Zıplanacak içerik

democrossian

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

democrossian tarafından postalanan herşey

  1. Bence de...
  2. Vikipedi şöyle başlık atmış: Hacerü'l-Esved (Hacerü'l-Esad) İyi ama bu kez Esad siyah oldu demeyin. Mesut anlamına gelen Esad "ayn" harfi ile yazılıyor. Bu esad'ta ise ayn harfi yok. Ayn olmadı mı Arapçada esed de okunur esad da. Aynı hacerül esad ibarelerine Gülen yayın organlarında da rastladım!!! İşte bu son buluntu aydınlatıcı oldu. Örneğin "asrın getirdiği tereddütler" adlı yazısında böyle buyurmuş zerdüşt... Pardon hoca... Eminim Beşar Esad'ı "kara"lamak amacıyla esed diyorlar. Buna kanaatim netleşti. Tabii bunu iddiamı sürdürmek adına araştırmadım. Kafama takıldı ve merak ettim sadece...
  3. @@İNTERLOCK bence de erişilmez ikon gibi yazmazsan daha faydalı olursun... Biraz da erişilir ikon ol yahu, biraz da böyle olsun!
  4. Bir olay olduğunda "F tipi polisleri mi çağıracağım, çağırsam ne yapacaklar" demez yani insan. Olay olunca polis çağrılır. Aynı şekilde adli bir konu da yargıya taşınır. "Hizmete bağlı savcılar mı hakkımı savunacak" denmez. Görevini yapar, yapmaz, o konu sonra değerlendirilir.
  5. Konu şu yüzden gazetecilik başarısı: Herkes bizimki ile Esad'ın arasından su sızmazken, neden birdenbire bizimkinin düşman kesildiğini merak ediyordu. Yani neydi, Esad birlikte tatil yaparlarken kötü bir şey filan mı söylemişti? Ece hanım bu merak edilen sorunun yanıtını aldı. Olay aydınlandı. Başka hiç bir gazeteci bu yanıtı almamış olduğu için olay gazetecilik başarısıdır. Özdil için üç şeyi tekrar edeyim: Konuşma anlatımı yazı anlatımı kadar başarılı değil. Beğenilme merakı aşırı. Konuşma üslubu saygısızca. Kitapları satmaya devam etsin, sevinirim. Linç edelim asla demedim. Umarım eleştiriler faydalı olur ve dikkatli, saygılı konuşur belki bundan sonra. Onu itmeyi ve kaybetmeyi istemeyiz. Yazılarını her zaman beğenmişimdir.
  6. Yazımın hoşuna gideceğinden niye bu kadar emindim? Öyle emindim ki hiç kuşkum yoktu. Yaramaz Pamuk yine bırak bilgisayarı benle oyna diye yapmadığını bırakmıyor. İki eli iki yakamda, gerçek anlamıyla!
  7. Yandaş medyanın esed derken aslan demek isteyeceklerini doğrusu ya sanmıyorum. Ben esed siyah, esved mübalağalısı kara olduğundan sanki emindim gibiydi ama bir örnek doğrusu bulamadım. Neyse, çok önemli bir konu da değil tabii. Ama yandaş medya bunu Kara Beşar diye kötülemek için kullanıyor diye tahmin etmekten kendimi alamıyorum. Aslan Beşar demeye yanaşacakları hiç aklıma yatmıyor. Vardır yine Arapça gibi büklümlü bir dilde buna bir yorum ama neyse... Bir şey değiştirecek bir konu olmadığı için önemi yok.
  8. Tamam işte konuşmaya başlamasınlar...
  9. Aman komşularla kötü olma da @@gloria...
  10. Esedin siyah anlamına da geldiğine dair bir bilgi ben de bulamadım. Demek aklımda öyle kalmış. Sanki bazı kaynaklarda hacerül esed de dendiğinden emin gibiydim ama aklımda yanlış kalmış olmalı demek ki. Özdil'in kaba hitabını ben hoş göremem. Zereycan merak edilen soruların yanıtını Esad'dan aldı mı aldı. Başka gazeteci aldı mı almadı. Başarı bu. Şahsen ben röportajdan istediklerimi Esad'ın ağzından duydum.
  11. Maalesef Özdil "Esad'a söyleyecektin bunları" şeklinde kaba bir hitapta bulundu Zereycan'a ve ben çok üzüldüm. Kadıncağız "sordum, siz diktatör müsünüz dedim, daha ne deseydim" dedi ama çok üzüldü. Kadıncağız çok haklı. Daha da ne diyebilirdi, sorulması gerekenleri hep sordu. Öyle bir hitabı haketmedi. Bu adam kaba bir adam. Tavrından hiç hoşlanmadım. Esved ise esedin Arapça tabiriyle mübalağalısı. Yani siyah ve kara şeklinde. Bir anlamı da evet aslan. Google'da hacerül esvedi aratırsanız bazı kaynaklarda hacerül esed diye de geçtiği çıkıyor. Çünkü sonradan karardığına inanılıyor. Linç kampanyasına tabii ki katılmam. Özdil iyi bir yazar. Ama sanki bu adam "o kadar popüleriz, kimse bize aman efendim yaman efendim demiyor" gibi bir tavır içine girdi. İnternette Özdil aleyhine yorumlar olduğunu bilmiyorum, ben tamamen fikrimi yazdım. Esad elbette babadan iktidarı devralmış biri. Ama Erdoğan hakkındaki tespitleri son derece doğru.
  12. Aynen... Ben de ıslak mendille sildim biraz zaten. Yıkamayacağım. Şu an neredeyse tamamen temizledi kendini zaten.
  13. Son derece sağlıklı. Yalnız epey üşümüş, geldiğinde çok aksırdı. Gece çok soğuktu. Bugün aksırması geçti ve hareketlendi. Durmadan oynadı, her şeye saldırdı. Yeni yorgun düşüp uyudu... Lan... Gene uyandı kerata... Bilgisayarın ışığında cin gibi dolanıyor kıpır kıpır. Bir şeyler kurcalıyor. Seslerinii duyuyorum. Bir şeylerle oynuyor yine... İşte gene üstüme tırmandı. Ohooo... Kedi günlüğü oluşturacaz burda yahu oturup...
  14. O koltuk onun özel koltuğu oldu. İstediği kadar cırmalamasına izin veriyorum. Orada uyumasını istiyorum ama kucakta uyumayı tercih ediyor. Üşür diye yıkamaya korktum, kendi kendini temizledi. Ulaşamadığı boyun bölgelerinde sokak kiri izleri hala duruyor. Olaylar bazen kader kısmet gibi bir görüntü çiziyor. Markete gitmem, dünya hayvanlar günü nedeniyle indirimli mamaları görünce alayım da sokak kedilerine koyayım diye düşünmem, vakit geç oldu, yarın sabah koyarım derken arabada bir şey unuttuğumu farkedip onu da alayım mamayı da koyayım diye düşünmem, mamayı bırakacağımda yardım isteyen sesini duymam, karanlıkta göremediğim için bırakayım mamayı bulur yer diye düşünüp mamayı bırakıp giderken bir an dönüp baktığımda onu görmem... Sonuçta şu an oynamaktan yoruldu, kucağımda uyuyor. Tabii tüm bunların determinist bir açıklaması var. Hepsinin nedenlerini analiz edebilirim. Ama işlerin yine de yolunda gitmesini sağlayan, kedinin eve gelmesi ile sonuçlanmasını sağlayan bir etken daha var hissi uç veriyor. O mamayı bu kedinin nasibi olarak almışım gibi bir his oluşuyor. Bu hissi bir kez daha yaşamıştım. Bir mesire yerinde bir çeşme gördüm ama bunda su olacağını hiç sanmıyordum. Yine de bir açayım dedim. Sadece bir damla su damladı. Hemen bir karınca koşup beton suyu emmeden içiverdi. Buraya kadar bu karınca su içsin diye mi geldim şeklinde bir hisse kapıldım. Neyse... Rastlantının nedenleri vardır...
  15. Maalesef resmi büyük çıkaramıyorum. Yüksek boyutu da seçsem böyle çıkıyor.
  16. Tabii ki güçlüden bunu kastediyorum. Ayrıca evrim hakkında kısa vadedeki gözlemlerle fikir edinemeyiz. Evrim çok uzun bir süreç.
  17. Yok ne güleceğim. Bu kedinin acı sesine zaten bir daha olmasın diye duyarsız kalamadım. Komşular görmeden aceleyle getirdim eve... Her kedinin bir özelliği olur, bunun da ilk dikkatimi çeken (zorunlu) tırnaklarının çok sivri olması. Yakaladığı bir şeyi elinden almak olanaksız. Oynarken de ne kadar dikkatli olsa, tırnaklarını çıkarmamaya çalışsa da istemeden tırnakları batıyor. Hâla yaralanmamayı başarmış durumdayım sürekli oynamama rağmen ama, çizik almamak çok zor olacak gibi... Tırnaklarını kontrol ettim, iğne ucu kadar sivri. Törpülemek de istemiyorum, bundan hoşlanmazlar. Belki biraz aşınırlar zamanla.
  18. Ne Ahmeti ne Mehmeti yahu? Herhalde bu felsefeleri bir ekol kurmuş, felsefe alanında kendini kanıtlamış, izleyicileri ve öğrencileri olan birileri yapınca kaale alıyoruz. Dogmatik felsefeleri ise milyar izleyicisi olsa yine kaale almıyoruz. Ama felsefeye yön, sınır, kısıt, standart koyamayız. Bu inanç ve düşünce özgürlüğünü ihlal eder. Bir felsefenin kanıtları aklına yatmıyorsa başka aklına yatan felsefi kanıt ararsın. Bu budur, ötesi de yoktur.
  19. Üzülme @@gloria ... Kedi yavrularının çoğu ölüyor maalesef. Zaten o yüzden dört beş yavru doğuruyor. En güçlü olan hayatta kalıyor. Kediler çok nazik hayvanlar oldukları halde nesillerini nasıl sürdürüyorlar zor koşullarda diye merak ederdim. İşte bundan. Sadece en güçlü olanlar hayatta kalabiliyor. Yazdan önce zamansız doğmuş bir yavru görmüştüm. Çok kirliydi, yaşamaktan vaz geçmiş gibiydi. Üşümüş, sesi çıkmıyordu. Boğazı kapanmıştı. Onun hayatını kurtarabilirdim, yapmadım mı yapamadım mı bilmiyorum. Oradan ayrıldıktan sonra acısı içime oturdu. Onun hayatını kurtarabilirdim. Yapmadım. Neredeyse geri dönüp arayacaktım. Böyle durumlarda deniz yıldızı öyküsü gelir aklıma. Bir de lahmacun yerken bir çocuk yaklaşıp yardım istemişti. Lahmacun iki taneydi, birini ona verecek oldum. Ama yapmadım. Sonra vermeliyim diye düşünüyordum ki şef garson gelip çocuğu uzaklaştırdı. O da acı oldu içime. Açmıştır çocuk, yoksa ister mi, ne olurdu birini ona versem? Bilmiyorum. Belki elleri kirli diye düşündüm, belki para da ister diye düşündüm, belki onu yöneten bir büyük vardır, o para ister benden dışarı çıkınca diye düşündüm. Belki de doğru düşündüm, ne bileyim ben ya? Para istemek için yaklaşıp çarpmak isteyenlerle karşılaştım çünkü, biliyorum. Bunu yapıyorlar. Bir beş on lira vereyim diyorsun, cüzdanına göz dikiyorlar. Hiç kaptırmış değilim ama, biliyorum. Bir keresinde birinin elinde motorlu testere olan iki kişi yaklaşıp para istediler. Bu sefer cebimi boşaltır bunlar dedim. Ortalıkta da kimse yoktu. Hoş, olsa ne fayda? Nasıl olduysa yanımda para olmadığına ikna ettim. Biliyorum ki çıkarıp biraz vererek kurtulmak istesem, hepsini isteyecekler. İşte böyle bir çelişkili dünya. Ama o yavru kediciğin hiç bir suçu yoktu. Onu kurtarabilirdim. Çok kedi ve kuşun hayatını kurtardım, hepsini kurtaramam diye düşünüyorum ama... Yine de o çıkmayan sesi unutamıyorum. Zavallı yardım istiyor ama şişmiş boğazından ses bile çıkmıyordu. Bahçeli bir evim olsaydı gördüğümü kurtarırdım.
  20. Evet, bilimin somut kanıtları ile felsefenin mantıksal kanıtları şeklinde bir ayrımda bir sakınca göremedim. Var mı? Bir de sorun nedir, felsefi akılsal ve mantıksal kanıt deyince ne bakımdan yanlış oluyor, açıklayabilecek misin? Ben sorunu algılayamadım. Tanrının olmadığını felsefe değil, bilim kanıtlıyor mu demeye çalışıyorsun? Akıl ve mantıkla olmaz, somut kanıt mı gerekir diyorsun, nedir, ne bakımdan itirazın var açıkla ki anlayalım.
  21. Haklısın. Yetmişiki huri erkeklere, kadınlar dünyada kocası kimse yine onun karısı olacak diyorlar cennette bile. Dine kadınlar niye inanır, ben bunu derin evrimsel kökenlerinden açıklarım, açıkladım, fakat açıklamak zordur. Normalde bakarsan tüm kadınların ateist olması lazım. Adamlar oturmuş kendilerine göre din yaratmış. Hiç bir dindar kadın olmaması gerekiyor.
  22. Maalesef çakamadım. Daha açık ve anlaşılır yazarsan belki çakarım. Açıkçası ne söylemeye çalıştığını anlamaya çalışmak biraz zahmetli oluyor. Tek anladığım tanrıya inanıyorsun ama onu sevmiyorsun, sevemiyorsun.
  23. Tabii ben de öyle anladım ve sanırsam doğru anladık. Ama bilirsin ateist felsefi bir etiket. Bir kişi kendisine bu etiketi alenen yapıştırmadıkça onun ateist olduğunu bir başkasının söyleme hakkı olamaz. Benden ve binyamin'den başka ateist olduğunu deklere eden kimse görmedim. Deklere etmeyen bir kişiye de ben kendi kafamdan ateisttir diyemem. Yoksa kimseden esirgiyor değilim tabii... Öyle anlaşıldıysa düzeltiyorum. Öyle bir kastım yoktu...
  24. Felsefi kanıt olur. Akılsal ve mantıksaldır. Şu kadar var ki bilimin sonuçları bağlayıcıdır. Aksi kanıtlanmadığı sürece geçerlidir. Örneğin hukuk, bilimsel (adli tıp) verilerini kullanarak bağlayıcı kararlar verir. Felsefi sonuçların ise bağlayıcılığı olmaz. Yine hukuku örnek vereyim, yargı felsefi bir dayanak gösterip karar veremez. Mutlaka somut kanıt göstermeli. Arada illa ki fark var. Ben bunu her fırsatta anlatırım. Benim bu konudaki fikrimin belkemiği budur. Felsefe ile bilimin görevlerinin karıştırılmaması. Birinin görevinin diğerine yüklenmemesi. Bu konu çok önem verdiğim bir konu olmuştur, her zaman. Felsefenin sonuçlarının bağlayıcı olmayacağını bilmemiz gerekir. Ateistsem, kendime ateistim. Kimseye dayatamam.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.