Zıplanacak içerik

evrensel-insan

 Saygıyla Anıyoruz
  • Katılım

  • Son Ziyaret

evrensel-insan tarafından postalanan herşey

  1. Koken bati dillerionde genelde "origin" oldugundan; turkce'ye kelimenin aynen alinmasi "r ile g arasindaki I" nin dusmesini gerektirmez. "G" yerine gelen "j" sesinde, bati dillerinde origin deki "g" nin, "j" sesi ile okunmasindfan kaynaklanir. Yani "origin" degil, "orijin"
  2. Aslinda guncel olarak tum terrorist girisimlerde neden DHKP-C adinin kullanildigini " bu kullanim kimin politik cikarina ve oy devsirmesine yarar?" sorusu ile algilayabiliriz. Bilindigi gibi, burada bir "kurd/alevi" algisi ve bunlarin gezi ile birlestirilerek "gezi/terorizm" algi bagina; "kurd/alevi" baginida eklemektir. Yokssa ulke su an bir "terror cesidi/bollugu cennetidir." Hangi terorun newden ve nerde ve de ne zaman ve de nasil kullanilacagini, "ortulu ellerin" cikar poplitikasi belirliyecektir. Diktatorun "kurd sorunu yoktur" cikisi ve sunni/alevi ayristirmasi ve bu temeldeki algi operasyonu iyi algilanmalidir. Ulke ve toplumumuz en son "ortulu ellerin" eylemlerini, 1990'larda yasamis ve bir suru faili mechul katliamlar gerceklesmistir. Bu arada katledilen savcinin, nasil bir savci oldugunun ve neden boyle bir savcinin katledilmesainin amaci da ayni politik cikasrda yatmaktadir.
  3. cook da duzernl.I bir fiildir ve dolayisi ile "ed" alir. Yani, Cook'un 2. ve 3. hali "cooked" dur. Soru mesaj 12 de detayli olarak aciklanmistir.
  4. “Savcıdan çıkan kurşun polisin…” İnternet fenomeni Fuat Avni, Çağlayan Adliyesi'nde Savcı Selim Kiraz'ın şehit olmasıyla sonuçlanan rehien operasyonuyla ilgili flaş iddialarda bulundu. Fuat Avni dün Çağlayan Adliyesi’nde saatler süren rehine kriziyle ilgili yeni iddialarda bulundu. İnternet fenomeni, MİT’in DHKP-C ile daha önceden bu yana ses getiren bir eylem için görüştüğünü öne sürdü. Fuat Avni’nin attığı tweetlerdeki en dikkat edici bölümse Savcı Selim Kiraz’ın üzerinden çıkan kurşunların polise ait olabileceğini ima etmesi oldu. İşte Fuat Avni’nin o paylaşımları:
  5. AKP nin giderek oylarinin eridigi ve secimlerin yakjlastigi su gunlerde; bu rehine olayinin arkasinda bir "Susurluk" oldugu akla geliyor. Sonucta eger bir savci bugune kadar alinmayan davayi aliyor girisimlerde bulunuyor ve adi gecxen polislerin eskal ve isimlerini belirliyor ve gerekli yerlere yolluyorsa; neden bu savciyi rehin alanlar B.Elvan ile ilgili kamuya yansiyan talepleri dile getirsin? Ayrica digger bir ilginclikte, basina "olayi PKK'nin ustlendigi" nin yansimasi. Rehine alanlarin daha once ayni kogusta yattigi ve serbest birakildiklarindan bahsediliyor. Suclu olan bir kisi, eger bir anlasma yapilmazsa; nasil serbest birakilir? Vahsikapitalizm sunu cok iyi bilir. "En guvenilir garanti, konusacak olanin susturulmasidir." Zaten ne olmus ise, aciklanan yayin yasagindan sonar olmustur.
  6. Insanoglu turunun mustakil var olan her bir birinin gozlemsel butunlugunu olusturan farklarin farkindaligi cok onemlidir? Simdi soyle bir soru soralim. Bir seyin farkina varan kim/ne? Iste bu soru bize, gozlemsel algi olarak bir butunu algilatiyor. Peki bu "kim/ne" mustakil var olan butunu olusturan ve bir biri ile her turlu iletisim de olan farklar nelerdir? Yani farkina varan, kimdir/nedir? Farkina varan kisinin butunlugu. Yani beyni, zihni ve kendisi. "Kim" sorusu bir ilizyon degildir. Fenomen olarak mustakil var olan varlik ile ilgili temel sorudur. Yalniz "ne" sorusundan farki, sorulanin oznel, ozsel ve ozel yaninin olmasidir. Bir yerde neyi ortaya koyan kimdir. Kim de bu temelde insanoglu turu biri olarak 4 lu yapidadir. Beyni (vucudu), zihni, kendisi ve kavramsal bilgisi. Iste burada bir seyin farkina varilmasinda beyin ve zihin yeterli degildir, kendisinin ve kavramsal bilgisinin de katilimi gerekir. Cunku bilincalti olarak yani kisinin kendisini icermeyen sekilde beyin ve zihin ikilisi bir seyi hafizasinda bulunduruyor olabilir, yalniz bu farkindalik degil; sadece "kayit etmislik"tir. Ben=beyin (vucut)+zihin+mustakil varolanin fenomenal gozlemi+kavramsal bilgi---> Tum bunlarin toplaminin gozlemin algisina sundugu dusunce ve davranisi. Biz de benin coguludur. Tabiki her bir benin, bizi kendi beyin duzeyine ve kendi soyut degerlerine deger vermesine ve degerlendirmesine goredir. Kimi ben icin ailedir, kimi icin cevredir, kimi icin toplumdur, kimi icin akrabalardir, is arkadaslari/mahalle arkadaslaridir, milli vatandaslardir, ayni dinin inanclilaridir, ayni ideolojiyi paylasanlardir v.s. Kisaca ilk algi- Insanoglunun beyninde !? belirmesi ve bu belirene verilen "var isareti" dir. Ikinci algi- Kavrami belirlenmis bir somutun ya da soyutun uzerindeki kavramsalbilginin olmasi tarafi ve ifadesidir. Gozlem- Bilimsel olarak insanoglunun bes duyusu ile tartismasiz olarak aldigi algidir. Algilar- Akilsal algi- sezgisel, duyumsal, hissel v.s. Gozlemsel algi- duyusal, fiziksel, matematiksel, yazisal, cizimsel, sekilsel v.s. Iste mustakil var olan bir varliginin butununun degisimi, bu farkindaliklarin biri birleri ile olan bilincli iletisimidir. Cunku degisim, her bir farkin kendi bunyesindeki degisiminin diger farklari da degistirmesidir. Burada aslinda "olana yabancilasmak" algisi devreye girer. Bilinc temelindeki "yabancilasmak, once zihnin sonar kisinin sonar da beynin ve en sonunda kavramsal bilginin "kim" 4 lu butunlugu temelinde dile getirdiklerinin dusunce ve davranisinin, artik o eski alisilagelmislik olmadigidir. Mesela bir kisiyi inancli iken bir de inancsiz iken dusunun. Iste bu kisi inancsiz oldugunda kendi ve herkes olarak inancliliga yabancilasmistir. Bu bir ideoloji izm etik deger ya da herhangibir sey olabilir. Yabancilasmak, bilincalti da basliyabilir, bilincli de olabilir. Evet bilinclendikce ve bunu daimi kildikca bilincaltinda yer etmis her turlu dogumdan itibaren aldigin bilgiyi, ordan cikarir ve sorgulayarak, "yeni kimini" olusturursun. Bilincalti dogumdan itibaren bilincsizce ayni bir bilgisayar gibi kisinin her turlu algiladigini hafizasina zihnine ve beynine eklemesidir. Sonra da bunun yonlendirdigisekilde hareket etmesidir. Kisinin bilincli olarak kendi bilincaltindaki bir seyi sorgulayabilmesi icin, ondan rahatsiz olmasi, zarar gormesi ya da sorun olarak algilamasidir. Ayrica bunlarin da farkindaligidir. Bunu kisi degilde beyin zihin ikkilemi kendi yaparsa kisi sosyo-psikolojik soruna girer ve bunu kendi cozemez. Cunku burada kisinin bilincli bunu yapmasi yerine, beyin ve zihnin bu olumsuzlugu yasamasi on plandadir. Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  7. Bilindigi gibi dun turkiye'de uc farkli olay yasandi. Bu uc farkli olay, aslinda "yeni/tek baskanli Turkiye" sistemine gidisin, 3 farkli koldan cokusuoldu. Bu uc farkliolayi hatirlayalim. Birincisi, Ulkenin soylenene gore Van yoresi haric, ki onun da nedeni kamuoyuna "elektrigin iran'dan gelmesi" olarak aciklandi; Turkiye hemen hemen butunu ile butun birt gun karanliga gomuldu. Burada bu karanliga gomulmenin getirdigi her turlu ekonomik zarar bir yana, onemli olan ulke toplumu ve farkli kesim ve haklarinin yasadigi her turlu eziyet ve sosyo-kissel sorunlar rahatsizliklardi. Isin ilginci bu karanliga gomulusden kaynaklanan hic bir olum haberinin kamuoyuna yansimamasiydi. Dusunun, ameliyat masasindaki hastalar, hastahanelerin acil servisleri, her turlu ulasimda mahzur kalanlar v.s. kisaca gunumuz caginda ve bilim/tekniginde herkes aslinda elektriksiz/enerjisiz yasanamayacagini gormus oldu. Aslinda guya konu ile ilgili sorumlu yoneticilerin aciklamalari aslinda bulunduklari mevkiye ne kadar "fransiz" olduklarini da gosterdi. Bu arada konu elektrik ve enerji iken, aciklama milli egitim bakanindan geldi. Gorulduki ayni siradan bir vatandas gibi, onlarda bu karanliga gomulmenin ne oldugunu bilmiyorlar. Tabi bilmediklerini soylemleri ortyaya koyarken, toplumu "korkutmayi" da ihmal etmiyorlar. Yok terormus, siber saldiriymis v.s. Toplum henuz bunun saskinligini yasarken, ikinci olay meydana geldi. Once uc oldugu belirtilen ve sonradan iki kisi olarak duyurulan "teroristler" in Caglayan adliye'sinde bir savciyi rehin almalari. Buradayansiyan ilk olay, konu ile getirilen yayin yasagiydi. Tabi bu temelde, olay hem rehin alanl;arin hem de rehinenin vurularak katledilmesine kadar kamuoyuna yansitilmadi. Diktator ve surekasi ayni Turbe olayinda oldugu gibi hic bir kimsenin kurtalilamamasina ragmen, polisin operasyonunu "basarili" olarak aciklamasi, ayri bir ironi tasiyordu. Rehine alanlarin talepleri, Gezi olaylarinda katledilen bir cocugumuzun katillerinin aciklabnmasi ve de bu cocugyumuz ile ilgili her turlu eylem hakkini kullananlarin da serbest birakilmasiydi. Aslinda kimse ne oldugunu anlayamadi. Cunku olaydan sag cikan yoktu. Kim kimi nasilve neden oldurdu? simdilik bir muamma. Bugun ise bu olayinin polis teroru devam etti ve cesitli sekilde kisiler goz altina alindi. Ayrica tam da cikarilan her turtlu guvensizlik paketine uygun olarak, bu olay uzerine yapilan aciklamalar; herkesi korkutmak ve sindirmek temelinde. Gelelim ucuncu olaya; Dun mahkeme Balyoz davasindan tahliye edilmis 236 kisinin tamamen beraatine karar verdi. Aslinda bu beraat sonrasi meshur hahamin "merak etmeyin, bes sene sonra hepsi serbest kalacak" aciklamasini hatirlamamak mumkun olmuyor. Evet iste milletvekili secimlerine yaklasirken ve ortada bariz bir sekilde, AKP erimesinin gozlemi alinirken; Turkiye'nin elektrikte/enerjide, adalette ve guvenlikte cokusu ortaya cikti. Bu aradaben de bir hatirlatma yapayim. 400 Milletvekili ve tek yetkili mercili baskanlik sistemi hayali ile yasayan diktatorun, kendince bu hayalinin giderek gerceklesmesinin olanaksizliginin ortaya cikmasi, benim "Turkiye ic savasa mi surukleniyor?" baslikli yazimi bana hatirlatti. Yani, eger ulke genelde bir teror saldirilari hali yasarsa, olacak olan sikiyonetim ve secimlerin iptalidir.
  8. I/he/she/it was a student.- You/we/they were students. I icin were sadece sart cumlelerinde kullanilir. Meshur bir sarki vardir. "if I were a rich man-Ah bir zengin olsam olarak tercume edilmistir. Tam tercumesi ise "Ben, zengin bir adam olsaydim" dir.
  9. I/We/You/They have a friend- She/he/it has a friend I/WE/You/They had a friend- She/he/it had a friend. Yukarida have, has ve had fiillerdir. I/We/You/They haven't had a meal yet.- He/she/it hasn't had a meal yet. Burada haven't ve hasn't yardimci fiil, had ise fiildir.
  10. Ben hic boyle seyler dedigimi hatirlamiyorum. Nerde demisim, bunlari? Ben oyle bir sey demiyorum. Benim buitun yanitlarim, bilimsel ve bilisselnitelikte ve gozlem ve de bilgiye ve de bilginin surekli degisimine dayanir. Bilim bir seyin olusum nedeni ile ilgilenmez. Bilim gozleminin nasilsorusuna yanit verir.
  11. Insanoglunun fiziki gorunum olarak iyisi dse kotusu de olmaz. Iyi ya da kotu, yine insanoglunun, herhangibir insanoglunun dusunce ve davranisina verdigi degerdir. Bu degerler hem verencxe hem de veri olarak degisken ve gorecelidir. Birinin iyisi, baskasinin kotusu olabilir. Yani iyi yada kotu sadece bir alginin degersel ifadesidir. Kisinin kendisine yonelik degil, dusunce ya da ve de davranisina yoneliktir.
  12. evrensel-insan şurada bir blog başlığı gönderdi: evrensel-insan'in Blogu
    Baslik aslinda aklin teleolojisi ile bilimi birlestirmek adina ilginc bir ironi. Yalniz eger bilim insanoglu adina bir degerse, bunun mutlaka her beyin algisinca bir teleolojisi, yani bir amaci gayesi v.s. vardir. Peki nedir, bilimin amaci? Bunu en kisa sekli ile "bilmek ve bildirmek" olarak ortaya koyabiliriz. Buradan ilk fark, yani bilimin amacinin inanmak olmadigi ortaya cikar. Peki, bilim neyi bilir bildirir? Bunu da en kisa sekli ile "algiladiginin/varladiginin tartismasiz gozlemini" diyebiliriz. Buradan da diger bir fark olan, amacinin felsefe olmadigi ortaya cikar. Buraya kadar; "Bilimin, algiladiginin tartismasiz gozlemini bilmek ve bildirmek" oldugunu ortaya koyduk. Yani bilimde felsefe bu temelde bir amac degildir. Peki bilim hangi algiladiginin gozlemini bilir bildirir? Bilindigi gibi, insanoglunun iki farkli algisi vardir. Duyumsal ve duyusal. Iste burda ilk elde bilim duyusal algiladiginin, yani fenomeni gozlemsel algisi ile ortaya koyar. Burada tartismasiz bir bes duyu algisi vardir ve bu gozlemsel algidir. Demekki bilim "fenomenin(yani varligi kesin olarak ortaya tartismasiz konamayanin) gozlemsel algisini(tartismasiz olan) bilir bildirir. Peki, bilim; bilimsel olarak fenomeni varliksal nitelikte "kesin, tek, ilk, mutlak" bir gozlem ile ortaya koyabilir mi? Hayir. Cunku bu tip ortaya koyumlar, gozlemin degil; aklin ortaya koyduklaridir ve tartismalidir. Ozaman bilim fenomeni degilse, yani varliksal bir ortaya koyum yapmiyorsa, neyini gozlemsel olarak algilar? Iste burdan da gozlemsel algilananin fenomenin fonksiyonu/davranisi oldugu ortaya cikar. Yani bilim, fenomenin fonksiyonunun/davranisinin gozlemsel algisini bilir ve bildirir. Ustelik bu bilmek ve bildirmek daimi yenilenen, degisen ve gelisen cagdaslasan bir bilme ve bildirmedir. Burada ne fenomenin varliksal ne oldugu ne fenomen ile ilgili bir inanc/ideoloji ne de akilsal bir tartismali bildirim/bilis mevcut degildir. Iste bilimin amaci ve farki da burdadir. Tartismasiz ve daimi degisen yenilenen ve gelisen cagdaslasan teknigi yaratan ve gelistiren bir bilmek ve bildirmek. Iste bu acidan bilimin bilisselligi temelinde bilimin ne oldugu ve neyi amacladiginin farkina ve bilincine varmak; bir yerde varliksal ve inancsal/ideolojik nitelikli tartismali akilciligin her turlu amacindan farklilasir. Iste felsefe (aklin algisi) de bilimsel nitelikte kullanilir. Yani akil ve duyumsal her turlu algi, sadece gozlemsel alginin tartismasiz temelinde bilinen ve bildirilenin teorisini, varsayimini, tezini, formulunu, mantigini ve yontemini olusturur. Yani felsefe bu temelde bilimsel nitelik olarak bilimin amacina yoneliktir ve hizmet icindir. Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  13. Onemli Not: Bu baslik, "ISID'in kendi acisindan nasil bir orgut/kurulus oldugunu ve ne yapmakistedigini yine ISID acisindan algilamak" olarak acilmistir. Amac ISID'in nasil bir orgut/kurulus oldugunu neden kuruldugunu ve ne yapmak istedigini algilamak ve insanlik cagdaslik ve evrensel hukuk insan hak ve ozgurlukleri adina degerlendirmektir.
  14. IŞİD'den militan adaylarına el kitabı! IŞİD, Batılı ülkelerden örgüte katılmak isteyen kişiler için rehber hazırladı. Kitapta kişilerin örgüte nasıl katılabileceklerinden giyecekleri kıyafete kadar pek çok başlık yer aldı. İnternetten dağıtılan 50 sayfalık el kitabında, Avrupa’dan örgüte katılacaklara gelirken nelere dikkat etmeleri gerektiği anlatılıyor. Suriyeve Irak’ta büyük bir alanda kontrolü sağlayan terör örgütü IŞİD, Türkiye Suriye’ye geçiş önlemini artırınca, Avrupalı cihatçılar için yeni bir kılavuz kitap hazırladı. “İslam Devleti’ne Hicret-2015” başlıklı 50 sayfalık İngilizce el kitabının kapağında Şanlıurfa Havaalanı, Akçakale Sınır Kapısı ve Rakka’nın işaretli olduğu bir harita kullanıldı. El kitabında örgüt sempatizanlarının yolculukta tercih etmeleri gereken yol ve yöntemler de, yanlarında neler bulunması gerektiği de ayrıntılı olarak anlatıldı. ‘Doğrudan uçmayın’ Habertürk’te yer alan habere göre, kitapçıkta Türkiye üzerinden Suriye’ye geçecek olanlara, ailelerine dahi yolculukları hakkında bilgi vermemeleri öğütleniyor. Örgüt, yolculuğa ‘turistik seyahat’ izlenimi vermek için Türkiye’ye doğrudan değil, Yunanistan ve İspanya gibi ülkelerden aktarmalı uçuşların tercih edilmesini istiyor. İnandırıcılık için uçak biletinin ‘gidiş-dönüş’ alınması gerekiyor. İlk uçuştan sonra Türkiye’ye deniz veya karayoluyla geçmenin daha güvenli olacağı da vurgulanıyor. ‘Türkiye’den geçiş zorlaştı’ Kitapta Türkiye’den sınır geçişlerinin çok zorlaştığına vurgu yapılıyor ve şöyle deniyor: “2012-2014’te Suriye’nin Babüsselam (Öncüpınar) veya Baas el Havva (Cilvegözü) sınır kapılarından geçmeden önce bir arkadaşla buluşup dini olmayan bir görüntüyle Suriye sınırına ulaşılırdı. Türk sınır muhafızları vize verirdi. Sonrasında kişi sınır kapısı yakınındaki sığınmacı kampındaki kişilerle buluşurdu. Güncel yöntemdeyse (2014/2015) ‘hicret’ edenlerin çoğu Türkiye’ye ulaşıp bir otele gidiyor ve Twitter’la iletişime geçiyor. Kontakları Suriye’den geliyor ve otelde buluşuyor. Güvenlik için sınır geçişi öncesi buluşma büyük önem taşıyor. Şanlıurfa’ya gidiliyor. Tel Abyad (Akçakale) sınırında kapı bulunmuyor. Ancak sınır boyunca asker bulunabiliyor. Sınırı geçmeden önce etrafta kimsenin olmadığından emin olunuyor ve Suriye’ye doğru olabildiğince hızla koşuluyor. Sınır geçilince bir otomobile biniliyor ve Rakka’ya gidiliyor.” ‘Türkler bize dost değil’ Kitapçıkta, IŞİD’e katılacak olanlar, Türkiye’ye ulaştıktan sonra gizlilik içinde hareket etmeleri ve talimatları izlemeleri konusunda uyarılıyor. Gelenlerin otele yerleştikten sonra Suriye’den birileriyle temasa geçmesi ve gerektiğinde IŞİD’in ‘güvenli evlerine’ yerleştirileceği anlatıldıktan sonra şöyle deniyor: “Bu evlerin büyük bölümü sadece erkeklerin kalmasına uygun. Suriye’ye gitmek isteyenlerin büyük bölümü burada konaklıyor. Burada sahte kimlik, pasaport, vizeler yapılabiliyor. Evler gizli ve bulmak çok zor. Bu evleri bulmak için IŞİD’in kendilerine ‘tezkiye’ denilen güven mektubu sahibi kişilerle iletişim kurmak gerekiyor. ‘Unutmayın Türk istihbarat servisleri IŞİD’in hiçbir şekilde dostu değildir.’ IŞİD sempatizanlarını hapsetmeye çalışırlar. IŞİD üyelerinin Türkiye’de huzur içinde olmasının tek nedeni, Türkiye’nin intikam saldırısından korkmasıdır” deniliyor. Yolculuk öncesi gerekenler El kitabında IŞİD’e katılacakların yanında götürmesi istenen eşyaların ayrıntılı listesi de bulunuyor. ‘Hicret’ edeceklere yanlarında bir el çantası, bir sırt çantası ve bir bavuldan fazlasını getirmemeleri vurgulanıyor. Bu çantalarda yer alması tavsiye edilen eşyalarsa şöyle: El çantası (İçinde silah, kesici alet, sıvı ve patlayıcı olmamalı), pasaport, uçak biletleri, cüzdan, nakit para, cep telefonu, kulaklık ve şarj aleti, mendil, küçük LED fener, yara bandı, gözlük ve güneş gözlüğü, kâğıt ve kalem, birkaç ilaç, 24 saat içinde hayatta kalmanızı sağlayacağını düşündüğünüz her şey. ‘Yakalanırsan yalan söyle’ IŞİD’e katılacaklara yakalanma durumunda şu önerilerde bulunuluyor: 1- Sakin olun: Durdurulmanız, sınır dışı edileceğiniz anlamına gelmez. Geçerli vizeniz var, hakkınızda uluslararası arama kararı yok ve valizinizde yasak madde bulunmuyorsa Türk yetkililer gözaltına alıp tutuklayamaz. 2- “Türkiye’de ne yapacaksınız?” diye sorulduğunda “Turizm” yanıtını verin. Türkiye’deki turistik merkezler hakkında bilgi sahibi olmalısınız. 3- “Suriye’ye mi gidiyorsunuz?” sorusuna doğrudan ‘Hayır’ deyip yalan söyleyin. Sıkıştırırlarsa Suriye’deki insanlara yardım etmek istediğinizi söyleyebilirsiniz ama asla sınırı geçmek istediğinizi söylemeyin. 4- “Terörist misin? El Kaide ile bağlantın var mı? Suriye’de El Kaide’ye mi katılacaksın?” diye soran Türk yetkililer El Kaide ile IŞİD arasında fark gözetmez. IŞİD ile El Kaide’nin bir olduğunu düşünüyorlar. Bunları güçlü biçimde reddetmelisiniz. Ama Türkiye’ye girişte bavulunuzda askeri bot, kamuflaj kıyafeti gibi eşya olmamalı. Cep telefonunuz ‘temiz’ olmalı. Giyilecek pantolonu IŞİD belirliyor “Bavulunuz en fazla 7-8 kilo, bol gözlü, ayaklı, çekçekli olmalı. Temiz bir takım kıyafet, bütün elektronik eşyalar, güneş enerjili şarj aletleri, saç tıraş makinesi, taşınabilir wi-fi modem, başucu lambası, fener tipi lamba, yağmur ve soğuktan koruyacak iyi bir ceket, bilekleri koruyan bir çift bot ve bir çift spor ayakkabı, 4 çift askeri tipte çorap, ayak bakımı için pudra ve krem, soğuktan koruyan eldiven, bere, 3 metrelik mezura, karabina (dağcılık kancası), avcı tipi bol cepli ama kamuflajsız pantolonlar, spor tişörtler ve çabuk kuruyan malzemeden elbiseler, iç donu veya külotlu çorap, hırka ve kapüşonlu sweetshirt, iççamaşır, uyku tulumu, diş fırçası ve macun, tırnak makası, İsviçre çakısı, kaşal (hem çatal hem kaşık olarak kullanılabilen mutfak gereci), katlanır fincan, kamp tabağı, dikiş kutusu, ilkyardım seti, ilaç ve tıbbi malzeme, bıçak.” Hicretçi kız kardeşlere acayip öneriler El kitabında yalnız, çocuğuyla ve birkaç kadınla IŞİD’e katılmak isteyenler için özel uyarılarda bulunuluyor. Kitapta kadınlar ‘mahremi’ yani nikâh düşmeyen bir erkek olmadan seyahat etmemeleri için uyarılıyor. İşte o talimatlar: -Türkiye’ye gitmeden önce ‘Davlah’tan (IŞİD kontrolündeki topraklar) tanıdığınız kişileri arayıp geleceğinizi bildirin. Size en az 2 kişinin telefonunu verecekler. Bunları küçük kâğıtlara yazıp güvenli yerlere saklayın. Numaraların kime ait olduğunu yazmayın veya sahte isim uydurun. Bunları cep telefonunuza da kaydedin ama dini isimlerle kaydetmeyin. -Taksi tutup SIM kart alacak kadar Türkçe öğrenin. Havaalanına inince SIM kart alın. Yalnız veya çocuklarıyla Türkiye’ye gelen kız kardeşler, Türkiye’de otobüsle seyahat etmeli. -Uzaktan kilitlenmeyen Android işletim sistemli akıllı telefon tercih edin. -Telefon numaralarını arayın ve ‘Davlah’a gitmek istediğinizi söyleyin. Onlar talimat verecektir. -Seyahatte kız kardeşler büyük grup oluşturmayın. Türk havaalanlarında fazla tesettürlü kadın olmaz. Dikkat çekersiniz. -İstanbul’a iner inmez size söylenen yer için bilet alın. Birkaç ‘kız kardeşten’ oluşan grupsanız hepiniz aynı uçağa bilet almayın. İki kişilik grup olun. -Gittiğiniz yerde numaraları arayın ve yeni talimatları alın. Size bir otel adresi verecekler. Otele üzerinde ‘taksi’ yazan gerçek taksiyle gidin. -Havaalanında veya kentte sizi taciz eden olabilir. Sakin olun, tartışmayın. -Sizi aramalarını sabırla bekleyin. Başka bir yere gitmeyin. Telefon 1-2 gün sonra gelebilir. Aramayı kaçırırsanız, aranmayı bekleyin. -Sizi otelden taksiyle alacaklar. Şoförün sakalsız olmasından ve sigara içmesinden endişelenmeyin. -Sizi güvenli bir eve götüreceklerdir. Orada başka kadınlar olabilir. Yalnız kalırsanız korkmayın. Size yemek ve içecek verilecek. -Sınır geçişi gece veya şafak vakti yapılacaktır. Bavulunuzu bırakmanız istenebilir. Değerli eşyalarınızı alın ve sınırı geçin. -Sınırı geçerken ayaklarınızda rahat ayakkabı, sırtınızda çift çarşaf olsun. Çarşafınız tellere takılırsa onu bırakın ve diğeriyle devam edin. -Çocuklarınız için endişe etmeyin. Sizi sınırdan geçirenler arasında mutlaka erkek olacaktır.
  15. ISID Hadisleri; Hazreti Ali’ye (R.Anhu) dayandırılan hadiste şöyle denilmektedir: “Siyah bayrakları gördüğünüzde yerinizden kıpırdamayın. Ellerinizi ve ayaklarınızı hareket ettirmeyin (harekete geçmeyin). Sonra kendilerine ehemmiyet verilmeyen zayıf bir topluluk zuhur eder. Kalpleri demir parçaları gibidir. Onlar devlet sahipleridir (hum ashabu’d devle). Ne söz ne de ahit tanırlar. Hakka çağırırlar ama kendileri hak ehli değildir. İsimleri künyedir. Nisbetleri ise köy ve şehirlerdir. Saçları kadın saçı gibi uzatılmış ve salınmıştır. Aralarında ihtilaf çıkıncaya kadar bakidirler. Sonra Allah hakkı dilediğine verir…(El Fiten, Hafız Nuaym Bin Hammad, Daru’l Beyan el Arabi, Ezher civarı Kahire, hadis numarası 558, s: 136)” 1. DOĞU TARAFINDAN SİYAH BAYRAKLILAR ÇIKACAK Horasan’da (DOĞU’DA) SİYAH BAYRAKLAR ZUHUR ETTİĞİNDE... (Gaybet-i Numani, sf. 228) Hadiste siyah bayraklarla doğu tarafından çıkacak bir topluluğa dikkat çekilmiştir. Bilindiği gibi El Kaide büyük siyah bayraklarla, Doğu’dan çıkmıştır. 2. YİNE DOĞUDAN BU KEZ DAHA KÜÇÜK SİYAH BAYRAKLI BİR GRUP ÇIKACAK ... Onlar bir süre devam ettikten sonra, YİNE DOĞUDAN BU KEZ KÜÇÜK SİYAH BAYRAKLAR ÇIKAR... (Celâleddin Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler, Ahir Zamân Mehdisinin Alametleri, s.61, hadis no. 7.77) Bilindiği gibi IŞİD (Irak Şam İslam Devleti), önce El Kaide ile birlikteyken sonra onlardan ayrılmıştır. Yani El Kaide’nin büyük siyah bayraklarının ardından, bu kez daha küçük siyah bayraklı bir grup olarak IŞİD ortaya çıkmıştır. 3. SİYAH BAYRAKLILARIN ORTAYA ÇIKIŞINDAN ÖNCE SURİYE’DE ÇATIŞMALAR OLACAK “Üç alametin ardından imam kaim (Mehdi as)’ın çıkışını bekleyin.” Kendisine sordular: “Bu alametler nelerdir?” “SURİYELİLERİN KARŞILIKLI ANLAŞMAZLIKLARI, Horasan’dan siyah bayrakların çıkması ve Ramazan ayında korku.” (Bihârü’l-Envâr, 14) 4. SİYAH BAYRAKLILAR SURİYE’DE BULUNACAKLAR ... Ve yine ŞAM’DAN (SURİYE’DEN) KÜÇÜK SİYAH BAYRAKLI BİR ADAM görüldüğünde... (Celâleddin Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler, Ahir Zamân Mehdisinin Alametleri, s.61, hadis no: 7.8) ... (Mehdi’nin çıkışının) diğer bir alameti de, SİYAH BAYRAKLI ORDUNUN ASKERLERİNİN, ATLARINI ŞAM’DAKİ ZEYTİN AĞAÇLARINA bağlamalarıdır... (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-İl Mehdiyy-İl Muntazar, s. 23) 5. ESAD İLE SAVAŞACAKLAR ... EBU SÜFYAN’IN SOYUNDAN BİR ADAMLA (BEŞAR ESAD İLE ) SAVAŞIRLAR... (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-İl Mehdiyy-İl Muntazar, s. 29) Hadisler, iktidarı boyunca Müslümanlara karşı çok büyük katliamlar gerçekleştiren Hafız Esad’ın Süfyan olduğunu işaret etmektedir. Dolayısı ile bu hadiste bildirilen, siyah bayraklarla çıkanların savaşacağı, Süfyan’ın soyundan olan kişi de Beşar Esad’dır. 6. SURİYE’DEN SONRA IRAK’A YÖNELECEKLER BENİ ABBAS’A AİT (IRAK) SİYAH BAYRAKLAR çıkar … (Nuaym bin Hammad, Kitab al-fiten) (Siyah Bayraklılar) FIRAT KIYILARINDAKİ ŞEHİRLERİNDE, KARADA VE DENİZDE ONLARI (KENDİLERİNE KARŞI GELENLERİ) ÖLDÜRECEKLERDİR. (Gaybet-i Numani, sf. 327) 7. ÇOK HIZLI NETİCE ALACAKLARDIR Onlar o durumda iken Horasan taraflarından bayraklar gelecek, ONLAR SÜRATLE HAREKET EDECEKLER. (Gaybet-i Numani, sf. 327) Oradan bir ordu ile geri dönüp Kufe’yi ve Basra’yı BİR GECEDE ELİNE GEÇİRECEK... (Kitab El Haft El Şerif, s.174) 8. GİRDİKLERİ ŞEHİRLER ADETA KENDİLERİNE TAKDİM EDİLECEKTİR Kendilerine bu verilmediğinde savaşarak zafer kazanacak ve İSTEDİKLERİ KENDİLERİNE TAKDİM EDİLECEKTİR. (Meclisî, Bihârü’l-Envâr, c.51, s.87) 9. SAÇLARI VE SAKALLARI UZUN OLACAKTIR Onun (siyah bayraklıların kumandanı) ASKERLERİNİN SAÇLARI VE BIYIKLARI ÇOK UZUN OLACAK, elbiseleri siyahtır ve ONLAR KARA BAYRAKLARIN ADAMIDIRLAR. (Gaybeti Numani, sf. 303) 10. TOPLU KIYIMLAR YAPACAKLARDIR Allah taş kalpli ve soyu belli olmayan birini gönderecek ve zaferler onunla olacak... ONLARI (kendilerine karşı gelenleri) HİÇBİR FARK GÖZETMEKSİZİN TOPLUCA ÖLDÜRECEKLERDİR. (Gaybeti Numani, sf. 303) 11. KUFE’YE DOĞRU İLERLEYECEKLER Horasan’dan çıkan SİYAH BAYRAKLILAR KÜFE’YE İNER... (Celâleddin Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler, Ahir Zamân Mehdisinin Alametleri, s.61, hadis no: 7.12) 12. KUDÜS’Ü DE HEDEF ALACAKLAR Horasan’dan SİYAH BAYRAKLILAR ÇIKAR VE İLYA’YA (KUDÜS’E) BAYRAKLARINI DİKENE KADAR, onları kimse durduramaz. (Celâleddin Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler, Ahir Zamân Mehdisinin Alametleri, s.61, hadis no: 7.3) 13. ŞİDDETİN VE ÇATIŞMALARIN ARTMASI SEBEBİYLE İNSANLAR MEHDİ’Yİ TEMENNİ EDECEK HALE GELECEK Büyük bir savaş olur. Neticede siyah bayraklılar galip gelir. Süfyani kuvvetleri kaçar. İŞTE O ZAMAN İNSANLAR MEHDİ’Yİ TEMENNİ EDERLER VE ARARLAR. (Celâleddin Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler, Ahir Zamân Mehdisinin Alametleri, s.61, hadis no: 7.26) 14. SİYAH BAYRAKLILAR SONUNDA MEHDİ’YE TABİ OLACAKLARDIR ve MEHDİ’NİN İTAATINA GİRERLER. (İmam-ı Suyûtî) Fakat bunu kabul etmeyip EHL-İ BEYT’İMDEN (BENİM SOYUMDAN) OLAN MEHDİ (AS)’A VERECEKLERDİR... (Meclisî, Bihârü’l-envâr, c.51, s.87) 15. MEHDİ DEVRİNDE SAVAŞLAR TAMAMEN SON BULUR VE TEK DAMLA KAN DAHİ AKMAZ Mehdi’nin en önemli özelliklerinden beri asla kan akıtmamasıdır. Kan akıtan, savaşan, zulmeden mehdi değildir. Bu tip sahte Mehdiler yenilgiye mahkumdur. (Mehdi’nin) Adaleti o denli olur ki, UYKUDA OLAN BİR KİMSE DAHİ UYANDIRILMAZ VE BİR DAMLA KAN BİLE AKITILMAZ. (Meclisî, Bihârü’l-envâr, c.51, s.87) HARP (ERBABI) AĞIRLIKLARINI (YANİ SİLAH VE SAİREYİ) BIRAKIR. Hiçbir kimse arasında bir düşmanlık kalmayacaktır. Ve bütün düşmanlıklar, boğuşmalar, hasetleşmeler muhakkak kaybolup gidecektir. (İmam Şarani, Ölüm-Kıyamet-Ahiret Ve Ahir Zaman Alametleri, s. 496) 1. Çok hızlı netice alacaklar: Onlar o durumda iken Horasan taraflarından bayraklar gelecek, ONLAR SÜRATLE HAREKET EDECEKLER. (Gaybet-i Numani, sf. 327) Oradan bir ordu ile geri dönüp Kufe'yi ve Basra'yı BİR GECEDE ELİNE GEÇİRECEK. (Kitab El Haft El Şerif, s.174) 2. Girdikleri şehirler adeta kendilerine taktim edilecek: Kendilerine bu verilmediğinde savaşarak zafer kazanacak ve İSTEDİKLERİ KENDİLERİNE TAKDİM EDİLECEKTİR. (Meclisî, Bihârü'l-Envâr, c.51, s.87) 3. Saçları ve sakalları uzun olacak: Onun (siyah bayraklıların kumandanı) ASKERLERİNİN SAÇLARI VE BIYIKLARI ÇOK UZUN OLACAK, elbiseleri siyahtır ve ONLAR KARA BAYRAKLARIN ADAMIDIRLAR. (Gaybeti Numani, sf. 303) 4. Toplu kıyım yapacaklar: Allah taş kalpli ve soyu belli olmayan birini gönderecek ve zaferler onunla olacak. ONLARI (kendilerine karşı gelenleri) HİÇBİR FARK GÖZETMEKSİZİN TOPLUCA ÖLDÜRECEKLERDİR. (Gaybeti Numani, sf. 303) 5. Kufe'ye doğru ilerleyecekler: Horasan'dan çıkan SİYAH BAYRAKLILAR KÜFE'YE İNER. (Celâleddin Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler, Ahir Zamân Mehdisinin Alametleri, s.61, hadis no: 7.12) 6. Kudüs'ü hedef alacaklar: Horasan'dan SİYAH BAYRAKLILAR ÇIKAR VE İLYA'YA (KUDÜS'E) BAYRAKLARINI DİKENE KADAR, onları kimse durduramaz. (Celâleddin Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler, Ahir Zamân Mehdisinin Alametleri, s.61, hadis no: 7.3) 7. Şiddetin ve çatışmaların artması sebebiyle insanlar Mehdi'nin çıkmasını talep edecekler: Büyük bir savaş olur. Neticede siyah bayraklılar galip gelir. Süfyani kuvvetleri kaçar. İŞTE O ZAMAN İNSANLAR MEHDİ'Yİ TEMENNİ EDERLER VE ARARLAR. (Celâleddin Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler, Ahir Zamân Mehdisinin Alametleri, s.61, hadis no: 7.26) 8. Siyah bayraklılar sonunda Hz.Mehdi'ye tabi olacaklar: ve MEHDİ'NİN İTAATINA GİRERLER. (İmam-ı Suyûtî) Fakat bunu kabul etmeyip EHL-İ BEYT'İMDEN (BENİM SOYUMDAN) OLAN MEHDİ (AS)'A VERECEKLERDİR. (Meclisî, Bihârü'l-envâr, c.51, s.87) 9. Mehdi devrinde savaşlar tamamen son bulacak, tek damla kan akıtılmayacak: Mehdi'nin en önemli özelliklerinden beri asla kan akıtmamasıdır. Kan akıtan, savaşan, zulmeden Mehdi değildir. Bu tip sahte Mehdiler yenilgiye mahkûmdur. (Mehdi'nin) Adaleti o denli olur ki, UYKUDA OLAN BİR KİMSE DAHİ UYANDIRILMAZ VE BİR DAMLA KAN BİLE AKITILMAZ. (Meclisî, Bihârü'l-envâr, c.51, s.87) HARP (ERBABI) AĞIRLIKLARINI (YANİ SİLAH VE SAİREYİ) BIRAKIR. Hiçbir kimse arasında bir düşmanlık kalmayacaktır. Ve bütün düşmanlıklar, boğuşmalar, hasetleşmeler muhakkak kaybolup gidecektir. (İmam Şarani, Ölüm-Kıyamet-Ahiret Ve Ahir Zaman Alametleri, s. 496)
  16. Genelde bir seyin bilissellik duzeyi, o seyi kendi olarak algilamaktan gecer. ISID'in ISID karsiligi olarak her turlu ne yaptigini elestirmek lanetlemek ve kinamak, sadece ISID'in bir tarafini ortaya koymaktir. Halbuki ISID'i ISID olarak algilamak ise, onun ne yaptigini neden yaptigini ve amacinin ne oldugunu algilayabilmektir. Sonucta savasta bile sadece kendi tarafinin degil, karsi tarafinda her turlu strateji ve planini bilmek ve algilamak; o savasi kazanmada esastir. ISID'in ne amaci oldugunu algilamak icin; Mercidabik savasini cok iyi bilmek gerekir. Cunku ISID ilan etmis oldugu halifelikte, ele gecirmek istedigi topraklari bu savasta kazanilan topraklar timeline kurmustur. Burada bir nokta da ISID'in kendince dunyaya actigi cihad savasidir. Yani ISID bir yerde bu savasa kendine karsi olarak katilan ulkeleri "sevincle" karsilamaktadir. Soylentilere gore, karsi taraf ulke sayisi 80 olarak belirlenmis ve su anda bu rakam ISID'a gore 64 olarak tesbit edildigi soylenmektedir. Nihayi hedef ise, Sam, Bagdat yaninda Istanbul'dur. Kisaca ISID o tarihteki ele gecirilmis Osmanli topraklarini hedeflemektedir. Merci ~ Ar marciˁ مرجع [#rcˁ iz/m.] kendisine geri dönülen yer, başvuru makamı < Ar rucūˁ رجوع geri dönme → rücu Tarihçe (En eski kaynak) Dabik Türkçe Anlamı Anlam 1 : Bir yerin adı. Y.S.Selim devri haritasi. [ Meninski, Thesaurus (1680) ] Kelime Kökeni Arapça rcˁ kökünden gelen marciˁ مرجع "kendisine geri dönülen yer, başvuru makamı" sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Arapça rucūˁ رجوع "geri dönme" sözcüğünün ismi zaman ve mekânıdır. Daha fazla bilgi için rücu maddesine bakınız. Ek Açıklamalar 17. yy sonuna dek Türkçede pek rastlanmayan sözcük daha sonra radikal anlam değişikliğine uğramış, veya Arapça riḳḳat/raḳîḳ sözcüğünden orijinal olarak türetilmiştir. Iste dabika geri donus, Y.S.Selimin halifeligi aldigi topraklardir. Tabi buna ana yurtlari olan Muhammed, 4 Halife, Emeviler ve Abbasilerin ele gecirdigi topraklar da dahildir. Abbasiler 1258 yilina kadar hokum surmus, Osmanli 1299 yilinda kurulmustur. Moğollar'ın 1258 yılında Bağdat'ı alması, halifenin Mısır'a, Memluk himayesine kaçmasına yol açtı. Aslında, Moğol Hanı Hulagu'nun tek yaptığı, çoktan işlevini yitirmiş bir kurumu ortadan kaldırmak oldu. Memluk Himayesi Dönemi Hilafet; Bağdat'ın düşmesinden (13. yy) Osmanlıların Mısır'ı ele geçirmesine (16. yy) kadar Mısır'da Memluk Himayesinde yaşadı. Bu dönemde halife, hiçbir siyasi yetkiye sahip değildir. Dini törenlerde protokolde bulunmasının yanında hiçbir etkisi olmamıştır. Osmanlı Himayesi Dönemi Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim'in 16. yy başında Mısırı alıp Memluklara son vermesiyle son Abbasi Halifesi 3. Mütevekkil Osmanlı'nın başkenti İstanbul şehrine gelmiştir. O dönemde Safevilerle yapılan mezhep mücadelesinde Osmanlı'ya güç kazandırmak için halifeliği de Osmanlı'ya kazandırmak isteyen Yavuz Sultan Selim, son Abbasi Halifesini himayesi altına almıştır. Osmanlı İmparatorluğu son Abbasi halifesinin ölümünden sonra Abbasi hanedanından yeni bir halife çıkmasını engellemiş ve halifeliğin kendisine geçmesini sağlamıştır. ISID'in bayragi: Hazreti Muhammed'in "râye" ismi verilen bayrağı siyah olduğu için cihad bayrakları Abbasîler'den itibaren hep siyah renkte olmuş ve Abbasîler ile mücadele eden son Emevî Halifesi İkinci Mervan'ın kırmızı bayrak açmasının dışında bu gelenek günümüze kadar devam etmiştir. Bugün cihad iddiasında bulunan el Kaide'den IŞİD'e kadar ne kadar örgüt varsa, hepsi aynı gelenek uyarınca siyah bayrak kullanırlar. Şimdi, IŞİD'in siyah bayrağının üzerinde yazılı olan sözleri ve bayrağın özelliğini anlatayım: Bayrakta "kelime-i tevhid", yani "Allah'tan başka Tanrı yoktur; Muhammed Allah'ın elçisidir" demek olan "Lâ İlâhe İllallah Muhammedun Resulullah" sözleri yazılıdır. "Kelime-i tevhid", İslâm'ın esasını teşkil eden tevhid kavramının ifadesidir; bugüne kadar hat levhalarından taş işçiliğine, ilâhilerden zikirlere ve bayraklara kadar birçok yerde kullanılmıştır, meselâ, Suudi Arabistan'ın yeşil renkli bayrağının üzerinde de kelime-i tevhid vardır. IŞİD'in bayrağının üst tarafındaki satırda kelime-i tevhidin "Lâ İlâhe İllallah" şeklindeki ilk kısmı, alttaki dairede de ikinci bölümü, yani "Muhammedun Resulullah" ibâresi vardır ve işte bu daire, Hazreti Muhammed'in mührünün oraya monte edilmiş şeklidir. DÖRT ADET MEKTUP Topkapı Sarayı'nın Kutsal Emanetler Dairesi'nde, Hazreti Muhammed'a ait dört adet mektup bulunur ve mektuplar Kıptîler'in reisi Mukavkıs'a, Ahsa Valisi el-Munzir bin Savâ'ya, Gassani hükümdarı Hâris bin Ebi Şemir el-Cassânî'ye ve sahte peygamber Müseylimetü'l-Kezzâb'a gönderilmiştir. Mektupların altında da peygamberin üzerinde "Allah'ın elçisi Muhammed" mânâsına gelen "Muhammedun Resulullah" sözlerinin yazılı olduğu mührü basılıdır. Örgütün bayrağındaki, kelime-i tevhid'in ikinci kısmını, Hazreti Muhammed'in şimdi Topkapı Sarayı'nda muhafaza edilen mektuplarındaki bu mühür teşkil ediyor! Bayrağın kimin tarafından dizayn edildiğini bilmiyorum ama çizimi yapan kişinin peygamberimizin Topkapı Sarayı'ndaki mektuplarından gayet iyi haberdar olduğu besbelli! Rumlar, A'mak ve Dâbık nam mahallere inmedikçek kıyamet kopmaz. ـ5018 ـ2ـ وعنه رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: َ تَقُومُ السَّاعَةُ حَتّى تَنْزِلَ الرُّومُ بِا‘عْمَاقِ أوْ بِدَابِقَ! فَيَخْرُجُ إلَيْهِمْ جَيْشٌ مِنَ الْمَدِينَةِ مِنْ خِيَارِ أهْلِ ا‘رْضِ يَوْمَئِذٍ، فإذَا تَصَافُّوا. قَالَتِ الرُّومِ: خَلُّوا بَيْنَنَا وَبَيْنَ الَّذِينَ سُبُوا مِنَّا نَقْتَلُهُمْ. فَيَقُولُ الْمُسْلِمُونَ: َ وَاللّهِ َ نُخَلِّي بَيْنَكُمْ وَبَيْنَ إخْوَانِنَا. فَيُقَاتِلُونَهُمْ فَيَنْهَزِمُ ثُلُثٌ َ يَتُوبُ اللّه عَليْهِمْ أبداً، وَيُقْتَلُ ثُلُثُهُمْ، أفْضَلُ الشُّهَداءِ عِنْدَ اللّهِ، وَيَفْتَتِحُ الثُّلُثُ فََ يُفْتَتَنُونَ أبداً. فَيَفْتَتِحُونَ قُسْطَنْطِينيَّةَ. فَبَيْنَمَاهُمْ يَقْتَسِمُونَ الْغَنَائِمَ، قَدْ عَلَّقُوا سُيُوفَهُمْ بِالزَّيْتُونِ. إذْ صَرَخَ فيهِمُ الشَّيْطَانُ: إنّ الْمَسِيحَ الدَّجَّالِ قَدْ خَلَفَكُمْ في أهَالِيكُمْ، فَيَخْرُجُونَ، وذلِكَ بَاطِلٌ، فإذَا جَاءُوا الشَّامَ خَرَجَ، فَبَيْنَمَاهُمْ يُعِدُّونَ لِلْقِتَالِ يُسَوُّونَ صُفُوفَهُمْ إذْ أُقِيمَتِ الصََّةُ فَيَنْزِلُ عِيسى ابْنُ مَرْيَمَ فأمَّهُمْ. فإذَا رَآهُ عَدُوُّ اللّهِ ذَابَ كَمَا يَذُوبُ الْمِلْحُ في الْمَاءِ، فَلَوْ تَرَكَهُ لَذَابَ حَتّى يَهْلِكَ، وَلَكِنْ يَقْتُلُهُ اللّهُ بِيَدِهِ حَتّى يُرِيَهُمْ دَمَهُ في حَرْبَتِهِ[. أخرجه مسلم.يقال »خَلَفَ الْقَوْمُ الْعَدُوَّ« إذا طرق أهلهم وهم غائبون عنهم . 2. (5018)- Yine Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Rumlar, A'mak ve Dâbık nam mahallere inmedikçek kıyamet kopmaz. Onlara karşı Medine'den bir ordu çıkar. Bunlar o gün arz ehlinin en hayırlılarıdır. Bu ordunun askerleri savaşmak üzere saf saf düzen alınca, Rumlar: "Bizden esir edilenlerle aramızdan çekilin de onları öldürelim!" derler. Müslümanlar da: "Hayır! Vallahi sizinle, kardeşlerimizin arasından çekilmeyiz" derler. Bunun üzerine (Müslümanlar) onlarla harb eder. Bunlardan üçte biri inhizama uğrar. Allah ebediyen bunların tevbesini kabul etmez. Üçte biri katledilir, bunlar Allah indinde şehitlerin en faziletlileridir. Üçte biri de muzaffer olur. Bunlar ebediyen fitneye düşmezler. Bunlar İstanbul'u da fethederler. (Fetihten sonra) bunlar, kılıçlarını zeytin ağacına asmış ganimet taksim ederken, şeytan aralarında şöyle bir nida atar: "Mesih Deccal, ailelerinizde sizin yerinizi aldı!" Bunun üzerine, çıkarlar. Ancak bu haber batıldır. Şam'a geldiklerinde (Deccal) çıkar. Bunlar savaş için hazırlık yapıp safları tanzim ederken, namaz için ikamet okunur. Derken İsa İbnu Meryem iner ve onlara gitmek ister. Allah'ın düşmanı, Hz. İsa'yı görünce, tıpkı tuzun suda erimesi gibi, erir de erir. Eğer bırakacak olsa, (kendi kendine) helak oluncaya kadar eriyecekti. Ancak Allah onu kudret eliyle öldürür; öyle ki onlara, harbesindeki kanını gösterir." [Müslim, Fiten 34, (2897).] [38] AÇIKLAMA: 1- A'mak ve Dâbık, Suriye'de Halep yakınlarında iki yerin adıdır. 2- Hadiste geçen سُبُوا kelimesi سَبَوْا şeklinde de rivayet edilmiştir. سُبُوا مِنَّا "Bizden esir edilenler" demektir. سَبَوْا مِنَّا ise: "Bizden esir aldılar" demektir. Nevevî her iki okunuşun da yerinde olduğunu belirtir. Çünkü Irak-Suriye-Mısır gibi fethedilen yerlerin ahalisi önce esir alınmıştır. Bu durum سُبُوا ile ifade edilmiş olmaktadır. Mağlup olarak İslam'a giren ahali, bilahare diyar-ı Rum'u fethederek oraları esir almışlardır. 3- Hadis, o devirde insanların en hayırlılarını teşkil edecek olan Medine ahalisinden çıkarılacak ordunun üçte birinin kaçıp bozguna uğrayacağını, böylece bunların Allah'ın af ve mağfiretinden mahrum kalacağını, üçte birinin sebat edip şehid olacağını, geriye kalanların da zafere ulaşacaklarını haber vermektedir.4- Hadiste İstanbul'un fethi mevzubahis edildiği için, ihbar vukua gelmiş olarak değerlendirilebilir. Ancak ganimet elde edilmesi, bu ganimetin paylaşılması sırasında silahların zeytin dalına asılması, Deccal'in çıkması gibi bir kısmı müteşabih unsurlar dikkat çekicidir. Silahların zeytin dalına asılması, sulh yoluyla düşülecek bir gaflet dönemini ifade edebilir. Bu dönemde Deccal'in çıkma ve ailelerde erkeklerin yerini alma şayiası mevzubahis olmaktadır. Deccal bir kişi olarak nasıl ailelerin herbirinde yer alabilir? Bu, belki de Müslümanların, bolluktan gelen bir rehavet ve gafleti sebebiyle Deccal rejiminin terbiye işlerini ailelerde üzerine almasıdır. Ancak, bu hal onun kesin galebesi olmayacak, Allah'ın lütfu ile mü'minlerin namaz(la temsil ve teşbih edilen İslam'ın) etrafında tesis edecekleri birlikle Deccal fitnesi bertaraf edilecektir. Bu hali, Hz. İsa'nın inmesi ve Müslümanlara katılma arzusu tamamlamaktadır. Şu halde hadis, kendisinden bazı mesajlar almaya açık bir mahiyettedir. [39] [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi 5018.hadis] Diger hadisler surdan okunabilir. gelecekyorumlari.blogspot.co....tihraclar.html
  17. Ben fark ettim.
  18. Ingilizcede, dilbilgisi kurali olarak genelde sondaki "y" duser; yerine "ied" gelir. Study orneginde, "to study" yani calismak" in ikinci hali; "studied" dir. Study'de "y" kurali disinda bir "duzenli fiildir" yani "ed" alir.
  19. "Study ne" derken, anlamini mi sordun? Anlami "calisma" dir.
  20. "Cover" kokeninin ne ise "discover" inki de odur. Duzenli fiildir ve "ed" alir. Yani, "discovered"
  21. Beyin ile zihin iliskisi ve birinin digerinden farki metafizigin varliksal/ontolojik felsefelerinin indirgemeci, determinist monist/dualist "birini otekine tercih eden/birini digeri bunyesinde yok eden" sartlanmis cagdisi yanasimi ile algilanmaz. Herseyden once bu iki kavramin ne oldugunu ve birinin digerinden farkini algilamak icin; ikisi arasindaki farki algilamak ve farkina varmakgerekir. Beyin, bir complex dinamik sistemdir. Iste bu complex ve dinamik sistemin her turlu soyutlama, soyut degerlendirme, soyut degerleme ve soyut temeli; zihin denen merkezden gelir. Basta zihnin beyinden bagimsiz olmadigini ve ondan ayruilamayacagini zaten zihnin tanimi ortaya koyar. Zihin, beyni kkullanarak kendini algilayan/algilatandir. Zihnin bu taniminin yaninda bir de beyin temelli islevi vardir, o da; Zihin sadece beyni kullanmak ile kalmaz, beyni degistirirde. Iste bir kisinin yasam suresince, algi bilgi ve buna bagli olarak ideolojisi inanci izmive her turlu etik v.s. degerinin kaliciligi sorgulanmazligi ya da degisimini en guzel acikliyan da budur. Yaani kisinin zihin olarak ideolojisi inanci izmi ve etik v.s. her turlu degeri degisime ugradikca, bu degisim beyni de degistirerek kisinin algisini bilgisini de degistirir. Iste bu farkindaligin degisimine de bilinc degisimi ya da kazanimi denir. Ayrica hafizada yer edenlerin kaliciligi ya da unutkanligi da bu algi ve bilgi temelindeki kullanim ve paylasimin onemi etkisi ve ilgisi temelinde degisime ugrar. Iste bilimin bilissel temelinde, zihin farkina varmak ve zihin/beyin iliskisindeki zihnin kendine ozgu farkindaligini algilamak ve bilincinme varmak "zihnin beyni kullanarak kendini algilamasi" temelinde, kisinin bu farkindaliginin kendi beynine yonelmesini ve fark ettigi algiladigi zihnini, beyni uzerinde kullanarak beynini degistirebilmesini saglar. Bir yerde bu "evrimci ve devrimci sorgulama" basliginda aciklanmistir. http://www.turkish-media.com/forum/blog/1121/entry-7007-evrimci-ve-devrimci-sorgulama/ Kisaca bir kisinin zihninin farkindaligi, ancak kisinin "kendi beynini kullanarak algilamasi" ile mumkundur. Bu algilama saglandiktan sonar da kisi zihnine hukmederek ideolojisini inancini izmini etik v.s. degerlerini sorgulayabilir ve bir rahatsizlik, sorun yasarsa ya da zarar gorurse de bunlari ya degistirir, ya da kavram temelinde serbesdte erdirerek bunlara bagimliliktan kurtulur. Iste bu temelde zihnin farkindaligi ve algilanmasi cok onemlidir. Evet, evrimci sorgulama ile yani bilincaltinin yasadigi bir sorunun gordugu zararin ve rahatsizligin zorlamasi ile de bilincsiz olarakkisiler, ideoloji inanc izm ve de etik v.s. degerlerini ve algi ve bilgilerini degistirebilirler. Yalniz burada beynin bu degisimi kisi tarafindan bilincli olarak saglanmadigindan, beyin bu degisime karsi mucadele eder ve belki de kisiyi "caydirarak" bu degisimden ali koyar, ya da degisim bilince cikmadan, geri tepebilir. Evet her turlu degerlerimiz ile bugun beyni algilamamiz bilimsel olarak kacinilmazdir. Onemli olan ise zihnin algilanmasi ve beyinden farkinin ortaya konulmasi ve beyin uzerindeki degisim etkisinin farkindaligi ve bilinci temelinde, kisinin beynine getirecegi degisim, yenilenim, gelisim, cagdasliktir. Bu da kisi Adina yeni bir algi yeni bir bilgi yeni bir deneyim/tecrube edinme ve herseye yeni bir bakis acisidir. Hele birde bu bilisselligin kisi tarafindan ....e goresi belirlense, iste o zaman kisinin birey bilincinin varligi ve neyi neden ve nasil yapmak istediginin de kisininm farkindaliginda ve bilincinde gerceklesmesi ve de bunun kisice algi ve bilgi ve de deneyim/tecrube temelinde dile getirilebilmesi kacinilmazdir. Kisaca kisi kendi zihnini algiladiginda beyninde yer etmis her turlu kavramsalbilgisini sorgulayabilir ve degistirebilir. Yani hic bir sey dogumdan gelen bir kalicilik dogal mutlak bir soyut ya da somut kadercilik, teslimiyet ve caresizlik icermez. Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  22. evrensel-insan şurada cevap verdi: Canraşit başlık Felsefe
    Neyi anlamadin?
  23. Bunca yoneten ve yonlendirenlerin karanlik cagdan kalma Kadin ile ilgili soylem ve uygulamalarinin bunu firsat bilen ayni zihniyettekileri cesaretlendirerek, kadina olan yanasimin siddet tecavuz ve akil almaz katliamlar olarak yansimasi, yine dozen ve sistemin "iyi hal indirimi/kendi istedi/namus indirimi v.s." gibi erkek sovenist algilarla gerektigi sekilde cezalandirilmamasinin bu zihniyeti Kadin uzerinde uygulamadaki eylemlerini daha da arttirdigi su gunlerde; 8 Mart kadinlar gununu kutlamak yerine, bu gunu kadinlarin "her turlu hak ve ozgurlugune sahip cikma eylemi/isyani" olarak degerlendirmeyi ve tum benligimle de bu eylemlere her turlu destek veririm. Kadinlar 8 marti bir "kutlamaya/bayrama" ancak bu mucadelenin en azindan olumlu sonuclar vermesi halinde donusturebilirler. Ayrica kadinlar, insanoglu turunun fiziki digger cinsi erkeklerden de bu konuda alacaklari destek ile, bu mucadeleyi insanoglunun insanlasma mucadelesine de cevirmeliler. Cunku kadinlarin hak ve ozgurlukleri hem kendilerinin bilinclenerek yukaridaki zihniyette erkekler yetistirmemesini hem de erkeklerin kendini bilinclendirerek kadinlarin farkina vararak fakat onlari kendilertinden kendilerini hakim ve ust kilarak ayirmayarak dusunme ve davranmalarini saglayacaktir. Kadin erkekten ayri degil, sadece fiziki olarak farklidir. Iste bu farkindaligin bilinci, erkeklere kadinlarin her turlu mucadelesinde destek olmasyi savunmayi ve onlar Adina da onlarin hak ve ozgurlugunu talep etme bilincini verir. Cunku erkeklerin de her turlu yasam ve iliskisinin dusunce ve davranisinin cagdasligi bilincliligi ve farkindaligi, kadina bakis acisindan ve davranisindan gecer.
  24. Istersen once sen ne algiladigini yaz ki, ben de ona gore yanit vereyim.
  25. Mecliste dun de 6 madde daha Kabul edildi. KABUL EDİLEN MADDELER Genel Kurul'da kabul edilen 6 maddeye göre sentetik uyuşturucu maddelere yönelik cezai yaptırımın daha caydırıcı hale getirilmesi için, "sentetik kannabinoidler (bonzai) ve türevi uyuşturucu maddeler" de TCK kapsamına alınıyor. Bu maddelerin imali ve satışına yönelik ceza yarı oranında artırılıyor. Uyuşturucu satışı cezasının okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askeri ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi, halinde verilecek ceza yarı oranında daha artırılıyor. Okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askeri ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesislerle bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel ve işaretlerle belirlenen sınırlarına 200 metreden yakın mesafe içindeki açık yerlerde uyuşturucu bulunduran, kullanan ve satın alanların cezaları yarı oranında artırılacak. Böylece, 200 metrede uyuşturucu kullanan veya bulunduranlara 7,5 yıla kadar hapis cezası verilecek. Polise 48 saate kadar gözaltı yetkisi Toplumda infial yaratan; öldürme, kasten yaralama, cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı, kaçakçılık, fuhuş, hırsızlık, yağma, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti gibi suçlarda, suçüstü halleriyle sınırlı olmak kaydıyla kişi hakkında, mülki amirlerce belirlenecek kolluk amirlerince 24 saate kadar, şiddet olaylarının yaygınlaşarak kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasına yol açabilecek toplumsal olaylar sırasında ve toplu olarak işlenen suçlarda 48 saate kadar gözaltına alma kararı verilebilecek. Gözaltına alınan kişi en geç 48 saat, toplu olarak işlenen suçlarda 4 gün içinde hakim önüne çıkarılacak. Toplantı ve gösteri yürüyüşüne yasaklanan silahlar, molotof kokteyli, demir bilye ve sapan taşıyarak katılanlar tutuklanabilecek. Vali emir verebilecek Vali, lüzumu halinde, kolluk amir ve memurlarına suç faillerinin bulunması için gereken emirleri verebilecek. Vali, kamu düzenini ve güvenliğini, kişilerin can ve mal emniyetini sağlamak amacıyla aldığı önlem ve kararların uygulanması için adli kuruluşlar ile yardım isteyebileceğine dair hükmü saklı kalmak kaydıyla askeri kuruluşlar dışında, mahalli idareler dahil bütün kamu kurum ve kuruluşlarının itfaiye, ambulans, çekici, iş makinesi ve tedbirlerin zorunlu kıldığı diğer araç ve gereçlerinden yararlanabilecek, personeline görev verebilecek. Kamu kurum ve kuruluşları, valinin bu konudaki emir ve talimatlarını yerine getirecek; aksi takdirde vali, emir ve talimatlarını kolluk aracılığıyla uygulayacak. Bunların yerine getirilmemesi veya geciktirilmesi nedeniyle oluşan kamu zararı ile gerçek ve tüzel kişilerin devlet tarafından karşılanan zararları, ilgili idarece genel hükümlere göre sorumlu kamu görevlilerinden tazmin edilecek. Valilerin bu yetkileri ilçelerde kaymakamlar tarafından kullanılabilecek. Kamu düzenini ve güvenliğini veya kişilerin can ve mal emniyetini tehlikeye düşürecek toplumsal olayların başgöstermesi halinde vali tarafından kamu düzenini sağlamak amacıyla alınan karar ve tedbirlere aykırı davrananlar 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezasına çarptırılacak.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.