VARSAYMADAN SANA VERİLEN DEĞERLERİ, HATTA ONLARIN ÜZERİNE SEVGİ ÇİÇEKLERİNİ EKEBİLMELİSİN… DÜŞLEMELİSİN GELECEĞİ ÖNCE, GEÇMİŞİN OLUMSUZLUKLARINDA DEĞİL, SAHİP OLDUĞUN KOŞULLARI UNUTMADAN, GELECEKLE YAŞAMAYI ÖĞRENEBİLMELİSİN… SÖYLE, DEĞİŞTİREBİLİRMİSİN GEÇMİŞİ.? GELECEĞİ DEĞİŞTİRMEKSE SENİN ELLERİNDE OYSA… SEN, SENİ DEĞİŞTİREBİLİRSİN.. *tna « : Şubat 23, 2009, 15:30:42 »