-
İçerik Sayısı
3.724 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
30
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
GeceKuşu tarafından postalanan herşey
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
GeceKuşu şurada cevap verdi: cozunurluk başlık Politika Bilimi
Buradaki mantık şu: "Bu devlet hepimizin değil; Türk ırkının: Bir tarafta onlar, diğer tarafta Kürtler" Sorun bu yüzden çözülemeyecek... Bu kafa yapısından dolayı... Biz de sizin gibi asiri milliyetcilerin herkesi, hak arayanlari bile MILLIYETCI diye tanimlamasindan dolayi bu sorunun cozulemeyecegini soyluyoruz. Gelde cik isin icinden! Diyarbakirli... . Sayın diyarbakırlı; Çok sayın, çok saygı değer, çok değerli arkadaşım... Tengeriin ile aranızda diyaloğun akışı alıntıladığım gibi sırasıyla bu şeklide... Yani okuyunca insanın dudakları uçukluyor... Akış sırasına göre okuyunca tespit ve çıkarımlarınıza yapılan eleştiri sorunun neden bu kafa yapılarıyla çözümsüz kalacağı ifade edilirken ... Siz hemen yaftayı yapıştırıyorsunuz... "Aşırı Milliyetci" El insaf yani hiç mi Tengeriinin yazılarını anlamak için okumuyorsunuz... Onu milliyetçi hele aşırı olarak nitelemeniz nasıl kolaycı bir yaklaşımla kişileri kendinize karşıt ve öteki olarak algılama yolunu seçtiğinizi açıkca ortaya koyumuyor mu?... Dediğin gibi "kendi kendini elestirmedigi surece, bir takim hatalar itiraf edilmedigi sürece" ifadesinin ardında durup, tutarlı olmak adına ister öz eleştiri ister itiraf bu yaklaşımlarının nedenini sorgulamalısın... Unutmamalısın kendini anlatmak,anlaşılmak, ifade etmek istiyorsun... Onun için yazıyorsun bunca yazıyı... Bu yaklaşımlar karşısında yazılarını okuyanlar sana nasıl hak verecek... Üzerinde biraz düşünmelisin bu konunun ve bu yaklaşımlarının... Uzaktan davulun sesi hoş geliyor sevgili kardeşim... Oralardan söylemler üreterek sorunlar çözülmüyor... Ülke de bizzat bu kanın, ateşin ve göz yaşının içinde yaşayarak sağduyunun ne olması gerektiğini algılamak lazım... Hep birlikte yaşayacağız ve göreceğiz... Bu olanlar "Hak aramanın" masum yansımaları mı yoksa farklı bir amaç ve algılamanın ayak sesleri mi? Ordan burdan kıyısından köşesinden ifadelerle olmuyor sevgili kardeşim... Açık olmak lazım, net olmak lazım, her şeyi söylemekten çekingen davranmak tutarsızlığı getiriyor... Ne demek istediğimi anladığını sen de, ben de, yazılanları takip eden herkes de anlıyor ve görüyor, yorumluyor her şeyi... Yine de sana ve gurupculuk yaparak yazışan arkadaşlara ithamlarda bulunmaktan ve bu yaklaşımların uzlaşıdan uzak, çözümsüzlüğe neden olacağı düşüncesidir hala iyi niyet ve anlamak kaygısıyladır bu kendini ifade ediş tarzı... El İnsaf be kardeşim; Bu kadar anlamamızlıktan gelen, kolaycı ve yaftacı yaklaşımların kime ne yararı var söyler misin lütfen... Çok sayın, çok saygı değer, çok değerli arkadaşım...- 1.760 cevap
-
- Kürt Sorunu
- Türkiye
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Şu kırmızıyla işaretlediğim kısma herkesin dikkatini çekmek istiyorum, hani okullarda bize öğretilmişti ya,Türkiye demokrasisinde hangi ülkeyi örnek almıştı? Fransa değilmiydi o yanlışmı biliyorum.... Hayır yanılmıyorsunuz... Ancak bizlere verilen o okul bilgilerini bile yaşama geçirme sorunu olduğu yada bilinçli olarak demokrasinin tanımına, algılamasına bile aykırı, özünden uzaklaştırıp farklı yönlere çekmeye çalışıldığı açıkca görülüyor ifadelerde... Bende size en alt satırı alıntıladım... Öncelikle şunun yanıtını vermeniz gerekiyor... Bir ulus devletin iki ayrı marşı olur mu? Şimdi bu talep demokratik bir talep midir? Yoksa demokrasi lafzlarıyla başka bir kavramdan mı söz edilmek istenmektedir?.. Şimdi son bir kaç soru daha... _Yurttaşlık bazında kim ben Kürt'üm dedi de içiçe bir arada yaşadıkları komşusu, iş arkadaşı, karısı, kocası, bakkal, manav, otobüs sürücüsü hayır sen Kürt değilsin mi dedi....(Yani yaşamın ta içinde, yani evde, okulda, işte, çarşıda...) _Demokrasinin beşiği olarak üzerine yazılar yazdığınız Fransa'da yurttaş olarak hayır ben Fransa milli marşını değil kürt asıllı olduğum için kürt marşımı söylerim deyin bakalım size ne diyecekler... Bu şekilde kavramları birbirine karıştırarak yerinde, sağlıklı tespitler yapmış olmuyorsunuz... Üstüne yanlışlıklarınızı dile getirenlere nedense ya yanıt vermiyor yada onlara taraf olduğu düşüncesiyle yaklaşıyorsunuz... Yapmayın bunu karşınızdakilere karşıtlık düşünceleriyle yaklaşmayın... Fransız yurttaşlarının feodaliteye karşı kazandığı aydınlanma mücadelesiyle, içinde bulunduğumuz koşulları birbirine karıştırarak aynı şeylermiş gibi sunmayın... Feodal köklerinden düşünce bazında bile kurtulamamış zihniyetin ayrılıkçı bakış açısıyla ortaya koyduğu söylem ve eylemlerini insanlık ve demokrasi kazanımıymış gibi sunmak doğru değil, teröre başvurmakla demokrasi mücadelesi aynı şey değil... Birbirine karıştırmayın Lütfen... Olmuyor, tutarlı olmuyor... Her şeye rağmen karşınızdaki insanların iyi niyeti tek başına yeterli olmuyor... Niyetler karşılıklı aynı olduğu zaman anlamak, anlaşılmak, bir sonuca ulaşmak mümkün olabiliyor ancak... Yoksa sen ne dersen de ben bildiğimi söylerim demekle bir yere varılamıyor... Düşüncelerinizi belirtmemizin amacı uzlaşmak mı yoksa çatışmak mı? Bak ne diyor şu anda tv'de bir yurttaş " Ben bir Roman çocuğuyum ya, ben istermiyim Kürt kardeşimle çatışmak" Hadi zulum yaptığı iddia edilen Türkleri bir kenara bıraktık, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı bu roman çocuğu ne demek istiyor acaba üzerinde durup düşünmek gerekmiyor mu? Şunu da söylemeden geçmek istemiyorum, içimde kalmasın... Aynı dizin altına Türkiye'den mektuplar ... başlığını açtım... "Okuyan herkes ders alsın, ibret alsın ... " diye... Ama görüyorum ki tüm tartışmalara katılan arkadaşlar, okumadılar da ondan mı acaba? Bir satır bile görüş belirtmemişler... Merak ediyorum; Yurttaş düşüncelerini dile getirdiği için mi? Polemik yapılmasına uygun olmadığı için mi? Yoksa onların bu sağduyulu açıklamalarına söyleyecek bir şey yok, doğru söze nedir düşüncesi mi? Ama ne olursa olsun, karşıtlık üreterek bir yere varılamayacağını artık herkesin anlaması gerekiyor...
-
Sevgili 'Diyarbakirli'; Yine, yeniden ve hep aynı şeyi yapıyorsun... Görünüşte farklı bir konuyu ele alıp, ardından bambaşka bir şeyi öne sürüp 'burada da görüldüğü gibi' hep aynı yaklaşımı gösteriyorsun... "Kutuplaşma, ayrışma, bölünme, kanlı savaş" Ardından bir taraftan hiç de bunu istemediğini dile getiren ama klasikleşmiş "aba altından sopa gösteren" kaçamak söylemler... Bu kafa karışıklığı ve bilinçli yada bilinçsiz uyguladığın bu yaklaşım ve yöntemler çözülmesi gerekli bir sorun olarak duruyor karşımızda... Sevgili 'Diyarbakirli'; Güncel gelişmelere dair takip ettiğin kaynakların sende yarattığı bu kafa karışıklığına yol açan tek yanlı bilgilenmenin ortadan kalkması için şu bilgilerin açıklanması gerektiğine inanıyorum... *** Bir toplumdaki her siyasal, ideolojik ve etnik akımın profesyonel temsilcileri, politikacıları vardır... Bunlar demokrasinin vaz geçilmez parçalarıdır. Bu temsilciler olacaktır ki, çatışmalar, farklılıklar ve bunların yarattığı sorunlar demokratik ilkeler çerçevesinde dile getirilsin ve çözümler üretilebilsin. İşte tam bu noktada, siyasal partiler, sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri gibi örgütlenmeler çerçevesinde ortaya çıkan bu temsilcilerin ne yaptığı, ne söylediği, nasıl tavır aldığı büyük önem kazanır. İktidar, muhalefet, parlamento içindeki ve dışındaki siyasal partiler, sivil toplum kuruluşları, tavırlarını dayatmacılıktan, baskıdan, ayrımcılıktan, bölücülükten, şiddetten, terörden yana mı belirleyecektir... Yoksa uzlaşma, bütünleşme, barış içinde birlikte yaşama hedefine yönelik çabalar mı egemen olacaktır... *** Bir ülkenin, bir toplumun bölünmesi, parçalanması sayıca veya siyasal olarak azınlıkta olan grubun veya grupların iradesiyle olmaz, olamaz... Ancak bir ülkedeki, bir toplumdaki sayısal veya siyasal çoğunluk isterse, o ülke, o toplum bölünebilir... İşte bu nedenle ayrılıkçı akımlar teröre başvurur: Topluma kin ve nefret tohumları ekmeye, düşmanlık yaratmaya çalışır... Amaç, toplumdaki insanları canlarından bezdirmek, birbirine düşman etmek, "Ne olacaksa olsun" dedirtmek ve bu yolla ayrımcılığı gerçekleştirmektir. *** Bilmem anlatabildim mi sevgili Sevgili 'Diyarbakirli' ? ... Ülkenin içinde bulunduğu koşullar senin dışarıdan izlediğinden ve kendine empoze ettiğin koşullardan çok daha farklı... Umarım fiziksel olarak ne kadar önemliyse; "Düşünsel, Kültürel ve Bilinçlenme" açısından da, tek yönlü beslenmenin sakıncalarını değerlendirip, çok yönlü sağlıklı beslenmenin yararlarını önemseyerek gerekenleri yapmak için çaba harcamaya başlayabiliriz... Anlamak, anlaşılmak ve ortak yurttaş değerlerimizde buluşmak adına; Aydınlık günler diliyorum...
-
Sevgili Jan; Sence "Jose Mujica" ile üstü kapalı kıyaslamamızı istediğiniz "ele başı" nın verdikleri mücadeleler aynı şeyler mi? Ülkeler bölünmedi tabiki; O liderler ülkelerinin bölünmesi için mücadele vermediler ki... not: "ele başı" diyorum çünkü "Mujica tam 15 yıl hapiste yatan bir ''ele baş''tı" diyerek neyi ima etmeye çalıştığını göstermek istedim... Aslında çok rahatlıkla "Abdullah Öcalan'da diyebilirdim..
-
'Resmi raporlarda Dersim katliamı: 13 bin kişi öldürüldü'
GeceKuşu şurada cevap verdi: Taner Bayram başlık Politika Bilimi
Benim genele önerim sağduyu içinde düşünerek söylem ve davranışlar göstermeleri gerektiği... Ama size önerim; Söylemek istediklerinizi üstü kapalı değil açık ve net ifade etmeniz gerekliliğidir ... Detaylara girmeden önce anlaşılır olsun diye, ... "Değer yargılarından arınmış, bilimsel, tarafsız" bir tanımlama yapmam gerekiyor... İdeoloji "Dünya ve toplum hakkında birbiriyle tutarlı olan inanç ve düşünce sistemi" dir... Tüm yazılarınızı okuduktan sonra ortaya sizin savunduğunuz, dile getirdiğiniz ifade ve söylemlerinizin yukarıdaki tanıma uygun bir ideolojiyi değil, üstü kapalı ve duruma, koşullara göre değişkenlik gösteren yaklaşımlar ürettiğiniz ortaya çıkıyor... Geçen hafta içinde öne sürdüğünüz görüşlerinizde ayrışmanın yanlışlığını ifade ederken... Açıklamakta çekingen davrandığınız kafanızdaki ideolojik kavramlar bu gün kalkmış şunu dile getiriyor... "TURKLERI ve KURTLERI bir araya getirecek ve anlastiracak oneriniz var mi?" Peki bir araya gelmeleri sizin için bir anlam ifade ediyor mu? Ben şüphe ile bakıyorum anlamlı bulduğunuzu ifade etsenizde... Çünkü; karşıt olarak algıladığınız kişiler ve onların öne sürdüklerini siz ... "Dediklerinizin hepsi bos ve propaganda!" diye algılıyorsunuz... Aslında öneriye bile gerek yok sayın arkadaşım... Sadece kulağımızı, gözümüzü açık tutarak sağduyulu olmamız yeterli... Yaşamımızı ve yurttaşlarını bir öteki ve karşıtımız olarak algılamadan çözümlemeler yeterli... Ama bunun için öncelikle yukarda tanımı yapılan ideolojik bakış açısına sahip olmak gerekli... Fazla uzatmak istemiyorum, ben öneri yerine seninle birlikte herkesinde okuması için aşağıdaki ilişimi vermek istiyorum... http://www.turkish-m...eden-mektuplar/ "Bu ülkenin çilesini çeken, derdini yüklenen insanların ne düşündükleri okunsun diye" "Okuyan herkes ders alsın, ibret alsın diye..." Umarım okunur ve umarım okursun ve umarım herkes kendi payına gereken dersleri çıkarır... Ancak; Önemli olduğunu düşündüğüm aşağıdaki alıntı, "Aslında öneriye bile gerek yok sayın arkadaşım..." diyerek ne anlatmak istediğimin anlaşılması açısında çok ama çok önemli...- 228 cevap
-
- Resmi raporlarda Dersim
- Dersim katliamı
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Bir mektup da benden: Sn. Altaylı; Anne tarafından Abazayım… Baba tarafından ise Karadenizli… Her ne kadar bize “Laz” denirse de biz “dil” bilmeyiz. Rumca ve Ermenice de… (Halaçoğlu’nun son araştırmasını referans aldığımızda muhtemelen Türk Boylarından biri olan Çepni boyundanız.) Ayrıca, ben Abazaca da bilmem… Anneme sorardım: “Anne neden öğretmedin?” “Gerek yoktu ki oğlum” derdi… Aslında benim ana dilimin Abazaca olması gerekiyordu… Annem ne büyük bir suç işlemiş Allah’ım… Asimile olmuşuz bilmeden… Sn. Altaylı; Ben hayatım boyunca, hiçbir zaman, hemşericilik yapmadım. İnsanları etnik kimliğiyle değerlendirmedim. Benim için hepsi aynıydı ve Dostluklar önemliydi… Gelibolu’ya gittiğimde, Roman çalgıcalar gelir, sormadan masama otururlar. Eğer beni içlerinde tanımayan biri varsa, ona, “çekinme ağabey “ bizden derler… “O beni tanımayan”, suratıma bakar muhtemelen içinden “bu adam nasıl bizden ya”der ama sonra arkadaşının ne demek istediğini anlar… Yanlış anlaşılmasın arada çıkar ilişkisi yoktur… İçki muhabbeti de… Benim onlara gösterdiğim hürmeti onlar da bana gösterirler. Doğu’dan veya Karadeniz ilinden gelmiş bir inşaat işçisiyle, nereli olduğunu sormadan sohbet ederim. Onlarla ekmeğimi paylaşırım. O(nlar) benimle ekmeğini paylaşır… Birlikte zeytin yeriz, peynir yeriz, domates yeriz… Sigara tüttürürüz… Gırgır yaparız, şamata yaparız… Dertleşiriz… Şimdi bana birileri diyor ki; “Hey sen vatandaş! Bak bu Kürtlerin haklarını tanı”… İyi de ben onların haklarına hiçbir zaman saygısızlık yapmadım ki? “Olur mu? Ana dilde eğitim göremiyorlar”… İyi de sevgili büyüklerim… Bu ülkenin alayı ana dilde eğitim yaparsa, ben bir Roman kardeşimle nasıl sohbet edeceğim… Onunla aynı şarkıları nasıl söyleyeceğim… Onunla aynı şeylere üzülüp, aynı şeylere nasıl güleceğim… Eğer bir Kürt beni, ben onu anlamazsam… Bir Abaza, bir Arnavut’u anlamazsa, Bir Boşnak bir Manavı anlamazsa nasıl ortak payda da buluşacağız?… Nasıl kardeşlik, yarenlik, dostluk yapacağız… Önümüze konan nedir biliyor muyuz? ... Farkında mıyız? 12 Eylül sonrasında acı çekenler, işkenceye uğrayanlar yine bu ülkenin her bölgesinde yaşayanlar değil miydi? Acılar yarıştırılabilir mi? ... Hepimiz acı çekmedik mi? ... Nedendir bu ayrıştırma… Yıllarca ben kendimi Türk bildim… Annem bana ana dilini öğretme gereği duymadı… Şimdi niye bana anadilim hatırlatılıyor… Bir bilen var mı? ... Var mı? “O zaman şunu bil siz aynı millet değilsiniz!” ... Biz nasıl aynı millet değiliz… Bin yıl birlikte niye yaşadık? Kız aldık, kız verdik… İç içe geçtik… Aynı bayramları kutladık, aynı yasları tuttuk… Ne oldu da ayrı düşürüyorsunuz bizleri… “Ben anlamaz Amerika anlar!” ... “O da anlamazsa PKK anlar!” ... Olay budur… Sn. Altaylı… Açılım denen şey gerçekte bir PKK dayatmasıdır… Baş koşul; Apdulah Öcalan'ın af edilmesi, Daha sonra da, ana dilde eğitim aykırılığı… En sonunda da, “biz sizi istemiyoruz” resti! Saygılar; Alıntı: fatihaltayli.com.tr_Hasan Tevfik - 10/ARA/2009
- 6 cevap
-
- 1
-
-
Bu da bir öğrenci;
- 6 cevap
-
- 1
-
-
Bu da Türkiyeliden;
- 6 cevap
-
- 1
-
-
Bunu yazan da bir Kürt;
- 6 cevap
-
- 1
-
-
Türkiye'den mektuplar ... Bu başlığı, bu ülkenin çilesini çeken, derdini yüklenen insanların ne düşündükleri okunsun diye açıyorum. Onların mektuplarına ... Okuyan herkes ders alsın, ibret alsın diye... Bu mektup bir Kürt yurttaşımızdan; Alıntı: fatihaltayli.com.tr_10 ARALIK 2009
- 6 cevap
-
- 2
-
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
GeceKuşu şurada cevap verdi: cozunurluk başlık Politika Bilimi
Başlığı açan arkadaşımızın neler yazdığının tekrar hatırlanması amacıyla alıntılamak istedim... Başlığın açılış tarihine dikkat edersiniz... "11 Mayıs 2003" Ne dersiniz hala yerimizde sarıyoruz öyle değil mi? Benim önerim biraz zaman ayırıp tartışmaya katılan arkadaşların baştan sona başlığın gelişimini gözlemlemeleri... Başlık iletisinden başlayıp bugüne, en son kendi yazdığınız iletiye kadar bir kez okuyun ... "Demogojik yaklaşımlarla başkalarını suçlamak gibi kolaycı bir yöntem kullanarak bir arpa boyu yol alınamayacağı gerçeğine" Sizler de hak verecek misiniz bilemiyorum? İletilerden birinde dikkatimi çeken bir ifade var onu da paylaşmak isterim... Hep birlikte, ortak vatanı paylaşan yurttaşlar olarak sağduyulu olmanın yararlarını göz ardı etmeden çözümler üretmek... Karşıtlıklar yaratarak hiçbirimizin hiçbirimize yararı olmayacağının artık anlaşılması dileklerimle...- 1.760 cevap
-
- Kürt Sorunu
- Türkiye
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Sevgili 'AED'; Farkındalığımızı arttırdığın için teşekkürler.. Lütfen ulaştığın kaynaktan gelişmeler oldukça bizlere aktarmaya devam et... Duyarlı yaklaşımların ve yararlı paylaşımların için... Her anlamda bize olan katkılarının devamı dileklerimle...
-
34'üncü er: Bu saldırı 33 er olayının aynısı
GeceKuşu şurada cevap verdi: Taner Bayram başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
Karşıtlıklar üzerinden gelişen olayları yorumlamak, algılamalarımızı dayatmak ... Ve bunun üzerinden tartışarak haklı çıkmak, ortak bir noktada buluşamadıktan sonra kime ne yararı var ki.... Bu son olayda da görüldüğü gibi hiç bir şey göründüğü gibi değil... Ve bizi yönlendirmeye çalışan bazı odakların zihinlerimizi karıştırmaya yönelik, saptama ve çarpıtmaları sağduyuyla değerlendirmek gerekli... Onların bize göstermek istediklerinin ve dayattıklarının ardında bambaşka gerçekler yatıyor.. Şimdi şunları yapılabilmemiz gerekiyor hiç gocunmadan... Haklı yada haksız çıkmak gibi göreceli sonuçları bir kenara bırakabilmeliyiz... Her birimizi çok yakından ilgilendiren ortak çıkarlarımızı öne alarak, Asgari müşterekte buluşacağımız algılamaları bulup çıkarmalı, Kıssadan hisse dersler çıkararak ortak bilincimizi arttırmalıyız... Bence karşıtlıklarımızda çatışarak değil, farklılıklarımızda "anlamak, kavramak ve hak vermek adına" tartışarak, tartışmalarımızı evet farklı algılamalarımız şunlar, asgari müştereklerimiz de bunlar diye sonlandırmayı becerebilmeliyiz... Bunun da ötesinde birbirini anlamadıktan sonra... Ve aynı yanlışlar tekrar edecekse eğer "haklı yada haksız" olmanın ne anlamı var ki... -
Sevgili 'buketcim34' karşınızdakileri anlamak istiyorsanız öncelikle onlar gibi düşünmeyi öğrenmeniz gerekiyor... Böyle bir yöntemi kavrayıp geliştirdiğinizde, çevrenize onlar adına bakıp kafanızda oluşturduğunuz soru işaretlerinizin yanıtlarını bulabilirsiniz... Unutmayın ki, anlamakta zorluk çektiğiniz ateistlerde sizin gibi aynı toplumsal gerçeklerin içine doğdular... Yani, aynı koşullarda sizden farklı olarak kendi içsel sorgulamalarını yaparak kendi inançsal değerlerini buldular... Nasıl ki, sizi içinde yaşattığınız inançsal değerlerinizden ötürü yok saymak mümkün değilse, aynı şey karşı taraf içinde geçerlidir. Yazınızın içeriğinde açığa çıkan bu tür meydan okumalar, sizi zor durumlarda bırakabilir bence çok dikkatli olmalısınız... Çünkü, kulaktan dolma kolaycı yaklaşımları buraya soru olarak taşımak, size yanıt olarak gelecek sağlam ifadeler karşısında sizi ya polemiğe ya da karşıtlığa yönelik anlamsız tartışmalara yönlendirir... Unutmayın ki; anlamakta zorluk çektiğiniz ateistler, sizin inancınızı atadan babadan miras olarak alıp, kendi iç sorgulamalarını, içinde yaşadığı şartları ve inanç değerlerini bilinçili olarak sorgulayıp bu güne ulaşmış, büyük çoğunluğu kültürel alt yapısı geniş, bilgi birikimi gelişmiş eğitimli ve her eğitimliden farklı olarak sorgulayan ve gerçekleri korkulardan uzak insani değerler üzerinden ulaşma becerisini kazanmış kişlerdir... *** Anlamsız bir polemik konusu olacağından sorunuza yanıt vermek amacıyla değil ama hatırlatmak için şunu ifade etmek istiyorum... Klonlama ve koyun "Doly" hakkında duyumlarınız var öyle değil mi? *** Bu arada hoşgeldiniz forumumuza, Umarım hem kendinizin hemde bizlerin gelişimine katkıda bulunacak yararlı paylaşımlarda buluşuruz... Çevrenizi anlamak ve kavrayabilmeniz için... Öncelikle kendinizi anlamanız ve kavramanız dileklerimle...
- 38 cevap
-
- Ateistler
- Evrenin varoluşu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
İnsanların birbirlerini anlamaları için her zaman aynı düşünceleri paylaşması ön şart değil... Farklı bakış açılarını öne sürdüğümüzde, yada birbirimizi anlamaya çalışırken, birlikte tutarlı ve duyarlı olmak için haklı çıkmaktan çok, hak verebilmeyi, karşılıklı ifade edilenleri sağ duyuyla değerlendirmenin daha yararlı ve birlikte iyiye ve doğruya ulaşmanın ön koşulu olduğunu düşünüyorum... Ben, yanıt verdiğin o iletimi postalamadan önce yazdıklarını da okudum ve kendi adıma seninle ilgili kabul edilebilir olumlu mesajları da edindim... Anlamak ve anlaşılmaya yönelik diyaloglarımız ve yaklaşımın için teşekkür ediyorum... sevgilerimle...
-
Önemli bir noktayı gözler önüne sermişsin... Popilist yaklaşımları ve sözünü ettiğimiz timsah göz yaşlarını yaşayıp tekrar algılayacağız ...
-
Sevgili JAN; Bir diğerini ön yargılı olduğunu söylerken, bir tarftan da kendi söylemlerini göz ardı etmemeli tutarlı ve objektif bir insan... Bir önceki yazında "kime hizmet ettiğini ele verdiğini" söylüyorsun ama... Ele verdim dediğin satırları bir kez daha belirtesen de ben dahil herkes anlasa diye düşünüyorum... Aaa.. evet "JAN" şu gerçekleri dile getiriyor na kadar da haklı diyebilmek için... Gelişmelerin kime hizmet ettiğini gerçek anlamda "Bilimselci" vurgulamış, Onun vurguladıklarıyla senin iletindeki ifade bütünlüğü farklı şeyler... Nasıl farklı şeyler Yazını dikkatle irdeleyelim istersen; Sen kınamaktan başka elden bir şey gelmediğini ifade edip, umuyorsun; Serapın son kurban olmasını... Alta diğer yazdıklarını okumazsak eğer "ne yazık ki.." diyerek, yapılabilecek bir şey olmadığını dile getiren, bunun son olmasını dileyen bir ifade olarak algılayabiliriz... Ancak ardından dile getirdiğin satır yaşanan olayın başlangıç nedenini "elden bir şey gelmeyeceği ve umarak geçiştirdiğin" gerçeğini gözler önüne seriyor... Sana "ihmal edenler, ortaya çıkarılmalı ve yargılanmalı ama sorun bu değil..." diye yanıt veren kişiye; Onun bu anlatmak istediğini alıntılamadan es geçip onun "sorunun sadece bu olmadığını" ifade eden satırlarına "Atomu parçalamak size bir şey anlatamaktan daha kolay sanırım.." diye anlamsız ve gereksiz bir ithamda bulunuyorsun... Bence bu yaklaşım bırak atomu, bir dal parçasını şöyle tutup kırıvermekten daha zor bir durum... O zaman şu soruyu sormak da bu son iletini okuyanların hakkı... Satırlarında çok haklı olarak dile getirdiğin; "Çünkü ortada bir can söz konusu.. Ve ölümü hiç bir kesime hizmet etmemeli, hiç bir milliyetçi kesim tarafından kullanılmamalıdır.." ifadesinin sen neresinde duruyorsun?.. Kime hizmet ettiğini ele verdim diyerek, "ortaya serdim", "Açıkladım" demek istediğin satırlar burası olsa gerek... Ama anlayan, algılayan ve duyarlı bir okurun soracağı "JAN" bu gelişmelerin neresinde duruyor? Yaptığı elinden bir şey gelmeyen bir kişinin timsah göz yaşları mı? İkincil gelişmeleri öne çıkararak gerçekleri geçiştiren bir kişilikle mi karşı karşıya olduğunun yanıtını onlara bırakmadan kendi öz eleştirini yaparak onları aydınlatmalısın... Sen "Bunu da anladım" diyorsun ya, Gerçekten ortada "Canlar söz konusu"... İnsan canı bu dünyayı elinde tutup sömüren "elit zihniyetin" değer vermediği bir şey... Elbetteki bunu da bliyor ve anlıyorsundur... Evet yazını ve diğer arkadaşa verdiğin yanıtı okuyunca yaklaşımlarında öne çıkan bu farklılıklar, seni bu anlamda eleştirip dikkatini çekmeye yönlendirdi beni... Ancak herşeye rağmen; Herkes gibi senin de taraf olduğun yaşam algılamanın "senin siyasi amacın başka" boşver demiyecek kadar duyarlı ve tutarlı bir algılama olduğuna inanmak ve anlamak istiyorum.. Tek kaygım bu ve onun için tüm bunları yazdım... Bu yazılanlara yanıt vermek gibi gereksinim duyarsan eğer; Lütfen sen de ne anlatmak istediğimi anlayarak, gereksiz polemik ve alınganlıklardan uzak kalarak kendini ifade etmenin gelişmiş ve duyarlı bir kişilik yaklaşımı, bir gereklilik olduğunu göz ardı etmeden aydınlat bizleri... Ki sana hak verelim... Sevgilerimle... not: Ben bunları yazasıya yeni bir çok ileti gelmiş... Daha okuyamadım... Eğer öncesinde sorularıma yanıt verildiyse nedininin kalavyesi hızlı arkadaşların önceliğinde saklı olduğunu belirtmek istiyorum... Yanıtlar verilmiş ve konu aydınlandıysa...O takdirde yazımı geri çekiyorum...
-
Peki ben neden öldüm anne? İclal AYDIN - ÖZEL HABER İstanbul Valisi Muammer Güler huzurumuzu bozan terörü kınıyor. Hastane bahçesinde Vali açıklama yaparken kendini tutamayıp haykıran genç bir kadın da kınıyor. “Yazık değil mi bu çocuklara” diyor. Yazık değil mi bu çocuklara? Şu anda, şu dakikada terörü kınayamayan kişi PKK’lıların molotof kokteylli saldırısıyla yaralanan ve 29 gündür verdiği yaşam mücadelesini dün kaybeden Serap Eser’in annesi. Uyutuluyor çünkü. Kızının tedavisi için vücudundan deri parçaları alınan anne kızıyla aynı hastanede yatıyordu. Basın ölüm haberini aileden önce öğrenmişti. Karşılaştığı felaketin şaşkınlığı yüzünün her tarafına yerleşmiş olan ağabeye “Biraz konuşabilir miyiz” dediğimde aynı şaşkınlıkla ve kederle gözlerime bakıyor “Neyi konuşacağız ki artık” diyor... Oysa Türkiye tam da konuşmaya başlamıştı. Vali Muammer Güler “Bunlar provakosyondur, bunlar bizi yıkmak için, milli birliğimizi dağıtmak için yapılan eylemlerdir” diyor sesini yükselterek. Hastanenin önündeki kalabalıktan bir kadın bağırıyor: Bizi bu hale getirdiniz ve hala açıklama yapıyorsunuz, yazık değil mi bu çocuklara? Polis susturuyor genç kadını, kimliğini alıyor. Kadın son derece sakin, gözleri dolu dolu bir banka oturup beklemeye başlıyor. Hastane bahçesinde müthiş bir karmaşa var. Canlı yayın araçları, gazeteciler, polisler, korumalar, yetkililer, neler olup bittiğini anlamaya çalışanlar... “Ne olmuş burada diyor bir kadın. ” O otobüsten inerken molotof atmışlardı da bir kız yanmıştı ya, o ölmüş “ diyor bir başkası. ” Ay yazık “ diyor soruyu soran ” Bak şimdi çok üzüldüm. “ Birkaç kadın ve yaşlı bir adam kalabalığı yararak hastaneye girmeye çalışıyor. Kucaklarındaki bebek hasta, içeri girmeye çalışıyorlar. Etten bir duvar var hastane kapısının önünde, yaramıyorlar bir türlü. Öfke giderek yükseliyor. Herkes bir ağızdan bir şeyler söylemeye başlıyor. Basın valiye sorular soruyor. Artık hiçbir şeyi değiştiremeyiz. 17 yaşında üniversite hazırlık öğrencisi Serap Eser terörün masum kurbanlarından biri olarak geçmişimizdeki yerini alıyor. *** Kalabalık dağıldıktan sonra hastanenin ana kapısının arkasında Serap Eser’in ağabeyi beliriyor. Sonra yavaş yavaş kuzenleri, dayısı ve diğer akrabaları çıkıyorlar... Ne yapacaklarını konuşuyorlar kendi aralarında. Cenaze hangi camiden kalkacak, şimdi ne olacak, kalabalıktan ve sorulardan uzak sakince karar vermek için birbirlerine tutunup evlerine doğru yol alıyorlar. Çok da üzmek istemiyorum onları ama sormak istediklerim var. Sorularımın kimisi havada kalıyor. Serap ne olmak istiyordu mesela? Aşağı yukarı aynı yaşta olduklarını düşündüğüm kuzenleriyle paylaştığı sırları var mıydı? Birini seviyor muydu? Son günlerini yüksek ateş içinde halüsinasyonlar görerek geçiren genç kız neler soruyordu? Hastaneye kaldırıldığı gün ” üniversite hayatımı bitirdiler “ diye ağlarken başına ne geldiğini anlamış mıydı gerçekten? Şimdi bu çocuk sormuyor mudur sahi hepimize ”Ben neden öldüm anne?“ diye... *** Her şeyin yolunda olduğunu düşündüğü o sabah kapıdan çıkarken annesine son kez baktığını bilseydi... Dershane dönüşü başına bir iş gelmesin diye, karanlık ve tenha durakta onu babası beklerken, dershaneden aç dönerken, yolda başını cama dayayıp uyuklarken kim bilir nasıl rüyalar görüyordu. O uykudan uyanıp, o kapıya yanaştığında durakta bekleyen altı kişinin o molotof kokteyliyle neden saldırdıklarını, onu neden yaktıklarını anlayabilmiş midir? Siz anlayabiliyor musunuz? Serap ölmeseydi, yaşasaydı ve üniversiteyi kazansaydı öğretmen, gazeteci ya da avukat olsaydı anlatabilir miydi insanlara, onu neden yaktılar? Yanarak indiği otobüsün merdivenlerinden yere düştüğünde alevler içinde bir kız çocuğunun yardımına koşan babası peki... Yüzünü görüne dek o kızın kendi evladı olduğunu bilmeyen baba kucakladığı, yanan ellerine aldırmadan söndürmeye çalıştığı o genç bedenin neden öldüğünü anlamış mıdır? *** Serap hayatını kaybetti. Ama ağabeyinin yaptığı açıklamalar çok önemli. Günler süren umutlu bekleyişin sonuna gelinmişti. Sadece ağabeyde değil, ailenin diğer fertlerinde de aynı durgunluk ve serinkanlılık gözleniyordu. (Olan oldu- Serap Geri Gelmeyecek) Başbakan’ın kardeşi ile ilgili yaptığı açıklama sorulan Ümit Eser, ”Siyasi konular şu an bizi ilgilendirmiyor. Failler yakalandı. Cezaları da belli. Çok az bir cezaları var. Artık giden gitti. Geri gelmeyecek. Bunu yapanlar ’30-40 yıl alsın desem’de Serap gelmeyecek. Bir başkasına olmaması için önlemler alınmalı “ diye cevap verdi. Ve Muammer Güler ne dedi? -”Meslek hayatımın çok sıkıntılı bir anını yaşadım biraz önce içeride. ailesi bu kadar büyük bir acıyı yaşarken, bir büyük vakar, bir büyük sabır içinde devlet ve millete ve bu ülkenin birliğine olan inançlarını ifade ettiler *** Final: Bir ailenin bir kızı Serap Eser. Bir anne babanın sevgiyle dünyaya getirdiği, üzerine titreyerek büyüttüğü bir genç kız... Bu hayat mücadelesini sadece Serap değil anne babası da kaybetti... Hiç tanımadığı insanlar yaktı Serap’ı ve hiç tanımadığı insanlar söndürmeye çalıştı... Babasına yardım etmeye koştular, arabalarından yangın söndürücü çıkardılar, ambulans çağırdılar... Bütün bunlar olurken o molotof kokteylini yapan ve atanlar olay yerinden ayrılmamış ve olup biteni izlemişlerdi... Serap sormuyor mudur bize, yıllardır birbiri ardına giden o gençler gibi: ”Peki neden böyle anne? Ben neden öldüm şimdi?“ Kim kazandı? Serap niye öldü peki? Haberin Orijinal Linki: -http://w9.gazetevatan.com/haberdetay.asp?Newsid=275017&tarih=08.12.2009&Categoryid=1-
-
Hah şimdi yandınız işte arkadaşlar... Burada nasıl bir göz yanılsaması olduğunu sizlerin açıklamanız gerekiyor... Ufak bir ip uçu benden."İki yüzeyin renkleri de aynı"... Bir de hareket edin arada... Neler oluyor algılamalarınızı burada paylaşalım... Hem başlık hareketlensin biraz... Yaşamımızda karşımıza çıkan şeyler görünenden çok daha farklı ve algılamalarımızla ne kadar çok değişebiliyor öyle değil mi? Hepinize yaşamınızda olumlu ve yararlı şeyleri algılayarak mutlu ve huzur içinizde olmanızı diliyorum... Sevgilerimle...
-
Fıstıkları hareket ettirebidiniz mi? Ha gayret... Yok mu bir şey?... Üzerinde göz gezdirirken yukarı aşağı çapraz baktıkça hareket ediyorlar öyle değil mi?
-
Ne görüyorsunuz? Kareleri mi? Yoksa dönen daireleri mi? Bu yanılsamalar İnsana kafayı yedirebilir aslında...
-
Bu kezde ortadaki siyah noktaya odaklandığınızda çevresindeki renkli noktaların kaybolmaya başladığını farkedeceksiniz...
-
Bakın bakalım bir mekanizması yoksa eğer yada göz yanılmalarınız hiç bir resimin içindeki öğeler hareket edebilir mi? Hayır mı dediniz? Yanıldınız, resmin ortasındaki siyah noktaya odaklanın ve resme yaklaşın ve sonra uzaklaşın ne görüyorsunuz? İlginç değil mi? İç içe girmiş iki halka, resime yakınlaşşıp uzaklaştıkça ters yönlerde dönüyormuş gibi görünüyor...
-
Yukarıda Zarlardan oluşan üçgenin her köşesine ayrı ayrı odaklanırsanız köşe açılarının 90 derece olduğunu görürsünüz.. O halde bu üçgenin içi açıları toplamı 270 derecedir. Gerçekte üçgenin iç açıları toplamı 180 derecedir. Peki göz yanılsamalarımız dışında iç açıları toplamı 270 derece olan bir üçgen olabilir mi sizce?
-
Resimin merkezine odakladığınızda gördüğünüz beyaz noktalara bakarken başka bir yerde sanki beyaz üzerinde siyah nokta varmış gibi görünüyor. Bize siyah nokta olduğunu algılatan gözümüz bizi yanıltıyor, siyah noktalara baktığımızda bir türlü siyah noktayı yakalayamıyoruz.